SOSYOLOJİDE YAKIN DÖNEM GELİŞMELER Dersi Anthony Giddens: Modernlik/Geç Modernlik ve Yapılaşma Kuramı soru cevapları:
Toplam 54 Soru & Cevap#1
SORU:
Antony Giddens’in sosyolojiye bakışaçısı nasıldır?
CEVAP:
Giddens geleneksel ve düalist yaklaşımlardan
uzaklaşmaya çalışmıştır. Sosyolojide kökleşmiş
karşıtlıkları reddetmiştir. O, toplumsal yaşamın evrensel
yasalarının bulunmadığını, yapının dışsal olarak ve tek
faktörlü olarak davranışlarımızı belirlemediğini kabul
etmektedir. Giddens, birey-toplum düalizmine karşı çıkan
ve yeniden üretilen pratikler üzerine yoğunlaşan bir
sosyolog olmuştur.
#2
SORU:
Giddens, günümüz toplumlarına ilişkin hangi sınışama
ile öne çıkmaktadır?
CEVAP:
Giddens’e göre günümüzdeki toplumlar bir
geçiş sürecindedir. Sosyal bilimciler de bu süreci değişik
şekillerde adlandırmışlardır. Örneğin, bilgi toplumu,
bilişim toplumu, tüketim toplumu gibi. Ayrıca bazı sosyal
bilimciler de post modern, sanayi sonrası toplum,
kapitalizm-sonrası toplum gibi önceki dönemin
sınışandırmasına ilişkin görüşleri ön plana çıkaranlar da
vardır.
#3
SORU:
Çifte yorumsama (hermeneutik) ne demektir?
CEVAP:
Bütün sosyal bilimler hermeneutik özellikler
gösterirler. Betimlenecek bir olayın içinde yer almak
demek, karşılıklı olarak bilginin sıradan aktörler ve sosyal
bilimciler tarafından paylaşılması anlamına gelmektedir.
Sosyolojik bilgi, toplumsal yaşam alanına sarmal bir
şekilde girip çıkan bir süreçtir. Bu sürecin tamamlayıcı
parçası olarak sosyoloji, hem kendini hem de toplumsal
alanı yeniden yapılandırır
#4
SORU:
Giddens, modern öncesi ve modernlik dönemlerini
hangi değişkenlere göre karşılaştırır?
CEVAP:
Modern öncesi dönem ile modern dönem
arasında genelleştirilmiş karşılaştırmaların yapılmasının
son derece riskli bir uğraş olduğunu belirtmekle birlikte
Giddens, her iki döneme ilişkin süreksizliklerin varlığını
açıkça ortaya koymanın mümkün olduğundan söz
etmektedir. Bu nedenle Giddens söz konusu iki dönemin
karşılaştırmasını güven ve risk değişkenleri üzerinden
yapmaktadır.
#5
SORU:
Giddens, modernliği nasıl tanımlar?
CEVAP:
Modernliği, 17. yüzyılda Avrupa’da başlayan ve
daha sonra tüm dünyayı etkisi altına alan bir toplumsal
yaşam ve örgütlenme biçimi olarak tanımla
#6
SORU:
Modern öncesi dönemin güven ortamı belirleyicileri
nelerdir
CEVAP:
• Zaman-uzam içindeki toplumsal başları istikrarlı
kılmada akrabalık ilişkileri düzenleyici bir rol
üstlenir.
• Tanıdık bir çevre sağlayan bir yer olarak yerel
toplulukların varlığına/ağırlığına dikkat çeker
• İnsan yaşamının ve doğanın tanrısal bir
yorumunu sağlayan inanç ve ritüel uygulama
tarzları olarak dinsel kozmolojiler önemli bir yer
tutar.
• Bugün ile geleceği birbirine bağlayan geleneğin
çevrilebilir bir özelliğe sahip olmasından dolayı
geçmişe yönelik bir bağlantının söz konusu
olduğunu vurgular.
#7
SORU:
Giddens, modern öncesi dönemin risk ortamını hangi
özelliklerini öne çıkararak değerlendirmektedir?
CEVAP:
• Bulaşıcı hastalığın yaygınlığı, iklimin
güvenilmezliği ve sel baskınları gibi doğal
felaketler başta olmak üzere doğadan
kaynaklanan tehdit ve tehlikeler mevcuttur.
• Yağmacı ordular, yerel beyler, haydutlar ve
hırsızlardan kaynaklanan insan şiddeti tehdidinin
bulunmasıdır.
• Dinsel kayradan yoksun kalma ya da kötü bir
büyünün etkisine girme riskinin varlığıdır. Bu
riskleri azaltmanın yollarının başında akrabalık
ilişkileri, yerelleşmiş ilişkilerin önemi, dini
inançlar ve bir rutin olan gelenekler gelmektedir
#8
SORU:
Giddens, modern dönemde güven ilişkilerini nasıl
değerlendirir?
CEVAP:
Giddens, modern dönemde yerinden
çıkarma/yerinden edilme kavramı ile ifade ettiği soyut
sistemlere yönelik güven ilişkilerini üç kategoride
değerlendirir. Bunlar;
• Toplumsal bağları istikrarlı kılma aracı olarak
dostluk ya da cinsel (akrabalık) yakınlıkla ilgili
kişisel ilişkiler,
• Belirsiz zaman aralıklarındaki ilişkileri istikrarlı
kılma yolu olarak soyut sistemler (açılımlı
mekanizmalar),
• Geçmiş ile geleceği bağlantılandırma tarzı olarak
karşı-olgusal, geleceğe yönelik düşünce.
#9
SORU:
Giddens, modernin süreksizliği konusunda ne
düşünmektedir?
CEVAP:
Modern toplumsal kurumların birçok
bakımdan benzersiz oldukları, diğer bir ifade ile
geleneksel toplum düzeni anlayışını yansıtmadığını
vurgulamıştır.
#10
SORU:
Giddens, modern toplumu hangi kategorilerde
değerlendirmektedir?
CEVAP:
Üç kategoride değerlendirmektedir. Bunlar;
• İnsan ilişkileri tarafından dünya düşüncesinin
dönüşümüne açık davranışlar seti Ekonomik
kurumların karmaşıklığı,
• Endüstri üretimi ve pazar ekonomisi
• Kitle demokrasisi ve ulus-devleti de içine alan
politik kurumlar
#11
SORU:
Giddens’in modern toplumsal kurumları geleneksel
toplumsal düzenlerden ayıran süreksizlikleri
değerlendirdiği kategoriler nelerdir?
CEVAP:
Giddens modern toplumsal kurumları
geleneksel toplumsal düzenlerden ayıran süreksizlikleri ise
üç kategoride değerlendirerek açıklamaktadır. Bunlar:
• Değişim hızı
• Değişim alanı
• Modern kurumların doğasıdır.
#12
SORU:
Giddens’e göre toplumsal evrimjciliğin yapısını
bozmak ne anlama gelmektedir?
CEVAP:
Giddens’a göre toplumsal evrimciliğin
yapısını bozmak demek, tarihin bir bütünmüş ya da belirli
bazı birleştirici örgütlenme ve dönüşüm ilkelerini
yansıtıyormuş gibi görülemeyeceğini kabul etmek
anlamına gelir. Fakat bu durum görünürde bir kaos ya da
sonsuz sayıda farklı tarihler yazılabileceği biçiminde de
yorumlanmamalıdır. Çünkü tarihsel geçişin analizi, bizi
aynı zamanda o dönemin belli karakterlerin
tanımlanabilecek ve haklarında genellemeler yapılabilecek
bir niteliğin varlığına da götürür
#13
SORU:
Giddens’ın anlayışına göre modern çağın sosyologlar
tarafından sorunlu biçimde tahlil edilmesi görüşü nasıl
açıklanmaktadır?
CEVAP:
Değişim hızı, değişim alanı ve modern
kurumların doğası biçiminde sıralanan modern toplumları
geleneksel toplumlardan ayıran süreksizlikler aynı
zamanda modernliğin karakteri olarak Giddens tarafından
değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmeye bağlı olarak
Giddens, modernliğin güvenlik ve tehlike ile güven ve risk
konusunda aydınlık ve karanlık olmak üzere iki yönlü bir
olgu olduğunu ortaya koyar. Aslında klasik sosyologlar
modern çağı sorunlu olarak tahlil etmişlerdir.
Klasik sosyologların her birinin metodolojik farklılığının
bulunduğunu, tam kapsamlı bir “genel teori” yarattıkları
iddiasında bulunmadıklarını ifade etmektedir. Ancak
Giddens, Marx ve Durkheim’ın, modern çağın olumlu
yönlerinin olumsuzluklarından daha çok ağır bastığına
inandıklarını, Weber’in ise daha kötümser bir tarzda
modern çağın maddi ilerlemenin bireysel yaratıcılığı ve
özerkliği yok eden bir bürokrasinin genişlemesine öncülük
ettiğine inandığını savunur. Bu üç sosyolog, modern
endüstriyel yaşamın bireyi sıkıcı ve tek düze bir çalışma
disiplini altına sokan küçültücü sonuçlarını görmüşler,
fakat üretim güçlerinin bu denli gelişmesinin eko-sisteme
yönelik yıkıcı ölçekte bir tehdit oluşturabileceğini ve
savaşın endüstrileşebileceğini kestirememişlerdir.
#14
SORU:
Modernliğin dinamizmi gücünü nelerden almaktadır?
CEVAP:
Modernliğin dinamizmi gücünü, zaman ve
uzamın dilimlenmesini sağlayacak şekilde yeniden
birleştirilmesinden, toplumsal sistemlerin yerinden
edilmesinden, birey ve grupların eylemlerinden oluşan
toplumsal ilişkilerin sürekli bilgi girdileri yolu ile
düşünümsel olarak düzenlenmesinden ve yeniden
düzenlenmesinden almaktadır.
#15
SORU:
Modernliğin dinamizmini yaratan unsurlar nelerdir?
CEVAP:
Dört farklı unsur vardır. Bunlar;
• Zaman ve uzamın birbirinden ayrılması,
• Yerinden çıkarma/edilme ve açılımlı
mekanizmalar,
• Radikal düşünümsellik
• Küreselleşmedir.
#16
SORU:
Yaşamı yerel bağlamdan çıkaran mekanizmalar
nelerdir?
CEVAP:
Yaşamı yerel bağlamdan çıkaran iki temel
mekanizma vardır:
• Sembolik göstergeler,
• Uzmanlık sistemleri.
#17
SORU:
Yaşamı yerel bağlamından çekip çıkaran Sembolik
göstergeler içinde sayılan para olgusu nasıl
açıklanmıştır?
CEVAP:
Sembolik göstergeler herhangi bir kişi ya da
kurumla ilişkili olmaksızın dağıtılan/devreden değişim
araçları açısından düşünülebilir. Birçok gösterge türü
olmakla birlikte para bu türler arasında mükemmel bir
örnektir. Para, her malın aynı değer sistemine göre
belirlendiği evrensel bir değer sistemi yaratır. Gereklilik
itibariyle bu değer sistemi soyuttur; yani, içsel hiçbir
değeri yoktur. Diğer her şeyi temsil edebilmesi için kendi
içinde bir değer taşımamalıdır. Paranın evrensel ve soyut
doğası onu sınırlamadan özgür kılar ve uzun mesafeler ve
zaman periyotları karşısında değiş tokuşu kolaylaştırır. Bu
nedenle doğası gereği para, zaman-uzam uzaklaşmasını
arttırır ve paranın soyutlama seviyesi oldukça yüksek,
yarattığı bu etki de büyük olur.
#18
SORU:
Uzmanlık bilgi sistemleri günümüz sorun ve ihtiyaçları
ve modern yaşam ihtiyaçları bağlamında hangi
gerekçelere bağlı olarak açılımlıdırlar?
CEVAP:
Günümüzde bu tür sorun ve ihtiyaçlar için
başvurduğumuz adres, kişisel olarak hiçbir şekilde
tanımadığımız, soyut bilginin hâkim olduğu akademik bir
eğitimden geçen uzmanlardır. Fakat uzmanlık bilgi
sistemlerine bağımlı olmak amacıyla uzmanlara
başvurmak zorunda değiliz.
Örneğin, bir binanın nasıl inşa edildiği ya da pek çok sınıf
ve ofisin nasıl kurulduğu konusunda hiç bir bilgi sahibi
değilken, ofisime her gittiğimde ya da sınıfta her ders
anlattığımda bu uzmanlık bilgisine bağımlı olmuş
bulunmaktayım. Bilgisayarı her açtığımızda ya da ışığı her
yaktığımızda ya da arabamızı her çalıştırdığımızda kısaca
modern yaşam ile ilgili herhangi bir şeyi her yaptığımızda,
soyut uzmanlık bilgi sistemlerine bağımlıyızdır. Uzmanlık
bilgi sistemleri, yaşamlarımızın merkezini yerel
bağlamlardan soyut bilgi ve uzak ötekilere geliştirilen
bağımlılığa taşıdıkları için açılımlıdırlar.
#19
SORU:
Giddens düşünce ve eylemlerinde küreselleşmenin
hangi özelliklerine taraftar hangi özelliklerine karşıt
olmuştur?
CEVAP:
Giddens düşünce ve eylemlerinde ne
küreselleşme taraftarı ne de küresellemeşe karşıtı
olmuştur. Daha çok küreselleşemenin günümüz gerçekliği
içinde bir süreç olduğunu ancak yarattığı tehlike ve
risklere müdahale edilmediği takdirde eko-yaşam adına
olumsuzluklar yaratacağını kabul etmiş ve bu sürecin
toplumların çıkarlarına uygun hale getirilmesi için nasıl
dönüştürülebileceğini anlatmaya çalışmıştır. Giddens
küreselleşmeyi, “yerel oluşumları millerce uzakta
gerçekleşen olaylar tarafından şekillendirecek biçimde
uzak yerellikleri birbiriyle bağlantılandıran dünya
çapındaki toplumsal ilişkilerin yoğunlaşması” olarak
tanımlar. Küreselleşmeyi bu nedenle, bir arada bulunma
halini zaman ve uzamın daha da ötesine taşıyan uzak ile
yerel arasındaki diyalektik bir ilişki bağlamında
değerlendirir.
#20
SORU:
Giddens modernlik ile küresellşme olgusunun
denkleştirmesini nasıl gerçekleştirmiştir?
CEVAP:
Modernliğin yapısal olarak küreselleştirici
özelliği bulunduğuna değinen Giddens bu süreçte bilhassa
dört kurumun modernliğin dinamizmini ve zaman
periyodunu biçimlendirdiğini öne sürer. Bunlar:
kapitalizm, endüstrileşme, şiddet tekeli/zorlayıcı güç ve
gözetimdir. Böylece modernliğin dinamiği ile
küreselleşmenin boyutlarını birbirine denk düşecek
biçimde bağlantılandırılarak açıklar.
#21
SORU:
Giddens’in fikirlerine bağlı olarak modernleşme
dinamiği bağlamında kapitalizmin rolü nasıl
açıklanabilir?
CEVAP:
Modernliğin dinamiği açısından kapitalizme
dikkat çeker. Kapitalizm içsel olarak yayılmacıdır.
Kapitalizm kâra duyulan ihtiyaç tarafından yönlendirilir
ve bunun sonucunda pazarların, teknolojilerin ve
metalaştırmanın yayılımını yönlendirir
#22
SORU:
Giddens tarafından modernliğin kurumsal dinamizmi
ile örtüştüğü düşünülen kapitalizmin boyutları nelerdir?
CEVAP:
Modernliğin kurumsal dinamizmi tam
anlamıyla küreselleşmenin boyutları ile örtüşmektedir.
Giddens, küreselleşmenin boyutlarını da, kapitalist dünya
ekonomisi, ulus-devlet sistemi, uluslararası işbölümü ve
askeri dünya düzeni olarak dört kategoride değerlendirir
#23
SORU:
Dünyanın ekonomik örgütlenmesi sürecinde kapitalist
devletlerin rolü nedir?
CEVAP:
Bugün dünyanın ekonomik örgütlenişi ana
güç merkezleri olan kapitalist devletler aracılığıyla
gerçekleştirilmektedir. Bu devletlerin kendi iç yasaları ve
uluslararası ekonomi politikaları ekonomik faaliyetlerin
birçok biçimde düzenlenmesini gerektirir. Bu durum ticari
şirketlerin küresel açılımları için geniş bir alan sağlar.
Ticari kuruluşlar dolayısıyla ulusaşırı şirketler ekonomik
güçlerine bağlı olarak hem kendi ülkelerindeki hem de
diğer ülkelerdeki politikaları etkilerler.
#24
SORU:
Modernliğin dönüşümsel karakterine katkıda bulunan
ulus-devletlerin günümüzde etkisinin azalması nasıl
açıklanabilir?
CEVAP:
Bilindiği üzere ulus-devlet modernliğin
dönüşümsel karakterine uzun süre katkıda bulunmuş ve
ulus-devlet sahip olduğu sınırlar yolu ile egemenliğini
sağlamı ştır. Fakat küreselleşme, doğası gereği
merkezileşme yönündeki dönüşümselliği ile belli
devletlerin toprak eğemenliği arasında bir gerginlik
yaratır. Bu durumda bazı ülkelerin bireysel egemenlikleri
azalırken aynı zamanda güçlerini diğer bir biçimde
birleştirerek devlet sistemi içindeki etkinliklerini artırırlar.
Örneğin, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği,
OECD ülkeleri. Ancak bu durum gerçekten karmaşık bir
süreçtir. Ulusların ve şirketlerin çıkar ilişkileri ve olası
çatışmaları sürekli bir güven ortamının olamayacağı
anlamına gelir.
#25
SORU:
Bireysel yaşam tarzlarımız ile küreselleşme sürecinin
ilişkisi nasıl kurulabilir?
CEVAP:
Küreselleşme, hem içinde büyük sistemlerin
yer aldığı hem de yaşamımızın çoğu mahrem kısmını ve
özelini içine alan ilişkileri kapsar. Bu bakımdan yaşam
tarzımız aynı zamanda küresel sonuçlardır. Örneğin
Kopenhang’dan satın aldığımız kıyafetler ‹ngiltere’de
tasarlanmış, Tayvand ya da Polonya’da üretilmiştir. Bu
durum uluslararası işbölümü ve dünyanın eko-sistemi
bakımından küreselleşmenin sonucu olarak karşımıza
çıkmaktadır.
#26
SORU:
Modernlik kavramını kullanan diğer düşünürlerden
ayrılan yönü ile Giddens post-modern fikri modernlikle
bağlantılı hangi özellikleriyle ortaya koymaktadır?
CEVAP:
Modernlik çoğu düşünür tarafından belirli bir
tarihsel ve kültürel oluşum biçiminde görmekte ve
postmodernliği de buna benzer şekilde
değerlendirmektedir. Oysa Giddens’e göre
postmodernizm, modernlik tarihin sonu değildir; ama
modern olan şekilsiz, parçalı, çizgisel olmayan bir postmodernlik
halinde çözülmüş de değildir. Dolayısıyla
“post-modern” fikri yalnızca “modernliğin aklının başına
gelmesini” ya da kendi sınırları ile yüzleşmek zorunda
kalmasını değil, aynı zamanda bunu aşmayı da içerir”
biçiminde açıklamıştır.
#27
SORU:
Giddens çağımızın krizi olarak görülen kapitalizm
yerine hangi kriz tehdidinden bahsetmektedir?
CEVAP:
Giddens, çağımızın krizini sistemin tüm
rasyonalitesine karşın kapitalizmin krizi olarak görmez.
Bugün ve gelecekte olacak gerilimin ekolojik kriz
olduğunu iddia eder. Ona göre, “ekolojik kriz “örselenmiş
bir modernliğin” krizidir, ama sadece çevrecilikle
özdeşleştirilmemelidir”. Bu nedenle önemli olan
günümüzde modernliğin üzerine inşa edilen toplumsal
baskılarla hesaplaşmaktır. Burada karşı karşıya gelinmesi
ve netleşmesi gereken konu, fiziksel ekoloji değil, bir
“yaşam ekoloji” meselesinin varlığına dikkat çekmesidir.
#28
SORU:
Giddens’in kapitalizm ve endüstrileşme konularındaki
aynımı nasıl açıklanmaktadır?
CEVAP:
Giddens kapitalizm ve endüstrileşme arasında
bir ayrım yapar. Kapitalizm, küresel çapta etkinlik
gösteren işgücü piyasalarında oldukça yüksek bir rekabete
dayalı bir üretimi ifade ederken; endüstrileşme, doğayı
kontrol etme ve dönüştürme maksadıyla makine
teknolojisinin kullanımına atıfta bulunur. Bu geç modern
dünyanı n endüstri dışında en fark edilir özelliği ulusdevlettir.
Buna ek olarak, Luhmann ölçüsünde olmasa da
modern dünyayı bir araya getirmede iletişimin önemine
dikkat çeker.
#29
SORU:
Giddens tarafından geleceğin kolonileştirilmesi
biçiminde tanımlanan modern toplumların risk ile baş
etme düşünceleri nasıl açıklanmaktadır?
CEVAP:
İnsanlar sürekli olarak gelecekte doğabilecek
riskleri hesaplamaya çalışırlar. Hızla değişen modern
toplumda, bireyler plan kurarak riski azaltmaya çabalarlar.
Bu duruma güzel bir örnek sağlık ya da yaşam
sigortasıdır.
Giddens bunu “geleceğin kolonileşmesi” olarak tanımlar.
Risk bağlamında düşünmek, rahatsız edici olabilir, fakat
hiçbir şeyin garantisi olmadığı için birçok birey riski
azaltma ve huzur içinde olma amacıyla karar verir.
#30
SORU:
Çevresel sorunlarla ilgili olarak Giddens modern
dünyada karşılaşılan risklere ilişkin söylemi nasıldır?
CEVAP:
Gerçekleşme olasılığı düşük ama sonuçları
tehlikeli olan riskler, modern dünyada hiçbir zaman
ortadan kalkmayacaktır; bununla birlikte en iyi ihtimalle
en aza indirgenebilirler.
#31
SORU:
Toplumsal yapıyı ve toplumsal gerçekliği açıklamaya
çalışan yapının ikiliği kavramına göre yapı ile eylem
arasındaki bağlantı nasıl açıklanmaktadır?
CEVAP:
Yapının ikiliği, yapının dönüşümlü olarak
düzenlediği toplumsal eylem ya da davranışın hem aracı
hem de sonucu olduğu anlamına gelir. Yapı ve fail ikili bir
doğaya sahiptir ve doğaları gereği karşılıklı ilişki
içindedir. Yapı ile eylem arasındaki bağlantı ise toplumsal
pratikler aracılığı ile kurulur. Bu ise yapının ikiliğinin bir
parçası olarak değerlendirilir
#32
SORU:
Yapılaşma teorisine göre toplumsal yapılar nasıl
açıklanmaktadır?
CEVAP:
Yapılaşma teorisinde toplumsal yapılar,
kurallar ve kaynaklardan oluşur. ‹ki tür kural vardır:
normatif kurallar ve anlamlama kodları/anlamlandırıcı
kurallar. Her iki durumda da bu kurallar, toplumsal
pratiklerle sarmalanmış vaziyettedir ve soyut ya da
bağımsız olarak var olmazlar. Giddens ayrıca kuralların
sürekli olarak ya da nadiren başvurulan, söylenmeden
anlaşılan ya da tutarsız, gayri resmi ya da resmi ve zayıf
ya da güçlü biçimde onaylanmış olabileceklerini dile
getirir.
#33
SORU:
Giddens hakkında yapılan dikkat çekici iki eleştiri
nedir?
CEVAP:
Giddens hakkında yapılan eleştirilerden ikisi
dikkat çekicidir. Birincisi Giddens’ın insan failliğine
yaptığı vurgu ve ikincisi de modern dünya hakkındaki
optimist bakış açısıdır.
#34
SORU:
Anthony Giddens'ın sosyolojideki yeri ve önemi nedir?
CEVAP: Giddens, modernliğin sonuçlarının tartışıldığı günümüze nispeten özgün kabul edebileceğimiz düşüncelere sahip olarak bizlere serimlediği düşünceleri ile sosyolojide yeni bir ufuk açmıştır. Toplumsal kuramını epistomolojik ve ontolojik yaklaşımlardan yola çıkarak değerlendirmiş ve toplumsal ilişkilerin analizini anlamak için ontolojik yaklaşımın önemli olduğunu belirtmiştir. Bu çerçevede günümüz sosyolojisinde önemli bir konuma sahip olan Giddens, hem bir teori oluşturma hem de bir eylem adamı olma çabası içinde olmuştur. Onun üç temel kuramını modernlik/geç modernlik, küreselleşme ve yapılaşma meseleleri olarak sıralamak mümkündür.
Giddens, modernliğin sonuçlarının tartışıldığı günümüze nispeten özgün kabul edebileceğimiz düşüncelere sahip olarak bizlere serimlediği düşünceleri ile sosyolojide yeni bir ufuk açmıştır. Toplumsal kuramını epistomolojik ve ontolojik yaklaşımlardan yola çıkarak değerlendirmiş ve toplumsal ilişkilerin analizini anlamak için ontolojik yaklaşımın önemli olduğunu belirtmiştir. Bu çerçevede günümüz sosyolojisinde önemli bir konuma sahip olan Giddens, hem bir teori oluşturma hem de bir eylem adamı olma çabası içinde olmuştur. Onun üç temel kuramını modernlik/geç modernlik, küreselleşme ve yapılaşma meseleleri olarak sıralamak mümkündür.
#35
SORU:
Anthony Giddens sosyolojiye nasıl bir bakış açısıyla yaklaşmaktadır?
CEVAP: Giddens makro ve mikro kuramcıların yöntemlerinden farklılaşmış, geleneksel ve dualist yaklaşımlardan uzaklaşmaya çalışmıştır. Sosyolojide kökleşmiş karşıtlıkları reddeden bir çaba içinde olmuştur. Böylece yorumsamacı sosyolojinin bazı yönlerini daha geleneksel yapısalcı sosyolojinin unsurları ile uzlaştırma denemesinde bulunmuştur. O, toplumsal yaşamın evrensel yasalarının bulunmadığını, yapının dışsal olarak ve tek faktörlü olarak davranışlarımızı belirlemediğini kabul etmekte ve aynı zamanda Parsonscu bakışın işlevselliğini de reddetmektedir. Giddens, birey-toplum düalizmine karşı çıkan ve yeniden üretilen pratikler üzerine yoğunlaşan bir sosyolog olmuştur.
Giddens makro ve mikro kuramcıların yöntemlerinden farklılaşmış, geleneksel ve dualist yaklaşımlardan uzaklaşmaya çalışmıştır. Sosyolojide kökleşmiş karşıtlıkları reddeden bir çaba içinde olmuştur. Böylece yorumsamacı sosyolojinin bazı yönlerini daha geleneksel yapısalcı sosyolojinin unsurları ile uzlaştırma denemesinde bulunmuştur. O, toplumsal yaşamın evrensel yasalarının bulunmadığını, yapının dışsal olarak ve tek faktörlü olarak davranışlarımızı belirlemediğini kabul etmekte ve aynı zamanda Parsonscu bakışın işlevselliğini de reddetmektedir. Giddens, birey-toplum düalizmine karşı çıkan ve yeniden üretilen pratikler üzerine yoğunlaşan bir sosyolog olmuştur.
#36
SORU:
Giddens sosyolojide kuramını oluştururken nasıl bir yaklaşım sergilemiştir?
CEVAP: Giddens sosyolojide kuramını oluştururken bir yandan işlevselcilik ve yapısalcılık, diğer yandan yorumsamacı yaklaşımları birbirleri arasındaki farklılıklar ve benzerlikler üzerinden giderek oluşturmaya çalışmıştır. Böylece toplumların, hem kurumsal işlevler düzeyini hem de tarihsel ve anlamsal değişimler alanını bir araya getirerek kapsayıcı bir metodik deneme yaparak kuramını oluşturmuştur. Sosyolojinin metodik olarak yeniden üretilen pratikler üzerine odaklanması gerektiğinden söz eder.
Giddens sosyolojide kuramını oluştururken bir yandan işlevselcilik ve yapısalcılık, diğer yandan yorumsamacı yaklaşımları birbirleri arasındaki farklılıklar ve benzerlikler üzerinden giderek oluşturmaya çalışmıştır. Böylece toplumların, hem kurumsal işlevler düzeyini hem de tarihsel ve anlamsal değişimler alanını bir araya getirerek kapsayıcı bir metodik deneme yaparak kuramını oluşturmuştur. Sosyolojinin metodik olarak yeniden üretilen pratikler üzerine odaklanması gerektiğinden söz eder.
#37
SORU: Modern öncesi ve modern kültürleri karşılaştırmada “Güven önemli midir?” sorusuna Giddens ne yanıt vermiştir?
Modern öncesi ve modern kültürleri karşılaştırmada “Güven önemli midir?” sorusuna Giddens ne yanıt vermiştir?
CEVAP: Modern öncesi ve modern kültürleri karşılaştırmada “Güven önemli midir?” sorusuna Giddens’ın verdiği yanıt şöyledir: Kişinin kendini dünyada güvende hissetmesini anlatan ve diğer insanlarla bir arada yaşamasını olanaklı kılan güven odaklı “ontolojik/varlıksal güvenlik” olgusu, insani varoluşun temel bir özelliğidir.
Modern öncesi ve modern kültürleri karşılaştırmada “Güven önemli midir?” sorusuna Giddens’ın verdiği yanıt şöyledir: Kişinin kendini dünyada güvende hissetmesini anlatan ve diğer insanlarla bir arada yaşamasını olanaklı kılan güven odaklı “ontolojik/varlıksal güvenlik” olgusu, insani varoluşun temel bir özelliğidir.
#38
SORU: Giddens'a göre modern öncesi dönemin güven ortamının belirleyicileri nelerdir?
Giddens'a göre modern öncesi dönemin güven ortamının belirleyicileri nelerdir?
CEVAP: Giddens (1994:93), modern öncesi dönemin genel özelliklerini güven ortamı ve risk ortamı bakımından analiz eder. Güven ortamının belirleyicilerini 4 faktörle açıklar. Bunlar;
-
Zaman-uzam içindeki toplumsal bağları istikrarlı kılmada akrabalık ilişkileri düzenleyici bir rol üstlenir.
-
Tanıdık bir çevre sağlayan bir yer olarak yerel toplulukların varlığına/ağırlığına dikkat çeker.
-
İnsan yaşamının ve doğanın tanrısal bir yorumunu sağlayan inanç ve ritüel uygulama tarzları olarak dinsel kozmolojiler önemli bir yer tutar.
-
Bugün ile geleceği birbirine bağlayan geleneğin çevrilebilir bir özelliğe sahip olmasından dolayı geçmişe yönelik bir bağlantının söz konusu olduğunu vurgular. Bu dört faktör modern öncesi dönemin temel güvenlik durumunu sağlayan toplumsal ilişki biçimleridir.
Giddens (1994:93), modern öncesi dönemin genel özelliklerini güven ortamı ve risk ortamı bakımından analiz eder. Güven ortamının belirleyicilerini 4 faktörle açıklar. Bunlar;
-
Zaman-uzam içindeki toplumsal bağları istikrarlı kılmada akrabalık ilişkileri düzenleyici bir rol üstlenir.
-
Tanıdık bir çevre sağlayan bir yer olarak yerel toplulukların varlığına/ağırlığına dikkat çeker.
-
İnsan yaşamının ve doğanın tanrısal bir yorumunu sağlayan inanç ve ritüel uygulama tarzları olarak dinsel kozmolojiler önemli bir yer tutar.
-
Bugün ile geleceği birbirine bağlayan geleneğin çevrilebilir bir özelliğe sahip olmasından dolayı geçmişe yönelik bir bağlantının söz konusu olduğunu vurgular. Bu dört faktör modern öncesi dönemin temel güvenlik durumunu sağlayan toplumsal ilişki biçimleridir.
#39
SORU: Giddens, modern öncesi dönemin risk ortamını nasıl değerlendirmektedir?
Giddens, modern öncesi dönemin risk ortamını nasıl değerlendirmektedir?
CEVAP: Giddens, modern öncesi dönemin risk ortamını ise şöyle değerlendirir
- Bulaşıcı hastalığın yaygınlığı, iklimin güvenilmezliği ve sel baskınları gibi doğal felaketler başta olmak üzere doğadan kaynaklanan tehdit ve tehlikeler mevcuttur.
-
Yağmacı ordular, yerel beyler, haydutlar ve hırsızlardan kaynaklanan insan şiddeti tehdidinin bulunmasıdır.
-
Dinsel kayradan yoksun kalma ya da kötü bir büyünün etkisine girme riskinin varlığıdır. Bu riskleri azaltmanın yollarının başında akrabalık ilişkileri, yerelleşmiş ilişkilerin önemi, dinî inançlar ve bir rutin olan gelenekler gelmektedir. Dolayısıyla bu açıklamalar, modern öncesi dönemde toplumların nasıl bir risk içinde olduklarını gösterir.
Giddens, modern öncesi dönemin risk ortamını ise şöyle değerlendirir
- Bulaşıcı hastalığın yaygınlığı, iklimin güvenilmezliği ve sel baskınları gibi doğal felaketler başta olmak üzere doğadan kaynaklanan tehdit ve tehlikeler mevcuttur.
-
Yağmacı ordular, yerel beyler, haydutlar ve hırsızlardan kaynaklanan insan şiddeti tehdidinin bulunmasıdır.
-
Dinsel kayradan yoksun kalma ya da kötü bir büyünün etkisine girme riskinin varlığıdır. Bu riskleri azaltmanın yollarının başında akrabalık ilişkileri, yerelleşmiş ilişkilerin önemi, dinî inançlar ve bir rutin olan gelenekler gelmektedir. Dolayısıyla bu açıklamalar, modern öncesi dönemde toplumların nasıl bir risk içinde olduklarını gösterir.
#40
SORU:
Giddens modern dönemde güven ilişkilerini nasıl değerlendirmektedir?
CEVAP: Giddens, modernite ya da gelenek-ötesi (post-traditional) toplumu, gelenek ve alışkanlığa ait kesinliklere ilişkin rasyonel bilginin yer aldığı bir düzen olarak tanımlamaktadır. Bu bağlamda modern dönemde yerinden çıkarma/yerinden edilme kavramı ile ifade ettiği soyut sistemlere yönelik güven ilişkilerinin nasıl olduğunu üç kategoride değerlendirir:
1. Toplumsal bağları istikrarlı kılma aracı olarak dostluk ya da cinsel (akrabalık) yakınlıkla ilgili kişisel ilişkiler, 2. Belirsiz zaman aralıklarındaki ilişkileri istikrarlı kılma yolu olarak soyut sistemler (açılımlı mekanizmalar), 3. Geçmiş ile geleceği bağlantılandırma tarzı olarak karşı-olgusal, geleceğe yönelik düşünce.
Giddens, modernite ya da gelenek-ötesi (post-traditional) toplumu, gelenek ve alışkanlığa ait kesinliklere ilişkin rasyonel bilginin yer aldığı bir düzen olarak tanımlamaktadır. Bu bağlamda modern dönemde yerinden çıkarma/yerinden edilme kavramı ile ifade ettiği soyut sistemlere yönelik güven ilişkilerinin nasıl olduğunu üç kategoride değerlendirir:
1. Toplumsal bağları istikrarlı kılma aracı olarak dostluk ya da cinsel (akrabalık) yakınlıkla ilgili kişisel ilişkiler, 2. Belirsiz zaman aralıklarındaki ilişkileri istikrarlı kılma yolu olarak soyut sistemler (açılımlı mekanizmalar), 3. Geçmiş ile geleceği bağlantılandırma tarzı olarak karşı-olgusal, geleceğe yönelik düşünce.
#41
SORU:
Giddens'ın modernliğin süreksizliği konusundaki düşünceleri nelerdir?
CEVAP: Giddens’ın modernliğin süreksizlikleri (the discontinuities of modernity) konusunda söylemek istediği, modern toplumsal kurumların birçok bakımdan benzersiz oldukları, diğer bir ifade ile geleneksel toplum düzeni anlayışını yansıtmadığıdır. İnsanlık tarihinin süreksizlikler ile belirlendiği ve doğrusal bir gelişim çizgisine sahip olmadığı bilinen bir gerçekliktir. Giddens burada insanlık tarihini süreksizlik bağlamında bir bütün olarak açıklamaya ve analize girişmez, onu ilgilendiren daha çok modern dönemle ilişkili olan süreksizlik ya da süreksizlikler toplamıdır. Toplumlardaki gelişmelerinin kesintiye uğramışlık ile varlığını sürdürdüğünü ifade eder.
Giddens’ın modernliğin süreksizlikleri (the discontinuities of modernity) konusunda söylemek istediği, modern toplumsal kurumların birçok bakımdan benzersiz oldukları, diğer bir ifade ile geleneksel toplum düzeni anlayışını yansıtmadığıdır. İnsanlık tarihinin süreksizlikler ile belirlendiği ve doğrusal bir gelişim çizgisine sahip olmadığı bilinen bir gerçekliktir. Giddens burada insanlık tarihini süreksizlik bağlamında bir bütün olarak açıklamaya ve analize girişmez, onu ilgilendiren daha çok modern dönemle ilişkili olan süreksizlik ya da süreksizlikler toplamıdır. Toplumlardaki gelişmelerinin kesintiye uğramışlık ile varlığını sürdürdüğünü ifade eder.
#42
SORU: Giddens ve Pierson, modern toplumu endüstriyel uygarlıkla ilişkili olarak hangi kategorilerde değerlendirmektedirler?
Giddens ve Pierson, modern toplumu endüstriyel uygarlıkla ilişkili olarak hangi kategorilerde değerlendirmektedirler?
CEVAP: Giddens & Pierson, modern toplumu endüstriyel uygarlıkla ilişkili olarak üç kategoride değerlendirmektedirler: i. İnsan ilişkileri tarafından dünya düşüncesinin dönüşümüne açık davranışlar seti, ii. Ekonomik kurumların karmaşıklığı, endüstri üretimi ve pazar ekonomisi ve iii. Kitle demokrasisi ve ulus devleti de içine alan politik kurumlar.
Giddens & Pierson, modern toplumu endüstriyel uygarlıkla ilişkili olarak üç kategoride değerlendirmektedirler: i. İnsan ilişkileri tarafından dünya düşüncesinin dönüşümüne açık davranışlar seti, ii. Ekonomik kurumların karmaşıklığı, endüstri üretimi ve pazar ekonomisi ve iii. Kitle demokrasisi ve ulus devleti de içine alan politik kurumlar.
#43
SORU: Giddens modern toplumsal kurumları geleneksel toplumsal düzenlerden ayıran süreksizlikleri nasıl açıklamaktadır?
Giddens modern toplumsal kurumları geleneksel toplumsal düzenlerden ayıran süreksizlikleri nasıl açıklamaktadır?
CEVAP: Giddens modern toplumsal kurumları geleneksel toplumsal düzenlerden ayıran süreksizlikleri üç kategoride değerlendirerek açıklamaktadır:
-
Değişim hızı: Geleneksel düzenlerin (toplumlar) kendi içlerinde devingen oldukları söylenebilir. Fakat modernliğin koşulları içinde değişimin hızı had safhadadır. Bunun önemli bir yönünü teknoloji oluştursa bile, bu hız diğer toplumsal ilişkilerde de kendini gösterir.
-
Değişim alanı: Dünyanın farklı bölgeleri birbiri ile bağlantılı hâle geldikçe toplumsal dönüşümün dalgaları yerkürenin tüm yüzeyini kapsamaktadır.
-
Modern kurumların doğası: Ekonomik üretim sisteminin piyasa koşulları ve metalaşması, ulus-devletlerin sisyasal sistemi gibi ekonomi-politik güç ilişkilerinin birlikteliği, daha önceki dönemlerde hiç görülmediği kadar iç içe geçmiştir. Dolayısıyla modern kurumlar doğaları gereği yeni dönemin ihtiyaçlarını karşılayan bir özellik göstermektedirler.
Giddens modern toplumsal kurumları geleneksel toplumsal düzenlerden ayıran süreksizlikleri üç kategoride değerlendirerek açıklamaktadır:
-
Değişim hızı: Geleneksel düzenlerin (toplumlar) kendi içlerinde devingen oldukları söylenebilir. Fakat modernliğin koşulları içinde değişimin hızı had safhadadır. Bunun önemli bir yönünü teknoloji oluştursa bile, bu hız diğer toplumsal ilişkilerde de kendini gösterir.
-
Değişim alanı: Dünyanın farklı bölgeleri birbiri ile bağlantılı hâle geldikçe toplumsal dönüşümün dalgaları yerkürenin tüm yüzeyini kapsamaktadır.
-
Modern kurumların doğası: Ekonomik üretim sisteminin piyasa koşulları ve metalaşması, ulus-devletlerin sisyasal sistemi gibi ekonomi-politik güç ilişkilerinin birlikteliği, daha önceki dönemlerde hiç görülmediği kadar iç içe geçmiştir. Dolayısıyla modern kurumlar doğaları gereği yeni dönemin ihtiyaçlarını karşılayan bir özellik göstermektedirler.
#44
SORU: Modernliğin dinamizmini oluşturan unsurlar nelerdir?
Modernliğin dinamizmini oluşturan unsurlar nelerdir?
CEVAP: Giddens’a göre toplum yapılandırılmamıştır, yani bağımsız bir varlığa sahip sert/katı ve değişmez bir nesne olarak var olmaz. Burada önemli olan husus, toplumun doğası gereği sürekli olarak bozulmaya ya da değişime açık olduğudur. Bu sabit olasılık şüphesiz insanların toplumun gerçekliği hakkında hissettiği yaygın ve bilinçdışı güvensizlik duygusunu yaratandır. Fakat bu olasılık aynı zamanda modernliği hem yapılaşma süreci hem de birey açısından önemli bir mesele kılar (Allan, 2006: 273). Bu bağlamda modernliğin dinamizmini yaratan dört farklı unsur vardır. Bunlar: zaman ve uzamın birbirinden ayrılması, yerinden çıkarma/edilme ve açılımlı mekanizmalar, radikal düşünümsellik ve küreselleşmedir.
Giddens’a göre toplum yapılandırılmamıştır, yani bağımsız bir varlığa sahip sert/katı ve değişmez bir nesne olarak var olmaz. Burada önemli olan husus, toplumun doğası gereği sürekli olarak bozulmaya ya da değişime açık olduğudur. Bu sabit olasılık şüphesiz insanların toplumun gerçekliği hakkında hissettiği yaygın ve bilinçdışı güvensizlik duygusunu yaratandır. Fakat bu olasılık aynı zamanda modernliği hem yapılaşma süreci hem de birey açısından önemli bir mesele kılar (Allan, 2006: 273). Bu bağlamda modernliğin dinamizmini yaratan dört farklı unsur vardır. Bunlar: zaman ve uzamın birbirinden ayrılması, yerinden çıkarma/edilme ve açılımlı mekanizmalar, radikal düşünümsellik ve küreselleşmedir.
#45
SORU:
Giddens'ın küreselleşme ile ilgili düşünceleri nelerdir?
CEVAP: Giddens düşünce ve eylemlerinde ne küreselleşme taraftarı ne de küresellemeşe karşıtı olmuştur. Daha çok küreselleşemenin günümüz gerçekliği içinde bir süreç olduğunu ancak yarattığı tehlike ve risklere müdahale edilmediği takdirde eko-yaşam adına olumsuzluklar yaratacağını kabul etmiş ve bu sürecin toplumların çıkarlarına uygun hâle getirilmesi için nasıl dönüştürülebileceğini anlatmaya çalışmıştır. Kaleme aldığı, Elimizden Kaçıp Giden Dünya başlıklı eserinde Giddens neo-liberal söylemle refah hakları düşüncesinden yola çıkarak demokratikleşme ile minimal devleti özdeşleştiren bir yol sunar. Dolayısıyla Held ve diğerlerinin tanımına göre literatürde Giddens ve onun gibi düşünenler, düşünümselciler/şüpheciler olarak adlandırılır. Modernliğin yapısal olarak küreselleştirici özelliği bulunduğuna değinen Giddens bu süreçte bilhassa dört kurumun modernliğin dinamizmini ve zaman periyodunu biçimlendirdiğini öne sürer. Bunlar: kapitalizm, endüstrileşme, şiddet tekeli/zorlayıcı güç ve gözetimdir. Böylece modernliğin dinamiği ile küreselleşmenin boyutlarını birbirine denk düşecek biçimde bağlantılandırarak açıklar. Modernliğin dinamiği açısından kapitalizme dikkat çeker. Kapitalizm içsel olarak yayılmacıdır. Kapitalizm kâra duyulan ihtiyaç tarafından yönlendirilir ve bunun sonucunda pazarların, teknolojilerin ve metalaştırmanın yayılımını yönlendirir
Giddens düşünce ve eylemlerinde ne küreselleşme taraftarı ne de küresellemeşe karşıtı olmuştur. Daha çok küreselleşemenin günümüz gerçekliği içinde bir süreç olduğunu ancak yarattığı tehlike ve risklere müdahale edilmediği takdirde eko-yaşam adına olumsuzluklar yaratacağını kabul etmiş ve bu sürecin toplumların çıkarlarına uygun hâle getirilmesi için nasıl dönüştürülebileceğini anlatmaya çalışmıştır. Kaleme aldığı, Elimizden Kaçıp Giden Dünya başlıklı eserinde Giddens neo-liberal söylemle refah hakları düşüncesinden yola çıkarak demokratikleşme ile minimal devleti özdeşleştiren bir yol sunar. Dolayısıyla Held ve diğerlerinin tanımına göre literatürde Giddens ve onun gibi düşünenler, düşünümselciler/şüpheciler olarak adlandırılır. Modernliğin yapısal olarak küreselleştirici özelliği bulunduğuna değinen Giddens bu süreçte bilhassa dört kurumun modernliğin dinamizmini ve zaman periyodunu biçimlendirdiğini öne sürer. Bunlar: kapitalizm, endüstrileşme, şiddet tekeli/zorlayıcı güç ve gözetimdir. Böylece modernliğin dinamiği ile küreselleşmenin boyutlarını birbirine denk düşecek biçimde bağlantılandırarak açıklar. Modernliğin dinamiği açısından kapitalizme dikkat çeker. Kapitalizm içsel olarak yayılmacıdır. Kapitalizm kâra duyulan ihtiyaç tarafından yönlendirilir ve bunun sonucunda pazarların, teknolojilerin ve metalaştırmanın yayılımını yönlendirir
#46
SORU:
Giddens'ın modernlik konusundaki görüşleri nelerdir?
CEVAP: Giddens, modernliği şu sözleri ile değerlendirmektedir. “Modernlik terimini kullananların çoğu, ben dâhil, onu evrensellik iddiaları sorgulanabilir nitelikte olan, tarihsel olarak özgül bir sosyo-ekonomik ve kültürel oluşum olarak görüyorlar. Benim anlayışıma göre modernlik tarihin sonu değildir; ama modern olan şekilsiz, parçalı, çizgisel olmayan bir post-modernlik hâlinde çözülmüş de değildir. Dolayısıyla “post- modern” fikri yalnızca “modernliğin aklının başına gelmesini” ya da kendi sınırları ile yüzleşmek zorunda kalmasını değil, aynı zamanda bunu aşmayı da içerir”
Giddens, modernliği şu sözleri ile değerlendirmektedir. “Modernlik terimini kullananların çoğu, ben dâhil, onu evrensellik iddiaları sorgulanabilir nitelikte olan, tarihsel olarak özgül bir sosyo-ekonomik ve kültürel oluşum olarak görüyorlar. Benim anlayışıma göre modernlik tarihin sonu değildir; ama modern olan şekilsiz, parçalı, çizgisel olmayan bir post-modernlik hâlinde çözülmüş de değildir. Dolayısıyla “post- modern” fikri yalnızca “modernliğin aklının başına gelmesini” ya da kendi sınırları ile yüzleşmek zorunda kalmasını değil, aynı zamanda bunu aşmayı da içerir”
#47
SORU:
Giddens modernliği hız treni ile nasıl bir bağlantı kurarak açıklar?
CEVAP: Giddens’ın verdiği örneğe baktığımızda “Hiç hız trenine bindiniz mi?” diye sorarak şu açıkmayı yapar. Bir hız trenini eğlenceli kılan şey, tehlikenin ve güvenin bir arada bulunmasıdır. Hız trenini güvenli bulmasak ona binmeyiz ancak tehlikeye meyilli bir yapımız olmazsa hız treni eğlenceli olmaktan çıkar. Yüzlerce metre yükseklikten kavisler çizerek hızlı bir şekilde trenle aşağıya inmek, bize ölüm olasılığını düşündürür ama trene ve onu inşa eden uzmanlara duyduğumuz güven, bu olasılığın yaratacağı gerilimi ortadan kaldırır. Anthony Giddens modernliği tıpkı bu şekilde resmeder, fakat bazı önemli farklılar ortaya koyar.
Giddens’ın verdiği örneğe baktığımızda “Hiç hız trenine bindiniz mi?” diye sorarak şu açıkmayı yapar. Bir hız trenini eğlenceli kılan şey, tehlikenin ve güvenin bir arada bulunmasıdır. Hız trenini güvenli bulmasak ona binmeyiz ancak tehlikeye meyilli bir yapımız olmazsa hız treni eğlenceli olmaktan çıkar. Yüzlerce metre yükseklikten kavisler çizerek hızlı bir şekilde trenle aşağıya inmek, bize ölüm olasılığını düşündürür ama trene ve onu inşa eden uzmanlara duyduğumuz güven, bu olasılığın yaratacağı gerilimi ortadan kaldırır. Anthony Giddens modernliği tıpkı bu şekilde resmeder, fakat bazı önemli farklılar ortaya koyar.
#48
SORU:
Giddens geç modernlik konusunda nasıl bir bakış açısına sahiptir?
CEVAP: Geç modernlik, Giddens’ın 1990’ların başından itibaren en büyük ilgi alanını oluşturmuştur. Giddens modernlik ile öncelikle post-feodal Avrupa’da kurulmuş olan fakat etkileri bakımından yirminci yüzyılda giderek dünya tarihine yerleşen kurumlara ve davranış biçimlerine atıfta bulunmaktadır. Giddens, post modernistlerin iddia ettiği gibi post modern bir döneme girildiği konusunu tartışmaktan çok, modernliğin sonuçlarının nasıl bir dönüşüm geçirdiğine bakmak gerektiğinden söz eder. Kuşkusuz modernliğin ötesinde oluşmakta olan yeni ve farklı bir düzenin varlığı inkâr edilemez olduğuna, bunu “post modern” olarak niteleyebileceğimize, ancak birçok sosyal bilimcinin yaptığı gibi bunu “post modernlik” olarak değerlendirmenin uygun olmayacağına işaret eder. Dile getirilmesi gereken önemli bir husus da Giddens’ın post modern toplum ya da endüstri-sonrası toplumu değil, geç modern toplumu ele aldığıdır. Bu kavram aracılığıyla Giddens, tarihsel süreklilik ve değişimi birlikte vurgular
Geç modernlik, Giddens’ın 1990’ların başından itibaren en büyük ilgi alanını oluşturmuştur. Giddens modernlik ile öncelikle post-feodal Avrupa’da kurulmuş olan fakat etkileri bakımından yirminci yüzyılda giderek dünya tarihine yerleşen kurumlara ve davranış biçimlerine atıfta bulunmaktadır. Giddens, post modernistlerin iddia ettiği gibi post modern bir döneme girildiği konusunu tartışmaktan çok, modernliğin sonuçlarının nasıl bir dönüşüm geçirdiğine bakmak gerektiğinden söz eder. Kuşkusuz modernliğin ötesinde oluşmakta olan yeni ve farklı bir düzenin varlığı inkâr edilemez olduğuna, bunu “post modern” olarak niteleyebileceğimize, ancak birçok sosyal bilimcinin yaptığı gibi bunu “post modernlik” olarak değerlendirmenin uygun olmayacağına işaret eder. Dile getirilmesi gereken önemli bir husus da Giddens’ın post modern toplum ya da endüstri-sonrası toplumu değil, geç modern toplumu ele aldığıdır. Bu kavram aracılığıyla Giddens, tarihsel süreklilik ve değişimi birlikte vurgular
#49
SORU: Giddens, geç modern topluma özgü hangi risklerden bahsetmektedir?
Giddens, geç modern topluma özgü hangi risklerden bahsetmektedir?
CEVAP: Giddens, geç modern topluma özgü dört tip riskten bahseder: (1) Devlet eliyle ya da başka yollarla yapılan ve hiç kimsenin kaçmasının mümkün olmadığı gözetim, (2) Türlerin yaşamını sürdürememe riskiyle birlikte artan askerî güç, (3) Kapitalizmin istikrarsız nitelikleri sebebiyle ekonomik büyümenin çökme ihtimali ve (4) Kapitalizmi sınırlayan ekolojik ve çevresel kısıtlamalar.
Giddens, geç modern topluma özgü dört tip riskten bahseder: (1) Devlet eliyle ya da başka yollarla yapılan ve hiç kimsenin kaçmasının mümkün olmadığı gözetim, (2) Türlerin yaşamını sürdürememe riskiyle birlikte artan askerî güç, (3) Kapitalizmin istikrarsız nitelikleri sebebiyle ekonomik büyümenin çökme ihtimali ve (4) Kapitalizmi sınırlayan ekolojik ve çevresel kısıtlamalar.
#50
SORU: Çevresel sorunlarla ilgili olarak Giddens’ın açıklayıcı söylemi nasıldır?
Çevresel sorunlarla ilgili olarak Giddens’ın açıklayıcı söylemi nasıldır?
CEVAP: Çevresel sorunlarla ilgili olarak Giddens’ın açıklayıcı söylemi ise şöyledir: “Gerçekleşme olasılığı düşük ama sonuçları tehlikeli olan riskler, modern dünyada hiçbir zaman ortadan kalkmayacaktır; bununla birlikte en iyi ihtimalle en aza indirgenebilirler... Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombaları ya da Three Mile Island veya Çernobil’de meydana gelen kazalar gibi görece olarak küçük çaplı olaylar, ne olabileceği konusunda bir fikir verirler”
Çevresel sorunlarla ilgili olarak Giddens’ın açıklayıcı söylemi ise şöyledir: “Gerçekleşme olasılığı düşük ama sonuçları tehlikeli olan riskler, modern dünyada hiçbir zaman ortadan kalkmayacaktır; bununla birlikte en iyi ihtimalle en aza indirgenebilirler... Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombaları ya da Three Mile Island veya Çernobil’de meydana gelen kazalar gibi görece olarak küçük çaplı olaylar, ne olabileceği konusunda bir fikir verirler”
#51
SORU:
Giddens yapılaşma kuramında ne gibi düşüncelerden bahsetmektedir?
CEVAP: En basit hâliyle yapılaşma kuramında Giddens, sembolik etkileşimcilik, fenomenoloji ve dramaturjinin öngörüleriyle klasik sosyolojinin yapı kavramını bir araya getirir. Giddens’a göre özne-nesne ya da fail-yapı ayrımı yanlış bir dikotomidir ve insan eyleminin karmaşıklığına makul bir açıklama getirmek için yaratılmıştır. Giddens’a göre insani toplumsal aktiviteler geri dönüşlüdür (recursive) ve yaratılan bu dikotomi tavuk-yumurta problemine benzemektedir. Hem nesne hem de özne ya da hem yapı hem de fail, sadece farklı safhalarda olmakla birlikte birdir. Dolayısıyla toplumsal aktörler, toplumsal gerçekliği üretirler, fakat bu aktörlerin toplumsallığından bahsetmek hâlihazırda varolan toplumsal bir dünyayı kabul etmek anlamına gelir. Yapı ve failliği bir ikicilik/düalizm, karşılıklı olarak birbirlerinin dışında öğeler olarak görmek yerine Giddens bir ikilik/düalite, yani aynı şeyin analitik olarak birbirlerinden ayırt edilemez iki parçası gibi görür. Yapının ikiliği, yapının dönüşümlü olarak düzenlediği toplumsal eylem ya da davranışın hem aracı hem de sonucu olduğu anlamına gelir. Yapı ve fail ikili bir doğaya sahiptir ve doğaları gereği karşılıklı ilişki içindedir. Yapı ile eylem arasındaki bağlantı ise toplumsal pratikler aracılığı ile kurulur. Bu ise yapının ikiliğinin bir parçası olarak değerlendirilir
En basit hâliyle yapılaşma kuramında Giddens, sembolik etkileşimcilik, fenomenoloji ve dramaturjinin öngörüleriyle klasik sosyolojinin yapı kavramını bir araya getirir. Giddens’a göre özne-nesne ya da fail-yapı ayrımı yanlış bir dikotomidir ve insan eyleminin karmaşıklığına makul bir açıklama getirmek için yaratılmıştır. Giddens’a göre insani toplumsal aktiviteler geri dönüşlüdür (recursive) ve yaratılan bu dikotomi tavuk-yumurta problemine benzemektedir. Hem nesne hem de özne ya da hem yapı hem de fail, sadece farklı safhalarda olmakla birlikte birdir. Dolayısıyla toplumsal aktörler, toplumsal gerçekliği üretirler, fakat bu aktörlerin toplumsallığından bahsetmek hâlihazırda varolan toplumsal bir dünyayı kabul etmek anlamına gelir. Yapı ve failliği bir ikicilik/düalizm, karşılıklı olarak birbirlerinin dışında öğeler olarak görmek yerine Giddens bir ikilik/düalite, yani aynı şeyin analitik olarak birbirlerinden ayırt edilemez iki parçası gibi görür. Yapının ikiliği, yapının dönüşümlü olarak düzenlediği toplumsal eylem ya da davranışın hem aracı hem de sonucu olduğu anlamına gelir. Yapı ve fail ikili bir doğaya sahiptir ve doğaları gereği karşılıklı ilişki içindedir. Yapı ile eylem arasındaki bağlantı ise toplumsal pratikler aracılığı ile kurulur. Bu ise yapının ikiliğinin bir parçası olarak değerlendirilir
#52
SORU: Toplumsal pratiğin yasalaştırılmasının bileşenleri nelerdir?
Toplumsal pratiğin yasalaştırılmasının bileşenleri nelerdir?
CEVAP: Toplumsal pratiğin yasalaştırılmasının üç bileşeni bulunur. Bunlar;
1. Anlamlı iletişim üretimi (anlamın iletişimi)
2. Güç (gücün kullanımı) ve
3. Ahlaktır (davranışın değerlendirici bir yargılamasıdır)
Toplumsal pratiğin yasalaştırılmasının üç bileşeni bulunur. Bunlar;
1. Anlamlı iletişim üretimi (anlamın iletişimi)
2. Güç (gücün kullanımı) ve
3. Ahlaktır (davranışın değerlendirici bir yargılamasıdır)
#53
SORU: Giddens’a göre etkileşimler dâhilinde bulunan üç önemli şey nedir?
Giddens’a göre etkileşimler dâhilinde bulunan üç önemli şey nedir?
CEVAP: Giddens’a göre etkileşimler dâhilinde bulunan üç önemli şey vardır: I.eylemin düşünümsel gözetimi, II. eylemin rasyonelleştirilmesi ve III. eylem motivasyonu. Giddens’a göre bu üç görev tabakalaşmıştır ya da farklı “farkındalık seviyelerine” sahiptir.
Giddens’a göre etkileşimler dâhilinde bulunan üç önemli şey vardır: I.eylemin düşünümsel gözetimi, II. eylemin rasyonelleştirilmesi ve III. eylem motivasyonu. Giddens’a göre bu üç görev tabakalaşmıştır ya da farklı “farkındalık seviyelerine” sahiptir.
#54
SORU:
Giddens'a yönelik ne tür eleştiriler yapılmaktadır?
CEVAP: Bazı eleştirmenlere göre Giddens’ın yapı kadar failliğe de önem vermesi günümüz teorik çerçevesi açısından oldukça katkı vericidir. Bununla birlikte Giddens hakkındaki değerlendirmelerin tümü bu şekilde olumlu değildir. Stjepan Mestrovic, Giddens’ın teorisi üzerine yazdığı kitabında oldukça eleştireldir ve Giddens’ın kadınlar ve modern dünya hakkındaki görüşleri üzerine getirdiği eleştirilerin bir kısmı fazla abartılıdır. Bununla birlikte Giddens hakkında yapılan eleştirilerden ikisi dikkat çekicidir. Birincisi Giddens’ın insan failliğine yaptığı vurgu ve ikincisi de modern dünya hakkındaki optimist bakış açısıdır.
Bazı eleştirmenlere göre Giddens’ın yapı kadar failliğe de önem vermesi günümüz teorik çerçevesi açısından oldukça katkı vericidir. Bununla birlikte Giddens hakkındaki değerlendirmelerin tümü bu şekilde olumlu değildir. Stjepan Mestrovic, Giddens’ın teorisi üzerine yazdığı kitabında oldukça eleştireldir ve Giddens’ın kadınlar ve modern dünya hakkındaki görüşleri üzerine getirdiği eleştirilerin bir kısmı fazla abartılıdır. Bununla birlikte Giddens hakkında yapılan eleştirilerden ikisi dikkat çekicidir. Birincisi Giddens’ın insan failliğine yaptığı vurgu ve ikincisi de modern dünya hakkındaki optimist bakış açısıdır.