HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI II Dersi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukukunun Esasları soru cevapları:
Toplam 105 Soru & Cevap#1
SORU:
Ceza hukukunun tarihsel temel hedefi nedir?
CEVAP:
Ceza hukukunun tarihsel temel hedefi, suçu
işleyenin, işlediği suçun bedelini ödemesidir.
#2
SORU:
Kefaret nedir?
CEVAP:
Kefaret, suçu işleyenin, işlediği suçun bedelini
ödemesidir.
#3
SORU:
Çağdaş ceza hukukunun temel amaçları nelerdir?
CEVAP:
Çağdaş ceza hukukunun iki temel amacı vardır.
Bunlar özel önleme amacı ile genel önlemedir.
#4
SORU:
Cezanın amacı nedir?
CEVAP:
Cezanın amacı, suç işleyenlerin yeniden topluma
kazandırılması ve yeniden suç işlememelerinin sağlanması
yani ıslah edilmeleridir.
#5
SORU:
Cezanın temel amaçlarından birisi olan genel
önlemeyi açıklayınız.
CEVAP:
Genel önlemeye göre; cezanın varlığı suç işleme
eğiliminde olan kişileri korkutur. Bir kişini işlediği suçtan
dolayı cezalandırıldığını gören suça eğilimli diğer kişilerin
suçu oluşturan davranıştan kaçınmalarını sağlar.
#6
SORU:
Hukuk devletini tanımlayınız.
CEVAP:
Hukuk devleti, kısaca hukuk aracılığı ile bireyin
hak ve özgürlüklerini koruyan devlet demektir.
#7
SORU:
İnsancıllık ilkesini açıklayınız.
CEVAP:
Suç işleyen kişinin insan olduğu
unutulmamalıdır. Suçlu birey hakkında yapılacak
işlemlerin, insan onuruna yaraşır nitelikte ve suç işlemiş
kişinin ıslahına başka bir söyleyişle topluma yeniden
kazandırılmasına, sosyalleşmesine hizmet eder nitelikte
olması gerekir.
#8
SORU:
Kusur ilkesinin kabul edilmesinin sonuçları nelerdir?
CEVAP:
Kusur ilkesinin kabul edilmesinin üç önemli
sonucu vardır.
• Fail kusursuz olarak yaptığı hareketi nedeniyle
cezalandırılmaz.
• Ceza, failin fiildeki kusuru ile orantılı verilebilir.
• Ceza, kusurun derecesi nedeniyle failin hak
ettiğinden daha az veya çok olamaz.
#9
SORU:
“Kanunsuz Suç ve Ceza Olmaz” İlkesini açıklayınız.
CEVAP:
“Kanunilik ilkesi” olarak da adlandırılan bu
ilkeye göre suç ve ceza ancak kanunla açıklanabilir.
Anayasa’da güvence altına alınmış bu ilke ile TCK’nın 2.
maddesinin 1. fıkrasına göre işlendiği zaman suç
sayılmayan bir fiilden dolayı kimse cezalandırılamaz.
Ceza ise ancak kanunda açıkça gösterilmesi halinde söz
konusu olur. Kanunilik ilkesinin sonucu olarak birey hangi
davranışların suç oluşturduğunu ve bunların karşılığında
hangi cezaların öngörülmüş olduğunu bilebilecektir.
Yürütme organı keyfi olarak hareket edemeyecektir. Diğer
taraftan hâkimlerin de bireyleri istedikleri gibi
cezalandırmalarını önleyeceğinden yargı organının da
keyfiyetini önler. Ayrıca “kanunilik ilkesi” hukuki
keskinliği ve eşitliği sağlamaya yönelik oluğundan,
demokratik anayasal hakların güvence altına alınması
bakımından önemli bir fonksiyona sahiptir.
#10
SORU:
Ceza kanunlarının uygulanmasında suçun işlendiği
zamanın kanunu mu, yoksa suç işlendikten sonra çıkan
kanun mu uygulanır? Açıklayınız.
CEVAP:
Ceza kanunlarının uygulanmasında kural suçun
işlendiği zamanın kanununa yani işlendiği zaman
yürürlükte olan kanuna tabi olacağıdır. Söz konusu kural,
ceza hukuku için geçerli iken ceza muhakemesi hukuku
bakımından geçerli değildir. Ceza kanunlarının geriye
yürütme yasağının istisnası olarak, suçun işlendiği
zamandan sonra yürürlüğe giren yasa failin lehine ise bu
kanun uygulanır ve infaz olunur. Bu durum lehe
kanununun geçmişe etkili olması olarak adlandırılır. Fiili
suç olmaktan çıkaran veya cezayı azaltan kanun, gerek
yargılama aşamasında gerekse infaz aşamasında yani
kesinleşmiş mahkûmiyetin bulunması halinde de faile
uygulanacaktır.
#11
SORU:
Ülkesellik (mülkilik) ilkesini açıklayınız.
CEVAP:
Ülkesellik (mülkilik) ilkesine göre; devlet kendi
ülkesinde işlenen tüm suçları mağdurun veya failin uyruğu
ile ilgilenmeksizin kendi ceza kanununa göre cezalandırır.
Devletin kendi sınırları içerisinde, ceza kanunları aracılığı
egemenlik haklarını kullanmasıdır.
#12
SORU:
Türk hukuk düzenine göre, ceza kanunlarının
uygulanmasında ayrıcalık tanınması söz konusu mudur?
Açıklayınız.
CEVAP:
Türk hukuk düzenine göre, ülkede bulunan
herkes ceza kanunlarına uymak zorundadır. Ceza
kanununun uygulanmasında kişiler arasında ırk, dil, din,
mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir
yahut düşünceleri, felsefi inanç, milli veya sosyal köken,
doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden
ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınması
mümkün değildir. Ancak bu kuralın bazı istisnaları vardır.
Bu istisnaların söz konusu olduğu durumlarda bu kişiler
hakkında, suç işlemiş olmalarına rağmen muhakeme
yapılmaz ve müeyyide uygulanmaz. Belirli koşulların
varlığı halinde bu istisnadan yararlanacak olanlar,
milletvekilleri, Cumhurbaşkanı, diploması ajanları ve
uluslararası sözleşmelerle belirlenen yabancı kişilerdir.
#13
SORU:
Bir suçun oluşması için gerekli koşullara ne denir?
CEVAP:
Bir suçtan söz edebilmek için bazı koşulların
gerçekleşmesi gerekir. Bir suçun oluşması için aranan bu
koşullara suçun unsurları denir.
#14
SORU:
Suçun kurucu unsurları nelerdir?
CEVAP:
Suçun kurucu unsurları maddi unsur ve manevi
unsur olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
#15
SORU:
Maddi unsur nedir? Açıklayınız.
CEVAP:
Maddi unsurun ortaya çıkması için gerekli
hareket, icra veya ihmal (hareketsiz kalma) şeklinde
meydana gelebilir. Maddi unsurun ortaya çıkması için
hareket, zorunlu fakat yeteli değildir. Bu hareketin bir
sonuç yaratmış olması ve hareket ile sonuç arasında bir
nedensellik bağının olması gerekir. Bu durumda maddi
unsur, hareket, sonuç ve nedensellik bağından meydana
gelir.
#16
SORU:
İradenin kusurlu olabileceği durumlar nelerdir?
CEVAP:
İradenin kusurlu olabileceği iki durum vardır.
Bunlar kast ve taksirdir.
#17
SORU:
TCK’nın 21. maddesinin birinci fıkrasına göre suç ile
kast arasında nasıl bir bağ vardır?
CEVAP:
TCK’nın 21. maddesinin birinci fıkrasına göre, “
Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun
kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve isteyerek
gerçekleştirilmesidir”.
#18
SORU:
Taksirden söz edebilmek için gerekli koşullar nelerdir?
CEVAP:
Taksirden söz edebilmek için, suçun taksirli
biçiminin kanundan düzenlenmiş, failin dikkat ve özen
görevini yerine getirmemiş ve fail tarafından ortaya
konulan hareketin iradi olması fakat öngörülebilir sonucun
istenmemiş olması gerekir.
#19
SORU:
Taksiri kasttan ayıran unsur nedir?
CEVAP:
Sonucun istenmemiş olması taksiri kasttan
ayırmaktadır.
#20
SORU:
Hukuka uygunluk nedenleri kaça ayrılmaktadır?
Açıklayınız.
CEVAP:
Hukuka uygunluk nedenleri bütün suçlar için
geçerli olanlar ve belli bir suç veya suç grupları için
geçerli olanlar olmak üzere ikiye ayrılır.
#21
SORU:
TCK’nın 25. maddesinin ikinci fıkrasına göre meşru
savunma nasıl açıklanmıştır?
CEVAP:
TCK’nın 25. maddesinin ikinci fıkrasına göre
meşru savunma “ Gerek kendisine gerek başkasına ait bir
hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi ve tekrarı
muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara
göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile
işlenen fiilden dolayı faile ceza verilmez” şeklinde hükme
bağlamıştır.
#22
SORU:
Saldırıya ilişkin koşullar nelerdir?
CEVAP:
• Bir saldırı olmalıdır. Bu saldırı gerçekleşmekte
olan, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan
bir saldırı olmalıdır.
• Söz konusu saldırının haksız olması gerekir. Bir
kişi belli bir şekilde davranma konusunda yetkiye
sahip ise onun yaptığı davranış haksız
olmayacaktır.
• Saldırının hedefi bir hak olmalıdır. Nitekim
kanun “gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir
hakka” yönelik demektedir. Bu hak örneğin
hayata, vücut bütünlüğüne, ırza, malvarlığına
ilişkin olabilir.
#23
SORU:
Savunmaya ilişkin koşullar nelerdir?
CEVAP:
• Kişinin savunma zorunda kalmış olması gerekir.
Kişi güvenlik kuvvetlerine başvurmak veya
“kaçmak” suretiyle saldırıdan kurtulabilecek
durumdaysa savunmada zorunluluk yoktur.
• Savunmanın meşru kabul edilebilmesi için
savunma saldırı ile orantılı olmalıdır. Saldırı ile
karşı karşıya kalan hak ile saldırıdan korunmak
için zarar verilen hak arasında bir oran, denge
bulunmalıdır.
#24
SORU:
TCK’nın 35. maddesinde teşebbüs nasıl
tanımlanmıştır?
CEVAP:
TCK’nın 35. maddesinde “Kişinin işlemeyi
kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya
icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle
tamamlayamama”sı şeklinde tanımlanmıştır.
#25
SORU:
Şerik ne demektir?
CEVAP:
Birden çok sayıda kişinin suç işlemesi
durumunda bu kişiler suç ortağı (şerik) olmaktadır.
#26
SORU:
İştirak nedir?
CEVAP:
Bir tek kişinin işleyebileceği bir suça birden çok
kişinin katılmasına iştirak denir.
#27
SORU:
İştirak türleri nelerdir?
CEVAP:
İştirak türleri müşterek faillik, azmettirme ve
yardım etme olarak üç grupta incelenebilir.
#28
SORU:
Müşterek faillik terimini açıklayınız.
CEVAP:
Müşterek faillik, suçu oluşturan hareketleri icra
etmemekle birlikte suçun icrasıyla hemzaman olan ve tipik
fiilin gerçekleşmesi bakımından önemli etkiye sahip olan
davranışları ortaya koyan da fiili birlikte işleyen (müşterek
fail)dir.
#29
SORU:
Azmettirme nedir?
CEVAP:
Fiili işleyen kişide hiç suç işleme fikri yokken
azmettirenin faile suç işleme kararı verdirmesidir.
#30
SORU:
TCK’nın 39. maddesine göre yardım etme çeşitleri
nelerdir?
CEVAP:
TCK’nın 39. maddesine göre yardım etme;
• Suç işlemeye teşvik,
• Suç işleme kararını kuvvetlendirmek,
• Fiilin işlenmesinden sonra yardımda
bulunacağını vadetmek,
• Suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek,
• Fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak,
• Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi
sırasında yardımda bulunmak
şeklinde olabilir.
#31
SORU:
Suçlu kime denir?
CEVAP:
Kanunun suç olarak öngördüğü fiili
gerçekleştiren kişiye suçlu denir.
#32
SORU:
İsnat edilebilirlik ne demektir?
CEVAP:
İsnat edilebilirlik, fiilin işlendiği sırada failde
anlama ve isteme yeteneğinin bulunması demektir.
#33
SORU:
Anlama yeteneği nedir?
CEVAP:
Anlama yeteneği, bireyin yaptığı hareketin
sosyal, bir başka söyleyişle toplum içindeki değerini
bilmesidir.
#34
SORU:
İsteme yeteneği nedir?
CEVAP:
İsteme yeteneği, kişinin hareketlerini özgürce
belirleyebilmesidir. Bir anlamda kişinin hareketi seçme
özgürlüğüne sahip olmasıdır.
#35
SORU:
İsnat edilebilirliği kaldıran nedenler nelerdir?
CEVAP:
İsnat edilebilirliği kaldıran nedenler;
• Yaş küçüklüğü
• Sağır ve dilsizlik
• Akıl hastalığı
• Geçici nedenlerdir.
#36
SORU:
Yaşın isnat edilebilirliğe etkisi TCK’nın 31.
maddesinde kaç devre olarak düzenlenmiştir? Açıklayınız.
CEVAP:
Yaşın isnat edilebilirliğe etkisi TCK’nın 31.
maddesinde üç devre olarak düzenlenmiştir. Bunlar;
• 12 yaşından küçükler,
• 13-15 yaş arasında olanlar,
• 15-18 yaş arasında olanlar.
#37
SORU:
TCK’nın 31. maddesine göre düzenlenmiş olan yaşın
isnat edilebilirliğe etkisini 12 yaşından küçükler için
açıklayınız.
CEVAP:
Suçu işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış
olanlar isnat edilebilir değildirler. Bu kişilerin ceza
sorumluluğu yoktur. Bu kişilere, çocuklara özgü güvenlik
tedbirleri uygulanabilir.
#38
SORU:
TCK’nın 31. maddesine göre düzenlenmiş olan yaşın
isnat edilebilirliğe etkisini 13-15 yaş arasında olanlar için
açıklayınız.
CEVAP:
Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup
on beş yaşını doldurmamış olan fail bakımından, işlediği
fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya
davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince
gelişmemiş olması söz konusu ise ceza sorumluluğu
yoktur. Bu kişilere, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri
uygulanır. Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş, on
beş yaşını doldurmamış olup da işlediği fiili algılama ve
bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme
yeteneğine sahip olan faile ise ceza verilir. Ancak, bu ceza
Kanun’da gösterilen şekilde azaltılır.
#39
SORU:
TCK’nın 31. maddesine göre düzenlenmiş olan yaşın
isnat edilebilirliğe etkisini 15-18 yaş arasında olanlar için
açıklayınız.
CEVAP:
Filli işlediği sırada on beş yaşını doldurmuş olup
da on sekiz yaşını doldurmamış olanlara ceza verilir ve bu
ceza Kanun’da gösterilen şekilde azaltılır.
#40
SORU:
Kanunumuzda sağır ve dilsizlerin isnat edilebilirliğe
etkisi nasıl açıklanmıştır?
CEVAP:
TCK 33. maddesinde sağır ve dilsizliğin isnat
edilebilirliğe etkisinin olduğunu kabul etmiştir.
Kanunumuzda bu kişiler bakımından yirmi bir yaşını
dolduruncaya kadar bir indirim öngörülmüştür. Sağır ve
dilsizliği nedeni önemli değildir. Doğuştan veya küçük
yaşta geçirilmiş bir hastalık sonucu olabilir.
#41
SORU:
On beş yaşından küçük sağır ve dilsizler için
uygulanacak hükümleri açıklayınız.
CEVAP:
On beş yaşından küçük sağır ve dilsizler
hakkında on iki yaşından küçük çocuklar için söz konusu
olan hükümler uygulanacaktır. Yani bu kişiler hakkında
ceza soruşturması yapılamaz, ceza verilemez. Yalnızca
çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
#42
SORU:
Akıl hastalığının isnat edilebilirlikteki yerini
açıklayınız.
CEVAP:
Akıl hastalığı, isnat edilebilirliği kaldıran veya
azaltan bir neden olarak kanunda hükme bağlanmıştır.
İsnat edilebilirlik anlama ve isteme yeteneğidir. Akıl
hastalığının varlığı bu yetenekleri ortadan kaldırabilir veya
azaltabilir. Akıl hastalığının anlama ve isteme yeteneğini
tamamen ortadan kaldırması halinde tam akıl
hastalığından, kısmen ortadan kaldırması halinde kısmi
akıl hastalığından söz edilir. Tam akıl hastalığında faile
ceza verilmez, ancak bunun hakkında “koruma ve tedavi
amaçlı” güvenlik tedbirine hükmolunur. Kısmi akıl
hastalığında ise ağırlaştırılmış müebbet hapis ve müebbet
hapis bakımından indirim zorunlu olarak yapılırken diğer
cezalarda indirim yapılıp yapılmayacağını yargıç takdir
edecektir.
#43
SORU:
İsnat edilebilirliği kaldıran nedenlerden olan geçici
nedenleri açıklayınız.
CEVAP:
Kanun’umuzun 34. maddesi geçici nedenlerle
anlama ve isteme yeteneğini kaybetmiş olanlara ceza
verilmeyeceğini hükme bağlamıştır. Geçici nedenlerin ne
olduğu Kanun'da gösterilmiştir. Örneğin, uyurgezerlik,
uyku hali, ateşli hastalık gibi. Geçici nedenin söz konusu
olabilmesi için, failin bu nedenin oluşumunda herhangi bir
kusurunun olmaması gerekir.
#44
SORU:
Ceza nedir?
CEVAP:
Suç karşılığında devlet tarafından uygulanan
yaptırıma ceza denir.
#45
SORU:
Ceza vermenin amaçlarından olan genel önlemeyi
açıklayınız.
CEVAP:
Genel önlemeye göre; cezanın amacı, toplumu
korumadır. Korunması gereken toplumdur. Genel
önlemede amaç, potansiyel suçluları korkutmaktır. Bu
yüzden cezalar ağır ve şiddetlidir. Cezanın temel amacı
toplumun varlığını ve gelişmesini tehlikeye kotan
davranışlara karşı toplumu korumaktır.
#46
SORU:
Ceza vermenin amaçlarından olan özel önlemeyi
açıklayınız.
CEVAP:
Özel önlemeye göre; cezanın amacı faili
gelecekteki suçlardan alıkoymaktır. Suç işleyen failin
yeniden sosyalleşmesi hedeflenir.
#47
SORU:
Cezanın özellikleri nelerdir?
CEVAP:
• Ceza, kanuni olmak zorundadır.
• Cezalar insan onuruna aykırı olamaz.
• Cezalar eşitlik ilkesine uygun olarak verilmelidir.
• Ceza bölünebilir olmalıdır.
• Cezalarla ilgili hatanın tamirinin olanaklı olması
gerekir.
• Ceza kişisel olmalıdır.
• Ceza yargı organları tarafından verilmelidir.
• Ceza orantılı olmalıdır.
#48
SORU:
TCK’nın 45. maddesinde suç karşılığı olarak
öngörülen cezalar kaça ayrılmıştır? Açıklayınız.
CEVAP:
TCK’nın 45. maddesinde suç karşılığı olarak
öngörülen cezalar hapis ve para cezaları olmak üzere ikiye
ayrılmıştır.
#49
SORU:
Hapis cezaları kaça ayrılır? Açıklayınız.
CEVAP:
Hapis cezaları üç türlüdür: Ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası, müebbet hapis cezası ve süreli hapis
cezasıdır. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yaşam
boyu devam eden bir ceza olup kanun ve tüzükte belirtilen
sıkı güvenlik rejimine göre çektirilir. Müebbet hapis
cezası yaşam boyu devam eden bir ceza olup, nasıl
çektirileceği hususunda kanunda bir düzenleme
bulunmamaktadır. Süreli hapis cezası, belirli bir süre ile
hükümlünün özgürlüğünden mahrum edilmesidir.
Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde bir aydan az,
yirmi yıldan fazla olamaz.
#50
SORU:
Muhakemenin tanımını yapınız.
CEVAP:
Muhakeme, kısaca hukuki bir uyuşmazlık ortaya
çıktığında bu uyuşmazlığı çözmek amacıyla
gerçekleştirilen faaliyetler bütünüdür.
#51
SORU:
Ceza muhakemesi hukukunun görevi nedir?
CEVAP:
Ceza muhakemesi hukuku, yargı organlarının, bir
suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse bunun kim
tarafından işlenmiş olduğu ve yaptırımının ne olacağı ile
ilgili uyuşmazlıkları çözerken izleyecekleri yöntemleri
düzenleyen hukuk dalıdır.
#52
SORU:
Ceza muhakemesinin temel amacı nedir?
CEVAP:
Ceza muhakemesinin temel amacı; muhakemeye
katılan bireylerin haklarına zarar vermeksizin maddi
gerçeği bulmak ve buna bağlı olarak cezai uyuşmazlığı
çözerek bozulan hukuki barışı yeniden sağlamaktır.
#53
SORU:
Ceza muhakemesinin temel ilkeleri nelerdir?
CEVAP:
• Adil yargılanma hakkı
• Doğal (olağan, kanuni) hâkim ilkesi
• Masumluk karinesinden yararlanmalekelenmeme
hakkı
• Şüpheden sanığın yararlanması ilkesi
• Bağımsız ve tarafsız bir yargı organı önünde
yargılanma hakkı
• Hak arama hakkı
• Makul sürede yargılanma hakkı
#54
SORU:
Kanuni ifadeyle soruşturma nedir?
CEVAP:
Kanuni ifadeyle soruşturma, “kanuna göre yetkili
mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin
kabulüne kadar geçen evreyi” ifade etmektedir.
#55
SORU:
Soruşturma evresinin amacı nedir?
CEVAP:
Soruşturma evresinin amacı, delilleri araştırmak,
koruma altına almak ve şüpheli hakkındaki isnadı
belirlemek suretiyle kovuşturmayı hazırlamaktır.
#56
SORU:
Sağlıklı bir duruşmanın ön şartı nedir?
CEVAP:
Sağlıklı bir duruşmanın ön şartı, soruşturmanın
doğru bir şekilde yapılmış olmasıdır.
#57
SORU:
Kovuşturma evresi hangi aşamaları kapsamaktadır?
CEVAP:
Kovuşturma evresi, iddianamenin kabulüyle
başlayıp hükmün açıklanmasına kadar devam eder.
#58
SORU:
Kovuşturma evresini oluşturan devreler nelerdir?
CEVAP:
Kovuşturma evresi üç evreden oluşur:
1) Duruşma hazırlığı
2) Duruşma
3) Hüküm.
#59
SORU:
Duruşma hazırlığı devresinde neler yapılmaktadır?
CEVAP:
Duruşma hazırlığı devresinde soruşturma
evresinde yapılmamış veya eksik yapılmış işlemler
tamamlanır, duruşma günü belirlenir, duruşmaya gelmesi
gerekli kimselere davetiye çıkartılır, gerekli hallerde
bilirkişilerin ve tanıkların erken dinlemesi yapılır ve
ihtiyaç duyulursa erken keşif gerçekleştirilir.
#60
SORU:
Duruşmayı tanımlayınız.
CEVAP:
Duruşma; duruşma hazırlığı devresinde
belirlenen günde, madde ve yer yönünden yetkili
mahkemede, mahkeme başkanı veya hâkimin
iddianamenin kabulü kararını okuyup duruşmayı açtığını
açıklamasıyla başlayan, delillerin ortaya koyulup
tartışılması suretiyle maddi gerçeğin bulunmaya çalışıldığı
ve son sözün sanığa verilip duruşmanın sona erdiğinin
açıklanmasıyla biten ceza muhakemesi devresidir.
#61
SORU:
Maddi gerçek nedir?
CEVAP:
Cezai uyuşmazlığın konusunu oluşturan olayın,
onu temsil eden deliller aracılığıyla ortaya konulmuş
haline “maddi gerçek” denir.
#62
SORU:
Vicdani kanaat nedir?
CEVAP:
Vicdani kanaat; cezai uyuşmazlığı çözmeye
yetkili mahkemenin, duruşmada yapılan muhakeme
faaliyeti sonucunda, aklını rehber yaparak ve hukukun
koyduğu esaslar içerisinde kalarak, maddi olayın oluş
biçimine dair ulaştığı, kendi açısından şüpheye yer
vermeyen bir kanaattir.
#63
SORU:
Duruşma evresinin amacı nedir?
CEVAP:
Duruşma evresinin amacı, bireylerin haklarına
saygılı olmak suretiyle, duruşmada ortaya konulan
delillere bağlı olarak, maddi gerçeğin tespit edilmesi
olarak belirlenebilir.
#64
SORU:
Duruşma devresi hangi durumda celselerden meydana
gelir?
CEVAP:
Duruşma sırasında dinlenecek sanık, tanık ve
bilirkişi sayısının çok olmasına veya diğer başkaca
sebeplere bağlı olarak duruşmanın bir oturumda
bitmeyeceği anlaşılırsa; bazı işlemlerin yapılması sonraki
oturumlara bırakılabilir. Bu halde; duruşma devresi
oturumlardan (celselerden) meydan gelmiş olur.
#65
SORU:
Hüküm nedir?
CEVAP:
Hüküm, mahkemenin cezai uyuşmazlığa ilişkin
olarak verdiği son kararı ifade eder.
#66
SORU:
Tefhim nedir?
CEVAP:
Mahkeme son kararı verdikten sonra, hüküm
fıkrası veya hazırlanmış gerekçeli hüküm, aleni
duruşmada açıklanır ve tutanağa geçirilir. Yüze karşı
yapılan bu bildirime “tefhim” denir.
#67
SORU:
Hüküm çeşitleri nelerdir?
CEVAP:
Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı,
mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın
reddi ve davanın düşmesi kararları hükümdür.
#68
SORU:
Beraat kararı hangi durumlarda verilir?
CEVAP:
Beraat kararı, 1) yüklenen fiilin suç olarak
tanımlanmamış olması, 2) yüklenen suçun sanık tarafından
işlenmediğinin sabit olması, 3) yüklenen suç açısından
failin kast veya taksirinin bulunmaması, 4) yüklenen suçun
sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka
uygunluk nedeninin bulunması, 5) yüklenen suçun sanık
tarafından işlendiğinin sabit olmaması, hallerinde verilir.
#69
SORU:
Ceza verilmesine yer olmadığı kararı hangi
durumlarda verilir?
CEVAP:
Ceza verilmesine yer olmadığı kararı,
1) yüklenen suçla bağlantılı olarak yaş küçüklüğü,
akıl hastalığı veya sağır ve dilsizlik hali ya da
geçici nedenlerin bulunması,
2) yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı
emrin yerine getirilmesi suretiyle veya
zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle
işlenmesi,
3) meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş
nedeniyle aşılması,
4) kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi,
hallerinde kusurun bulunmaması dolayısıyla
verilir.
İşlenen fiilin suç olma özelliğini devam ettirmesine
rağmen,
1) etkin pişmanlık,
2) şahsi cezasızlık sebebinin varlığı,
3) karşılıklı hakaret,
4) işlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı hallerinde
de ceza verilmesine yer olmadığına karar verilir.
#70
SORU:
Mahkûmiyet kararı hangi durumda verilir?
CEVAP:
Mahkûmiyet kararı, sanığın yüklenen suçu
işlediğinin sabit olması halinde verilir.
#71
SORU:
Davanın reddine hangi durumda karar verilir?
CEVAP:
Davanın reddine, aynı sanık için önceden
verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa karar
verilir.
#72
SORU:
Davanın durmasına hangi durumda karar verilir?
CEVAP:
Davanın durmasına, soruşturmanın veya
kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da
şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; şartın
gerçekleşmesini beklemek üzere karar verilir.
#73
SORU:
Kanun yolları neyi ifade etmektedir?
CEVAP:
Kanun yolları, yargılama makamları tarafından
verilen kararlardaki hukuka aykırılıkları gidermek için,
hukuka aykırı veya yanlış olduğu ileri sürülen kararların
yeniden bir yargılama makamı tarafından incelenmesini
ifade eder.
#74
SORU:
Olağan ve olağanüstü kanun yolu nedir?
CEVAP:
Kesinleşmemiş kararlara karşı başvurulan kanun
yolları olağan kanun yolu; kesinleşmiş kararlara karşı
başvurulan kanun yolları ise olağanüstü kanun yolu olarak
ifade edilmektedir.
#75
SORU:
Olağan kanun yolları nelerdir?
CEVAP:
Olağan kanun yolları; temyiz, istinaf ve itirazdır.
#76
SORU:
Olağanüstü kanun yolları nelerdir?
CEVAP:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı, kanun
yararına bozma ve yargılamanın yenilenmesi kesinleşmiş
kararlara karşı başvurulan yollar olduklarından olağanüstü
kanun yollarıdır.
#77
SORU:
Ceza hukukunda temel ilkeler nelerdir?
CEVAP:
Anayasa, hukuk devleti olmayı cumhuriyetin nitelikleri arasında sayar (Anayasa m. 2). Ayrıca TCK m. 1’de ceza hukukunun amaçları arasında hukuk devletini korumak sayılmıştır.
Suç işleyen kişinin insan olduğu unutulmamalıdır. Suçlu birey hakkında yapılacak işlemlerin, insan onuruna yaraşır nitelikte ve suç işlemiş kişinin ıslahına başka bir söyleyişle topluma yeniden kazandırılmasına, sosyalleşmesine hizmet eder nitelikte olması gerekir.
Failin cezalandırılması için, fiili işlemiş olması yetmez, aynı zamanda failin fiili nedeniyle kınanabilmesi gerekir. İşlenen bir fiilden dolayı bir başkası cezalandırılamaz. Nitekim Anayasa’da ceza sorumluluğunun kişiselliği ilkesine yer verilmiştir. Bu ilkeye göre kişi ancak kendi işlediği fiilden dolayı cezalandırılacaktır. Ayrıca failin cezalandırılması için kusurlu olması da gerekir.
“Kanunilik ilkesi” olarak da adlandırılan bu ilkeye göre suç ve ceza ancak kanunla konulabilir. Anayasa’da da güvence altına alınmış bu ilke TCK’nın 2. maddesinin 1. fıkrasında, “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz” şeklinde ifade edilmiştir. Bu ilkeye göre işlendiği zaman suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimse cezalandırılamaz. Ceza ise ancak kanunda açıkça gösterilmesi halinde söz konusu olur. Kanunilik ilkesinin sonucu olarak birey hangi davranışlarının suç oluşturduğunu ve bunların karşılığında hangi cezaların öngörülmüş olduğunu bilebilecektir. Yürütme organı keyfi olarak hareket edemeyecektir. Diğer taraftan hâkimlerin de bireyleri istedikleri gibi cezalandırmalarını önleyeceğinden yargı organının da keyfiyetini önler. Ayrıca “kanunilik ilkesi” hukuki kesinliği ve eşitliği sağlamaya yönelik olduğundan, demokratik anayasal hakların güvence altına alınması bakımından önemli bir fonksiyona sahiptir.
#78
SORU:
Ceza Kanunlarının zaman yönünden nasıl uygulanır?
CEVAP:
Ceza kanunların uygulanmasında kural suçun, işlendiği zamanın kanununa yani işlendiği zaman yürürlükte olan kanuna tabi olacağıdır. Söz konusu kural, ceza hukuku için geçerli iken ceza muhakemesi hukuku bakımından geçerli değildir. Ceza kanunlarının geriye yürüme yasağının istisnası olarak, suçun işlendiği zamandan sonra yürürlüğe giren yasa failin lehine ise bu kanun uygulanır ve infaz olunur (TCK m. 7/2). Bu durum lehe kanunun geçmişe etkili olması olarak adlandırılır. Fiili suç olmaktan çıkaran veya cezayı azaltan kanun, gerek yargılama aşamasında gerekse infaz aşamasında yani kesinleşmiş mahkûmiyetin bulunması halinde de faile uygulanacaktır
#79
SORU:
Ceza kanunları yer yönünden nasıl uygulanır?
CEVAP:
TCK’nın 8. maddesinin 1. fıkrasına göre “Türkiye’de işlenen suçlar hakkında Türk kanunları uygulanır. Fiilin kısmen veya tamamen Türkiye’de işlenmesi veya neticenin Türkiye’de gerçekleşmesi hâlinde suç, Türkiye’de işlenmiş sayılır”. Türk hukukunda, kanunların yer bakımından uygulanmasında kabul edilen temel ilke “ülkesellik (mülkilik) ilkesi”dir. Bu ilkeye göre, devlet kendi ülkesinde işlenen tüm suçları mağdurun veya failin uyruğu ile ilgilenmeksizin kendi ceza kanuna göre cezalandırır. Devletin kendi sınırları içerisinde, ceza kanunları aracılığı egemenlik haklarını kullanmasıdır.
#80
SORU:
Ceza kanunlarının kişi yönünden nasıl uygulanır?
CEVAP:
Türk hukuk düzenine göre, ülkede bulunan herkes ceza kanunlarına uymak zorundadır. Ceza kanununun uygulamasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer düşünceleri yahut, felsefi inanç, millî veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınması mümkün değildir. Ancak bu kuralın bazı istisnaları vardır. Bu istisnaların söz konusu olduğu durumlarda bu kişiler hakkında, suç işlemiş olmalarına rağmen muhakeme yapılmaz ve müeyyide uygulanmaz. Belirli koşulların varlığı halinde bu istisnadan yararlanacak olanlar, milletvekilleri, Cumhurbaşkanı, diplomasi ajanları ve uluslararası sözleşmelerle belirlenen yabancı kişilerdir.
#81
SORU:
Suçun maddi unsurları nelerdir?
CEVAP:
Suç kaynağını insandan alan fiildir. İnsan hareketi yoksa suç da yoktur. Maddi unsurun ortaya çıkması için gerekli hareket, icra veya ihmal (hareketsiz kalma) şeklinde meydana gelebilir. Maddi unsurun ortaya çıkması için hareket, zorunlu fakat yeterli değildir. Bu hareketin bir sonuç yaratmış olması ve hareket ile sonuç arasında bir nedensellik bağının olması gerekir. Bu durumda maddi unsur, hareket, sonuç ve nedensellik bağından meydana gelir.
#82
SORU:
Suçun manevi unsurları nelerdir?
CEVAP:
Hareket ile netice arasında bulunması gereken maddi nedensellik bağının yanında manevi bir bağın bulunması gerekir. Yani hareket bilinçli ve iradi olmalıdır. Aynı zamanda iradenin kusurlu olması gerekir. Kanunumuz iradenin iki şekilde kusurlu olabileceğini kabul etmiştir: Kast ve taksir. TCK’nın 21. maddesinin birinci fıkrasına göre, “Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.” TCK’nın 22. maddesine göre taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hâllerde cezalandırılır. Bu maddeye göre taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanunî tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. Taksirden söz edebilmek için, suçun taksirli biçiminin kanundan düzenlenmiş, failin dikkat ve özen görevini yerine getirmemiş ve fail tarafından ortaya konulan hareketin iradi olması fakat öngörülebilir sonucun istenmemiş olması gerekir. Eğer sonuç öngörülebilir değilse, kaza veya tesadüften söz edilmelidir. Sonucun istenmemiş olması taksiri kasttan ayırır. Elbette, taksirin cezalandırılması için bütün suçlarda olduğu üzere hareket ile sonuç arasında nedensellik bağı bulunmalıdır.
#83
SORU:
Hukuka uygunluk nedenleri nelerdir?
CEVAP:
Bu nedenler, işlenen filin hukuka aykırılığını ortadan kaldırıp onu hukuka uygun hâle getirirler. Böylece fiil suç olmaktan çıkar. Hukuk düzeni bir fiilin yapılmasına izin verirken diğer yandan o fiilin gerçekleşmesini cezalandırmaz. Örneğin bir mahkûmiyet kararını infaz etmek suretiyle bir kimseyi özgürlüğünden yoksun kılan kamu görevlisinin durumunda veya haksız bir saldırıya uğrayan kimsenin belirli koşullar altında, kendisini, normal olarak suç sayılan hareketlerle koruması durumunda olduğu üzere. Bir hukuka uygunluk nedeninin var olması yeterlidir. Failin bu konudaki düşüncesi hiçbir önem taşımaz. Buna hukuka uygunluk nedenlerinin objektif etkisi denir. Hukuka uygunluk nedenleri bütün suçlar için geçerli olanlar ve belli bir suç veya suç grupları için geçerli olanlar olmak üzere ikiye ayrılır. TCK’nın 24, 25, 26. maddelerinde öngörülen genel nedenler, görevin yerine getirilmesi, meşru savunma, zorunluluk durumu, hakkın kullanılması ve ilgilinin rızasıdır.
#84
SORU:
Teşebbüs nedir?
CEVAP:
Bir suçu işlemeye karar veren kimse bu suçun icrasına başlar. Failin bu hareketini suçun tamamlanması izler. Ancak öyle durumlar vardır ki, fail ya icra hareketlerini tamamlayamamıştır ya da icra hareketlerini tamamlamasına rağmen sonuç gerçekleşmemiştir. Ceza kanunları ise genellikle sonucu belirleyerek suçu tanımlamış olduğundan, suçun tamamlanmamış olması hâlinde, ayrıca bu hususa ilişkin bir hüküm bulunmaması durumunda, kanunilik ilkesinin sonucu olarak failin cezalandırılması olanaklı olmaz. Bu yüzden teşebbüs aşamasında kalan suçların cezalandırılması için kanunun ayrı hüküm koyması gerekir. Nitekim teşebbüs, TCK’nın 35. maddesinde “Kişinin işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaması” şeklinde tanımlanmıştır. Bu madde sayesinde örneğin sadece dolandırıcılık yapan değil aynı zaman da buna teşebbüs eden de cezalandırılır. Yeter ki, fail suçun gerçekleştirmek üzere harekete geçmiş olsun. Failin kasıtlı olarak hareket etmiş olması gerekir. Taksirli suçlara teşebbüs olanaklı değildir
#85
SORU:
İştirak nedir?
CEVAP:
Suçu her zaman tek bir kişi işlemez. Suç, bir kişi tarafından da işlenebileceği gibi, birden çok kişi tarafından da işlenebilir. Birden çok sayıda kişinin yardımlaşması, suçun gerçekleşmesini kolaylaştırır. Birden çok sayıda kişinin suç işlemesi durumunda bu kişiler suç ortağı (şerik) olurlar. Bu anlamda, bir tek kişinin işleyebileceği bir suça birden çok kişinin katılmasına iştirak denir. Birden çok kişinin bir suça katılması suçun değişik aşamalarında olabilir. Bir suçun karar aşamasında failin kafasına suç işleme düşüncesi sokulabilir veya icra aşamasında failin suçu gerçekleştirmesine yardım edilebilir.
#86
SORU:
Müşterek faillik nedir?
CEVAP:
Müşterek faillik: TCK’nın 37. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiştir. Suçun kanuni tanımında yer alan fiili gerçekleştirenlerden her biri fail olarak sorumlu olur. Bu kişiler suçu doğrudan meydana getirecek hareketleri yaparlar. Örneğin adam öldürmek için bıçak darbelerini vuran iki kişi suçun müşterek failidir. Suçu oluşturan hareketleri icra etmemekle birlikte suçun icrasıyla hemzaman olan ve tipik fiilin gerçekleşmesi bakımından önemli etkiye sahip olan davranışları ortaya koyan da fiili birlikte işleyen (müşterek fail)dir. Örneğin adam öldürme suçunda bıçaklanan kimsenin kollarını tutan kişinin davranışı.
#87
SORU:
Azmettirme nedir?
CEVAP:
Azmettirme: TCK’nın 38. maddesinde düzenlenmiştir. Fiili işleyen kişide hiç suç işleme fikri yokken azmettirenin faile suç işleme kararı verdirmesidir. Azmettiren suç ilk ve etkili nedeni olmuştur. Kanun, azmettirenin de işlenen suçun cezası ile cezalandırılacağını, ancak üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan etki kullanılmak yoluyla veya çocukları azmettirme halinde azmettirenin cezasının artırılacağını hükme bağlamıştır. Azmettirenin belli olmaması halinde, diğer fail veya suç ortağının azmettirenin kim olduğunun ortaya çıkmasını sağlaması cezayı hafifletici neden sayılmıştır.
#88
SORU:
Suçlu nasıl tanımlanır?
CEVAP:
Kanunun suç olarak öngördüğü fiili gerçekleştiren kişiye suçlu denir. Sadece insan suçlu olabilir. O hâlde sadece nesneler değil hayvanlar da suçun faili olamazlar. Tüzel kişilerin de suç faili olmaları kural olarak mümkün değildir. Bir kimsenin kusurlu olabilmesi için her şeyden önce o kimse bakımından isnat edilebilirliğin söz konusu olması gerekir. İsnat edilebilirlik, fiilin işlendiği sırada failde anlama ve isteme yeteneğinin bulunması demektir. Anlama yeteneği, bireyin yaptığı hareketin sosyal, bir başka söyleyişle toplum içindeki değerini bilmesidir. Failin, gerçekleştirdiği davranışın kanuna aykırılık oluşturduğunu bilmesine gerek yoktur. Nitekim toplum, insanın belli koşullar altında belli bir şekilde hareket edebilme, yani doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırarak doğru ve iyi seçebilme olanağına sahip olduğuna inanır. İsteme yeteneği ise, kişinin hareketlerini özgürce belirleyebilmesidir. Bir anlamda kişinin hareketi seçme özgürlüğüne sahip olmasıdır. Kişide isnat edilebilirliğin söz konusu olabilmesi için, zekânın normal gelişmiş olması (yaştan kaynaklanan) ve akli yetilerde (akıl hastalığından veya doğuştan gelen anormalliklerden kaynaklanan ) bozukluk olmaması gerekir. Zekâ normal gelişmemiş veya akıl hastalığı söz konusu ise isnat edilebilirliği kaldıran veya azaltan nedenler söz konusu olur.
#89
SORU:
TCK’nın 31. maddesinde yaşın isnat edilebilirliğe etkisini ilişkin üç devre ne şekilde yer almaktadır?
CEVAP:
1. Suçu işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış olanlar isnat edilebilir değillerdir. Bu kişilerin ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişilere, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
2. Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup on beş yaşını doldurmamış olan fail bakımından, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması söz konusu ise ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişilere, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanır. Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş, on beş yaşını doldurmamış olup da işlediği fiili algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğine sahip olan faile ise ceza verilir. Ancak, bu ceza Kanun’da gösterilen şekilde azaltılır.
3. Fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olanlara ceza verilir ve bu ceza Kanun’da gösterilen şekilde azaltılır.
#90
SORU:
Cezanın özellikleri nelerdir?
CEVAP:
a. Ceza, kanuni olmak zorundadır. Herhangi bir suçun cezasının ne olacağı ancak kanunla belirlenir. Bu anlamda ancak Kanun’da gösterilen hâllerde ve Kanun’da öngörülen cezalar verilebilir (Any m. 38/1, TCK m. 2).
b. Cezalar insan onuruna aykırı olamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz. Kimse insan haysiyeti ile bağdaşmayan bir ceza veya uygulamaya tabi tutulamaz (Any. 17).
c. Cezalar eşitlik ilkesine uygun olarak verilmelidir. Öngörülen cezalar, ırk, cins, din, sınıf vb. ayrımı gözetmeksizin herkes için aynı ceza kanunda öngörülmüş olmalıdır. Eşitlikten anlaşılması gereken kanunda öngörülmüş soyut cezadır.
d. Ceza bölünebilir olmalıdır. Cezanın işlenen suçun ağırlığına, failin kişiliğine ya da kusuruna uygun hale getirilebilmesi ancak bölünebilir olmasına bağlıdır.
e. Cezalarla ilgili hatanın tamirinin olanaklı olması gerekir. Verilen ceza konusunda hata yapılabileceği peşinen kabul edilmelidir. Ceza, hata yapıldığında hatadan dönülebilecek bir özelliğe sahip olmalıdır. Ölüm cezası bakımından bu özellik söz konusu değildir. Nitekim bu cezaya yönelik eleştiriler arasında bu husus önemli bir yer oluşturur.
f. Ceza kişisel olmalıdır. Ceza sorumluluğu kişiseldir (Any. M. 38). Verilen ceza sadece suçluya yönelik olmalıdır. Suçlunun ait olduğu aileye veya topluluğa ceza verilmesi söz konusu olamaz. g. Ceza yargı organları tarafından verilmelidir.
h. Ceza orantılı olmalıdır. Verilen ceza ile işlenen suç arasında bir oran bulunmalıdır.
#91
SORU:
Ceza türleri nelerdir?
CEVAP:
TCK’nın 45. maddesinde suç karşılığı olarak öngörülen cezalar hapis ve para cezaları olarak belirlenmiştir. Hapis cezaları üç türlüdür: Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, müebbet hapis cezası ve süreli hapis cezasıdır (TCK m. 46). Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yaşam boyu devam eden bir ceza olup kanun ve tüzükte belirtilen sıkı güvenlik rejimine göre çektirilir (TCK m. 47). Müebbet hapis cezası yaşam boyu devam eden bir ceza olup (TCK m. 48), nasıl çektirileceği hususunda kanunda bir düzenleme bulunmamaktadır. Süreli hapis cezası, belirli bir süre ile hükümlünün özgürlüğünden mahrum edilmesidir. Kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamaz (TCK m. 49). Adli para cezası, hükmedilen miktarın devlet hazinesine ödenmesidir.
#92
SORU:
Adil yargılanma hakkı ne demektir?
CEVAP:
Adil yargılanma hakkı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İHAS m. 6) ve Anayasa’da (Ay. m. 36/2) yer alan ve ceza muhakemesi hukukunun temel ilkesi haline gelen bir haktır. Adil yargılanma hakkının varlığından bahsedebilmek için, kısaca, davanın, yasayla kurulan, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde, makul bir sürede ve açık duruşmada görülmesi gerekir.
#93
SORU:
Doğal (Olağan, Kanuni) Hâkim İlkesi ne demektir?
CEVAP:
Suç tarihinden önce kanunla kurulmuş, her bakımdan yetkili mahkemede görevli hâkimdir. Hiç kimse doğal hâkim dışında başka bir hâkim önüne çıkarılamaz (Ay. m. 37, İHAS m. 6/1). Doğal hâkim ilkesi gereği olarak mahkemelerin yetkisi bakımından objektif ve genel kurallar konulmalıdır. İstisnai mahkemeler kurulmamalıdır
#94
SORU:
Soruşturma evresi ne demektir?
CEVAP:
Soruşturma, iki temel evreden oluşan ceza muhakemesinin ilk evresidir. Kanuni ifadeyle soruşturma, “kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi (CMK m.2/1/e)” ifade etmektedir. Bu süreçte suç işleme şüphesi altında bulunan kimse ise şüpheli olarak isimlendirilir. Soruşturmaya başlanabilmesi için suç işlendiği şüphesinin varlığı zorunlu olmakla birlikte, muhakkak bir şüphelinin varlığı gerekli değildir. Örneğin hırsızlık suçuna ilişkin bir olayın soruşturulması sırasında, şüphelinin kimliğinin belirlenmesi soruşturma başladıktan çok daha sonra söz konusu olabilir. Şüphelinin kim olduğunun başlangıçta ortaya konulamaması soruşturmanın başlamasına engel değildir. Soruşturma evresinin amacı, delilleri araştırmak, koruma altına almak ve şüpheli hakkındaki isnadı belirlemek suretiyle kovuşturmayı hazırlamaktır. Soruşturmada yapılacak işlemler gerektiği şekilde ve sağlıklı olarak yapılırsa; duruşmada sadece yapması gereken işe yoğunlaşacak olan mahkeme, en kısa zamanda cezai uyuşmazlığı çözüme kavuşturacak ve hükmünü kuracaktır.
#95
SORU:
Kovuşturma evresi ne demektir?
CEVAP:
Kovuşturma evresi, ceza muhakemesinin soruşturmadan sonra gelen ikinci ve son evresidir. Bu evre, iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar devam eder. Kovuşturma sırasında suç işleme şüphesi altında bulunan kimse ise, “sanık” olarak isimlendirilir (CMK m.2). Dar anlamda kovuşturma evresi, iddianamenin kabulüyle başlayıp hükmün açıklanmasına kadar devam eder. Dar anlamda kovuşturma evresi üç devreden oluşur: 1)Duruşma hazırlığı 2) Duruşma 3) Hüküm.
#96
SORU:
Duruşma hazırlığı evresi ne demektir?
CEVAP:
Duruşma hazırlığı devresinin amacı duruşmayı hazırlamaktır. Bu amaca yönelik olarak, bu devrede, soruşturma evresinde yapılmamış veya eksik yapılmış i şlemler tamamlanır, duruşma günü belirlenir, duruşmaya gelmesi gerekli kimselere davetiyeler çıkartılır (CMK m.175), gerekli hâllerde bilirkişilerin ve tanıkların erken dinlemesi yapılır (CMK m.180) ve ihtiyaç duyulursa erken keşif gerçekleştirilir (CMK m.181). Mahkeme, duruşma gününü ve duruşmaya gelmesi gerekli kimselere davetiye çıkartılmasını bir tutanakla kararlaştırır. Duruşma hazırlığı i şlemleri genelde şekilsel işlemler olmakla birlikte, istisnai olarak esasa ilişkin işlemler de yapılabilir. Örneğin, kanuni koşulların varlığı halinde mahkeme, bazı tanıkların erken dinlenmesine karar verebilir (CMK m.180/1).
#97
SORU:
Duruşma devresi ne demektir?
CEVAP:
CMK’deki düzenlemeler ışığında duruşmaya ilişkin bir tanım vermek gerekirse; duruşma, duruşma hazırlığı devresinde belirlenen günde, madde ve yer yönünden yetkili mahkemede, mahkeme başkanı veya hâkimin iddianamenin kabulü kararını okuyup duruşmayı açtığını açıklamasıyla başlayan, delillerin ortaya koyulup tartışılması suretiyle maddi gerçeğin bulunmaya çalışıldığı ve son sözün sanığa verilip duruşmanın sona erdiğinin açıklanmasıyla biten ceza muhakemesi devresidir. Bazı yazarlarca duruşma devresi, muhakemenin özü olarak da ifade edilmektedir. Duruşma sırasında mahkeme, deliller vasıtasıyla maddi gerçeğe ulaşmaya çalışır. Cezai uyuşmazlığın konusunu oluşturan olayın, onu temsil eden deliller aracılığıyla ortaya konulmuş hâline “maddi gerçek” denir. Ceza muhakemesinde yargılama makamı, maddi gerçeği bulmaya çalışırken vicdani kanaatine göre karar verir. Vicdani kanaat ise; cezai uyuşmazlığı çözmeye yetkili mahkemenin, duruşmada yapılan muhakeme faaliyeti sonucunda, aklını rehber yaparak ve hukukun koyduğu esaslar içerisinde kalarak, maddi olayın oluş biçimine dair ulaştığı, kendi açısından şüpheye yer vermeyen bir kanaattir.
#98
SORU:
Hüküm devresi ne demektir?
CEVAP:
Hüküm, mahkemenin cezai uyuşmazlığa ilişkin olarak verdiği son kararı ifade eder. Mahkeme son kararını verdikten sonra, hüküm fıkrası veya hazırlanmış ise gerekçeli hüküm, aleni duruşmada açıklanır ve tutanağa geçirilir (CMK m.231,232/3). Yüze karşı yapılan bu bildirime “tefhim” denir. İlgili isterse kararın bir örneği de kendisine verilir (CMK m.35). Sanık veya müdafiin son oturumda hazır bulunmadığı hâllerde, hükmün tefhimi gerçekleşmeyeceğinden, yazılı bildirimin yapılması gerekir
#99
SORU:
Beraat ne demektir?
CEVAP:
Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve davanın düşmesi kararları hükümdür (CMK m.223). Bu kararlarla mahkeme uyuşmazlıktan elini çeker. Beraat kararı, 1) yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması, 2) yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması, 3) yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması, 4) yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması, 5) yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması, hallerinde verilir (CMK m.223).
#100
SORU:
Ceza verilmesine yer olmadığı kararı ne demektir?
CEVAP:
Ceza verilmesine yer olmadığı kararı, 1) yüklenen suçla bağlantılı olarak yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya sağır ve dilsizlik hali ya da geçici nedenlerin bulunması, 2) yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle veya zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi, 3) meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması, 4) kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi, hallerinde, kusurun bulunmaması dolayısıyla verilir. İşlenen fiilin suç olma özelliğini devam ettirmesine rağmen, 1) etkin pişmanlık, 2) şahsi cezasızlık sebebinin varlığı, 3) karşılıklı hakaret, 4) işlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı hallerinde de ceza verilmesine yer olmadığına karar verilir (CMK m.223/4)
#101
SORU:
Mahkumiyet kararı ne demektir?
CEVAP:
Mahkûmiyet kararı, sanığın yüklenen suçu işlendiğinin sabit olması halinde verilir (CMK m.223/5).
#102
SORU:
Güvenlik tedbirine kararı ne demektir?
CEVAP:
Güvenlik tedbirine, yüklenen suçun işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin yanı sıra hükmolunur.
#103
SORU:
Davanın reddi kararı ne zaman verilir?
CEVAP:
Davanın reddine, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa karar verilir (CMK m.223/7). Davanın düşmesine, Türk Ceza Kanunu’nda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, karar verilir (CMK m.223/8).
#104
SORU:
Davanın reddi kararı ne zaman verilir?
CEVAP:
Davanın reddine, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa karar verilir (CMK m.223/7).
#105
SORU:
Davanın düşmesi kararı ne zaman verilir?
CEVAP:
Davanın düşmesine, Türk Ceza Kanunu’nda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, karar verilir (CMK m.223/8).