SÖMÜRGECİLİK TARİHİ (AVRUPA-AMERİKA) Dersi Fransız Sömürgeciliği soru cevapları:

Toplam 20 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Osmanlı'nın Afrika kıtasındaki varlığının sömürgecilik üzerine etkisi ne olmuştur?


CEVAP:

1516’da Osmanlı Devleti’nin Cezayir sahillerinde başlayan Kuzey Afrika’daki varlığı kısa zamanda Mısır, Cezayir, Trablusgarp ve Tunus eyaletleri şeklinde idarî birimlere dönüştü. Kızıldeniz’in batı sahillerinde ise Habeş eyaleti adıyla merkezi bugünkü Sudan
Devleti’nin Sevakin Adası olan beşinci bir eyalet daha kuruldu. Bu eyaletlerin her birinin Osmanlı Dönemi’ndeki tarihi iyi incelendiği takdirde Avrupa sömürgeciliğinin gerçek manâda Afrika kıtasında yerleşmesinin neden XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar, hatta XX. yüzyılın başına kadar sarktığı anlaşılacaktır.


#2

SORU:

17 ve 18. yüzyıllarda Avrupalılar, Afrika'nın sömürgeleştirilmesini hangi yöntemlerle başlatmışlardır?


CEVAP:

Avrupa sömürgeciliği XVII. ve XVIII. yüzyıllar boyunca daha ziyade Afrika kıtasının batı ve güney sahil şeritlerinde kurduğu ticaret kolonileri vasıtasıyla köle satın almanın ötesinde fazla bir varlık gösteremedi. XIX. yüzyıla girildiğinde Avrupalılarda Afrika’yı tanıma merakı en üst seviyeye çıkmış durumdaydı. XVIII. yüzyılda birkaç meraklı dışında pek cesaret edilmeyen kıtanın iç bölgelerine gitme ve oraları tanıma, kendi tabirleriyle keşfetme serüveni başladı. Kısa zamanda Avrupa’da birbiri ardına kurulan ve çoğu, kralların himayesinde desteklenen farklı coğrafya cemiyetleri ve enstitüleri genç maceraperestleri buralara gitmeye teşvik ettiler. Genç coğrafyacıların bu azimli ve kararlı seferlerini askerlerin oldukça acımasız davranışlarla gidişleri ve misyonerlerin yerlileri Hristiyanlaştırmak için uzun süren yolculukları takip etti.


#3

SORU:

19. yüzyılda Avrupalılar neden Müslüman rolü yapmak zorunda kalmışlardı?


CEVAP:

Hem Kuzey Afrika’da hem de kıtanın diğer sahillerindeki yerleşim mahallerinde bulunan Avrupalı konsoloslar, kıtanın iç bölgelerine kendi vatandaşlarının veya onların himayesinde düzenlenen bu seferlerin gerçekleşmesi için büyük gayret gösterdi. Bu arada İstanbul’da bulunan Avrupalı sefirler ise yıllarca sürecek bu seferlere çıkacak başta kendi vatandaşları olmak üzere yardım isteyen her seyyah için Osmanlı Devleti’nden bir «buyrultu», yani bugünkü manada bir «vize» almadan yola çıkmalarına müsaade etmedi. Genelde Osmanlı aleyhtarlığı yapmak üzere gidenlerden sadece iyi Müslüman rolü yapabilen seyyahlar, böyle bir buyrultuya ihtiyaç duymadan kıtanın sahillerindeki farklı noktalarından iç kısımlara doğru ilerledi. Bunlardan Fransız René Caillé Batı Afrika’dan başladığı yolculuğunu 1824 yılında bugünkü Mali Devleti’nin Timbuktu şehrine giderek tamamlamış ve oradan sağ olarak dönme şansına sahip ilk seyyahlardan birisi olmuştu. Yine bir başka seyyah olan Henri Duveyrier de Cezayir’in iç bölgelerinde ilerleyerek Tevarıklar arasına Müslüman kisvesi altında karışarak kendini gizlemiş ve seferini başarıyla tamamlamıştı. İngiliz Richard Burton da 1850’li yılların başında önce Kutsal Topraklara, ardından da bugünkü Etiyopya’nın güneydoğusunda kalan Harar Emirliği’nin merkezi olan ve aynı adı taşıyan Harar şehrine 1854 yılında Müslüman kılığında girebilen ilk Avrupalı seyyah olmuştu.


#4

SORU:

Avrupa sömürgeciliği ve Osmanlı  fetih mantığı arasındaki fark nedir?


CEVAP:

Osmanlı Devleti’nin XVI. yüzyıl başından XVIII. yüzyıl sonuna kadar Afrika’nın kuzey ve doğu sahillerini Avrupalıların işgalinden kurtarmakla kalmayıp kendi idaresine alarak muhafaza etmesi dünya tarihinde benzerine az rastlanır bir durumdur. Osmanlılar
bu bölgeleri genelde Anadolu’dan bazen de Balkanlar ve Kafkaslar’dan her yıl götürdüğü binlerce genç askerle elinde tutabildi. Oysa Avrupalılar, XIX. yüzyılın ikinci yarısında başladıkları Afrika’yı sömürgeleştirme sürecinde kendi askerlerinden ziyade yerlileri zorla silah altına alarak onları kıtanın iç bölgelerine düzenledikleri askerî seferler için cephelere sürüyorlardı. Kaldı ki bu uygulamalarını sadece Afrika’nın sömürgeleştirilmesiyle sınırlı bırakmadılar ve özellikle I. ve II. Dünya Savaşları için bu kıtadaki sömürgelerinden milyonlarca asker getirip Avrupa’da birbirlerine karşı açtıkları cephelerde çarpıştırdılar.

Tarihte güçlü devletler kuran Müslüman toplumların geçmişinde Avrupalıların Afrika’daki uygulamalarına benzer sömürgeci bir tavır görmek neredeyse imkânsızdır. Zaman zaman adaletten sapan Müslüman idareciler içinde kendi tebaalarına veya ele geçirdikleri ülkelerin halklarına karşı zalimane bir tavır sergileyenler olmuştur. Ancak onların tavırları daha ziyade kendilerine mahsus olup sömürgecilik tarzı bir sürece girmemiştir. Bunda başka toplumları sömürmeye müsaade etmeyen İslam dininin emirlerinin etkisi büyüktür. Fethedilen topraklardaki insanlar kısa zaman içinde ya Müslüman olarak ülkelerine gelenlerle birlikte yeni fetihlere katılıyorlar veya kendi inançlarını muhafaza ederek bunun karşılığında devlete birtakım ödemelerde bulunarak hem hayatlarını hem de kazançlarını garanti altına almış oluyorlardı. Oysaki Avrupa sömürgeciliğinde Afrika yerlilerinin ne can güvenliği, ne mal güvenliği kalıyordu. Ellerindeki araziler alınarak Avrupa’dan getirilen fakir köylülere dağıtıldığı gibi kendileri de zorla bu arazilerde çalıştırılıyor veya Güney Amerika, Karayib Denizi, Büyük Okyanus veya Hint Okyanusu’nda bulunan diğer
sömürgelerine anlaşmalı işçi statüsü adı altında götürülüyorlardı. XX. yüzyılın başından itibaren ise Avrupa’da önemli fabrikaların bulunduğu şehirlere, maden ocaklarına çalıştırılmak üzere düşük ücret mukabilinde taşındılar.

Osmanlılar’ın Afrika’da bulundukları müddetçe bu ve benzeri insan göçüne hemen hemen hiç rastlanmamaktadır. Bugün Türkiye Cumhuriyeti toprakları içindeki sayıları 10’u geçmeyen Afrika asıllıların yaşadığı köylerin varlık sebebi de buralarda yaşayanların
dedelerinin ya ülkelerini sömüren Avrupalı devletlerin idarelerinden kaçıp gelmeleri sonucu ya da köle ticareti yasaklandığında Osmanlı sınırları içindeki köle tacirlerinin ellerinden alınan kölelerin hürriyetlerine kavuşturularak buralara yerleştirilmeleridir.


#5

SORU:

Avrupaların Afrika üzerindeki sömürgeciliğinin Osmanlı'ya etkisi ne olmuştur?


CEVAP:

Afrika kıtasının Avrupalı güçler tarafından paylaşılması sürecinde Osmanlı devlet adamları daima yerlilerin yanında yer almışlar ve sömürgeciliği kabullenmedikleri gibi kıtadaki son cepheleri konumundaki bugünkü Libya topraklarında İtalyanlara karşı, Çad
ve Nijer’in kuzey bölgelerinde ise Fransızlara karşı savaşarak çekilmişlerdir. Hatta 1885’te Berlin’de toplanan Kongo Konferansı’na en üst seviyede katılarak kıta üzerinde mutlaka söz sahibi olduğunu göstermiştir. Bunun sebebi ise Anadolu ile Afrika arasında kurulan bağlardır. Eğer İstanbul büyük bir tehlike altına girecek olursa Afrika’nın bütün dayanakları tükenecekti, Afrika Osmanlı’nın elinden çıkarsa bu defa da Osmanlı Devleti’nin ayakta kalma ihtimali neredeyse kalmayacaktı. Sonuçta Avrupa sömürgeciliğine karşı yapılan mücadelede Osmanlı-Afrika bağı çözüldü ve önce Afrika sömürgeleştirildi, ardından Osmanlı Devleti de 6 asırlık ömrünü tamamladı.


#6

SORU:

Afrika sömürgecilik yarışında en aktif ülke hangisiydi?


CEVAP:

Madenlerde zorla çalıştırılan yerliler, karşı koymaları hâlinde katliamlar yapılarak ortadan kaldırılıyordu. İlk önceleri altın ağırlıklı olan ticaret, XVII. yüzyıldan itibaren yerini baharat, fil dişi ve özellikle köle ticaretine bıraktı. Madenlerin çıkarılması ve kıyılarda kurulan çiftliklerin işletilmesi için kullanılan yerliler köleleştirilerek Avrupa ve Amerika’ya satılıyordu. Köle kıyısı diye adlandırılan Batı ve Güney Afrika kıyılarında kurulan köle pazarlarından, Avrupa şirketleri büyük kazançlar sağlarken durum bu kıtanın demografik ve sosyal yapısının altüst olmasına neden oluyordu. Bu süreçte Afrika’daki sömürgecilik yarışında en aktif rolü ise Fransa oynuyordu.


#7

SORU:

Koloni kelimesi ilk defa ne zaman kullanılmıştır?


CEVAP:

Sömürge kelimesinin Fransızca karşılığı olan “colonnie” ilk defa XIV. yy.da kullanılmaya başladı. Sömürgeleştirme manâsına
“colonisation” 1769’da, sömürgeci manâsına “colonial” 1776’da, sömürgeleştirmek manasına “coloniser” ise 1790’da, sömüren
manâsına “colonisateur” 1835’te, sömürülebilir manâsına “colonisable” ise 1838’de ilk defa yazılı dilde kullanıldı.


#8

SORU:

Sömürgeciliği ilk geliştiren ülke hangisidir?


CEVAP:

Modern manâda ilk sömürgeciliği geliştiren ülke Portekiz’dir.


#9

SORU:

Sömürgecilik tarihi boyunca Avrupalıların köle ticaretinden etkilenen Afrikalıların sayıları hakkında ne söylenebilir?


CEVAP:

Portekiz, İspanya, Hollanda, İngiltere ve Fransa Karayiblerdeki adalar dâhil Amerika kıtasının özellikle doğu sahillerini, Afrika’nın batı ve güney sahillerini, Hint Okyanusu’nda Madagaskar ve diğer küçük adaları aralarında paylaştılar. Oldukça verimli topraklara sahip bu bölgelerde sayıları milyonlarla ifade edilecek insan gücüne olan ihtiyaçlarını gidermeye başladılar. Afrika kıtasına yöneldiler ve yaklaşık 400 yıl boyunca bu kıtadan 20 milyondan fazla insanı dünyanın dört bir tarafındaki sömürgelerine yerleştirdiler. Yolculuk esnasında her türlü kötü şartlardan dolayı ölenlerin sayısının sağ götürülenlerden fazla olduğu bilinmektedir.


#10

SORU:

Tirailleurs sénégalais nedir?


CEVAP:

Hakkında yeterli bilgi edindikleri bölgeleri işgale başlayan Fransa ve diğer Avrupalı devletler, buraları kendi askerleri yerine o güne kadar köle topladıkları bölgelerden topladıkları askerlerden oluşturdukları ordularla işgal etmeye başladılar. Bu doğrultuda Senegal’deki Fransız general Faidherbe 1857’de “Tirailleurs sénégalais” isimli bir birlik kurdu. Düzenli birlikler hâlinde silah altına alınan bu insanlar önce bütün Afrika kıtasının işgalinde yardımcı birlikler olarak kullanıldılar. Ardından her iki dünya savaşında çarpıştırılmak üzere Osmanlı toprakları ve Avrupa’daki cephelere sevk edildiler. Bu birliklere Fransız ve İngilizler Hint alt kıtasından da binlerce asker dâhil etmişti. Askere alınırken cephelere sevk edilirken ve özellikle cephelerde çarpışırken bunların çoğu öldü. Yaralılar ve sağlam kalan askerler ise savaş sonrası uğruna savaştırıldıkları hiçbir ülke tarafından kendilerine vatandaşlık hakkı dâhil herhangi bir hak verilmeden ülkelerine gönderildiler.


#11

SORU:

XVIII. Louis Dönemi’nde Fransız sömürgeleri kaç bölgeye ayrılmıştır?


CEVAP:

XVIII. Louis Dönemi’nde Fransız sömürgeleri Senegal, Guyane ve Madagaskar olmak üzere 3 bölgeye ayrılmıştı.


#12

SORU:

Afrika sömürgeciliği planını şekillendiren ilk ülke hangisidir?


CEVAP:

Mısır siyaseti ve Cezayir’i işgaliyle, Fransa modern milletler arasında Afrika sömürgeciliği planını şekillendiren ilk ülkedir.


#13

SORU:

Fransızların deniz aşırı açılmaları ne zaman başlamıştır? 


CEVAP:

Fransızların deniz aşırı açılmaları ilk deniz filosunun XI. Louis (1461) tarafından kurulmasıyla başlar.


#14

SORU:

Fransa'nın 19. ve 20. yüzyıllar arasında sömürgeleştirdiği topraklar hangileridir?


CEVAP:

XIX. yüzyılın başından itibaren dünyanın birçok bölgesini sömürgeleştiren II. ve III. Cumhuriyet Fransa’sı, Asya ve Afrika sömürgeleri imparatorluğunu böylece kurmuş oldu. Sırasıyla işgal ettiği topraklar: 1830-1847 yılları arasında Cezayir, 1839’da Gabon, 1854’te Moritanya, 1855’te Senegal, Gine ve Fildişi Sahili’nde bazı yerler, 1859’da Kongo, 1859-1867’de Cochinchine ve Kamboçya, 1881’de Tunus, 1884’de Tonkin ve Annam, 1886’da Kamer Adaları, 1885’te Madagaskar, 1888’de Cibuti, 1892’de Segu (Mali), 1898’de Benin (Dahomey), 1901-1913 yılları arasında Orta Afrika ve Çad, 1912’de Fas.


#15

SORU:

Afrique Equatoriale Française nedir?


CEVAP:

Afrika’nın iç bölgelerindeki sömürgeleri ise Afrique Equatoriale Française (AEF) [Fransız Ekvator Afrikası] adıyla ancak 1910’da kurulabildi ve bu federasyon içinde Gabon, başkenti Brazzaville olan Kongo, Orta Afrika ve Çad yer almaktaydı.


#16

SORU:

1910’a kadar Fransız sömürgeleri kaç bölgeye ayrılmıştır?


CEVAP:

1910’a kadar bu defa sömürgeler: Union indochine, Afrique occidentale Française, Afrique equatoriale Française ve Madagaskar adı altında 4 bölgeye ayrıldılar.


#17

SORU:

Birinci Dünya Savaşı'nda Fransa kaç kayıp vermiştir?


CEVAP:

Fransa, I. Dünya Savaşı’nda 1.400 bin insanını kaybettiği gibi 3 milyon yaralı ve 1 milyon sakat insanla savaştan çıktı. Bu insanların çoğunluğu sömürgelerinden getirdiği yerli askerlerdi. Bu hadiseler karşısında Afrika’da yerli muhalefet hareketleri de canlanmaya başlamıştı. Cezayir’de Ulema Hareketi ve komünistler Fransızlara karşı mücadele kararı alırken 1914’te Tunus’ta Genç Tunuslular, 1923’te Fas’ta Rif bölgesinin bağımsızlığı için Abdülkerim ve 1930’da Genç Faslılar direniş başlattılar Ayrıca Senüsiler Büyük Sahra ve Biladü’s-Sudan’da Fransa’ya karşı yıllarca sürecek bir mücadeleye giriştiler.


#18

SORU:

Cezayirli Müslümanlar, Birinci Dünya Savaşı'na hangi tarihte katılmışlardır?


CEVAP:

İlk defa 1936’da oy verme hakkı verilen Cezayirli Müslümanlar II. Dünya Savaşı esnasında 8 Kasım 1942’ye kadar savaşın dışında kaldılar.


#19

SORU:

DOM-TOM nedir?


CEVAP:

Fransa sömürgecilik faaliyetlerine başladığı günden bugüne kadar elinde tuttuğu bölgelerin birçoğunu bırakmakla birlikte hâlen dünyanın dört bir tarafında sömürgeleri bulunmaktadır. Kısaca DOM-TOM denilen günümüz Fransız sömürgeleri şunlardır:
Guyane (1604), Martinique (1635), Guadeloupe (1635), Réunion (1642), Mayotte, Yeni Kaledonya (1853), Fransız Polenezi (1846), Wallis et Futuna, Nouvelles-Hébrides.


#20

SORU:

Sömürgeciliğin yolunu açan en önemli kuruluşlar hangileridir?


CEVAP:

Sömürgeciliğin yolunu açan en önemli kuruluşlar aslında aydınlar tarafından kurulan sosyal bilimler alanındaki kuruluşlar olmuştur. Kısaca “Şarkiyatçılık” denilen bu faaliyetler sömürgeciliğin temel taşını oluşturmuştu. Bu bağlamda sadece Fransa’da;
Société de Géographie de Paris (1821), Société Asiatique (1822), Société d’Ethnologie (1839), Société Botannique de France et Société d’Acclimatation (1854) gibi ilim kuruluşları faaliyet göstermeye başlamıştı.