HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI II Dersi Borçlar Hukukunun Genel Esasları soru cevapları:

Toplam 46 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Hukuki anlamda borç ve borç ilişkisi kavramları nasıl
değerlendirilir?


CEVAP:

Hukuki anlamda, borç ve borç ilişkisi kavramları
birbiri ile ilişkili olan iki farklı durumu ifade etmek için
kullanılır. Borç ilişkisi deyimi ile taraflar arasında kurulan
hukuki bağ ifade edilir. Borç ilişkisinin kaynağı, sözleşme,
haksız fiil veya sebepsiz zenginleşme olabilir. Borç ilişkisi
içerisinde yer alan her bir münferit borç ise hukuki
anlamda borca karşılık gelir. Öğretide, borç ilişkisi yerine
en geniş anlamda borç, borç yerine ise geniş anlamda borç
kavramları kullanılmaktadır.


#2

SORU:

Alacaklı ve borçlu kavramlarını tanımlayınız?


CEVAP:

Alacaklı, borçludan borcun konusunun yerine
getirilmesini talep etmeye yetkili olan kimsedir. Borçlu,
alacaklı karşısında borç konusunun yerine getirilmesini
üstlenmiş olan kimsedir.


#3

SORU:

Alacak hakkı kavramını açıklayınız?


CEVAP:

Alacaklının borç ilişkisindeki temel menfaati
alacak hakkına karşılık gelir. Alacak hakkına borç
ilişkisinden doğan asli (birincil) hak denir. Alacak
hakkının
içeriği borcun konusuna göre belirlenir. Alacak hakkı,
sahibine bir yararlanma hakkı sağlar. Bu yaralanmanın
konusu maddi veya manevi nitelikte olabilir. Alacak
hakkı, malvarlıksal, kişisel ve nisbi bir haktır.


#4

SORU:

İlk (asıl) edim yükümleri, tali edim yükümlülüğü, asli
edim yükümlülüğü, yan edim yükümlülüğü ve yan
yükümler kavramlarını açıklayınız?


CEVAP:

Borç ilişkisinin doğuşu sırasında varlık kazanan
edim yükümlerine ilk (asıl) edim yükümleri denir.
Borçlunun ilk edim yükümlülüğünü yerine getirmemesi
nedeniyle ödemesi gereken tazminat yükümlülüğüne tali
edim yükümlülüğü denir. Edim yükümleri asli edim
yükümlülüğü ve yan edim yükümlülüğü şeklinde ikiye
ayrılır. Taraflar arasındaki borç ilişkisini karakterize eden
edim yükümlerine asli edim yükümlülüğü denir.
Asli edimin ifasını kolaylaştırmak amacına hizmet eden
edim yükümlülüklerine ise yan edim yükümlülüğü denir.
Borç ilişkisinde edim yükümlülüklerinin yanı sıra yan
yükümler de yer alır. Yan yükümler, asli edimin ifasına
hizmet eden, asli edimin ifasını kolaylaştıran davranış
yükümleridir. Örneğin, bilgilendirme, aydınlatma, sadakat
yükümlülüğü gibi.


#5

SORU:

Sorumluluk kavramını açıklayınız?


CEVAP:

Sorumluluk kavramı günlük dilde ve hukukun
farklı alanlarında farklı anlamlarda kullanılır. Borçlar
hukuku alanında sorumluluk sözcüğü borçlunun borca
aykırı davranışına hukuk düzeni tarafından bağlanan
hukuki sonucu ifade eder. Borçlar hukuku alanında kural
olarak borcuna aykırı davranan borçlunun malvarlığı ile
sınırsız sorumlu olduğu kabul edilir. Bunun sonucu olarak
alacaklıya karşı üstlendiği borcu rızası ile yerine
getirmeyen borçlunun malvarlığına Devletin cebri icra
organlarınca el konulur ve el konulan bu eşyalar
sattırılarak elde edilen bedelden alacaklının alacağı ödenir.


#6

SORU:

Hukuki İşlemden Özellikle Sözleşmeden Doğan Borçlar
hakkında bilgi veriniz.


CEVAP:

Hukuki işlem ve sözleşme sözcüğü eş anlamlı
değildir. Sözleşmeler hukuki işlemin türlerinden biridir.
Kişilerin hukuki sonuç doğurmaya yönelik irade
açıklamalarına hukuki işlem denir. Hukuki işlemin irade
açıklaması ve hukuki sonuç olmak üzere iki öğesi vardır.
Hukuki işlemler irade açıklamasında bulunan taraf
bakımından tek taraflı ve çok taraflı hukuki işlemler
şeklinde ikiye ayrılır. Hukuki sonucun doğması için tek
tarafın irade açıklamasının yeterli olduğu hukuki işlemlere
tek taraflı hukuki işlem denir. Örneğin, vasiyet, fesih,
iptal, yenilik doğuran haklar gibi. Hukuki sonucun
meydana gelebilmesi için birden çok kişinin irade
açıklamasına ihtiyaç duyulan hukuki işlemlere ise çok
taraflı hukuki işlemler denir. Çok taraflı hukuki işlemler,
sözleşmeler ve kararlar şeklinde ikiye ayrılır. Kararlar
birden çok kişinin iradesinin aynı hukuki sonuca
yönelmesi ile kurulmuş çok taraflı hukuki işlemlerdir.
Sözleşmeler ise iki tarafın karşılıklı ve birbirine uygun
irade beyanı ile kurulan çok taraflı hukuki işlemlerdir.
Sözleşmeler, tarafların iradelerinin aynı yönde değil
karşılıklı olması bakımından kararlardan ayrılır.


#7

SORU:

İradi şekil kavramını açıklayınız.


CEVAP:

Bazen taraflar kanun tarafından herhangi bir
geçerlilik şekline bağlanmamış sözleşmenin belirli bir
şekle uyularak yapılması konusunda anlaşmış olabilirler.
Bu durumda iradi şekilden söz edilir (TBK m.17). İradi
şekle uyulmadan yapılan sözleşmelerde, kanuni şekle
aykırı yapılmış sözleşmeler gibi hukuken geçersiz olur
(TBK m.17). Buradaki geçersizliğin türü kesin
hükümsüzlüktür.


#8

SORU:

İspat şekli kavramını açıklayınız.


CEVAP:

Kanuni şekil ve aksi sözleşmede
kararlaştırılmadıkça iradi şekil geçerlilik şeklidir.
Sözleşmelerin şekli bakımından geçerlilik şekli dışında bir
de ispat şeklinden söz edilebilir. İspat şekli, sözleşmelerin
geçerliliği bakımından değil, sözleşmeden doğan
uyuşmazlıkların çözümü sırasında hakkın varlığının
ispatlanması bakımından aranan şekil zorunluluğunu ifade
eder.


#9

SORU:

Kanunda düzenlenmiş sözleşmeleri amaçları
bakımından sınıflandırınız?


CEVAP:

• Mülkiyeti Devir Amacı Güden Sözleşmeler
• Kullandırma Amacı Güden Sözleşmeler
• İş Görme Borcu Doğuran Sözleşmeler
• Teminat Amacı Güden Sözleşmeler
• Sonuçları Talih ve Tesadüfe Bağlı Sözleşmeler
• Ortaklık sözleşmeleri


#10

SORU:

Kullandırma Amacı Güden Sözleşmeler ve Sonuçları
Talih ve Tesadüfe Bağlı Sözleşmeler kavramlarını
açıklayınız.


CEVAP:

Kullandırma Amacı Güden Sözleşmeler: Bir şey
üzerindeki kullanma veya yararlanma hakkının bir
süreliğine, ücret karşılığında veya ücretsiz olarak
sözleşmenin karşı tarafına bırakılmasının borçlanıldığı
sözleşmelerdir. Örneğin, kira, ariyet (kullanma ödüncü),
karz (tüketim ödüncü).
Sonuçları Talih ve Tesadüfe Bağlı Sözleşmeler: Borç
altına giren tarafın ediminin sonuçlarının başlangıçta belli
olmadığı sonucun belirlenmesinde talih ve tesadüfün
önem taşıdığı sözleşmelerdir. Örneğin, ölünceye kadar
bakma, ömür boyunca gelir, kumar ve bahis.


#11

SORU:

Haksız Fiillerden Doğan Borçlar kavramını
açıklayınız.


CEVAP:

Borç ilişkisinin kaynaklarından ikincisini haksız
fiiller oluşturur. Hukuka aykırı davranışı ile bir başkasını
zarar uğratan kimse ile zarar gören kimse arasında haksız
fiil nedeniyle bir borç ilişkisi doğar. Örneğin, tartışma
sırasında komşusunu bıçakla yaralayan kimse ile komşusu
arasında bir borç ilişkisi meydana gelir. Şöyle ki; zarar
veren bu davranışı nedeniyle komşusunun tedavi
masraflarını, işe gidememesi nedeniyle elde edemediği
kazancını ödemeyi komşusuna borçlanmıştır. Haksız fiilin
bir borç kaynağı olması ve kişinin haksız fiilinden
sorumlu tutulabilmesi için haksız fiilin koşullarının
gerçekleşmiş olması gerekir.


#12

SORU:

Davranış kavramını açıklayınız.


CEVAP:

Davranış: Haksız fiilden dolayı sorumlu
tutulabilmek için öncelikle bilinçli bir insan davranışına
ihtiyaç vardır. Bu bakımdan haksız fiilin meydana gelmesi
sırasında bilinçsiz olan veya rızası dışında bilincini
kaybeden kişiler haksız fiillerinden sorumlu
tutulmayacaklardır. Haksız fiil sorumluluğuna yol açan
insan davranışı yapma şeklinde olumlu bir davranış
olabileceği gibi, yapmama şeklinde olumsuz bir davranışta
olabilir.


#13

SORU:

Hukuka Aykırılık kavramını açıklayınız?


CEVAP:

Hukuka Aykırılık: Hukuka aykırılık en genel
anlamıyla hukuk düzeninin onaylamadığı bir davranış
veya durumun varlığını ifade eder. Hukuka aykırılık,
kanuna aykırılıktan daha geniş kapsamlı bir kavramdır. Bu
nedenle, bir kimsenin haksız fiillerinden dolayı sorumlu
tutulabilmesi için onun davranışının özel hukuk veya
kamu hukuku kökenli bir kurala aykırılık teşkil etmesi
veya söz konusu kuralın yazılı bir hukuk kuralı olup
olmaması önemli değildir.


#14

SORU:

Zarar kavramını açıklayınız.


CEVAP:

Zarar bir kimsenin malvarlığında rızası dışında
meydana gelen azalmayı ifade eder. Zarar kavramını
çeşitli açılardan gruplandırarak açıklamak mümkündür.
Bu konuda ilk olarak kişiye ilişkin zarar - şeye ilişkin
zarar ve diğer zararlar ayrımından söz edilebilir. Kişiye
ilişkin zarar kapsamında kişinin bedensel bütünlüğünün
ihlali nedeniyle uğradığı fiili zararları ile yoksun kalınan
karı yer alır. Şeye ilişkin zarar kapsamında ise zarar gören
eşyanın hasara uğraması, yok olması, nedeniyle uğranılan
fiili zararlar ile yoksun kalınan kâr yer alır. Diğer zarar,
kişiye ve şeye ilişkin zarar kalemleri dışında malvarlığında
meydana gelen azalmayı ifade eder. Örneğin ünlü bir
sanatçının otomobiline açılan silahlı saldırı neticesinde
yaralanması nedeniyle iyileşmesi için yapılan tedavi, ilaç
ve hastane masrafları kişiye ilişkin fiili zararı, tedavi
devam ettiği sürece sanatçının sahneye çıkamaması
nedeniyle uğradığı kazanç kaybı, kişiye ilişkin yoksun
kalınan kârını, otomobilin silahlı çatışma sonrası tamiri
için yapılan giderler şeye ilişkin fiili zararı, otomobil
başkalarına da kiralanıyor idiyse, otomobilin tamirde
olduğu süre boyunca başkalarına kiraya verilememesi
nedeniyle uğranılan zarar şeye ilişkin yoksun kalınan kârı,
sanatçının bir mafya hesaplaşması neticesinde
yaralandığının gündeme gelmesi nedeniyle, cd satışlarının
düşmesi diğer zararını oluşturur.


#15

SORU:

Nedensellik (İlliyet) Bağı kavramını açıklayınız.


CEVAP:

Nedensellik bağı hukuka aykırı ve kusurlu
davranışla zarar arasındaki hukuki bağı ifade eder. Bir
kimsenin hukuka aykırı ve kusurlu davranışından dolayı
sorumlu tutulabilmesi için zararın, hukuka aykırı ve
kusurlu davranışın sonucu olması gerekir. Hukuka aykırı
davranış ve zararlı sonuç arasındaki neden-sonuç
ilişkisinin sınırını belirleme işi hukuk düzenine
bırakılmıştır. Bizim hukukumuzda bu hususta uygun
illiyet bağı kuramı kabul edilmiştir. Uygun illiyet bağı
kuramı, zararlı sonucun olayların olağan akışına göre o
hukuka aykırı davranışın sonucu olarak kabul edilebilmesi
anlamına gelir. Mücbir sebep, üçüncü kişinin ağır kusuru
ve zarar görenin ağır kusuru nedensellik bağının
kesilmesine yol açar. Bu durumda sebep ve sonuç
arasındaki hukuki bağ kesildiği için kişi zararlı sonuçtan
sorumlu tutulamaz.


#16

SORU:

Sebepsiz Zenginleşmenin Unsurları nelerdir,
açıklayınız.


CEVAP:

• Zenginleşme, sebepsiz zenginleşmeden söz
edebilmek için aranan ilk unsur zenginleşmedir.
Zenginleşme, bir kimsenin malvarlığında
meydana gelen artışı ifade eder. Bu artış
malvarlığının aktifinin artması şeklinde
olabileceği gibi pasifinin azalması şeklinde de
meydana gelmiş olabilir.
• Fakirleşme, bir kimsenin malvarlığındaki artış
diğer kimsenin malvarlığında azalmaya yol açmış
olmalıdır. Sebepsiz zenginleşme halinde
çoğunlukla iki kişinin malvarlığı değerleri
arasında birinin lehine, diğerinin aleyhine bir
kayma meydana gelmiş olur. Ancak masraf
yapmaktan kurtulma halinde her zaman iki
malvarlığı arasında değer kayması meydana
gelmez.
• Nedensellik bağı, sebepsiz zenginleşmeden
sorumlu tutulabilmek için bir kimsenin
malvarlığında meydana gelen artışla diğerinin
malvarlığında meydana gelen azalma arasında bir
neden - sonuç ilişkisi bulunmalıdır.
• Haklı sebebin bulunmaması, sebepsiz
zenginleşmenin son unsuru haklı bir sebebin
bulunmamasıdır. Geçerli bir sözleşme ilişkisinde
de iki kişinin malvarlığı arasında değer kayması
meydana gelir, fakat bu durum taraflar arasında
geçerli bir hukuki sebep bulunduğu sürece
sebepsiz zenginleşme teşkil etmez. O halde
sebepsiz zenginleşmeden söz edebilmek için
aralarında nedensellik bağı bulunan zenginleşme
ve fakirleşme olgusunun haklı bir sebebe
dayanmaması gerekir. Geçerli bir hukuki sebebin
bulunmaması, hukuki sebebin sona ermesi,
hukuki sebebin gerçekleşmemiş olması ve hukuki
sebebin sona ermesi halinde, zenginleşme haklı
bir sebebe dayanmaz.


#17

SORU:

İfa yeri ve zamanı kavramını açıklayınız.


CEVAP:

Taraflar ifa yeri ve zamanını aralarında yaptıkları
anlaşma ile serbestçe belirleyebilirler. Taraflar,
aralarındaki anlaşma ile ifa zamanını belirlememişlerse,
borcun doğduğu an ifa zamanı kabul edilir. Diğer bir ifade
ile her borç kural olarak doğduğu anda muaccel olur.
Borcu doğuran sebebin gerçekleşmesi ile alacaklı
borçludan borcunu ödemesini isteyebilir. Ancak taraflar
aralarında anlaşarak borcun ifa edileceği zamanı bir süreye
veya koşula bağlayabilirler. İlk durumda vadeye, ikinci
durumda koşula bağlı borçtan söz edilir. Örneğin bir satım
sözleşmesinde taraflar satım konusu bilgisayarların teslim
zamanını sözleşmenin yapıldığı tarihten on gün sonrası
veya 1 Nisan 2012 şeklinde kararlaştırmış olabilirler. Her
iki durumda da vadeli satım sözleşmesinin varlığından söz
edilir. Yukarıdaki örnekte taraflar bilgisayarların teslim
zamanını belirlemiş olmayıp bilgisayarların teslimini
doların 1500 liranın altına düşmesi anına ertelemişlerse
koşula bağlı hukuki işlemden söz edilir. Koşul ikiye
ayrılır. Burada olduğu gibi sözleşmenin hüküm
doğurmasının gelecekte gerçekleşmesi şüpheli bir olaya
bağlandığı durumlarda geciktirici koşuldan, borcun
hükümden düşmesinin gelecekte gerçekleşmesi şüpheli bir
olaya bağlandığı durumlarda ise bozucu koşuldan söz
edilir.


#18

SORU:

Borçlunun Sorumlu Olduğu Sonraki İmkânsızlık
kavramını açıklayınız.


CEVAP:

Borcun gecikmiş de olsa ifa edilemeyeceği
durumlarda imkânsızlıktan söz edilir. Borcun
imkânsızlaşmasına yol açan sebepler mücbir sebep veya
umulmayan hal (kaza) olarak ikiye ayrılır. Mücbir sebep,
öngörülemeyen, öngörülse bile önlenemeyen ve tarafların
iradesi dışında ortaya çıkan durumların varlığını ifade
eder. Örneğin, deprem, sel baskını, yıldırım düşmesi gibi.
Mücbir sebep yaratan halin meydana gelmesi nedeniyle
borç imkânsızlaşmıştır. Umulmayan hal de mücbir sebep
gibi öngörülemeyen ve önlemeyen bir haldir. Ancak
mücbir sebepten farklı olarak umulmayan halin meydana
gelmesinde insan davranışlarının da etkisi olabilir.
Örneğin fabrikanın kazan dairesinde meydana gelen bir
patlama nedeniyle ürünlerin tamamının yanması. Sonraki
imkânsızlığın meydana gelmesinde borçlunun kusuru
yoksa borç tümüyle sona ermiş sayılır (TBK m. 136).
Borcu sona erdiren sonraki imkânsızlık objektif veya
sübjektif imkânsızlık olabilir.


#19

SORU:

İbra kavramını açıklayınız.


CEVAP:

İbra, alacaklı ve borçlu arasında yapılan borcun
sona erdirilmesini konu alan anlaşmaya denir (TBK
m.132). Borçlar Kanunumuza egemen olan sözleşme
serbestîsi ilkesi gereğince alacaklı ve borçlunun aralarında
anlaşarak sözleşme aracılığıyla borç yaratmalarına imkân
tanındığı gibi, tarafların aralarında anlaşarak doğmuş
borcu sona erdirmeleri de mümkün sayılmıştır. İbra, Türk
Hukuku’nda ilk kez Türk Borçlar Kanunu’nun 132.
maddesi ile düzenlemiştir. Buna rağmen önceki Borçlar
Kanunumuz zamanında da öğretide tarafların aralarında
anlaşarak doğmuş borcu sona erdirebilecekleri kabul
ediliyordu.


#20

SORU:

Kusursuz İmkânsızlık kavramını açıklayınız.


CEVAP:

Borcun ifasına engel olan imkânsızlık olgularının
meydana gelmesinde borçlunun kusuru yoksa bu durumda
borç sona erer (TBK m. 136/f.I). İmkânsızlık halinde borç
ifa edilmemiştir ve artık ifası da istenemeyecektir.
İmkânsızlığa yol açan sebepler mücbir sebep ve
umulmayan haldir. Mücbir sebep ve umulmayan halin
meydana gelmesi borçlunun kusurlu davranışından
kaynaklanmadığı için bu nedenle borcun ifa edilmemesi
borçlunun sorumluluğuna yol açmaz, borcu sona erdirir.
İki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan birinin
borcu imkânsızlık nedeniyle sona ermişse, imkânsızlık
nedeniyle borcun ifasından kurtulan taraf, diğer taraftan
borcun ifasını isteyemez. Bu tür sözleşmelerde taraflardan
biri borcunu imkânsızlık yaratan olgunun meydana
gelmesinden önce ifa etmişse, imkânsızlık nedeniyle
borcun ifasından kurtulan taraftan verdiği şeyin iadesini
sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca isteyebilecektir.


#21

SORU:

Takas kavramını açıklayınız.


CEVAP:

İki kişi arasındaki karşılıklı ve muaccel
alacakların taraflardan birinin beyanı ile azı oranında sona
erdirilmesine takas denir (TBK m. 139). Takastan
bahsedebilmek için aşağıdaki koşulların gerçekleşmesi
gerekir. Her şeyden önce borçlar karşılıklı, özdeş ve
muaccel olmalıdır. Borçların karşılıklı olmasından kasıt
aynı ilişkiden doğması değil, taraflardan her birinin diğer
taraftan talep edebileceği bir alacak hakkının
bulunmasıdır. Borçların özdeş olmasından kasıt aynı
cinsten olması, muaccel olmasından kasıt ise her borcun
alacaklısı tarafından talep edilebileceği zamanın gelmiş
olmasıdır. Edimlerden biri ya da ikisi muaccel olmazsa
takas istenemez. Bu nitelikte bir borcun takas yoluyla sona
erdirilebilmesi için taraflardan birisi takas açıklamasında
bulunmalıdır. Takasın sonuç doğurabilmesi için karşı
tarafın takas açıklamasını kabul etmesi şart değildir.


#22

SORU:

Zamanaşımı süresinin beş yıl olduğu alacaklar
nelerdir?


CEVAP:

• Kira paraları, anapara faizleri ve ücret gibi
dönemsel edimler;
• Otel, motel, pansiyon ve tatil köyü gibi yerlerdeki
konaklama bedelleri ile lokanta ve benzeri
yerlerdeki yeme içme bedelleri;
• Küçük sanat işlerinden ve küçük çapta perakende
satışlardan doğan alacaklar;
• Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve
ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık
arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri,
denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki
alacaklar;
• Vekâlet, komisyon ve acentalık
sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti alacağı
dışında, simsarlık sözleşmesinden doğan
alacaklar;
• Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç
ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser
sözleşmesinden doğan alacaklardır.


#23

SORU:

Zamanaşımını kesen sebepler nelerdir?


CEVAP:

• Borçlunun borcu ikrar etmiş olması;
• Borçlunun borcun bir kısmını veya faizini
ödemesi;
• Borçlunun rehin vermiş, kefil göstermiş olması;
• Alacaklının dava veya defi yoluyla mahkemeye
veya hakeme başvurması;
• Alacaklının icra takibinde bulunması veya iflas
masasına başvurması;


#24

SORU:

Zamanaşımını durduran sebepler nelerdir?


CEVAP:

• Velayette çocukların ana babadan olan alacakları;
• Vesayette vesayet altında bulunanların vasiden
veya vesayet daireleri memurları dolayısıyla
Devletten olan alacakları;
• Evlilikte eşlerin birbirinden olan alacakları;
• Hizmet sözleşmesinde evdeki hizmetçinin
işverenden olan alacakları;
• Borçlunun alacak üzerinde intifa hakkı
sahipliğini sürdürdükçe intifa konusu alacaklar;
• Alacağın bir Türk mahkemesi önünde
istenmesinin hukuken olanaksız olması.


#25

SORU:

Borç ilişkisinin hangi unsurları bulunmaktadır, açıklayınız?


CEVAP:

Borç ilişkisinin iki unsuru vardır. Bunlar borç ilişkisinin tarafları ve borcun konusudur. Borç ilişkisinin tarafları alacaklı ve borçludur. Alacaklı, borçludan borcun konusunun yerine getirilmesini talep etmeye yetkili olan kimsedir. Borçlu, alacaklı karşısında borç konusunun yerine getirilmesini üstlenmiş olan kimsedir. Borcun konusuna edim denir. Borcun konusu bir şeyin verilmesi, bir şeyin yapılması veya yapılmamasına ilişkin olabilir. Bir şeyin verilmesi veya yapılmasının borçlanılması halinde olumlu edimden, bir şeyin yapılmamasının borçlanılması halinde olumsuz edimden söz edilir. Kusurlu davranışları ile bir başkasının otomobilinin zarar görmesine yol açan kimsenin, bu davranışının karşılığı olarak ödemek zorunda olduğu tazminat, verme borcuna, hizmet sözleşmesine dayanılarak bir evin temizlenmesi yapma borcuna, iki ticari işletme sahibinin yaptıkları yazılı bir sözleşme ile karşılıklı olarak rekabet etmemeyi üstlenmeleri yapmama borcuna örnek olarak gösterilebilir. 


#26

SORU:

Alacaklının borç ilişkisindeki temel menfaati neye karşılık gelmektedir, açıklayınız?


CEVAP:

Alacaklının borç ilişkisindeki temel menfaati alacak hakkına karşılık gelir. Alacak hakkına borç ilişkisinden doğan asli (birincil) hak denir. Alacak hakkının içeriği borcun konusuna göre belirlenir. Alacak hakkı, sahibine bir yararlanma hakkı sağlar. Bu yaralanmanın konusu maddi veya manevi nitelikte olabilir. Alacak hakkı, malvarlıksal, kişisel ve nisbi bir haktır.


#27

SORU:

Borç ilişkisinde fer’i (bağımlı) haklar ile tali (yan) hakları açıklayınız?


CEVAP:

Fer’i (bağımlı) haklar, isminden de anlaşılacağı gibi, alacağa bağımlı haklardır. Bu haklar, doğuş, geçerlilik ve sona erme bakımından alacak hakkına bağlıdır. Örneğin, faiz, ceza koşulu, gecikme tazminatı, taşınır, taşınmaz rehni, kefalet, garanti sözleşmesi vb. Yan haklar, alacak hakkının hukuki kaderini belirleyen haklardır. Bunlar, yenilik doğuran haklar, def’iler ve yönetim haklarıdır.


#28

SORU:

Borç ilişkisinin doğuşu sırasında varlık kazanan edim yükümlerinin ve borçlunun bu yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle ödemesi gereken tazminat yükümlülüğünün ne olduğunu belirtiniz?


CEVAP:

Borç ilişkisinin doğuşu sırasında varlık kazanan edim yükümlerine ilk (asıl) edim yükümleri denir. Borçlunun ilk edim yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle ödemesi gereken tazminat yükümlülüğüne tali edim yükümlülüğü denir.


#29

SORU:

Borçlar hukuku alanında sorumluluk sözcüğünü açıklayınız?


CEVAP:

Borçlar hukuku alanında sorumluluk sözcüğü borçlunun borca aykırı davranışına hukuk düzeni tarafından bağlanan hukuki sonucu ifade eder. Borçlar hukuku alanında kural olarak borcuna aykırı davranan borçlunun mal varlığı ile sınırsız sorumlu olduğu kabul edilir. Bunun sonucu olarak alacaklıya karşı üstlendiği borcu rızası ile yerine getirmeyen borçlunun mal varlığına Devletin cebri icra organlarınca el konulur ve el konulan bu eşyalar sattırılarak elde edilen bedelden alacaklının alacağı ödenir.


#30

SORU:

Çok taraflı hukuki işlemler nelerdir, açıklayınız?


CEVAP:

Çok taraflı hukuki işlemler, sözleşmeler ve kararlar şeklinde ikiye ayrılır. Kararlar birden çok kişinin iradesinin aynı hukuki sonuca yönelmesi ile kurulmuş çok taraflı hukuki işlemlerdir. Sözleşmeler ise iki tarafın karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanı ile kurulan çok taraflı hukuki işlemlerdir. Sözleşmeler, tarafların iradelerinin aynı yönde değil karşılıklı olması bakımından kararlardan ayrılır.


#31

SORU:

Hukuki işlemlerde irade açıklamasında bulunan taraf bakımından tek taraflı hukuki işleme örnek belirtiniz?


CEVAP:

Örneğin, vasiyet, fesih, iptal, yenilik doğuran haklar gibi.


#32

SORU:

Tarafların sözleşmenin kurulmasına yönelik irade açıklamalarından zaman itibariyle önce yapılanına ne denir.


CEVAP:

Tarafların sözleşmenin kurulmasına yönelik irade açıklamalarından zaman itibariyle önce yapılanına icap (öneri) denir.


#33

SORU:

Bir irade açıklamasının öneri olarak kabul edilebilmesi için hangi özelliklerinin bulunması gerekir, belirtiniz?


CEVAP:

Bir irade açıklamasının öneri olarak kabul edilebilmesi için bir takım özelliklerinin bulunması gerekir. Bir kere her şeyden önce öneri sözleşmenin tüm esaslı unsurlarını içermelidir. İkincisi öneri ciddi olmalıdır. Diğer bir deyişle öneride bulunan önerisi ile bağlanma niyeti taşımalıdır. Son olarak öneri muhataba yöneltilmelidir. Muhatabın mutlaka tek kişi olması gerekli değildir. Sözleşme kurulmasına yönelik irade açıklaması birden çok kişiye yöneltilmiş olabilir.


#34

SORU:

Kanunda düzenlenmiş ve düzenlenmemiş sözleşmelere ne denilmektedir, örneklendiriniz?


CEVAP:

Kanunda düzenlenmiş sözleşmelere tipik kanunda düzenlenmemiş sözleşmelere ise atipik sözleşmeler denir. Örneğin satım, hizmet, kira, eser, vekâlet, ödünç sözleşmeleri tipik, franchise, hakem sözleşmesi, sulh sözleşmesi, tek satıcılık sözleşmesi, sporcu transfer sözleşmesi atipik sözleşmelerdendir.


#35

SORU:

Kullandırma amacı güden sözleşmeler nasıl sözleşmelerdir, örnek veriniz?


CEVAP:

Kullandırma Amacı Güden Sözleşmeler: Bir şey üzerindeki kullanma veya yararlanma hakkının bir süreliğine, ücret karşılığında veya ücretsiz olarak sözleşmenin karşı tarafına bırakılmasının borçlanıldığı sözleşmelerdir. Örneğin, kira, ariyet (kullanma ödüncü), karz (tüketim ödüncü).


#36

SORU:

Mevcut bir borcun ifasını garanti altına alan sözleşmeler nasıl sözleşmelerdir, örnek veriniz?


CEVAP:

Teminat Amacı Güden Sözleşmeler: Mevcut bir borcun ifasını garanti altına alan sözleşmelerdir. Rehin sözleşmesi, kefalet sözleşmesi vb.


#37

SORU:

Ölünceye kadar bakma, ömür boyunca gelir, kumar ve bahis, amaçları bakımından hangi şekilde gruplandırılan sözleşmelere örnek olarak verilebilir?


CEVAP:

Sonuçları Talih ve Tesadüfe Bağlı Sözleşmeler: Örneğin, ölünceye kadar bakma, ömür boyunca gelir, kumar ve bahis.


#38

SORU:

Sebepsiz zenginleşmenin unsurlarının neler olduğunu belirtiniz?


CEVAP:

Sebepsiz zenginleşmenin unsurlarını dört grupta toplamak mümkündür. Bunlar, zenginleşme, fakirleşme, nedensellik bağı ve haklı bir sebebin bulunmamasıdır.


#39

SORU:

Kusurda, genel bir ayrımla belirtilen kast ve ihmal neyi ifade etmektedir, açıklayınız?


CEVAP:

Kusur genel bir ayrımla kast ve ihmal olarak ikiye ayrılır. Kast, kişinin hukuka aykırı sonucu bilerek ve isteyerek o davranışta bulunmuş olmasını ifade eder. İhmal ise, kişinin göstermesi gereken özen yükümünü yerine getirmemesinden dolayı zararlı sonucun doğması anlamına gelir. İhmal de kendi arasında ağır ihmal ve hafif ihmal şeklinde ikiye ayrılır. Kişi, ortalama zekâya sahip bir kimsenin göstermesi gereken özeni göstermeyip zararlı sonucun doğmasına yol açmışsa ağır ihmalden, özenli bir kimsenin göstermesi gereken özeni göstermeyerek zararlı sonucun doğumuna yol açmışsa hafif ihmalden söz edilir.


#40

SORU:

Kusur ilkesindeki nedensellik (illiyet) bağını açıklayınız? 


CEVAP:

Nedensellik (İlliyet) Bağı: Nedensellik bağı hukuka aykırı ve kusurlu davranışla zarar arasındaki hukuki bağı ifade eder. Bir kimsenin hukuka aykırı ve kusurlu davranışından dolayı sorumlu tutulabilmesi için zararın, hukuka aykırı ve kusurlu davranışın sonucu olması gerekir. Hukuka aykırı davranış ve zararlı sonuç arasındaki neden-sonuç ilişkisinin sınırını belirleme işi hukuk düzenine bırakılmıştır. Bizim hukukumuzda bu hususta uygun illiyet bağı kuramı kabul edilmiştir. Uygun illiyet bağı kuramı, zararlı sonucun olayların olağan akışına göre o hukuka aykırı davranışın sonucu olarak kabul edilebilmesi anlamına gelir. Mücbir sebep, üçüncü kişinin ağır kusuru ve zarar görenin ağır kusuru nedensellik bağının kesilmesine yol açar. Bu durumda sebep ve sonuç arasındaki hukuki bağ kesildiği için kişi zararlı sonuçtan sorumlu tutulamaz.


#41

SORU:

TBK m.68 /f.2’de sebepsiz zenginleşme sayılmayan durumlar nelerdir?


CEVAP:

TBK m.68 /f.2’de sebepsiz zenginleşme sayılmayan durumlara yer verilmiştir. Bunlar, eksik borçlar, zamanaşımına uğramış borçlar, ahlaki bir borcun ifası, kumar borcunun rıza ile ifası, evlendirme aracılığı nedeniyle verilen ücrettir.


#42

SORU:

Borcun ifa edilmemiş olması borçlunun davranışından kaynaklanmış olabileceği gibi alacaklının davranışından da kaynaklanmış olabilir. Bu iki duruma yol açan sebepler nelerdir, belirtiniz?


CEVAP:

Borcun ifa edilmemiş olması borçlunun davranışından kaynaklanmış olabileceği gibi alacaklının davranışından da kaynaklanmış olabilir. Borçlunun davranışı nedeniyle borcun ifa edilmemesine yol açan sebepler şu şekilde gruplandırılabilir. Bunlar, borçlunun kusurlu olduğu sonraki imkânsızlık, borçlunun temerrüdü ve gereği gibi ifa etmemedir (kötü ifa). Alacaklının davranışı nedeniyle borcun ifa edilmemiş olmasına yol açan sebepler ise alacalı temerrüdü ile alacaklının belirlenememesidir.


#43

SORU:

Borcun imkânsızlaşmasına yol açan sebepler olan mücbir sebep veya umulmayan hal (kaza) durumlarını açıklayınız?


CEVAP:

Borcun imkânsızlaşmasına yol açan sebepler mücbir sebep veya umulmayan hal (kaza) olarak ikiye ayrılır. Mücbir sebep, öngörülemeyen, öngörülse bile önlenemeyen ve tarafların iradesi dışında ortaya çıkan durumların varlığını ifade eder. Örneğin, deprem, sel baskını, yıldırım düşmesi gibi. Mücbir sebep yaratan halin meydana gelmesi nedeniyle borç imkânsızlaşmıştır. Umulmayan hal de mücbir sebep gibi öngörülemeyen ve önlemeyen bir haldir. Ancak mücbir sebepten farklı olarak umulmayan halin meydana gelmesinde insan davranışlarının da etkisi olabilir. Örneğin fabrikanın kazan dairesinde meydana gelen bir patlama nedeniyle ürünlerin tamamının yanması. Sonraki imkânsızlığın meydana gelmesinde borçlunun kusuru yoksa borç tümüyle sona ermiş sayılır (TBK m. 136). Borcu sona erdiren sonraki imkânsızlık objektif veya sübjektif imkânsızlık olabilir.


#44

SORU:

Borcun gereği gibi ifa edilmemesi (kötü ifa) hangi durumları ifade eder, açıklayınız?


CEVAP:

Borcun gereği gibi ifa edilmemesi, borcun ifa edildiği fakat ifanın gereği gibi olmadığı durumları ifade eder. İfanın gereği olmamasından kasıt, borçlunun ifa gereklerine uygun davranmamış olmasıdır. Örneğin ifanın miktar bakımından, nitelik bakımından kararlaştırılana uygun olmaması halinde gereği gibi ifa etmemeden söz edilebileceği gibi, ifanın kararlaştırılan yer ve zamanda yapılmamış olması halinde de gereği gibi ifa etmemeden söz edilir. Gereği gibi ifa etmemenin sonucu TBK m. 106’da düzenlenmiştir. TBK m. 106‘ya göre borç gereği gibi ifa edilmemişse alacaklı bu yüzden uğradığı zararın tazminini isteme hakkına sahiptir. Burada alacaklının tazminini isteyebileceği zararın müspet zarar olduğu kabul edilir. Gereği gibi ifa etmemenin ayıplı ifa teşkil ettiği durumlarda ayıplı ifaya ilişkin özel hükümler uygulanır.


#45

SORU:

Zamanaşımını kesen sebepler nelerdir, belirtiniz?


CEVAP:

Zamanaşımını kesen sebepler şunlardır:

  • Borçlunun borcu ikrar etmiş olması,
  • Borçlunun borcun bir kısmını veya faizini ödemesi,
  • Borçlunun rehin vermiş, kefil göstermiş olması,
  • Alacaklının dava veya defi yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurması,
  • Alacaklının icra takibinde bulunması veya iflas masasına başvurması.

#46

SORU:

Zamanaşımını durduran sebepler nelerdir, belirtiniz?


CEVAP:

Zamanaşımını durduran sebepler;

  • Velayette çocukların ana babadan olan alacakları,
  • Vesayette vesayet altında bulunanların vasiden veya vesayet daireleri memurları dolayısıyla Devletten olan alacakları,
  • Evlilikte eşlerin birbirinden olan alacakları,
  • Hizmet sözleşmesinde evdeki hizmetçinin işverenden olan alacakları,
  • Borçlunun alacak üzerinde intifa hakkı sahipliğini sürdürdükçe intifa konusu alacaklar,
  • Alacağın bir Türk mahkemesi önünde istenmesinin hukuken olanaksız olması.