MALİYE POLİTİKASI Dersi MALİYE POLİTİKASI: KAVRAMLAR, ETKİNLİĞİ VE SINIRLARI soru cevapları:

Toplam 95 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Keynes’in ekonomiyle ilgili ünlü eseri nedir?


CEVAP:

Keynes’in 1936 tarihli ünlü İstihdam, Para ve
Faizin Genel Teorisi (General Theory of Employment,
Money and Interest) adlı eserinde oluşturulmuş görüşler
üzerinde yükselen yeni bir ekonomi teori ve özellikle de
politika alanı açılmış oldu.


#2

SORU:

Dar anlamda maliye politikası neyi ifade eder?


CEVAP:

Dar anlamda maliye politikası, devletin bütçe
kanalından yaptığı harcama artışının milli gelir ve
istihdam üzerindeki yükseltici etkisidir.


#3

SORU:

Geniş anlamda maliye politikası neyi ifade eder?


CEVAP:

Geniş anlamda maliye politikası, devletin tüm
vergi ve harcama araçları ve kamu teşebbüsleri ile giriştiği
ekonomik faaliyetlerdir.


#4

SORU:

Birinci dönem maliye politikasının eksiği nedir?


CEVAP:

Klasikler ve neo-klasikler döneminde tanımlanan
mikro ve makro amaçlar, ekonomik denge koşulları veri
altyapı üretim ilişkileri bağlamında oldukça uygun şekilde
sağlandığından, sistem mekanizmalarına bırakılmış idi.
Böylece, henüz belirgin olarak makroekonomi anlayışının
oluşmadığı birinci dönem maliye politikası, tanımlayıcı ve
pasif yaklaşım olarak görülebilir.


#5

SORU:

Keynes’in teorik görüşleri maliye politikasını nasıl
etkilemiştir?


CEVAP:

1929 Büyük Buhran’ını izleyen dönemde,
Keynes’in teorik görüşleri üzerinde yükselen ve
makroekonomi alanının belirgin şekilde oluşum ve
gelişimine yol açan maliye politikası, hem ekonomik
işleyişlerin algılanma hem de iradi müdahale biçimleri
açılarından makroekonomi ve maliye politikasının ikinci
aşaması olarak görülebilir.


#6

SORU:

Klasik dönem ekonomi anlayışı neleri içerir?


CEVAP:

Klasik dönem ekonomi anlayışında tüm kural ve
koşullarıyla piyasa varsayımı esastır. Bu varsayımda tüm
piyasalarda tam rekabete yakın işleyiş koşullarının var lığı
ileri sürülmüştür. Bu iddialar zamanın koşullarına da
uygundu. Klasik dönemde faktör ve ürün fiyatlarında tam
esneklik ve sektörler arası geçişlilik söz konusu idi.
İhtisaslaşmanın henüz oluşmadığı ve emek piyasalarında
örgütlülüğün ortaya çıkmadığı klasik dönemde fiyatlar
yolu ile hem ürün hem de faktör piyasalarında denge
sağlanabilirdi.Günümüzde görülen fiyat katılıkları ve sektörler arası
geçişsizliklerin söz konusu olmadığı klasik dünyada,
hiçbir devlet müdahalesine gerek kalmadan piyasaların iç
ve dış ekonomik dengeyi sağlamada başarı olacağı
savunulmuş, sistem de bu yönde çalışmıştır. 


#7

SORU:

Klasiklere göre paranın işlevi nedir?


CEVAP:

Klasik dönem ekonomisi nispi fiyatlar
mekanizmasına dayandırılmıştır. Klasiklere göre paranın iki işlevi vardır:
• Birinci işlevi ürün ve faktör piyasalarında
değişim aracı olması,
• İkinci işlevi ise servet biriktirme aracı olmasıdır.
Bu sistemde para dışsal bir unsur olarak görülmüş ve
ekonomide kaynak ve gelir dağılımı üzerinde etkili
olmadığı savunulmuştur. Paranın ekonomik ilişkilerde reel
değişkenleri etkileyememesi sistemin işleyişinin parasal
değerlere bağlı olmayıp reel değerlere (ürünlerin
aralarındaki değişim oranına) bağlı olmasının bir
sonucudur. 


#8

SORU:

Klasik dönem ekonomisi işleyişi ve algılanışı kısaca
nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Klasik dönem ekonomisi işleyişi ve algılanışı
çerçevesinde; para tabanının genişletilmesi sonucunda
parasal değerlerin yükseleceği, ancak reel değişim
oranlarının, yani nispi fiyatların sabit kalacağı, bireylerin
satın alma gücünde bir değişiklik olmayacağı ve toplumun
tüketim kalıplarının da değişmeyeceği ileri sürülmüştür.
Bu durumda mutlak fiyat düzeyinin yükselmesine rağmen
nispi fiyatlar ve reel gelirler sabit kalacağından ekonomide
kaynak ve gelir dağılımında bir değişim söz konusu
olmayacaktır.


#9

SORU:

Değerlerin parasal değişime uğrarken reel ilişkilerde
değişim yaşanmaması hangi varsayıma dayandırılmıştır?


CEVAP:

Ekonomideki parasal değişmeler ürün ve faktör
fiyatlarında parasal değişime yol açabildiği halde, mallar
arasındaki değişim oranlarını, yani nispi fiyatları
bozmamaktadır. Değerlerin parasal değişime uğrarken reel
ilişkilerde değişim yaşanmaması, tüm ürün ve faktör
fiyatlarının aynı yön ve şiddette değişime uğradığı
anlamında homojenite varsayımına dayandırılmıştır.


#10

SORU:

İkili yapı (dikotomik yapı) nedir?


CEVAP:

Para tabanının genişletilmesi genel fiyat artışına,
yani enflasyona neden olurken, faktörler ve ürünler
arasındaki değişim oranı değişmediğinden nispi fiyat
değişiklikleri yaratmamakta ve ekonomik dengeler
üzerinde etkili olmamaktadır. Klasik dönemin bu görüşü,
parasal sektör ve reel sektör ayırımı şeklinde ikili yapı
(dikotomik yapı) olarak bilinir.


#11

SORU:

Tam istihdam düzeyine ulaşma sürecinde hangi
müdahalenin yapılmaması savunulmuştur?


CEVAP:

Klasik dönemde üretim sürecinde henüz yüksek
düzeyde ihtisaslaşmaya ulaşılmamış olmasının doğal
sonucu olarak üretim faktörlerinin fiyat esnekliği ve farklı
alanlara geçişliliği oldukça yüksek idi.
Esneklik ve geçişkenlik varsayımlarına dayalı olarak
işsizlik konusu da klasik dönemde ciddi sorun olarak
görülmüyordu. İşsizliğin yükseldiği alanlarda ücretlerin
düşeceği ve buna bağlı olarak emek talebinin yükselerek
tam istihdam düzeyine ulaşılacağı düşünülmüştür. Sürecin
muntazam işleyebilmesi için dışsal müdahalelerin, yani
devlet müdahalesinin yapılmaması savunulmuştur.


#12

SORU:

Say Yasası kısaca nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Klasik ve neo-klasikler, aynî ekonomi
döneminden devraldıkları ve John Baptise Say tarafından
kavramsallaştırılan ve Say Yasası olarak bilinen “Her arz
kendi talebini yaratır.” görüşüne dayalı olarak ekonomide
arz ve talep dengesizliğinin oluşmayacağı görüşüne bağlı
kalmışlardır. Say Yasası olarak anılan yasanın işleyişi,
piyasaya ürün arz eden ekonomik birimlerin aynı zamanda
talep unsuru olarak devreye girdiği tezine dayanmaktadır.
Say kuralı uyarınca ekonomide arz ve talep arasındaki
dengenin sağlanabilmesi de ekonomiye dışarıdan herhangi
bir müdahalenin yapılmaması koşuluna
dayandırılmaktadır. Devletin arz miktarına ya da talep
miktarına müdahale ederek araya girmesi koşulunda arz
talep dengesinin sağlanamamış olacağı savunulmuştur.


#13

SORU:

Klasik görüşe göre ekonomilerin büyüyebilmesinin
koşulu nedir?


CEVAP:

Klasik görüşe göre ekonomilerin
büyüyebilmesinin koşulu tasarruftur. Tasarruf yatırımı
beslediği sürece hem üretim esnasındaki yıpranma ve
aşınma maliyetlerini karşılar, hem de ekonominin
gelişmesi için gerekli yatırımlara kaynak oluşturur. Klasik
görüşün denge algılaması burada da karşımıza çıkar. Şöyle
ki, ekonomik dengenin sağlanması açısından yatırımın
tasarrufa eşit olması gerekmektedir. Klasiklere göre,
yatırım ile tasarruf arasındaki denkliği faiz oranı sağlar.
Yatırım ile tasarruf arasında eşitliği sağlayan fiyat olarak
faiz oranı, zamanlar arası kaynak dağılımında optimum
koşulu sağlayan bir tür fiyat olarak çalışır.


#14

SORU:

Klasik dönemde iç istikrar alanında karşılaşılan en
büyük güçlük nedir? Bu durum nasıl çözülmeye
çalışılmıştır?


CEVAP:

Klasik dönemde iç istikrar alanında karşılaşılan
en büyük güçlük “zorunlu kötülük” olarak algılanan
devletin devreye alınmasında ortaya çıkmıştır. Devletin,
ekonomiye düzenleyici müdahalesine gerek kalmadığının
ileri sürülmesi yanında, zaruri kamu hizmetlerinin
görülebilmesi amacıyla zorunlu olarak kaynak kullanan ve
hizmetlerin maliyetini karşılayabilmek için de
ekonomiden kaynak çeken bir birim olarak sisteme dahil
edilmesi kaçınılmaz görülmüştür.
Kamusal müdahalelerin nispi fiyatları bozmasının sistemin
optimal koşullarda işlemesini engelleyeceği endişesi
sonucunda, kamu faaliyetleri için;
• Biri kamu harcamaları,
• Diğeri de kamu gelirleri alanında olmak üzere,
iki önemli kısıtlayıcı koşul getirilmiştir.
Kamu harcamaları alanındaki koşul, kamu faaliyetlerinin
ve bu faaliyetlerin parasal ifadesi olan bütçenin küçük
olmasıdır. Bütçe hacmi küçük tutularak zorunlu kamusal
hizmetlerin görülmesine rağmen ekonomiye dış
müdahalenin asgari boyutta tutulabileceği düşünülmüştür.
Kamu gelirleri alanında ise vergilerin piyasadaki nispi
fiyatları bozmayacak şekilde tasarlanması önerilmiştir.


#15

SORU:

Nötr vergi nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Klasiklerin önerdiği şekli ile ekonomide nispi
fiyatları bozmayacak, dolayısıyla ekonomik birimlerin
kararlarını etkilemeyecek vergilere tarafsız vergiler
anlamında nötr vergiler adı verilir. Nötr vergiler yükümlü
üzerinde gelir etkisi oluşturan, fakat ikame etkisinin sıfır
olduğu vergiler olarak tanımlanabilir. Nötr vergiye en
tipik örnek baş vergisidir. Bireylerin ekonomik faaliyetleri
ve gelirlerinden bağımsız olarak saptanan ve tahsil edilen
baş vergisinin, bireylerin ekonomik kararları üzerinde
etkili olmayacağı ileri sürülmüştür. Baş vergisinin bile
mutlak anlamda nötr olduğu ileri sürülemez. Gelir düzeyi
ortalamasının nispi olarak yüksek olduğu toplumlarda çok
küçük miktarlarda uygulanan baş vergisinin bireysel
ekonomik kararlarda bir etki yapmayacağı savunulabilir.
Ancak belirli düzeydeki baş vergisinin düşük gelirli
bireylerde oluşturacağı güçlü gelir etkisi bireyin boş
durma ve çalışma arasındaki tercihini etkileyerek,
ekonomik kararlarda davranış değişikliği yaratabilir.


#16

SORU:

Klasiklerin kamu borçlarına karşı çıkışının nedenleri
nelerdir?


CEVAP:

Kamu gelir sistemi içinde borçlanma konusu da
klasiklerce ilke olarak reddedilmiştir.
• Kamu borçlanma sistemine klasiklerce karşı
çıkılması da yine piyasada nispi fiyatların
bozulmaması ve ekonomik dengenin sarsılmaması
endişesinden kaynaklanmıştır. Şöyle ki, borçlanma
bütçe açığını gösterdiği derecede ekonomide
dengesizlik unsuru olarak görülmüştür. Henüz
denk bütçe çarpanı kavramının netleşmediği
dönemde, açık bütçe ya da fazla veren bütçe
uygulamalarının aksine denk bütçe uygulamasının,
talep kalıplarını farklılaştırmakla beraber, toplam
talebi sabit tuttuğu, böylece ekonomide
dengesizliğe yol açmayacağı düşünülmüştür.
• Klasiklerin kamu borçlarına karşı çıkışının ikinci
nedeni de borçlanmanın nesiller arasında kaynak
dağılımını bozacağı düşüncesidir. Bu düşünceye
göre, borçlanma ile gelecek nesillerin
birikimlerinin bir bölümü şimdiki neslin
tüketimine katkı olarak kullanılacağından, gelecek
nesillerin üretim ve tüketim kapasitesi
zayıflatılmış olur. Durum böyle olunca borçlanma
savaş ya da diğer benzeri zor toplumsal koşullarda
acil finansman aracı olarak kullanılabilir ya da
yatırımın finansmanında devreye alınabilir.


#17

SORU:

Borçlanma ile yatırım yapılması nasıl yorumlanabilir?


CEVAP:

Borçlanma ile yatırım yapıldığında, ileriki
dönemde borçların itfası gündeme geldiğinde, yatırımın
üretim kapasitesi de devreye girmiş ve borç itfa maliyetini
karşılamış olur. Bu iki koşulun bulunmadığı durumda ve
klasiklerce tüketim olarak görülen bütçe açığının
finansmanında devreye sokulan borçlanmaya, gelecek
nesillerin üretim kapasitesini sınırlayacağı, dolayısıyla
nesiller arası kaynak dağılımını bozacağı endişesi ile
kuşkulu bakılmıştır.


#18

SORU:

Klasik görüşe göre, dış denge hangi süreçlerle
sağlanacaktır?


CEVAP:

Klasik görüşe göre, dış denge, yani cari denge
hakkındaki görüşler de iç denge konularında olduğu gibi,
otomatik süreçlerle sağlanacağı şeklindedir. Dış dengede
otomatik düzenleyici faktör, o dönemlerde paranın, altın
ya da gümüş veya bunların karışımından oluşan değerli
madenlere bağlanmış olmasıdır. Söz konusu değerli
madenlerin arzı sınırlı olduğundan ekonomilerde para arzı
da sınırlandırılmış olmaktadır.


#19

SORU:

Klasik ekonomistlerin, ekonomi dışı müdahaleler
hakkındaki görüşleri nasıldır?


CEVAP:

Klasik ekonomistler bu dönem ekonomik alt
yapının özelliği ve işleyişinin hem iç ekonomide hem de
dış ilişkilerde optimum dengeyi sağlayacağı, bu nedenle
ekonomi dışı müdahalelerin gereksiz olduğu, böylesi
müdahalelerin sistemin işleyiş dinamiklerini bozarak,
dengeden uzaklaşılmasına neden olacağını
savunmuşlardır. Klasikler parayı sistemin üzerinde bir
peçe olarak algılamış ve para tabanı değişikliklerinin milli
gelir, istihdam ve gelir dağılımı gibi reel dengeler üzerinde
etkili olmadığı görüşünü savunmuşlardır.


#20

SORU:

Klasik yaklaşım hangi bakımdan önemlidir?


CEVAP:

Klasik yaklaşım iki bakımdan önemlidir.
• İlk olarak klasik yaklaşım, kapitalist sistemi en
saf hali ve ekonomik aktörlerin karşılıklı rol ve
işleyişleri ile ele alması yönünden önemlidir.
Sermayenin henüz büyük güce kavuşmadığı,
ekonomik birimler arasında aşırı asimetrik güç
ilişkisinin yaşanmadığı dönemde ekonomik
işleyiş oldukça dengeli idi.
• Klasiklerin görüşlerinin bir başka açıdan önemi
de son dönem görüşlere ilham kaynağı olması,
hatta bazı durumlarda olduğu gibi günümüz
politikalarının şekillendirilmesinde model işlevi
görmeleridir. Yeni sağ görüşler ya da neo-liberal
görüşlerin teorik temelleri klasik görüşlere
dayanır.


#21

SORU:

Serbest piyasa kuralı neyi ifade eder?


CEVAP:

Klasik ve neo-klasik ekonomistlerin ağızlarından
düşürmediği piyasa işleyişinin otomatik olarak ekonomik
dengeyi sağlayacağı, oluşabilecek herhangi bir
dengesizliğin dahi piyasa süreçlerince ortadan
kaldırılacağı görüşü 1929 Büyük Buhran’ı ve oluşturduğu
sonuçlarla geçerliliğini yitirdi. Serbest piyasa kuralı olarak
bilinen “laisses faire, laisses passe” (bırakınız yapsınlar,
bırakınız geçsinler) görüşü böylece yaşanan gerçeklerle
yıkılmış oluyordu.


#22

SORU:

Keynes’in kapitalist sistemin kurtarıcısı olarak ortaya
çıkması hangi görüş ve uygulamaları ile açıklanabilir?


CEVAP:

Keynes’in kapitalist sistemin kurtarıcısı olarak
ortaya çıkması, bir yandan, teorik yaklaşımı bağlamında
ekonominin işleyiş kurallarının açıklanmasında ortaya
attığı yeni ve klasiklerden çok farklı görüşlerle; diğer
yandan da bu teorik yaklaşımı destekler nitelikteki pratik
yaklaşımı ile devlete ekonomide aktif görev vermesi ile
açıklanabilir.


#23

SORU:

Keynes, 1936 yılında yayınlamış olduğu “İstihdam,
Para ve Faizin Genel Teorisi” adlı ünlü eserinde ana fikir
olarak nelere ağırlık vermiştir?


CEVAP:

1929 Büyük Buhran’ından etkilenerek,
ekonominin işleyişi üzerine yeni görüş getirmiş olan
Keynes, 1936 yılında yayınlamış olduğu “İstihdam, Para
ve Faizin Genel Teorisi” adlı ünlü eserinde ana fikir olarak
şunlara ağırlık vermiştir:
• İlk olarak, Keynes’in üzerinde durduğu ilk sorun
işsizliktir. İşsizliğin çözümü ise klasik görüş
sahiplerinin savunduğu gibi rekabetçi serbest
piyasa güçlerinde değil, toplam talebi
yükseltmede rol oynayabilen kamu
müdahalesindedir.
• İkinci olarak, Keynes eserinde bir yanda istihdam
diğer yanda da para ve faiz konularını ele alarak,
yine klasik görüş sahiplerinin ekonomide
dikotomi görüşünün aksine, parasal ve reel
sektörler arasındaki etkileşimi vurgulamıştır.
Böylece para sadece peçe işlevini gören dışsal ve
yansız bir veri olmayıp ekonomik işleyişle
organik bağ içinde bir meta konumuna
getirilmiştir.


#24

SORU:

Keynes, ekonominin işleyişini makroekonomi
temelinden nasıl açıklamıştır?


CEVAP:

1929 Büyük Buhran dönemine gelene dek
ağırlıklı olarak mikroekonomi alanı içinde kalan
ekonomistler, fiyat mekanizması göstergelerini öne
çıkarmışlar, makroekonomi alanına geçememiş olup, milli
gelir düzeyi üzerinde etkili olduğu düşünülen tasarruf ve
yatırım fonksiyonlarını dahi bir fiyat sürecine, faiz oranına
bağlamışlardı. Bu konuda Keynes’in önemli teorik katkısı,
makroekonomiyi mikroekonomi temellerinden anlatmak
değil, tam tersine, ekonominin işleyişini makroekonomi
temelinden açıklamak olmuştur. Ona göre, tasarruf yolu
ile milli gelirin büyütülmesi doğru bir görüş olmayıp,
yatırımların yükseltilmesi ile milli gelirin yükseltilip,
böylece elde edilen yüksek gelirden yüksek tasarruf
potansiyeli sağlamak sistemin işleyiş dinamikleri
açısından daha doğru bir yaklaşımdır. Böylece, ekonomi
alanında dikkatler makroekonomi alanına kaydırılıyor ve
makro büyüklüklerin makro değişkenlerle yönlendirilmesi
gündeme gelmiş oluyordu. Bu bağlamda, yatırımların
belirlenmesinde klasik dönemde kabul edildiği üzere
sadece faiz oranı değil, faiz oranı yanında yatırımların
marjinal etkinliğinin de dikkate alınması gerektiği ileri
sürülmüştür


#25

SORU:

Keynes, toplam talebin toplam arza eşit olduğu denge
koşulunda ekonomide neyi işaret etmiştir?


CEVAP:

Keynes’in makroekonomi alanında diğer önemli
bir katkısı da toplam talebin toplam arza eşit olduğu denge koşulunda ekonomide tam istihdam düzeyinin
sağlanamıyor olmasını işaret etmesidir. Keynes’e göre,
mikroekonomi düzeyinde dengenin sağlandığı ve yatırım
tasarruf eşitliğinin oluşturulduğu denge durumunda tam
istihdam sağlanamıyor olabilir. Tam istihdamın
sağlanamamasının genel nedeni, klasiklerin aksine, fiyat
ve ücret sertliğine bağlı olarak işsizlik koşulunda
ücretlerin geriletilmesinin mümkün olmaması (kaldı ki
ücretlerin geriletilmesi de arzu edilmemektedir), çünkü
ücret baskılamasının talep kısılması yoluyla, milli geliri
daha da gerileteceği düşüncesidir. Bu durumda, işsizlik
durumunda ücret ayarlamaları ile istihdamı yükseltmek
mümkün olmamaktadır. Eksik istihdam koşulunda da
klasiklerin iddia ettiği gibi rekabetçi piyasanın dengeyi
sağlaması söz konusu olmayacağından Keynesyen
sistemde toplam talebin yükseltilmesi işlevi devlete verilir.
Keynes’e göre, devletin ekonomiye müdahalesi sistemin
işleyişini bozmayıp tersine, tam istihdamı sağlayıcı işlev
görür. 


#26

SORU:

Efektif talep nedir?


CEVAP:

Tam istihdamın sağlanmasına yönelik olarak
kamu talebi ile destekli toplam talebe, efektif talep adı
verilir. Tam istihdamı sağlayan efektif talep, özel kesimin
tüketim ve yatırım harcamaları toplamı ile kamu kesiminin
tüketim ve yatırım talebi toplamından oluşur.


#27

SORU:

Paranın spekülatif işlevi nedir?


CEVAP:

Keynesyen teorinin çok önemli diğer bir
yaklaşımı da para hakkındaki görüşleridir. O döneme
gelene dek paranın;
• İşlem aracı ve
• Servet saklama aracı olarak iki işlevi var iken,
• Paraya üçüncü işlev olarak spekülatif işlev
verilmiştir.

Paranın spekülatif işlevi, paranın da diğer metalar gibi
kendi değişim değeri olan bir meta olarak algılanmasını ve
işleme sokulmasını açıklar.


#28

SORU:

Keynesyen teorinin para hakkındaki görüş ve
yaklaşımı nedir?


CEVAP:

Spekülatif para talebinin para arzı ile kesiştiği
noktada piyasa faiz oranının belirlendiği şeklindeki
Keynesyen görüş, tasarruf ve yatırım fonksiyonlarının faiz
oranını belirlediği klasik görüşten farklı olarak, dönemin
parasal ve borsa işlevlerini açıklamada geçerli teorik
yapıyı oluşturmuştur. Şöyle ki, borsada işleme sürülen
paranın faiz karşısındaki negatif eğimi, borsa işlemindeki
kâğıtların değerleri ile ters ilintili olarak şekillenmektedir.
Borsada kâğıt alma dönemi değerlerin düşük, satma
dönemi ise yüksek olduğu aşamalara denk düşer. Borsada
kâğıtların değerleri düşük olup yükselmeye başladığında
oyuncular alımlarını yavaşlatır. Bu durum, borsada kâğıt
alımlarının giderek yavaşladığını ve bireylerin taleplerinin
giderek nakde döndüğünü gösterir. Tersinden okursak,
borsada kâğıtların değer kazanması faiz oranı ile ters
geliştiğinden, kâğıtların değerlerinin yükselmesi, faizlerin
düştüğü, bireylerin kâğıt almak yerine nakit kalmayı tercih
ettiği anlamına gelir.


#29

SORU:

Faiz oranlarının borsa ile ilişkisi nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Piyasa faiz oranı, para talebinin sabit olduğu
koşulda para arzının yükseltilmesi sonucunda da yükselir.
Veri faiz oranı koşulunda para arzında meydana gelen
artışın faiz oranını düşüreceği ifade edilir. Bu durumun
borsa ile ilişkisi ise şöyledir. Başlangıç para arzı ile belirli
fiyattan kâğıt almaya razı olan oyuncular, para arzı artınca
bir miktar daha kâğıt almaya yönelerek eskiye oranla daha
fazla para tutmanın faiz maliyetinden kaçınmaya
yönelirler. Borsada daha fazla kâğıda talep gösteren
oyuncular, bu rolleri ile kredi talep edenlere daha ucuz
nakit sağlıyor olmaktadır. Görülüyor ki, borsada işlem
gören kâğıtların değeri faiz oranı ile ters ilişki içinde
değişir.


#30

SORU:

Keynes’in yatırım işlemleriyle ilgili olarak klasik
görüşten ayrıldığı temel nokta nedir?


CEVAP:

Keynes’de borsa işlemlerinin, yani parasal
sektörün, yatırım işlemleri ile yani reel sektörle
irtibatlandırılması ve yatırım ile faiz oranı arasındaki ilişki
bağlamında klasik görüşten ayrıldığı ve teknik anlamda
maliye politikasının oluşumuna yol açan temel nokta,
yatırımların teşvik edilmesinde para politikasının tıkandığı
yerde devletin devreye sokulmasıdır.


#31

SORU:

Likidite tuzağı nedir?


CEVAP:

Likidite tuzağı, verili bir faiz oranında, halkın arz
edilen tüm para miktarını tutmaya hazır olduğu durumdur.


#32

SORU:

Hangi nedenlerden dolayı ekonomistler Keynesyen
görüşlerinden uzaklaşmıştır?


CEVAP:

ABD ekonomisinde zamanla yükselen ekonomik
sorunlar ve yaşanan konjonktür hareketlerinin yanında
yükselen enflasyon, başta Milton Friedman olmak üzere,
bir kısım ekonomistleri Keynesyen görüşlerden
uzaklaşmaya itmiştir. Monetarist (parasalcı) olarak anılan
bu görüş mensupları Keynes’in ekonomiye aktif müdahale
fikrinin yanlış olduğunu, Keynesyen görüşe tam ters
olarak, müdahalenin olmadığı durumda ekonominin kendi
dengesini sağlayacağı fikrini savunmuşlardır.


#33

SORU:

Monetarist görüş yanlıları ekonomik istikrarın
sağlanabilmesi amacıyla hangi fikri öne sürmüşlerdir?


CEVAP:

Monetarist görüş yanlıları, para ile reel
ekonominin işleyişi arasındaki ilişkiyi klasik görüş
yanlıları kadar tarafsız görmemekle beraber, para arzının
reel ekonomi üzerindeki etkisinin Keynes’in savunduğu
kadar etkili ve güçlü olduğunu da kabul etmemişlerdir.
Monetaristler, ekonomik istikrarın sağlanabilmesi
açısından para arzının üretim artışı ile sabit oranda
tutulması gerektiği fikrini ileri sürmüşlerdir. Üretim
artışına koşut olarak para arzı devamlı olarak belirli bir
oranda artırılabileceği gibi, işsizlikle mücadele açısından
hassas ayar (fine tuning) mekanizması olarak da
kullanılabilir.


#34

SORU:

Doğal işsizlik olgusu neyi ifade eder?


CEVAP:

Doğal işsizlik olgusu; emek verimlilik artışının
sıfır ve ortalama reel ücret haddinin sabit olduğu, sonuçta
fiyat düzeyinin de sabit kalabildiği koşuldaki işsizlik
oranıdır.


#35

SORU:

Para yanılsaması neyi ifade eder?


CEVAP:

Para yanılsaması, işçilerin enflasyon karşısında
reel ücret düzeyi ile net algılama yapamaması durumudur.


#36

SORU:

Dışlama etkisi neyi ifade eder?


CEVAP:

Dışlama etkisi, genişletici maliye politikası
uygulanması sonucunda faiz oranının yükselmesine bağlı
olarak özel yatırım harcamalarının azalması durumudur.


#37

SORU:

Ekonomide Yeni Klasik Akımın öncüleri kimlerdir?


CEVAP:

Yeni klasik akımı Robert Lucas, Frederic Miskin
ve Edward Prescott gibi isimler temsil etmektedir.


#38

SORU:

Rasyonel beklentiler neyi ifade eder?


CEVAP:

Rasyonel beklentiler, kişilerin ekonomik
değişkenlere ilişkin tüm bilgileri kullanarak yaptıkları
beklentilerdir.


#39

SORU:

Lucas ve Sargent tarafından geliştirilmiş olan rasyonel
beklentiler teorisi ile yetersiz bilgi yaklaşımı arasındaki
fark nedir?


CEVAP:

Lucas ve Sargent tarafından geliştirilmiş olan
rasyonel beklentiler teorisi ile geniş kapsamlı olarak aynı
bağlamda ele alınan yetersiz bilgi yaklaşımı arasında ufak
bir fark bulunmaktadır. Şöyle ki, yetersiz bilgi sahibi
olmak algılamanın kısmi olmasına yol açarken, rasyonel
beklenti sahibi olmak algılamada bütünsellik oluşturarak,
sistematik hata payını en aza indirir. Yetersiz bilgi
koşulunda para arzında meydana gelen artışın ilk andaki
algılanması nispi fiyat değişmeleri şeklinde oluşurken,
politika değişikliği hakkında önceden bilgi sahibi olan
ekonomik birimler böyle bir hataya düşmezler. Politika
değişiklikleri hakkında ön bilgi sahibi olunmadığı
durumda rasyonel beklenti yaklaşımında da yetersiz bilgi
sahibi olma koşulundakine benzer hatalar yapılarak arz
fonksiyonunda dalgalanmalara meydan verilir.


#40

SORU:

Schumpeter yaklaşımı neyi ifade eder?


CEVAP:

Toplam arz fonksiyonunun dalgalanmalarına
neden olan diğer faktör olarak da teknolojik gelişmelerin
ekonomilerde yarattığı şoklar ileri sürülmektedir.
Schumpeter yaklaşımı bağlamında geliştirilen bu görüşte,
teknolojik gelişmenin ekonomi içinde massedilebilmesine
dek toplam arz fonksiyonunda ve istihdamda şoklar
yaşanabilir. Kamu kesimi yoluyla da ekonomide verimlilik
artışı şoku yaşanabilir. Kamu harcamalarının artması faiz
oranını yükselttiği derecede üretim faktörlerinin arz
fonksiyonlarının zamanlar arası kaymasına neden olarak,
şimdiki arz fonksiyonunu yükseltip gelecekteki arzı
düşürebilir. Bu durumda şimdiki zamanda gelir artışı şoku
yaşanabilir. Kamu kesiminin bu kararı hakkında ekonomik
birimlerin yeterince bilgi sahibi olmamaları durumunda
kamu ve özel kesim davranışlarında uyumsuzluklar ve
şoklar yaşanır.


#41

SORU:

Yeni Keynesyen akımın öncüleri kimlerdir?


CEVAP:

Ekonomik dalgalanmalara son dönemlerde
verilen yanıtlar arasında diğer bir akımı da başlıca
temsilcileri; G. Mankiw, J.Yellen, G. Akerlof, D. Carlton
ve J. Stiglitz gibi ünlü isimler olan yeni Keynesyen akım
oluşturmaktadır.


#42

SORU:

Yeni Keynesyen akımının temel dayanağı nedir?


CEVAP:

Yeni Keynesyen akımının temel dayanağı
ücretler ve fiyatların katılığı ve yaşanan şoklar karşısında
bu katılığın oluşturduğu dalgalanmalardır. Bu alandaki
açıklamalara göre ücret ve fiyat katılığı talep
fonksiyonundaki bir şokun reel üretim ve istihdam
üzerinde doğrudan etki oluşturmasıdır. Şöyle ki, bir talep
şoku karşısında ücret ve fiyat katılığı kârları yükselterek
üretimi ve istihdamı kamçılayacaktır.


#43

SORU:

Yeni Keynesyen akımına göre ücret ve fiyat
yapışkanlığına yol açan nedenler nelerdir?


CEVAP:

Bu yaklaşımda ücret ve fiyat yapışkanlığına yol
açan bir dizi neden sayılmıştır. Bunların başlıcaları şöyle
özetlenebilir:
• Bu nedenlerden biri ücret sözleşmelerinin ani ve
sık değişmeyip, genellikle uzun dönemler için
yapılıyor olmasıdır. Ara dönemlerde
ayarlamaların da yapıldığı ücret ayarlamalarında
genel fiyat artışlarında geçmiş dönem ölçüt
alınarak, yükselen enflasyonlarda ücretler fiyat
artışlarını geriden izleyici bir katılık gösterir.
İşçiler ücret belirlenmesi aşamasında genellikle
risk faktörünü de dikkate alırlar.
• Yeni Keynesyen görüş çerçevesinde ücret katılığı
görüşünün dayandırıldığı diğer bir neden de
ücretlerin işçi sendikaları tarafından yapılıyor
olmasıdır. İşçi sendikaları tarafından yapılan
ücret sözleşmeleri genellikle yüksek belirlenirken
talep şokları karşısında kısa sürede değiştirilmez.
• Ücret katılığına yol açan bir görüş de işçilerin iş
verimliliğini yüksek düzeyde tutmaya yönelik
olarak piyasa düzeyinden yüksek ücret belirleme
kuralıdır. Bu modelde ücretler piyasa rayicinin
üzerinde saptanmış olduğundan kısa süreli
şoklardan etkilenmeyeceğinden ücret katılığı
oluşur.
• Ücret ve fiyat katılığının bir nedeni de katalog
fiyatı olarak bilinen, piyasada fiyat
değişmelerinin belirli eşiği aşmadığı sürece
fiyatların sabit düzeyde tutulduğu durumdur.


#44

SORU:

Post Keynesyen Akım kısaca nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Ekonomik dalgalanmaları açıklamaya çalışan son
dönem akımlar arasında yer alan post Keynesyen akım
bireylerin ve firmaların rasyonel davranış kalıplarını
dışladıklarından ekonomistler arasında fazla rağbet
görmemişlerdir. Eklektik bir yapı sergileyen post Keynesyen görüş ekonomik dalgalanmaların nedeni olarak
birtakım açıklamalarda bulunmuştur. Bunlardan en
önemlisi ve ekonominin işleyiş dinamikleri nedenine
dayanan açıklama, ücret ve kâr farklılığının zamanla
açılması ve buna bağlı olarak yatırım ve tüketim
dengesizliğinin oluşmasıdır. Bu akım içinde ekonomik
dengesizlik nedeni olarak getirilen bir başka açıklama da
talebin fiyat değişikliklerinden kaynaklanan ikame
etkisinden çok gelir etkisi altında olduğu şeklinde
gelişmiştir. 


#45

SORU:

Post Keynesyen akım hakkında kimler görüş
bildirmişlerdir?


CEVAP:

Post Keynesyen akım hakkındaki görüşler şöyle
sıralanabilir:
• Joan Robinson gibi bazı ekonomistler gelir
dağılımı mücadelelerinin çağdaş ekonomik
sorunların açıklanmasında önemli olduğunu
düşünmüşlerdir.
• Michal Kalecki de tasarruf ve yatırımların
dağılımını ekonomik dalgalanmaların
açıklanması bağlamında incelemiştir.
• Keynes’in ileri sürmüş olduğu hırslı davranış
modellerinin yatırımlarda dengesizliğe yol açtığı
da ileri sürülen fikirler arasındadır.
• Ekonomide yatırım ve tasarrufların dengesizliği
yanında ekonomilerde ücret yüksekliklerinden
dolayı görülen sürekli enflasyonun dengesizlik
unsuru olduğu konusu ise Weintraub tarafından
ileri sürülmüştür.
Post Keynesyen görüşte, ayrıca, kredi kurumlarının
işleyişi ve kredi sınırlamalarının iş çevrimlerinin
oluşumundaki rolleri öne çıkartılmıştır.


#46

SORU:

Neo-liberal akım neyi savunur?


CEVAP:

Neo-liberal politika taraftarları tüm ekonomilere
hakim piyasa kuralı çerçevesinde üretim faktörlerinin
ülkelerarası serbest dolanım hakkını savunmuş olmakla
beraber sermaye, bu hakkı kendisi için kullanmış ancak,
işçiler aynı haklardan mahrum bırakılmıştır. Bunun
nedeninin kâr oranının yükseltilmesine yönelik olduğu
açıktır.


#47

SORU:

Maliye politikası açısından neo-liberal politikalar
nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Maliye politikası açısından neo-liberal politikalar
çerçevesinde uygulama aracı olan arz-yanlı ekonomi
politikalarının temel görüşü de vergi ve benzeri kamu
yükümlülüklerinin üretim faktörleri üzerindeki olumsuz
etkilerinin öne çıkarılması ve bu yükümlülüklerin
hafifletilmesi görüşü doğrultusunda şekillendirilmiştir. Bu
yaklaşıma göre, vergiler üretim faktörleri arzını olumsuz
etkileyerek, üretimi kısıtlar. Tasarrufların oluşturulup
yatırıma dönüştürülmesi aşamasında sağlanacak vergi
avantajının ise iş hacmini artırması nedeniyle kamu
gelirlerini azaltmayacağı, tam tersine, yükselteceği ileri
sürülmüştür. Laffer eğrisi olarak bilinen fonksiyonda
belirli aralıkta vergi oranları ile faktör arzı arasında ters
yönlü ilişki olduğu ileri sürülmüştür. Vergi tarife
yapısında yüksek vergi oranları alanında gerçekleştirilen
indirim durumunda, ek faktör arzının getirisi
yükseleceğinden faktör arzının artacağı ve ekonomik
faaliyetin genişleyerek vergi hâsılatının da olumlu yönde
etkileneceği ileri sürülmüştür. Laffer eğrisi varsayımı
altında, vergi oranlarının hafifletilmesi vergi hasılatını
yükselteceğinden bütçe açığı sorunu ile
karşılaşılmayacaktır.


#48

SORU:

Neo-liberal politika görüşleriyle klasik dönem
ekonomistlerinin görüşleri nasıl karşılaştırılabilir?


CEVAP:

Neo-liberal politika görüşleri, klasik dönem
ekonomistlerinin ulusal alandaki görüşlerinin uluslararası
alana yaygınlaştırılması niteliğinde olup bu bağlamdaki
maliye politikası görüşü ise uluslararası alanda yoğun
rekabetle karşı karşıya gelen sermayenin korunması
niteliğinde, sermaye üzerindeki kamusal yüklerin
hafifletilmesi şeklinde pasif görünümlüdür.


#49

SORU:

Maliye politikasını amaçları nelerdir?


CEVAP:

Maliye politikasının amaçları ekonomide iç ve
dış dengenin sağlanmasıdır.


#50

SORU:

İç ekonomik dengenin sağlanması nasıl
gerçekleştirilir?


CEVAP:

İç ekonomik dengenin sağlanması konusu;
• Statik ve
• Dinamik olarak iki alt bölüme ayrılır.


#51

SORU:

İç istikrar alanı statik olarak hangi konuları kapsar?


CEVAP:

İç istikrar alanı statik olarak;
• Fiyat istikrarı ve
• İstihdam konularını kapsar.


#52

SORU:

Fiyat istikrarı konusu nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Fiyat istikrarı konusu, ekonominin enflasyonist
ve deflasyonist eğilimlerden uzak tutulmasını sağlayan
maliye politikası önlemlerini kapsar. Gerek enflasyon
gerek deflasyon mutlak fiyat hareketleri ile ilgili olgu ve
kavramlar olmakla beraber, kaynak ve gelir dağılımı
açılarından önemi, söz konusu mutlak fiyat hareketlerinin,
klasik görüşün aksine, nispi fiyatlar üzerinde de etkili
olarak ekonomide statik ve dinamik gelir ve kaynak
dağılımını bozuyor olmasından ileri gelmektedir. Fiyat
istikrarına yönelik maliye politikası aracı olarak bütçe
gelir ile giderleri arasındaki farkın ayarlanması dikkate
alınır. Denk bütçe uygulaması çarpan katsayısı ile
ekonomide genişletici etki yaratıyor olmakla beraber, fiyat
istikrarının sağlanması açısından asgari gereklilik olarak
görülürken, enflasyon durumunda fazla veren bütçe,
deflasyon ya da durgunluk dönemlerinde ise açık veren
bütçe devreye sokulabilir. Görüldüğü gibi buradaki
mantık, Keynesyen Y = C + I + G eşitliğinde parasal gelir
düzeyinin ayarlanmasında kamunun elindeki en etkili iradi seçeneğin G şıkkı olduğudur. Deflasyonist eğilimlerde
açık bütçe yolu ile kamu otonom yatırımlarının
yükseltilmesi çarpan etkisi ile gelir düzeyini yükseltir ve
ekonomiyi durgunluktan çıkartır. Tersi durumda da kamu
yatırımları ve harcamaları kısılarak ekonomide toplam
harcamalar kısılır ve gelir düzeyi geriletilerek,
enflasyonist eğilim frenlenir.


#53

SORU:

İstihdam konusu nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Maliye politikasının diğer ekonomik amacı olan
istihdam konusu da yine kamu harcamaları ve bütçe
denkliği konusu ile ilgili görülür. Şöyle ki, ekonomide
yatırımlar ve buna bağlı olarak harcamalar arttıkça
istihdam da yükselir. Bu konuda piyasada özel harcamalar
yeterince etkin olmayınca kamu kesimi iradi müdahaleye
başvurur ve otonom yatırımlara yönelerek bütçe açığı
oluşturur. Böylece, kamusal yatırımlar ve harcama
artışlarının oluşturacağı çarpan etkisi ile istihdam
düzeyinde yükselme ortaya çıkar.


#54

SORU:

Phillips eğrisi nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Kamunun yatırım veya diğer harcamalar yoluyla
gerçekleştirilen açık bütçe politikasının ve harcama
artışının istihdam üzerindeki etkisi 1958 yılında İngiliz
ekonomisti Phillips tarafından Phillips eğrisi olarak
açıklanmıştır. Phillips eğrisi enflasyon, ücretler ve işsizlik
oranı arasındaki ilişkiye bağlı olarak, enflasyonla işsizlik
arasında negatif bir ilişki olduğunu ileri sürer. Açıktır ki,
enflasyonla işsizlik oranı arasındaki ilişki ücret oranı,
emek arzının ücret esnekliği ve emek piyasasındaki
koşullar aracılığı ile ortaya çıkar. Phillips eğrisi genel
kabul görmüş olmakla beraber, 1960’larda Friedman ve
Phelps’in Phillips eğrisinin ilk ortaya konuluş biçimine
bazı itirazları olmuştur. Onlara göre, kısa dönemde
enflasyon istihdama katkı yapıyor olabilir, ama işçilerin
durumu kavraması ve enflasyonla ilgili beklentilerinin
oluşması üzerine uzun dönemde eski duruma dönülmesi
kaçınılmaz olur. Bu nedenle, moneteristlere göre Phillips
eğrisi kısa dönemli bir çözüm sağlar. Uzun dönem
analizleri ise Friedman-Phelps yaklaşımını haklı
çıkarmaktadır.


#55

SORU:

Maliye politikasının dinamik amaçları arasında yer
alan ekonomik büyüme ve ekonomik kalkınma nasıl
açıklanabilir?


CEVAP:

Maliye politikasının dinamik amacı arasında
gelişmiş ekonomilerde ekonomik büyüme, gelişmekte
olan ekonomilerde ise ekonomik kalkınma amaçları yer
almaktadır. Ekonomik büyümenin hedefi, fiili büyüme
oranını veri kaynaklar ve etkinlik koşulları ile belirlenen
potansiyel büyüme oranına yaklaştırmaktır. Bu bağlamda
yatırımlar ve kamu bütçesi ayarlamaları ile fiili büyüme
oranının potansiyel büyüme oranına yaklaştırılmasına
çalışılır. Potansiyel büyümeye yaklaşılırken parasal
genişlemenin üretim genişlemesinin üzerine çıkması
durumunda enflâsyon oluşabileceğinden, bu tür
hareketlenmelerde ekonomide bütçe yolu ile hassas
ayarlamalara gidilebilir.


#56

SORU:

Yatırımlar konusunda hangi noktaya dikkat etmek
gerekir?


CEVAP:

Yatırımlar konusunda şu noktaya dikkat etmek
gerekir. Yatırımın yapıldığı dönemde para tabanı
genişlemesinin fiyatlarda oluşturacağı artış yönündeki
hareketlilik, ileri dönemde meydana gelecek kapasite artışı
tarafından emilerek etkisizleştirilir. Ekonomik büyümenin
sağlanamadığı durumda kısa dönemde gerçekleştirilen
fiyat istikrarı ve istihdamın sağlanması uzun dönemde
tekrar sorun olarak karşımıza çıkar. Bunun nedeni, artan
nüfusun ve sosyal ihtiyaçların karşılanmasının uzun
dönemde ekonominin büyümesini, ekonominin
büyümesinin ise yatırımların yapılmasını gerektirmesidir.

Yatırım konusunda devlete düşen temel görev de bir
yandan ekonominin verimliliğini yükseltecek alt-yapı
yatırımlarının yapılmasını, diğer yandan da özel kesimin
yeteri kadar gerçekleştiremediği alanları ya çeşitli teşvik
unsurları ile özel kesimi yönlendirerek ya da bizzat kamu
olarak gerçekleştirmesini sağlamaktır.


#57

SORU:

Dış ekonomik denge kısaca nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Maliye politikası araçları dış ekonomik
dengelerin sağlanmasında da farklı yönlerde etkili olur.
Dış ekonomik denge kavramı ile cari dengenin
sağlanması, yani dış ekonomilerden sağlanan kazançların
dış ekonomilere yapılan ödemelere eşit olması anlaşılır.


#58

SORU:

Cari denge içinde para hareketleri de bulunur mu?


CEVAP:

Cari denge içinde ithalat ve ihracat hareketlerini
kapsayan ticaret dengesi yanında, sermaye hareketlerinin
de kapsandığı para hareketleri bulunur. Ticaret hareketleri
döviz kurunun etkisi ile şekillenirken sermaye hareketleri
faiz oranının etkisi altındadır. Bu durumda, dış denge, iç
ekonomik gelişmelerin döviz kuru süzgecinden geçişine
göre şekillenir. Bu süreçte kamu otoriteleri tarafından
saptanan sabit veya piyasanın belirlediği esnek kur
sistemleri ile arada uygulanabilen yarı esnek ya da katlı
kur sistemlerine göre dış denge şekillenir.


#59

SORU:

Maliye politikası araçları ile iç ve dış dengenin aynı
anda sağlanması söz konusu olur mu?


CEVAP:

Maliye politikası araçları ile iç ve dış dengenin
aynı anda sağlanması çoğu durumda söz konusu olamaz.
Bazı durumda iç denge dış dengenin bozulması pahasına
sağlanıyor olabilir.
Örneğin, Keynesyen efektif talebin oluşturulma
politikasında para politikasına başvurulmaması faiz
oranını yükselterek ekonomiye döviz girişini
hızlandırabilir. Bu durumda değerlenen ulusal para
ithalatın yükselmesine ve ihracatın frenlenmesine yol
açabilir. Efektif talebi oluşturma önlemi aynı anda fiyat
yükselişini de oluşturmuşsa cari denge sorunu daha da
büyüyebilir. Böyle bir durumu önleyebilmek için, serbest
döviz kuru sisteminin geçerli olduğu günümüz
koşullarında enflasyon hedeflemesi ve faiz politikaları
açılarından maliye politikası alanında bütçe denkliği önem
kazanır.


#60

SORU:

Bütçe açığının borçlanma ile finansmanının
ekonomide faiz oranını dünya ortalamasının üzerinde
yükseltmesi neye neden olur?


CEVAP:

Bütçe açığının borçlanma ile finansmanının
ekonomide faiz oranını dünya ortalamasının üzerinde
yükseltmesi de sermaye hareketlerini canlandırarak
ekonomiye döviz girişine ve ticaret dengesinin ihracat
aleyhine ithalat lehine bozulmasına neden olur.
Finanslaşan kapitalizmin küreselleşme döneminde bunun
anlamı, bütçenin oldukça pasif konuma çekilmesi ve dış
denge ile birlikte iç dengede fiyat istikrarının istihdam
sorununa tercih edilmesidir.


#61

SORU:

Vergi ve borçlanma ekonomide nasıl bir etkiye sahiptir?


CEVAP:

Kamu gelir sistemi araçları olan vergi ve
borçlanma hem miktar hem de nitelikleri itibariyle
ekonomilerde mikro ve makro düzeylerde etkili olur.
Vergiler, türlerine göre, gelir ve ikame etkileri ile faktör arzı
üzerinde etkili olabilir. Vergilerin gelir etkisi üretim faktörü
arzını yükseltme yönünde etki oluştururken, ikame etkisi
faktörlerin sektörler arasında dağılımını değiştirebilir.
Dolaylı vergiler fiyat artışını frenlemede etkili olurken
dolaysız vergiler ise faktör arzı üzerinde olumsuz etki
yapabilir. Maliye teorisi konuları arasında ayrıntılı olarak
incelenen vergiler söz konusu farklı etkilerinden
yararlanılarak farklı amaçlarla ekonomide uygulamaya
konulabilir. Ancak, vergileri her istendiği koşulda istendiği
gibi kullanılabilecek araçlar olarak görmek doğru değildir.
Zira Columbia Üniversitesi’nde Prof. Carl Shoup
yönetiminde yapılmış bir doktora tezi, bir ekonomide vergi
yapısının, ekonominin içinde bulunduğu gelişme aşaması ve
örgütlenme biçimine bağlı ve bunlarla uyumlu olarak ortaya
çıktığını göstermiştir. Bu itibarla, vergilerle istendiği zaman
ve şekilde oynanabileceği düşüncesine kapılmamak, bu
konuda ancak nispi olarak dar bir hareket alanı olduğunu
gözden uzak tutmamak gerekir.


#62

SORU:

Kamu borçları, ekonomide neler yoluyla bir etki
oluşturabilir?


CEVAP:

Kamu borçları da ekonomide toplam harcamalar
yoluyla toplam talep, faiz etkisi ile de toplam arz üzerinde
etki oluşturabilir. Ekonomik amaca göre borçların vade ve
miktarında ayarlamalar yapılarak istenen hedefe varılabilir.
Vergiler konusunda olduğu gibi, borçlar konusunda da
mutlak hareket serbestisi söz konusu değildir. Akım halinde
borçların milli gelir artışına, stok olarak da borçların milli
gelire oranı ekonomilerin borçlanma ve borç yönetme
kapasitelerini ve bu alandaki manevra kabiliyetini ya da
kırılganlık derecesini ortaya koyar.


#63

SORU:

Tam istihdam bütçe fazlası formülü nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Tam istihdam bütçe fazlası formülü olarak 1956
yılında Cary Brown tarafından geliştirilmiştir. Tam
istihdam bütçe fazlası, tam istihdam koşulunda otomatik
olarak oluşan bütçe fazlası olup, şu formülle gösterilir:
TİBF = T – G – TR
Formülde T vergi gelirini; G kamu cari ve yatırım
harcamalarını; TR ise transfer harcamalarını
göstermektedir. T ifadesini, Y* harfi tam istihdam gelir
düzeyini göstermek üzere, t Y* şeklinde yazarsak formül
şu şekli alır:
TİBF = tY* – G – TR


#64

SORU:

Tam istihdam bütçe fazlası ile olağan dönem bütçe
fazlası farkı nasıl gösterilir?


CEVAP:

Tam istihdam durumundaki verilere göre bütçe
fazlasının bulunuyor olması politikaların daraltıcı, bütçe
açığının veriliyor olması ise politikaların genişletici
olduğunu gösterir. Tam istihdam bütçe fazlası ile olağan
dönem bütçe fazlası arasındaki fark sadece gelirler
arasındaki farktan kaynaklanır. Diğer bir deyişle, tam
istihdam bütçe fazlası ile olağan dönem bütçe fazlası farkı
şu şekilde gösterilir:
TİBF – BF = t (Y* – Y)
Bu formülün sonucuna bütçe devresel bileşkesi adı verilir.


#65

SORU:

Bütçe devresel bileşkesi neyi ifade eder?


CEVAP:

Bütçe devresel bileşkesi, tam istihdam bütçe
fazlası ile olağan dönem bütçe fazlası arasındaki farktır.


#66

SORU:

Mali sürüklenme neyi ifade eder?


CEVAP:

Mali sürüklenme, bütçe devresel bileşkesinde
görülen fazlanın ekonomide gelir artışını frenleme
etkisidir.


#67

SORU:

Ortodoks Keynesyen maliye politikası ekonomiye nasıl
bakmaktadır?


CEVAP:

Ortodoks Keynesyen maliye politikası
ekonomiye genel ve makro düzeyde bakan bir niteliktedir.
Bu niteliği ile maliye politikası mutlak fiyat artışları veya
azalışları üzerinde etkili olabilecek araçlar barındırdığı
halde, bir veya birkaç sektörde görülebilen fiyat artış veya
azalışlarına, yani nispi fiyat değişmelerine karşı selektif
araçlara sahip bulunmamaktadır. Ekonomide bir sektörde
görülen fiyat artışları ya da fiyat katılıkları makro
politikalarla önlenemez. Ücretlerdeki bir artışın neden
olduğu üretim kısılması ve işsizliğin yükselmesi
karşısında iradi genişletici maliye politikası sorunu
çözemeyeceği gibi, enflasyonist etki de oluşturabilir.


#68

SORU:

Maliye politikası, hangi konularda zamanlama sorunu
ile de karşı karşıyadır?


CEVAP:

Maliye politikası, ekonomide sorunların
tanınması ve politikaların uygulanarak sonuç alınması
konularında zamanlama sorunu ile de karşı karşıyadır.
Ekonomide yaşanan bir makro sorunun zamanında
tanınması ve gerekli maliye politikası önleminin
uygulamaya konulması durumunda dahi sonuç alınması
bir süre alabilir. Bu süre zarfında ekonominin kendi
dinamikleri ile bir değişim ve iyileşme görülürse bunun üzerine oluşacak maliye politikası önlemi sorunu çözmek
yerine daha da büyütüyor olabilir. Örneğin, deflasyonist
bir dönemde genişletici maliye politikası önlemi
uygulanırken, ekonomi kendi dinamikleri ile deflasyondan
çıkma aşamasında etki yapmaya başladığında ekonomi
enflasyonist duruma sürükleniyor olabilir. Bu nedenle,
sorunun saptanması ve uygun politikanın geliştirilmesi
durumunda, sonuç alınıncaya kadar ek hassas ayarlara
gereksinme olabilir endişesi ile dikkatli olmak ve gerekli
durumlarda ekonomide istenmeyen sonuçların ortaya
çıkmasını önlemek gerekebilir. 


#69

SORU:

Deflasyonist dönemlerde uygulamaya koyulan maliye
politikası önlemleri nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Maliye politikasının uygulanmasında karşılaşılan
ve siyasi yönü ile aşılması oldukça güç olan bir diğer
sorun da deflasyonist dönemlerde uygulamaya koyulan
maliye politikası önlemlerinin siyasi olarak olumlu
karşılanıyor olmasına karşın, enflasyonist dönemlerde
alınabilecek daraltıcı politika önlemlerinin siyasi olarak
sevimli olmama durumudur. Deflasyonist dönemlerde
vergilerin hafifletilmesi ve kamu harcamalarının
yükseltilmesi kamuoyunda olumlu etki yaparak
politikacılara prim sağlar. Bu nedenle bu tür genişletici
politikaların uygulanmasında siyasi güçlükle karşılaşılmaz
ve böyle politikalardan sonuç almak oldukça kolay ve
başarılı olur. Zaten Keynes de Genel Teori kitabını 1929
işsizliği karşısında politika önerileri olarak yazmıştır.
Keynes teorileri üzerine oturtulan sosyal demokrat
politikalar da İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren
1970’lerin ortalarına dek oldukça başarılı uygulanmıştır.
Ancak enflasyonist dönemlerde uygulamaya koyulması
planlanan vergilerin yükseltilmesi ve harcamaların
kısılması kamuoyuna sevimli gelmeyeceğinden, böyle
daraltıcı politika uygulayan siyasetçiler toplum tarafından
siyasi alanda başarılı görülmezler. Toplumun
onaylamadığı daraltıcı politikalar siyasetçilere siyasi
başarı sağlamayacağından, bu tür politikalar genellikle
uygulama alanına koyulmada siyasetçileri tedirgin eder.


#70

SORU:

Ekonomide daraltıcı politikalar nasıl karşılanır?


CEVAP:

Günümüzde geçerli olan monetarist politikalar
bağlamında ekonomide istihdam sağlayacak genişletici
politika uygulamaları geçmiş dönemlerdeki kadar rağbette
olmadığı gibi, enflasyonu önleme adına alınan daraltıcı
politikaların uygulanması da geçmişte olduğu kadar tepki
ile karşılanmamaktadır. Türkiye’de 2000 yılında
uygulamaya konulmuş olan daraltıcı IMF politikaları son
on yılı aşkın bir süredir halktan büyük tepki ile
karşılaşmadan uygulanmaktadır.


#71

SORU:

Dar anlamda maliye politikasının tanımını yazınız.


CEVAP:

Dar anlamda maliye politikası; devletin bütçe kanallarından yaptığı harcama artışının milli gelir ve istihdam üzerindeki yükseltici etkisidir.


#72

SORU:

Geniş anlamda maliye politikasının tanımını yazınız.


CEVAP:

Geniş anlamda maliye politikası; devletin tüm vergi ve harcama araçları ve kamu teşebbüsleri ile giriştiği ekonomik faaliyetlerdir.


#73

SORU:

Klasik dönem ekonomi anlayışında esas olan piyasa varsayımını açıklayınız.


CEVAP:

Klasik dönem ekonomi anlayışında tüm kural ve koşullarıyla piyasa varsayımı esastır. Bu varsayımda tüm piyasalarda tam rekabete yakın işleyiş koşullarının varlığı ileri sürülmüştür. Bu iddialar zamanın koşullarına da uygundu. Klasik dönemde faktör ve ürün fiyatlarında tam esneklik ve sektörler arası geçişlilik söz konusu idi. İhtisaslaşmanın henüz oluşmadığı ve emek piyasalarında örgütlülüğünün ortaya çıkmadığı klasik dönemde fiyatlar yolu ile hem ürün hem de faktör piyasalarında denge sağlanabilirdi. Günümüzde görülen fiyat katılıkları ve sektörler arası geçişsizliklerin söz konusu olmadığı klasik dünyada, hiçbir devlet müdahalesine gerek kalmadan piyasaların iç ve dış ekonomik dengeyi sağlamada başarılı olacağı savunulmuş, sistem de bu yönde çalışmıştır. 


#74

SORU:

Klasik ekonomi yaklaşımına göre paranın işlevlerini yazınız.


CEVAP:

Klasiklere göre paranın iki işlevi vardır; birinci işlevi ürün ve faktör piyasalarında değişim aracı olması, ikinci işlevi ise servet biriktirme aracı olmasıdır. Bu sistemde para dışsal bir unsur olarak görülmüş ve ekonomide kaynak ve gelir dağılımı üzerinde etkili olmadığı savunulmuştur. Paranın ekonomik ilişkilerde reel değişkenleri etkileyememesi sistemin işleyişinin parasal değerlere bağlı olmayıp reel değerlere (ürünlerin aralarındaki değişim oranına) bağlı olmasının bir sonucudur.


#75

SORU:

Klasik ekonomide ikili yapıyı (dikotomik yapı) açıklayınız.


CEVAP:

Para tabanının genişletilmesi tüm ürünlerin parasal değerini aynı yönde değiştireceğinden, ürünler arasındaki değişim oranı sabit kalacaktır. Aynı şekilde, parasal tabanın genişlemesi ürün fiyatlarını yükseltirken, aynı derecede faktör gelirlerini de yükselteceğinden bireylerin parasal satın alma gücü yükselmiş gibi gözükürken, reel satın alma gücü sabit kalmış olacaktır. Şu hale göre, para tabanının genişletilmesi genel fiyat artışlarına, yani enflasyona neden olurken, faktörler ve ürünler arasındaki değişim oranı değişmediğinden nispi fiyat değişiklikleri yaratmamakta ve ekonomik dengeler üzerinde etkili olmamaktadır. Klasik dönemin bu görüşü, parasal sektör ve reel sektör ayırımı şeklinde ikili yapı (dikotomik yapı) olarak bilinir.


#76

SORU:

Say Yasasını açıklayınız.


CEVAP:

Say Yasası olarak bilinen “Her arz kendi talebini yaratır.” görüşü; ekonomide arz ve talep dengesizliğinin oluşmayacağı görüşüdür. Say Yasası olarak anılan yasanın işleyişi, piyasaya ürün arz eden ekonomik birimlerin aynı zamanda talep unsuru olarak devreye girdiği tezine dayanmaktadır. Say kuralı uyarınca ekonomide arz ve talep arasındaki dengenin sağlanabilmesi de ekonomiye dışarıdan herhangi bir müdahalenin yapılmaması koşuluna dayandırılmaktadır. Devletin arz miktarına ya da talep miktarına müdahale ederek araya girmesi koşulunda arz talep dengesinin sağlanamamış olacağı savunulmuştur.


#77

SORU:

Klasik ekonomi görüşüne göre büyümenin koşulu nedir?


CEVAP:

Klasik görüşe göre, ekonomilerin büyüyebilmesinin koşulu tasarruftur. Tasarruf yatırımı beslediği sürece hem üretim esnasındaki yıpranma ve aşınma maliyetlerini karşılar, hem de ekonominin gelişmesi için gerekli yatırımlara kaynak oluşturur. Klasik görüşün denge algılaması burada da karşımıza çıkar. Şöyle ki, ekonomik dengenin sağlanması açısından yatırımın tasarrufa eşit olması gerekmektedir. Klasiklere göre, yatırım ile tasarruf arasındaki denkliği faiz oranı sağlar. Yatırım ile tasarruf arasında eşitliği sağlayan fiyat olarak faiz oranı, zamanlar arası kaynak dağılımında optimum koşulu sağlayan bir tür fiyat olarak çalışır.


#78

SORU:

Nötr vergiler nedir?


CEVAP:

Nötr vergiler; yükümlü üzerinde gelir etkisi oluşturan, fakat ikame etkisinin sıfır olduğu vergiler olarak tanımlanabilir. Nötr vergiye en tipik örnek baş vergisidir. Bireylerin ekonomik faaliyetleri ve gelirlerinden bağımsız olarak saptanan ve tahsil edilen baş vergisinin, bireylerin ekonomik kararları üzerinde etkili olmayacağı ileri sürülmüştür.


#79

SORU:

Klasik ekonomi yaklaşımı neden önemlidir?


CEVAP:

Klasik yaklaşım iki bakımdan önemlidir. İlk olarak klasik yaklaşım, kapitalist sistemi en saf hali ve ekonomik aktörlerin karşılıklı rol ve işleyişleri ile ele alması yönünden önemlidir. Sermayenin henüz büyük güce kavuşmadığı, ekonomik birimler arasında aşırı asimetrik güç ilişkisinin yaşanmadığı dönemde ekonomik işleyiş oldukça dengeli idi. Klasiklerin görüşlerinin bir başka açıdan önemi de son dönem görüşlere ilham kaynağı olması, hatta bazı durumlarda olduğu gibi günümüz politikalarının şekillendirilmesinde model işlevi görmeleridir. Yeni sağ görüşler ya da neo-liberal görüşlerin teorik temelleri klasik görüşlere dayanır.


#80

SORU:

Keynesyen ekonomi görüşünü kısaca açıklayınız.


CEVAP:

1929 Büyük Buhranından etkilenerek, ekonominin işleyişi üzerine yeni görüş getirmiş olan Keynes, 1936 yılında yayınlamış olduğu İstihdam, Para ve Faizin Genel Teorisi adlı ünlü eserinde, ana fikir olarak, şunlara ağırlık vermiştir. İlk olarak, Keynes’in üzerinde durduğu ilk sorun işsizliktir. işsizliğin çözümü ise klasik görüş sahiplerinin savunduğu gibi rekabetçi serbest piyasa güçlerinde değil, toplam talebi yükseltmede rol oynayabilen kamu müdahalesindedir. İkinci olarak, Keynes eserinde bir yanda istihdam diğer yanda da para ve faiz konularını ele alarak, yine klasik görüş sahiplerinin ekonomide dikotomi görüşünün aksine, parasal ve reel sektörler arasındaki etkileşimi vurgulamıştır. Böylece para sadece peçe işlevini gören dışsal ve yansız bir veri olmayıp ekonomik işleyişle organik bağ içinde bir meta konumuna getirilmiştir.


#81

SORU:

Efektif talep nedir?


CEVAP:

Tam istihdamın sağlanmasına yönelik olarak kamu talebi ile destekli toplam talebe efektif talep adı verilir. Tam istihdamı sağlayan efektif talep, özel kesimin tüketim ve yatırım harcamaları toplamı ile kamu kesiminin tüketim ve yatırım talebi toplamından oluşur.


#82

SORU:

Keynesyen teoriye göre paranın işlevlerini sıralayınız.


CEVAP:

Keynesyen teorinin çok önemli bir yaklaşımı da para hakkındaki görüşleridir. O döneme gelene dek paranın, işlem aracı ve servet saklama aracı olarak iki işlevi var iken paraya üçüncü işlev olarak spekülatif işlev verilmiştir. Paranın spekülatif işlevi, paranın da diğer metalar gibi kendi değişim değeri olan bir meta olarak algılanmasını ve işleme sokulmasını açıklar.


#83

SORU:

Likidite tuzağı nedir?


CEVAP:

Keynes’in “mutlak nakit tercihi” olarak ifade ettiği, ancak teoride, Robertson’un tanımı ile likidite tuzağı olarak bilinen bu nokta, para politikasının etki alanının bittiği yerdir.


#84

SORU:

Monetarist ekonomi görüşünü kısaca açıklayınız.


CEVAP:

Monetarist görüş yanlıları, para ile reel ekonominin işleyişi arasındaki ilişkiyi klasik görüş yanlıları kadar tarafsız görmemekle beraber, para arzının reel ekonomi üzerindeki etkisinin Keynes’in savunduğu kadar etkili ve güçlü olduğunu da kabul etmemişlerdir. Monetaristler, ekonomik istikrarın sağlanabilmesi açısından para arzının üretim artışı ile sabit oranda tutulması gerektiği fikrini ileri sürmüşlerdir. Üretim artışına koşut olarak para arzı devamlı olarak belirli bir oranda artırılabileceği gibi, işsizlikle mücadele açısından hassas ayar (fine tuning) mekanizması olarak da kullanılabilir.


#85

SORU:

Doğal işsizlik oranı nedir?


CEVAP:

Doğal işsizlik; emek verimlilik artışının sıfır ve ortalama reel ücret haddinin sabit olduğu, sonuçta fiyat düzeyinin de sabit kalabildiği koşuldaki işsizlik oranıdır.


#86

SORU:

Para yanılsaması nedir?


CEVAP:

İşçiler ücretlerinin geçmiş dönem enflasyon oranına göre ayarlanmasını talep ederken, yükselen enflasyon ortamında reel olarak geri plana düşerler. İşçilerin enflasyon karşısında reel ücret düzeyi ile ilgili net algılama yapamaması para yanılsaması (money illusion) olarak nitelenir.


#87

SORU:

Dışlama etkisi nedir?


CEVAP:

Dışlama etkisi; genişletici maliye politikası uygulanması sonucunda faiz oranının yükselmesine bağlı olarak özel yatırım harcamalarının azalması durumudur.


#88

SORU:

Rasyonel beklenti nedir?


CEVAP:

Rasyonel beklentiler; kişilerin ekonomik değişkenlere ilişkin tüm bilgileri kullanarak yaptıkları beklentilerdir.


#89

SORU:

Maliye politikası amaçlarından iç ekonomik dengenin sağlanmasının statik bölümünü açıklayınız.


CEVAP:

İç istikrar alanı statik olarak fiyat istikrarı ve istihdam konularını kapsar. Fiyat istikrarı konusu, ekonominin enflasyonist ve deflasyonist eğilimlerden uzak tutulmasını sağlayan maliye politikası önlemlerini kapsar. Gerek enflasyon gerek deflasyon mutlak fiyat hareketleri ile ilgili olgu ve kavramlar olmakla beraber, kaynak ve gelir dağılımı açılarından önemi, söz konusu mutlak fiyat hareketlerinin, klasik görüşün aksine, nispi fiyatlar üzerinde de etkili olarak ekonomide statik ve dinamik gelir ve kaynak dağılımını bozuyor olmasından ileri gelmektedir. Maliye politikasının diğer ekonomik amacı olan istihdam konusu da yine kamu harcamaları ve bütçe denkliği konusu ile ilgili görülür. Şöyle ki, ekonomide yatırımlar ve buna bağlı olarak harcamalar arttıkça istihdam da yükselir. Bu konuda piyasada özel harcamalar yeterince etkin olmayınca kamu kesimi iradi müdahaleye başvurur ve otonom yatırımlara yönelerek bütçe açığı oluşturur. Böylece, kamusal yatırımlar ve harcama artışlarının oluşturacağı çarpan etkisi ile istihdam düzeyinde yükselme ortaya çıkar.


#90

SORU:

Maliye politikası amaçlarından iç ekonomik dengenin sağlanmasının dinamik bölümünü açıklayınız.


CEVAP:

Maliye politikasının dinamik amacı ise gelişmiş ekonomilerde ekonomik büyüme, gelişmekte olan ekonomilerde ise ekonomik kalkınma amaçları yer almaktadır. Ekonomik büyümenin hedefi, fiili büyüme oranını veri kaynaklar ve etkinlik koşulları ile belirlenen potansiyel büyüme oranına yaklaştırmaktır. Bu bağlamda yatırımlar ve kamu bütçesi ayarlamaları ile fiili büyüme oranının potansiyel büyüme oranına yaklaştırılmasına çalışılır. Potansiyel büyümeye yaklaşılırken parasal genişlemenin üretim genişlemesinin üzerine çıkması durumunda enflasyon oluşabileceğinden, bu tür hareketlenmelerde ekonomide bütçe yolu ile hassas ayarlamalara gidilebilir. Yatırımlar konusunda flu noktaya dikkat etmek gerekir. Yatırımın yapıldığı dönemde para tabanı genişlemesinin fiyatlarda oluşturacağı artış yönündeki hareketlilik, ileri dönemde meydana gelecek kapasite artışı tarafından emilerek etkisizleştirilir. Ekonomik büyümenin sağlanamadığı durumda kısa dönemde gerçekleştirilen fiyat istikrarı ve istihdamın sağlanması uzun dönemde tekrar sorun olarak karşımıza çıkar. Bunun nedeni, artan nüfusun ve sosyal ihtiyaçların karşılanmasının uzun dönemde ekonominin büyümesini, ekonominin büyümesinin ise yatırımların yapılmasını gerektirmesidir. Yatırım konusunda devlete düşen temel görev de bir yandan ekonominin verimliliğini yükseltecek alt-yapı yatırımlarının yapılmasını, diğer yandan da özel kesimin yeteri kadar gerçekleştiremediği alanları ya çeşitli teşvik unsurları ile özel kesimi yönlendirerek ya da bizzat kamu olarak gerçekleştirmesini sağlamaktır.


#91

SORU:

Maliye politikası araçlarından olan vergilerin ekonomi üzerindeki etkilerini yazınız.


CEVAP:

Vergiler, türlerine göre, gelir ve ikame etkileri ile faktör arzı üzerinde etkili olabilir. Vergilerin gelir etkisi üretim faktörü arzını yükseltme yönünde etki oluştururken, ikame etkisi faktörlerin sektörler arasında dağılımını değiştirebilir. Dolaylı vergiler fiyat artışını frenlemede etkili olurken dolaysız vergiler ise faktör arzı üzerinde olumsuz etki yapabilir. Maliye teorisi konuları arasında ayrıntılı olarak incelenen vergiler söz konusu farklı etkilerinden yararlanılarak farklı amaçlarla ekonomide uygulamaya konulabilir. Ancak, vergileri her istendiği koşulda istendiği gibi kullanılabilecek araçlar olarak görmek doğru değildir. 


#92

SORU:

Maliye politikası araçlarından kamu borçlanmasının ekonomiye etkilerini yazınız.


CEVAP:

Kamu borçları ekonomide toplam harcamalar yoluyla toplam talep, faiz etkisi ile de toplam arz üzerinde etki oluşturabilir. Ekonomik amaca göre borçların vade ve miktarında ayarlamalar yapılarak istenen hedefe varılabilir. Vergiler konusunda olduğu gibi, borçlar konusunda da mutlak hareket serbestisi söz konusu değildir. Akım halinde borçların milli gelir artışına, stok olarak da borçların milli gelire oranı ekonomilerin borçlanma ve borç yönetme kapasitelerini ve bu alandaki manevra kabiliyetini ya da kırılganlık derecesini ortaya koyar.


#93

SORU:

Maliye politikası araçlarından olan kamu iktisadi teşebbüslerinin ekonomiye etkilerini yazınız.


CEVAP:

Maliye politikasının çok önemli bir aracı da kamu iktisadî teşebbüsleri şeklinde ya da bu tür kuruluşlar eli ile yapılan otonom yatırımlardır. Söz konusu yatırımlar yatırımın getirisi ile faiz oranı arasında ilişki kurmadan kamusal kararlar doğrultusunda iradi olarak yapılan harcamalardır. Söz konusu yatırımlar ekonomide toplam talebi yükselterek tam istihdamı sağlayacak efektif talebe ulaşmayı hedeflediği gibi, belirli bölgelerde yatırım ortamı oluşturarak özel sektör yatırımlarını teşvik etmek amacını da güdebilir. Diğer bir deyişle, kamu eli ile yapılan yatırımlar sadece Keynesyen talep yetersizliğini ve konjonktürel işsizliği aşma amacına yönelik olmayıp, aynı zamanda bölgesel dengesizlikleri gidermek ya da yapısal işsizliğe çare olarak da devreye sokulabilir.


#94

SORU:

Bütçe devresel bileşkesi nedir?


CEVAP:

Bütçe devresel bileşkesi; tam istihdam bütçe fazlası ile olağan dönem bütçe fazlası arasındaki farktır.


#95

SORU:

Mali sürüklenme nedir?


CEVAP:

Bütçe devresel bileşkesinin fazla verdiği durumlarda yükselen vergi gelirleri gelir artış hızı önünde engel oluşturarak artış hızının gerilemesine neden olur. Bütçe devresel bileşkesinde görülen fazlanın ekonomide gelir artışını frenleme etkisine mali sürüklenme adı verilir.