SOSYAL HİZMETE GİRİŞ Dersi SOSYAL ÇALIŞMA MESLEĞİ VE SOSYAL HİZMET ALANLARI I soru cevapları:

Toplam 20 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Hester G. Stoll’e göre, “insanlara içinde bulundukları çevreye uyum göstermelerini ve çevreden en iyi şekilde faydalanmalarını ve bu şekilde mutlu, verimli, özgür ve işbirliği halinde yaşamaları için yardım etme sanatına ne ad verilir?


CEVAP:

Sosyal hizmet denilmektedir. Hester G. Stoll’e göre, “Sosyal hizmet, insanlara içinde bulundukları çevreye uyum göstermelerini ve çevreden en iyi şekilde faydalanmalarını ve bu şekilde mutlu, verimli, özgür ve işbirliği halinde yaşamaları için yardım etme sanatıdır. Özü itibariyle konusunu sosyal ilişkiler ve bu ilişkilerin nasıl geliştirileceği oluşturduğu için sosyal hizmetleri sosyal kalkınma olarak nitelendirebiliriz.”


#2

SORU:

Engelli, yaşlı ve/veya incinebilir insanların ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan hizmetlere ne ad verilir?


CEVAP:

Sosyal konular; sosyal eşitsizliği, dezavantajlı olmayı ve ayrımcılığı, yaş, etnisite, cinsiyet, engellilik, refah ve yoksulluk, yetersiz gelir gibi konuları içerir. Sosyal bakım hizmetleri; engelli, yaşlı ve/veya incinebilir insanların ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan hizmetlerdir.


#3

SORU:

 21. yüzyılla beraber sosyal çalışmanın büründüğü durumlar nelerdir?


CEVAP:

Kuram ve uygulama boyutu tartışılırken sosyal çalışmanın doğasının da tarihsel dönemlere göre biçimlendiğini hatırda tutmak gerekir. Örneğin, 21. yüzyılla beraber sosyal çalışma; • Çokkültürcülük söyleminin baskınlaştığı, • Sosyal çalışmacı-hizmet alan ilişkisinde yapısökümcü analizlerin gündeme geldiği, • Sosyal çalışmacı-hizmet alan ilişkisinin yetkeci değil, eşitlikçi olması gerektiğine ilişkin vurgunun arttığı ve • Hizmet alanın bir özne olarak konumunun yeniden belirlendiği bir zeminde bambaşka bir ontolojik yapıya bürünmüştür. Bu ontolojik arayışlar hiç şüphesiz sosyal çalışma pratiğine yansımaktadır.


#4

SORU:

Aileye yönelik olarak verilen sosyal hizmetler nelerdir?


CEVAP:

Aile refahı alanında bu kuruluşlarda verilen sosyal hizmetler genel olarak; koruyucu-önleyici, tedavi ve danışma hizmetleri, savunuculuk etkinlikleri, eğitici hizmetler, evlenme öncesi rehberlik hizmetleri, aile danışmanlığı (family advisory service), ayni ve nakdi yardımlar, çeşitli sosyal yardımlar, sosyal danışmanlık hizmetleri, Ana-Çocuk Sağlığı merkezleri, Ana Çocuk ve Aile Planlaması merkezleri, Toplum Ruh Sağlığı Merkezlerinde sunulan hizmetler olarak biçimlenmektedir. Günümüzde ise ülkemizde 2018 yılında Cumhurbaşkanlığına bağlanan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı aracılığıyla ilgili alanda hizmetler yürütülmektedir. Bakanlık çatısı altında birçok sosyal refah kurumu toplanmıştır.


#5

SORU:

 Kadına yönelik şiddetin neden olduğu durumlar nelerdir?


CEVAP:

Cinsiyet ayrımcılığı kadına yönelik şiddetin de nedenleri arasındadır. Bu nedenle kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet rollerinin ve cinsiyet rejiminin varlığı ile doğrudan bağlantılı olup kadınların kendilerine biçilmiş olan toplumsal cinsiyete dayalı rolleri öğrenmelerini sağlayan da bir araçtır. Geleneksel-ataerkil toplumsal yapılarda şiddet dendiğinde akla ilk olarak kadına yönelik şiddet gelmektedir. Yüzyıllar boyunca her toplumda kadın ve erkek arasında ayırım yapıldığı gibi, yine her toplumda ataerkil aile ve toplum yapısının egemen olduğu bir gerçektir. 1992 yılında ele alınmış olan Kadına Karşı Şiddetin Engellenmesi Bildirisinde: İster özel, ister toplumsal yaşamda olsun tehdit, cebren ya da keyfi olarak özgürlükten alıkoymak da dâhil olmak üzere kadına fiziksel, cinsel ya da psikolojik zarar ve acı veren ya da verebilecek cinsiyete dayalı her türlü şiddet hareketi kadına karşı şiddet, olarak ifade edilmektedir.


#6

SORU:

Türkiye’de korunmaya muhtaç çocuklar üzerine ilk yasal düzenleme ne zaman gerçekleştirilmiştir?


CEVAP:

Türkiye’de sosyal politika bağlamında çocuklarla ilgili düzenlemelerin tarihi yakın bir geçmişe aittir. Türkiye’de 1949’da korunmaya muhtaç çocuklar üzerine ilk yasal düzenleme gerçekleştiriliyor. Bu, çocukların korunmasını doğrudan amaçlayan ilk yasa, 1979’da ilk Çocuk Mahkemeleri yasası ile çocuk refahı alanında ikinci önemli adım atılıyor.


#7

SORU:

İlk çocuk mahkemesi hangi yılda kurulmuştur?


CEVAP:

Çocukların korunmasını doğrudan amaçlayan ilk yasa, 1979’da ilk Çocuk Mahkemeleri yasası ile çocuk refahı alanında ikinci önemli adım atılıyor. 1983 yılında ilkkez çocuk mahkemesi kuruluyor. (ilki ABD’nin Chicago kentinde 1899’da kuruluyor)(Tomanbay, 1991, 209-212). Daha sonra 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu (2005) çıkarılıyor. Böylece Çocuk Mahkemeleri Kanunu yürürlükten kaldırılmış oluyor.


#8

SORU:

Ülkemizde ilk koruyucu aile uygulaması ne zaman başlanmıştır?


CEVAP:

Ülkemizdeki ilk koruyucu aile uygulaması 1949 yılında yapılmıştır. Hizmetin geniş olarak uygulanmasına ise 1952 yılında başlanılmıştır. Daha sonra 1961 yılında UNICEF ile işbirliği yapılarak bir proje uygulanmıştır. 1993 yılında planlanan projeyle de hizmet canlandırılmaya çalışılmıştır.


#9

SORU:

Kadına karşı şiddetin engellenmesi Bildirisi kaç yılında ele alınmıştır?


CEVAP:

1992 yılında ele alınmış olan Kadına Karşı Şiddetin Engellenmesi Bildirisi de dahil olmak üzere yapılan birçok uluslararası düzenlemelerde genel olarak ister özel, ister toplumsal yaşamda olsun tehdit, cebren ya da keyfi olarak özgürlükten alıkoymak da dâhil olmak üzere kadına fiziksel, cinsel ya da psikolojik zarar ve acı veren ya da verebilecek cinsiyete dayalı her türlü şiddet hareketi kadına karşı şiddet, olarak ifade edilmektedir.


#10

SORU:

Çeşitli nedenlerle öz ailesi yanında bakılmayan çocukların, kısa veya uzun süreli olarak bakımlarını üstlenen aile ya da kişilerin yanında, devlet denetiminde yetiştirilmeleri olarak tanımlanmakta ve bu hizmeti veren aile ya da kişilere ne denilmektedir?


CEVAP:

Çocuk refahı hizmetleri içinde koruyucu ailenin önemli bir yeri vardır. Koruyucu aile (foster family) hizmeti: Çeşitli nedenlerle öz ailesi yanında bakılmayan çocukların, kısa veya uzun süreli olarak bakımlarını üstlenen aile ya da kişilerin yanında, devlet denetiminde yetiştirilmeleri olarak tanımlanmakta ve bu hizmeti veren aile ya da kişilere koruyucu aile denilmektedir.


#11

SORU:

Aile refahı alanında yapılan sosyal çalışmaların ve sosyal çalışmacıların amacı nedir?


CEVAP:

Aile refahı alanında yapılan sosyal çalışma uygulamalarında, sosyal sorun yaşayan ailelerin sorunlarını çözmek, yoksulluk içinde yaşayan ailelerin asgari geçimlerini sağlayacak koşulları oluşturmak, toplum kaynaklarını kullanmak amaçlanmaktadır. Aile destek hizmetleri aileyi bir bütün olarak alırken, aile içinde yer alan engelli bireylerin, yaşlıların, ruh sağlığı sorunu olan bireylerinin de tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinden yararlandırılması ve ailenin güçlendirilmesi hedeflenmektedir. Aile sorunlarının çözümünde aile üyelerinin katılımı sağlanmalıdır. Sosyal çalışmanın amacı ailenin düzeni, gelişim ve devamını sağlamaktır. Görüyoruz ki, ailenin düzenli bir biçimde gelişmesi ve devam etmesi, sorunlarının çözülmesi amacını güden çalışmalar sosyal hizmetin aile refahı alanını oluşturmaktadır. Bu nedenle meslek elemanı olarak sosyal çalışmacı, aile sosyal çalışmasında (family case work/social work) en önemli aktördür. Aile refahına yönelik sosyal çalışma yapılan aile hizmet kuruluşları, aile yaşamının güçlenmesine, korunmasına, aile sorunlarının önlenmesi ve çözümüne, aile üyelerinin aile birliği içinde sağlıklı gelişme ve doyurucu yaşam sürmelerine, ailenin toplumda uyumlu bir birikim olarak işlemesine
yardımcı olan kuruluşlardır.


#12

SORU:

Şiddete maruz kalmış kadınlara hangi kurumlar hizmet sunmaktadır?


CEVAP:

Şiddete maruz kalmış kadınlar başta olmak üzere, gereksinim sahibi diğer bireyler içinde sosyal çalışma mesleğinin birincil hizmet sunum alanı olan il ve ilçe sosyal hizmet kuruluşları başvuru yapılan yerlerin başında gelmektedir. Sosyal meslek elemanları aile danışma merkezi, sığınma evi/kadın konukevinde (women’s guesthouse), toplum merkezlerinde, telefonla danışma hattı ile hizmet verebilmektedir. Koruyucu sağlık hizmeti veren sağlık kuruluşlarından tutun da, hastane acillerine; ilgili servislerine, karakollara, Cumhuriyet savcılığına, barolara, belediyelere, hatta kimi sivil toplum kuruluşlarına kadar birçok kurum ve kuruluş koordineli bir şekilde sorun alanıyla ilgili olarak hizmet sunmaktadır. 


#13

SORU:

Şiddetle mücadelede yasal zeminler nelerdir?


CEVAP:

Şiddetle mücadelede yasal zemini: Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi (CEDAW) Sözleşmesi, Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi), 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun, Medeni Kanun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, Anayasa ve bunların yaptırımları oluşturmaktadır. Bu yasalar aile içi şiddeti suç olarak görmekle birlikte buna karşı mücadelede yetkin bir yönlendirmeye sahiptirler. Ancak şiddetle mücadelede her ne kadar yasal zemin oturtulmuş olsa da uygulama boyutundaki eksiklikler, toplumsal yapının olguyla ilgili farkındalığı ve mücadeleyi benimseyişi, kurum ve kuruluşlarda çalışan personelin duyarlılıkta yetersizliği, toplumsal kaynakların yeterli ve gerçekçi destek sunma noktasındaki açmazları sorun olarak varlığını korumaktadır. 


#14

SORU:

Çocuk refahı ve çocuk refahı hizmetleri nedir?


CEVAP:

Çocuk refahı (child welfare); sosyal refah alanında, toplumdaki çocuk konularıyla sınırlı olarak işlevsel topluma götürülen sosyal hizmetler,sosyal sigortalar, sosyal yardım gibi sosyal güvenlik hizmetleriyle çocuklar alanında varılmak istenen refah düzeyi ve hizmetlerle ilgili genel kavramdır. Çocuk refahı hizmetleri (child welfare services); çocuk refahı alanında saptanan politikalara uygun olarak, çocuğun ülke çapında bedensel, ruhsal, ussal ve toplumsal gelişiminin önündeki engelleri kaldırmayı ve çocuğun gelişimini en üst düzeyde sağlamayı amaçlayan resmi, yerel, özel ve gönüllü hizmetlerdir. Çocuk refahı hizmetleri, çocukların mutlu bir yaşam sürmelerini ve yeteneklerini olabildiğince en üst düzeyde geliştirmelerini amaçlayan geniş bir çalışma alanı oluşturur. Bu etkinlikler, doğrudan doğruya çocukla ilgili olabildiği gibi aile hayatının devamına, güçlendirilmesine ve çocuğun tam gelişimine uygun bir toplum düzenine yönelik olabilir.

Çocuk refahı alanındaki hizmetleri bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, çocuğun aile içinde tutulup, yetersizliklerin aile desteklenerek giderilmesi, suça itilmiş çocukların sağaltımında bilimsel bakış açısı ve çocuğun yüksek yararını düşünmek, çocuğun korunmasında toplumsal algıyı çocuğun varlığını kabul etme yönünde geliştirmek için çocuğa duyarlı sosyal programların hazırlanmasını ve uygulanmasında yer almak gerekir. Çocuk refahı daha da ötesinde engelli çocukları, çalışan annelerin çocuklarını, sokakta yaşayan ve çalışan çocuklara kadar geniş bir yelpazede örgütlenen sosyal hizmetleri içine almaktadır.


#15

SORU:

Çocuk koruma kanunun amacı nedir?


CEVAP:

Bu kanunun amacı: Korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların korunmasına, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasına ilişkin usûl ve esasları düzenlemek, olarak ifade edilmiştir. 


#16

SORU:

Korunma ihtiyacı olan çocuklar nasıl tanımlanır?


CEVAP:

Yasa, korunma ihtiyacı olan çocuğu  şu şekilde tanımlamaktadır: Bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru olan onsekiz yaşını doldurmamış kişilerdir.


#17

SORU:

Türkiye’de çocuk adalet sistemi nasıl durumdadır?


CEVAP:

Her şeye rağmen 20. yüzyıl, çocuğa yaklaşım, çocukla ilgili politikalar, hizmetler, çocuğun gereksinmeleri ve çocuk hakları açısından bir çocuk yüzyılı olarak değerlendirilmektedir.Ancak 21. yüzyılın daha başlangıç yıllarında Türkiye’de Çocuk Koruma Kanunundan da görüyoruz ki, Türkiye’de çocuk adalet sistemi henüz oluşum halindedir. Çocukların haklarını elde edebilmeleri için okulların, mahkemelerin, yardım kurumlarının, sosyal kurumların ve çocuklarla ilgili mesleklerin reformdan geçirilmeleri şart görünüyor. Bu hak arayışı, çocukların manevi taleplerinin kabulünü, taleplerin yasalarda kanunlaşmasını, yasaların incelenmesini ve sürekli olarak yeniden değerlendirilmesini gerektirecektir. En önemlisi yetişkinlerin çocuklara yönelik tutumlarının değişmesini gerektirecektir. Bu tutumsal değişiklikler olmazsa yasal reformlar yalnızca sınırlı bir değere sahip olarak kalacaktır. Korunmaya muhtaç çocuk açısından çocuk esirgeme hizmetinin özelliklerini özetlersek; devlet bütün çocukların babasıdır. Öz anababa veya onların yerini alan kişiler yoksa ya da bu kişiler çocuğa ihmal, fena muamele gibi olumsuz davranışlarda bulunuyorlarsa, devletin çocuğu korumak için müdahale etme hakkı ve sorumluluğu vardır. Devlet bu sorumluluğunu koruyucu bir hizmet kurumuna devretmiştir. Dolayısıyla kurum açık olarak bu işle görevlendirilmiştir. Müdahale gerekiyorsa harekete geçmek ve hizmetini çocuk artık tehlikede olmayıncaya kadar sürdürmek zorundadır. Devlet bu anlamda birincil koruma ve gözetme kurumudur.


#18

SORU:

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) Kanununa göre korunmaya muhtaç çocuk kimdir?


CEVAP:

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) Kanununa göre: Korunmaya Muhtaç Çocuk; beden, ruh ve ahlak gelişimleri veya şahsi güvenlikleri tehlikede olup; 1.Ana veya babasız, ana ve babasız, 2.Ana veya babası veya her ikisi de belli olmayan, 3.Ana ve babası veya her ikisi tarafından terk edilen, 4.Ana veya babası tarafından ihmal edilip; fuhuş, dilencilik, alkollü içkileri veya uyuşturucu maddeleri kullanma gibi her türlü sosyal tehlikelere ve kötü alışkanlıklara karşı savunmasız bırakılan ve başıboşluğa sürüklenen, çocuğu ifade eder


#19

SORU:

Evlat edinme nedir?


CEVAP:

Evlat edinme (adoption) çocuğu olmayan ya da dirimsel (biyolojik) yolla çocuk sahibi olmak istemeyen ya da çocuğu olduğu halde dirimsel yol dışında başka çocuk sahibi olmak isteyen kişilerin, yürürlükteki yasalar çerçevesinde (aile hukuku) aile dışından bir çocuğu düzgün soydanlık bağından miras ilişkisine değin tüm hukuksal kurumların oluşmasıyla aileye katmaları süreci ve durumudur.


#20

SORU:

Evlatlık ifadesini tanımlayınız.


CEVAP:

Evlatlık ise (adopted child); ilgili yasal düzenlemelere dayanarak bir kimsenin (ya da ailenin), kanbağına dayanmayan bir çocuğu/genci/insanı hukuksal yollarla kendi çocuğu olarak kayda geçirmesi ve bu çocuğun, öz çocuğun sahip olacağı tüm hak ve yükümlülükleri üstlenmesi işlemine konu olan insandır