İNSAN DAVRANIŞI VE SOSYAL ÇEVRE II Dersi Sosyal Adalet, Ayrımcılık ve İnsan Hakları soru cevapları:

Toplam 28 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Ayrımcılık nedir?


CEVAP:

Ayrımcılık kelimesinin, ilk anda zihinlerde iki şeyin birbirinden ayrılması, araya mesafe konması, bir şeyin hariç tutulması veya yok sayılması vb. anlamları çağrıştırdığından söz edilebilir. İnsanlararası ilişkilerde de temel anlamıyla ayrımcılık, bir kişinin bir diğerini kendisinden ayırması ve bu ayrımın karşısındaki kişiye olumsuz tavır ve davranışlarda bulunmasına yol açmasıdır. Ayrımcılık, bir gruba veya grubun üyelerine karşı önyargılardan beslenen olumsuz tutum ve davranışların tümüyle ilgili bir süreçtir


#2

SORU:

Modern hukuk nedir?


CEVAP:

Modern hukuk sistemi, birbirini hiç tanımayan, soyut bir ‘toplum’ kavramı içinde bir arada duran, farklı bireysel ve tarihsel özellikleri olan insanları, kendilerinin dışında bir kurallar sistemiyle birbirine bağlayan bir yapıdır (Göregenli, 2012a).


#3

SORU:

Sosyal adalet ve eşitlik kavramlarını açıklayınız. 


CEVAP:

Sosyal Adalet ve Eşitlik: Genel olarak sosyal adalet kavramı, bir toplumda kaynakların adil bir şekilde dağıtılmasını ve toplumun üyelerinin bu paylaşımın adil olduğu kanaatini taşımasıdır. Eşitlik ise, adaletin sağlanması için önemli bir gerekliliktir. Irkları, dilleri, dinleri veya cinsiyetleri farketmeksizin tüm bireylerin, yasalar önünde eşit olmaları, adaletli bir toplumsal düzenin inşa edilmesini sağlar (Sunal, 2011).


#4

SORU:

Ayrımcılığın zihinsel arka planında yer alan önyargı kavramı ne demektir?


CEVAP:

Önyargılar, diğer insanları, bireysel varoluşlarından değil, grup aidiyetlerinden hareketle değerlendiren olumsuz dogmatik kanaatleri ifade ederler (Allport, 1954). Bu düşünce ve kanaatler, herhangi bir deneyimden veya bilgiden önce alınan peşin kararlara dayanırlar. Önyargılar, geliştirildikleri grup ya da grup üyelerine yönelik salt olumsuz düşünceleri değil, olumsuz duyguları da içeren tutumlardır. Bu olumsuz tutumlar, önyargının hedefindeki kişi ya da gruba karşı fiziksel veya sosyal mesafe alınmasına yol açtıkları için ayrımcılıkla yakından ilişkilidirler


#5

SORU:

İç grup ve dış grup kavramlarını açıklayınız.


CEVAP:

İç Grup ve Dış Grup: Sosyal psikoloji literatüründe bireylerin ait oldukları grup ile ait olmadıkları grupları betimleyen kavramlardır (Tajfel, 1982)


#6

SORU:

Ayrımcılığın yaşandığı bir toplum içerisinde kimler dezavantajlı grup içinde yer alır?


CEVAP:

Dezavantajlı Grup: Toplum içerisinde bireylerin kendi kendilerine yetebilmelerini sağlayan ve toplumun çoğunluğunun ulaşabildiği eğitim, sağlık, istihdam, sermaye veya sosyal destek gibi kaynaklara ulaşamayan gruplar dezavantajlı olarak nitelendirilir. Genellikle toplumda din, dil, ırk veya cinsel yönelim gibi özellikler açısından çoğunluktan farklı olan azınlık gruplar (sakatlar, eşcinseller, göçmenler…) dezavantajlı bir konumdadır.


#7

SORU:

 Ayrımcılığı insanlararası ilişkilerdeki hoşlanmama, uzak durma gibi ‘olumsuz’ ve ‘kötü’ davranışlardan ayıran nedir?


CEVAP:

Önyargılar sonucunda oluşan ayrımcı davranışlar tek tek bireylere yöneltilmiş olsa da, ayrımcılığı, insanlararası ilişkilerdeki hoşlanmama, uzak durma gibi ‘olumsuz’ ve ‘kötü’ davranışlardan ayıran şudur: Ayrımcılığın yöneldiği kişiler, kişisel özellikleri değil, ait oldukları grubun özellikleri nedeniyle bu davranışın hedefi olmaktadır.


#8

SORU:

Ayrımcılığın zihinsel arka planında yer alan kalıpyargı kavramı ne demektir?


CEVAP:

Kalıpyargılar, belirli bir objeye ya da gruba ilişkin bilgi boşluklarını dolduran, böylece onlar hakkında karar vermeyi kolaylaştıran, önceden oluşturulmuş birtakım izlenimler, atıflar bütünü olarak zihnimizde oluşturduğumuz imgelerdir. Bu imgeler tıpkı dış dünyadaki objelerin gerçek özellikleri gibi rol oynarlar. Özellikle yeni olgu, obje ya da grup ile karşılaştığımızda, onlarla ilgili bilgimiz bu tür imgeler ışığında biçimlenir. Böylece kalıpyargılarımız yoluyla, yeni olguyu/grubu gerçekte olduğu gibi ya da gerçek özellikleriyle değil, zihnimizdeki şemalarla algılarız. Örneğin, her kadının “duygusal” olduğunu, bütün Türklerin “yardımsever” olduğunu, Arapların “temiz” olmadığını düşünmemize neden olan, bu gruplarla ilgili kalıpyargılardır. Örneklerden de anlaşıldığı gibi, kalıpyargılar her zaman olumsuz olmayabilir (Göregenli, 2012a).


#9

SORU:

Ayrımcılığın zihinsel arka planında yer alan özcü inançlar kavramını açıklayınız.


CEVAP:

Özcü inançlar, insanların sosyal olarak inşa edilen kategorileri, sanki doğal özelliklermiş gibi algılama eğilimlerini yansıtır. Bu sayede farklı sosyal gruplar, ırklar, cinsiyetler, cinsel yönelimler vb. altında belli bir özün yattığını düşünmek, bir kategorinin üyeleri hakkında çıkarsama yapabilmek için sonuca hızlıca götüren zengin bir çerçeve sağlamaktadır. Özcü inançlar; ‘Latinler tutkulu’, ‘eşcinseller neşeli’, ‘kadınlar duygusal’, ‘erkekler katı’, ‘İtalyanlar yakışıklı’, ‘Çingeneler eğlencelidir’ gibi birçok ifadeyle örneklendirilebilir. Bu gruplara ait olan ya da olduğu varsayılan bireyleri, grup aidiyetleri üzerinden algılamamıza ve kolayca sınıflandırmamıza sebep olduğunu görürüz; bu süreçte bireylerin kişisel özellikleri tamamen göz ardı edilir. Birçok araştırmacı, özcülüğün ırkçılığa kaynak oluşturduğu yönünde hemfikirdir (Göregenli, 2012a).


#10

SORU:

Irkçılık kavramını açıklayınız.


CEVAP:

Irkçılık: Belirli bir gruba karşı önyargıyla başlayan dışlama, ilişkiden kaçınma, ayrımcılık yapma, şiddet veya saldırganlık gibi basamakları ve tüm bu ayrımcı tutum ve davranışların meşrulaştırılması çabasını içeren bir kavrayıştır (Allport, 1954).


#11

SORU:

Söylem kavramını açıklayınız.


CEVAP:

Söylem: Düşüncenin ve yazının oluşturduğu ortak bir metin veya metodolojidir, diğer bir deyişle ortak kavramlar ve düşüncelerin bir setidir. İktidar, söylemler aracılığıyla bilgiyi, normları, sosyal kimlikleri ve kavramsal çerçeveleri oluşturarak sosyal gerçekliği inşa eder. Böylece bireyler, iktidar tarafından yaratılan bu hakikati içselleştirerek günlük yaşamlarında nasıl düşünecekleri veya davranacaklarına dair bir referans çerçevesi oluştururlar (Foucault, 1999: 33).


#12

SORU:

Ayrımcılığın meşrulaştırılması sürecinde geliştirilen adil dünya inancı kuramını açıklayınız.


CEVAP:

Adil dünya inancı insanların, yaptıkları şeyler (davranışları) ile başlarına gelenler (sonuçlar) arasında bir uyum veya hakkaniyet olduğuna inanma eğilimlerini betimler. Adil dünya inancı kuramını geliştiren Lerner (1977) insanların, belirli biçimlerde davranırlarsa istediklerini elde edebileceklerine ya da olumsuz durumlardan kaçınabileceklerine ilişkin bir yanılsamaya sahip olduklarını ve bu yanılsamayı sürdürmek için dünyanın adil bir yer olduğunu düşünmeye ihtiyaç duyduklarını ortaya koymuştur. Bireyler bu ihtiyaçlarının bir uzantısı olarak, çevrelerindeki ayrımcılık yaşantılarını değerlendirirken genellikle ayrımcılığın mağdurunun başına gelenleri hak ettiğini düşünme eğilimindedirler. 


#13

SORU:

Lerner'e göre adaletsizlik karşısında insanlar, ayrımcılığı meşrulaştırmak amacıyla, olayı nasıl yorumlar?


CEVAP:

Lerner (1980), adaletsizlik durumu karşısında insanların, olayın sonucundan ziyade, bu olumsuzluğa yol açan ‘nedeni’ tekrar yorumlayabildiklerinden söz eder (akt. Göregenli, 2012b). Bu süreç iki farklı şekilde yaşanabilir. Birisinde ayrımcılığın kurbanı olan kişi, başına gelenleri “kötü” veya “ahlâksız” davranışları nedeniyle hak etmiş olarak görülebilir. Örneğin; “Gece geç saatte yalnız başına dışarıda olan bir kadının tecavüze uğradığı” gerçeği, mağdurun geç saatte yalnız başına yürümesi veya saldırganın evine gitmiş olması gibi nedenlerle açıklanır. Ayrımcılığın diğer bir açıklama tarzıysa, gözlemcilerin, kurbanın “karakterini” yeniden yorumlamaları şeklinde olabilir. Aynı örnek üzerinden düşünürsek, mağdur olan kadının yaşadıkları, “akılsızlık” veya “ahlâksızlık” gibi olumsuz kişilik özellikleriyle anlamladırılabilir. Burada, yaşanan olay, mağdurun kötü kişilik özellikleriyle anlamlandırılmakta ve açıklanmaktadır. Sonucunda mağdurun değersizleştirildiği her iki açıklama tarzında da, ayrımcılığın esas aktörleri, yani failler ve olayın içinde gerçekleştiği durumsal faktörler gizlenmektedir.


#14

SORU:

Ayrımcılığın meşrulaştırılması sürecinde kurbanın değersizleştirilmesi kavramını açıklayınız.


CEVAP:

Burada, yaşanan olay, mağdurun kötü kişilik özellikleriyle anlamlandırılmakta ve açıklanmaktadır. Sonucunda mağdurun değersizleştirildiği her iki açıklama tarzında da, ayrımcılığın esas aktörleri, yani failler ve olayın içinde gerçekleştiği durumsal faktörler gizlenmektedir.


#15

SORU:

Diğer bir ayrımcılığı meşrulaştırma stratejisi olan ahlâki dışlama kavramı ne anlama gelir?


CEVAP:

 Ahlâki dışlama kavramı temelde, bir toplumda çoğunluk tarafından dışlanmış veya damgalanmış olan insanların “insani niteliklerden veya erdemlerden” yoksun olarak değerlendirilmesini ve böylece kendilerine yöneltilen her türlü vahşi ve zalim davranışların meşrulaştırılmasını içermektedir


#16

SORU:

Ahlâki dışlama hangi biçimlerde yapılabilir? 


CEVAP:

Ahlâki dışlamanın farklı biçimleri

a) İnsanlıktan çıkarma

b) Karakter özellikleri tanımlama,

c) Toplumun dışına atma

d) Siyasi etiketlerin kullanılması,

e) Grup karşılaştırması yoluyla gayrimeşrulaştırmadır.


#17

SORU:

Ahlâki dışlamanın farklı biçimlerinden insanlıktan çıkarma kavramı ne anlama gelir?


CEVAP:

Ahlâki dışlamanın farklı biçimlerinden insanlıktan çıkarma, bir grubu aşağı ırklar, hayvanlar gibi insanaltı yaratık kategorileri, şeytanlar, canavarlar ya da satanistler gibi olumsuz değerlendirilen insanüstü yaratık kategorileri kullanarak insan olmayan biçimde sınıflandırmak anlamına gelir. Her iki kategoride de gayrimeşrulaştırılan grup üyeleri “bazı bakımlardan daha az insanca” ya da “insan niteliğinden” yoksun kabul edilmektedir (Leyens ve ark., 2000). Bu sayede insanların, ahlâki olarak dışladıkları grupla empati kurmaları imkânsız hale gelmektedir. Güncel tartışmalarda “terörist” ifadesiyle, “insan bile olamazlar” ifadesinin sıklıkla birlikte kullanılması bunun en çarpıcı örnekleridir. Başka bir alanda işkencecilerin, işkence mağdurlarını, “insan olmayan hainler” ve “topluma zararlı, yok edilmesi gereken varlıklar” olarak gördükleri ve böylece onlara bir insana uygulanamayacak şiddet yöntemlerini rahatlıkla uygulayabildikleri bilinmektedir (Göregenli, 2004).


#18

SORU:

Ahlâki dışlamanın farklı biçimlerinden karakter özellikleri tanımlama ne anlama gelir?


CEVAP:

Karakter özellikleri tanımlama, belirli bir toplum tarafından kabul edilemez görülen ve aşırı derecede olumsuz olarak değerlendirilen karakter özelliklerinin kullanımı aracılığıyla yapılır. “Saldırgan”, “aptal” ya da “parazit” gibi etiketlerin kullanımı bu tür gayrimeşrulaştırmayı örnekler.


#19

SORU:

Ahlâki dışlamanın farklı biçimlerinden toplumun dışına atma ne anlama gelir?


CEVAP:

Toplumun dışına atma, bir insanı nitelerken, onu, önemli toplumsal normları ihlâl ettikleri düşünülen gruplar içine dâhil ederek tanımlamak anlamına gelir. Örneğin, “katiller”, “hırsızlar”, “caniler” ya da “deliler” gibi gruplar oluşturulur ve ayrımcılığa uğrayan insanlar bu gruplar içinde tanımlanır.


#20

SORU:

Ahlâki dışlamanın farklı biçimlerinden siyasi etiketlerin kullanılması ne anlama gelir?


CEVAP:

Siyasi etiketlerin kullanılması, bir insanı nitelerken, onu, “Naziler”, “faşistler”, “komünistler” ya da “emperyalistler” gibi gayrimeşrulaştırılan, toplum tarafından tümüyle kabul edilemez olduğu düşünülen siyasi grupların içinde sınıflandırmayı içerir. Bu grupların, toplumun var olan temel değerlerini tehdit ettikleri, dolayısıyla toplum düzenine yönelik bir tehdit oldukları düşünülür


#21

SORU:

Ahlâki dışlamanın farklı biçimlerinden grup karşılaştırması yoluyla gayrimeşrulaştırma ne anlama gelir?


CEVAP:

Grup karşılaştırması yoluyla gayrimeşrulaştırma, gayrimeşrulaştırılan grubun, toplumda bir olumsuzluk örneği oluşturan bir başka grubun adıyla etiketlenmesi anlamına gelir. “Ermeni tohumu” ya da “Yahudiler” gibi kategorilerin kullanımı bu tür gayrimeşrulaştırmanın bir örneğidir. Her toplumun kendi kültürel repertuarında hainlik, kötülük ve günahkârlığın sembolü olan başka grupları ya da toplumları içeren örnekler vardır. Ahlâki dışlama çeşitli biçimler alabilir (Göregenli, 2012b).


#22

SORU:

Ayrımcılığın meşrulaştırılması sürecinde sistemin meşrulaştırılması kavramı ne anlama gelir?


CEVAP:

Sistemin meşrulaştırılması yaygın sosyal, politik, ekonomik, cinsel ya da legal koşulların sadece var olduklarından dolayı kabul edildiği, açıklandığı ve meşrulaştırıldığı psikolojik süreçlere tekabül eder (Jost ve Banaji, 1994).


#23

SORU:

İdeoloji kavramını açıklayınız.


CEVAP:

İdeoloji, Potter ve Wetherell (1987) ideolojileri, bireysel boyutta dünyanın belirli bir tarzda açıklanma biçimi olarak betimlemektedir. Yazarlar, sadece birey olmanın bile, belirli bir kültür içerisinde ortak temsiller, anlamlar, tutumlar ve değerler paylaşmak bakımından, kaçınılmaz olarak kendine özgü açıklama biçimlerini getireceğini belirtmişlerdir.


#24

SORU:

Ayrımcılığın meşrulaştırılması sürecinde kullanılan yaklaşımlar nelerdir?


CEVAP:

Ayrımcılığın meşrulaştırılması amacıyla Adil dünya inancı ve kurbanın değersizleştirilmesi”, “Ahlâki Dışlama” ve “Sistemin Meşrulaştırılması” yaklaşımları kullanılır.


#25

SORU:

Ayrımcılığın toplumsal alanda gruplar arasında yarattığı eşitsizliği bir anlamda dengelemek için uygulana olumlu ayrımcılık ne anlama gelir?


CEVAP:

Olumlu ayrımcılık, ayrımcılığın toplumsal alanda gruplar arasında yarattığı eşitsizliği bir anlamda dengelemek için kavramsallaştırılan ve uygulamaya konulan pratiklerdir. Diğer bir ifadeyle olumlu ayrımcılık, ayrımcılığa yol açan dezavantajlılığın ortadan kaldırılmasına hizmet etmektedir. Örneğin, kamusal alanda erkeklerin olduğu kadar kadınların da iş imkânlarından faydalanabilmesi için işverenlerin eşit sayıda kadın ve erkek çalışan almaları; bir iş yerinde farklı dini veya kültürel gruplara mensup olan çalışanların özel günlerinin gözetilmesi ve o günlerde kendilerine izin verilmesi; yaşlıların veya engellilerin kısıtlı hareket kapasiteleri düşünülerek, farklı mekanlarda sırada bekletilmemeleri veya kendilerine özel yer verilmesi gibi bir çok pratik olumlu ayrımcılık olarak nitelendirilebilir.


#26

SORU:

İnsan hakları neden önemlidir?


CEVAP:

İnsan haklarını kullanmak bakımından herkes eşittir. İnsanın onurunu korumayı, maddi ve manevi gelişimini amaçlayan bu haklar, evrensel, özgürlükçü, eşitlikçi, barışçı, sorumluluk telkin edici ve etik temellere dayalıdır. İnsan hakları düşüncesi, felsefesi ve gelenekleriyle demokratik ülkeler açısından evrensel olup, ayrı kişi ya da kültürlere göre farklılık göstermez (Doise ve ark.,1999). Bu sayede her toplumda bağımsız seçim yapma ve yeteneklerini geliştirme özgürlüğü açısından insanlar arasında eşitliğin sağlandığı bir düzen mümkün olmaktadır. Böyle bir düzende bir kişiye tanınan özgürlüğe, diğerinin haklarının ve özgürlüğünün söz konusu olduğu durumda sorumluluk da eklenmektedir. Bu sorumluluk diğerinin özgürlüğüne saygı duymayı ve haklarının ihlâlinin önlenmesini içermektedir


#27

SORU:

İnsan hakları kavramını açıklayınız.


CEVAP:

 İnsan hakları genel olarak, ırk, din, milliyet, cinsiyet, ekonomik veya sosyal ya da siyasi statü ayrımı gözetmeksizin, tüm insanların sahip olduğu vazgeçilemez ve devredilemez hakların tümünü kapsamaktadır.


#28

SORU:

Ayrımcılıkla mücadele sürecinde nefret suçu kavramını açıklayınız.


CEVAP:

Nefret suçu: Bir kişi ya da gruba, ait olduğu kimliği, inancı, politik görüşü, cinsiyeti ya da cinsel yönelimi gibi nedenlerle, farklı biçimlerde zarar verme amacıyla saldırılması sonucunda oluşan suçlar genel olarak nefret suçları olarak adlandırılmaktadır.