SUÇ SOSYOLOJİSİ Dersi Nefret Söylemi ve Nefret Suçları soru cevapları:

Toplam 20 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Nefret söylemi kimlere karşı ve ne amaçla işlenmektedir?


CEVAP:

Her ne kadar yasalarda yeni yeni tanımlanıyor olsa da nefret suçları giderek yaygınlaşan bir suç türü olarak karşımızda durmaktadır. Kimi zaman bir kadına kimi zaman bir göçmene veya eşcinsele ama çoğunlukla toplumun zayıf kesimlerine karşı işlenen bu suç türü yalnızca suçun işlendiği bölgeyi veya mahalle sakinlerini ilgilendiren sıradan asayiş konusu gibi ele alınmamalıdır. Nefret suçları, bireysel motiflerle belirli bir kişiye karşı işlendiği durumlarda bile toplum barışını ve kamu düzenini ilgilendiren boyutlara varabilir. Çünkü nefret suçları bir soyutlama ve genellemeye dayanır. Soyutlama, kurbanın bireysel özelliklerinden arındırılarak ırk, cinsiyet, cinsel tercih gibi özellikler bakımından anonimleştirilmesidir.


#2

SORU:

Türkiye’de nefret suçlarının kanunlarla tanımlanması ne zaman ve ne şekilde gerçekleşmiştir?


CEVAP:

Türkiye’de nefret suçlarının kanunlarla tanımlanması yakın zamanda gerçekleşmiştir. 3 Mart 2014 tarihinde kabul edilerek 13 Mart 2014 tarihli ve 28940 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Temel Hak ve Özgürlüklerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” (6529 sayılı Kanun), nefret suçları ile ilgili olarak ilk defa açık hükümlerin ortaya konmasında bir milat olarak kabul edilebilir. 6529 sayılı Kanun, ilgili bazı diğer kanunlarda bir dizi değişiklik yaparak nefret suçlarının çerçevesini belirlemiştir. Özellikle Türk Ceza Kanunu’nda yapılan bazı değişiklikler bu bakımdan önemlidir. 6529 sayılı Kanun’un 14. ve 15. Maddeleri, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda bazı değişiklikler yaparak nefret suçlarının Türk Ceza Kanunu’nda açıkça tanımlanmasına imkân vermiştir. Bu değişikliklerle birlikte 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 115. ve 122. Maddelerinde nefret suçları hukuki bir zeminde tanım kazanmıştır


#3

SORU:

Nefret suçu faillerinin genel özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Nefret suçlarını işlemeye eğilimli olan bireyler toplumdan topluma ve kültürden kültüre farklılık gösterebilirler. Bu nedenle faillerin profilleri ile ilgili genellemeler yapılırken dikkatli olmak gerekir. Amerika’da Nefret Suçlarıyla Mücadelede Eğitimin Geliştirilmesi Ulusal Merkezi tarafından yapılan araştırmalarda nefret suçlarını en çok işleyen faillerin ortak özellikleri tespit edilmiş ve failler üç gruba ayrılmıştır: Maceracı failler, reaktif failler ve misyoncu failler.


#4

SORU:

Maceracı failler kimlerdir bu kavram neyi ifade eder?


CEVAP:

Maceracı failler, genellikle genç yaştaki insanlardır. Organize olmayan bir şekilde, grup içi dinamiklerle bireysel olarak hareket ederek bu tür suçlara yönelen gençler, işledikleri nefret suçu sayesinde bir tür övünme ve böbürlenme hikâyeleri yaratırlar. Genellikle bu tür faillerin işledikleri nefret suçları kişilere karşı değil mülkiyete karşı işlenmiş suçlardan meydana gelir. Bu tür failler için en temel suç motifi grup içerisinde kabul görme ve kendini ispat etmedir


#5

SORU:

Reaktif failler kimlerdir?


CEVAP:

Reaktif failler adından anlaşılacağı gibi, bir duruma reaksiyon göstererek nefret suçu işleyen faillerdir. Reaktif failler, toplumsal statülerinden veya sosyolojik konumlarından ötürü kendi kendilerine bir takım hak ve ayrıcalıklar atfederler. Kendilerine atfettikleri hak ve ayrıcalıkların başka insanlar tarafından (örneğin Amerika’da siyah derili insanlar tarafından) tehdit edildiği vehmine kapıldıkları anda nefret suçu eğilimi baş gösterir. Araştırmalar, reaktif faillerin tehdit olarak gördükleri kişilerle genellikle yakın mekânsal ilişki içerisinde olduklarını ortaya koymuştur. Bu nedenle reaktif failler ile nefret suçunun mağduru olan kişiler iş yeri, okul, mahalle gibi ortak mekânlarda bulunurlar.


#6

SORU:

Misyoncu failler kimlerdir?


CEVAP:

Misyoncu failler nefret suçlarında en tehlikeli eylemler sergileyen ve en fazla şiddete eğilimi olan faillerdir. Araştırmalar bu fail türünün diğerlerine göre daha az görüldüğünü ortaya koymaktadır. Nefret suçlarının misyoncu failleri kurbanlarının varlıklarını meşru kabul etmezler. Bu failler için kurbanlar dünyada var olmaması gereken, aşağı düzeydeki varlıklardır. Bu nedenle “dünyayı veya ulusu bir an önce bu aşağı derecedeki varlıklardan kurtarmak” gibi bir misyonu yerine getirdiklerine inanarak nefret suçları işlerler. Bu failler genellikle suç eylemi için (örneğin Hitler’in doğum günü veya Martin Luther King günü gibi) belirli tarihleri seçer ve eylemlerini gerçekleştirdikten sonra kendi yaşamlarına da son verebilirler.


#7

SORU:

Nefret suçu mağdurlarının genel özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Genellikle nefret suçları, yerleşik bir grupla o grubun normlarına uymayan ve gruba sonradan katılan topluluklar arasındaki çatışmalardan kaynaklanır. Başka bir deyişle nefret suçları, kendini “ev sahibi”, “kurucu aktör”, “aslî unsur”, “otantik varlık”, “meşru ve yerleşik kişiler” olarak gören topluluğun üyeleri tarafından, bu topluluğa “aykırı” olarak görülen veya topluluğa sonradan dâhil olan kişilere veya gruplara karşı işlenebilir. Örneğin göçmenler, “ev sahibi toplum” olmadıkları için nefret suçuna maruz kalabilirler. Göçmenler, bazı toplumlarda göçün üzerinden on yıllar hatta yüzyıllar geçmesine rağmen “aslî unsur” olarak görülmedikleri için nefret suçuna maruz kalabilirler. Benzer şekilde eşcinseller, genel geçer cinsiyet şemalarına aykırı oldukları için nefret suçlarına maruz kalabilirler. Siyahîlere karşı işlenen ırkçı nefret suçlarında, siyahîlerin herhangi bir toplumun üyesi olmaları bir yana, dünyada var oluşları sorgulanabilmektedir. Aynı şekilde, Avrupa’da Nazist ve neo-Nazist görüşlerde olduğu gibi, Müslüman veya Yahudi kökenli insanların varlıkları sorgulanabilmekte, bu insanların varoluşlarının meşru olmadığı görüşü dile getirilebilmektedir.


#8

SORU:

Nefret suçlarının sık görülen türleri nelerdir?


CEVAP:

Nefret suçları, çoğunlukla başka suçlarla birlikte ortaya çıkar. Bu nedenle nefret suçları farklı şekillerde karşımıza çıkmaktadır: Irkçılık, yabancı düşmanlığı, İslamofobi, Yahudi düşmanlığı, cinsiyetçilik, homofobi ve kıdemcilik (ageism), nefret suçlarının en çok bilinen çeşitleridir.


#9

SORU:

Zenofobi nedir?


CEVAP:

Nefret suçlarının sık karşılaşılan ve giderek daha fazla görülmeye başlanan türlerinden biri de yabancı düşmanlığıdır (zenofobi). Türkçeye “yabancı düşmanlığı” veya “yabancı korkusu” olarak tercüme edilen kavramın aslı “xenophobia”dır. Türkçede zenofobi olarak telaffuz edilir). Kelime teşekkülü açısından bakıldığında xenophobia kavramının iki parçadan oluştuğu görülmektedir: “xenos” ve “phobia”. Kelimenin ilk parçası olan “xenos” “yabancı” anlamına gelir. Kelimenin ikinci kısmı olan “phobia” bir son ektir ve korku, düşmanlık anlamlarına gelir. Yabancı düşmanlığı, ırkçılıktan farklı bir nefret suçudur. Genel olarak ırkçılık bedensel farklılıkların kültürel alandaki yansıması olarak görülmekle birlikte, yukarıda ırkçılık bölümünde açıklandığı gibi, ırkçılığın bedensel farklılıklardan mı kaynaklandığı, yoksa kültürel farklılıkların bedensel farklılıklarla ilgili ön yargılara neden mi olduğu sorusu, bir kısır döngü olarak karşımızda durmaktadır.


#10

SORU:

Irkçılık ve yabancı düşmanlığı arasındaki fark nedir?


CEVAP:

Irkçılık bedensel farklılıklara dayalı bir nefret suçu iken yabancı düşmanlığı kültürel alandan beslenir.


#11

SORU:

Medya ve nefret suçları arasındaki bağlantı noktaları nelerdir?


CEVAP:

Medya özellikle toplumdaki göçmenler, yoksullar, romanlar, kadınlar, engelliler vb. dezavantajlı gruplara veya farklı kimliklere sahip gruplara yönelik olarak olumsuz yargıları, basma kalıp fikirleri ve olumsuz temsilleri dolaşıma sokarak bu gruplara karşı toplumda yabancı düşmanlığının, ayrımcılıkların nefret söyleminin yayılmasına katkıda bulunmaktadır. Çünkü medyaya sahip olanlar, söylemi çevreleyen bağlam üzerinde egemenlik kurmakla kalmayıp, söylemin ana konularını da belirliyorlar. Kimin konuşabileceğine, kimin yazabileceğine, hatta ne hakkında konuşulabileceğine ya da yazılabileceğine karar vererek zihinsel bir harita ortaya çıkarıyorlar. 


#12

SORU:

Yeni medya-geleneksel medya ayrımı neyi ifade eder?


CEVAP:

Gazete ve televizyon gibi geleneksel medya araçlarında bilgiler ve içerikler tek yönlü bir şekilde merkezden çevreye doğru yani yayıncıdan tüm izleyici kitlesine ulaşmaktadır. İnternet ve onunla birlikte gelişen yeni medya araçları ise bilgi toplamak, her türlü mesele hakkında bilgi ve görüşleri yaymak, izlemek, kamuoyu oluşturmak ve kişi ya da gruplarla doğrudan iletişim kurmak, sosyalleşmek vb. yeni iletişim biçimleri açısından benzersiz fırsatlar sunmaktadır (James, 2008). Yeni medyada yayıncı ve izleyici kitle arasındaki roller değişkendir, çok yönlüdür ve çok katmanlıdır. Kişiler arası, gruplararası veya kurumlar arası iletişim artık eskisiyle kıyaslanmayacak kadar hızlı bir şekilde yayılma olanağına kavuşmuştur. Bu yönüyle yeni medyanın, iletişimin tek yönlü, statik, belli bir mekân ve zamanla sınırlı bir şekilde tezahür ettiği gazete ve televizyon gibi geleneksel medya araçlarından belli düzeylerde farklılaştığı ve çeşitli imkânlar ve fırsatlar yarattığı söylenebilir. 


#13

SORU:

İnternet ve yeni medya teknolojileri konusunda iki temel yaklaşım nelerdir?


CEVAP:

Bunlardan birincisi “ilerlemeci” bir anlayış içerisinde bu teknolojinin “özgürleştirici” etkisini ön plana çıkarmaktadır. Dolayısıyla internet/enformasyon çağı toplumları, artık daha özgür ve demokratik toplumlardan oluşacaktır. Bu “teknolojik determinist” yaklaşım, modern sosyal teorideki ilerlemeci gelenek ile örtüşme hâlindedir. Buna karşılık teknolojik determinizm geleneğine karşı çıkan ve teknolojinin de sosyal olarak inşâ edildiğini savunan diğer bir bakış açısı ise, internet gibi enformasyon teknolojilerinin tek başına bir değişim ajanı olamayacağını, tam aksine kurulu düzenleri pekiştirici bir etki (Laslo) yapacağını savunmuşlardır (Bozkurt, 2000). 


#14

SORU:

İnternette ifade özgürlüğü konusundaki iki farklı yaklaşım nasıldır?


CEVAP:

İnternette ifade özgürlüğü ya da mesajların özgür akışı farklı iki yaklaşımla ele alınmaktadır. İnternet mesajlarının özel mülkiyet konusunu olduğu ve kesinlikle denetlenemeyeceğini savunan liberal yaklaşıma karşılık, mesajların kamusal olduğu ve belli durumlarda denetlenmesi gerektiğini söyleyen kontrolcü bir yaklaşım. Demokratik sansür olarak tanımlanan bir denetleme sistemini geliştirmek isten kontrolcü yaklaşım “gözetleme” ve “fişleme” tehdidini de içinde barındırmaktadır. Ancak her türlü düzenlemeye rağmen, internet üzerinden yayılan ırkçı, cinsiyetçi ve pornografik vb. mesajların dolaşıma sokulmasını engellemek teknolojik olarak oldukça zor görünmektedir (Timisi, 2003).


#15

SORU:

Kellner ve Kahn’ın internet konusundaki temel fikirleri nedir?


CEVAP:

Kellner ve Kahn’a göre internet, çok çekişmeli bir zemindir, sol, sağ ideolojiler ile egemen kültürlerin ve altkültürlerin merkezleri tarafından kendi çıkarlarını ve gündemlerini desteklemek için kullanılır. Gelecek için siyasal savaşlar sokaklarda, fabrikalarda, parlamentolarda ve geçmiş mücadelelerin diğer alanlarında gerçekleşecektir; ancak siyaset çoktan yayıncılık, bilgisayar ve enformasyon teknolojileri üzerinden gerçekleşmektedir ve gelecekte bu durum giderek artış gösterecektir (aktaran, Binark, 2009).


#16

SORU:

Mağdurların sessizleşmesi ne ifade eder?


CEVAP:

Nefret söyleminin olumsuz sosyolojik sonuçlarını şu şekilde özetleyebiliriz: Nefret söyleminin en belirgin sonuçlarından biri, nefret söylemine veya nefret suçlarına maruz kalan mağdurların sessizleşmesidir. Toplumdaki bazı gruplar, diğer grupları ötekileştirip onlar hakkında basma kalıp yargılar ürettiğinde, ötekileştirilen gruplar üzerindeki baskı artar ve bu gruplar kamusal yaşamda silikleşir, pasifleşir ve demokratik sisteme güçlü bir katılım gösterme cesaret ve motivasyonlarını yitirebilir. Bu durum, kamusal yaşama eşit ve özgür katılım hakkının ötekileştirilen grupların elinden alınması anlamını taşıyacaktır (Yılmaz, 2013).


#17

SORU:

Nefret suçlarıyla mücadele etme stratejileri neler olmalıdır?


CEVAP:

Hem gündelik yaşamdaki siyasal, toplumsal ve kültürel pratiklerde hem de yeni medya üzerinden oluşturulan içeriklerde nefret söylemini ve nefret suçlarını tümüyle ortadan kaldırmak neredeyse imkânsız gibi görünmektedir. Sosyolojik analiz, nefret söyleminin toplumsal kökenleri olduğuna işaret etmektedir. Buna göre, nefret söyleminin ırkçı, cinsiyetçi, homofobik ve yabancı düşmanı içerikleri sosyalizasyon sürecinde ve her toplumda bulunan ideolojik aygıtlar (eğitim, medya, hukuk, siyaset, din vb. kurumlar) üzerinden bireye aktarılmakta ve bireyler bu sürecin toplamı olarak basmakalıp ve önyargılı fikirleri nefret söyleminin bir repertuarı olarak biriktirmektedir. Eğitim başta olmak üzere, hukuk, medya vb. toplumsal kurumların ürettiği nefret söylemleriyle mücadele ancak bu kurumlardaki zihniyet dönüşümü ile mümkün olabilir. Dolayısıyla öncelikle, bu kurumların çok kültürlü, çok taraflı, eşitlikçi, çoğulcu, müzakereci ve demokratik bir anlayışla yeniden düzenlenmesi acil ve öncelikli eylem planı olmalıdır. Bu kurumlarda çok-kültürlü, çok taraflı, müzakereci, eşitlikçi ve farklılıkları zenginlik olarak tanıyan bir anlayış geliştirilmediği sürece, bireylerin sahip oldukları nefret söyleminin mevcut dramatik görünümünün ve boyutunun değişmeyeceğini öngörebiliriz. 


#18

SORU:

Mutlakçı düşünce nedir?


CEVAP:

Mutlakçı düşünce, herhangi bir konu hakkında konuyu mutlak iyi veya mutlak kötü ya da mutlak doğru ve mutlak yanlış düzleminde düşünerek o konu hakkında kesin ve tartışılmaz bir tutuma sahip olmaktır. Mutlakçı düşünce, insanların fanatizme, radikalleşmeye, önyargı ve ayrımcılığa yönelmelerinin temel yapı taşıdır.


#19

SORU:

Durban Bildirgesi nedir?


CEVAP:

internet üzerinden yaygınlaşan nefret söylemi ve nefret suçlarıyla mücadele konusunda 31 Ağustos- 8 Eylül 2001 yılında Güney Afrika’nın Durban kentinde gerçekleşen Irkçılık, Irkçı ayrımcılık, Yabancı Düşmanlığı ve Diğer Hoşgörüsüzlükler Üzerine 3. Dünya toplantısının sonucunda Durban Bildirgesi yayımlanmıştır. Durban Bildirgesinde, ırkçılığın, ırkçı ayrımcılığın, yabancı düşmanlığının ve diğer hoşgörüsüzlük biçimlerinin yeni örüntülerine dikkat edilmesi gerektiği, bu yeni örüntülerin gençleri hedef aldığı belirtilmektedir. Bildirgede, yoksulluğun, az gelişmişliğin, marjinalleştirmenin, toplumsal dışlamanın ve ekonomik eşitsizliklerin, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve diğer hoşgörüsüzlük biçimleriyle yakından ilişkili olduğu da vurgulanmaktadır. Bildirgede özellikle medya ve yeni medya dolayımıyla fikirlerin özgürce ifade edilmesi hakkı desteklenmekte, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve diğer hoşgörüsüzlüklere karşı mücadele için enformasyon aranması ve elde edilmesi özgürlüğü savunulmaktadır. Bu bildirgede yeni medya dolayımı ile yaygınlaşan nefret söylemine karşı özellikle vurgu yapılmaktadır. İnternetin ırkçılık, ayrımcılık, yabancı düşmanlığı, cinsiyetçilik ve diğer hoşgörüsüzlük biçimleri ile mücadele için kullanılması, eşitlik ve ayrımcılıkla mücadele ilkelerini desteklemek için yeni iletişim teknolojilerinin kullanılmasının desteklenmesi önerilmektedir.


#20

SORU:

Sanal cemaatlerin nefret söylemiyle ilişkisi nedir?


CEVAP:

Yeni medya ortamında sanal cemaatler, farklı fikirler veya farklı insanlarla bir araya gelen heterojen topluluklara zemin olmakla birlikte aynı zamanda birbirine benzeyen insanların kapalı ve içe dönük küçük cemaatler oluşturdukları ve farklı fikirleri ve insanları bu cemaatten dışladıkları gettolar şeklinde hayat bulmaktadır. Farklı ve öteki olandan kaçış, bu gettoların en temel belirleyeni hâline geldiğinden, sanal cemaatler belli ölçüde nefret söyleminin ve nefret suçlarının da egemen olduğu suç gettoları olarak da karşımıza çıkmaktadır.