SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE HALKLA İLİŞKİLER Dersi Sürdürülebilirlik, Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Halkla İlişkiler soru cevapları:

Toplam 20 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınma kavramlarını açıklayınız.


CEVAP:

Sürdürülebilirlik, Brundtland Raporu olarak da bilinen “Ortak Geleceğimiz” isimli
raporda gelecek kuşakların kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme imkânlarını tehlikeye sokmadan bugünkü kuşakların ihtiyaçlarını karşılamak olarak tanımlanmıştır. Sürdürülebilir kalkınma sadece çevresel ya da ekonomik boyutu ile değil; sosyal, çevresel, ekonomik, mekânsal ve kültürel boyutları ile de
düşünülmesi gereken çok daha geniş kapsamlı bir kavramdır. 


#2

SORU:

Sürdürülebilirliği sağlamak için yapmamız gerekenler nelerdir? 


CEVAP:

Sürdürülebilirliği sağlamak için öncelikle doğa ve insan arasında denge  bir oluşturmak gerekmektedir. Bu dengeyi kurmayı başarabilmek için insanoğlunun seçimlerinin doğru yönlendirilmesi önem arz etmektedir. Teknolojiyi, iklimi, çevreyi, enerjileri, doğal kaynakları iyi tanıyıp, analiz edecek ve uzun vadeli planlar yaparak, planlı bir şekilde kaynaklar üzerinde yönlendirme  apılabilecektir. Sürdürülebilirliği bir bütün olarak algılayarak, yenilenemeyen enerji kaynaklarının farkında olmak, bunun yerine yenilenebilir kaynakların kullanımına ağırlık vermek son derece önemli bir çıkış noktası olacaktır. 


#3

SORU:

Sürdürülebilirlik bağlamında üzerimize düşen en önemli sorumluluk nedir?


CEVAP:

Çevrenin korunması tüm toplumların paylaştığı küresel bir sorumluluktur. Bu bağlamda çevre bilincinin yerleştirilmesi tüm dünyada sürdürülebilirliğin devamlılığını sağlamada kilit nokta olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu alandaki ulusal ve bölgesel çabaların desteklemesinin yanında toplumların daha geniş ölçüde ortak hareket etmeleri de son derece önem arz etmektedir. Sürekli ve dengeli kalkınmanın gerçekleşebilmesi için çevre koruma yaptırımları, kalkınma sürecinin entegre bir parçasını oluşturacaktır.


#4

SORU:

Sürdürülebilir kalkınma nedir? 


CEVAP:

Sürdürülebilir kalkınma kavramı, 1972’de Stockholm İsveç’te düzenlenen Birleşmiş Milletlerin Stockholm Konferansı sırasında gelişmiş ülkelerin küresel
kalkınmanın çevresel sonuçları üzerindeki kaygıları ile gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınmaları için duydukları ihtiyaçları arasında bir yol bulma girişimi olarak gündeme gelmiştir. Kavram, Endüstri Devrimi ile başlayan ve günümüzde de devam eden, ham maddenin işlenmiş ürüne dönüştürülmesi süreçlerinin, yalnızca ekonomik faydaya dayalı, uzun vadede çevresel ve sosyal gelişimin önünü tıkayıcı sistematiğine bir alternatif olarak ileri sürülmüştür.

Ekonomik kalkınma açısından sürdürülebilirliğin sağlanması, dünya  kaynaklarının sınırlı olması sebebiyle ekonomik faaliyetler açısından kaynak kullanımında duyarlılığı gerektirmektedir. Sosyal kalkınma açısından sürdürülebilirlik, salt tüketim toplumundan çevreye duyarlı ve bu bilinçle tüketim yapan toplumlara dönüşümü ifade etmektedir. Çevrenin korunması açısından sürdürülebilirlik ise, çevre ile etkileşimde çevreyi en doğal
hâlinde tutabilecek davranışlar sergilemek ve insan faaliyetleri sonucu zarar gören ya da yok olan ekolojik çevreyi geri kazanım faaliyetlerinde bulunmak olarak tanımlanabilir. Sürdürülebilir kalkınma, ekonomik büyüme ve refah seviyesini yükseltme çabalarını, çevreyi ve yeryüzündeki tüm insanların yaşam kalitesini koruyarak gerçekleştirme yöntemidir.


#5

SORU:

Ülkemizde faaliyet gösteren işletmelerin sürdürülebilir kalkınma bağlamında yürüttüğü faaliyetler nelerdir? 


CEVAP:

Ülkemizdeki uluslararası bilinirliği yüksek işletmelerin sürdürülebilir kalkınma bağlamında yürüttüğü faaliyetler enerji verimliliğinin sağlanması, orman kayıplarının önüne geçilmesi, düşük emisyon teknolojilerinin artması, yenilenebilir yakıt ve enerji depolama altyapılarının geliştirilmesi, yüksek karbonlu yakıtların yerine düşük karbonlu yakıtların tercih edilmesi, karbon tutma ve depolama, biyolojik çeşitliliğin korunması, su ve geri dönüşüm modelleri ve teknolojilerine yönelik çalışmalar olarak özetlenebilir


#6

SORU:

İşletmeler açısından sürdürülebilirlik ve önemi nedir, açıklayınız. 


CEVAP:

İşletmeler açısından sürdürülebilirlik, bu yeni düzende günümüz trendlerinin işletmeler için getirdiği risk ve fırsatları anlayabilmek ve bunlara göre operasyonlarını, ürün ve hizmetlerini yeniden düzenlemek anlamına gelmektedir. Bu gelişmeleri takip etmeyen işletmelerin mevcut ve her geçen gün artmakta olan rekabet ortamında varlığını sürdürebilmesi son derece zorlaşmaktadır. İşletmeleri ve iş yapış şekillerini köklü bir şekilde etkileyecek olan sürdürülebilirlik uygulamaları işletmelere ve faaliyette bulundukları sektörlere göre farklılık göstermektedir. Mevcut durumun net olarak anlaşılması, risk ve fırsatların doğru bir şekilde teşhis edilmesi için büyük önem arz etmektedir.


#7

SORU:

Sürdürülebilirliğin işletmelere katkıları nelerdir?


CEVAP:

Sürdürülebilirliğin işletmelere katkıları şöyle sıralanabilir:

  • Yükselen marka değeri,
  • Artan kurumsal itibar,
  • İşletme giderlerinde orta ve uzun vadede tasarruf,
  • Nitelikli iş gücü çekme,
  • Yeni iş fırsatları,
  • Yatırımcılara ve kreditörlere (kısacası sermayeye) kolay ulaşım,
  • Yenilikçi ürün ve hizmet gelişimi,
  • İşletme ömrünün uzaması

#8

SORU:

İşletmeleri sürdürülebilirliğie iten temel etkenler ya da güçler nelerdir? 


CEVAP:

Günümüzde şirketleri sürdürülebilirlik esasında çalışmaya iten dört temel güç olduğunu söylemek mümkündür. Bunların başında yasal uygunluk faktörü gelmektedir. Son yıllarda yerel ya da küresel düzeyde geçerli olan yasalar, şirketleri sorumlu olmaya yönlendirmektedir. Yasal zorunluluklar sadece üretim yapılan ülke ile sınırlı değildir. İhracat yapan uluslararası ölçekte faaliyet gösteren işletmeler ihracatı gerçekleştirecekleri ülke/ülkelerin yasal zorunluluklarına da uymak zorundadırlar. İkinci faktör ise kamuoyu güvenidir. Burada işletmeler, faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için özellikle operasyonlarını yürüttükleri çevrede yaşayan topluluklardan yazılı olmayan bir onay veya güvenoyu almak zorundadırlar. Bu olmadığı takdirde şirketin halktan tepki alması kaçınılmaz bir durumdur. Müşteri talepleri de diğer önemli bir
yönlendirici unsurdur. Günümüz bilgi çağında toplumsal bilincin yükselmesi ile birlikte daha çevreci araç ya da daha az yağlı besinler gibi tüketicinin değişen ihtiyaçları da şirketleri sorumlu ürün ve hizmet üretmeye zorlamaktadır. Temiz, yeşil ve /veya sürdürülebilir üretim yaklaşımları her geçen gün daha da fazla önem kazanmaktadır. Sürdürülebilirliği yönlendiren son faktör ise yatırımcı talepleridir. Bu noktada sorumlu davranan işletmelerin gün geçtikçe finansmana erişimi daha kolaylaşmaktadır. 


#9

SORU:

1987’de Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonunda kabul edildiği haliyle sürdürülebilir kalkınma neleri kapsamaktadır? 


CEVAP:

1987’de Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonunda sürdürülebilir kalkınma, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılama olanaklarını ellerinden almadan; şimdiki neslin ihtiyaçlarının karşılanabildiği gelişme süreci olarak tanımlanmıştır. Bu çerçevede sürdürülebilir kalkınma:
• Ekonomik açıdan rekabet edebilirliği güçlendiren, insanların temel ihtiyaçlarının uygun şekilde karşılandığı, refah düzeyini yükselten,
• Toplumsal açıdan hakkaniyetli dezavantajlı grupları kapsayan ve yaşam kalitesini yükselten,
• Çevreyi, özellikle yaşamı destekleyen doğal sistemleri koruyan ve geliştiren, birbiriyle bütünleşik, nesiller içi ve nesiller arasında dengeli kalkınmayı sağlayan bir süreçtir.


#10

SORU:

Sürdürülebilir kalkınmanın boyutları nelerdir? 


CEVAP:

Sürdürülebilir kalkınmanın, kavram olarak tartışılmaya ve kullanılmaya başlandığı günden bu yana genellikle kabul edilen üç boyutu bulunmaktadır.
Sosyal sürdürülebilirlik: Yiyecek, içecek ve barınma gibi temel insan ihtiyaçlarının ve daha ileri derecede güvenlik, özgürlük, iş ve eğlence faaliyetleri gibi sosyal ve kültürel ihtiyaçların sürekli olarak karşılanmasıdır. Sosyal sürdürülebilirlik daha çok bireylerin ihtiyaçları üzerine yoğunlaşmıştır. Sosyal olarak sürdürülebilir bir sistem, eşitlik dağılımını; sağlık ve eğitim, cinsiyet eşitliği, politik sorumluluk ile katılımı içeren sosyal hizmetlerin yeterli düzeyde gerçekleştirilmesini sağlamalıdır.
Ekolojik/çevresel sürdürülebilirlik: Biyolojik sistemlerin ve ekosistemlerin üretkenliğinin ve işlevlerinin sürekliliğini ifade etmektedir. Uzun vadede ekolojik sürdürülebilirlik genetik kaynakların ve biyolojik çeşitliliğin korunmasını, buna karşılık kısa vadede yapılan düzenlemeler ise ekosistemlerin uzun vadede kalıcılığını sağlamak için gerekli olmaktadır. Ekolojik/Çevresel olarak sürdürülebilir bir sistem, kaynak temelini sabit tutmalı, yenilenebilir kaynak sistemlerinin ya da çevresel yatırım fonksiyonlarının istismarından
kaçınmalı ve yenilemeyen kaynaklardan yalnızca yatırımlarla yerine yeterince konulmuş olanları tüketmelidir. Bu süreç, ekonomik kaynak olarak sınıflandırılmayan, biyolojik çeşitlilik, atmosferik denge ve diğer ekosistem işlevlerinin korunmasını da içermelidir.
Ekonomik sürdürülebilirlik: Sürdürülebilir ekonominin en önemli elemanı nüfus artışı, doğal-beşerî yeteneklerin teknolojik yenilikleri başaracak şekilde geliştirilmesi ile ekonomik gelişmenin sağlanmasıdır. Ekonomik olarak sürdürülebilir bir sistem, mal ve hizmetleri süregelen esaslara dayanarak üretebilmeli, hükûmet ve dış borçların yönetilebilirliğini sürdürebilmeli, tarımsal ve endüstriyel üretime zarar veren sektörel dengesizliklerden sakınmalıdır.


#11

SORU:

Sürdürülebilir kalkınmanın ilke ve amaçları nelerdir? 


CEVAP:

Sürdürülebilir kalkınmanın ilke ve amaçlarını birbirinden farklı düşünmemek gereklidir. Her ilke aynı zamanda belirli bir amaca işaret etmektedir. Buna göre, sürdürülebilir kalkınmanın amaçları; 

  • Büyümeyi canlandırmak,
  • Büyümenin kalitesini değiştirmek, 
  • İş bulma, yiyecek, enerji, su ve sağlık konularındaki temel ihtiyaçları karşılamak,
  • Sürdürülebilir bir nüfus düzeyini garanti altına almak,
  • Kaynak tabanını korumak ve zenginleştirmek,
  • Teknolojiyi yeniden yönlendirmek ve riski yönetmek,
  • Karar verme sürecinde çevre ve ekonomiyi birleştirmek,

şeklinde sıralananbilir.


#12

SORU:

Kyoto protokolü nedir? 


CEVAP:

Kyoto Protokolü, sera etkisi yaratan gazların salımlarını (emisyon) kısmak üzere
sanayileşmiş ülkelere çeşitli hedefler belirleyen uluslararası bir anlaşmadır. Sera etkisi yaratan gazlar, kısmi de olsa, küresel ısınmanın, yani küresel ısının
yeryüzündeki hayatı tehdit edecek derecede artmasının nedenleri arasında gösteriliyor. 1997 yılında oluşturulan protokol, 1992’de imzalanan bir çerçeve anlaşmada belirlenen ilkelere dayanmaktadır.


#13

SORU:

Sürdürülebilir kalkınma açısından enerji arz güvenliğini ve enerji planlamasını yürütürken dikkate alınması gereken öngörüler nelerdir? 


CEVAP:

Sürdürülebilir kalkınma açısından enerji arz güvenliğini ve enerji planlamasını yürütürken dikkate alınması gereken öngörüler :

Demografik: Yüzyılın ortasında ikiye katlanacak olan nüfus (yoğun olarak gelişmekte olan ülkelerde),
Enerji: 2050 yılı itibarıyla birincil enerji ihtiyacının ikiye, elektrik enerjisi ihtiyacının üçe katlanması (6000 GWe),
Çevre: Biyosferin endüstriyel kirlenmesi ve fosil enerjiden kaynaklanan sera gazı etkisi,
Jeopolitik: Azalmakta olan zengin petrol ve gaz kaynaklarının yarattığı uluslararası uyuşmazlıklar, yakıt üretimi ve taşımacılığı yapan ekonomilerin gerilemesi.


#14

SORU:

Halkla ilişkilerin tanımını yapınız.


CEVAP:

Bir girişimin kamu ya da özel sektörde faaliyet gösteren bir kuruluşun temasta bulunduğu ya da bulunabileceği kesimlerin anlayış, sempati ve desteğini elde etmek ve devam ettirmek için yaptığı sürekli ve örgütlü bir yönetim görevidir.


#15

SORU:

İşletmeler açısından halkla ilişkilerin önemi ve işlevi nedir?


CEVAP:

İşletmeler açısından halkla ilişkiler; işletme ile çevresi (müşteriler, potansiyel müşteriler, çalışanlar, bayiler, tedarikçiler, yatırımcılar, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, finansal kurumlar, ilgili kamu kurumları, vb.) arasında karşılıklı iletişimi, anlamayı ve iş birliğini sağlamak amacıyla yürütülen planlı ve sürekli çalışmaların bütünüdür.
İşletmeler günümüzde dinamik bir çevrede faaliyeterini sürdürmektedirler. Çevresini oluşturan farklı kitleler için işletmelerin farklı özellikleri önem taşımaktadır ve bu özelliklerin uygun iletişim araçları ile ve doğru ifadelerle iletilmesi gerekmektedir. Örneğin; bir şirketin finansman bölümü için finans sektörü, finans sektörüne yönelik yayınları hazırlayanlar, bankacılar, bu alandaki meslek odaları önemliyken, satın alma bölümü için tedarikçiler,
satış bölümü için bayiler ve satış noktaları, insan kaynakları birimi için çalışanlar ve potansiyel iş gücü, pazarlamacılar içinse tüketiciler birinci derecede öneme sahiptir. Halkla ilişkiler birimi tüm bu farklı kitlelere yönelik sürekliliği olan faaliyetler planlar ve yürütür


#16

SORU:

Bir işletmenin halkla ilişkiler faaliyetleri nelerdir? 


CEVAP:

Bir işletmenin halkla ilişkiler faaliyetleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Haber şeklinde mesajlar üreterek işletmeyi ve ürünlerini anlatmak,
  • İşletmenin kurum kimliğini oluşturmak,
  • Tüketici nezdinde benimsetme ve kanaat oluşturma amaçlı çalışmalar sonucunda ürünlerin markalaşmasını sağlayarak işletmenin rekabet gücünü artırmak,
  • Kurumsal sosyal sorumluluk kampanyaları, etkinlik yönetimi, sponsorluk gibi faaliyetler yoluyla hedef kitleler üzerinde işletmeye yönelik olumlu algı oluşturmak,
  • Çalışanları işletmenin mevcut durumu, geleceğe yönelik planları, vb. konularda bilgilendirmek,
  • Bayilerin motivasyonunu artırmaya yönelik faaliyetler gerçekleştirmek,
  • Hissedarları işletmenin yaptığı çalışmalarla ilgili olarak sürekli bilgilendirmek,
  • İşletmenin yaptığı işle bağlantılı olan tüm kamu kurumlarıyla ilişkiler kurmak ve sürdürmek,
  • Yerel yönetimler ve ilgili meslek odaları ile iletişimi sağlamak,
  • Olası krizlere karşı hazırlıklı olmak ya da kriz döneminin olumsuz etkilerini en aza indirmek.

#17

SORU:

Kurumsal sosyal sorumluluk nedir? Açıklayınız.


CEVAP:

Kurumsal sosyal sorumluluk, işletmelerin şirketlerin kurumsal vatandaşlar olarak faaliyetlerini, çalışanlar ve paydaşlarıyla ilişkilerini sosyal, kültürel, ekonomik ve çevresel konularda duyarlı, etik, sorumluluk sahibi yaklaşımlarla gerçekleştirmeleri ve toplumsal konulara yatırım yapmaları anlamına gelmektedir. Kurumsal sosyal sorumluluk yasal zorunluluklara
dayanarak değil, işletmelerin kendi inisiyatifleriyle gönüllü olarak gerçekleştirdikleri uygulamaları kapsamaktadır.

Yaklaşık olarak 1970’lerin başından beri yaygın olarak kullanmaya başlanan kurumsal sosyal sorumluluk terimi Türkçe’de kısaca KSS, İngilizce’de
ise Corporate Social Responsility kavramının kısaltılmış hali olan
CSR biçimde kullanılmaktadır. Bu kavram özellikle uluslararası ya da küresel olarak tanımlanan kurumların etkinlikleriyle tüm dünyaya yayılmıştır. Küresel
kurumlar dünyanın çeşitli ülkelerinde iş yaparken, ürünleri ve çalışma biçimlerinin yanı sıra KSS uygulamalarını da diğer ülkelere götürmüşlerdir.
KSS kavramının, akademik çalışmalarda ve uygulamalarda farklı terimlerle ele alındığı da
görülmektedir.


#18

SORU:

Kurumsal sosyal sorumluluğun işletmeler açısından sağladığı avantajlar ve dezavantajlar nelerdir?


CEVAP:

Kurumsal sosyal sorumluluğun işletmeler açısından sağladığı avantajları şu şekilde özetlemek mümkündür:
• Kurumsal itibar gelişimine ve firma tanıtımına katkı,
• Daha iyi risk yönetimi,
• Çalışan bağlılığının gelişimine katkı,
• Daha iyi pazar pozisyonu ve rekabet gücü ile birlikte müşteri sadakatinde artış,
• Maliyetlerde düşüş,
• Daha güçlü tedarik zinciri,
• Toplumla, yerel ve merkezi devlet organları ile daha güçlü ilişkiler,
• Paydaşlarla daha güçlü ilişkiler (Takım çalışmasının etkinliği, organizasyonel performansın ve genel motivasyonun yükselmesi),
• Yeni kaynak bulmada kolaylık/ daha geniş finansman kaynaklarına ulaşma.

Sosyal sorumluluğun başlıca dezavantajları ise şunlardır:
• Sosyal faaliyetlerin, ürün maliyetlerine yansıtılmasıyla fiyatlar artar, bu da pazar kaybına neden olabilir,
• Sosyal faaliyetler için yeni insan kaynağına ihtiyaç duyulabilir,
• İşletme sahip, ortak veya yöneticilerinin sosyal konulara fazla duyarlı davranmaları, örgütsel amaçlardan uzaklaşılmasına neden olabilir.


#19

SORU:

Kurumsal süreklilik kavramını ve kurumsal sürdürülebilirlik için gerekli olan stratejiler nelerdir? Açıklayınız.


CEVAP:

Kurumsal sürdürülebilirlik, şirketlerin doğru şeyleri yaparak, çevreye ve topluma değer katması, bunları yaparken de kârlı bir şekilde büyümesi anlamına gelmektedir.

Kurumların faaliyetlerinin sürdürülebilir olması, konjonktürel durumların farkında olarak, avantajları değerlendirerek, gelecekte var olabilmeleri anlamına gelmektedir. Aynı zamanda çevresel, ekonomik ve sosyolojik etmenleri de barındıran kurumsal sürdürülebilirlik kavramı kullanıldığı her alan ve konuda içselleştirilerek kalkınmanın da temelini oluşturmaktadır. Birçok kurum ve kuruluş, bu alandaki çalışmalara kaynak yaratmayı gereksiz
bulmaktadır. Bunun en önemli nedeni konuyla ilgili algı eksikliğidir. Aslında, bir kurum sürdürülebilirlik çalışmalarına kaynak yaratarak çevresel, ekonomik ve sosyolojik nedenlerden kaynaklı riskleri daha iyi yönetebilmekte, fırsatları değerlendirebilmekte, uygun stratejiler geliştirebilmekte, konumlandırma yapabilmekte ve bu bağlamda rekabet avantajı ile sermayeye ulaşım sağlayabilmektedir. Bu konuda kurum ve kuruluşlar dışarıdan
danışmanlık hizmet alımı yaparak daha uzun ve doğru marka konumlandırması ile ‘daim’ olmaya çalışmaktadırlar.


#20

SORU:

Halkla ilişkilerin sürdürülebilirliğin sağlanmasındaki rolü ve önemi nedir? 


CEVAP:

Halkla ilişkiler değişen dünya dengeleri, küreselleşme ve teknolojinin toplumlar ve kurumlar üzerindeki etkisiyle farklı roller üstlenmektedir. Etkileşimin bir ideal hâline geldiği günümüz işletmeleri için birlikte üretme ve karar alma süreçlerine paydaşların katılımı gibi kavramlar ön plana çıkmaktadır. Yönetim fonksiyonuna sahip çağdaş halkla ilişkiler
yaklaşımı ise burada kritik bir rol oynayarak işletmenin çeşitli iç ve dış hedef kitlelerinin sürdürülebilirlik gibi önemli konularda süreçlere dâhil edilmesine yol açmaktadır. Ayrıca, kurumsal sosyal sorumluluk anlayışının temellendirilmesine, iş yapma biçimlerinin ekonomik, sosyal ve çevresel etkilerinin işletme gündemine alınmasına, ayrıca konu ile ilgili
raporların hazırlanması ve denetlenmesine katkıda bulunmaktadır.