KÜLTÜR TARİHİ Dersi ANADOLU ORTAÇAĞ, SELÇUKLU AYDINLIĞI soru cevapları:

Toplam 20 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Tarihin bir sonraki aşamasında, Doğu’ya ve Batı’ya doğru alabildiğine genişleyecek olan Osmanlı Devleti ile karşılaştırılırsa, önceki zaman diliminde nasıl bir Anadolu kültürü söz konusudur?


CEVAP:

Tarihin bir sonraki aşamasında, Doğu’ya ve Batı’ya doğru alabildiğine genişleyecek olan Osmanlı Devleti ile karşılaştırılırsa, önceki zaman diliminde çok parçalı ve heterodoks (kabul edilmiş din kurallarına aykırı) bir Anadolu kültürü söz konusudur.


#2

SORU:

Tarih geleneği Anadolu’daki Türk varlığını kimlerle başlatır? 


CEVAP:

Tarih geleneği Anadolu’daki Türk varlığını Selçuklularla başlatır.


#3

SORU:

Selçuklu kültürünün mimarlık ve plastik sanatlara ilişkin göstergeleri kaçıncı yüzyıllar arasında süren bir üslup devresi halinde kendini belli eder?


CEVAP:

Selçuklu kültürünün mimarlık ve plastik sanatlara ilişkin göstergeleri 11. yüzyıl ortalarından başlayıp, yaklaşık 13. yüzyıl sonuna kadar süren bir üslup devresi halinde kendini belli eder.


#4

SORU:

Haçlı Seferlerinin ve Moğolların Anadolu'daki etkileri neler olmuştur?


CEVAP:

Avrupa’nın değişik köy ve kentlerinden toparlanan eli kılıçlı Haçlılar, Papa’nın coşturucu vaazlarıyla Kudüs’ü kurtarmak için Anadolu’dan geçmeyi denediler. Birçoğu telef oldu, kırıldı, ama bu silahlı insan dalgası Selçukluların batı sınırlarını epeyce sarstı. Ticaret aksadı, şehirler tedirgin oldular. İkinci baskı doğudan geldi. Önceleri dost mu düşman mı oldukları anlaşılamayan Moğol askerlerinin Anadolu şehirlerine girişleri bir dizi yıkım ve katliamla başladı, sonunda ağır vergilere bağlanan Selçuklu egemenliği söndü.


#5

SORU:

Türkiye’deki Selçuklu sanatı, nasıl bir ortak eğilim gösterir? 


CEVAP:

Türkiye’deki Selçuklu sanatı, çok farklı kültür çevrelerinin süzgecinden geçmiş olmakla birlikte, İslâm sanatının İran-Horasan bağlantılı unsurlarıyla daha fazla ortak bir eğilim gösterir. 11.-14. yüzyıl devresi için bu genelleme, hem mimarinin hacim yaratma işlevinde hem de süsleme sanatlarında karşılığını bulur.


#6

SORU:

Ortaçağ Anadolu Türk sanatının yarattığı yapı tipleri, genel bir İslâmi örtü altında hangi işlevlerle işlevlerle karşımıza çıkar?


CEVAP:

Ortaçağ Anadolu Türk sanatının yarattığı yapı tipleri, genel bir İslâmi örtü altında yeni işlevlerle karşımıza çıkar. Öyle ki, mabedler ve mezar anıtları, hem Asya hem de Kuzey Afrika uygulamalarından ayrıldığı gibi, kervansaray ve medrese mimarisi de adeta Anadolu’ya özgü biçimlerle farklı bir gelişme yolu tutmuşlardır. Bu yapılar sadece belirli bir işleve cevap vermekle kalmaz, şaşırtıcı plastik etkilerle düşünce dünyasının zengin içeriğini de dışa vururlar.


#7

SORU:

Selçuklu Anadolu’sunda toplumsal hayatın özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Merkezi devlette görevli memurlar ve orduda maaşlı askerler vardır. Merkezi devlet işleri Vezirin başkanlık ettiği Divan-ı Âli (Büyük Divan) adı verilen bir kurulda görüşülür ve karara bağlanırdı. Ordu, beylerinin komutasında savaşa katılır ve Türkmenlere dayanıyordu. Selçuklu veziri Nizamimülk’ün yazdığı Siyasetname adlı eserde, hükümdarların sahip olması gerektiği nitelikler, saltanatın koşulları ve kuralları anlatılır. Halk ise göçebe bir hayat sürdürür ve hayvancılıkla geçim sağlar. Yerleşik nüfus ise çiftçilik, zanaatçılık ve ticaretle uğraşır. Kentlerde tüccar, esnaf, işkollarına göre loncalar biçiminde örgütlenme söz konusudur. İmarethanelerde yoksul halka, öğrencilere ve yolculara parasız yemek verilir; eğitim medreselerde yapılırdı. Darülhadis, (hadis öğretilen medrese), darülkura,(Kur’an okuma yöntemlerinin öğretildiği medrese), darüşşifa (sağlık ve tedavi hizmeti verilen yer) veya Bimarhane (ruh ve sinir hastalıklarının tedavi edildiği yer) önemli eğitim ve kamu hizmeti üslenmiş kurumlardır.


#8

SORU:

Selçuklu camilerinin genel özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Selçuklu camileri, şehirlerin odak yapıları olarak, yönetim binaları hatta saraylardan daha önemli konumdadırlar. Ulu Cami (Cami-i Kebir) her şehrin başlıca toplanma yeri olduğundan toplumsal ve siyasal merkez niteliğindedir. Uzun zaman içinde işlevi değişmediği halde, sürekli genişletme endişesi, yapı bünyesine çeşitli müdahalelerin yapılmasını gerekli kılmıştır. Kervansaray ve medreselerin çoğu özgün durumlarını korudukları halde cami ve mescidler için aynı şeyler söylenemez.İslâm devletlerinde her türlü toplantı camide yapıldığı gibi, Sultan ya da Emir adına hutbe okunması, Selçuklu camilerini de önemli siyasal merkezler haline getiriyordu. Bu nedenle de cami mimarisi, bir ekonomik güç belirtisi olduğu kadar yöneticinin prestij göstergesi de olmuştur.
 


#9

SORU:

Medreselerde yapılan eğitim hangi alanları kapsıyordu?


CEVAP:

Bilginin aktarılması, nitelikli insan kaynaklarının yaratılması Ortaçağ İslâm devletinin amaçladığı toplumsal yapı için kaçınılmazdı. Bilgi miktarının artması ve çeşitlenmesi, cami içinde hoca etrafında halka olarak ders dinleyen öğrencilerle sürdürülemezdi. Hadis, kelâm, fıkıh gibi din bilimlerinin öğretilmesi kadar, matematik, tıp, astronomi gibi fen bilimlerinin öğretileceği okullara ihtiyaç duyulduğundan, bu alanlarda eğitim veren medreselerin; darülhadis, (Dâr, mekân, yurt anlamına gelmektedir; hadis öğretilen medrese), darülkura,(Kur’an okuma yöntemlerinin öğretidiği medrese) darüşşifa (sağlık ve tedavi hizmeti verilen yer) veya Bimarhane (ruh ve sinir hastalıklarının tedavi edildiği yer) gibi, işlev gösteren özel adlarla anılmaları, eğitimin farklı alanlarda uygulandığını anlatıyor.


#10

SORU:

Vakfiyelerin içeriği ve özelliği nelerdir?


CEVAP:

Eğitimin amaçları doğrultusunda belirlenen okulların şehir merkezlerinde kalıcı kurumlara dönüştürülmesi, genel olarak medrese dediğimiz yapılarla mümkün kılınmıştır. Kuruluş amacı, eğitim konusu, görevlilere ödenecek para ve öğrenci sayısının yer aldığı kuruluş metni bir vakfiye halinde düzenlenir. Bütün bu ayrıntıları maddeler halinde belirleyen bir vakfiye metnini şahitler de imzalamaktadır. Medresenin, yöneticiler ve varlıklı kişiler tarafından kurulduğunu bu belgelerden anlıyoruz. Bazı medreselerin (Hatuniye, Gevher Nesibe) kadın yöneticiler tarafından kurulduğu da anlaşılmaktadır.


#11

SORU:

Selçuklu ticaret şebekesinin en önemli göstergeleri olan kervansarayların ortaya çıkışı hangi ortamda vücut bulmuştur?


CEVAP:

İnsanıyla, toplumsal kesimleri ve kurumlarıyla Anadolu’nun yeni fiziki çevresini belirleyen Selçuklu şehirlerinin gelişiminde canlı bir ticaretin rolü büyük olmuştur. Konya şehri payitaht olmak üzere, esnek sınırların batıya doğru genişlemesinde, sultanlar, emirler, vezirler ve tüm yöneticiler, kervan yollarına dayalı bir ticari akışa fırsat tanıyan tutumlar gösterdiler. Şehirleri birbirine bağlayan yol şebekesi, Roma’dan kalma izleri takip etmekle birlikte, güneyde Alanya, kuzeyde Sinop gibi liman şehirlerinin canlanması, ana ulaşım yollarına bağlanan yan yolların da açılmasına neden olmuş, Halep’i Malatya’ya, Erzurum’u Tebriz’e, Konya’yı Isparta ve İzmir’e ulaştıran gelişmiş bir ulaşım ağı kurulmuştur. Selçuklu ticaret şebekesinin en önemli göstergeleri olan kervansarayların ortaya çıkışı bu ortamda vücut bulmuştu.


#12

SORU:

Kervansaray neye denir? Hangi amaçlarla yapılmışlardır?


CEVAP:

Yollar üzerinde kervanların dinlenmesi ve gecelemesi için inşa edilmiş büyük hanlara “kervansaray” adı verilir. Bu yapılar, yolcuları ve ticari eşyayı korumak üzere müstahkem yapılmış binalardır. İç kısımda, yolcuların gecelemesi için ocaklı koğuşlar, eşya konmak üzere depo hacimleri, nalbant, berber, hamam gibi hizmet ve bakım üniteleri yer alır. Çoğunda bir mescid de bulunmaktadır.


#13

SORU:

Kümbetler biçim ve anlam olarak kaynaklarını nereden almıştır?


CEVAP:

Kümbetlerin biçim ve anlam olarak, Asya göçebe geleneklerinden kaynaklanmış olabileceği konusu uzun süredir gündemdedir. Hun ve Göktürk mezarları, ölen kişiye saygı ve onun hatırasını yaşatma düşüncesine dayandığı için yerden yükseltilmiş tepeler halinde yapılıyordu. Asya arkeolojisinde kurgan adı verilen bu yığma tepelerin toprak altı kesiminde bir de ölü odası bulunuyordu ki, ölen kişinin bedeni mumyalandıktan sonra giyimli olarak, takı ve silahlarıyla donatıldıktan sonra diğer bir kısım eşya ile birlikte bu odaya yerleştiriliyordu. İkinci hayat veya ikinci dünya fikri, ölü vücudunun fiziki bakımdan korunmasını da gerektirdiğinden, mumyalama (tahnid) geleneği böyle bir zorunluluk dolayısıyla ortaya çıkıyordu. O halde, kurgan ve kümbet anlam boyutu bakımından birbirine yakın uygulamalardı. Çünkü, Selçuklu kümbetlerinin hemen hepsinde “mumyalık” adı verilen bir toprak altı katı mevcuttu.


#14

SORU:

Kümbet mimarisinde dikkati çeken anlamlı bir özellik nedir?


CEVAP:

Kümbet mimarisinde dikkati çeken anlamlı bir özellik toprak düzeyinin altındaki mezar odasıdır. Selçuklu kümbetlerinin birçoğunda gövdenin altına rastlayan kesimde bir mekân bulunmakta, mumyalık, cenazelik ya da kripta adı verilen bu odanın tavanı, üstteki mekânın döşemesi olmaktadır. Üst kat, toprak seviyesinde tek hacimli bir ziyaret yeridir. Taçkapı düzenindeki bir girişle bu hacimdeki sembolik lahit veya sandukaya ulaşılır. Bu hacimde çoğu kez bir mihrabın varlığı, kümbetin bir mescit işlevi taşıdığını da göstermektedir. Bu mekândan veya dışarıdaki bir girişten merdivenle inilen toprak düzeyinin altındaki odada yer alan mumyalanmış ceset, genellikle toprağa gömülü olmayıp, bir set üzerindeki ahşap sandukada yatmaktadır. Böylece toprakla ilişkisi kesilen ceset uzun süre bozulmadan kalabilmektedir.


#15

SORU:

Selçuklu ikonografisinin anlatım tarzını nelerle birlikte ele almak gerekir?


CEVAP:

Selçuklu ikonografisinin anlatım tarzı, ne İran ne de Osmanlı kültür çevresindekiler kadar yerleşik ve tekdüze olmadığından, motif, figür ve her türden şekil kategorilerinin daha hareketli bir alt yapıdan geldiğini söyleyebiliriz. Daha açık bir deyişle, bu süreci, Selçuklu toplumunun İslâm öncesine giden Asyalı göçebe etnik hafızası, İslâmiyet’le kazandığı ruh ve düşünce dünyası, başta İran olmak üzere ve zamanla diğer kültür çevreleriyle olan siyasal bağlantılarını birlikte ele almak gerekiyor.


#16

SORU:

Süsleme sanatına Asya etkisi nasıl omuştur?


CEVAP:

Asya hayvan üslubunun İslâm’la tanışması; geyiklerin, ejderlerin ve yırtıcı kuşların, yeni inanç sistemi içinde yerini almaları, bunların yeni bir hayat tarzı içinde, yeniden yorumlanmasını gerektirmiştir. Bu süreci, Selçukluların dünyasında yaşayan figürlerde izleyebiliyoruz. 10. yüzyıldan itibaren, yeni inanç sisteminin etkisiyle figüre karşı bir tavır alındığından, Anadolu’ya getirilen figürler, giderek enerjisini kaybetmiş, tedirgin bir tasvir sanatıdır. Hayvan üslubunun maden sanatındaki eski canlılığı daha seyrek görülür hale gelir,


#17

SORU:

Selçuklu sanatındaki şekillerin kaynakları nelerdir?


CEVAP:

Selçuklu sanatındaki şekillerden bir kısmının Ege-Akdeniz çevrelerinden, hatta Bizans döşeme mozaiklerinden, diğer kısmının ise Asya’nın daha eski kültür çevrelerinden geldiği anlaşılmaktadır. Haç, gamalı haç (svastika), altı köşeli yıldız, vb. şekillerde, kolektif arzuları, dini ve mistik köken anlamlarını düşünmek mümkündür. Ancak, bu şekillerden birkaç tanesini bünyesine alarak genişleyen sistemi, sembolik motiflerin ötesinde, sadece İslâm düşüncesinin göstergesi olarak anlamak daha doğru olacaktır. Çünkü, büyük bir sisteme katılan bir tekil form, artık tek başına değil; kendisinin veya benzerlerinin tekrarıyla sonsuzluğa açılan bir genişliğin parçasıdır.


#18

SORU:

Dönemin belirleyici felsefesi nedir?


CEVAP:

Dönemin belirleyici felsefesi tasavvuf felsefesidir. Bu konuda elbette hemen Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli isimleri önem kazanmaktadır.


#19

SORU:

Edebiyat geleneği açısından Selçuklu döneminin bir başka çarpıcı yanı nedir?


CEVAP:

Edebiyat geleneği açısından Selçuklu döneminin bir başka çarpıcı yanı “Battalname” gibi Bizanslılara karşı savaşan gazilerle ilgili destansı eserlerin yer aldığı Sözlü Halk Edebiyatında önemli eserlerin verilmesidir. Battalname, Battal Gazi ve başka gazilerin tarihsel kişilikleri çerçevesinde oluşmuş halk hikâyelerinin masalsı düşsel tarzda anlatılmasıyla oluşmuş, daha sonra düz yazı ya da şiir olarak kitaplaşmış eserlerin toplu adıdır. Bu tür eserler daha sonra özelliklerine ve kahramanlarına göre Saltukname, Danişmentname isimleriyle anılacaktır.


#20

SORU:

Bitkisel temalar içinde özel bir yer tutan form nedir?


CEVAP:

Bitkisel temalar içinde özel bir yer tutan rumî, adı dolayısıyla, Anadolu çıkışlı (Roma/Rum) bir örnek olarak düşünülse bile, Karahanlı, Gazneli, Abbasi ve Endülüs örnekleriyle geniş bir coğrafi alana yayılmıştır. Rumî adı verilen form, tombulca bir virgüle benzer, yay biçiminde kıvrılmış bir damla formuna da benzetebiliriz. Bu form, bir şeridin ortasında yer aldığında veya ucuna eklendiğinde bitkisel bir form, bir yaprak izlenimi vermektedir. Bazen iki parça halinde çatallanır veya gövde yüzeyi damarlar halinde dilimlenir, düğme şeklinde küçük ekler aldığı gibi, boyu uzar, kısalır, garip biçimlere girer. Bazı rumî formlarının hayvan figürlerine (kanat veya kuyruk sonuna) eklenebildiği görülür. Bunun da ötesinde, bazı uygulamalarda rumî motifinin kendisi de hayvansı kıvrımlar taşıdığından, bir kısım rumîlerin zoomorfik kökene bağlanabileceği de düşünülebilir.