KLASİK SOSYOLOJİ TARİHİ Dersi BİLİM OLARAK SOSYOLOJİNİN DOĞUŞU soru cevapları:
Toplam 39 Soru & Cevap#1
SORU: Aydınlanma Çağı nedir? Nerede ortaya çıkmış ve nasıl gelişmiştir?
CEVAP: En basit tanımıyla Aydınlanma, insan, toplum ve doğa hakkında geleneksel dünya görüşüne karşı çıkan yeni düşünme biçimlerinin yaratılmasıdır. Daha geniş bir ifadeyle Aydınlanma, 1600’lerin sonlarında başlayan, 1789’daki Fransız Devrimi ile doruk noktasına ulaşan ve 18. yüzyılın son çeyreğine kadar süren bir dönem içinde Batı dünyasında bilimsel, felsefi, sosyal ve siyasal alanda yaşanan süreçlerin ve üretilen düşüncelerin bir toplamı olarak ifade edilebilir. Aydınlanma hareketinden önce insan, toplum ve doğa hakkındaki düşüncelere Kilisenin otoritesine dayalı olan geleneksel bakış açısı egemendir. Bilginin kaynağı dinsel metinler ve Kilise’dir. Bu dönemde iletişim araçları ruhban sınıfının tekelinde olduğu için bilginin iletilmesi de bu sınıfın kontrolündedir. Bu döneme kadar laik aydınlar, ruhban sınıfının bilgi üzerindeki kontrolüne meydan okuyabilecek kadar kalabalık ve güçlü hale gelememişlerdir. Laik aydınların bu güce sahip olabildiği ilk dönem Aydınlanma olarak kabul edilir. Aydınlanma düşüncesi büyük ölçüde İngiltere, Fransa ve İskoçya’da şekillenmeye başlamış, daha sonra Almanya, İtalya, Avusturya-Macar İmparatorluğu, Rusya, Belçika, Hollanda ve Amerika’ya kadar yayılmıştır. Aydınlanma düşüncesi tek bir fikir değildir, birbiriyle ilişkili bir dizi fikir, değer ve ilkenin bileşiminden oluşur. Diğer bir deyişle Aydınlanma düşüncesi belirli bir düşünceden çok hem fiziksel hem de toplumsal dünyayı anlamanın yeni bir biçimi, yani yeni bir bakış açısıdır. Bu açıdan Aydınlanma düşüncesi bir paradigma dır. Aydınlanma paradigması, birçok açıdan ortak özellikler taşıyan bu düşünürleri birleştirmiş, onlara ortak bir zemin sağlamıştır. Bu sayede Aydınlanma Çağı içinde yer alan düşünürler, çok çeşitli fikirlere sahip olsalar ve ayrıntılarda birbirlerinden farklılaşsalar da bazı ortak noktalarda birleşmişlerdir. Bu ortak noktalar en açık şekilde bu düşünürlerin üzerinde uzlaştıkları bazı temel kavramlarda görülebilir.
#2
SORU: Aydınlanma düşünürlerinin üzerinde uzlaştıkları temel kavramlardan biri olan Ampirizm kavramı nasıl açıklanabilir?
CEVAP: Aydınlanma düşünürleri, bilgiyi elde etmenin ve örgütlemenin yolunun akıl olduğunu savunmuş, akılcılığı da ampirizm ile desteklemişlerdir. Ampirizm, doğal ve toplumsal dünya hakkındaki tüm bilgilerin insanların beş duyuları aracılığıyla idrak edebildikleri deneyimsel gerçeklere dayandığı düşüncesidir. Diğer bir deyişle ampirizme göre insan doğduğunda hiçbir bilgiye sahip değildir; doğduğunda insanın zihni boş bir levha, boş bir yazı tahtası gibidir, deneyimlerimizle öğrendiğimiz bilgiler bu yazı tahtasının üzerine yazılır. Ampirizme göre gerçek bir bilgi, ancak deney ve gözlemle sınanabilen bir bilgidir; bu nedenle gözlemlenemeyen varlıklar hakkında bilgi elde etmek olanaksızdır.
#3
SORU: Aydınlanma düşünürlerinin üzerinde uzlaştıkları temel kavramlardan biri olan Akıl kavramı nasıl açıklanabilir?
CEVAP: Akıl, Aydınlanma düşüncesindeki en temel kavramlardan biridir. Hatta Aydınlanma Çağı’nın bir diğer adının Akıl Çağı olduğu kabul edilir; çünkü Aydınlanma düşüncesi aklı temel almaktadır, neredeyse bütün Aydınlanma düşünürleri açısından akıl en birleştirici kavramdır ve akılcılık da bütü toplumsal ilişki ve kurumların temeli olarak görülür. Aydınlanma düşüncesinin insan aklına duyduğu bu güven, Aydınlanma düşünürlerinin insanların kendi akıllarını kullanarak her şeyi bilmeye, toplumsal yaşamı biçimlendirip kendileri için daha iyi bir yaşam kurmaya muktedir olduklarını düşünmelerini sağlamıştır. Aklın tarihsel veya toplumsal olarak belirlenmeyen, evrensel olarak bütün insanlar için geçerli olan bir güç olduğu, yani herkesin kendi aklına ve bu aklı kullanabilme gücüne sahip olduğu düşüncesi, doğal ya da toplumsal yaşamı anlamak için kutsal metinler, vahiyler, duygu veya içgüdüler yerine ilk ve temel bilgi kaynağı olarak aklın görülmesine neden olmuştur. Aydınlanma düşüncesi, aklı bu kadar merkezi bir yere koyduğu ve felsefeyi boş inançlardan ve dogmalardan kurtarmak için akla ve akıl yürütmeye güvendiği için rasyonalist olarak tanımlanmaktadır. Aydınlanma düşüncesi aklı yüceltir ve herkesin kendi aklını kullanarak içinde bulunduğu koşulları değiştirebileceğini varsayar. İnsanların kendilerine miras kalan toplumsal yapıları olduğu gibi kabul etmek yerine, akla dayalı bir şekilde kendi yaşamlarının toplumsal koşullarını seçebilmesi gerektiğini savunur. Bireysel haklar, diğer bir deyişle insan hakları düşüncesi de bu fikirden doğmuştur. Her insan kendi aklını kullanabilme kapasitesine sahip olduğu için her birey yaşam hakkı, özgürlük hakkı, mutlu olma hakkı, saygı görme hakkı gibi temel haklara sahiptir.
#4
SORU: Bilimsel devrim olarak adlandırılan dönemde ne gibi çalışmalar yapılmıştır? Bu çalışmaların kıta Avrupa’ya katkısı nedir?
CEVAP: Bilimsel Devrim olarak adlandırılan dönemdeki bazı çalışmalardan örnek vermek gerekirse, Galileo Galilei (1564-1642) güneş sisteminin merkezinde dünyanın değil güneşin yer aldığını göstermiş, Johannes Kepler (1571- 1630) gezegenler ve gezegen sistemleri ile ilgili yasaları keşfetmiş, güneş sisteminin matematiksel bir açıklamasını yapmış, William Harvey (1578-1657) kan dolaşımı teorisini geliştirmiştir. Bilimsel devrimin simgelerinden olan Isaac Newton’ın (1642-1727) gelmiş geçmiş en önemli bilimsel eserlerden biri olan “Doğa Felsefesinin Matematik İlkeleri” adlı kitabı 1687 yılında yayımlanmıştır. Bu eserinde evrensel kütle çekim yasasını ve hareket yasalarını açıklayan Newton, gözlem ve deney yoluyla yaptığı çalışmalarla kendisinden önceki fizik anlayışının yıkılmasını sağlamış, fiziksel evrenin algılanışını değiştirmiştir. Ayrıca bu dönemde mikroskop, teleskop, barometre ve termometre gibi çeşitli araçlar icat edilmiştir. Ortaçağ boyunca felsefe, kimya, tıp, matematik ve teknoloji alanlarında Doğu toplumları Avrupa’dan daha ileriyken, Batı dünyasında yaşanan bu gelişmeler sayesinde 17. yüzyıldan itibaren Avrupa’da bilim ve teknoloji diğer toplumlardan daha çok ve daha hızlı bir şekilde gelişmeye başlamış ve çok daha fazla ilerlemiştir.
#5
SORU: Aydınlanma düşünürlerinin üzerinde uzlaştıkları temel kavramlardan biri olan Bilim kavramı nasıl açıklanabilir?
CEVAP: Aydınlanma düşüncesinin akılla ilişkili olan bir diğer önemli kavramı bilimdir. Aydınlanma düşünürleri bilimin akıl yoluyla oluşturulmuş tümdengelimsel bir sistem olduğunu, deneyimlere ve gözlemlere dayanan sağlam bilginin elde edilmesini sağladığını, bu nedenle de mükemmel bilgi biçiminin bilim olduğunu savunmuşlardır. Diğer bir deyişle bilim, otoriteler, vahiyler, dinsel dogmalar veya mistisizm yerine temel bilgi kaynağı haline gelmiştir. Aydınlanma düşünürleri, bilimsel yöntemin aydınlanma ve ilerleme için itici güç olduğunu, yaşamda bilimin uygulanamayacağı hiçbir alan olmadığını kabul etmiş ve bilimsel yöntem sayesinde anlayan ve anlayışı sayesinde de doğaya hükmeden yeni bir insan yaratıldığına inanmışlardır. Aydınlanma düşüncesinde bilimin merkezi konumu, 17. yy’da gerçekleşen Bilimsel Devrim’e dayanmaktadır. Bilimsel Devrim döneminde geliştirilen deneysel yönteme dayalı bilim anlayışı bütün insan bilgisine ulaşmanın aracı olarak kabul edilmiştir.
#6
SORU: Bilimsel devrim nedir?
CEVAP: Bilimsel devrim, Antik Yunan’dan Ortaçağ’a kadar kabul görmüş olan doktrinlerin reddedildiği ve fizik, biyoloji, kimya, anatomi, astronomi başta olmak üzere çeşitli bilim dallarında yapılan önemli çalışmalarla modern bilimin temellerinin atıldığı döneme (1500-1700) verilen addır. Bilimsel devrim tek bir olay ya da keşif olarak değil, Galilei, Newton, Leeuwenhoek, Papin, Leibniz gibi çok sayıda bilim insanının keşişlerinden oluşan bir bütün olarak düşünülmelidir. Bilimsel devrimle birlikte deneysel yöntem geliştirilmiş, doğanın matematiksel kurallara uyduğu ve bilimsel bilginin pratik amaçlara ulaşmak için kullanılması gerektiği kabul edilmiş ve bilimsel kurumlar geliştirilmeye başlanmıştır.
#7
SORU: Aydınlanma düşünürlerinin üzerinde uzlaştıkları temel kavramlardan biri olan Evrensellik kavramı nasıl açıklanabilir?
CEVAP: Bilim ve akıl kavramlarının bütün durumlara uygulanabileceğini ve bilimsel ilkelerin her durumda geçerli olduğunu ifade eden kavram evrenselliktir. Diğer bir deyişle Aydınlanma düşüncesindeki evrensellik kavramı, bilimsel bir evrensellik düşüncesine dayanmaktadır. Bu dönemde bilgiye ulaşma ideali, farklı ülkelerden farklı insanları bir araya getirmiş ve aralarında ülkeden, dinden ya da aileden daha güçlü bir birliktelik ve sadakat yaratmış ve bu düşünürleri rekabet ve çatışmanın üzerinde evrensel bir birlik oluşturma çabasına yöneltmiştir. Diğer bir deyişle akıl, bilim ve bilgi kavramları bütün bilişsel konulara kültürden ve değerden bağımsız, evrensel bir bakış açısıyla yaklaşılabileceği düşüncesine neden olmuştur.
#8
SORU: Aydınlanma düşünürlerinin üzerinde uzlaştıkları temel kavramlardan biri olan Bireycilik kavramı nasıl açıklanabilir?
CEVAP: Aydınlanmanın bir diğer önemli kavramı da bireycilik kavramıdır. Bireycilik, bütün bilgi ve eylemler için başlangıç noktasının birey olduğu ve bireysel aklın daha üst bir otoriteye maruz bırakılmaması gerektiği düşüncesini ifade eder. Diğer bir deyişle Aydınlanma düşüncesinde insan, mükemmel ve akıllı bir varlık olarak merkezi bir konuma sahiptir. Bireysel ve toplumsal olarak insanın aklını kullanarak kendisini ve doğayı anlamasını ve bu yolla fiziksel, zihinsel ve ahlaki açılardan mükemmelliğe doğru ilerleme kapasitesini ifade etmektedir. Bireyci anlayışa göre toplum, çok sayıdaki bireyin düşünce ve eylemlerinin toplamıdır.
#9
SORU: Sosyolojinin bir bilim olarak ortaya çıkışı ne zaman olmuştur?
CEVAP: Antik Yunan döneminden beri çok sayıda düşünür toplum hakkında düşünmüş ve çeşitli fikirler ileri sürmüştür. Ancak, toplum hakkında düşünmüş olmaları bu düşünürleri sosyolog olarak adlandırmaya yetmez. Bu konuda tek istisnanın, toplum hakkındaki düşünme yöntemindeki özgünlük nedeniyle İbn-i Haldun olduğu kabul edilir. Ancak bilimsel anlamda sosyolojik düşüncenin, yani bir bilim olarak sosyolojinin ortaya çıkışı İbn-i Haldun’un ölümünden dört yüz yıl kadar sonra, 1800’lerde başlamıştır.
#10
SORU: İbn-i Haldun kimdir?
CEVAP: Tunus’ta dünyaya gelen İbn-i Haldun, din, matematik ve tarih eğitimi almıştır. Yaşamı boyunca Tunus, Fas, İspanya ve Cezayir devletlerinde çeşitli hizmetlerde bulunmuş, daha sonra Kahire’de Al-Azhar Üniversitesi’nde çalışmaya başlamıştır. En önemli eseri 1374 yılında tamamladığı Mukaddime’dir.
#11
SORU: İbn-i Haldun’un Ümran Bilimi olarak adlandırdığı terim nedir?
CEVAP: İbn-i Haldun, toplumsal gerçekliğin incelenmesi ve toplumsal değişmenin neden ve sonuçlarının araştırılması konusunda tarihe “Ümran Bilimi” olarak adlandırdığı bir bilimin yardımcı olacağını belirtir. Bu yeni bilimin toplumsal olayları inceleyip sınıflandıracağını ve toplumsal değişmeyi inceleyeceğini belirten İbn-i Haldun, böylece günümüzde sosyolojinin inceleme alanına giren konuları Ümran Biliminin alanına dâhil etmektedir.
#12
SORU: Aydınlanma düşünürlerinin üzerinde uzlaştıkları temel kavramlardan biri olan Özgürlük kavramı nasıl açıklanabilir?
CEVAP: Aydınlanma düşüncesinin bir diğer kavramı da bireycilik kavramıyla ilişkili olan özgürlük kavramdır. Özgürlük kavramı inanç, ticaret, iletişim, toplumsal etkileşim, cinsellik ve mülkiyet gibi alanlarda feodal ve geleneksel sınırlılıkların kaldırılması gerektiği düşüncesini ifade eder. Aydınlanma düşünürleri, aydınlanmanın düşünen, sorgulayan, araştıran, eleştiren, özgür bireylerle gerçekleşeceğini düşünmüşlerdir. Bu bireyler de ancak insan hak ve özgürlüklerinin korunduğu toplumlarda yaşayabileceği için Aydınlanma düşüncesi yaşam, özgürlük ve mülkiyet haklarının korunması gerektiğini savunur.
#13
SORU: İbn-i Haldun’un çalışmaları ve bu çalışmaların sosyoloji bilimi açısından önemi nedir?
CEVAP: İbn-i Haldun yaşadığı toplumda politika ve ekonomi gibi çeşitli toplumsal kurumları incelemiş, farklı toplumsal örgütlenme biçimlerini karşılaştırmış, siyasal egemenliğin ve otoritenin kaynaklarını araştırmıştır. İnsan toplumlarının birbirinden farklı olmasını geçinme biçimlerinin farklı olmasıyla açıklamış, ayrıca coğrafi ve ekonomik koşulların, üretim biçimi ve üretim ilişkilerinin de toplumların farklılaşmasında etkili olduğunu belirtmiştir. Diğer bir deyişle İbn-i Haldun, insanların doğal eğilimlerinin ya da yaradılışlarının değil, alışık oldukları gelenek ve şeylerin ürünü olduğunu savunmuştur. İnsan toplumlarında gözlemlenen bu farklılıklara rağmen, İbni Haldun’a göre toplumları bazı benzer özellikleri açısından tipleştirmek mümkündür. Bu çerçevede İbn-i Haldun göçebe ve yerleşik toplumlar olmak üzere iki temel toplum tipi belirlemiş ve bu toplumları inceleyerek bunlar arasında sistematik bir karşıtlık kurmuştur. Bu nedenle, İbn-i Haldun’un çalışmaları daha sonra Aydınlanma düşünürlerinin bir kısmı ve Marx tarafından geliştirilecek olan materyalist sosyolojinin öncüsü sayılabilir. İbn-i Haldun’un sosyolojik düşünce ve tarihsel gözlemi ilişkilendirmenin önemi üzerinde durması, toplumun bilimsel olarak incelemesine, ampirik araştırmalara ve toplumsal olguların nedenlerini aramaya büyük önem vermesi, çalışmalarının çağdaş sosyolojiyle birçok ortak yönü olduğunu göstermektedir.
#14
SORU: Bilimsel devrim nasıl ortaya çıkmıştır, kaç aşamadan oluşur?
CEVAP: Bilimsel devrim birden bire ortaya çıkan bir süreç değildir, bu devrimin gerçekleşmesi için uygun ortamı hazırlayan birtakım toplumsal ve ekonomik gelişmeler söz konusudur. Bilimsel devrimin meydana gelmesini mümkün kılan bu gelişmeler Rönesans ve Reform hareketleri ile birlikte Avrupa’da 15. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar egemen düzen olan feodalizmin çözülerek yerini merkantalist kapitalizme bırakması, kilisenin ekonomik ve toplumsal gücünün zayıflaması ve bilimle uğraşan insanların kilisenin patronajından kurtularak dönemin zengin tüccarları tarafından himaye edilmesi olarak özetlenebilir. Bilimsel devrim, birbirini bütünleyen ve feodal ekonomiyi kapitalist ekonomiye dönüştüren üç aşamadan oluşur. Bu aşamalar Rönesans, Din Savaşları ve Restorasyon dönemleridir. İlk dönem (1440-1540) Rönesans, coğrafi keşişler ve reform hareketinin egemen olduğu, İspanya’yı dünyanın baskın gücü haline getiren savaşların yaşandığı dönemdir ve bilimsel açıdan bu dönem önceki dönemlerin eleştirildiği bir dönem olmuştur. 1540-1650 yılları arasında yaşanan ikinci dönemde, İngiltere gibi bazı ülkelerde burjuvazi gelişmeye ve güç kazanıp toplumda egemen olmaya, bilim insanlarını himaye etmeye başlamış, böylece Kilise’nin kuralları dışında çalışma olanağı bulmuş olan bilim insanlarının çalışmaları sayesinde bu dönemde gözleme ve deneye dayalı ampirik bilim anlayışı gelişmiş ve önemli keşif ve icatlar yapılmıştır. Son dönem olan 1650-1690 arasında burjuvazi güçlenmeye devam etmiş, bilim bir toplumsal kurum olarak kurulmuş ve bilimsel gelişmeler toplumsal yaşamda güçlü etkilere sahip olmaya başlamıştır.
#15
SORU: Aydınlanma düşünürlerinin üzerinde uzlaştıkları temel kavramlardan biri olan İnsan Doğasının Birliği kavramı nasıl açıklanabilir?
CEVAP: Aydınlanma düşüncesindeki bir diğer önemli kavram da insan doğasının birliği kavramıdır. Aydınlanma düşünürleri toplumsal konularda da doğa bilimlerinin yöntemini izlemeyi savunmuş, dışarıdan bir müdahale olmadığı sürece her şeyin doğal bir düzeni izleyeceğini, bu doğal düzenin insanlık için en yararlı düzen olacağını düşünmüşlerdir. Bu düşüncenin yansımaları, A.Smith’in piyasa ekonomisini dışarıdan müdahale edilmezse kendi kendini düzenleyen bir sistem olarak görmesinde ve François Quesnay’ın ortaya attığı “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” şeklindeki serbest piyasa sloganında görülmektedir. Toplumsal olayların bu şekilde doğal akışına bırakılması, bütün insanların ortak özellik ve yeteneklere sahip olduğu varsayımına dayanıyordu. Örneğin Adam Smith, insanın doğasında işbölümü eğiliminin olduğunu, bu eğilimin bütün insanların ortak özelliği olduğunu ve insanların dışında hiçbir canlıda böyle bir eğilim olmadığını belirtiyordu. Hobbes da insanların doğal durumlarının savaş durumu olduğunu, bu durumdan kurtulmak için devletin kurulduğunu anlatırken yine insan doğasını genellemiştir. Bütün insanlar temelde aynı özelliklere sahip olduklarına, doğaları aynı olduğuna ve hepsi aynı şekilde akla sahip olduğuna göre, herkes kendini aklını kullandığında aynı doğru sonuçlara ulaşacaktır. Dolayısıyla Aydınlanma düşüncesindeki insan doğasının birliği kavramı, insan doğasının temel özelliklerinin her yerde ve her zaman aynı olduğunu ifade etmektedir.
#16
SORU: Endüstri Devrimi terimim neyi ifade etmektedir?
CEVAP: Endüstri devrimi terimi, teknolojik, ekonomik ve toplumsal alanda yaşanan büyük çaplı değişimleri ifade eden bir terimdir. Bu değişimler, ilk olarak 1760-1850 yılları arasında İngiltere’de başlamış, on dokuzuncu yüzyıl içinde Batı Avrupa’ya, Amerika’ya, Japonya’ya ve Rusya’ya yayılmıştır. Endüstri Devrimi, bir seferde meydana gelen bir olay değildir. Endüstri Devrimi batı toplumlarının tarım toplumları iken endüstri ağırlıklı toplumlar haline gelmelerini sağlayan birbiriyle ilişkili bir dizi gelişmeyi ifade etmektedir.
#17
SORU: Aydınlanma düşünürlerinin üzerinde uzlaştıkları temel kavramlardan biri olan Hoşgörü (tolerans) kavramı nasıl açıklanabilir?
CEVAP: Bireycilik, özgürlük ve insan doğasının birliği kavramları, Aydınlanma düşüncesindeki bir diğer önemli kavram olan hoşgörü kavramıyla ilişkilidir. Hoşgörü kavramı, dini ya da ahlaki inançları ne olursa olsun bütün insanların temel olarak aynı olduğu ve hiçbir medeniyetin niteliklerinin küçük görülemeyeceği düşüncesini ifade eder. Bu kavram bir yandan insan doğasının birliğini ve evrenselliğini, diğer yandan yine Aydınlanma döneminde gelişmeye başlayan kültürel görelilik düşüncesini yansıtmaktadır.
#18
SORU: Aydınlanma düşünürlerinin üzerinde uzlaştıkları temel kavramlardan biri olan Laiklik kavramı nasıl açıklanabilir?
CEVAP: Aydınlanma düşüncesinin temel özelliklerinden birinin de laiklik olması, geleneksel dinsel otoritelerden bağımsız laik bilgiye duyulan ihtiyacı vurgular. Aydınlanma düşüncesinde metafizik reddedilmiştir; çünkü Bilimsel Devrimin etkisiyle evrende özsel nedenler aranmaması gerektiğine, olay ve olguların sadece nedensellik ilişkisi içinde açıklanması gerektiğine inanılmıştır. Metafiziğin reddedilmesi de geleneksel otoritelere, özellikle de bilgiyi tekelinde bulunduran tutucu bir otorite olan Kiliseye karşı muhalefeti gerektiriyordu. Bu çerçevede Aydınlanma düşüncesinde toplumun yönetilmesinde dinî ilkelerin değil, akılcı ve bilimsel ilkelerin geçerli olması gerektiği düşüncesi egemendir. Böylece Aydınlanma düşüncesi ile birlikte doğaüstü olanın yerini doğal olan, dinin yerini bilim, bilginin kaynağı olarak Tanrı buyruklarının yerini doğa yasaları, bilgiyi üretenler olarak da din adamlarının yerini bilim insanları ve düşünürler almıştır. Toplumsal, politik ve dinsel sorunların tümünün çözümü için deneyim ve akıl yüceltilmiştir ve bilimsel bilginin kullanılması yoluyla toplumların ilerleyebileceğine, gelişebileceğine ve mükemmelleşebileceğine inanılmıştır. Bu Aydınlanma terimi toplumun cehaletle dolu karanlık bir uykudan uyanma, aydınlanma sürecini ifade etmek için kullanılmıştır; diğer bir deyişle aydınlanma, aklın ışığının batıl inançlarla dolu karanlık alanları aydınlatması olarak görülmüştür.
#19
SORU: Pozitivizm nasıl tanımlanabilir?
CEVAP: Pozitivizmin kökleri, Aydınlanma düşüncesinin merkezinde yer alan ‘bilginin kaynağı olarak dinsel otoritenin yerini bilimin alması gerektiği’ düşüncesinde yatar. Pozitivizmin kökleri Aydınlanma düşüncesinde olsa da, pozitivizm, Aydınlanma düşüncesine hakim olan ampirizmden farklıdır. Ampirizm, insan bilgisinin deneyime dayalı olduğu, gerçek bilgiye ancak dünyaya ilişkin gözlem ve deneyim yoluyla ulaşılabileceğini ileri süren bir epistemolojidir. Bu anlayışa göre bilimsel bilgi yararlı, yenilikçi ve işlevsel bir toplumsal üründür ve bilginin kaynağı deneyim olduğuna göre ancak dış dünyada deneyimlenebilecek ya da gözlemlenebilecek olan bilgiler bilimsel bilgidir. Pozitivizm ise, ampirik yöntemi kullanarak olgular arasındaki ilişkilere dair genel yasaları ortaya koymaya çalışan, gerçek bilginin sadece deneyimlere dayandığını savunarak metafizik spekülasyonları reddeden ve toplumu gözlem ve deneyim aracılığıyla öğrenilip doğrulanan dışsal bir gerçeklik olarak tanımlayan bir felsefedir. Bir başka şekilde tanımlayacak olursak, Pozitivizm, bilimin tek bir mantığı olduğunu, fiziksel dünyada olduğu gibi toplumsal dünyada da evrensel yasalar olduğunu varsayan ve bu yasaların doğruluğunun ampirik yöntemle kanıtlanabileceğini ileri süren bir bilim felsefesidir.
#20
SORU:
Çeşitli ulusların gelişmelerini aktarmanın yeterli olmadığını, esasen bu gelişmeye neyin neden olduğunun anlaşılması gerektiğini savunan düşünür kimdir?
CEVAP:
İbn-i Haldun’a göre çeşitli ulusların gelişmelerini aktarmak yeterli değildir, esasen bu gelişmeye neyin neden olduğunun anlaşılması gerekmektedir ve bu nedenler, toplumsal olayların incelenip araştırılması yoluyla ortaya konabilir (Gürkan, 1967:227).
#21
SORU:
Sosyolojinin doğuşunda etkili olan gelişmeler nelerdir?
CEVAP:
Sosyolojinin doğuşunda etkili olan gelişmeler; Bilimsel Devrim, Aydınlanma düşüncesi, Fransız Devrimi ve Endüstri Devrimi olarak özetlenebilir.
#22
SORU:
Bilimsel devrimin meydana gelmesini mümkün kılan gelişmeler nelerdir?
CEVAP:
Bilimsel devrimin meydana gelmesini mümkün kılan gelişmeler Rönesans ve Reform hareketleri ile birlikte Avrupa’da 15. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar egemen düzen olan feodalizmin çözülerek yerini merkantilist kapitalizme bırakması, kilisenin ekonomik ve toplumsal gücünün zayıflaması ve bilimle uğraşan insanların kilisenin patronajından kurtularak dönemin zengin tüccarları tarafından himaye edilmesi olarak özetlenebilir.
#23
SORU:
Bilimsel devrim hangi üç aşamadan oluşur?
CEVAP:
Bilimsel devrim, birbirini bütünleyen ve feodal ekonomiyi kapitalist ekonomiye dönüştüren üç aşamadan oluşur. Bu aşamalar; Rönesans, Din Savaşları ve Restorasyon dönemleridir.
#24
SORU:
Johannes Kepler (1571-1630)'in gezegenler ve gezegen sistemleri ile ilgili yasaları keşfetmesi ve güneş sisteminin matematiksel bir açıklamasını yapması, sosyolojinin doğuşunda etkili olan gelişmelerden hangisinin içinde incelenebilir?
CEVAP:
Johannes Kepler'in gezegenler ve gezegen sistemleri ile ilgili yasaları keşfetmesi ve güneş sisteminin matematiksel bir açıklamasını yapması, bilimsel devrim içinde incelenmektedir.
#25
SORU:
Aydınlanma düşünürlerinin birleştiği ortak noktalar nelerdir?
CEVAP:
Akıl, ampirizm, bilim, ilerleme, evrensellik, bireycilik, hoşgörü, özgürlük, insan doğasının birliği (aynılığı) ve laikliktir.
#26
SORU:
Ampirizm nedir?
CEVAP:
Ampirizm, doğal ve toplumsal dünya hakkındaki tüm bilgilerin insanların beş duyuları
aracılığıyla idrak edebildikleri deneyimsel gerçeklere dayandığı düşüncesidir. Diğer bir deyişle ampirizme göre insan doğduğunda hiçbir bilgiye sahip değildir; doğduğunda insanın zihni boş bir levha, boş bir yazı tahtası gibidir, deneyimlerimizle öğrendiğimiz bilgiler bu yazı tahtasının üzerine yazılır.
Ampirizme göre gerçek bir bilgi, ancak deney ve gözlemle sınanabilen bir bilgidir;
bu nedenle gözlemlenemeyen varlıklar hakkında bilgi elde etmek olanaksızdır.
#27
SORU:
Aydınlanma düşüncesindeki insan doğasının birliği kavramı neyi ifade etmektedir?
CEVAP:
Aydınlanma düşünürleri toplumsal konularda da doğa bilimlerinin yöntemini izlemeyi savunmuş, dışarıdan bir müdahale olmadığı sürece her şeyin doğal bir düzeni izleyeceğini, bu doğal düzenin insanlık için en yararlı düzen olacağını düşünmüşlerdir. Bu düşüncenin yansımaları, A.Smith’in piyasa ekonomisini dışarıdan müdahale edilmezse kendi kendini düzenleyen bir sistem olarak görmesinde ve François Quesnay’ın ortaya attığı “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” şeklindeki serbest piyasa sloganında görülmektedir. Toplumsal olayların bu şekilde doğal akışına bırakılması, bütün insanların ortak özellik ve yeteneklere sahip olduğu varsayımına dayanıyordu (Callinicos, 2004:39). Örneğin Adam Smith, insanın doğasında iş bölümü eğiliminin olduğunu, bu eğilimin bütün insanların ortak özelliği olduğunu ve insanların dışında hiçbir canlıda böyle bir eğilim olmadığını belirtiyordu (Callinicos, 2004:40). Hobbes da insanların doğal durumlarının savaş durumu olduğunu, bu durumdan kurtulmak için devletin kurulduğunu anlatırken yine insan doğasını genellemiştir. Bütün insanlar temelde aynı özelliklere sahip olduklarına, doğaları aynı olduğuna ve hepsi aynı şekilde akla sahip olduğuna göre, herkes aklını kullandığında aynı doğru sonuçlara ulaşacaktır. Dolayısıyla Aydınlanma düşüncesindeki insan doğasının birliği kavramı, insan doğasının temel özelliklerinin her yerde ve her zaman aynı olduğunu ifade etmektedir.
#28
SORU:
Fransız Aydınlanmasının öne çıkan isimleri kimlerdir?
CEVAP:
Fransız Aydınlanmasının öne çıkan isimleri arasında Pierre Boyle, Voltaire, Montesquieu, J.J. Rousseau ve Diderot’nun yer aldığı söylenebilir.
#29
SORU:
Montesquieu'nun Kanunların Ruhu adlı eseri hangi konuyu ele almıştır?
CEVAP:
Montesquieu bu eserinde, iklim, coğrafya, nüfus, din, eğitim ve yönetim biçimleri gibi ekolojik ve toplumsal faktörlerin sosyal yaşam üzerindeki etkilerini incelemiş ve bu etkenler üzerinden toplumsal olayların ardındaki nedenleri ortaya koymaya çalışmıştır.
#30
SORU:
Aydınlanma düşünürlerini kendi dönemlerindeki diğer düşünürlerden ve diğer düşünsel yaklaşımlardan ayıran temel yönler nelerdir?
CEVAP:
Aydınlanma düşünürlerini kendi dönemlerindeki diğer düşünürlerden ve diğer düşünsel yaklaşımlardan ayıran dört temel yön bulunmaktadır.Bunlardan ilki ruhban sınıfına muhalif olmaları; ikincisi ampirik bilginin önemine duydukları inanç; üçüncüsü teknolojik ilerlemeye duydukları ilgi ve dördüncüsü de yasal ve yapısal reform istekleri, yani kıta Avrupa’sındaki mutlakiyetçi yapıların yerine İngiltere’dekine benzer, daha özgürlükçü bir yasal düzen kurma istekleridir .
#31
SORU:
Natüralizm nedir?
CEVAP:
Natüralizm, toplumsal olguların ruhsal ya da metafizik dünyadaki değil, doğal dünyadaki neden sonuç ilişkileriyle tamamen açıklanabileceği düşüncesidir.
#32
SORU:
Fransız Devrimi hangi tarihte resmî olarak sona ermiştir?
CEVAP:
1799 yılında Napoleon Bonaparte’ın diktatörlüğü ile Fransız Devriminin resmi olarak sona erdiği kabul edilmektedir.
#33
SORU:
Fransız Devrimi’nin sosyolojinin doğuşu üzerindeki en önemli etkileri nelerdir?
CEVAP:
Fransız Devrimi’nin sosyolojinin doğuşu üzerindeki en önemli etkileri, sosyolojinin ayırt edici inceleme nesnesi olan toplumsal grup kavramıyla ilgilenmeye başlamasını sağlaması ve Devrimin neden olduğu toplumsal kargaşa ortamında sosyolojinin ortaya çıkışını sağlayan temel sorunun, yani toplumsal düzenin yeniden nasıl inşa edileceği sorusunun sorulmasına neden olmasıdır.
#34
SORU:
Comte, Fransız Devriminin sonuçlarını nasıl yorumlamıştır?
CEVAP:
Comte’a göre Fransız Devrimi toplumsal bağların çözülmesine, ahlakın ve toplumsal dayanışmanın zayıflamasına neden olmuştur ve devletin temel toplumsal işlevlerini aile veya din gibi başka aracılara devretmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle Comte, Fransız Devrimi sonrasında şekillenen yeni toplumun insanları birbirine bağlayan birincil bağları çözdüğünü, dolayısıyla sorunun politik ya da ekonomik değil, toplumsal olduğunu düşünür. Ona göre Fransa’da yaşanan karışıklıklar, bireyin kiliseden, aileden, topluluktan koparılarak izole edilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu çerçevede Comte ve ilk dönem sosyologlar, ahlaki ve teorik olarak toplumsal grupların önemli olduğunu, din, aile, topluluk gibi kurumların toplumsal dayanışma ve toplumsal kontrol açısından işlevsel olduğunu, insanların içinde yaşadıkları toplumsal gruplara bağlı olduklarını ve bu gruplar tarafından şekillendirildiklerini vurgulamışlardır.
#35
SORU:
Endüstri Devrimi hangi zaman dilimini ve hangi alanları kapsamaktadır?
CEVAP:
Endüstri Devrimi, 18. yüzyılın ikinci yarısında başlayan ve 19. yüzyılın ikinci yarısına dek süren ekonomik, teknolojik ve toplumsal alanlarda yaşanan birbiriyle ilişkili geniş çaplı değişimlerin bütününe verilen addır.
#36
SORU:
Endüstri Devrimi’nin merkezinde hangi amaç yer almaktadır?
CEVAP:
Endüstri Devrimi’nin merkezinde bilimsel bilginin toplumun ihtiyaçları doğrultusunda pratik amaçlara yönelik olarak kullanılması bulunmaktadır.
#37
SORU:
Endüstri toplumunun genel özellikleri nelerdir?
CEVAP:
• Ekonomiye insan ve hayvan gücü yerine buhar, petrol veya elektrik gibi cansız enerji kaynaklarıyla çalışan makineler yön vermektedir.
• Zanaatkârların küçük ölçekle elde ürettikleri ürünlerin yerini fabrikalarda makinelerle büyük ölçekli olarak üretilen ürünler almıştır.
• Nüfusun önemli bir kısmı tarımda değil kentlerdeki endüstriyel kuruluşlarda çalışmaktadır.
• İş bölümü uzmanlaşmış, hem yeni meslekler doğmuş, hem kol emeği ile kafa emeği birbirinden ayrılmış hem de yapılan iş en küçük parçalarına ayrılmıştır. Bu şekilde çalışmak, fabrikalarda çalışan işçilerin yüksek düzeyde yabancılaşmasına neden olmuştur.
• Kadınlar fabrikalarda çalışmaya başlamış, geleneksel toplumda olduğundan daha yüksek düzeyde iş gücüne katılmışlardır.
• Emek üzerinde kapitalist işverenler giderek daha fazla kontrole sahiptir.
• Üretim araçlarına sahip olan ve olmayan toplumsal sınıflar ayrılmış ve aralarındaki çıkar çatışması işçi hareketlerine yol açmıştır.
• İş ve ev, çalışma zamanı ve boş zaman geleneksel toplumda olduğu gibi iç içe değildir, ayrılmıştır.
• Nüfusun çoğu kentlerde yaşamaktadır ve kırsal alanlarda yaşayanlar da ürün ve hizmetler açısından büyük ölçüde kentlere bağlıdır.
• Nüfusun çoğu okuryazardır.
• Laiklik ilkesiyle, rasyonel bir şekilde, bürokrasiyle ve genellikle ulus devletler tarafından yönetilir.
#38
SORU:
Sosyolojinin bir bilim olarak gelişmesi nasıl mümkün olmuştur?
CEVAP:
Sosyolojinin bir bilim olarak gelişmesi ancak pozitivizmin sosyolojiye uygulanmasıyla, yani Comte’un sosyolojik pozitivizmi geliştirmesiyle mümkün olacaktır. Comte ilk kez pozitivizmin sosyolojik bir versiyonunu sosyolojik pozitivizmi geliştirmiş, toplumun incelenmesinde bilimsel yöntemin kullanılması sayesinde sosyolojiye bilim statüsü kazandırmış böylece sosyolojiyi bir bilim olarak kurmuştur.
#39
SORU:
Her ne kadar profesyonel anlamda sosyoloji disiplininin ortaya çıkışı 19. yüzyılın ikinci yarısını bulduysa da sosyolojinin doğuşu ne zaman başlamıştır?
CEVAP:
Her ne kadar profesyonel anlamda sosyoloji disiplininin ortaya çıkışı 19. yüzyılın ikinci yarısını bulduysa da sosyolojinin doğuşu Aydınlanma düşüncesinin 19. yüzyılın başında Saint-Simon ve Comte’un çalışmaları sayesinde biçimlenen “klasik sosyoloji”ye aktarılmasıyla başlamaktadır.