RESTORASYON VE KORUMA İLKELERİ Dersi ÇEŞİTLİ ÖRNEKLERİ İLE KORUMAYA YÖNELİK POLİTİKALAR soru cevapları:
Toplam 21 Soru & Cevap#1
SORU:
Kültürel Mirasın "koruma"daki önemini açıklayınız?
CEVAP:
Toplumsal kimlik sorunlarının öne çıktığı yirminci yüzyılın son yarısından bu yana kültürel miras her yönü ve türü ile toplumlar açısından özenle korunması gereken bir değer olarak görülmeğe başlanmış ve giderek kültürel mirasın korunması bir toplumsal gelişmişlik göstergesi haline dönüşmüştür. Bu gelişme peşi sıra yeni tartışma konularını da gündeme taşımış ve özellikle tarihsel mirasın günümüzde sadece bir coğrafyayı kullanan toplumların değil tüm dünya toplumların ortak değeri olduğu, bu yönü ile bir toplumsal kimlik olarak değerlendirilmesinden öte insanlığın ortak değeri olarak değerlendirilip korunması gereği kabul edilir olmuştur. Bu bağlamda toplumlar kültürel mirasa sahip olmaları ile değil nasıl korudukları ile kimlik kazanmaya başlamışlardır. Bu olgudan yola çıkıldığında ise kültürel mirasın ve mirası korumanın evrenselliği noktasına ulaşılmaktadır.
#2
SORU:
Kültürel miras hangi koruma politikalarını gerektirir?
CEVAP:
Kültürel mirasın evrenselliği; kapsamlı, çok düzlemli ve çok boyutlu, bütünsel koruma politikalarını gerektirmektedir. Bu nedenle koruma politikaları da evrensel nitelikte olmalıdır. Uluslararası, ulusal ve bölgesel/yerel düzeydeki çok sayıda yönetim özellikle kentsel koruma konusunda yeni ve etkin politikalar üreterek korumayı bir gelişme/kalkınmanın aracı olarak kullanmanın çabası içine girmiştir.
#3
SORU:
Koruma politikaları açısından Jokilehto'nun koruma uygulamaları hangi başlıklar altında toplanmıştır?
CEVAP:
Tarihsel süreç açısından bakıldığında yaklaşık 18. yüzyıldan bu
yana koruma politikalarında bir kesinti veya radikal bir değişim yaşanmamakta
yumuşak geçişler ve yanyanalıklar görülmektedir. Jokilehto bu farklı uygulamaları
ve dönemlerini dört başlık altında toplamıştır.
1. Tarih olarak anıtlar,
2. Stilistik restorasyon dönemi,
3. Modern koruma dönemi,
4. Geleneklerin sürdürülmesi.
#4
SORU:
Koruma uygulamalarını ve politikalarını domine etmiş olan stilistik restorasyon yaklaşımının temel kaynaklarını oluşturan ögeler nedir?
CEVAP:
19. yüzyıl başlarında özellikle kuzey ülkelerinde gelişen ortaçağ yapılarının ulusal miras olarak kabul edilmesi eğilimi ile yine aynı dönemde bütün Avrupa’ya yayılan sanatta romantizm akımı, koruma uygulamalarını ve politikalarını domine etmiş olan stilistik restorasyon yaklaşımının temel kaynaklarını oluşturmuştur
#5
SORU:
Stilistik koruma yaklaşımı neyi ileri sürer?
CEVAP:
Stilistik koruma yaklaşımı her bir stilin bağımsız bir yanı olduğunu, malzeme veya renk değişikliklerinin korunması gereken stilin ruhuna ve özüne etkisinin olmayacağını ileri
sürer.
#6
SORU:
Avrupa eksenli koruma politikaları ve tarihi kentler yönetimi irdelemesi koşutunda hangi dönemler bulunmaktadır?
CEVAP:
Mahajan 2008 tarihli çalışmasında tarihsel süreç içinde özellikle Avrupa eksenli koruma politikaları ve tarihi kentler yönetimi irdelemesi koşutunda beş farklı dönemden söz etmektedir:
• Birinci dönem; İkinci Dünya Savaşı öncesi; Tek Yapı Ölçeğinde Koruma,
• İkinci dönem; 1960’lara kadar; Tarihsel Alanların Korunması,
• Üçüncü dönem; 1970’ler; Kent Planlama ve Kentsel Rehabilitasyon,
• Dördüncü dönem; 1970-1990 arası; Çevre yaklaşımları,
• Beşinci dönem; 1990’lardan günümüze; Tarihsel merkezlerden tarihsel
kentlere (yaşayan bir anıt olarak kent).
#7
SORU:
Sürdürülebilir bir koruma yaklaşımı gelişimi nasıl gerçekleşmiştir?
CEVAP:
Kentsel koruma ve kültürel peyzajların geçmiş deneyimleri pasif ve nesne odaklı koruma politikalarından aktif ve kültür odaklı, somut olamayan boyutların ve insani değerlerin eklenmesi ile, devamlı süreçlere dönüşen bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğunu ortaya koymaktadır (Mahajan, 2008: 25). Bu dönüşümün anıt eser korumasından insan odaklı bir korumaya, tek bir kültür varlığından tüm bir yerleşmenin korunmasına, anıtsal geçmişten gelen ve tarihi değerlerin pasif korunmasından yaşayan kültürlerin korunmasına, saygı duyulduğundan değil işlevsel gereksinimlerden ortaya çıkan korumaya, kültür varlıklarının görsel özgünlüklerinden sosyo kültürel özgünlüklerini öne çıkaran bir koruma yaklaşımına, kültür varlıklarını fiziksel sermaye olarak değerlendiren bir korumadan bu varlıkların sosyal, kültürel ve sembolik değerlerini bir sermaye olarak gören korumaya, sürdürülebilir bir koruma yaklaşımına doğru geliştiği görülmektedir
#8
SORU:
Koruma ile ilgili belgeleme-envanterleme işlemlerini kim önermiştir?
CEVAP:
Guizot günümüzde kullanılmakta olan koruma ile ilgili belgeleme-envanterleme işlemlerini önermiş bir yöneticidir.
#9
SORU:
20. yüzyılın başındaki koruma kavramının benimsediği ilkeyi tanımlayınız?
CEVAP:
20. yüzyılın başındaki koruma kavramı yapının sadece yapıldığı tarihe bağlı olarak değil barındırdığı özelliklere göre de tarihsel miras olarak tanımlanması ilkesini benimsemiş durumdadır.
#10
SORU:
1931 tarihli Atina Tüzüğü (Restorasyon Tüzüğü) hangi kavramları ele almıştır?
CEVAP:
1931 tarihli Atina Tüzüğü (Restorasyon Tüzüğü) kapsamında temelde yapılar ile ilgili olarak bazı önemli yaklaşımlar ve koruma politikaları geliştirilmiştir. Bunları kısaca ele alırsak; Konferans;
- Eski yapıların ayakta kalmalarına katkı veren kullanımların, bu yapıların tarihsel
ve sanatsal niteliklerine saygı göstermek kaydıyla, devamının sağlanması, - Eski yapıların geçmişten gelen yaşam geleneklerinin bir delili olması gerçeği
karşısında insanlık onları ortak miras olarak kabul etmek ve gelecek
nesillere tüm özgünlükleri ve zenginlikleri ile aktarmak için ortak sorumlu
olarak kabul edilmesini tüm ülkelerin temel politika olarak kabul etmelerini
tavsiye etmektedir. Ayrıca, eski yapıların, yönetim ve yasal olarak,
katılımcı ülkelerin tarihi, sanatsal veya bilimsel gerekçelerle tarihi yapıları
koruma konusunda ortak kaygılar taşıdıklarını, - Diğer yandan kamu hukuku ile özel hukuk arasında kamuoyunun hassasiyetlerini
dikkate alarak bir denge oluşturmalarını ancak koruma adına
oluşabilecek acil durumlarda da etkin bir davranış göstermelerine olanak
tanıyacak yasal desteklerin oluşturulmasını, - Eski yapıların yanında veya yakınında yapılacak yapıların bu yapılara saygılı
bir nitelik ve görünümde olmalarına ve özellikle bazı özel görünümlerin
korunmasını, giderek korunması gereken yapı topluluğunun çevresinde
yer alan bitki ve süslemelerin de bu yapı bütününe özgünlüğüne olan katkıları
nedeniyle korunması gerektiğini ve son olarak; - Korunması gerekli yapı topluluğu içinde, yanında ve/veya yakınında hiçbir
reklam ve direk ile yüksek bacalı olsalar bile hiçbir dumanlı sanayi tesisinin
bulundurulmamasını tavsiye etme kararı almıştır.
#11
SORU:
Koruma politikalarından olan İkinci Dönem; 1960’ların Sonuna Kadar Tarihsel Alanların
Korunması kapsamında UNESCO sözleşmesinin "kültürel varlık" tanımındaki yaklaşım nedir?
CEVAP:
İki şavaş arasındaki dönemde geliştirilen bu ortak politika arayışı II. Dünya Savaşı ile birlikte ileriki tarihlere bırakılmıştır. Savaş sonrası ilk çabaların 1954 tarihli UNESCO (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization) Sözleşmesi ile yeniden başladığını görmekteyiz. Birleşmiş Milletler Örgütünden bir yıl sonra 1946 da kurulan UNESCO’nun 1954 tarihli bu sözleşmesinde “kültürel varlık” kavramının geliştirilmesi ile birlikte, çok geniş bir tanımının da yapıldığını görmekteyiz. Sözleşmenin “kültür varlığı” olarak tanımlamış olduğu varlıkların içinde bulunduğu, sergilendiği, korunduğu veya saklandığı yapıları da aynı nitelikte varlıklar olarak görmesi ve tanımlaması da oldukça ilginç ancak bir o kadar da önemli ve ilerici bir yaklaşım olarak değerlendirilmektedir.
#12
SORU:
1972 tarihli UNESCO Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi neleri vurgulamaktadır?
CEVAP:
1972 tarihli UNESCO Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi (Kültür ve Turizm Bakanlığı, Varlıkları ve Müzeler G.M.) irdelendiğinde ekonomik ve sosyal gelişimin kültür varlıklarını tehdit ettiği ve çürüme ve yok olmayla karşı karşıya bıraktığı bunun ulusların yoksullaşmasına neden olduğu bu nedenle kültürel mirasın korunmasının tüm dünya halkları için önemli olduğunun vurgulandığı görülmektedir. Bu bağlamda “Üstün Evrensel Değer (Outstanding Universal Value)” öne çıkan bir kavram olarak bu nitelikteki kültürel ve doğal mirasın korunmasının her ulusun kendi topraklarında bulunanları kendisinden başlayarak bütün ulusların öncelikli görevi olduğu ortaya konulmaktadır.
#13
SORU:
Tek yapı ölçeğinde koruma dönemini tanımlayınız?
CEVAP:
Tek yapı ölçeğinde koruma dönemi olarak tanımlana gelen II. Dünya Savaşı öncesi dönemde pek çok ülkenin çok önemli tarihi anıtlarını koruma altına almaya çabaladıkları görülmektedir. Bu yaklaşım Avrupa’nın önemli kentlerindeki tarihi kent dokularının değişmesi, bozulması veya yok olmasına neden olmuştur.
#14
SORU:
Yapı odaklı politikaları tanımlayınız? Bunları amaçları nedir?
CEVAP:
Yapı odaklı politikalarda öne çıkan üç yaklaşımın varlığından söz edilmektedir; koruma, gerçek ve erişim. Tarihi yapıların korunması en temel hedeftir. Gerçek yapının tarihi bağlamının doğru olarak ortaya konulmasıdır. Erişim ise tüm verilerin ve yapının araştırmacılara ve kullanıcılarına en uygun ulaşılabilirlikte olmasıdır. Bu ilk dönemde koruma tek yapı ölçeğinde restorasyon terimi ile özdeşik olarak kullanılmış, yapının görsel, malzeme, yapım tekniği yapısal özellikleri ve süslemeleri gibi yapıya özgünlüğünü kazandıran özelliklerin korunması amaçlanmıştır.
#15
SORU:
"Modernizasyonun ve baskıcı yönetimlerin siyasal tercihleri ve dönemin tek yapı ölçeğindeki koruma politikaları, kent merkezlerinde büyük tahribata neden olmuşlar" tümcesine Avrupa'dan örnekler veriniz? Bunların sonuçları nelerdir?
CEVAP:
Fransa’da Paris 1850’lerde başlayan Haussmann uygulamaları ile tarihsel yapı stoğunun büyük bölümünü kaybetmiş, 20. yüzyılın başlarında yayılmaya başlayan modernizm dalgası eski kent merkezlerini yapı stoklarının yok edilerek yenilenmesi talepleri ile baskı altına alınmıştır. İtalya’da, Roma’da gerçekleştirilen ulaşım arterleri genişletilmesi veya yeni bulvarların açılması çalışmalarında kentin tarihi mekanları bütünlüklerini kaybetmiş, önemli yapıların ve meydanların her yerden görülmesi amacıyla etraflarının temizlenmesi ve düz hatlı yollarla birbirlerine bağlanması uygulamaları kentin tarihi yapılarında önemli eksilmelere neden olmuştur.
Görüldüğü gibi modernizasyonun ve baskıcı yönetimlerin siyasal tercihleri ve dönemin tek yapı ölçeğindeki koruma politikaları, kent merkezlerinde büyük tahribata neden olmuşlar, tarihi mirasın, ayrılmaz parçası olan çevrelerinden soyutlanması ve tek başlarına tarihi kontekslerinden arındırılmış olarak bırakılması tarihi değerlerinin büyük bir bölümünü kaybetmeleriyle sonuçlanmıştır.
#16
SORU:
Alan odaklı koruma politikalarını tanımlayınız?
CEVAP:
Alan odaklı koruma politikalarında temel farklılık tek yapı ölçeğindeki koruma yaklaşımlarının yapının kendi özgün niteliğini oluşturan özelliklerin yanı sıra yapının içinde bulunduğu yakın çevresinin de bu özgünlüğün vazgeçilmez ve ayrılmaz bir devamı olduğu görüşüdür. Bu çevrenin korunması endişesi ile bu dönemde yapı grupları, kentsel dokular, mahalleler, giderek köyler ve kentlerin bütün olarak koruma altına alındığı görülmektedir. Bu bağlamda pek çok Avrupa ülkesinde bu politikaların uygulama zorluğu yaşandığı durumları ortadan kaldırma amacıyla yeni ve özel yasal mevzuatlar oluşturulmuştur
#17
SORU:
Malraux’nun 1964 tarihli ifadesi (dönemin koruma politikalarını belirlemesi açısından) nedir?
CEVAP:
Malraux’nun 1964 tarihli şu ifadesi dönemin koruma politikalarını belirlemesi
açısından oldukça ilginçtir. “ ... Eski bir mahalleyi korumak, içini modern hale
getirerek dış görünümünü korumaktır. Bir yapının restorasyonu ise, dış görünümündeki
özgün stili muhafaza ederek, içini günümüz gereksinimlerine göre yeniden
düzenlemektir”
#18
SORU:
Kent Planlama ve Kentsel Sağlıklaştırma (Rehabilitasyon), Planlama Odaklı Koruma Politikaları kapsamında cephecilik yaklaşımını tanımlayınız?
CEVAP:
Cephecilik yaklaşımı bu dönemin bir uygulaması olarak daha sonraki dönemlerde yoğun şekilde eleştirilmiş ve bu dönemde tarihi kent merkezlerinin yıkılmasının önüne geçilmesi olumlu bir uygulama olmasına karşın cephecilik yaklaşımlarının uygulanması ile yapıların cephe süslemelerinin korunmasına karşın özgün mimari planlarının yok edilmesi önemli kayıplar oluşturmuştur. Bu üçüncü dönem özellikle İtalyan mimar ve korumacılarının ürettikleri soylulaştırma, geliştirme ve cephecilik gibi koruma kuramları ve kavramları ile hatırlanmaktadır. Tek yapı ölçeğinden tümbir kent ölçeğine genişleyen koruma alanı kavramı peşi sıra koruma odaklı kent planlama yaklaşımlarını getirmiştir.
#19
SORU:
Çevre Yaklaşımları, Sürdürülebilirlik Odaklı Koruma Politikalarını açıklayınız?
CEVAP:
Çevre Yaklaşımları, Sürdürülebilirlik Odaklı Koruma Politikaları
1970’lere gelindiğinde Dünya genelinde yaşanan gelişmeler ve değişimler tarihte iç karşılaşılmayan derecede derin ve beklenmedik olmuştur. Arkası arkasına gelen ekonomik krizler, Doğu Bloğu’nun kendini fes etmesi, tek kutuplu yeni bir dünya düzenine geçiş bunun yanında gelişen milliyetçilik akımları ve küreselleşmenin giderek artan ayak sesleri ülkeleri geleneksel davranışlardan kopartmaya başlamış, değişen hızlı teknolojiler ve yeni kavramlar insanlığı yeni bir algı düzeyine çekmiştir. Çevre ve sürdürülebilirlik bu dönemde yaşamın her yönünde ve boyutunda ilk önem sırasına çıkmış, tüm çalışmaların bu eksende gerçekleştirilmesine özen gösterilir olmuştur. 1970’lerden bu yana sürdürülebilirlik kavramı entellektüel yaşamın her noktasında kendinden söz ettiren bir kavram olarak gelişmiştir. Koruma kavramı da sürdürülebililik hedefleri ile kolayca uyuşabilecek bir kavram olarak uluslararası gelişme ve kalkınma stratejilerinin ayrılmaz bir bileşeni haline gelmiştir. Tasarım ve inşaat sektörü de, sürdürülebilirlik, sağlıklı çalışma ortamları, enerji tasarruf sistemleri ve çevreye duyarlı malzemeler ile tasarlanan yeni yapılar veya “yeşil mimarlık” ile özdeşleşmiştir.
#20
SORU:
20. yüzyılın son on yılından bu yana tarihi kentlerle ilgili planlama çalışmalarının
tarihsel yapılar hangi değerlerden etkilenmiştir?
CEVAP:
20. yüzyılın son on yılından bu yana tarihi kentlerle ilgili planlama çalışmalarının tarihsel yapıların mimari, artistik ve çevresel değerlerinden etkilendikleri görülmektedir
#21
SORU:
Kentin sürdürülebilir olması nasıl mümkün kılınabilir?
CEVAP:
Kentin kimliği ancak kentsel alanların gelenekleri ve yaşam alışkanlıkları ve tarzları ile insani boyutunun sürdürülebilir kılınması ile mümkündür.