HUKUK TARİHİ Dersi Cumhuriyet Dönemi Türk Hukuku soru cevapları:

Toplam 22 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Resepsiyon (receptio) kelimesi  ile ne ifade edilmek istenmektedir?


CEVAP:

Resepsiyon (receptio), “almak, benimsemek, kabul etme veya iktibas” anlamına gelmektedir. Burada, resepsiyon ile, yabancı hukukun alınması kastedilmektedir. 


#2

SORU:

Tanzimat'tan sonra, Cumhuriyet dönemine kadar hukuk düzenlemeleri ne şekilde gerçekleşmiştir ve bu dönemde hukuk birliği açısından nasıl değerlendirilebilir? 


CEVAP:

Tanzimat’tan sonra, Cumhuriyet dönemine kadar, İslâm hukuku ile düzenlenmeyen bazı konularda yabancı kanunların benimsenmesi hukuk birliğini bozmuştur. Bu dönemde adli teşkilat alanındaki değişiklikleri (şer’iye mahkemeleri haricinde yeni mahkemelerin kurulması) ve kanunlaştırma hareketleri (Batı kanunlarının, Mecelle ve Arazi Kanunnamesi gibi İslam-Osmanlı hukukuna dayalı kanunların yanında kabul edilmesi) Batılı devletlerin baskısına ve Osmanlı Devleti’nin yapısal değişikliğe uğramasına bağlanabilecektir. Tanzimat döneminde, 1807 tarihli Fransız Ticaret Kanununa dayalı olarak 1850 tarihli Ticaret Kanunu yapılmış, 1858 tarihli Ceza Kanunu da 1810 tarihli Fransız Ceza Kanunundan alınmıştır. Yine, 1861 tarihli Usul-i Muhakeme-i Ticaret Nizamnamesi, 1863 tarihli Ticaret-i Bahriye Kanunnamesi, 1879 tarihli Usul-i Muhakemat-ı Cezaiye Kanunu, 1879 tarihli Usul-i Muhakemat-ı Hukukiye Kanunu da Tanzimat döneminin Batı kaynaklı kanunlarına örnek oluşturabilecektir. 


#3

SORU:

Bu dönemde İslam hukuku yanında yabancı hukukun da uygulanmış olmasının yarattığı olumlu ve olumsuz etkiler nelerdir?


CEVAP:

Osmanlı Devleti, parçalanmaya doğru giderken, değişen bir toplumu bir arada tutma amacına yönelik olarak Tanzimat döneminden sonra gerçekleştirilen kanunlaştırma hareketi ve yapılan iktibaslar hukukta ikicilik (dualizm) yaratmıştır. İslâm hukukunun yanında yabancı hukukun uygulanmış olması, hukuktaki birliğin tamamen bozulmasına yol açmışsa da, Cumhuriyet döneminde yapılan resepsiyonun ve şimdiki hukuk sistemimizin temellerinin bu dönemde atıldığı söylenebilir.


#4

SORU:

30 Ekim 1918 tarihinde yapılan Mondros Ateşkes Anlaşmasından sonra tam bağımsız ve hür bir devlet yapısı için ne gibi düzenlemeler yapılmıştır? 


CEVAP:

30 Ekim 1918 tarihinde yapılan Mondros Ateşkes Anlaşması ile, Osmanlı İmparatorluğu fiili olarak yıkılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti ise, Misak-ı Milli sınırları içinde siyasi, hukuki ve ekonomik anlamda tam bir bağımsızlık mücadelesi vermektedir. İşgalden kurtulmaya çalışan ve bağımsızlığı için mücadele eden halkın, seçtiği temsilciler aracılığıyla kendi kendini yönetmesi için 23 Nisan 1920’de, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) kurulmuştur. Böylece, 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılmış, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilmiştir. 3 Mart 1924’te de halifelik kaldırılmıştır. 1921 tarihli Teşkilât-ı Esasiye Kanunu yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetinin ihtiyaçlarını karşılayamadığından, TBMM tarafından 20 Nisan 1924’te yeni Anayasa kabul edilmiştir. 10 Nisan 1928 tarihinde Anayasa’nın 2. md.sindeki, “Türkiye Devleti’nin dini İslâm’dır” ifadesi kaldırılmış, milletvekili yemininde laik ifade benimsenmiş, meclisin görevlerinden biri olan “Ahkâm-ı şer’iye’nin tenfizi” (şeriat hükümlerinin uygulanması) hükmü anayasadan çıkartılmış, 1937’de ise laiklik ilkesi resmen kabul edilmiştir. Bu değişikliklerle, Türkiye Cumhuriyetinin laik, çağdaş, tam bağımsız bir devlet olması amaçlanmıştır. Böylece, tam bağımsız ve hür bir devlet yapısının gerektirdiği hukuk sisteminin de resepsiyonla, yani çağdaş sistemin gerektirdiği düzenlemeleri içeren yabancı kanunların iktibası ile mümkün olacağı kabul edilmiştir. Cumhuriyet dönemi ile birlikte ülkemizdeki eski hukuk sistemi tamamen terk edilmiştir. Tıpkı diğer alanlardaki inkılâplar gibi (örneğin; ekonomik - sosyal alanda, eğitim alanında yapılan reformlar gibi) hukuk alanında da tüm kurum ve ilkeleri kapsayan bir resepsiyona gidilmiştir.


#5

SORU:

Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra yerine kurulan Türkiye Cumhuriyetinde nasıl bir hukuk sistemi benimsenmek istenmiştir?


CEVAP:

Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra yerine kurulan Türkiye Cumhuriyetinde laik ilkelere dayalı yeni bir hukuk sistemi benimsenmek istenmiştir. Bu ihtiyacın hemen giderilmesi kaygısı ve dinî kuralların etkisinden kurtarılmış bir hukuk isteği, dönemin koşullarını göz önünde bulunduran küçük değişikliklerle Batı kanunlarının hemen hemen aynısının tercüme yoluyla hukuk sistemimize dâhil edilmesi sonucunu doğurmuştur.


#6

SORU:

Cumhuriyet dönemi hukuk resepsiyonu sebepleri, kısaca nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Modernleşme ve eski hukuk sisteminin dağınık yapısını tasfiye ile çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmak ve bu kapsamda ihtiyacımız olan hukuku arzu edilen düzeye ulaşmış Avrupa kanunlarının alınması yoluyla temin etmek resepsiyon sebeplerinden en önemlisi olarak görülebilir. Türkiye Cumhuriyeti’nin tam bağımsız ve hür bir devlet olması amaçlanmış olup, bağımsızlığın kazanılması ve korunması resepsiyon yapılmasının diğer bir sebebi olarak görülebilir. Ayrıca 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması ile Türkiye’nin tam bağımsızlığı kabul edilmiş, adli ayrıcalıklar da dâhil olmak üzere tüm kapitülasyonlar kaldırılmıştır. Barış Antlaşmasında, Türkiye’nin tüm halkının din, inanç veya mezhep farkı gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu kayıt altına alınmıştı. Buna göre, dinî kurallara dayalı olmayan bir hukuk düzeninin benimsenmesi gerekmekteydi. Lozan Barış Antlaşmasıyla kayıt altına alınan bağlayıcı hükümler çerçevesinde de, hukuk reformu yapmanın gerekli olduğu anlaşılmaktadır. Son olarak, hukuk reformunun yapılması, kanunların değiştirilmesi amacıyla kurulan komisyonlar dinî kurallara dayalı hukuk sisteminin etkisi altında kalmış ve etkin çalışamamıştır. Tüm bu sebeplerle, resepsiyonun gerekliliği yönündeki düşünce hakim olmuş ve çok kısa bir hazırlık sürecinden sonra tüm kurumların Batı’dan alındığı kapsamlı bir hukuk resepsiyonu yapılmıştır. 


#7

SORU:

İsviçre Medenî Kanununun iktibası ile Türkiye hangi hukuk sistemine dahil olmuştur?


CEVAP:

4 Ekim 1926’da İsviçre Medenî Kanununun iktibas edilmesiyle birlikte, Türkiye Roma-Cermen hukuk sistemine dâhil olmuştur.


#8

SORU:

Medeni Hukuk, hangi konuları düzenlemektedir?


CEVAP:

Medenî Hukuk, bir özel hukuk dalı olup kişi, aile, eşya, miras ilişkilerini düzenler. Diğer bir ifadeyle, medenî hukuk, gerçek kişi olarak insanın ana rahmine düşmesinden ölümüne ve hatta ölümden sonrasına kadar olan süreçte tüm hukuki ilişkileri ile kuruluşundan sona ermesine kadar tüzel kişileri düzenlemektedir.


#9

SORU:

Mecelle'nin yerine yeni bir Medeni Kanun yapılmasını gerektiren sebepler nelerdir?


CEVAP:

Cumhuriyetin laik esaslara dayanması, Lozan Barış Antlaşmasında dinî kurallara dayalı olmayan bir hukuk düzeninin öngörülmesi, Mecelle’nin yerine yeni bir Medenî Kanun yapılması gereksinimini ortaya çıkarmıştır. 


#10

SORU:

Medeni Kanun ile getirilen yeniliklere ne gibi örnekler verilebilir?


CEVAP:

• Medenî haklardan istifade ve medenî hakların kullanılmasında getirilen düzenlemeler, kişiliğin korunmasına yönelik hükümler çerçevesinde çağdaş düzenlemelere gidilmiş, kişinin hukuku insan hak ve özgürlüğüne dayandırılmıştır. • Evlenmenin şekli konusunda getirilen düzenlemeler çerçevesinde medenî nikah zorunlu hale getirilerek evlilik kurumu devlet denetimi ve gözetimi altına alınmıştır. • Eşlerden sadece kadının değil, kocanın da evlenme sırasında evli bulunmaması zorunluluğu getirilerek, İslam hukukunda erkeklere yönünden birden fazla kadınla evlenme-poligami (çokeşlilik) ortadan kaldırılmış, yerine monogami (tekeşlilik) benimsenmiştir. • Evliliğin yürümemesi haline yönelik olarak boşanma kurumu düzenlenerek, bu hükümlerle hakim kararıyla boşanma kabul edilmiş, kadın-erkek eşitliği benimsenmiştir. • Çocuk üzerinde sadece babaya değil, anneye de velayet hakkı tanınmıştır. • Kadın-erkek ayrımı olmaksızın eşit mirasçılık benimsenmiştir. 


#11

SORU:

818 sayılı Borçlar Kanunu'nun yürürlüğe girmesi süreci nasıl gerçekleşmiştir?


CEVAP:

Borçlar hukuku, kişiler arasındaki borç ilişkilerini düzenlediğine ve günlük yaşamı önemli ölçüde etkilediğine göre, bu konuda modern, işlevsel, günün şartlarına uygun, ihtiyaçlara cevap veren ve herkesçe kabul edilebilecek bir kanunun iktibası mümkün olabilecektir. Dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat (Bozkurt) tarafından kaleme alınan genel gerekçede de, çağdaş medeniyetin en yüksek hukuk eserlerinden biri olan İsviçre’nin ‘Code des Obligations’undan aynen iktibas edilen Borçlar Kanununun zamanın ihtiyaçlarına uygun görüldüğü belirtilmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanunu, TBMM tarafından 22 Nisan 1926’da kabul edilerek, Türk hukuk resepsiyonunun en önemli kazanımı olan Türk Medenî Kanunu (Türk Kanun-ı Medenîsi) ve Tatbikat Kanunu ile birlikte, 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girmiştir.


#12

SORU:

818 Borçlar Kanunu yürürlüğe konulurken, İsviçre Borçlar Kanunu'nun iktibasının tercih edilmesinin sebebi nedir?


CEVAP:

Borçlar Kanunumuz, İsviçre Borçlar Kanununun Fransızca metninin tercümesi yoluyla iktibas edilmiştir. Bunun nedeni de tıpkı 743 sayılı Türk Medenî Kanunun genel gerekçesinde belirtilmiş olduğu gibi, diğer kanunlara nazaran en yeni, en mükemmel ve kolay anlaşılabilirliği, yani halkçı olmasıdır. Gerçekten, Borçlar Kanununun genel gerekçesinde de: “Kanun-ı Medenînin esbab-ı mucibe mazbatasında da arzolunduğu veçhile Mecelle, memleketimizin bugünkü inkişafat ve ihtiyacatını hiçbir veçhile ifade ve tatmin edemiyen birtakım iptidai kaideleri ihtiva etmektedir” denilmiştir. 


#13

SORU:

Borçlar Kanunu ile Medeni Kanun arasında nasıl bir ilişki vardır?


CEVAP:

Borçlar Kanunu, Medenî Kanunun tamamlayıcı bir parçası ve beşinci kitabı niteliğindedir. Nitekim, Borçlar Kanununun 544. md.sinde, aynen: “Kanun-ı Medenînin mütemmimi olan işbu kanun merbut tashihler ile beraber kabul edilmiştir”. denilmiştir. Demek ki, Türk Medenî Kanunu ile Borçlar Kanunu, görünüşte ayrı olsalar da, gerçekte maddi bakımdan birbirini tamamlayan bir bütün olup Borçlar Kanunu, Medenî Kanunun devamı, yani beşinci kitabı niteliğindedir. Bu kanunların birbirini tamamlayan bir bütün olmasına rağmen, Türkiye’de iki ayrı kanun olarak kabul edilip yürürlüğe girmiş olmaları, İsviçre’deki durumdan kaynaklanmaktadır. Çünkü İsviçre’de de Medenî Kanun ve Borçlar Kanunu ayrı kanunlar olarak yürürlüğe girmiştir. Öyleyse, Medenî Kanunun beşinci kitabı ‘borçlar hukuku’nun konusu olan borç ilişkilerini düzenleyen kuralların teşkil ettiği söylenebilecektir. Borçlar Kanunu, borç ilişkilerini düzenleyen kuralların yer aldığı temel kanun niteliğini taşımaktadır. Borçlar Kanununun birinci kısmı (1-181 md.ler) borç ilişkisinin soyut bir şekilde ele alındığı ‘umumi hükümler’, ikinci kısmı ise (182-541 md.ler) ‘akdin muhtelif nevileri’ başlığı altında çeşitli borç ilişkilerini düzenleyen hükümlere ayrılmış olup, yürürlük maddeleri ve tashihat (542-544 md.ler) ile birlikte 544 maddeden oluşmuştur.


#14

SORU:

765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun yürürlüğe girmesi süreci nasıl gerçekleşmiştir?


CEVAP:

Ceza Kanununun da tüm diğer kanunlar gibi, modern hukuk sistemiyle örtüşen, günün ihtiyaçlarına uygun bir kanun niteliği taşıması zorunludur. 1858 tarihli Ceza Kanunu, 1810 tarihli Fransız Ceza Kanunundan alınmış, çeşitli zamanlarda da muhtelif değişiklik ve ilaveler yapılmıştı. Fakat Fransız Ceza Kanununun eskiliği ve Türkiye Cumhuriyetinin ihtiyacını karşılayamaması, halkçı ve laik ilkeler ve yapılan inkılaplarla örtüşmemesi karşısında 30 Haziran 1889 tarihli İtalyan Ceza Kanununun tercümesi esas alınarak resepsiyona gidilmiş, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu, TBMM tarafından 01.03.1926’da bütün halde kabul edilerek 1 Temmuz 1926 tarihinde yürürlüğe girmiştir.


#15

SORU:

1926 tarihli Ticaret Kanununun, 1 Ocak 1957 tarihli 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile yürürlükten kaldırılmasının sebebi nedir?


CEVAP:

1926 tarihli Ticaret Kanununu, acele çıkarıldığı, birçok tercüme hatası bulunduğu, diğer kanunlarla gerekli uyumu göstermediği, dil itibarıyla değiştirilmeye muhtaç olduğu, gereksiz hükümlerin bulunduğu gibi hususlarda eleştirilmiş ve nihayet 29.06.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1 Ocak 1957 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte, 1926 tarihli Ticaret Kanunu da yürürlükten kalkmıştır. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu, yürürlüğe girdikten sonra 50 yılı aşkın bir süredir uygulanmıştır.


#16

SORU:

Kopenhag Zirvesinde belirlenen esaslar nelerdir?


CEVAP:

Kopenhag Zirvesinde, Avrupa Birliği, Doğu Avrupa Ülkelerini içine alacak şekilde genişlemeyi kabul ederek, üyeliğe kabul için gerekli kriterleri siyasi, ekonomik kriterler ve topluluk mevzuatının benimsenmesi olarak belirlemiştir.


#17

SORU:

Avrupa Birliği uyum yasaları kapsamında getirilen "8. Uyum Paketin"in içerdiği en önemli düzenleme nedir?


CEVAP:

5218 sayılı Kanunla, 14 Temmuz 2004 tarihinde kabul edilen 21 Temmuz 2004 tarihli Ölüm Cezasının Kaldırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunla tüm kanunlardaki ‘ölüm cezası’ ibareleri kaldırılarak yerine ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası’ ibaresi getirilmiştir. Belirtelim ki, Türkiye, 9 Ocak 2004 tarihinde, Strazburg’da, Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Sözleşmesinin 13. protokolünü imzalayarak, ölüm cezasının savaş ve savaş tehlikesi halinde de, yani her koşulda kaldırılmasını kabul etti.


#18

SORU:

2001 tarihli Yeni Türk Medeni Kanunu ile getirilen yeniliklere ne gibi örnekler verilebilir?


CEVAP:

• Birçok kavram, deyim ve terim yenileştirilmiş, Kanunun eskiyen dili daha kolay anlaşılabilir hale getirilmiştir. • Aile hukuku alanında özellikle kadın-erkek eşitliğini zedelediği iddia edilen hükümlerde önemli değişikliklere gidilmiş, ‘eşitlik ilkesi’ne ters düşen düzenlemelerin hepsi değiştirilmiştir. Mesela, hem erkek hem kadın için evlenme yaşı yükseltilerek kadın-erkek eşitliğinin temin edilmesi amaçlanmıştır. • Hakkaniyete aykırı sonuçlara yol açması sebebiyle eşler arasında ‘mal ayrılığı’ rejiminin yerine ‘edinilmiş mallara katılma’ rejimi yasal rejim olarak kabul edilmiştir. • Evlat edinme konusunda önemli değişiklikler yapılmıştır. Evlatlığın küçük, ergin veya kısıtlı olmasına göre çeşitli düzenlemeler getirilmiştir. • Mirasbırakanın tasarruf özgürlüğü genişletilmiştir. Görüldüğü üzere, zayıf olanın korunması, eşitliğin sağlanması, özgürlük alanlarının genişletilmesi yönünde düzenlemeler içeren Medenî Kanun, Avrupa hukuk sistemindeki gelişmelere uyum ve günümüzde ortaya çıkan ihtiyaçları karşılayabilme bakımından da toplumu doğrudan doğruya etkileyen bir kanun niteliğindedir.


#19

SORU:

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile getirilen yeniliklere ne gibi örnekler verilebilir?


CEVAP:

• Malvarlığına ilişkin davalarda değer ve mikdarına bakılmaksızın kural olarak asliye hukuk mahkemelerinin görevli olacağı kabul edilmiştir. Böylece, görevsizlik kararları nedeniyle yargılamanın uzamasının önüne geçilebilecek daha kolay bir yöntem benimsenmiştir. • Yargılamanın kısa sürede sonuçlandırılmasına yönelik olarak ‘ön inceleme’ kurumu getirilmiştir. • Ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrasına imkân verilmiştir. Böylece, genel gerekçede de belirtildiği gibi “yargılamanın niteliği ile ters düşmediği ölçüde güncel teknik gelişme ve kolaylıklardan yararlanılması, örneğin ses ve görüntü kayıtlarının yargılamada kullanılması benimsenmiş, deliller bakımından teknik gelişmelerin gözetilmesi düşünülmüştür”. • Yeminin şekli, daha laik hale getirilmiştir. • Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP), adalet hizmetlerinin elektronik ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan bilişim sistemi olup (445. md.), yeni Kanunla birlikte artık tüm işlemlerin elektronik ortamda yapılabilmesi ve verilerin UYAP’a kaydedilip saklanmasına imkân tanınmıştır.


#20

SORU:

6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanununun yapılmasındaki temel sebepler nelerdir?


CEVAP:

13 Ocak 2011 tarihinde TBMM’de kabul edilerek 14.02.2011 tarihli Resmi Gazetede yayınlan 6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu, genel olarak -birkaç hüküm dışında- 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Burada da, 6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanununun genel gerekçesi çerçevesinde, AB Müktesebatının Türk hukukuna aktarılması zorunluluğu, teknolojik gelişmeler ve bu bağlamda uluslar arası piyasaların parçası olma zorunluluğu, Türk Lirasından altı sıfırın atılması Türk Ticaret Kanununun yapılmasının temel sebepleri olarak görülmüştür.


#21

SORU:

6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu ile getirilen yeniliklere ne gibi örnekler verilebilir?


CEVAP:

Kanun, ticari hayatın ihtiyaçları ve uluslararası uygulamalar da gözetilerek oluşturulduğundan, pek çok yenilik getirmiştir. Bu yeniliklere, anonim şirketlerde yapılan değişiklikler, ‘kurumsal yönetim’e ilişkin tam şeffaflaşmaya katkı sağlayacak düzenlemelerin getirilmesi, tedrici kuruluşun kaldırılması ve yerine halka arz edilecek payların taahhüdü şeklinde bir düzenlemenin öngörülmesi gibi pek çok düzenleme örnek verilebilir. Hemen ekleyelim ki, deniz ticareti hukuku, sigorta hukuku ve taşıma hukuku alanında getirilen düzenlemelerin de çok önemli olduğu belirtilmelidir. Özellikle, dördüncü kitabın ‘taşıma işleri’ olarak düzenlenmesi, deniz ve kara sigortaları arasındaki farklılıklara son verilmesi gibi pek çok yenilik içermektedir.


#22

SORU:

2017 yılında Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda ne gibi değişiklikler gerçekleştirilmiştir?


CEVAP:

 6771 sayılı yasa, kapsamlı değişiklikler getirmiştir. 6771 sayılı yasa, 21.01.2017 tarihinde T.B.M.M.’de kabul edildikten sonra referanduma gidildi. 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandumda anayasa değişikliği kabul edilmiştir. Yapılan değişikliklere şu örnekler verilebilecektir: • “Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır” denilerek, yürütme görev ve yetkisi, tamamen Cumhurbaşkanına verilmiştir (Anayasa, m. 8). • Anayasanın yargı yetkisini düzenleyen 9. maddesine, yargı yetkisinin bağımsızlığının yanına tarafsızlığı da eklenmiştir (Anayasa, m. 9). • Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 550 olan milletvekili sayısı 600’e çıkarılmıştır (Anayasa, m. 75). • Milletvekili seçilme yaşı 25’ten 18’e indirilmiş; askerlik yapmış olmak şartı kaldırılarak askerlikle ilişiği olmamak şartı getirilmiştir (Anayasa, m. 76). • T.B.M.M. seçimlerinin süresi dört yıldan beş yıla çıkarılmıştır ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile aynı günde yapılması öngörülmüştür (Anayasa, m. 77). • T.B.M.M.’nin bilgi edinme ve denetleme yollarından gensoru ve sözlü soru yolu kaldırılmıştır (Anayasa, m. 98). • Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerinde kapsamlı değişiklikler yapılmıştır. Cumhurbaşkanına Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarma yetkisi verilmiştir (Anayasa, m. 104). • Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğu bütün suçları içine alacak şekilde genişletildi (Anayasa, m. 105). • Devlet Denetleme Kurulu’nun işleyişi, üyelerinin görev süresi ve diğer özlük işlerinin Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenleneceği öngörülmüştür (Anayasa, m. 108). • Meclise ve Cumhurbaşkanına karşılıklı olarak seçimleri yenileme yetkisi tanınmıştır.