OSMANLI TÜRKÇESİ METİNLERİ II Dersi NESİH YAZISI İLE METİNLER 2: DEFTERLERDEN ÖRNEKLER-II soru cevapları:
Toplam 41 Soru & Cevap#1
SORU: Ordu hizmetlerinde kullanılan hristiyan ücretli ırgatlara verilen isim nedir?
CEVAP: Cerehor
#4
SORU: Bir adamın kendi üzerine geçirip ödemesine mecbur olduğu paraya ne ad verilir?
CEVAP: Zimmet
#5
SORU: Muvakkat bir vazife olarak merkezden bazı emirleri götüren ve icra yetkisi de olan kimseye ne ad verilir?
CEVAP: Mübâşir
#6
SORU: rikâb-ı humâyûn teriminin anlamı nedir?
CEVAP: Padişâhın yanı, padişahın katı, padişahın maiyyeti
#8
SORU: ilm ü haber ne demektir?
CEVAP: Resmî bir daireye sunmak üzre bir kişinin durumu hakkında mensub olduğu mahalle veya diğer dairelerden verilen tasdikname
#9
SORU: Kesişme, arazinin muayyen bir kira mukabilinde kesime verilmesi ne demektir?
CEVAP: mukata?a
#11
SORU: Arz Odası terimi neyi ifade etmektedir?
CEVAP: Topkapı Sarayı’nda üçüncü kapıdan, yani Bâbü’s-sa ? âde’den girince hemen karşıdaki odadır. Padişahlar, arz günlerinde Sadrazam ve diğer Dîvân üyelerini burada kabul ederdi. Ayrıca yabancı elçiler de bu odada padişahın huzuruna çıkarlar ve namelerini ve hediyelerini takdim ederlerdi.
#12
SORU: Bâb-ı âlî terimi neyi ifade etmektedir?
CEVAP: Sadrazamların Divân-ı humâyûn’dan bağımsız bir yönetim merkezine kavuşmaları üzerine18. yy sonlarından itibaren sadrazamlık dairesine veya paşa kapısına verilen ad. 19. yüzyıldan itibaren hükûmet idaresinin merkezi ve hükûmetin resmî adı olarak kullanılmıştır.
#13
SORU: Cizye terimi neyi ifade etmektedir?
CEVAP: İslam devletinde, devletin tebeası olan gayr-ı müslim reayanın büluğ çağına ermiş, genellikle 14-75 yaş arası, aklî ve bedenî her hangi bir kusuru olmayan hür erkeklerinden alınan baş vergisidir. Bu vergiyi ödeyen gayrı müslim halk, devletin mutlak himayesinde olarak her türlü zıraat, ticaret ve san?at faaliyetinde bulunur, ibadet, adet ve günlük yaşayışlarını serbestçe ifa ederlerdi. Maddi durumu elverişli olmayanlardan bu vergi talep edilmez, diğerleri ise yine refah seviyelerine göre a?lâ, evsat ve ednâ olmak üze-re üç sınıfa ayrılarak cizye vergileri tahsil edilirdi. Islahat fermanından sonra cizye vergisi kaldırılmıştır.
#14
SORU: Hüccet terimi neyi ifade etmektedir?
CEVAP: Delil, vesika, sened manalarına gelir. Osmanlı diplomatiğinde ise şer?î mahkemeler tarafından verilen, ilamdan farklı olarak hüküm ihtiva etmeyen; sadece kadı huzurunda iki tarafın anlaşmaya vardıklarına dair kadının tasdikini ihtiva eden bir belgedir. Hüccetler çok çeşitli hususlar için tertib edilmiş olup kadılar tarafından tanzim edilen bir nevi noterlik belgeleri olarak kabul edilebilir. Hüccetler, kadı huzurunda tesbiti yaptıran şahsın eline verildikten başka şer?iyye sicillerine de işlenirdi. Bunlarda yapılan tesbitlere göre, alım-satım, kira, nafaka, vekâlet, vasiyet, kefâlet, şehâdet, ferağ, borç, hibe, rüşdün isbatı, nezir, keşif, sulh, irsaliye vs konularda hüccetler bulunmaktadır.
#15
SORU: İrâde terimi neyi ifade etmektedir?
CEVAP: Arapça bir kelime olan irade, dileme, isteme, meram, emir, ferman manalarına gelmektedir. İrâde-i seniyye ise padişah emri manasına gelmekte ve sözlü ve yazılı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Sözlü irâde-i seniyye, padişahın sadrazama bizzat tebliğ ettiği emir karşılığı kullanılan bir tabirdir. Osmanlı diplomatiğinde irâde-i seniyye veya çok kere kullanıldığı gibi kısaca irâde terimiyle özel bir belge türü kasd edilmektedir. Bu da, padişahın emrinin mâbeyn başkâtibi tarafından sadrazama bildirildiği belgedir.
#16
SORU: Mehterhâne terimi ile ifade edilmek istenen nedir?
CEVAP: Osmanlı Devleti’nin resmî, askerî mızıka takımı. Sultanlık ve hakimi-yet göstergesi olarak günde üç defa nevbet adıyla müzik icra ederlerdi. Mehterhâne-i Âl-i Osman, tabl-ı Osmânî, tabl-ı Âl-i Osmân, mehterân-ı tabl u alem-i hassa adlarıyla anılan padişah mehterhanesi saltanat sancaklarını taşımak ve korumakla görevli alemdarlar ile musiki icrasını gerçekleştiren tabl mehterleri olmak üzere iki bölükten oluşur, 187-237 arasında değişen sayıları ise savaş zamanlarında iki katına çıkardı. Bir diğer mehterhane ise, çadır ve çadır malzemeleri imal eden yerdir ki buna da mehterân-ı hayme denilmekte idi.
#17
SORU: Monapolya/Monopolye nedir?
CEVAP: Tekel. Osmanlı Devleti’nin şarap ve şırada uyguladığı tekelcilik. Gayr-ı müslimlerin şarap ürettiği yerlerde uygulanırdı. Üretilen şarabın 1/10’u timar sahibine verilirdi. Timar sahibi topladığı şarapları satıncaya kadar iki ay üreticinin şarap satması yasaktı. Bu nedenle fıçıları mühürlenirdi. Bu süre dolunca monopolye kalkar ve üretici şarabını satardı.
#18
SORU: Öşür termini ile ifade edilmek istenen nedir?
CEVAP: Kelime manası onda bir demektir. Ziraî mahsullerden hasad zamanı alınan şer?î bir vergidir. Verginin tahsîli ürüne bağlıdır. Ancak Osmanlı tatbikatında bu vergi manasına muvafık olarak onda bir şeklinde değil, değişen oranlarda tahsil edilmiştir. Vergi oranına, ürünün cinsi, toprağın verim durumu, sulama şekli, vergi tahsil edilen yerin yol üzerinde yada iç bölgelerde olması ve bu bölgelerde cari olan bir takım gelenekler de etki etmekteydi.
#19
SORU: Takrîr kelimesi ile anlatılmak istenen nedir?
CEVAP: Arapça karardan tef?îl babından bir kelime olan takrîr, yerleştirme, sağlam-laştırma, anlatma manalarına gelir. Diplomatik bakımından ise takrîr, bir işi yazılı olarak ilgili merci?e bildiren bir tür belge için kullanılmıştır. Bu merci?, padişah ve sadrazam olabileceği gibi daha alt kademede bir vazifeli de olabilirdi. Takrirlerde elkab bulunmaz.
#20
SORU: Telhîs kelimesi ile anlatılmak istenen nedir?
CEVAP: Aslı Arapça olup lahhasa kökünden gelen telhîs, hulasa etmek, özetlemek demektir. Osmanlı diplomatiğinde, genelde alt kademedeki vazifelinin, bir meselenin safhalarıyla ilgili olarak üst kademedeki vazifeliye yazdığı özete de aynı ad verilmekle beraber telhîs tabiriyle ilk akla gelen, sadrazam tarafından padişaha sunulan arzlardır. Sadrazamın Dîvân-ı humayun toplantılarından sonra arza girmek, yahud tebrik veya taziyede bulunmak veya Paşa kapısı’nda yabancı devletler elçilerini kabul edeceğini bildirmek için yolladığı yazıdan, ulufe dağıtılması için padişahın iznini almak yahut her hangi bir mesele hakkında padişahın emrini istemek için kaleme alınan yazıya kadar padişaha gönderdiği bütün kâğıtlar telhîs adını taşır.
#21
SORU: Tezkire kelimesi ile ifade edilmek istenen nedir?
CEVAP: Arapça zikr kökünden gelir. Manası tezekküre vesile olan şey demektir. Diplomatik olarak ise, aynı beldedeki resmî daireler veya şahıslar arasındaki haberleş-meleri temin eden belgeler için kullanılır. Tezkireler maksadı tam ve açık bir biçimde anlatacak şekilde, fakat lüzumsuz teferruata kaçmadan sade bir dille kaleme alınırlardı. Tezkirelerin, çıktıkları daireye veya veriliş sebeplerine göre pek çok çeşitleri vardı.
#22
SORU:
Ordu hizmetlerinde kullanılan hristiyan ücretli ırgatlara verilen isim nedir?
CEVAP:
cerehor: Ordu hizmetlerinde kullanılan hristiyan ücretli ırgatlara verilen isim
#23
SORU:
Harp, kıtlık, sel vs olağanüstü durumlarda aynî, nakdî ve bedenî olarak halktan alınan örfî bir vergi türünün adı nedir?
CEVAP:
Avârız-ı Dîvâniyye: Harp, kıtlık, sel vs olağanüstü durumlarda aynî, nakdî ve bedenî olarak halktan alınan örfî bir vergi türüdür. Bu vergi başlangıçta sadece olağanüstü durumlara münhasır iken daha sonra daimî hale gelmiştir. Önceleri normal haneler esas alınarak tahsil edilirken, daha sonra iktisadî vaziyetin bozulmasıyla, şehirlerin zenginlik durumlarına göre bölgeden bölgeye değişen 3, 5, 7, 10, 15 normal hane bir araya getirilerek bir avarız hanesi itibar edilmiş ve vergi bu özel tahrirlere göre toplanmıştır. (OTL, s. 23; OTS, s. 44; DİA, Avarız md.)
#24
SORU:
Osmanlı diplomatiğinde sadrazam, vezir, defterdar, kazasker, kaptan paşa, beylerbeyi gibi yüksek rütbeli vazifelilerin, kendilerinden aşağı mevkilerde bulunanlara gönderdikleri emirler için kullanılan bir terim nedir?
CEVAP:
Buyuruldu: Türkçe buyurmak masdarından yapılmış bir isim olan buyuruldu, Osmanlı diplomatiğinde sadrazam, vezir, defterdar, kazasker, kaptan paşa, beylerbeyi gibi yüksek rütbeli vazifelilerin, kendilerinden aşağı mevkilerde bulunanlara gönderdikleri emirler için kullanılan bir terimdir. Buyurulduları, 1- şekil bakımından, beyaz üzerine buyuruldular ve telhîs/takrîr üzerine buyuruldular; 2- yazıldıkları yer bakımından merkez ve taşrada yazılan buyuruldular olmak üzere sınıflandırmak mümkündür. (Diplomatik, s. 197-198)
#25
SORU:
Resm-i ganem ve ağnam resmi de denilen ve Osmanlı Devleti’nde küçükbaş hayvanlardan alınan şer?î bir verginin adı nedir?
CEVAP:
Âdet-i ağnâm: Resm-i ganem ve ağnam resmi de denilen ve Osmanlı Devleti’nde küçükbaş hayvanlardan alınan şer?î bir vergidir. Bu vergi, koyun ve keçiler yavruladıktan sonra genellikle Nisan ayında, kuzular ve oğlaklar da sayılmak suretiyle alınırdı. Devirlere ve bölgelere göre değişiklik göstermekle beraber ortalama olarak iki koyuna bir akçe alınmaktaydı. (Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü[bundan sonra, OTDTS-Pakalın], I, s. …; Mithat Sertoğlu, Osmanlı Tarih Lügatı[bundan sonra, OTL], s. 7; Fehmi Yılmaz, Osmanlı Tarih Sözlüğü[bundan sonra, OTS, s. 16.)
#26
SORU:
Büyük Kal?a Tezkireciliği nedir?
CEVAP:
Büyük Kal?a Tezkireciliği: Diğer adı Büyük Kal?a Kalemi. Mora ve Arnavutluk dışında Osmanlı ülkesinde mevcut büyük müstahkem mevki ve kalelerin askerlerinin maaşları ile bunların erzak, cephane ve tamirat gibi işlerine ve bulundukları bölgenin yerli kulu askerinin yoklamalarına bakan maliye kalemi. (OTS, s. 88)
#27
SORU:
Osmanlı ordusunda bulunan Cerahor nedir?
CEVAP:
Cerahor: Osman Gazi devrinden bir müddet sonra Osmanlı ordusunda bulunduğu anlaşılan ve daha ziyade geri hizmetlerde kullanılan ücretli ve muvakkat bir zümre. Sonraları askerlikle alakaları kalmamış, kale tamiri, köprü kurulması, maden işçiliği ve yol yapımında kullanılmak üzere ücretle toplanır olmuşlardır. Cerahorluk, zamanla az ücretli bir nevi ırgatlık angaryası haline gelmiştir. (OTL, s. 64; OTS, s. 93)
#28
SORU:
Enderun odalarından en muteberi olan Has odaya mensup en yüksek ağalardan üçüncüsünün adı nedir?
CEVAP:
Çukadar: Enderun odalarından en muteberi olan Has odaya mensup en yüksek ağalardan üçüncüsü. Silahdardan sonra ve Rikabdardan evvel gelirdi. Çukadarlık, Çelebi Sultan Mehmed zamanında ihdas edilmiştir. Alaylarda ata binerek padişahın arkasından gider ve yağmurluğunu taşırdı. Hükümdarın kaftanlarına ve kürklerine bakmak da bunun vazifesiydi. Bayramlarda hükümdar camiye giderken ve diğer merasimlerde halka para serpmek de görevleri arasındaydı. Silahdar bulunmadığı zaman ona vekalet eder, terfi ettiğinde silahdar olurdu. Saray dışında bir hizmete tayin edildiğinde kendisine Beylerbeyilik verilirdi. (OTL, s. 77; OTS, s. 117-118)
#29
SORU:
Osmanlı Devleti’nde idarî ve askerî kadronun yetiştirilmesi için teşkil edilen saray eğitim kurumuna verilen isim nedir?
CEVAP:
Enderun-ı Humâyûn: Topkapı Sarayı’nın üçüncü kapısı olan Babüssaade veya Akağalar kapısından sonra başlayan kısma verilen isim. Osmanlı Devleti’nde idarî ve askerî kadronun yetiştirilmesi için teşkil edilen saray eğitim kurumu. XV. Yüzyıldan itibaren medrese dışında en önemli eğitim kurumu niteliğini taşır. Enderunda eğitim gören kişiler devşirme usulüyle temin edilir. Devşirilen çocuklar, bir müddet Türk ailelerin yanında kalarak Türkçeyi, İslami esasları ve Türk örf ve adetlerini, adabı öğrenirler. Daha sonra Edirne, Galatasaray ve İbrahim Paşa sarayı mekteplerinde eğitilirler. Bunlara acemi oğlanı denirdi.
#30
SORU:
Dîvân-ı Humâyûn veya Paşakapısı’ndaki dîvânlarda alınan kararlara uygun olarak yazılan ve üzerinde tuğra bulunan padişah emirlerine verilen ad nedir?
CEVAP:
Fermân: Dîvân-ı Humâyûn veya Paşakapısı’ndaki dîvânlarda alınan kararlara uygun olarak yazılan ve üzerinde tuğra bulunan padişah emirlerine verilen addır. Ferman kelimesi tek başına kullanılmaz, padişaha ait olduğunu gösteren bir takım ibarelerle birlikte kullanılırdı. Bunlar, fermân-ı âlî-şân, fermân-ı humâyûn, fermân-ı pâdişâhî, fermân-ı şerîf vb idi. Fermanlarda mutlaka fermân kelimesi kullanılırdı. (Diplomatik, s. 99-100)
#31
SORU:
Saraya ait binek ve yük hayvanlarının barındırıldığı yer, saray ahırına verilen isim nedir?
CEVAP:
Istabl-ı Âmire: Saraya ait binek ve yük hayvanlarının barındırıldığı yer, saray ahırı. Mirâhur-ı evvel ve mirâhur-ı sânî adlı iki amiri ve emrinde çalışan birçok görevli ve hizmetli vardır. 19. yüzyılda Istabl-ı âmire müdürlüğü olmuştur. (OTS, s. 260)
#32
SORU:
Osmanlı Devleti’nin şarap ve şırada uyguladığı tekelciliği verilen isim nedir?
CEVAP:
Monapolya/Monopolye: Tekel. Osmanlı Devleti’nin şarap ve şırada uyguladığı tekelcilik. Gayr-ı müslimlerin şarap ürettiği yerlerde uygulanırdı. Üretilen şarabın 1/10’u timar sahibine verilirdi. Timar sahibi topladığı şarapları satıncaya kadar iki ay üreticinin şarap satması yasaktı. Bu nedenle fıçıları mühürlenirdi. Bu süre dolunca monopolye kalkar ve üretici şarabını satardı. (OTS, s. 442)
#33
SORU:
Osmanlıda öşür nedir?
CEVAP:
Öşür: Kelime manası onda bir demektir. Ziraî mahsullerden hasad zamanı alınan şer?î bir vergidir. Verginin tahsîli ürüne bağlıdır. Ancak Osmanlı tatbikatında bu vergi manasına muvafık olarak onda bir şeklinde değil, değişen oranlarda tahsil edilmiştir. Vergi oranına, ürünün cinsi, toprağın verim durumu, sulama şekli, vergi tahsil edilen yerin yol üzerinde yada iç bölgelerde olması ve bu bölgelerde cari olan bir takım gelenekler de etki etmekteydi. (DİA, Öşür md.)
#34
SORU:
Osmanlıda çok hızlı yaya postacı sınıfına verilen isim nedir?
CEVAP:
Peyk: Çok hızlı yaya postacı sınıfı. Padişah bir yere giderken alayın en önünde yürür ve amirleri olan peykbaşı veya ser-peykân-ı hassa, solakbaşı ile birlikte padişahın yanında bulunurdu. Teşkilatlarına peykhane-i hassa ocağı denirdi. Mevcutları, başlangıçta 40 iken 16. yüzyılda 80’e daha sonra 150’ye çıkmıştır. Padişahın emirlerini hızla ve hiç durmadan yerine götürürlerdi. Bunlar az yemek yerler, zayıf ve çok çevik kişilerdir. Sürekli idman yaparlar. Küçük yaştan itibaren özel olarak yetiştirilirlerdi. Bir fikir vermesi açısından, peyklerin İstanbul Edirne arasını iki günde kat ettikleri söylenebilir. Peykler, zamanla posta hizmeti yerine süslü elbiseleri ve sorguçlarıyla saltanatın debdebesini göstermek için törenlerde kullanılır olmuşlardır. (OTL, s. 280; OTS, s. 529.)
#36
SORU:
Osmanlı döneminde özellikle sıbyan mektebi muallimleri ve medrese ulemasının anıldığı unvan nedir?
CEVAP:
Hâce: Aslı Farsça olan kelime, Türkçede daha ziyade hoca şeklinde kullanılır. Osmanlı döneminde özellikle sıbyan mektebi muallimleri ve medrese uleması bu unvanla anılmıştır. Ayrıca şehzade muallimlerine de hoca tabir edilirdi. Kelimenin çoğulu, Osmanlı Devleti’nde Farsça aslına uygun olarak hâcegân şeklinde telaffuz edilmiş ve farklı manada kullanılmıştır. Bu şekliyle bürokraside çalışan memurları ve kâtipleri ifade etmekteydi. Hâcegân-ı Dîvân-ı humâyûn denilen bu memurlar, Dîvân-ı humâyûn ve Paşa kapısında bulunan kalem şefleri, maliye ve kapıkulu ocakları kâtipleri, tersane emini, şehremini, darphane emini, teşrifatçı, tophane, baruthane müdür ve nazırlarından ve buna benzer memurlardan oluşmaktaydı.
#37
SORU:
Cürm ü Cinâyet ne anlama gelir?
CEVAP:
Cürm ü Cinâyet: Devlete ait toprakları vakıf veya dirlik suretinde kullanan hakiki veya hükmî şahıslardan, bu topraklar içindeki halktan işlenen suçlara, suçluların kovalanmasına ve cezalandırılmalarına karşılık olarak alınan bir tür vergi olup miktarı bölgelere göre değişiklik arz etmekteydi. Serbest timarlarla serbest vakıflarda, zeamet ve haslarda cürm ü cinayet resmi, sipahiye veya vakıf sahibine; öbür toprak dirliklerinde ise sancak beyine veya subaşıya aitti. (OTL, s. 68; OTS, s. 101)
#38
SORU:
Delil, vesika, sened manalarına gelen kelime nedir?
CEVAP:
Hüccet: Delil, vesika, sened manalarına gelir. Osmanlı diplomatiğinde ise şer?î mahkemeler tarafından verilen, ilamdan farklı olarak hüküm ihtiva etmeyen; sadece kadı huzurunda iki tarafın anlaşmaya vardıklarına dair kadının tasdikini ihtiva eden bir belgedir. Hüccetler çok çeşitli hususlar için tertib edilmiş olup kadılar tarafından tanzim edilen bir nevi noterlik belgeleri olarak kabul edilebilir. Hüccetler, kadı huzurunda tesbiti yaptıran şahsın eline verildikten başka şer?iyye sicillerine de işlenirdi. Bunlarda yapılan tesbitlere göre, alım-satım, kira, nafaka, vekâlet, vasiyet, kefâlet, şehâdet, ferağ, borç, hibe, rüşdün isbatı, nezir, keşif, sulh, irsaliye vs konularda hüccetler bulunmaktadır. (Diplomatik, s. 350)
#39
SORU:
İlmühaber ne demektir?
CEVAP:
İlmühaber: Bir daireden diğer daire veya dairelere, her hangi bir husus, bir karar veya bir hükmü bildirmek üzere yazılan belgelere “ilmühaber” adı verilir. İlmühaberlerde elkab bulunmaz. Çok kere bir irade, bir buyruldu veya arzuhalden bahisle doğrudan doğruya konuya girilir. İlmühaberin yazılış sebebine göre metin kısa veya uzun olabilir. (Diplomatik, s. 295)
#40
SORU:
Ferman, berat ve resmî belge ve kayıtların doğruluğunu temin için üzerine konulan işaretin adı nedir?
CEVAP:
Sahh: Doğrudur anlamındaki sahihtir kelimesinin kısaltması olan bir işaret. Ferman, berat ve resmî belge ve kayıtların doğruluğunu temin için üzerine konurdu. Bu işaretin yazılmasına sahh çekmek denirdi. Divanda resid muamelesi tamamlanmış, yani reisülküttab tarafından incelenerek her şeyi yolunda olduğu görülen evrak, son olarak sadrazam tarafından görülür ve bir daha incelendikten sonra sadrazam, ya kendi eliyle sahh işaretini çeker ya da gözü önünde tezkireci tarafından bu işaret belge üzerine çekilir, bundan sonra fermanı yazılmak üzere divan kalemine gönderilirdi. Divan kaleminde yazılan ferman daha sonra evrakıyla beraber nişancıya gelir ve onun da incelemesinden sonra tuğrası çekilirdi. Üzerinde sahh işareti olmayan evrakın fermanı yazılmazdı. (OTS, s. 560)
#41
SORU:
Aynı beldedeki resmî daireler veya şahıslar arasındaki haberleşmeleri temin eden belgeler için kullanılan isim nedir?
CEVAP:
Tezkire: Arapça “zikr” kökünden gelir. Manası “tezekküre vesile olan şey” demektir. Diplomatik olarak ise, aynı beldedeki resmî daireler veya şahıslar arasındaki haberleşmeleri temin eden belgeler için kullanılır. Tezkireler maksadı tam ve açık bir biçimde anlatacak şekilde, fakat lüzumsuz teferruata kaçmadan sade bir dille kaleme alınırlardı. Tezkirelerin, çıktıkları daireye veya veriliş sebeplerine göre pek çok çeşitleri vardı. (Diplomatik, s. 245)