OSMANLI DEVLETİ YENİLEŞME HAREKETLERİ (1703-1876) Dersi İDARİ REFORMLAR (1808-1876) soru cevapları:

Toplam 20 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Osmanlı Devleti'nde bürokrasinin kapsamı neydi? 


CEVAP:

Osmanlı Devleti açısından değerlendirildiğinde bürokrasi, padişah ve saray görevlilerinden (mabeyn), askeri (seyfiye), dini (ilmiye) ve sivil bürokrasiye (kalemiye) kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. 


#2

SORU:

Osmanlı Devleti bürokrasisinde bir saltanat makamı olarak mabeyn ne anlama gelmekteydi ve ne zaman önem kazandı? 


CEVAP:

Mabeyn sözcüğü, iki şeyin arası demek olup haremle selâmlığı birbirine bağlayan sofa, daire veya oda için kullanılırdı. Saray teşkilâtında ise, padişahın resmi bürolarının bulunduğu, elçi, sadrazam ve diğer ziyaretçileri kabul ettiği, eğlendiği ve dinlenip yemek yediği daireyi nitelerdi. 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren önem kazanmaya başladı


#3

SORU:

Osmanlı bürokrasisindeki enderun terimi ne anlama gelir? 


CEVAP:

Enderun, sarayın iç hizmetlerini ifade için kullanılan bir terim olup Topkapı Sarayı’nın üçüncü kapısı olan Bâbüssaade (Akağalar Kapısı)’den sonra başlardı. Bayramlarda, Ayak Divanı ve cülûslarda taht burada kurulur; padişah kabullerini buradaki Arz Odası’nda yapardı. Enderun’da içoğlanlarına mahsus altı oda vardı; bunlar önemlerine göre, Büyük ve Küçük Odalar, Doğancı Koğuşu, Seferli Koğuşu, Kiler Odası, Hazine Odası ve mukaddes emanetlerin bulunduğu Has Oda şeklinde sıralanırdı. Burada teorik ve pratik ciddi bir eğitimden geçirilen içoğlanları, kabiliyetlerine göre Has Oda’ya yükselir ve buradan da ülkenin değişik yerlerinde görevlendirilirdi. Enderun, devlet ricali yetiştiren bir mektepti.


#4

SORU:

Sarayın üç ana bölümünden biri olan Birun neresidir ve ne amaçla kullanılmıştır?


CEVAP:

Birun, Topkapı Sarayı’nın dış hizmetlere mahsus olan Bâb-ı Hümayun ile Bâbüssaade arasındaki kısmı. Padişah hocası, hekimbaşı, cerrahbaşı, müneccimbaşı, hünkâr imamı, şehremini, arpa emini, matbah emini, Darphane emini, kapıcıbaşı, yeniçeri ağası, cebecibaşı, topçubaşı, arabacıbaşı gibi devletin merkez görevlileri ve büroları burada bulunurdu. Sarayın devlet işlerinin merkezi olmaktan uzaklaşıp işlerin sadrazamların ikindi divanlarına kayması üzerine Bâbıâli ön plana çıktı.


#5

SORU:

Telhis ve Hattı-ı Hümayün ne demektir? 


CEVAP:

Sadrazamın padişahın emrini almak istediği konuyu kısaca özetlediği yazısına telhis; padişahın özeti okuyup üzerine yine kısa cümlelerle ve kendi el yazısıyla görüşlerini belirttiği yazıya da hatt-ı hümayun denirdi.


#6

SORU:

II. Mahmut'tan sonra mabeyn makamının gelişimi nasıl olmuştur?


CEVAP:

II. Mahmud’dan sonra tahta geçen Sultan Abdülmecid, Abdülaziz ve V. Murad’ın, yükselen Bâbıâli bürokrasisi karşısında sarayı güçlü tutmak adına -Sultan Abdülaziz’in son dönemleri istisna edilirse- aşırı bir talepleri olmadı. Ancak, II. Abdülhamid’in tahta çıkmasıyla beraber tam tersine, mabeyn, iş hacmi ve bunun sonucu olarak da personel açısından büyük bir gelişme gösterdi.


#7

SORU:

19. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde memuriyette tevcihat usülü ne anlama gelmekteydi? 


CEVAP:

Tevcihat, tayin ve atama anlamında kullanılır. Osmanlı bürokrasisinde görev alabilecek memur sayısı memuriyetten fazla olduğu için 16. yüzyılın sonlarına doğru devlet pratik bir çözüm buldu ve her sene Şevval ayında vezir, beylerbeyi, sancakbeyi, rical, ocak ağaları ve Divan-ı Hümayun hocaları gibi, askeri, ilmi, mali ve sivil bürokrasinin üst düzey memuriyetlerine atamaları birer yıllığına yapmaya başladı. Bu sisteme tevcihat usulü denir ve atama dönemleri memurlar için sıkıntı kaynağı olurdu. Zira, tevcihatta görevinde bırakılabilir (ibka), başka bir göreve atanabilir (tahvil) veya bir sonraki tevcihata kadar boş da kalabilirdi (azil). 1826’da yeniçeriliğin kaldırılmasından sonra tevcihat Şevval yerine Şaban ayında yapılmaya başlandı. Memurların korkulu rüyası olan tevcihat usulü 4 Nisan 1838’de II. Mahmud tarafından ortadan kaldırılarak memurların sebepsiz yere azledilmelerine son verildi.


#8

SORU:

II. Mahmut döneminde sadaret nasıl bir değişim geçirdi?


CEVAP:

II. Mahmud döneminde sadrazamın yetkilerinin önemli bir kısmı kurulan yeni nezaretlerce üstlenildi. Hâl böyle olunca, II. Mahmud, 30 Mart 1838’de yaptığı bir düzenlemeyle bütün vekillerin başı olmak üzere sadareti başvekâlete dönüştürdü; müstakil bir makam olma konumuna da son vererek duruma göre hangi nezaret uygun olursa ona eklenmek suretiyle idare edilmesini kararlaştırdı. Yani, padişahın hükümet başkanlığına lâyık gördüğü nazır, aynı zamanda başvekil olacaktı. 


#9

SORU:

II. Mahmut döneminde hangi nezaretler kurulmuş ve bunun hükümet yapısına etkisi ne olmuştur?


CEVAP:

II. Mahmud, Evkaf-ı Hümayun, Divan-ı Deavi, Dahiliye, Hariciye, Maliye ve Ticaret Nezaretlerini kurarak sadrazamın yetkilerini bunlar arasında paylaştırdı. Merkez teşkilâtının önemli iş alanlarının Avrupa’da olduğu gibi nezaretlerce üstlenilmesi üzerine hükümet yapısı da ister istemez farklılaştı ve sadrazamın/ başvekilin başkanlığında nazırlardan oluşan hükümet (Meclis-i Vükelâ, Meclis-i Mahsus) devletin en yüksek icra organı oldu.


#10

SORU:

II. Mahmut, Evkaf-ı Hümayun Nezareti’ni ne zaman ve hangi amaçla kurmuştur?


CEVAP:

II. Mahmud, 15 Haziran 1826’da yeniçeriliği ortadan kaldırarak muhalif güçlerin önde geleni olan askeri bürokrasiyi etkisizleştirdi. 1826 Ekiminin başında yaptığı diğer bir düzenlemeyle, daha önce bağımsız olan ve mütevellilerin elinde bulunan vakıf­ların idaresini merkezîleştirmek amacıyla Evkaf-ı Hümayun Nezareti’ni kurarak vakıf­ları yavaş yavaş nezaretin denetimine aldı. Böylece bir diğer alternatif güç olan ulemayı da devlete bağlayarak etkisizleştirmeyi düşündü.


#11

SORU:

Hariciye Nezareti ile Tanzimat dönemi reformları arasındaki ilişki nedir? 


CEVAP:

Hariciye Nezareti, dil bilen ve Avrupa’yı iyi tanıyan bürokratların yoğunlaştığı bir birim olduğu için pek çok reform kurumu nezarete bağlı olarak kurulmuştu. Tanzimat döneminde yapılan reformların hemen tamamı Hariciye Nezareti ile Meclis-i Vâlâ’nın öncülüğünde gerçekleştirildi. Reform döneminde nezaretin ön plana çıkması, doğal olarak hariciye nazırını da sadrazamdan sonra hükümetin ikinci adamı yaptı.


#12

SORU:

Meclis-i Vükela kim tarafından, ne zaman ve ne amaçla kurulmuştur?


CEVAP:

II. Mahmud döneminde gerçekleştirilen bir yenilik de daimi meclislerin kurulup yaygınlaştırılmasıydı. Padişahın, nezaretleri kurup sadareti başvekâlete dönüştürmesi, şeklen de olsa Avrupa kabine sistemine doğru atılmış bir adımdı. Bu amaçla, muhtemelen 1838’de Meşveret Meclisi’nden yumuşak bir geçişle, nazır ve yüksek rütbeli memurlardan Meclis-i Hâss-ı Vükelâ veya Meclis-i Mahsus-i Vükelâ’yı, yani, hükümeti oluşturdu. Devletin en yüksek yürütme organı olan bu meclis, sadrazamın başkanlığında haf­tada iki gün toplanır ve nezaretler arasında koordinasyonu sağlardı.


#13

SORU:

II. Mahmud'un, 24 Mart 1838’de Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliyye ve Bâbıâli’de de Dâr-ı Şûra-yı Bâbıâli adıyla iki daimi meclis kurmasının nedeni nedir? 


CEVAP:

II. Mahmud, 24 Mart 1838’de, yapmayı düşündüğü ve Tanzimat-ı Hayriyye olarak adlandırdığı reformları görüşmek ve gerekli kanun ve tüzükleri hazırlamak amacıyla Topkapı Sarayı’nda Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliyye ve Bâbıâli’de de Dâr-ı Şûra-yı Bâbıâli adıyla iki daimi meclis kurdu.


#14

SORU:

Meclis-i Maarif ’in, Meclis-i Vâlâ ile Hariciye Nezareti’nin denetimi altında olması ne açıdan önem taşımaktadır?


CEVAP:

Meclis-i Maarif ’in, Meclis-i Vâlâ ile Hariciye Nezareti’nin denetimi altında olması, eğitimin lâikleşmesi açısından son derece önemlidir; zira, o ana kadar şeyhülislâmlığın kontrolü altında bulunan eğitim işleri, artık hükümetin denetimine giriyordu.


#15

SORU:

Şüra-yı Devlet'in Osmanlı bürokrasisindeki yeri ve görevi ne olmuştur? 


CEVAP:

Meclis-i Vâlâ ile başlayıp Meclis-i Tanzimat ve Meclis-i Ahkâm-ı Adliyye ile devam eden gelenek üzerine oturan Şûra-yı Devlet, Danıştay’ın temelini oluşturur.

Şûra-yı Devlet’in görevi, kanun ve tüzük tasarılarını hazırlamak, mahkeme veya meclislerin verdiği kararların temyizinde adliye ve idare memurları arasında çıkan anlaşmazlıkları çözmek, hükümetle şahıslar arasındaki davalara bakmak ve kanun metinlerini yorumlamaktı. Asıl amaç ise, yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrılmasıydı.


#16

SORU:

Taşra teşkilatında yapılan yeniliklerin gerekçesi neydi? 


CEVAP:

Merkez yönetiminde yapılan reformlardan hedef­lenen başarı, bunların taşrada uygulanmasına bağlı olduğu için Tanzimat’la beraber taşra idaresinde de önemli düzenlemeler yapıldı.


#17

SORU:

Osmanlı Devleti'nde muhtarlık teşkilatının kurulma nedeni ve görevleri neydi?


CEVAP:

II. Mahmud, Yeniçeriliği kaldırdıktan sonra İstanbul’un güvenliğini sağlamak için taşradan gelip işsiz-güçsüz bir şekilde hırsızlık, yolsuzluk ve uygunsuzluklarla şehrin huzurunu bozan kişilere karşı bazı önlemler aldı. Soruna köklü bir çare bulmak için 1829’da yapılan bir düzenlemeyle İstanbul mahallelerinde muhtarlık örgütünü kurdu. Görevleri bulundukları yerin güvenliğini sağlamak, doğum ve ölüm hadiseleriyle mahalleye gelen, giden, göç edenlerle ilgili kayıtları tutmak, kısaca halkla devlet arasındaki ilişkiyi sağlamaktı. 


#18

SORU:

Osmanlı Devleti'nde kaza yönetiminin kuruluş süreci nasıl olmuştur? 


CEVAP:

1842’de muhassıllık sisteminin ortadan kaldırılmasıyla sonuçlanan düzenlemenin ardından taşra teşkilâtında yeni bir organizasyona gidildi; Tanzimat’ın uygulandığı bölgelerde birkaç köyün idaresi birleştirilerek ilk defa idari bir birim olarak kazalar oluşturuldu. Kaza idare meclisi, idari davalar, beledi hizmetler, kazanın gelir ve giderleri gibi işleri görüşürdü.


#19

SORU:

Osmanlı Devleti'nde sancak meclisi kimlerden oluşmaktaydı ve görevleri nelerdi? 


CEVAP:

Sancak meclisi; malmüdürü, hakim, tahrirat başkâtibi, mal başkâtibi, müslim ve gayrimüslim halkın temsilcilerinden oluşmaktaydı. Meclis, haf­tanın belirli günlerinde toplanıp sancağın güvenlik, maliye, yönetim, eğitim-öğretim ve beledî işleriyle ilgili çalışmaları yürütür; başedemediği büyük sorunları eyalet meclisine havale ederdi. 


#20

SORU:

Eyaletlerdeki en yetkili kişi kimdi ve görevleri nelerdi?


CEVAP:

Eyaletteki en yetkili kişi valiydi. Vali, kanunların uygulanması, güvenliğin sağlanması, eyaletin imar edilmesi, özetle her şeyden sorumluydu. Kendisine yardımcı olmak üzere def­terdar, kadı, müf­tü, Müslümanları temsilen dört kişi ve gayrimüslimleri temsilen de iki kişiden oluşan bir büyük meclis vardı. Bu meclis sancak meclislerinin gönderdiği raporları değerlendirmek, eyaletin idare, maliye, güvenlik, imar, adli bütün sorunlarını görüşmek ve çözüm bulmakla görevliydi. Ayrıca, suç işleyenlerle Tanzimat’a aykırı davranan görevlileri yargılayan bir mahkeme konumundaydı.