İŞLETME HUKUKU Dersi Fikri Mülkiyet Hakları soru cevapları:
Toplam 44 Soru & Cevap#1
SORU:
Fikri mülkiyet haklarının öneminin artmasını sağlayan gelişmeler nelerdir?
CEVAP:
Bilginin değerinin anlaşılmasıyla bilgi üretimi hızla artmış bununla birlikte bilgiye ulaşılması ve bilginin korunması kavramları da önemli hale gelmiştir. Bu kavramlar fikri mülkiyet haklarının önemini arttırmıştır. Fikri mülkiyet hakları sistemi günümüzde yenilikçilik, yaratıcılık ve rekabet edebilirlik süreçlerini de içine alan disiplinler arası bir yapıya kavuşmuştur.
#2
SORU:
Fikri mülkiyet hakları kaç grupta ele alınabilir?
CEVAP: - Fikir ve sanat eserleri (telif hakları)
- Sınai mülkiyet hakları.
#3
SORU:
Fikir ve sanat eserleri ile sınai mülkiyet hakları nelerdir?
CEVAP:
Fikir ve sanat eserleri, bilgisayar programları ve veri tabanları dâhil olmak üzere, bilim, edebiyat, müzik, mimari dahil güzel sanat veya sinema alanındaki eserlerdir. Sınai mülkiyet hakları ise, sanayi ve tarım alanındaki buluşları, yenilikleri, özgün tasarımları onların yaratıcılarının adına tescil edilmesini veya ticaret alanındaki mal ve hizmetlerin diğerlerinden ayrılmasını, işaretlerin sahipleri adına tescil edilmesini ve hak sahiplerine belirli bir süre ile mutlak ve münhasır kullanma yetkisi sağlayan haklardır. Sınai mülkiyet haklarının kapsamına patent ve faydalı modeller, endüstriyel tasarımlar, markalar, coğrafi işaretler, entegre devre topografyaları, ticaret unvanları ve diğer ad ve işaretler girer.
#4
SORU:
Fikri mülkiyet haklarının özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Fikri mülkiyet haklarının özellikleri şunlardır:
- Fikri mülkiyet hakları insan zihninin ürünüdür.
- Gayri maddi mallar üzerinde kurulabilirler.
- Özel hukuka ilişkin haklardır.
- Mutlak haklardır, herkese karşı ileri sürülebilir.
- Hak sahibine maddi ve manevi menfaatler sağlar.
#5
SORU:
Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü hakkında bilgi veriniz?
CEVAP:
Merkezi Cenevre’de bulunan Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü 14 Haziran 1967 tarihinde kurulmuş, 1974 yılında Birleşmiş Milletlerin bir örgütü haline gelmiştir. Türkiye bu örgüte 1975 yılından beri üyedir. Bu örgüt İngilizce “World Organisation for Intellectual Property”nin kısaltması olan WIPO veya Fransızca “Organisation Mondiale de la Propriete Intellectuelle”in kısaltması olan OMPI ile anılmaktadır. Örgütün çalışma alanı, telif hakları ve sınai mülkiyet haklarıdır. Örgütün temel amaçları; üye devletlerin katkılarıyla fikri mülkiyetin tüm dünyada korunmasını ve geliştirilmesini sağlamak, fikri mülkiyet teşkilatları arasında işbirliği sağlayarak idari dayanışmayı güçlendirmektir. Kurucu sözleşmede Örgüte aktif bir görev verilerek uluslararası sözleşmelerin hazırlanması, ulusal düzenlemelerin geliştirilmesine katkıda bulunulması, veri toplama ve arşivleme, üyeler arasında işbirliğini sağlama ve gelişmekte olan ülkelere teknik yardım sağlanması gibi önemli sorumluluklar yüklenmiştir.
#6
SORU:
Türk Patent Kurumu hakkında bilgi veriniz?
CEVAP:
Türkiye’de fikri mülkiyet haklarının tescili ve korunması Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından yapılmaktadır. Kurumun önceki ismi Türk Patent Enstitüsü’dür. Türk Patent Enstitüsü (TPE) 1995 yılında kurulmuştur. 22 Aralık 2016 tarih ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile Kurumun adı, “Türk Patent ve Marka Kurumu”, kısa adı ise “TÜRKPATENT” olarak değiştirilmiştir. TÜRKPATENT’nin merkezi Ankara’dadır, tüzel kişiliğe sahiptir. Bir kamu kuruluşu olup özel bütçelidir. Kurum, 5000 sayılı Kanunda belirtilmeyen durumlarda özel hukuk hükümlerine tabidir. Bu kuruluş tarafından verilecek kararlara karşı adlî yargıda dava açılabilir.
#7
SORU:
Fikri mülkiyet korumasının amaçları nelerdir?
CEVAP:
Fikri mülkiyet korumasının amaçları şöyle sıralanmaktadır:
- Zihni üretkenliğin toplum tarafından tanınması,
- Adil bir rekabet düzeni kurularak buluş ve yenilik faaliyetinin özendirilmesi,
- Teknolojik ve kültürel ilerlemenin desteklenerek fikir işçilerinin ödüllendirilmesi,
- Ekonomik büyümenin ve istihdamın desteklenmesi,
- Kamusal bilgi ve kültür hazinesinin zenginleştirilmesi,
- Ar-Ge sonuçlarının açıklanarak, teknik bilginin yaygınlaştırılması,
- Yabancı sermayenin çekilmesi,
- Uluslararası ilişkiler.
#8
SORU:
FSEK’deki düzenlemeye göre fikir sanat eserleri nelerdir?
CEVAP:
FSEK’daki düzenlemeye göre fikir ve sanat eserleri; ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar ve sinema eserleri olmak üzere dört gruba ayrılmıştır. FSEK’nun 1/B maddesinde eser şöyle tanımlanmıştır: Eser, sahibinin hususiyetini taşıyan, ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat ürünüdür. Ayrıca işlenme ve derleme eserler de beşinci eser grubunu oluşturur. Bunlar da işleyen veya derleyenin hususiyetini taşımak şartıyla eser olarak korunur.
#9
SORU:
Fikir ve sanat eserinin çekirdeğinde neler yer alır?
CEVAP:
Fikir ve sanat eserinin çekirdeğinde edebiyat, müzik ve sanat eserleri yer alır. Sanat eserleri, mimari dahil, tüm güzel sanat eserlerini kapsar. Ancak, bu hukukun konusu zaman içinde genişlemiştir. Önce bilim ve sinema, sonra maket, harita, elişi, süsleme gibi uygulama sanatları, zamanla koreografi ve pandomim, son olarak da bilgisayar programları ile veri tabanları bu hukukun kapsamı içine alınmıştır.
#10
SORU:
Fikir ve sanat eseri sahibinin hakları nelerdir?
CEVAP:
FSEK’de eser sahibine tanınan haklar, manevi ve mali haklar olarak ikiye ayrılmaktadır. Eser sahibi eserden doğan mali haklarını doğrudan kendisi kullanabileceği gibi üçüncü kişilere de devredebilir. Mali haklar manevi hakların aksine, hacze ve cebri icraya, rehine ve hapis hakkına konu olabileceği gibi miras yoluyla üçüncü kişilere de geçebilir. Eserden doğan mali haklar birbirinden bağımsız olarak kullanılabilir. Yasadaki fikir ve sanat eserlerinden doğan mali haklar şunlardır: İşleme hakkı, çoğaltma hakkı, yayma, kiralama ve ödünç verme hakkı, temsil hakkı, radyo, TV ya da internetle iletim hakkı, pay hakkıdır. Manevi haklar, kişiliğe sıkı sıkıya bağlı haklardandır ve devredilemezler. Eser sahibinin fikir ve sanat eserlerinden doğan manevi haklarını: eseri topluma sunma, eserin tanıtılması ve yayınlanmasını men hakkı, eser üzerinde adının belirtilmesini isteme hakkı, eserde değişiklik yapılmasını önleme hakkı, eserin aslından geçici bir süre yararlanma hakkı, kullanım sonrası iade edilmek üzere eseri çalışma ve sergilerde kullanma hakkı, eseri tahrip etmeyi önleme hakkı şeklinde sıralamak mümkündür.
#11
SORU:
Sınai mülkiyet hakları nerede düzenlenmiştir?
CEVAP:
Türkiye’de sınai mülkiyet hakları 22 Aralık 2016 tarih ve 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir. 10 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile marka, patent, tasarım ve coğrafi işaretler için ayrı ayrı düzenlenen Kanun Hükmünde Kararnameler tek çatı altında toplanmıştır. Bu Kanunun amacı; marka, coğrafi işaret, tasarım, patent, faydalı model ile geleneksel ürün adlarına ilişkin hakların korunması ve bu suretle teknolojik, ekonomik ve sosyal ilerlemenin gerçekleştirilmesine katkı sağlamaktır.
#12
SORU:
Tescil edilebilecek marka türleri nelerdir?
CEVAP:
Tescil edilebilecek marka türleri şunlardır:
- Ticaret Markası: Bir işletmenin imalatını ve/ veya ticaretini yaptığı malları başka işletmelerin mallarından ayırt etmeye yarayan işarettir.
- Hizmet Markası: Bir işletmenin hizmetlerini diğer işletmelerin hizmetlerinden ayırt etmeye yarayan işarettir. Bankacılık, sigortacılık, turizm, sağlık, taşıma, danışmanlık, otelcilik, eğitim gibi alanlarda çalışan işletmelerin malları yoktur, fakat hizmetleri vardır. Hizmet işletmelerinin hizmetlerini tanıtmak için kullandıkları markalara hizmet markaları denir. Bir marka, bir gerçek veya tüzel kişiye ait olup o markanın sağladığı haklar sadece bir kişiye aitse böyle markalara bireysel (ferdi) marka denilir.
- Garanti Markası: Marka sahibinin kontrolü altında birçok işletme tarafından o işletmelerin ortak özelliklerini, üretim usullerini, coğrafi menşelerini ve kalitesini garanti etmeye yarayan işarettir (SMK m.31/1). Örneğin, Uluslararası Yün Birliğine ait Woolmark ve Türkiye’de TSE markaları gibi.
- Ortak Marka: Ortak marka, üretim veya ticaret ya da hizmet işletmelerinden oluşan bir grup tarafından kullanılan işarettir. Ortak marka, gruptaki işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye yarar (SMK m.31/3,4)
- Tanınmış Marka: Bu marka türlerinin yanı sıra bir de tanınmış marka vardır, fakat tanınmış marka tanımına yasal düzenlemelerde yer verilmemiştir. Tanınmış marka, mal veya hizmetlerle ilgili korumanın sağlanacağı alanda, markanın tanıtımı sonucunda kazanılan sadece o markayı taşıyan mal ya da hizmetlerle ilgili çevre için değil, bu çevre dışında, o mal ya da hizmetle ilgisi olmayan kişilerce de bilinen marka olarak tanımlanmaktadır. Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tanınmış marka sayılan markalardan bazıları şunlardır: Vestel, Özdilek, Taç, Arçelik, Uludağ, Microsoft ve İpana.
#13
SORU:
Bir işaretin marka olarak tesciline engel oluşturacak sebeplerden biri olan nispi ret nedenleri nelerdir?
CEVAP:
Marka tescilinde nispi ret nedenleri şunlardır:
- Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
- Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
- Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
- Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
- Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
- Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
- Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
- Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
- Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
#14
SORU:
Markaların uluslararası tescili hakkında bilgi veriniz?
CEVAP:
Markaların uluslararası tescili, 1891 tarihli Markaların Uluslararası Tesciline İlişkin Madrid Anlaşması ve 1989’da kabul edilip, 1 Aralık 1995’te yürürlüğe giren Madrid Anlaşmasına İlişkin Protokol tarafından düzenlenmiştir. Türkiye, Markaların uluslararası tesciline olanak sağlayan Madrid Anlaşması ile İlgili protokole 01.01.1999 tarihinden itibaren katılmıştır. Madrid Sisteminin amaçları; markaların tek bir başvuru yapılarak ve tek bir dil kullanılarak birden fazla ülkede (Protokol’e taraf ülkelerde) uluslararası tescilini sağlamak ve marka tescil edildikten sonra yapılacak olan değişikliklerin tek ve basit bir işlem aracılığıyla Uluslararası sicile kaydedilmesini sağlamaktır.
#15
SORU:
Patent hakkında bilgi veriniz?
CEVAP:
Patent, buluş sahibinin yaratıcı düşüncesinin belirli bir zaman dilimi süresince yasal hükümler çerçevesinde koruma altına alındığını gösteren belge olarak tanımlanabilir. Bir buluş için buluş sahibine devlet tarafından verilen bir patent, buluş sahibinin izni olmadan başkalarının buluşu üretmesini, kullanmasını, satmasını veya ithal etmesini belirli bir süre boyunca engelleme hakkı vermektedir. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO), patenti, resmi bir daire veya birçok ülke adına iş yapan bölgesel ofis tarafından talep üzerine verilen, bir buluşu tarif eden ve meydana getirdiği yasal bir durum içerisinde sadece patent sahibinin veya kanuni haleflerinin yetkisiyle işletilebilen, imal edilebilen, kullanılabilen, satılabilen ya da ithal edilebilen bir doküman olarak tanımlamıştır.
#16
SORU:
Patent mevzuatının amaçları nelerdir?
CEVAP:
Patenti, patent sahibinin haklarını konu alan patent mevzuatının amaçları;. Buluş yapma faaliyetini özendirmek, 2. Buluşların sanayiye uygulanması ile teknik, ekonomik ve sosyal ilerlemenin gerçekleştirilmesini sağlamak için buluşlara patent ve faydalı model belgesi vererek korumaktır. Buluş, buluş sahibinin manevi ve ekonomik menfaatlerinin güvence altına alınması suretiyle özendirilebilir. Patent 6769 Sayılı SMK ile düzenlenmiştir.
#17
SORU:
Patent verilebilme koşulları nelerdir?
CEVAP:
Buluşlar, doğada var olan maddelerin doğa kanunlarından yararlanılarak insanlığın hizmeti doğrultusunda kullanım yollarının geliştirilmesini ifade eder. Teknolojinin her alanındaki buluşlara yeni olması, buluş basamağı içermesi (tekniğin bilinen durumunu aşması) ve sanayiye uygulanabilir olması şartıyla patent verilir (SMK m.82). Tekniğin bilinen durumunu aşılması koşulunu gerçekleştirmeyen buluşlar dahi, diğer iki koşulu gerçekleştirmeleri halinde faydalı model belgesi verilerek korunabilir. Patent verilecek buluşun yeni olması gerekir, buluş patent başvurusu yapılmadan önce kamuya açıklanmış ise bu buluş yeni değildir. Kamuya açıklanma veya kullanılmanın dünyanın herhangi bir yerinde gerçekleşmiş olması patent konusu buluşun yeniliğini ortadan kaldırır. Tekniğin bilinen durumuna dâhil olmayan buluşun yeni olduğu kabul edilir (SMK m.83/1). Tekniğin bilinen durumu, başvuru tarihinden önce dünyanın herhangi bir yerinde, yazılı veya sözlü tanıtım yoluyla ortaya konulmuş veya kullanım ya da başka herhangi bir biçimde açıklanmış olan toplumca erişilebilir her şeyi kapsar (SMK m.83/2). Başvuru tarihinde veya bu tarihten sonra yayımlanmış olan ve başvuru tarihinden önceki tarihli ulusal patent ve faydalı model başvurularının ilk içerikleri tekniğin bilinen durumu olarak dikkate alınır. Patent verilebilmesi için yenilik taşıya bir buluşun dünyanın herhangi bir yerinde duyulmamış, denenmemiş veya kullanılmamış olması gereklidir. Tekniğin bilinen durumunun aşılıp aşılmadığı uzman tarafından değerlendirecektir. Tekniğin bilinen durumunu aşmayan ancak iyileştirme niteliği taşıyan değişiklik teklifleri patent verilerek korunamaz. Patent veya faydalı model belgesi verilebilmesi için aranan son koşul sanayiye uygulanabilirlik koşuludur. Buluş, tarım dahil, sanayinin herhangi bir dalında üretilebilir veya kullanılabilir nitelikte ise sanayiye uygulanabilir olduğu kabul edilir (SMK m.83/6). Buluşun uygulanabilir olması; kullanılabilmesi, üretilebilir olması, tekrarlanabilmesi demektir.
#18
SORU:
Buluş niteliğinde sayılmadığı için patent verilemeyecek konular nelerdir?
CEVAP:
Buluş niteliğinde sayılmadığı için patent verilemeyecek konular şunlardır (SMK m.82/2):
- Keşifler, bilimsel teoriler ve matematiksel yöntemler,
- Zihni faaliyetler, iş faaliyetleri veya oyunlara ilişkin plan, kural ve yöntemler,
- Bilgisayar programları,
- Estetik niteliği bulunan mahsuller, edebiyat ve sanat eserleri ile bilim eserleri,
- Bilginin sunumu.
#19
SORU:
Buluş niteliğinde olmalarına rağmen patent verilemeyecek buluşlar nelerdir?
CEVAP:
Buluş niteliğinde olmalarına rağmen patent verilemeyecek buluşlar şunlardır:
- Konusu kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı olan buluşlar,
- Mikrobiyolojik işlemler veya bu işlemler sonucu elde edilen ürünler hariç olmak üzere, bitki çeşitleri veya hayvan ırkları ile bitki veya hayvan üretimine yönelik esas olarak biyolojik işlemler,
- İnsan veya hayvan vücuduna uygulanacak teşhis yöntemleri ile cerrahi yöntemler dâhil tüm tedavi yöntemleri,
- Oluşumunun ve gelişiminin çeşitli aşamalarında insan bedeni ve bir gen dizisi veya kısmi gen dizisi de dâhil olmak üzere insan bedeninin öğelerinden birinin sadece keşfi,
- İnsan klonlama işlemleri, insan eşey hattının genetik kimliğini değiştirme işlemleri, insan embriyosunun sınai ya da ticari amaçlarla kullanılması, insan ya da hayvanlara önemli bir tıbbi fayda sağlamaksızın hayvanlara acı çektirebilecek genetik kimlik değiştirme işlemleri ve bu işlemler sonucu elde edilen hayvanlar.
#20
SORU:
Patent başvurusu ile ilgili bilgi veriniz?
CEVAP:
Patent isteme hakkı, buluşu yapana veya onun haleflerine ait olup bu hakkın başkalarına devri mümkündür. Buluş birden çok kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmişse patent isteme hakkı, taraflar başka türlü kararlaştırmamışsa bunların tamamına aittir. Aynı buluş, birbirinden bağımsız olarak birden çok kişi tarafından gerçekleştirilmişse patent isteme hakkı, önceki tarihli başvurunun yayımlanmış olması şartıyla daha önce başvuru yapana aittir. Patent almak için ilk başvuran kişi, aksi ispat edilinceye kadar, patent isteme hakkının sahibidir (SMK m.109). Aksi ispat edilene kadar başvuru sahibinin, patent isteme hakkının sahibi olduğu kabul edilir. Patent başvurusu Türk Patent ve Marka Kurumu’na yapılır. Buluşu yapan, başvuruda belirtilir. Ancak buluşu yapan, isminin gizli tutulmasını isteyebilir. Başvuru sahibinin buluşu yapan olmaması veya buluşu yapanlardan sadece biri veya birkaçı olması hâlinde bu kişiler, patent başvuru hakkını ne şekilde elde ettiklerini başvuruda açıklamak zorundadır. Buluşu yapanın başvuru veya patent sahibinden buluşu yapan olarak tanınmasını ve adının belirtilmesini isteme hakkı vardır.
#21
SORU:
Patent hakkının kapsamı ve korunması ile ilgili bilgi veriniz?
CEVAP:
Patent başvurusu ve patent, sahibine hukuki koruma sağlar. Patent sahibi, buluşun yeri, teknoloji alanı ve ürünlerin ithal veya yerli üretim olup olmadığı konusunda herhangi bir ayrım yapmaksızın patent hakkından yararlanır. Patent sahibi hak konusu buluşu serbestçe kullanabilir, kullandırabilir, devredebilir, hakkından feragat edebilir. Patent sahibi, buluşundan kendisinin izni olmaksızın başkalarının yararlanmalarına engel olmak yetkisini haizdir. Üçüncü kişiler, patent sahibinin izni olmadan (lisans almadan) patentli ürünü üretemezler, satamazlar, kullanamazlar, ithal edemezler veya bu amaçlar için kişisel ihtiyaçtan başka bir herhangi bir nedenle elde bulunduramazlar. Patent konusu olan bir usulü kullanamazlar. Kullanılmasının yasak olduğu bilinen veya bilinmesi gereken usul patentinin kullanılmasını başkalarına teklif edemezler. Patent konusu usul ile doğrudan doğruya elde edilen ürünleri satamazlar, kullanamazlar, ithal edemezler veya bu amaçlar için kişisel ihtiyaçtan başka herhangi bir nedenle elde bulunduramazlar (SMK m.85/2).
#22
SORU:
Patentin sağladığı hakkın kapsamı dışında olan fiiller nelerdir?
CEVAP:
Patentin sağladığı hakkın kapsamı dışında olan fiiller şunlardır:
- Sınai veya ticari bir amaç taşımayan ve özel maksatla sınırlı kalan fiiller,
- Patent konusu buluşu içeren deneme amaçlı fiiller,
- İlaçların ruhsatlandırılması ve bunun için gerekli test ve deneyler de dâhil olmak üzere, patent konusu buluşu içeren deneme amaçlı fiiller,
- Sadece bir reçetenin oluşturulması için eczanelerde yapılan ilaçların seri üretim olmadan hazırlanarak kullanılması ve bu şekilde hazırlanan ilaçlara ilişkin fiiller,
- Patent konusu buluşun Paris Sözleşmesine taraf devletlerin gemi, uzay aracı, uçak veya kara nakil araçlarının yapımında veya çalıştırılmasında veya bu araçların ihtiyaçlarının karşılanmasında, söz konusu araçların geçici veya tesadüfi olarak Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bulunması şartıyla kullanılması.
#23
SORU:
Faydalı model hakkında bilgi veriniz?
CEVAP:
Küçük buluş ve küçük patent diye anılan faydalı model, basit formüllere ve ilkelere dayanan, bazı gereksinimlere cevap veren, teknik çözümler olarak tanımlanmaktadır. Mesela, ayak tabanının çökme noktalarına göre imal edilmiş bir terlik; bütün bir sayfanın altına konulup okunabileceği bir büyüteç; pencereyi istenilen aralıkta tutan bir çelik panel; otomobiller için anahtarsız, uzaktan kumandasız, butonsuz giriş-çıkış sistemi; portatif koltuk; plastik ışıklı taksi reklam panosu, teleskopik elektrik direği gibi. Faydalı model sadece üründe olur, usulde faydalı model belgesi alınamaz.
#24
SORU:
Faydalı model verilebilme koşulları nelerdir?
CEVAP:
Faydalı model verilebilme koşulları şunlardır:
- Yenilik,
- Sanayiye uygulanabilir olması.
#25
SORU:
Fikri mülkiyet hakları hangi iki grupta ele alınır ve bunların içerikleri nelerdir?
CEVAP:
Fikri mülkiyet hakları iki grupta ele alınabilir: Fikir ve sanat eserleri (telif hakları) ,Sınai mülkiyet hakları.
Fikir ve sanat eserleri, bilgisayar programları ve veri tabanları dahil olmak üzere, bilim, edebiyat, müzik, mimari dahil güzel sanat veya sinema alanındaki eserlerdir. Sınai mülkiyet hakları ise, sanayi ve tarım alanındaki buluşları, yenilikleri, özgün tasarımları onların yaratıcılarının adına tescil edilmesini veya ticaret alanındaki mal ve hizmetlerin diğerlerinden ayrılmasını, işaretlerin sahipleri adına tescil edilmesini ve hak sahiplerine belirli bir süre ile mutlak ve münhasır kullanma yetkisi sağlayan haklardır. Sınai mülkiyet haklarının kapsamına patent ve faydalı modeller, endüstriyel tasarımlar, markalar, coğrafi işaretler, entegre devre topografyaları, ticaret unvanları ve diğer ad ve işaretler girer.
#26
SORU:
Ticari işletme kavramı ve unsurlarını belirtiniz?
CEVAP:
İşletme kavramı ile ticari işletme kavramı arasında özel genel ilişkisi vardır. Her ticari işletme aynı zamanda bir işletmedir, fakat her işletme bir ticari işletme değildir. Ticari işletme Ticaret Kanununun temel kavramıdır. Türk Ticaret Kanununda (TTK) işletme kavramı tanımlanmamış ticari işletmenin tanımı yapılmıştır. TTK m.11’e göre: “ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir”. Kanundaki tanıma göre ticari işletme kavramının dört unsuru bulunmaktadır. Bunlar; gelir sağlama amacı, devamlılık, bağımsızlık, esnaf faaliyeti sınırlarını aşmadır. Bir işletmenin ticari işletme olarak kabul edilebilmesi için bu unsurların tamamını içermesi gerekir.
#27
SORU:
Ticari işletmede merkez ve şube kavramlarını açıklayınız.
CEVAP:
Ticari işletmeler değişik bölgelerde veya yabancı ülkelerdeki müşterilerle iş yapabilmek için şubeler açabilirler. Merkez ve şube kavramı TTK’da tanımlanmamakta, bazı maddelerde merkez ya da şube olmaya sonuç bağlanmaktadır. Örneğin; her tacir, ticari işletmenin açıldığı günden itibaren onbeş gün içinde, ticari işletmesini ve seçtiği ticaret unvanını, işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan ettirir (TTK m.40/1). Buna göre her ticari işletmenin bir merkezi bulunmalıdır. İşletme merkezi, ticari işletmenin ticari, hukuki ve idari faaliyetlerinin toplandığı ve işlemlerinin yürütüldüğü yerdir. Bir işletmenin birimlerinin (depolar, şantiyeler, teknik birimler, idari ve hukuki birimler gibi) dağınık olması durumunda idari ve hukuki işlemlerin yürütüldüğü yer merkezdir. Türk öğretisindeki tanımına göre şube, ticari işletme adına ve hesabına işlemlerde bulunmak üzere, iç ilişkide bağımlı ve dış ilişkide kendisine tanınmış yetkiler ölçüsünde bağımsız bir işlerinde fakat merkezin ticaret unvanı altında ve merkezle aynı alanda ve aynı tacire ait olmak üzere faaliyette bulunan, ancak ticari işletmeden ayrı bir hukuki kişiliği bulunmayan bir örgütlenme biçimidir.
#28
SORU:
Ticari işletme rehni kavramını açıklayınız.
CEVAP:
Ticari işletme faaliyetinin işletme sermayesi ile karşılanamadığı hallerde, tacirin işletmesini teminat göstererek kredi kullanması söz konusu olabilir. Türk Medeni Kanunu sisteminde, taşınır malların rehninde, rehin konusu malların karşı tarafa verilmesi zorunludur. Ancak işletme malvarlığının kredi verene teslim edilmesi, ticari işletmenin çalışmasını engelleyecek hatta olanaksız kılabilecektir. Bu yüzden ticari işletmelerin rehin işlemleri farklı esaslara tabi tutulmuştur. Ticari işletme rehninde rehin konusu mallar rehin borçlusunun elinde kalmaya devam etmektedir. Ticari işletmenin rehni, 20.10.2016 tarih ve 6750 sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu’na (TİTRK) göre yapılmaktadır. Bu kanun 1 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe girmiş ve 21.07.1971 tarihinde çıkarılan 1447 sayılı Ticari İşletme Rehni Kanunu’nu yürürlükten kaldırmıştır. Rehin hakkı, rehin sözleşmesinin Rehinli Taşınır Siciline tescil edilmesiyle kurulur. Rehin sözleşmesi elektronik ortamda ya da yazılı olarak düzenlenir. Elektronik ortamda düzenlenen rehin sözleşmesinin Sicile tescil edilebilmesi için sözleşmenin güvenli elektronik imza ile onaylanması şarttır. Yazılı olarak düzenlenen rehin sözleşmesinin Sicile tescil edilebilmesi için tarafların imzalarının noterce onaylanması veya sözleşmenin Sicil yetkilisinin huzurunda imzalanması şarttır.
#29
SORU:
Ticari iş nedir?
CEVAP:
Ticari iş, adi nitelikte olmayan işleri ifade eden bir kavramdır. Bu ayırımın temel önemi, adi işlerin- başta Türk Medeni Kanunu (TMK) ve Türk Borçlar Kanunu (TBK) olmak üzere genel hükümlere, ticari işlerin ise ticari hükümlere tabi olmasında görülür. Bazı konular hem TTK’da hem TBK’da düzenlenmiş olabilir ve bu iki düzenleme arasında önemli farklar bulunabilir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümü için, işin niteliği ve o işe uygulanacak hükümlerin seçimi büyük önem taşımaktadır. TTK, ticari borçlarda teselsül karinesinin uygulanması, ticari uyuşmazlıkların ticaret mahkemelerinde çözümlenmesi, ticari alacaklara, adi işlerden daha yüksek oranda faiz uygulanabilmesi gibi ticari işlere özgü olan çeşitli kurallar getirmiştir.
#30
SORU:
Ticari iş karinesi nedir?
CEVAP:
Taciri ilgilendiren iş, işlem ve fiiller de, ticari iş niteliği taşır. Tacirin yaptığı her türlü işin ticari iş sayılması ticari iş karinesi olarak adlandırılır. Ticari iş karinesi tüzel kişiler bakımından mutlak nitelik taşır ve tüzel kişi tacirlerin bütün iş, fiil ve işlemleri ticari hükümlere tabi olur. Tüzel kişi tacirin adi işi olamaz. Buna karşılık gerçek kişi tacirler bakımından bazı işlerin adi iş olarak nitelendirilmesi mümkündür. Gerçek kişi tacir, işlemi yaptığı zamanda bunun ticari işletmesi ile ilgili olmadığını karşı tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır (TTK m.19/1). Örneğin, bir tacir karşı tarafa da açıkça bildirerek kendi evinde kullanmak amacıyla bilgisayar satın alırsa karşı taraf ta tacir olmamak koşuluyla bu satım adi nitelik taşır. Bir tacirin marketten bir kilogram meyve alması durumunda iş, somut olayın özellikleri gereği adi nitelikte sayılmaktadır.
#31
SORU:
Ticari yargı kavramını açıklayınız.
CEVAP:
Bir uyuşmazlığın ticari olması buna ilişkin davanın hangi mahkemede görüleceği ve hangi yargılama usulü kurallarının uygulanacağını tespit etmede önemlidir. Ticari davalar mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrılabilir.
#32
SORU:
Mutlak ticari davaları açıklayınız.
CEVAP:
Tarafların tacir olup olmadığına veya uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın, ticari sayılan davalar mutlak ticari davalardır. Bu davalar TTK’nın 4’üncü maddesinde ve özel bazı kanunlarda sayılmıştır. Mutlak ticari davalar şunlardır: 1. TTK’da düzenlenen hususlardan doğan davalar, 2. Rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki davalar (Medeni Kanun m.962-969) 3. Bir malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki davalar (BK m.202- 203), rekabet yasağına ilişkin davalar (BK m.444 -447), yayın sözleşmesine ilişkin davalar (BK m.487-501), kredi mektubu ve kredi emrine ilişkin davalar (BK m.515- 519), komisyon sözleşmesine ilişkin davalar (BK m.532-545), ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcılarına ilişkin davalar (BK m.547-554), havale işlemlerine ilişkin davalar (BK m.555-560), saklama sözleşmelerine ilişkin davalar (BK m.561-580), 4. Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen davalar, 5. Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde öngörülen davalar, 6. Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin davalar, 7. Finansal kiralama sözleşmelerinden doğan davalar, 8. Kooperatifler Kanunu’nda düzenlenen konulardan doğan hukuk davaları, 9. İflas davaları.
#33
SORU:
Tacir kavramını açıklayınız.
CEVAP:
TTK m.12’ye göre, bir ticari işletmeyi kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir gerçek kişinin tacir sıfatını kazanabilmesi için bir ticari işletmenin mevcut olması, bu ticari işletmenin faaliyet göstermesi, işletilmesi ve bu ticari işletmenin kısmen de olsa kendi adına işletilmesi gerekmektedir. Ortada bir ticari işletme yoksa gerçek kişi tacir sıfatını kazanamaz. Fakat TTK m.12’de iki istisna düzenlenmiştir. Bu istisnalardan birincisi ortada bir ticari işletme olmadığı halde gerçek kişilerin bazı koşullar altında yine de tacir gibi sorumlu olacaklarına ilişkindir. Buna göre, bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur (TTK m.12/3). Tacir gibi sorumlu olan kişi, tacir olmaya bağlı haklardan yararlanamaz, fakat tacir sıfatının getirdiği yükümlülüklere katlanır. Örneğin borçlarından dolayı iflasa tabidir, basiretli iş adamı gibi hareket etmelidir, önceden belirtilmedikçe verdiği avans ve yaptığı işler için faize ve ücrete hak kazanamaz. İkinci istisna bir ticari işletme açan kişinin, fiilen işletmeye başlamasa da bazı hallerde tacir sayılmasıdır. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır (TTK m.12/2). Tacir sayılan kişi, aynen tacir gibi olup, bu sıfata bağlı haklardan yararlanabileceği gibi, yükümlülüklere de katlanır.
#34
SORU:
Ticari temsilci kavramını açıklayınız.
CEVAP:
Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir (TBK m.547). En geniş temsil yetkisine sahip olan tacir yardımcısıdır. TBK’nın 547-550. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ticari temsilcinin atanması şekle bağlı değildir. Açık ya da örtülü olarak atama yapılabilir. Atama yapıldıktan sonra İşletme sahibi, ticari temsilcilik yetkisi verildiğini ticaret siciline tescil ettirmek zorundadır. Ancak ticari işletme sahibinin ticari temsilcinin fiillerinden sorumluluğu, tescilin yapılmış olmasına bağlı değildir. Ticari temsilcinin gerçek kişi olması gerektiği genellikle kabul edilmektedir. Tacirin denetim ve gözetimi altında çalışmak, onun emir ve talimatına uymak zorundadır. Taraflar arasındaki ilişki bir hizmet veya vekâlet sözleşmesinden kaynaklanabilir. Ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları işletme sahibine karşı rekabet yasağı içindedirler (TBK m.553). Bir işletmenin bütün işlerini yöneten veya işletme sahibinin hizmetinde bulunan ticari temsilciler, ticari vekiller veya diğer tacir yardımcıları, işletme sahibinin izni olmaksızın, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak, kendilerinin ya da bir üçüncü kişinin hesabına işletmenin yaptığı türden bir iş yapamayacakları gibi, kendi hesaplarına bu tür işlemleri üçüncü kişilere de yaptıramazlar (BK m.553).
#35
SORU:
Tacir yardımcısı kavramını açıklayınız.
CEVAP:
Faaliyet alanı ve iş hacmi genişleyen tacirler ticari işletmeleri ile ilgili faaliyetlerini yerine getirirken başka kişilerin yardımına ihtiyaç duyabilirler. Bu kişilere tacir yardımcıları denilmektedir. Tacir yardımcıları işletme sahibine tabi olup olmama yönünden iki gruba ayrılırlar: Bağımlı tacir yardımcıları, bağımsız tacir yardımcıları. Bağımlı tacir yardımcıları tacirin verdiği talimatlara uymak zorunda olan, onun denetim ve gözetimi altında özellikle tacirin işyerinde çalışan yardımcılardır. Bu yardımcıların bazılarının taciri temsil yetkisi varken, bazılarının yoktur. Örneğin fabrikada çalışan işçilerin, otelde çalışan temizlikçinin taciri temsil yetkisi yoktur. Temsil yetkisine sahip olanlar ticari temsilci, ticari vekil ve pazarlamacıdır. Bağımlı tacir yardımcıları Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir. (BK m.547-554) Bağımsız tacir yardımcıları tacirin denetim ve gözetimi altında çalışmazlar. Tacirin işletmesinden ayrı olarak tacir yardımcısının da ayrı işletmesi vardır ve kendileri de tacir sayılırlar. Ticari işletmelerinin amacı tacire aracılık etmektir, tacire geçici veya sürekli olarak yardım ederler. Bağımsız tacir yardımcılarından taciri temsil yetkisine sahip olan acente, temsil yetkisine sahip olmayanlar komisyoncu ve simsardır. Bağımsız tacir yardımcılarından acente TTK’da düzenlenirken, simsar ve komisyoncu Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir. Komisyonculuğun bir türü olan taşıma işleri komisyoncusu ise TTK’da düzenlenmiştir.
#36
SORU:
Ticari vekil kavramını açıklayınız.
CEVAP:
Ticari vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir (TBK m.551). İşletmenin bütün işleri veya belirli bazı işleri için temsil yetkisi verilir. İşletmenin bütün işleri için temsil yetkisi verilmişse genel ticari vekil, belirli bazı işleri için temsil yetkisi verilmişse özel ticari vekil olarak adlandırılır. Örneğin, fabrika müdürü, işletme müdürü genel ticari vekil, bir mağazadaki satış elemanı, kasiyer özel ticari vekildir. Ticari vekil işletme sahibi veya ticari temsilci tarafından atanabilir. Atanması şekle bağlı değildir, açık veya örtülü şekilde olabilir. Atama ticaret siciline tescil olunmaz. İşletme sahibinin denetim ve gözetimi altındadırlar, emir ve talimatlara uymak zorundadırlar. Tarafların arasındaki ilişki genellikle hizmet sözleşmesidir. Ticari vekilin yetkisi, işletmenin alışılmış bütün işlemlerini kapsar. Alışılmış işler işletmenin niteliğine, çalışma şekline, yapılacak işin tür ve değerine, faaliyette bulunduğu yerdeki ticari teamüllere göre belirlenir. Örneğin ticari vekil olan fabrika müdürünün hammadde alabileceği, siparişleri kabul edebileceği, işçilerle sözleşme yapabileceği kabul edilir. Ancak bankadan kredi almak, işletmenin gayrimenkullerini satmak ya da bir ayni hakla sınırlamak, yeni makineler almak alışılmış işlerden değildir. Ticari vekil açıkça yetkili kılınmadıkça, ödünç olarak para veya benzerlerini alamaz, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, dava açamaz ve açılmış davayı takip edemez (TTK m.551). Ticari temsilcinin yapamadığı işleri yapamaz. Genel ticari vekilin temsil yetkisi, üçüncü kişilere duyurulması koşulu ile tacir tarafından istenildiği gibi sınırlanabilir. Özel ticari vekilin yetkisinin kapsamı ise, görevlendirildikleri iş ve alanlara göre belirlenir. Satış mağazası çalışanları işletmenin alışılmış bütün işlemlerini yapabilir, bu işlemlerle ilgili borçların ifasına yönelik ihtar, ihbar ve beyanlarda bulunabilir ve bu beyanları kabul edebilirler. Ayrıca yetkili oldukları işlerde fatura düzenleyebilir ve imzalayabilirler. Bu yetkiler o ticari işletme içerisinde, müşterilerin kolayca görebilecekleri bir yerde ve biçimde aksi öngörülmek suretiyle sınırlandırılabilir. Satış mağazası çalışanlarının kendilerine yazı ile yetki verilmiş olmadıkça mağaza dışında yetkileri yoktur.
#37
SORU:
Pazarlamacılık sözleşmesi ve pazarlamacılık kavramlarını açıklayınız.
CEVAP:
Pazarlamacılık sözleşmesi, pazarlamacının sürekli olarak, bir ticari işletme sahibi işveren hesabına ve işletmesinin dışında, her türlü işlemin yapılmasına aracılık etmeyi veya yazılı anlaşma varsa, bu anlaşmada belirtilen işlemleri yapmayı, işletme sahibi işverenin de buna karşılık ücret ödemeyi üstlendiği sözleşmedir (TBK m.448). İşletme sahibi ile bu sözleşmeyi yaparak işi üstlenen kişi pazarlamacıdır. Pazarlamacılar işletme merkezinin dışındaki yerlerde işletme sahibi taciri temsil ederler. Pazarlamacı iki yetki ile donatılabilir. Bunlar, aracılık etme ve işlem yapma yetkisidir. Aksine yazılı anlaşma olmadıkça pazarlamacı, sadece işlemlere aracılık etmeye yetkilidir. Pazarlamacı, işlem yapmaya yetkili kılınmışsa yetkisi, bu işlerin icrası için gereken bütün olağan hukuki işlem ve fiilleri kapsar; özel yetki verilmedikçe müşterilerden tahsilat yapamaz ve ödeme günlerini değiştiremez. (TBK m.452) Pazarlamacının yükümlülükleri; tacirin talimatına uygun davranma, pazarlama faaliyetleri ile ilgili düzenli bilgi verme, müşteri siparişlerini tacire derhal ulaştırma, önemli olayları bildirme yükümlülüğüdür. Pazarlamacı, talimata uymamasını zorunlu kılan haklı bir sebep olmadıkça, kendisine verilen talimata uygun olarak müşterileri ziyaret etmekle yükümlüdür; işverenin izni olmadıkça, kendisi veya üçüncü kişiler hesabına işlem yapamaz, aracılık edemez. (TBK m.450/1). Pazarlamacı, işlem yapmaya yetkiliyse, talimatta öngörülen fiyatlara ve diğer işlem koşullarına uymak zorundadır; işveren razı olmadıkça, bunlarda değişiklik yapamaz (TBK m.450/2). Pazarlamacı, pazarlama faaliyetleri ile ilgili olarak düzenli biçimde ayrıntılı bilgi vermek, aldığı siparişleri işverene derhâl ulaştırmak ve müşteri çevresini ilgilendiren önemli olayları bildirmekle yükümlüdür (TBK m.450/3).
#38
SORU:
Simsar kavramını açıklayınız.
CEVAP:
Simsar, taraflar arasında sözleşme kurulması imkânını hazırlayan veya kurulmasına aracılık eden ve bu sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazanan kimseye denir. Simsarlık ilişkisi taraflar arasında yapılan simsarlık sözleşmesi ile kurulur. Bu sözleşme herhangi bir şekle bağlı değildir. Ancak taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz (TBK m.520). Simsarlık sözleşmesine, kural olarak vekâlete ilişkin hükümler uygulanır (TBK m.520). Simsar aracılık faaliyetinde bulunur ve sözleşmenin taraflarını bir araya getirir. Simsar ile müvekkili arasındaki ilişki süreklilik göstermez. Simsar, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanır (TBK m.521). Ücret, belirlenmemişse tarifeye, tarife yoksa teamüle göre ödenir (TBK m.522). Simsarın faaliyeti sonucunda kurulan sözleşme geciktirici koşula bağlanmışsa ücret, koşulun gerçekleşmesi hâlinde ödenir. Simsar kural olarak yaptığı giderleri isteyemez. Ancak simsarlık sözleşmesinde simsarın yapacağı giderlerin kendisine ödeneceği kararlaştırılmışsa, simsarın faaliyeti sözleşmenin kurulmasıyla sonuçlanmamış olsa bile giderleri ödenir (TBK m.521).
#39
SORU:
Komisyoncu kavramını açıklayınız.
CEVAP:
Bağımsız tacir yardımcılarından diğeri komisyoncudur. Komisyon sözleşmesi TBK’da (TBK m.532-546 maddeleri arasında) düzenlenmiştir. Ücret karşılığında, kendi adına ve vekâlet verenin hesabına kıymetli evrak ve taşınırların alım veya satımını üstlenen kişiye komisyoncu adı verilir. Bu komisyonculuk alım satım işleri komisyonculuğudur. Alım ve satım komisyonculuğu sayılmayan işleri, ücret karşılığında kendi adına ve vekâlet verenin hesabına üstlenen alım ve satım komisyoncusu hakkında da bu hükümler uygulanır (TBK m.546). Bazı komisyon sözleşmeleri hakkında özel düzenlemeler vardır. Taşıma işleri komisyonculuğu TTK’da, sermaye piyasası araçları komisyonculuğu Sermaye Piyasası Kanunu’nda, gümrük komisyonculuğu Gümrük Kanunu’nda düzenlenmiştir. Komisyonculuk sözleşmesi şekle bağlı değildir, devamlı bir ilişkiyi düzenlemek için değil, tek bir iş için yapılır. Komisyoncu kendi adına ve müvekkili hesabına hareket eder. İşlemden doğan hak ve borçları sonra müvekkiline devreder. Müvekkil ile arasında dolaylı temsil ilişkisi vardır. Müşteri ile yapılan işlemin tarafı müvekkil değil, komisyoncudur. Komisyoncu müşteri ile kendi adına işlem yapmaktadır fakat bu işlemi müvekkil hesabına yapar. Elde ettiklerini müvekkile devretmek zorundadır. Komisyon sözleşmesi ücret karşılığında olur, ücretsiz yapılıyorsa bu sözleşmeye ücretsiz vekâlet sözleşmesi hükümleri uygulanır. Komisyon sözleşmesinde boşluk bulunan hallerde vekâlet sözleşmesi hükümleri uygulanır (TBK m.532/2).
#40
SORU:
Acente kavramını açıklayınız.
CEVAP:
Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir (TTK m.102). İki tür acente vardır: aracı acente, sözleşme yapma yetkisine sahip acente. Aracı acenteler sadece müvekkillerinin kendilerine tahsis ettiği bölge ve yer içinde sözleşmeler yapabilmeleri için aracılık faaliyetlerinde bulunurlar. Sözleşme yapma yetkisine sahip acenteler ise müvekkilleri adına sözleşmeler yaparlar. Bunun için yazılı bir yetki belgesine ihtiyaç vardır. Özel ve yazılı bir yetki almadan acente, müvekkili adına sözleşme yapmaya yetkili değildir. Yetki belgesinin acente tarafından tescil ve ilan ettirilmesi zorunludur (TTK m.107). TTK’da acentelikle ilgili hüküm bulunmayan hâllerde aracılık eden acentelere TBK’nun simsarlık sözleşmesi hükümleri, sözleşme yapan acentelere komisyoncu sözleşmesi hükümleri ve bunlarda da hüküm bulunmayan hâllerde vekâlet sözleşmesi hükümleri uygulanır (TTK m.102/2).
#41
SORU:
Ticaret sicili kavramını açıklayınız.
CEVAP:
Ticari işletme ile ilgili bilgiler ticaret siciline kaydedilir. TTK hangi konuların tescil ve ilan edileceğini genel bir hükümle toplu şekilde düzenlememiştir. Tescil ticari işletmenin bulunduğu yer ticaret siciline yapılır. İlan ise Ankara’da yayımlanan Türkiye genelinde sicil kayıtlarının ilanına özgü Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile yapılır (TTK m.35/4). Tescil edilen hususlar, kanun veya yönetmelikte aksine bir hüküm bulunmadıkça ilan olunur (TTK m.35/3). Ticaret Bakanlığı tarafından il merkezindeki ticaret ve sanayi odaları ile ticaret odalarında faaliyet gösterecek şekilde ticaret sicili müdürlükleri kurulur. Bakanlık il merkezleri dışındaki odalarda ticaret sicili müdürlükleri kurabileceği gibi müdürlüklere bağlı şubeler de kurabilir (TTK m.24/1). Ticaret sicili, Bakanlığın gözetim ve denetiminde ticaret sicili müdürlükleri ve şubeleri tarafından tutulur. Kayıtların elektronik ortamda tutulmasına ilişkin usul ve esaslar Yönetmelikte belirtilmiştir. Sicil kayıtlarının elektronik ortamda tutulması amacıyla MERSİS (Merkezi Sicil Kayıt Sistemi) adı verilen bir veri tabanı oluşturulmuştur. Bu veri tabanında tescil edilen ticari işletmeler ile ticaret şirketleri ve bunların şubelerine, tescilleri ile birlikte MERSİS numarası verilir. Ticaret sicili, ticaret sicili müdürü tarafından yönetilir. Ticaret sicili müdürü, yönetmelikte belirlenen nitelikleri haiz kişiler arasından odanın teklifi üzerine veya Gümrük ve Ticaret Bakanlığının uyarısına rağmen otuz gün içerisinde teklif edilmemesi halinde resen Ticaret Bakanlığınca atanır ve aynı usulle görevden alınabilir. Aynı usulle sicil müdürlüğünün iş hacmine göre, yeteri kadar müdür yardımcısı görevlendirilir (TTK m.25/1). Ticaret Bakanlığı, ticaret sicili müdürlüklerinin faaliyetlerini her zaman denetlemeye ve gerekli önlemleri almaya yetkilidir. Ticaret sicili müdürlükleri, Bakanlıkça alınan önlemlere ve verilen talimatlara uymakla yükümlüdür (TTK m.25/3). Ticaret sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet ve ilgili oda müteselsilen sorumludur (TTK m.25/2). Ticaret sicili herkese açıktır (alenidir). Herkes ticaret sicilinin içeriğini ve müdürlükte saklanan tüm senet ve belgeleri inceleyebileceği gibi giderini ödeyerek bunların onaylı suretlerini de alabilir. Bir hususun sicilde kayıtlı olup olmadığına dair onaylı belge de istenebilir (TTK m.35/2). Sicilde yapılabilecek işlemler, tescil, tadil ve terkin olmak üzere üç gruba ayrılır: Tescil, bir olay veya işlemin ilk defa sicile geçirilmesi, tadil, mevcut bir kayıtta değişiklik yapılması, terkin ise mevcut kaydın silinmesidir.
#42
SORU:
Ticaret siciline tescilin sonuçlarını açıklayınız.
CEVAP:
Ticaret sicili tescile tabi hususun hukuken doğmuş sayılıp sayılmayacağı açısından kurucu veya açıklayıcı (bildirici), üçüncü kişilere karşı etkisi bakımından olumlu veya olumsuz etki gösterir. Tescil edilecek husus ancak sicile kayıtla doğuyorsa tescil kurucudur. Zaten doğmuş, varlık ve geçerlilik kazanmış olan bir husus sonradan sicile bildiriliyorsa tescil açıklayıcıdır (bildirici). Örneğin ticaret unvanının tescil ve ilanı gerekmekle beraber, bu unvan tescil yapılmadan önce de vardır, burada tescil açıklayıcıdır. Ticaret ortaklıkları ticaret siciline tescil anında tüzel kişilik kazanır, tescilden önce tüzel kişilik yoktur, burada tescil kurucudur. TTK’ya göre ticaret sicili kural olarak açıklayıcı niteliktedir. Ticaret siciline tescili veya hem tescili hem ilanı gereken konular tescil ve ilan edilmişse, artık üçüncü kişiler bu konuları bilmediklerini ileri süremezler. Tescil edilen konuları herkesin bildiği varsayılır. Üçüncü kişilerin, kendilerine karşı sonuç doğurmaya başlayan sicil kayıtlarını bilmediklerine ilişkin iddiaları dinlenmez (TTK m.36/3). Buna tescilin olumlu etkisi denir. Tescili zorunlu olduğu halde tescil edilmemiş veya tescil edilip de ilanı zorunlu iken ilan olunmamış bir konu üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez. Aksini iddia eden ispatla yükümlüdür. Aynı şekilde tescile tabi olmadığı halde bir konu her nasılsa tescil edilmişse yine üçüncü kişilerin iyiniyetli oldukları varsayılır. Buna tescilin olumsuz etkisi denilmektedir. Tescil kaydı ile ilan edilen durum arasında aykırılık bulunması hâlinde, tescil edilmiş olan gerçek durumu bildikleri ispat edilmediği sürece, üçüncü kişilerin ilan edilen duruma güvenleri korunur (TTK m.37). Tescil ve kayıt için gerçeğe aykırı beyanda bulunanlar, ikibin Türk Lirası idari para cezasıyla cezalandırılır. Gerçeğe aykırı tescilden dolayı zarar görenlerin tazminat hakları saklıdır (TTK m.38/1).
#43
SORU:
Gerçek ve tüzel kişililerin ticaret unvanı kavramlarını açıklayınız.
CEVAP:
Gerçek kişi tacirin ticaret unvanı kısaltılmadan yazılacak adı ve soyadından oluşur. Örneğin Ali Taş gibi. Ayrıca buna isteğe bağlı ve zorunlu ekler yapılabilir. Örneğin, Ali Taş Pastanesi gibi. Kollektif şirketin ticaret unvanı, bütün ortakların veya ortaklardan en az birinin adı ve soyadıyla şirketi ve türünü gösterecek bir ibareyi içerir. Örneğin, Ali Kaya ve Ortakları Taşımacılık Kollektif Şirketi Adi veya sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin ticaret unvanı, komandite ortaklardan en az birinin adı ve soyadıyla şirketi ve türünü gösterecek bir ibareyi içerir. Bu şirketlerin ticaret unvanlarında komanditer ortakların adları ve soyadları veya ticaret unvanları bulunamaz. Örneğin, Mehmet Güven Turizm ve Otelcilik Komandit Şirketi Anonim, Limited ve Kooperatif Şirketlerin unvanlarında mutlaka işletme konusu ile şirket ve türünü gösteren ibare bulunmalıdır. Ticaret unvanlarında, “anonim şirket”, “limited şirket” ve “kooperatif” kelimelerinin bulunması şarttır. Ortaklığı ve türünü gösteren ibarenin kısaltılarak yazılması olanaklıdır. Örneğin, İnşaat ve Ticaret Anonim Şirketi (A.Ş.), Turizm ve Seyahat Limited Şirketi (Ltd. Ş.), Yapı Kooperatif gibi. Bu şirketlerin ticaret unvanında, gerçek bir kişinin adı veya soyadı yer aldığı takdirde, şirket türünü gösteren ibareler, baş harflerle veya başka bir şekilde kısaltma yapılarak yazılamaz (TTK m.43/2). Ticari işletmeye sahip olan dernek, vakıf ve diğer tüzel kişilerin ticaret unvanları, adlarıdır (TTK m.44). Bunlar zorunlu ve isteğe bağlı ek kullanamazlar. Örneğin, Kızılay Afyonkarahisar Madensuyu İşletmesi. Donatma iştirakinin ticaret unvanı, ortak donatanlardan en az birinin adı ve soyadını veya deniz ticaretinde kullanılan geminin adını içerir. Soyadları ve gemi adı kısaltılamaz. Ticaret unvanında ayrıca donatma iştirakini gösterecek bir ibare de bulunur. Örneğin, Akdeniz Gemisi Donatma İştiraki. Şube unvanları merkez işletme unvanının yanında şube kelimesinin eklenmesi ile oluşur. Bu unvana şube ile ilgili ekler yapılabilir (TTK m.48/1). Merkezi yabancı ülkede bulunan bir işletmenin Türkiye’deki şubesinin ticaret unvanında, merkezin ve şubenin bulunduğu yerlerin ve şube olduğunun gösterilmesi şarttır (TTK m.48/3).
#44
SORU:
Haksız rekabet kavramını açıklayınız.
CEVAP:
Rekabet hakkı bütün işletmelerin sahip olduğu bir haktır ama kötüye kullanılmaması gerekir. Haksız rekabete ilişkin TTK hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır (TTK m.54). Haksız rekabetten bahsedebilmek için rakipler ve tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri olumsuz etkileyen davranış ve ticari uygulamalar yapılması, aldatıcı davranışta veya dürüstlük kuralına aykırı davranışta bulunulması ve zarar veya zarar görme tehlikesinin bulunması gerekmektedir.