SİYASİ DÜŞÜNCELER TARİHİ Dersi FRANSIZ DEVRİMİ:ULUS-DEVLET soru cevapları:
Toplam 63 Soru & Cevap#1
SORU: Emmanuel Sieyés kimdir?
CEVAP: Bir din adamı olan ve devrimin çeşitli meclislerinde yer alan Üçüncü Sınıf Nedir? (Qu’estceque le Tiers état?) başlığı altında yayımladığı küçük kitabıyla en fazla ses getiren düşünürdür.
#2
SORU: Sieyés’ in kitabının ilk sayfasında sorduğu üç soru ve yanıtları nelerdir?
CEVAP: 1. Tiers état nedir? - Her şey. Şimdiye dek siyasal düzende ne olmuştur? - Hiç bir şey. 2. Ne istiyor? - Bir şey olmak.
#3
SORU: Sieyés’ e göre tiers état nedir?
CEVAP: Soyluların dışındaki insanlardan oluşan tiers état, tam bir ulustur. soyluların her şeyi gasp etmiş olmaları nedeniyle bugüne dek bir hiç konumuna indirgenmiştir. Oysa soylular, akla ve doğal hukuka aykırı olarak ayrıcalıklara sahip oldukları için, gerçekte toplumsal örgütlenmenin içinde bile değillerdir.
#4
SORU: Sieyés, kitabının ilk bölümünde üçüncü tabaka için neyi istemekle yetinir?
CEVAP: Yalnızca bir şeyi istemekle yetinir. Bu bir şey, toplanacak olan États Généraux’ya ilişkin üç istekten oluşmaktadır. Bu istekler, tiers état’nın gerçek temsilcilerinin olması, bu temsilcilerin sayısının ilk iki tabakanın toplam temsilcilerinin sayısına eşit kılınması ve États Généraux’daki oylamalarda tabakaların değil de kişilerin oy vermesidir.
#5
SORU: Sieyés’ in siyasal toplumun oluşumunda öne sürdüğü üç evre nedir?
CEVAP: 1. Evre: Parçalarına ayrılmış olan bütünün yine bu parçalar tarafından kurulmasıdır. 2. Evre: Ulusun kendisini oluşturan bireylerin (bireysel iradelerin) bir toplamı olmaktan çıkıp bir sentezine dönüşmesidir. Ulus, hiçbir biçime ya da kurala bağlı olmaksızın her an her şeyi isteyebilir; iradesi, her zaman en yüce yasadır. Ulusal iradeye (dolayısıyla yasalara) katılan ve ona itaat eden her birey yurttaşa dönüşür ve diğerleriyle aynı güvenliğe, aynı özgürlüğe ve aynı haklara kavuşur. Sieyès, bireylerin kamusal alandaki yurttaşlar olarak birbirlerine benzediklerini, buna karşılık kamusal alanın dışında kalan özel alanlardaki (bir anlamda, sivil toplumdaki) insanlar olarak birbirlerinden farklı olduklarını, hatta farklılaşmaya çalıştıklarını belirtir. Her yurttaş bütün toplumu ilgilendiren konularda bireyselliğinden arınıp yalnızca ortak çıkarı, genel yararı isteyip gözetmelidir; zaten yurttaş olmanın koşulu da budur. 3. Evre: Ulusal iradenin siyasal temsil yoluyla ortaya konmasıdır. İktidar, birkaç kişiye emanet edilir. Bu son evrede ikinci evreden farklı olarak, hareket eden, artık gerçek ortak irade değil, ama temsilî ortak iradedir.
#6
SORU: Sieyés kimleri seçme ve seçilme hakkından mahrum bırakır?
CEVAP: Sieyès, başkalarına bağımlı insanlar olarak kabul ettiği kadınları, dilencileri ya da hizmetkârları bu haktan yoksun bırakır. Ayrıca, açıkça dile getirmese de bu hakkı mülkiyet ölçütüne bağlayıp yoksulların da siyasal haklara sahip olamayacakları sonucuna varır.
#7
SORU: Sieyés için yurttaş olmanın temel ölçütü nedir?
CEVAP: Kişinin temsil edilebilir nitelikle donanmış olması, temsil edilme hakkına sahip bulunmasıdır. Demek ki yurttaş olmak, zorunlu olarak siyasal haklara sahip olmayı gerektirmemektedir.
#8
SORU: Sieyés seçme ve seçilme için ne düşünür?
CEVAP: Seçme ve seçilme, bir kamusal hak değil, bir ödevdir.
#9
SORU: Sieyés kitabının son sayfalarında ne vurgular?
CEVAP: Fransa için bir anayasa yapılmasının gerekliliğini vurgulayıp, bunun ulusun sözcüleri olarak ulusal iradeyi ortaya koyacak olan tiers état temsilcileri tarafından yapılacağını ileri sürer.
#10
SORU: 1789’ da toplanan Etat Généraux neye karar verirler?
CEVAP: İlk önce Ulusal Meclis, ardından Ulusal Kurucu Meclis adını alarak bir anayasa yapma işine girişir. Kraliyetin ve büyük soyluların muhalefetine tepki gösteren Paris halkı (ya da bu tarihten sonraki adlandırmayla, sansculotte’lar), 14 Temmuz’da Bastille Kalesi’ni ele geçirir ve böylece ülkenin dört bir yanında yerel yönetimlerde burjuvazi iktidara gelir. Kırsal alanda köylülerin ayaklanması Kurucu Meclis’in feodal rejimi ortadan kaldırma kararı almasına yol açar. 26 Ağustos’ta da İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi kabul edilir. Ekim 1789’da, yiyecek kıtlığı gerekçesiyle Versailles Sarayı’nı basan halkın zorlaması sonucunda, yürütme erkini elinde bulunduran Kral XVI. Louis ile yasama erkini kullanan meclis, Paris’e taşınır. Kasım ayında Kilise’nin mülkleri kamusallaştırılır ve satışa sunulur. 12 Temmuz 1790’da, bu kez Ruhbanın Sivil Yapılanması yasası çıkartılarak, Kilise devlete bağlanır ve din adamları birer devlet görevlisine dönüştürülür.
#11
SORU: Sans-culotte’lar kimlerdir?
CEVAP: Paris’teki ve daha sonra diğer kentlerdeki devrimci halk kesimidir ve büyük ölçüde küçük burjuvalarda oluşmuştur. Bu kişiler, özellikle soyluların kullandıkları dizlere kadar bacakları saran culotte yerine bol pantolon giydikleri için sans-culotte’lar (culotte’suzlar) olarak adlandırılmışlardır.
#12
SORU: Jakobenler Kulübünün bölünmesine ne yol açmıştır?
CEVAP: Meclisin devrimci kararları karşısında umutsuzluğa kapılan kralın Haziran 1791’de ülkeden kaçma girişimi başarısızlıkla sonuçlanır. Ancak meclis kralın yerinde kalmasını kabul eder. Bu tartışmalı karar, Jakobenler Kulübü’nün bölünmesine ve Robespierre’in liderliğindeki radikal grubun kulübü ele geçirmesine neden olur. 13 Eylül 1791’de yeni anayasa kral tarafından ilan edilir ve ardından Ulusal Kurucu Meclis dağılır.
#13
SORU: Amerikan Bildirileri ile 1789 İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi arasındaki fark nedir?
CEVAP: Amerikan bildirileri somut ve pratik içerikleriyle belli hakları siyasal otoritelere karşı güvence altına almayı amaç edinmişlerdi.1789 bildirisi, soyut ve metafiziksel bir yaklaşımın ürünü olarak bütün insanlığa seslenen bir yapıttır.
#14
SORU: İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisinin ilk üç maddesi nasıl düzenlenmiştir?
CEVAP: 1. İnsanlar, hakları açısından özgür ve eşit olarak doğarlar ve öyle yaşarlar. Toplumsal farklılıklar ancak ortak yarara dayandırılabilir. 2. Her siyasal topluluğun amacı, insanın doğal ve zaman aşımına uğramaz haklarını korumaktır. Bu haklar, özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve baskıya karşı direnmedir. 3. Her egemenliğin ilkesi, öz olarak Ulus’un içindedir. Hiçbir kurum, hiçbir kişi açıkça Ulus’tan kaynaklanmayan bir otoriteyi kullanamaz.
#15
SORU: Bildiride devlet nasıl tanımlanır?
CEVAP: Devlet, 3. Maddede egemenliğin ulusa ait olduğu belirtilerek. Bir ulus- devlet olarak tanımlanır.
#16
SORU: Bildiride insan haklarının yerini yurttaş haklarının almasının mantığı nasıl açıklanmıştır?
CEVAP: Bu dönüşümün mantığı, meclisteki devrimci burjuvalar tarafından şöyle açıklanır: insan hakları, her ne kadar özleri gereği bireysel bir nitelik taşıyorsa da kullanımları bakımından bireyselliğin ötesinde birlikteliği de zorunlu kılmaktadır, yani toplumsal bir boyuta sahiptir. Dolayısıyla her insanın kendi doğal haklarını kullanırken başkalarının haklarını hiçe sayıp çiğnemesinin engellenmesi gerekmektedir.
#17
SORU: Burjuva Devrimciler ile Anglo-Sakson Devrimciler hangi düşünceyle birbirlerinden ayrılırlar?
CEVAP: Burjuva devrimciler, her ne kadar aldıkları çeşitli kararlarla özgür bireyi yaratmaya ve 1791 Anayasası’nı bireyci bir zihniyet doğrultusunda hazırlamaya yönelirlerse de aynı zamanda bireyi, yarattıkları soyut bütüne tabi kılarlar. Çünkü bireyin özgür olmasını feodal rejimin içerdiği ayrıcalıkların ve tabakalar şeklindeki bölünmelerin yıkılmasına bağlayan devrimciler, içinde doğup büyüdükleri düzenin bir değerlendirmesini yaparak farklılıklardan ortak iyiliğin oluşamayacağını kabul ederler. Bu yüzden onlar, Anglo-Sakson devrimcilerden ayrılarak, ortak iyiliği ifade eden genel iradenin, özel iradelerin ya da çıkarların rekabetinden, çatışmasından doğduğu düşüncesini tümüyle yadsırlar.
#18
SORU: Burjuva Devrimcilere göre ulusal birlik nasıl var olur?
CEVAP: Ulusal birliğin var kılınması, herkesin yurttaş olmasıyla mümkündür. Çünkü yurttaşlar, aralarındaki sosyoekonomik farklılıklar ve eşitsizlikler göz ardı edilerek, yasalar aracılığıyla birbirlerinin aynı ya da hiç olmazsa benzeri kişiler olarak tanımlanmaktadır. Bireyin yurttaş olması ise kamusal alanda kişisel çıkarlarını terk edip salt ortak çıkarı gözetmesi demektir. Bunun anlamı da bireyin yurttaş kimliğiyle ulusun içine yerleştirilmesi ve ortak çıkarı ortaya koyduğu varsayılan ulusal iradeye bağımlı kılınmasıdır.
#19
SORU: Mecliste dile getirilen ulusal birlik tutkusunun sonuçları nelerdir?
CEVAP: Feodalizme özgü bölünmeler mahkum edilir ve yitirdikleri ayrıcalıklara saplanıp kalan soylular dışlanır, hatta devrimin radikalleşmesiyle birlikte halk düşmanları olarak damgalanmaya başlanır. Bu tutku, devletin merkezî bir şekilde örgütlenmesinin gerekçesini hazırlar ve her türlü bölgesel ve yerel farklılıkların yadsınmasına yol açar. Artık herkes, kendini tek bir kimlikle tanımlamalı, yani kendini bir Fransız ya da Fransız ulusunun bir yurttaşı olarak algılamalıdır. Bir diğer sonuç, her çeşit gruplaşmanın, dernekleşmenin, partilileşmenin, hatta kötü gözle görülmesidir. Bu anlayış, sivil toplum örgütlerinin kurulmasını imkânsız hâle getirir.
#20
SORU: Ulusal Kurucu Meclis’in reddettiği emredici vekalet nedir?
CEVAP: Temsilcinin, mecliste savunacağı görüşler ve yapacağı işler hakkında seçilirken seçmenlerinden talimat almış olmasıdır.
#21
SORU: Ulusal Kurucu Meclis seçme ve seçilme hakkı ve yurttaşlık kimliğiyle ilgili ne tür belirlemeler yapmıştır?
CEVAP: Seçme ve seçilme haklarının egemenlikle ilişkisi bulunmadığı, yani bu hakların yurttaşlık kimliğinin ayrılmaz haklarından olmadığı ileri sürülür. Ardından da siyasal hakların belli bir vergi verme koşuluna bağlanarak kısıtlanması gündeme gelir. Bu anlayış, sadece zenginlerin kamusal işlerle uğraşacak bilgilere sahip oldukları düşüncesiyle gerekçelendirilir. Böylece 1791 Anayasası, kadınlar ile yoksul erkekleri siyasal haklardan yararlanamayan pasif yurttaş belli bir ekonomik güce sahip olan erkekleri ise aktif yurttaş olarak belirler.
#22
SORU: Ulusal Kurucu Meclis’in bu egemenlik anlayışına kimler karşı çıkmıştır?
CEVAP: Başını Robespierre’in çektiği bir grup.
#23
SORU: 1791’de kralın başarısız kaçma girişiminden sonra alevlenen krallık-cumhuriyet tartışmasında cumhuriyete karşı öne sürülen gerekçeler nelerdir?
CEVAP: • Cumhuriyet, Fransa’ya uygun değildir. Çünkü cumhuriyet, ancak kent devletleri gibi küçük nüfusu olan küçük bir ülkede var olabilir. Dahası, Amerika’daki gibi bir cumhuriyet, federal yapı şeklinde düzenlendiğinden, Fransa’nın üniter devlet anlayışıyla bağdaşmamaktadır. • Fransa’nın krallıkla yoğrulmuş bin yıllık gelenekleri ile görenekleri, yepyeni bir devlet olan Amerika’daki gibi bir cumhuriyetin kurulmasının karşısındaki en büyük engellerdir. • Cumhuriyet, antik Roma’da olduğu gibi bir pleb (yani aşağı halk sınıflarının) yönetimidir; dolayısıyla ülkeyi kargaşaya ve anarşiye sürükler. • Cumhuriyet, antik Roma’da olduğu gibi kaçınılmaz olarak Sezarizme, dolayısıyla diktatörlüğe yol açar.
#24
SORU: Sezarizm nedir?
CEVAP: Roma’daki Sezar gibi, siyasal iktidarı orduya dayanarak ve halkın desteğini alarak yasa dışı bir şekilde ele geçiren güçlü ve karizmatik bir liderin mutlak ve otoriter yönetimi.
#25
SORU: Burjuva Devrimcileri cumhuriyet isteyenlere karşı nasıl bir tutum takınmışlardır?
CEVAP: Cumhuriyet talep eden halkın üzerine ateş açtırıp elliden fazla insanı öldürtmeye kadar vardırırlar. Cumhuriyetten nefret etmelerinin gerçek nedeni, bu rejimin kurulması durumunda ele geçirmiş oldukları iktidarı (ve bu sayede elde ettikleri tüm kazançları) yitireceklerini düşünmeleridir.
#26
SORU: Burjuva Devrimcilerinin amacı nedir?
CEVAP: İktidarı ele geçirmiş olan burjuvazi için amaç, yoksul halk kitlelerinin cumhuriyet adı altında dile getirdikleri demokratik değişim isteklerinin önüne geçmek, bu nedenle de kurulu düzeni korumak, kısacası Devrim’i dondurmaktır.
#27
SORU: Cumhuriyet yönetimini ilan eden Konvansiyon’ da iktidar mücadelesine giren siyasal gruplar nelerdir?
CEVAP: Solu temsil eden Dağlılar grubu ile sağda yer alan Jirondenler grubu. Bu iki grubun arasında bulunan ve ova ya da bataklık olarak adlandırılan merkez ise dağınık olmasına karşın sayısal üstünlüğü nedeniyle iktidar mücadelesini belirleyecek bir konuma sahiptir.
#28
SORU: Jirondenler ile Dağlılar arasındaki farklılık nedir?
CEVAP: Jirondenler, burjuvazinin çıkarlarından hiçbir ödün vermeden, örneğin ekonominin liberal işleyişine kesinlikle müdahale etmeden bu işi başarmayı amaçlarlar. Oysa Dağlılar, Fransa’nın içinde bulunduğu kritik ortamdan kurtulması için aşağı sınıfların desteğine, (fiyatları saptamaya varacak) olağanüstü önlemlere, dolayısıyla da Devrim’in radikalleşmesine gerek olduğu kanısındadırlar. Bu farklılık, iktidar mücadelesi boyutları da alarak iki grup arasında ölümüne bir savaşa yol açar.
#29
SORU: Dağlılar grubu kimlerden oluşur?
CEVAP: Çoğu Jakobenler Kulübü üyesi olan milletvekillerinin oluşturduğu siyasal gruptur.
#30
SORU: Jirondenler grubu kimlerden oluşur?
CEVAP: Liderlerinden önemli bir bölümü Bordeaux kentinin bulunduğu Gironde bölgesinden seçildiği için Jirondenler diye adlandırılan milletvekillerinin oluşturduğu siyasal gruptur.
#31
SORU: İktidar mücadelesi sürerken Konvansiyon’ un imza attığı önemli kararlar nelerdir?
CEVAP: • Kral XVI. Louis idama mahkum edilir. • Fransa, ilk önce İngiltere ile Hollanda’ya, sonra da İspanya’ya savaş ilan eder. • Savaşın Fransa’nın aleyhine dönmesi, Fransa’nın batısındaki Vendée bölgesinde bir karşı devrimci isyanın patlak vermesi ve ekonomik sorunların giderek büyümesi nedeniyle meclisteki merkez, Dağlılara yaklaşır. Bunun sonucunda, 2 Haziran 1793’te Jirondenlerin önde gelen milletvekilleri ile bakanları tutuklanır.
#32
SORU: Jakobenizm nedir?
CEVAP: Devrim’e damgasını vuran Jakobenler, siyasal literatüre Jakobenizm (Jakobenlik) kavramını armağan etmişlerdir. Jakobenliğe olumlu bir biçimde yaklaşanlara göre bu hareket, güçlü ve fetihçi bir demokrasi deneyidir; demokratik ve cumhuriyetçi ilkelerin gerçekleştirilmesi, vatan tehlikede politikasının kaçınılmaz sonucu, burjuvazi ile halk kitlelerinin iş birliği, hatta emekçi kitlelerin iktidarıdır. Olumsuz bir yargılama getirenlere göre ise Jakobenizm, bireyi ezen bir makine, halk adına halk üzerinde kurulan bir diktatörlük, belli bir inanç dizgesinden kaynaklanan bir devlet terörü ve küçük burjuvazinin diğer sınıflar üzerindeki baskıcı iktidarıdır.
#34
SORU: Jakobenler kimden esinlenmişlerdir?
CEVAP: Jakobenler, Rousseau’dan esinlenmişler, düşüncelerini Rousseau’nun kuramı içine yerleştirmeye özen göstermişlerdir. Fakat aynı zamanda, bu kurama kesin bir biçimde sadık kalmamışlar, bu kuramdan ödünç aldıkları düşünsel öğeleri duruma göre yeniden yorumlamışlardır.
#35
SORU: Devrimcilerin dinsel alanda el attıkları konular nelerdir?
CEVAP: Devrimcilerin el attıkları ilk konu, inanç ve ibadet özgürlüğünün tam anlamıyla gerçekleştirilmesidir. Böylece Katolikler dışında Protestanlar ile Yahudiler de inançlarını özgürce uygulama olanağına kavuşacaklardır. Ardından feodalizmin tasfiyesine koşut olarak Kilise’ye ödenen verginin kaldırılması ve mülklerinin kamusallaştırılmasıyla birlikte, ruhban sınıfı ayrıcalıklı bir tabaka olmaktan çıkarılır. Katolikliğin devletin resmî dini olması önerilerini geri çeviren ve özgürlük adına diyerek devlet ile Kilise arasındaki bağları gevşeten devrimciler, bu yasayla paradoksal bir karara imza atmış olurlar. Çünkü papazların memur statüsü içine sokulmasıyla bir tür devletleştirilmiş bir Kilise yaratılır.
#36
SORU: Jakobenlere göre halkı belirleyen temel ölçüt nedir?
CEVAP: Halkı belirleyen temel ölçüt erdemdir. Jakobenler, Montesquieu’yü andırırcasına demokrasinin ya da cumhuriyetin temel ilkesi olarak tanımladıkları erdeme iki anlam birden yüklerler. Bu erdem, hem kamusal erdemdir, yani vatan sevgisi, eşitlik-özgürlük tutkusu, ortak çıkarın her şeye yeğlenmesi vb. şeklindeki yurttaşa özgü davranış biçimidir; hem de özel erdemdir, yani bütün bireylerin her türlü düşüncelerini, duygularını, törelerini, hatta ekonomik yaşamlarını yönlendiren ahlaki kurallardır.
#37
SORU: Jakobenler egemenliğin kullanımı konusunda hangi görüşleri savunurlar?
CEVAP: Jakobenler, 1791 Anayasası’nın içerdiği temsil sistemini tümüyle yadsımazlar ancak muhalefette bulundukları süre boyunca temsile mutlak bir anlam verilmesine karşı çıkarlar ve temsilin yanında halkın egemenliği doğrudan kullanmasını da savunurlar. Buna karşılık, iktidara geldiklerinde, egemenliğin ancak temsilciler eliyle kullanılması gerektiği üzerinde dururlar. Jakobenlerin temsil sorununa yaklaşımları, demek ki siyasal konumlarıyla ya da daha doğrusu iktidar çizgisinin hangi tarafında bulunduklarıyla ilişkilidir. İlk aşamadaki Jakoben söylem, halk egemenliği ile temsil sisteminin bir uyum içine sokulması üzerine odaklanır. Buna göre, temsilcilerin erkini kısıtlamaya yönelik olarak görev sürelerinin kısa tutulması, birden fazla görev üstlenilmemesi, yasama ile yürütmenin birbirinden ayrılması gibi öneriler getirilir. Ama asıl önemli olan, halkın egemenliğin kullanımında aktif bir konum içinde bulunmasıdır. Bunun için ise halkın belli kurallar içinde temsilcilerini denetleyebilmesi ve gerekli gördüğünde görevden alabilmesi gerekmektedir.
#38
SORU: Jakobenler hazırladıkları 1793 Anayasası’nda sans-culotte’lara hangi ödünleri vermek zorunda kaldılar?
CEVAP: Bu anayasada, egemenliğin doğrudan kullanımı anlamında halkın baskıya karşı direnme (ayaklanma) hakkı tanınır ve uygulanmaya konması çok zor olsa da bir referandum mekanizması öngörülür. Ancak tüm bu düzenlemeler kâğıt üzerinde kalmaya mahkumdur. Çünkü Jakobenler, Anayasa’yı rafa kaldırıp devrimci yönetimi gerçekleştirerek, halkla özdeşleştirdikleri temsilcilerin, yani Konvansiyon ile onun uzantısı olan Kamusal Esenlik Komitesi’nin diktatörlüğüne doğru yöneleceklerdir.
#39
SORU: Özgürlüğün despotizmi kavramı hangi iki bileşenden oluşur?
CEVAP: Devrimci yönetim ve terör.
#40
SORU: Robespierre devrimci yönetimin gerekliliğini nasıl açıklamıştır?
CEVAP: Robespierre de devrimci yönetimin gerekliliğini, anayasal yönetimin Cumhuriyet’i tam anlamıyla gerçekleştirmek ve saldırılara karşı korumak bakımından yetersiz olduğunu ileri sürerek açıklar. Demek ki anayasanın rafa kaldırılması, dolayısıyla bireysel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, hatta üzerlerine belli bir süre için bir şal örtülmesi, Cumhuriyet’in kurulmasının zorunlu koşulu olarak ileri sürülmektedir.
#41
SORU: Jakobenler Cumhuriyet’ in varlığını ve geleceğini neye bağlarlar?
CEVAP: Terörün uygulanmasına bağlı olduğunu vurgularlar ve terörün salt iç ve dış düşmanlara karşı işletildiğinin altını çizerler. Ayrıca terörün, tıpkı ayrılmaz olduğu devrimci yönetim gibi demokrasiyle bağlantılı olduğu vurgulanır. Daha açıkçası terör politikası, halk iradesinin eyleme dökülmesinden başka bir şey değildir. Bu bakımdan giyotin, erdemin egemenliğini sağlamak için erdemsiz insanları yok etmeye yönelik demokratik bir adalet aygıtıdır.
#42
SORU: Jakobenler halkı yeniden yaratmaya çalışırken nelere değinmişlerdir?
CEVAP: Hedeflenen tüm amaçlara ulaşılması yolunda gerçekleştirilmesi gereken ilk aşama, halkın birliğinin ve genel iradenin bütünlüğünün sağlanıp korunmasıdır. Bu noktada birey büyük bir tehdit olarak algılanır. Çünkü insan, özünde iyi ise de toplumsal ilişkiler içinde her an bencilliğe kayabilir ve kötü eğilimlere kapılabilir. Robespierre, insanlara bencilliği ve kibiri aşılayan eski kültürün hâlâ etkisini sürdürdüğünü belirtip kamu gücünün temel görevinin toplumda genel iradeyi ve kamusal çıkarı hakim kılmak olduğunu vurgular. Bunun tam anlamıyla gerçekleşmesi, yasaların herkes tarafından gönüllü olarak benimsenip uygulanmasıyla mümkündür. Yasaların ve yasalarca belirlenmiş düzenin içselleştirilmesi ise bütün insanların gerçekten bir birlik olmaları ve kendilerini siyasal bütünün ayrılmaz parçaları olarak görmeleri demektir. Ayrıca yaşamın her düzeyinde ahlaki değerlere uygun davranış ve tutum içinde olmak da yurttaşlığın ölçütü hâline getirilir. Ahlakın üst bir norm olarak belirlenmesi, yurttaştan hareketle halkın ve toplumun ahlaklı kılınması, yani yeniden biçimlendirilmesi anlayışına kapıyı açar. Okullar ve bayramlar gibi din de, dinsel duygular da Jakobenler tarafından yurttaşlık bilincinin oluşturulmasına yarayan bir araç olarak kullanılır.
#43
SORU: Kültür Devrimi kavramını ortaya kim atmıştır?
CEVAP: Bu kavramı 1960’larda ortaya atıp uygulayan, Çin Komünist Partisi Başkanı Mao Zedong’dur. Geleneksel değerlerden tümüyle arınmak, dolayısıyla kafaları, zihniyetleri değiştirip yeni düzene uydurmak anlamlarını içeren kültür devrimi kavramı, Çin’deki uygulanışında bir iktidar mücadelesi boyutuna da sahip olmuştur.
#44
SORU:
Bir din adamı olan ve devrimin çeşitli meclislerinde yer alan Emmanuel Sieyès’e (1748-1836) göre “Tiers état” nedir? Açıklayınız.
CEVAP:
Bir din adamı olan ve devrimin çeşitli meclislerinde yer alan Emmanuel Sieyès (17481836), kitabının ilk sayfasında, Türkçeye “üçüncü sınıf” ya da “üçüncü tabaka” olarak çevrilebilecek tiers état hakkında üç soru sorar ve bunlara kısacık yanıtlar verir:
- Tiers état nedir? Her şey.
- Şimdiye dek siyasal düzende ne olmuştur? Hiçbir şey.
- Ne istiyor? Bir şey olmak.
Sieyès’e göre, soyluların dışındaki insanlardan oluşan tiers état, topluma yararlı tüm işleri yerine getirdiği için her şeydir, “ulusa ait olan her şeyi kapsamaktadır”, kısacası “tam bir ulustur.” Özünde her şey olan tiers état, soyluların her şeyi gasp etmiş olmaları nedeniyle bugüne dek bir hiç konumuna indirgenmiştir. Oysa soylular, akla ve doğal hukuka aykırı olarak ayrıcalıklara sahip oldukları için, gerçekte toplumsal örgütlenmenin içinde bile değillerdir.
#45
SORU:
Hobbes’un da benimsediği “ayrıştırıcıbirleştirici” yöntemi uygulayan Emmanuel Sieyès’e (1748-1836) göre, siyasal toplumun (devletin) oluşumunda bulunduğunu ileri surdüğü evreler nelerdir?
CEVAP:
Sieyès, tiers état’yı ulusla özdeşleştirmesine karşın, kitabının ilk bölümün de üçüncü tabaka için her şeyi (egemenliği) değil, yalnızca “bir şeyi” istemekle yetinir. Bu “bir şey”, toplanacak olan États Généraux’ya ilişkin üç istekten oluşmaktadır. Bu istekler, tiers état’nın gerçek temsilcilerinin olması, bu temsilcilerin sayısının ilk iki tabakanın toplam temsilcilerinin sayısına eşit kılınması ve États Généraux’daki oylamalarda tabakaların değil de kişilerin oy vermesidir. Sieyès, pratik amaçlı bu görüşlerinden sonra, kuramsal bir yaklaşım sergileyerek siya setin ilkelerini ortaya koyar. Kendisinin daha sonraları “ulusal egemenlik kura mının yaratıcısı” olarak değerlendirilmesine yol açacak olan bu ilkeler, ona göre bir siyasal toplumun ya da bir anayasanın temelinde bulunması gereken gerçek siyasal ilkelerdir. Bu ilkelerin açığa çıkartılması için, siyasal toplumun ne olduğu nun ortaya konması gerekmektedir. Bu amaçla Sieyès, Hobbes’un da benimsediği “ayrıştırıcıbirleştirici” yöntemi uygulayarak, siyasal toplumun (devletin) oluşu munda üç evrenin bulunduğunu ileri sürer.
- 1. Evre: Parçalarına ayrılmış olan bütünün yine bu parçalar tarafından kurul masıdır. Sieyès’in deyişiyle “birinci evrede, hatırı sayılır sayıda olan ve birleşmek isteyen ayrı bireyler”, kişisel iradeleri doğrultusunda (bir bakıma bir sözleşmeyle) birleşip siyasal toplumu ve aynı zamanda ulusu oluştururlar.
- 2. Evre: Ulusun kendisini oluşturan bireylerin (bireysel iradelerin) bir toplamı olmaktan çıkıp bir sentezine dönüşmesidir.
- 3. Evre: Ulusal iradenin siyasal temsil yoluyla ortaya konmasıdır.
#46
SORU:
Jakobenler Kulübü nedir? Açıklayınız.
CEVAP:
Jakobenler Kulübü: Devrimin ilk beş yılına damgasını vurmuş olan siyasal bir oluşumdur. Tüm ülkede örgütlenişiyle ve etkinliğiyle modern bir siyasal partiyi andırmaktadır. İlk adı “Anayasa Dostları Derneği” olan ve Eylül 1792’den sonra da “Özgürlük ve Eşitlik Dostları, Jakobenler Derneği” olarak adlandırılan bu kulübe Jakoben sözcüğünün yakıştırılmasının nedeni, Paris’te Jakobenler diye bilinen eski bir Dominiken manastırını dernek binası olarak kullanmış olmalarıdır.
#47
SORU:
Sans-culotte’lar kimdir? Açıklayınız.
CEVAP:
Sans-culotte’lar: Paris’teki ve daha sonra diğer kentlerdeki devrimci halk kesimidir ve büyük ölçüde küçük burjuvalardan oluşmuştur. Bu kişiler, özellikle soyluların kullandıkları (ama yüksek ve orta burjuvaların da tercih ettikleri) dizlere kadar bacakları saran culotte yerine bol pantolon giydikleri için sans-culotte’lar (culotte’suzlar) olarak adlandırılmışlardır.
#48
SORU:
"İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi"nin ilk üç maddesi nedir?
CEVAP:
İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisinin ilk üç madde şöyle düzenlenmiştir:
- İnsanlar, hakları açısından özgür ve eşit olarak doğarlar ve öyle yaşarlar. Toplumsal farklılıklar ancak ortak yarara dayandırılabilir.
- Her siyasal topluluğun amacı, insanın doğal ve zaman aşımına uğramaz haklarını korumaktır. Bu haklar, özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve baskıya karşı direnmedir.
- Her egemenliğin ilkesi, öz olarak Ulus’un içindedir. Hiçbir kurum, hiçbir kişi açıkça Ulus’tan kaynaklanmayan bir otoriteyi kullanamaz.”
#49
SORU:
Ulusal Kurucu Meclis’in reddettiği “emredici vekalet” anlayışı nedir? Açıklayınız.
CEVAP:
Ulusal Kurucu Meclis, ilk önce temsilcilerin seçildikleri bölgeyi ve seçmenlerini değil tüm ulusu temsil ettiklerini kabul edip emredici vekâlet anlayışını reddeder. Emredici Vekâlet; temsilcinin, mecliste savunacağı görüşler ve yapacağı işler hakkında seçilirken seçmenlerinden talimat almış olmasıdır. Bu talimatın dışına çıkması mümkün değildir, yoksa seçmenleri tarafından azledilebilir.
#50
SORU:
Mutlak siyasal temsil nedir ? Açılayınız.
CEVAP:
Mutlak Siyasal Temsil: Milletvekili Sieyès’e göre, “halk, ancak temsilcileri aracılığıyla konuşur ve hareket eder. (...) Halk’ın ya da Ulus’un tek bir sesi olabilir; bu ses de Ulusal Yasama Meclisi’nin sesidir.” Milletvekili Le Chapelier’ye göre, “devredilmez ve bölünmez olan egemenliğe tek başına sahip olan Ulus, bunu yalnızca temsilcileri aracılığıyla kullanır.” Ya da milletvekili Mounier’ye göre, “iktidarı kullanmayan ve kullanmaması gereken ulusun, vekil tayin ettiği kişilerin iradesinden başka bir iradesi yoktur.”
#51
SORU:
Emmanuel Sieyès’e (17481836) göre “seçme ve seçilme hakkı” nedir? Açıklayınız.
CEVAP:
Seçme ve Seçilme Hakkı: Emmanuel Sieyès, başkalarına bağımlı insanlar olarak kabul ettiği kadınları, dilencileri ya da hizmetkârları bu haktan yoksun bırakır. Ayrıca, açıkça dile getirmese de bu hakkı mülkiyet ölçütüne bağlayıp yoksulların da siyasal haklara sahip olamayacakları sonucuna varır.
#52
SORU:
Sezarizm nedir? Açıklayınız.
CEVAP:
Sezarizm: Roma’daki Sezar gibi, siyasal iktidarı orduya dayanarak ve halkın desteğini alarak yasa dışı bir şekilde ele geçiren güçlü ve karizmatik bir liderin mutlak ve otoriter yönetimidir.
Krallıktan Cumhuriyete syf 220
#53
SORU:
Dağlılar nedir? Açıklayınız.
CEVAP:
Cumhuriyeti ilan eden Konvansiyon’da, iktidar mücadeli içine girecek iki siyasal grup vardır. “Sol”u temsil eden Dağlılar gurubu ile “sağ”da yer alan Jirondenler gurubu. Dağlılar; Çoğu Jakobenler Kulübü üyesi olan ve Konvansiyon’un üst sıralarında oturdukları için “Dağlılar” olarak adlandırılan milletvekillerinin oluşturduğu siyasal gruptur.
#54
SORU:
Jirondenler kimdir? Açıklayınız.
CEVAP:
Cumhuriyeti ilan eden Konvansiyon’da, iktidar mücadeli içine girecek iki siyasal grup vardır. “Sol”u temsil eden Dağlılar gurubu ile “sağ”da yer alan Jirondenler gurubu. Jirondenler; liderlerinden önemli bir bölümü Bordeaux kentinin bulunduğu Gironde (okunuşu Jirond) bölgesinden seçildiği için Jirondenler (yani Girondelular) diye adlandırılan milletvekillerinin oluşturduğu siyasal gruptur.
#55
SORU:
Meclis Hükûmeti nedir? Açıklayınız.
CEVAP:
Meclis Hükûmeti: Yasama ve yürütme erklerinin mecliste toplanmış olmasından dolayı erkler birliği şeklinde işleyen yönetim biçimidir. Konvansiyon döneminde, ilk önce meclis dışından atanan bakanlar meclisin birer görevlisi konumundadırlar; daha sonra yürütme işlevi, üyeleri milletvekillerinden oluşan komiteler (bugünkü adlandırmayla komisyonlar) tarafından yerine getirilir ve bakanlıklar lağvedilir. En önemli komite, teorik olarak meclise bağımlı olan ama gerçekte Jakoben iktidarın temel aygıtı olarak hareket eden Kamusal Esenlik Komitesi’dir.
#56
SORU:
Jakobenizm nedir? Açıklayınız.
CEVAP:
Devrim’e damgasını vuran Jakobenler, siyasal literatüre Jakobenizm (Jakobenlik) kavramını armağan etmişlerdir. “Hem bir ideoloji hem de bir iktidar, yani bir simge dizgesi hemde bir eylem dizgesi olan” Jakobenizmin ne olduğu ve ne ifade ettiği üzerinde çoktartışılmıştır, hâlâda tartışılmaktadır. Jakobenliğe olumlu bir biçimde yaklaşanlara göre bu hareket, güçlü ve fetihçi bir demokrasi deneyidir; demokratik ve cumhuriyetçi ilkelerin gerçekleştirilmesi, “vatan tehlikede” politikasının kaçınılmaz sonucu, burjuvazi ile halk kitlelerinin iş birliği, hatta emekçi kitlelerin iktidarıdır. Olumsuz bir yargılama getirenlere göre ise Jakobenizm, bireyi ezen bir “makine”, hatta gelecekteki totaliter sistemlerin ilk kalıbı, ilk örneği dir; halk adına halk üzerinde kurulan bir diktatörlük, belli bir inanç dizgesinden kaynaklanan bir devlet terörü ve küçük burjuvazinin diğer sınıflar üzerindeki baskıcı iktida rıdır.
#57
SORU:
Jakoben lider Robespierre 1794’teki konuşmasında “nesenlerin gücü”nü hangi sözlerle açıklar?
CEVAP:
Nesnelerin Gücü: Robespierre de koşulların belirleyiciliğini 2 Şubat 1794’teki konuşmasında şöyle dile getirir: “Konuşmakta olduğum şu ana kadar bile, böylesine fırtınalı koşullar içinde belirlemek fırsatı bulamadığımız doğru bir kuram ile kesin davranış kuralları tarafından değil, fakat Vatan’ın gereksinimleri duygusu ve iyilik sevgisi tarafından yönlendirildiğimizi kabullenmeliyiz.”
#58
SORU:
Jakoben lider Robespierre’in “inanç özgürlüğü”ne yaklaşımını açıklayınır?
CEVAP:
Robespierre’in deyişiyle İnanç Özgürlüğü: “aklın egemen olabilmesi için inanç özgürlüğüne saygı gösterilmelidir. Ama inanç özgürlüğü de kamu düzenini bozmamalı ve komploların bir aracı hâline gelmemelidir. Eğer karşı devrimci niyetler inanç özgürlüğünün arkasına saklanacak olursa, onu ezmek zorundasınız.”
#59
SORU:
Jakoben liderler Robespierre ve Collot d’Herbois’e göre “halk düşmanları” kimlerdir? Açıklayınız.
CEVAP:
Robespierre’e göre Halk Düşmanları; “halkın yanında olmayan halka karşıdır. (...) İnsanları servetleri ve toplumsal konumları bakımından değil fakat karakterleri açısından ayırt edin.” Bir başka Jakoben lider Collot d’Herbois’ya göre, “en tehlikeli düşmanlarımız ülke içindedir. (...) Bize halkın Fransızların toplamı lduğu söyleniyor; oysa ben, halk denince, halka karşı omplolar çeviren kişilerin dışındaki iyi yurttaşların oplamını anlıyorum.”
#60
SORU:
Jakoben lider Robespierre’ye göre devrimci yönetim ve anayasal yönetim nedir? Açıklayınız.
CEVAP:
Devrimci Yönetim ve Anayasal Yönetim: Jakoben lider Robespierre’in deyişiyle,“anayasal yönetimin amacı Cumhuriyet’i sürdürmek, devrimci yönetimin amacı ise Cumhuriyet’i kurmaktır. Devrim, özgürlüğün düşmanlarına karşı savaşıdır; anayasa ise zafere ulaşmış huzurlu özgürlüğün rejimidir. (...) Anayasal yönetim medeni [özel alana ilişkin] özgürlükle ilgilidir, devrimci yönetim ise kamusal özgürlükle. Anayasal rejimde bireyleri kamusal gücün aşırılıklarına karşı korumak yeterli olur; oysa devrimci rejimde kamusal gücün kendisi, saldırgan bütün hiziplere karşı kendini savunmak zorundadır.”
#61
SORU:
Robespierre’e göre ulusal bayramların önemi ve işlevi nedir?
CEVAP:
Robespierre’in deyişiyle, “bayramlar sistemi, hem kardeşlik bağlarının kurulmasıdır hem de [ulusal] yeniden canlanmanın en güçlü aracıdır. (...) Bütün bayramlar, bir yanda insan yaşamının övünç kaynağını oluşturan yüce duyguları, öte yanda özgürlük coşkusunu, vatan sevgisini ve yasalara saygıyı uyandırsın.”
#62
SORU:
Mazo Zedong’un ortaya koyduğu “kültür devrimi” kavramı nedir? Açıklayınız.
CEVAP:
Kültür Devrimi kavramı 1960’larda ortaya atıp uygulayan, Çin Komünist Partisi Başkanı Mao Zedong’dur. Geleneksel değerlerden tümüyle arınmak, dolayısıyla kafaları, zihniyetleri değiştirip yeni düzene uydurmak anlamlarını içeren kültür devrimi kavramı, Çin’deki uygulanışında bir iktidar mücadelesi boyutuna da sahip olmuştur.
#63
SORU:
Robespierre’in “düşmanlara karşı terör” kavramını açıklayınız?
CEVAP:
Düşmanlara Karşı Terör: Robespierre’e göre, “devrimci yönetimin halk düşmanlarına verebileceği tek şey ölümdür. (...) Ya Cumhuriyet’in iç ve dış düşmanlarını boğacağız ya da Cumhuriyet ile birlikte yok olup gideceğiz. Bu durumda politikamızın ilk kuralı halkı akıl, halk düşmanlarını da terör yoluyla yönetmek olmalıdır. (...) Özgürlük düşmanlarını terörle yola getirin.”