SANAT TARİHİ Dersi Avrupa Sanatı soru cevapları:
Toplam 20 Soru & Cevap#1
SORU:
Avrupa sanatının Karolenj Döneminden günümüze kalabilen ve o dönemin mimari yapısını gösteren en önemli yapı hangisidir?
CEVAP: Karolenj Dönemi’nden günümüze gelebilen en önemli yapı Charlemagne’nın, mimar Otto von Metz’e yaptırdığı merkezî planlı Aachen Şapeli (792-805)’dir. Şapelin dilimli kubbeli, üst üste üç kemer katı yüksekliğindeki sekizgen planlı merkezî bölümünü dıştan on altı cepheli her biri tonoz örtülü iki katlı bir galeri çevreler. Plan olarak Ravenna’daki San Vitale Kilisesi’ne benzeyen yapıda, Roma ve Bizans mimarisinin özellikleri, yeni bir estetik anlayışla sentezlenerek uygulanmıştır. Batı cephesine, girişin iki yanına birer kulenin yerleştirilmesi yeniliktir. Çift kuleli bu uygulama, daha sonra Romanesk ve Gotik kiliselerde de devam ettirilmiştir.
Karolenj Dönemi’nden günümüze gelebilen en önemli yapı Charlemagne’nın, mimar Otto von Metz’e yaptırdığı merkezî planlı Aachen Şapeli (792-805)’dir. Şapelin dilimli kubbeli, üst üste üç kemer katı yüksekliğindeki sekizgen planlı merkezî bölümünü dıştan on altı cepheli her biri tonoz örtülü iki katlı bir galeri çevreler. Plan olarak Ravenna’daki San Vitale Kilisesi’ne benzeyen yapıda, Roma ve Bizans mimarisinin özellikleri, yeni bir estetik anlayışla sentezlenerek uygulanmıştır. Batı cephesine, girişin iki yanına birer kulenin yerleştirilmesi yeniliktir. Çift kuleli bu uygulama, daha sonra Romanesk ve Gotik kiliselerde de devam ettirilmiştir.
#2
SORU:
Bir yandan Karolenj kültürü ve Hristiyan Roma mirası sahiplenilirken diğer yandan Germen kimliğinden kopmamaya çalışılan ve 936-1024 yılları arasını kapsayan dönemin sanatı ne olarak adlandırılmaktadır?
CEVAP: Kutsal-Roma Germen İmparatorluğu’nun başına I. Otto’nun geçmesiyle Avrupa’da Otto Dönemi başlamıştır. I. Otto kendini Batı Roma İmparatorluğu’nun devamı saymış, imparator olur olmaz Papalık Devleti’ni resmen tanımış ve kendisini kilisenin koruyucusu ilan etmiş ve Krallık güçlenmeye başlamıştır. Bir yandan Karolenj kültürü ve Hristiyan Roma mirası sahiplenilirken diğer yandan Germen kimliğinden kopmamaya çalışılan, 936-1024 yılları arasını (I. Otto, II. Otto ve III. Otto devirleri) kapsayan bu dönemin sanatı, Avrupa’da Erken Romanesk, Almanya’da ise Otto sanatı olarak bilinmekte ve İmparator Otto adıyla Otto Rönesansı olarak adlandırılmaktadır.
Kutsal-Roma Germen İmparatorluğu’nun başına I. Otto’nun geçmesiyle Avrupa’da Otto Dönemi başlamıştır. I. Otto kendini Batı Roma İmparatorluğu’nun devamı saymış, imparator olur olmaz Papalık Devleti’ni resmen tanımış ve kendisini kilisenin koruyucusu ilan etmiş ve Krallık güçlenmeye başlamıştır. Bir yandan Karolenj kültürü ve Hristiyan Roma mirası sahiplenilirken diğer yandan Germen kimliğinden kopmamaya çalışılan, 936-1024 yılları arasını (I. Otto, II. Otto ve III. Otto devirleri) kapsayan bu dönemin sanatı, Avrupa’da Erken Romanesk, Almanya’da ise Otto sanatı olarak bilinmekte ve İmparator Otto adıyla Otto Rönesansı olarak adlandırılmaktadır.
#3
SORU:
Manastırların Sciptorium olarak adlandırılan bölümleri hangi sanat türünün yürütüldüğü alanlardır?
CEVAP: Manastırlarda el yazmalarının yazıldığı ve kopya edildiği bölüme sciptorium adı verilir. Resimli el yazmalarının minyatürleri ve imparator resimleri bu dönemin resim sanatı hakkında bilgi verirler. En önemli üretim merkezleri ise Corvey ve Hildesheim Manastırlarının sciptoriumlarıdır.
Manastırlarda el yazmalarının yazıldığı ve kopya edildiği bölüme sciptorium adı verilir. Resimli el yazmalarının minyatürleri ve imparator resimleri bu dönemin resim sanatı hakkında bilgi verirler. En önemli üretim merkezleri ise Corvey ve Hildesheim Manastırlarının sciptoriumlarıdır.
#4
SORU:
Romanesk döneme ait resimler çoklukla hangi amaca yönelik olarak yapılmıştır?
CEVAP: Günümüze ulaşan Romanesk resim sanatı örnekleri oldukça azdır. Örneklerin büyük bölümünü freskler, minyatürler ve ikonalar oluşturur. Romanesk üslupta resimler, süslemeden ziyade öğretici amaçla yapılmıştır. Öğretici rol üstlenen simgesel ögelerle zenginleştirilmiş bu resimlerde basit ve çizgisel bir anlatım dili kullanılmıştır. Tevrat ve İncil hikâyelerinden alınmış dinî konular işlenmiş, İsa, Meryem ve azizlerin yaşamları, dinî bayramlar, ahlaki öyküler anlatılmıştır. Figürler genellikle gerçeklikten uzak ancak anlatım olarak son derece zengindir. Bir resim asla tesadüfi bir şekilde yerleştirilmemiştir. Her zaman renk uyumu, çizgi ve figür ile fon uyumu gözetilmiştir.
Günümüze ulaşan Romanesk resim sanatı örnekleri oldukça azdır. Örneklerin büyük bölümünü freskler, minyatürler ve ikonalar oluşturur. Romanesk üslupta resimler, süslemeden ziyade öğretici amaçla yapılmıştır. Öğretici rol üstlenen simgesel ögelerle zenginleştirilmiş bu resimlerde basit ve çizgisel bir anlatım dili kullanılmıştır. Tevrat ve İncil hikâyelerinden alınmış dinî konular işlenmiş, İsa, Meryem ve azizlerin yaşamları, dinî bayramlar, ahlaki öyküler anlatılmıştır. Figürler genellikle gerçeklikten uzak ancak anlatım olarak son derece zengindir. Bir resim asla tesadüfi bir şekilde yerleştirilmemiştir. Her zaman renk uyumu, çizgi ve figür ile fon uyumu gözetilmiştir.
#5
SORU:
Kilise camlarının vitraylarla süslenmeye başlaması ilk kez hangi dönemde ortaya çıkmıştır?
CEVAP: İlk kez bu dönemde kilise camları vitraylarla süslenmeye başlamış, vitray uygulaması daha sonra Gotik kilise dekorasyonun temelini oluşturmuştur.
İlk kez bu dönemde kilise camları vitraylarla süslenmeye başlamış, vitray uygulaması daha sonra Gotik kilise dekorasyonun temelini oluşturmuştur.
#6
SORU: 12. yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da ortaya çıkmış ve buradan yayılarak 15. yüzyıla kadar tüm Avrupa’da etkisini göstermiş olan sanat üslubu hangisidir?
12. yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da ortaya çıkmış ve buradan yayılarak 15. yüzyıla kadar tüm Avrupa’da etkisini göstermiş olan sanat üslubu hangisidir?
CEVAP: Orta Çağ Avrupa sanatının en önemli üsluplarından olan Gotik üslup, siyasal değişimlerin ve ulusal devlet bilincinin yaşandığı 12. yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da ortaya çıkmış ve buradan yayılarak 15. yüzyıla kadar tüm Avrupa’da etkisini göstermiştir. Fransa ve Avrupa’da, bu üsluptaki eserlere Opus francigenum- Fransız işi denilmiştir.
Orta Çağ Avrupa sanatının en önemli üsluplarından olan Gotik üslup, siyasal değişimlerin ve ulusal devlet bilincinin yaşandığı 12. yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da ortaya çıkmış ve buradan yayılarak 15. yüzyıla kadar tüm Avrupa’da etkisini göstermiştir. Fransa ve Avrupa’da, bu üsluptaki eserlere Opus francigenum- Fransız işi denilmiştir.
#7
SORU:
Gotik üsluptaki kiliseleri temel özellikleri nelerdir?
CEVAP: Gotik kiliseler genellikle üç ya da beş nefli transeptli bazilikal planlı olarak yapılmışlardır. Apsis arkasında çevre koridoru, ışınsal şapeller, batı cephede ve transept girişlerinde kule, rozas pencere, kilise duvarları ve alınlıklarına kabartma ve heykeller, pencerelere vitray yapılması üslubun önemli özellikleri arasında bulunur. Gotik kiliselerde transept ve nef arasındaki ayırıcı bölmeler kaldırılarak bu bölümler birbiriyle bağlanmıştır. Gotik katedrallerde boyutlar yükseldikçe örtü sistemini desteklemek için uçan payandalar yapılmıştır. Payandaların taşıyıcı görevini üstlenen cepheleri rahatlatmasıyla daha büyük pencere ve kapı açıklıkları yapılabilmiş bu da pencerelerin vitraylarla kapatılarak süslenmesini sağlanmıştır.
Gotik kiliseler genellikle üç ya da beş nefli transeptli bazilikal planlı olarak yapılmışlardır. Apsis arkasında çevre koridoru, ışınsal şapeller, batı cephede ve transept girişlerinde kule, rozas pencere, kilise duvarları ve alınlıklarına kabartma ve heykeller, pencerelere vitray yapılması üslubun önemli özellikleri arasında bulunur. Gotik kiliselerde transept ve nef arasındaki ayırıcı bölmeler kaldırılarak bu bölümler birbiriyle bağlanmıştır. Gotik katedrallerde boyutlar yükseldikçe örtü sistemini desteklemek için uçan payandalar yapılmıştır. Payandaların taşıyıcı görevini üstlenen cepheleri rahatlatmasıyla daha büyük pencere ve kapı açıklıkları yapılabilmiş bu da pencerelerin vitraylarla kapatılarak süslenmesini sağlanmıştır.
#8
SORU: Ana nef tonozunun ağırlığını azaltarak zemine indirmeyi amaçlayan destek sistemi olan uçan payanda ilke kez hangi yapıda kullanılmıştır?
Ana nef tonozunun ağırlığını azaltarak zemine indirmeyi amaçlayan destek sistemi olan uçan payanda ilke kez hangi yapıda kullanılmıştır?
CEVAP: Gotik katedrallerde boyutlar yükseldikçe örtü sistemini desteklemek için uçan payandalar yapılmıştır. Payandaların taşıyıcı görevini üstlenen cepheleri rahatlatmasıyla daha büyük pencere ve kapı açıklıkları yapılabilmiş bu da pencerelerin vitraylarla (renkli cam işçiliği) kapatılarak süslenmesini sağlanmıştır. Fransa'daki Chartres Katedrali Gotik üslubun en ünlü yapılarındandır ve uçan payanda ilk kez bu yapıda kullanılmıştır.
Gotik katedrallerde boyutlar yükseldikçe örtü sistemini desteklemek için uçan payandalar yapılmıştır. Payandaların taşıyıcı görevini üstlenen cepheleri rahatlatmasıyla daha büyük pencere ve kapı açıklıkları yapılabilmiş bu da pencerelerin vitraylarla (renkli cam işçiliği) kapatılarak süslenmesini sağlanmıştır. Fransa'daki Chartres Katedrali Gotik üslubun en ünlü yapılarındandır ve uçan payanda ilk kez bu yapıda kullanılmıştır.
#9
SORU:
Gotik dönemde resim sanatını şekillendiren unsur ne olmuştur?
CEVAP: Gotik sanatta resim mimariye bağımlı bir şekilde gelişmiştir. Kiliselerin cephelerinin pencere ve kapı boşluklarıyla dolu olması resim yapılacak yerleri azalttığından bu dönemde resim denince akla vitray gelmektedir. Katedralleri ve kiliseleri süslemek için yapılan vitraylarda daha çok dinî konular işlenmiştir.
Gotik sanatta resim mimariye bağımlı bir şekilde gelişmiştir. Kiliselerin cephelerinin pencere ve kapı boşluklarıyla dolu olması resim yapılacak yerleri azalttığından bu dönemde resim denince akla vitray gelmektedir. Katedralleri ve kiliseleri süslemek için yapılan vitraylarda daha çok dinî konular işlenmiştir.
#10
SORU:
Gotik dönemde resim sanatının İtalya'daki gelişimi hangi yönüyle diğer ülkelerden ayrılmaktadır?
CEVAP: 13. yüzyıl İtalyan sanatı diğer ülkelerden oldukça farklı gelişmiştir. İtalyanlar resim alanında da Romanesk üslupta olduğu gibi Bizans ve Roma geleneklerinden vazgeçememişlerdir. Bu nedenle, gotik dönemde diğer ülkelerde resim denince akla ilk gelen çalışma olan vitray, İtalyan kiliselerinin süslemesinde pek kullanılmamış, daha çok Bizans’tan beri kullanılagelen dinsel konulu ikonaların yapımı sürdürülmüştür.
13. yüzyıl İtalyan sanatı diğer ülkelerden oldukça farklı gelişmiştir. İtalyanlar resim alanında da Romanesk üslupta olduğu gibi Bizans ve Roma geleneklerinden vazgeçememişlerdir. Bu nedenle, gotik dönemde diğer ülkelerde resim denince akla ilk gelen çalışma olan vitray, İtalyan kiliselerinin süslemesinde pek kullanılmamış, daha çok Bizans’tan beri kullanılagelen dinsel konulu ikonaların yapımı sürdürülmüştür.
#11
SORU: Rönesans kavramı ilk kez kim tarafından kullanılmıştır?
Rönesans kavramı ilk kez kim tarafından kullanılmıştır?
CEVAP: Rönesans Antik Çağ kültür ve sanat ortamının etkisi altında İtalya’da doğmuştur. Rönesans kavramı, ilk kez araştırmaları ve kuramları nedeniyle sanat tarihinin kavramsal olarak babası sayılan ressam ve mimar Giorgio Vasari (1511-1574) tarafından Antik Çağ felsefe ve düşüncesi ile kültür ve sanatının yeniden doğuşu anlamında kullanılmıştır.
Rönesans Antik Çağ kültür ve sanat ortamının etkisi altında İtalya’da doğmuştur. Rönesans kavramı, ilk kez araştırmaları ve kuramları nedeniyle sanat tarihinin kavramsal olarak babası sayılan ressam ve mimar Giorgio Vasari (1511-1574) tarafından Antik Çağ felsefe ve düşüncesi ile kültür ve sanatının yeniden doğuşu anlamında kullanılmıştır.
#12
SORU:
İtalya'da Rönesans sanatı hangi ana dönemler altında değerlendirilir?
CEVAP:
İspanya, Fransa, Flandr (Belçika, Hollanda) Almanya, İngiltere ve Doğu Avrupa’da; mimarlık, heykel, resim sanatında etkili olacak olan Rönesans sanatının doğuş coğrafyası İtalya’dır. İtalya’da Rönesans sanatı; 1-Trancento (14. yy), 2-Quatrancento (15. yy) ve 3-Cinquecento (16. yy) olmak üzere üç ana başlık altında değerlendirilmektedir.
#13
SORU: Leonardo Da Vinci, Michelangelo ve Raphaello gibi önemli İtalyan sanatçılar Rönesansın hangi döneminde yetişmişlerdir?
Leonardo Da Vinci, Michelangelo ve Raphaello gibi önemli İtalyan sanatçılar Rönesansın hangi döneminde yetişmişlerdir?
CEVAP:
Rönesansın 16. yüzyıla denk gelen dönemi Cinquecento, Klasik Rönesans dönemi olarak adlandırılır ve 16. yüzyıl İtalya’sının en önemli sanatçılarından Leonardo Da Vinci, Michelangelo ve Raphaello teknik geliştirme, doğa etütleri, anatomik araştırmaları ile dikkat çeken Floransa okulundan yetişmişlerdir.
#14
SORU: İyon sütun başlığının iki yanında yer alan spiral biçimli kıvrımlara verilen isim nedir?
İyon sütun başlığının iki yanında yer alan spiral biçimli kıvrımlara verilen isim nedir?
CEVAP: İyon sütun başlığının iki yanında yer alan spiral biçimli kıvrımlara volüt adı verilir.
İyon sütun başlığının iki yanında yer alan spiral biçimli kıvrımlara volüt adı verilir.
#15
SORU: Eserlerinde hava perspektifi, biçim-hacim, anatomi üzerinde araştırmalar yapmış ve resme mimari perspektif kavramını yerleştirmiş olan sanatçı kimdir?
Eserlerinde hava perspektifi, biçim-hacim, anatomi üzerinde araştırmalar yapmış ve resme mimari perspektif kavramını yerleştirmiş olan sanatçı kimdir?
CEVAP: Masaccio, eserlerinde hava perspektifi (sfu-mato), biçim-hacim ve anatomi üzerinde araştırmalar yapmış; resme mimari perspektif kavramını yerleştirmiştir. Vergi isimli eserinde uyguladığı mimari fon ile resme perspektif kazandırmış ve giysilerle insan bedenlerinde hacim duygusu yaratmıştır.
Masaccio, eserlerinde hava perspektifi (sfu-mato), biçim-hacim ve anatomi üzerinde araştırmalar yapmış; resme mimari perspektif kavramını yerleştirmiştir. Vergi isimli eserinde uyguladığı mimari fon ile resme perspektif kazandırmış ve giysilerle insan bedenlerinde hacim duygusu yaratmıştır.
#16
SORU:
Palladian üsluplu mimari yapıların temel özellikleri nelerdir?
CEVAP: Geç devirde Rönesans mimarisine bir yandan, Rönesans akımına anlam ve biçem olarak karşı olan Maniyerist akımın özellikleri girerken, diğer yandan mimar Andrea Palladio (1508-1580) Erken Rönesans’ın kübik hacim, yalın cephe hatlarını kullanmaya devam etmekteydi. Venedik ve Vicenza’da inşa ettiği villalarda ve Teatro Olimpico’da Antik Çağ’ın mimari karakterini yansıtan kolonlar, hemen hepsinde tapınak cepheli girişler yer alır. Mimarının adından türetilerek Palladian üsluplu olarak tanımlanan bu yapıların en dikkati çekeni, kubbe örtülü Villa Rotonda (Villa Capra)’dır. Planı 1550’de oluşturulan yapının dört yöne açılan anıtsal girişli cepheleri Antik Çağ mimarisinin yeniden yorumlanmasının örneğidir.
Geç devirde Rönesans mimarisine bir yandan, Rönesans akımına anlam ve biçem olarak karşı olan Maniyerist akımın özellikleri girerken, diğer yandan mimar Andrea Palladio (1508-1580) Erken Rönesans’ın kübik hacim, yalın cephe hatlarını kullanmaya devam etmekteydi. Venedik ve Vicenza’da inşa ettiği villalarda ve Teatro Olimpico’da Antik Çağ’ın mimari karakterini yansıtan kolonlar, hemen hepsinde tapınak cepheli girişler yer alır. Mimarının adından türetilerek Palladian üsluplu olarak tanımlanan bu yapıların en dikkati çekeni, kubbe örtülü Villa Rotonda (Villa Capra)’dır. Planı 1550’de oluşturulan yapının dört yöne açılan anıtsal girişli cepheleri Antik Çağ mimarisinin yeniden yorumlanmasının örneğidir.
#17
SORU: Stiacciato tekniğinin yaratıcısı olan sanatçı kimdir?
Stiacciato tekniğinin yaratıcısı olan sanatçı kimdir?
CEVAP: Eserlere derinlik katması açısından önemli olan çok alçak kabartma tekniği olan "stiacciato"nun yaratıcısı dönemin ünlü heykeltıraşlarından Donatello'dur. Davut (Bargello) heykelinde, eski Yunan heykellerinin S kıvrımlı duruş pozisyonu doğal haliyle yansıtan Rönesans’ın ilk çıplak bedenini yansıtmıştır.
Eserlere derinlik katması açısından önemli olan çok alçak kabartma tekniği olan "stiacciato"nun yaratıcısı dönemin ünlü heykeltıraşlarından Donatello'dur. Davut (Bargello) heykelinde, eski Yunan heykellerinin S kıvrımlı duruş pozisyonu doğal haliyle yansıtan Rönesans’ın ilk çıplak bedenini yansıtmıştır.
#18
SORU: 16. yüzyıl ortalarından itibaren mimari, resim ve heykelde kendi özelliklerini ortaya koyan ve Rönesans’ın klasik kalıplarının dışında eserlerin verilmeye başlandığı, antihümanist klasizm karşıtı olarak tanımlanan akım hangisidir?
16. yüzyıl ortalarından itibaren mimari, resim ve heykelde kendi özelliklerini ortaya koyan ve Rönesans’ın klasik kalıplarının dışında eserlerin verilmeye başlandığı, antihümanist klasizm karşıtı olarak tanımlanan akım hangisidir?
CEVAP: 16. yüzyılda Rönesans akımına anlam ve biçem olarak karşı, antihümanist klasizm karşıtı olarak tanımlanan maniyerizm gelişir. Vasari tarafından maniera kelimesi üs- lup anlamı ile eş değer görülmüştür. Yüzyılın sonunda büyük Rönesans sanatçılarının kopyaları, taklit eserleri anlamında kullanılır. Maniyerizm aynı zamanda ilk kez 16. yüzyılda Vasari tarafından Raphaello, Leonardo da Vinci ve Michelangelo’nun sanatına uymak, benzemek anlamında da kullanılmıştır. Yüksek Rönesans’ın üç büyük ustasının (Leonardo, Raphaello, Michelangelo), eserlerinde vardıkları en üst düzeydeki ifadenin aşılamayacağı fikrini de ortaya koyar. Maniyerizm 16. yüzyıl ortalarından itibaren mimari, resim ve heykelde kendi özelliklerini yaratan ve ortaya koyan, Rönesans’ın klasik kalıplarının dışında eserler veren yepyeni bir akım olarak tanımlanacaktır. Floransa’da doğan ve olgunlaşan Maniyerist akım öncellikle heykel ve mimarlıkta varlık gösterir ardından Orta İtalya ve Avrupa’da kabul görür. Fransa’da Fontainebleau okulu Maniyerist akımın gelişmesinde katkısı olan önemli bir sanat okuludur.
16. yüzyılda Rönesans akımına anlam ve biçem olarak karşı, antihümanist klasizm karşıtı olarak tanımlanan maniyerizm gelişir. Vasari tarafından maniera kelimesi üs- lup anlamı ile eş değer görülmüştür. Yüzyılın sonunda büyük Rönesans sanatçılarının kopyaları, taklit eserleri anlamında kullanılır. Maniyerizm aynı zamanda ilk kez 16. yüzyılda Vasari tarafından Raphaello, Leonardo da Vinci ve Michelangelo’nun sanatına uymak, benzemek anlamında da kullanılmıştır. Yüksek Rönesans’ın üç büyük ustasının (Leonardo, Raphaello, Michelangelo), eserlerinde vardıkları en üst düzeydeki ifadenin aşılamayacağı fikrini de ortaya koyar. Maniyerizm 16. yüzyıl ortalarından itibaren mimari, resim ve heykelde kendi özelliklerini yaratan ve ortaya koyan, Rönesans’ın klasik kalıplarının dışında eserler veren yepyeni bir akım olarak tanımlanacaktır. Floransa’da doğan ve olgunlaşan Maniyerist akım öncellikle heykel ve mimarlıkta varlık gösterir ardından Orta İtalya ve Avrupa’da kabul görür. Fransa’da Fontainebleau okulu Maniyerist akımın gelişmesinde katkısı olan önemli bir sanat okuludur.
#19
SORU:
Barok mimarinin temel ilkeleri nelerdir?
CEVAP: Asimetrik oval planlı tasarımlar, yüzeylerde ışık-gölge oyunları, iç-dış bükey formlar, süslü cephe düzenleri, Barok mimarlıkta temel ilkelerdir. Barok mimaride tüm yapı cephesini kavisli dalgalı figürlerle doldurmak yaratılan heykel düzenlerine mimari işlevlerin yüklenmesi ve yapının bütün bir heykel kompozisyonu gibi ele alınması önemli özelliklerdir. Giacomo Barozzi da Vignola’nın 1568 yılında inşasına başladığı Il Gesu Kilisesi Barok mimarlığın öncüsü sayılır. San Pietro’dan sonra Roma’nın en önemli kilisesi olan yapı, merkezî kubbesi ve Latin haçlı planın yanı sıra tek nefin sağ ve soluna şapellerin sıralanması ile farklılık gösterir. Il. Vignola’nın ölümü üzerine Gesu Kilisesi’nin kıvrımlı köşe destekleri, hareketli, ışık ve gölge oyunları bulunan ön cephesini Giacomo della Paita (1573-1577) tamamlamıştır.
Asimetrik oval planlı tasarımlar, yüzeylerde ışık-gölge oyunları, iç-dış bükey formlar, süslü cephe düzenleri, Barok mimarlıkta temel ilkelerdir. Barok mimaride tüm yapı cephesini kavisli dalgalı figürlerle doldurmak yaratılan heykel düzenlerine mimari işlevlerin yüklenmesi ve yapının bütün bir heykel kompozisyonu gibi ele alınması önemli özelliklerdir. Giacomo Barozzi da Vignola’nın 1568 yılında inşasına başladığı Il Gesu Kilisesi Barok mimarlığın öncüsü sayılır. San Pietro’dan sonra Roma’nın en önemli kilisesi olan yapı, merkezî kubbesi ve Latin haçlı planın yanı sıra tek nefin sağ ve soluna şapellerin sıralanması ile farklılık gösterir. Il. Vignola’nın ölümü üzerine Gesu Kilisesi’nin kıvrımlı köşe destekleri, hareketli, ışık ve gölge oyunları bulunan ön cephesini Giacomo della Paita (1573-1577) tamamlamıştır.
#20
SORU: 1730-1780 yılları arasında başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerinde etkisini gösteren, detaycı niteliklerle eserleri dekoratif anlamda biçimlendiren bir tarz olarak nitelendirilebilecek üslup hangisidir?
1730-1780 yılları arasında başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerinde etkisini gösteren, detaycı niteliklerle eserleri dekoratif anlamda biçimlendiren bir tarz olarak nitelendirilebilecek üslup hangisidir?
CEVAP: Rokoko, Fransızcadaki rocaille kelimesinden türeyen ve 1730-1780 yılları arasında başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerinde etkisini gösteren bir üsluptur. Barok üsluba bağlı olarak gelişen, iç dekorasyon ve süslemelerde izlenebilen, detaycı niteliklerle eserleri dekoratif anlamda biçimlendiren bir tarz olarak tanımlanabilen, Rokoko’yu pek çok araştırmacı bir üslup olarak değerlendirmez.
Rokoko, Fransızcadaki rocaille kelimesinden türeyen ve 1730-1780 yılları arasında başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerinde etkisini gösteren bir üsluptur. Barok üsluba bağlı olarak gelişen, iç dekorasyon ve süslemelerde izlenebilen, detaycı niteliklerle eserleri dekoratif anlamda biçimlendiren bir tarz olarak tanımlanabilen, Rokoko’yu pek çok araştırmacı bir üslup olarak değerlendirmez.