İNSAN DAVRANIŞI VE SOSYAL ÇEVRE II Dersi Cinsel Yönelim Kimliği soru cevapları:

Toplam 20 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Belirli bir cinsiyetteki bireye karşı süregelen duygusal, romantik ve cinsel çekim anlamına gelen kavram nedir?


CEVAP:

Cinsel yönelim, belirli bir cinsiyetteki bireye karşı süregelen duygusal, romantik ve cinsel çekim anlamına gelir.


#2

SORU:

Kaç farklı cinsel yönelimden söz edilebilir ve bu yönelimlerin özelliği nedir?


CEVAP:

Üç farklı cinsel yönelimden söz edilebilir. Bir kişinin, karşı cinse olan cinsel yönelimi heteroseksüellik, hemcinsine olan yönelimi eşcinsellik, her iki cinse dönük olan yönelimi ise biseksüellik olarak tanımlanmaktadır


#3

SORU:

Duygusal veya cinsel yönden karşı cinsiyete ilgi duyan kadın veya erkeği tanımlayan ve farklı tarihsel dönemlerde, farklı toplumlarda egemen olan ve dolayısıyla halkın çoğunluğu tarafından “onaylanan” yönelim hangisidir?


CEVAP:

Heteroseksüel, duygusal veya cinsel yönden karşı cinsiyete ilgi duyan kadın veya erkeği tanımlamaktadır. Heteroseksüellik, farklı tarihsel dönemlerde ve farklı toplumlarda egemen olan ve dolayısıyla halkın çoğunluğu tarafından “onaylanan” yönelimdir. Bu nedenle heteroseksüel bireyler günlük hayatlarında heteroseksüel olduklarını belirtme veya kendilerini bu şekilde tanımlama çabası veya kaygısı taşımazlar.


#4

SORU:

Pek çok toplumda bir tür sapkınlık olarak nitelendirilip delilikle bağdaştırılmış, bazen de cinsel kimlik bozukluğu veya bir tür hastalık olarak tanımlanıp tıbbi bir bozuklukla eşdeğer görülmüş duygusal veya cinsel açıdan hemcinsine ilgi duyan kadın veya erkeğe verilen isim nedir?


CEVAP:

Duygusal veya cinsel açıdan hemcinsine ilgi duyan kadın veya erkeğe ise eşcinsel denmektedir. Eşcinsellik, modern dönemden bu yana bir kimlik olarak kurulmuş ve bu kimlik sürekli olarak olumsuz anlamlarla tanımlanmıştır. Pek çok toplumda eşcinsellik bir tür sapkınlık olarak nitelendirilip delilikle bağdaştırılmış, bazen de cinsel kimlik bozukluğu veya bir tür hastalık olarak tanımlanıp tıbbi bir bozuklukla eşdeğer görülmüştür. Günümüzde bir hastalık olmadığı kesinleştirilmesine rağmen halen daha eşcinsel bireylerin “hasta” olduğu fikri yaygındır ve ayrımcı ideoloji üreten bu fikrin politik bir mücadele alanı olduğunu söylebiliriz.


#5

SORU:

Cinsel yönelim bir tercih olarak kabul edilmemesinin nedenleri nelerdir?


CEVAP:

CiCinsel yönelim, bireylerin bilinçli kararlarından veya seçim yapma yetilerinden bir anlamda bağımsız olarak, daha iyi bir ifadeyle kendiliğinden oluşan bir yaşantıdır. Bireylerin cinsel yönelimlerinin, henüz cinselliği yaşamadıkları ergenliğin ilk dönemlerinde oluştuğu söylenebilir. Dolayısıyla bu yönelim, iradi bir tercihten farklıdır. Bireyler, hangi mesleği seçeceklerini, ne tarz kıyafetler giyeceklerini veya nasıl besleneceklerini seçebilir, bu hususta neyi istediklerine bilinçli bir şekilde karar verebilirler. Ayrıca bu konulardaki tercihleri, farklı mekân, zaman ve bağlamlarda değişebilirdir. Fakat bireylerin cinsel yönelimleri bu şekilde tercih ettikleri değil, ancak fark ettikleri veya karşı karşıya kaldıkları bir durumdur. Bireyler,
keyiflerine veya isteklerine göre bir gün karşı cinsten, diğer bir gün kendi cinsinden bireylere duygusal ve fiziksel yakınlık hissetmezler. Cinsel yönelimleri konusunda bireylerin tercih edebilecekleri tek nokta; bu kimliklerini toplum içerisinde açıkça dile getirmeleri ve rahatlıkla yaşamaları konusunda olabilir.


#6

SORU:

Eşcinselliğin bir hastalık olarak kabul edilmemesinin nedenleri nelerdir?


CEVAP:

Tarihsel süreçte ruh sağlığı alanında çalışanların ve toplumun genelinin sahip olduğu önyargılar nedeniyle eşcinsellik, ancak psikolojik ve fizyolojik anlamda sağlıklı olmayan bireylerde gözlemlenebilir bir hastalık olarak sınıflandırılmaktaydı. Bilimsel alanda eşcinsellikle ilgili araştırmalarda elde edilen önyargılı bilgilerin birçoğu ise, sadece terapi sürecinde olan eşcinsel bireylerden hareketle tüm eşcinsellere genellenmekteydi. Bu nedenle hem akademik hem de kamusal alanda “eşcinsellik ve hastalık” bağlantısı yaygınlaştırılmış ve eşcinsel bireyler uzun yıllar “hasta” olarak etiketlenmişlerdir. Daha sonra sadece terapiye gelen değil, birbirinden farklı özelliklere sahip birçok eşcinsel bireyi kapsayan araştırmaların yapılmasıyla, eşcinselliğin hastalıkla olan bağı koparılmıştır. Böylece 1973 yılında Amerikan Psikiyatri Birliği Ruhsal Bozuklukların Tanı ve İstatistiksel El Kitabı-IV (DSM-IV) ile ve daha sonra 1992 yılında Dünya Sağlık Örgütü de Uluslararası Hastalık Sınıflandırması (ICD) ile eşcinselliğin ruhsal bir bozukluk olmadığı kararını almıştır. Türkiye’de de resmi olarak DSM-IV kullanılmaktadır. Son otuz beş yılda yapılan daha objektif çalışmalar ise eşcinselliğin duygusal veya sosyal sorunlarla ilgisi olmadığını göstermiştir.  Günümüzde tüm dünyada eşcinselliğin, heteroseksüellik gibi, bireylerin fiziksel ve duygusal açıdan tatmin oldukları ve birbirleriyle sağlıklı ilişkiler kurdukları bir cinsel yönelim olduğu kabul edilmektedir. 


#7

SORU:

Etiketleme teorisi ne anlama gelmektedir?


CEVAP:

Etiketleme Teorisi: Bir toplumda sosyal normlardan sapan kişilerin veya grupların “suçlu, marjinal, sapkın, anormal veya deli” gibi olumsuz nitelendirmelerle adlandırılmasıdır. Bu şekilde, söz konusu grup veya kişiler toplumun çoğunluğu tarafından cezalandırılır ve dışlanırlar. Bu durum etiketlenen bireyin davranışlarını da etkilemektedir. Çünkü bir kişiye yapıştırılan etiketler, diğerlerinin bu kişi karşısındaki davranışlarını etkilemekte ve sonuçta, kişinin diğerleriyle etkileşimi etiketin damgasını taşımaktadır.


#8

SORU:

Eşcinsellere yönelik yapılan dışlayıcı ayrımcılık ve içleyici ayrımcılık arasındaki temel fark nedir?


CEVAP:

Eşcinselliği ve eşcinselleri, toplumun geri kalanından ayırarak sınıflandırmaya çalışan her türlü tanım veya davranış cinsel yönelim ayrımcılığı olarak değerlendirilebilir. Eşcinsellerin, ahlâki ve dini açıdan toplumun dayattığı normlara uymayan “ahlâksızlar” veya “günahkârlar” olarak nitelendirilmesi, eşcinselleri toplumun çoğunluğundan ayırdığı ve toplumun dışına ittiği için bir tür “dışlayıcı ayrımcılık”tır. Diğer taraftan eşcinsellere hoşgörüyle yaklaştığını veya onlara acıdığını, bir şekilde tedavi edilirlerse bu dertten kurtulacaklarını belirten, diğer yaklaşıma göre daha insani gibi görünen anlayışlar da bir nevi “içleyici ayrımcılıktır”. İçleyici ayrımcılıkta, dışlayıcı ayrımcılıktan farklı olarak, ayrımcılığın hedefindeki grup açıkça değil, örtük olarak olumsuz anlamdaki nitelendirmelerle (aciz, hasta vb.) değerlendirilmektedir (Somay, 2012). Her iki koşulda da temelde eşcinsellerin varoluşları reddedilmektedir


#9

SORU:

Genel olarak, eşcinsellik, biseksüellik ve transseksüellik gibi farklı cinsel yönelimleri veya kimlikleri bulunan insanlara yönelik olumsuz duygular, tutumlar ve davranışlar oalrak tanımlanan kavram nedir?


CEVAP:

Homofobi: Genel olarak, eşcinsellik, biseksüellik ve transseksüellik gibi farklı cinsel yönelimleri veya kimlikleri bulunan insanlara yönelik olumsuz duygular, tutumlar ve /veya davranışlar olarak tanımlanmaktadır.


#10

SORU:

Homofobi kavramının eleştirilmesinin nedenleri nelerdir?


CEVAP:

Homofobi kavramı, eşcinsel karşıtı tutum ve davranışların, özel ve kişisel bir korkudan kaynaklandığını ve kişisel bir hastalık olduğunu ima eden anlamı nedeniyle eleştirilmiştir. Bir bireyin sahip olduğu homofobik tutumlar ve önyargılar, sadece o kişiyi ilgilendiren bir tür hastalık veya düşünce bozukluğu olarak değerlendirildiğinde, bu kişinin eşcinsel bireylere yapacağı her türlü ayrımcılık sadece o kişinin sorumluluğuymuş gibi bir algı yaratabilir. Kaldı ki, bu ayrımcı davranışlar, bir tür hastalıktan kaynaklandığı için yani “o kişinin homofobik olmasından kaynaklandığı için” toplumun diğer üyeleri tarafından mazur görülebilir. Oysa bir kişinin sahip olabileceği homofobik tutumlar, sadece o kişinin sorunu veya görüşü olarak değerlendirilemez. Aksine bu tutumlar, kişiyi çevreleyen sosyal gerçekliğin içinde toplumun bir çok farklı kesimiyle (akademisyenler, eğitmenler, öğrenciler, memurlar, politikacılar, sivil toplum örgütü çalışanları veya aile üyeleri vb.) yakından ilişkilidir. Bireylerin homofobiyle ilgili görüş ve tutumları, içinde yaşadıkları toplumun eşcinsellere yönelik yaygın görüş ve tutumlarından soyutlanamaz veya bağımsız düşünülemez


#11

SORU:

Travesti ile transseksüel arasındaki fark nedir?


CEVAP:

Travesti: Kadın giyiminde veya davranışındaki erkek; erkek giyiminde veya davranışındaki kadın için kullanılan bir tanımdır.
Transseksüel: Bireylerin cinsel yönelimlerinden ziyade cinsiyet kimlikleriyle ilişkilidir. Kendisini karşı cinsten biri olarak tanımlayan kişidir. Hem erkek hem de kadın için geçerlidir. Kişi erkek olduğu halde kadın olmayı isteyebilir, kadın olduğu halde erkek olmayı isteyebilir. Ancak transseksüel, daha çok ruhsal eğilimler için belirleyici bir kelimedir. Kişinin davranışlarından çok iç dünyasında kendisini karşı cinsten biri gibi görmesi, hissetmesidir.


#12

SORU:

Heteroseksüel erkeklerin gey erkeklerle etkileşimde bulunma ihtimalini de doğal olarak azaltan ve bu gibi etkileşimler aracılığıyla edinilebilecek homofobik tutumlara imkan tanıyan toplumsal ve psikolojik süreç ile kimlik etkileşimi nasıl gerçekleşmektedir?


CEVAP:

Herek (1986), homofobiyle ilişkilendirilebilecek bir diğer önemli kavram olan kimlik üzerinde durmaktadır. Kişisel kimlik, bireyin ne olduğu kadar ne olmadığının tanımlanmasıdır. Kız çocukları kadın olmayı, mevcut kadın rol modellerini, doğrudan, çoğunlukla gönüllü olarak gözlemek aracılığıyla öğrenirken, erkek çocukların erkek olmayı, öncelikle kadın olmamayı öğrenerek öğrenmeleri söz konusudur. Homofobi bu nedenle, bireyin ne olduğunu (heteroseksüel) onaylama ve ne olmadığını (eşcinsel) ifade etmesinin altında yatan psikolojik işlevi nedeniyle heteroseksüel maskülenliğin önemli bir bileşenidir. Bu toplumsal ve psikolojik süreç, heteroseksüel erkeklerin gey erkeklerle etkileşimde bulunma ihtimalini de doğal olarak azaltmakta ve bu gibi etkileşimler aracılığıyla edinilebilecek homofobik olmayan tutumların oluşmasını da imkânsızlaştırmaktadır.


#13

SORU:

Nefret suçu ne anlama gelmektedir?


CEVAP:

Nefret Suçu: Bir kişi ya da gruba, ait olduğu kimliği, inancı, politik görüşü, cinsiyeti ya da cinsel yönelimi gibi nedenlerle farklı biçimlerde zarar verme amacıyla saldırılması sonucunda oluşan suçlar genel olarak nefret suçları olarak adlandırılmaktadır. Nefret suçları, suçun kurbanlarının herhangi bir eylemi nedeniyle değil, gerçek ya da algılanan renkleri, milliyetleri, cinsel yönelimleri, görünümleri, etnik kökenleri, bir başka söyleyişle “eylemleri değil var oluşları nedeniyle” maruz kaldıkları saldırgan davranışlardır.


#14

SORU:

Cinsel kimliğe dayalı nefret suçları hangi yaş grubuna da yönelebilmesi sebebiyle diğer grup temelli nefret suçlarından farklılaşmaktadır?


CEVAP:

Cinsel kimliğe dayalı nefret suçları, diğer grup temelli nefret suçlarından farklı olarak, çocuklara da yönelebilmektedir.


#15

SORU:

Nefret suçlarının diğer suçlardan hangi noktalar bağlamında ayırt edilmektedir?


CEVAP:

Nefret suçlarının diğer suçlardan ayırt edildikleri noktaları açığa çıkaran araştırma bulguları şunlardır:
• Nefret suçu olayları, yanlılık içermeyen suçlara kıyasla çok daha fazla kamusal alanda gerçekleşmektedir.
• Nefret suçu olayları, diğer suçlara kıyasla daha fazla sayıda fail içermektedir. 
• Mağdurların dile getirmiş oldukları tüm olayların büyük bir kısmında failler, saldırıya uğrayan eşcinsel kişilerin tanımadıkları yabancı kişilerdir.
• Suç tipi ve mağdurun cinsiyetinden bağımsız olarak, faillerin cinsiyetinin büyük çoğunluğunu erkekler oluşturmaktadır. 


#16

SORU:

Türkiye’de de diğer pek çok ülkede olduğu gibi farklı zamanlarda ve farklı biçimlerde nefret suçlarının hedefi olabilen kesim hangisidir?


CEVAP:

Türkiye’de de diğer pek çok ülkede olduğu gibi, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, etnik köken, dini ya da mezhebe dayalı inançlar, daha kapsayıcı bir yaklaşımla söylersek, çoğunluğu belirleyen tektipçi hakim ideolojik anlayışların dışında kalan var olma biçimleri, farklı zamanlarda ve farklı biçimlerde nefret suçlarının hedefi olabilmektedir (Göregenli ve Karakuş, 2011).


#17

SORU:

Mağdurların başlarına gelen olayları nefret suçu olarak nitelendirirken, temel olarak dikkat edilen altı özellik nelerdir?


CEVAP:

Mağdurların başlarına gelen olayları nefret suçu olarak nitelendirirken, temel olarak altı özelliğe dikkat ettikleri görülmüştür. Bu özellikler sırasıyla: 1) Failin olay sırasındaki açık ifadeleri veya üçüncü bir taraftan -örneğin polisten- alınan kesin bilgiler 2) LGBT’lerin buluşma noktalarına yakın bir yerde olması 3) Diğer bağlamsal ipuçları 4) Mağdurun kendi çıkarımları ve önsezileri 5) Eski eşin intikamı ve 6) Cinsel ilişkiyle tuzağa düşürülme


#18

SORU:

Bir toplumda genel olarak erkeklere ait olduğu düşünülen her türlü duygu, davranış veya görünümün tümünü niteleyen kavram nedir?


CEVAP:

Maskülen: Bir toplumda genel olarak erkeklere ait olduğu düşünülen her türlü duygu, davranış veya görünümün tümünü niteleyen bir kavramdır.


#19

SORU:

Heteroseksüelliği yüceltirken heteroseksüel olmayan davranış biçimlerini inkâr eden, karalayan ve damgalayan değerler ve inançlar sistemi hangi kavrama işaret etmektedir?


CEVAP:

Heteroseksizm:  Heteroseksüelliği yüceltirken heteroseksüel olmayan davranış biçimlerini inkâr eden, karalayan ve damgalayan değerler ve inançlar sistemidir


#20

SORU:

Eşcinsel kurtuluş hareketiyle birlikte ortaya çıkan ve aynı cinsten insanların birbirilerine karşı duygusal ve cinsel yönelimleriyle şekillenen hayat tarzlarını betimleyen kavram nedir?


CEVAP:

Gey: Bu terim eşcinsel kurtuluş hareketiyle birlikte ortaya çıkmıştır. Gey kelimesi, aynı cinsten insanların birbirilerine karşı duygusal ve cinsel yönelimleriyle şekillenen hayat tarzlarını betimlemektedir. Sözcük, İngilizcedeki “gay” sözcüğünden 1980’li yıllarda dilimize aktarılmış ve günümüzde de okunduğu gibi yazılmaktadır