TÜRK DIŞ POLİTİKASI II Dersi AKPARTİ'NİN İKİNCİ DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI (2007-2011) soru cevapları:

Toplam 67 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: AK Partinin ikinci iktidar dönemini kapsayan 2007- 2011 arasındaki yılların iki önemli özelliği nedir?


CEVAP: Bu dönemde Türkiye’nin 1993’ten bu yana devam eden birinci öncelikli politikası olan AB konusunun arka plana düşmesi birinci önemli özelliğidir. 3 Ekim 2005’te üyelik müzakerelerine başlanan AB ile ilişkiler donma noktasına gelmiştir. Bu durumun ortaya çıkmasında AB’ye yön veren en önemli iki ülke olan Almanya ve Fransa’da Türkiye’nin AB üyeliğine kategorik olarak karşı çıkan siyasi liderlerin işbaşında olması büyük bir rol oynamıştır. 2007’den sonraki Türk dış politikasının önemli olan bir diğer özelliği ise Türk dış politikasına yeni bir felsefenin hakim olmasıdır. Başbakan’ın Dış Politika Başdanışmanı Prof.Dr. Ahmet Davutoğlu’nun özel bir yeri bulunmaktadır. 2001 yılında yazdığı Stratejik Derinlik kitabındaki görüşleriyle AK Parti Hükümeti’nin ikinci dönemindeki politikalarının zeminini oluşturmuştur. 1 Mayıs 2009 tarihinde Dışişleri Bakanlığına atanan Davutoğlu Türk dış politikasına stratejik derinlik kavramının yanı sıra çok boyutlu-çok kulvarlı dış politika, merkez ülke, vizyon odaklılık, komşularla sıfır sorun politikası, barış havzası, karşılıklı bağımlılık, proaktif dış politika gibi pek çok yeni kavramı da kazandırmıştır.

#2

SORU: AB yoğunluklu politikalardan uzaklaşan Türk dış politikasında ne gibi değişiklikler olmuştur?


CEVAP: 2007-2011 arası Türk dış politikasının AB yoğunluklu politikalardan uzaklaşma ve Davutoğlu’nun stratejik derinlik politikası ile yeni ve misyoner bir politikaya dönüşmesi dış politikayı çeşitlendirmiştir. Bu çeşitlilik içinde Arap Baharı adı verilen gelişmeler, İsrail-Filistin sorunu, İran’da nükleer enerji tartışmaları, Ermenistan ile açılım denemeleri, ABD’de Obama liderliğinin getirdiği değişikliklerin etkileri başta olmak üzere pek çok faktör de özel yer tutmuştur.

#3

SORU: Bu dönemde Türk dış politikasında öne çıkan Stratejik Derinlik kavramını açıklayınız.


CEVAP: Stratejik derinlik kavramı ile vurgulanan, Türkiye’nin tarihsel ve coğrafi özelliği ile jeopolitik, jeokültürel ve jeoekonomik konumunun dünya siyaseti ve sisteminin dönüşümü açısından çok önemli bir derinliğe sahip olduğudur. Davutoğlu’na göre Türkiye, tarihsel, coğrafi ve kültürel olarak bölgesel ve küresel boyutta aslında uluslararası sistemin merkez ülkesi konumundadır. Türkiye jeopolitiğinin rolü yeniden yorumlanarak geçmişten getirilen statükoyu muhafaza anlayışından vazgeçilmeli; küresel ve bölgesel dengelerin dinamik şekilde değiştiği bu yeni dönemde Türkiye, dış politika stratejisini yeniden yorumlamalı ve uluslararası alanda kendine yeni bir yer kazanmalıdır. Jeopolitik, jeokültürel ve jeoekonomik konumunun avantajları ile tarihsel ve coğrafi sorumluluğunu yerine getirerek bölgesel etkinliği küresel etkinliğe dönüştürmelidir.

#4

SORU: Stratejik Derinlik içinde yer alan ve Türk dış politikasında önem kazanan Merkez Ülke kavramından kısaca söz ediniz.


CEVAP: Merkez Ülke kavramı, uluslararası sistem içinde Türkiye’nin hareket kabiliyetini ifade etmek için kullanılmaktadır. Bu kavrama göre Türkiye, Batı ile Doğu arasında materyal ve kültürel olarak sadece bir köprü, bir aktarım nesnesi değil; sahip olduğu jeokültürel, jeoekonomik ve jeopolitik derinlikle uluslararası sistemde yapıcı ve düzen kurucu bir ülke olmalıdır.

#5

SORU: Çok Boyutlu - Çok Kulvarlı Dış Politika ne anlama gelmektedir?


CEVAP: Çok Boyutlu-Çok Kulvarlı Dış Politika kavramı Türkiye’nin dış politikada artık durağan ve tek boyutlu bir yol izlemediğinin ve izlemeyeceğinin; tek bir ülke ya da bölge ile kendini sınırlamayacağı anlayışının da bir sonucudur. Bu temelde Türkiye, bölgesel ve küresel aktörlerle ilişkilerinde alternatifler üreten bir ülke konumundadır.

#6

SORU: 2007-2011 arası Türk dış politikasını genel olarak nasıl şekillenmiştir?


CEVAP: 2007-2011 arası Türk dış politikası stratejik derinlik, çok boyutlu-çok kulvarlı dış politika, merkez ülke, vizyon odaklılık, komşularla sıfır sorun politikası kavramları ve tartışmaları içinde şekillenmiş, Türkiye’nin bölgesel ve küresel alanda birçok iş birliği ve ortaklık gerçekleştirdiği, yaşanan sorunlara müdahil olup barışçıl uzlaşmaların sağlanması için yoğun çaba harcandığı bir dönem yaşanmıştır.

#7

SORU: ABD ile ilişkiler Ak Parti’nin iktidara gelmesiyle değişiklik göstermiş midir?


CEVAP: ABD ile ilişkilerin bütün dönemlerde son derece büyük bir önem taşıdığı Türk dış politikası, AK Parti döneminde de zaman zaman yaşanan krizler dışında genelde olumlu seyretmiştir.

#8

SORU: ABD ile Ak Parti arasındaki ilk krizi yaratan olay ne olmuştur?


CEVAP: ABD ile Ak Parti arasındaki ilk kriz, 1 Mart 2003’te ABD’nin Irak müdahalesini Türkiye üzerinden de yapabilmesine imkân sağlayacak olan Hükûmet Tezkeresinin TBMM’de reddedilmesi ile gelişmiştir. Neocon(yeni-muhafazakâr) olarak bilinen bazı ABD’li yetkililerin bu kararı çok ağır şekilde eleştirmesi hatta Türkiye’yi tehdit etmesi iki ülkenin arasındaki ilişkilerde çok ciddi bir krize dönüşmüştü.

#9

SORU: Daha sonraki yıllarda Türkiye ve ABD ilişkileri nasıl seyretmiştir?


CEVAP: Daha sonraki yıllarda Türkiye ve ABD, ilişkilerin yeniden geliştirilmesi için önemli gayret sarf etmiştir. Bu çerçevede bakıldığında 2007-2011 döneminin ABD ile ilişkilerin olumlu seyrettiği bir dönem olduğu söylenebilir. Özellikle Demokrat Partili Barack Hussein Obama’nın 4 Kasım 2008’de ABD Başkanı seçilmesiyle, 1 Mart Tezkeresi’nin yarattığı olumsuz ortamdan hızla uzaklaşılmış ve ilişkiler daha da gelişmiştir.

#10

SORU: ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerin olumlu yönde gelişmesi hangi alanlarda etkisini göstermiştir?


CEVAP: ABD ile Türkiye arasındaki olumlu hava özellikle 2009 ile 2011 arasında gerek ekonomi gerekse terörle mücadele ve siyasi alanda kendini göstermiştir. 2007 yılında Türkiye ve ABD, PKK terörüne karşı Irak’ın da katılımıyla üçlü bir koordinasyon mekanizması oluşturmuştur.

#11

SORU: 2008 yılında yapılan başkanlık seçimini Barack Hussein Obama’nın kazanması ABD-Türkiye ilişkisinde değişim yaratmış mıdır?


CEVAP: Obama, dış politikasında G.W.Bush yönetiminin dünyaya düzen getirme amaçlı neo-con felsefesinden uzaklaşarak daha çok iç siyasete yönelmiş, İslam dünyası ve Orta Doğu ülkeleriyle geçmişten farklı ve yumuşak güce dayalı ilişkiler kurmayı amaçlamıştır. NeoCon’ların ABD’nin gücüne ve saldırganlığına dayalı Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi, Obama döneminde ciddi bir değişime uğramış ve yumuşak güç vurgusu ön plana çıkmıştır. Bu noktada Obama Yönetimi Türkiye’ye özel bir önem vermiştir. Obama’nın barış ve diyalog odaklı dış politika vurgusu Türk dış politikasıyla da örtüştüğü için bu dönemde ilişkiler gelişerek devam etmiştir.

#12

SORU: AB ile ilişkilerde yaşanan tıkanma Türkiye ile ABD’nin arasındaki ilişkileri nasıl etkilemiştir?


CEVAP: AB ile ilişkilerin zayıflamasına karşı, ABD ile olan ilişkiler bir alternatif olmasa da artık daha da önemli bir hal almıştır. Türkiye, NATO ile olan ilişkilerini de bu eksene dayandırmaya çalışmaktadır. AB dışında kalmış bir Türkiye ancak ABD ve NATO üzerinden, özellikle Balkanlar, Orta ve Doğu Avrupa’da etkisini daha fazla gösterebilecektir. ABD için de benzer şekilde Türkiye’nin varlığı önemli olup özellikle Orta Doğu ve Balkanlarda bazı sorunları aşmada Türkiye’yi NATO’nun küresel ve bölgesel misyonunun bir aracı ve stratejik çıkarlarının tamamlayıcı bir unsuru olarak gördüğünü söyleyebiliriz.

#13

SORU: 2007-2011 döneminde, Türkiye-ABD arasında gerçekleşen üst düzey resmi ziyaretler artmış mıdır?


CEVAP: 2007-2011 döneminde, Türkiye-ABD ilişkilerinde kayda değer gelişmeler olmuş, iki ülke arasında gerçekleşen üst düzey resmî ziyaretler artmış ve bu ziyaretler ikili ilişkilerde olumlu gelişmelerin olmasını sağlamıştır. Bunların başında da Nisan 2009 tarihinde Obama’nın yaptığı Türkiye ziyareti vardır. Obama’nın 6 Nisan 2009 tarihinde TBMM’de yaptığı konuşma gerek ikili ilişkiler için, gerekse bölgenin istikrar ve barışı için yapılabilecekler noktasında büyük bir umut doğurmuş, konuşmasında Türkiye-ABD iş birliğini tanımlamak için kullandığı Model Ortaklık kavramı, iki ülke arasında başlayan yeni döneme dair önemli ipuçları vermiştir.

#14

SORU: Türkiye açısından Model Ortaklık hangi noktalarda önemlidir?


CEVAP: Türkiye açısından Model Ortaklık şu noktalarda önemlidir: PKK terörüne karşı ortak mücadele imkânını artmıştır. Ayrıca, Kıbrıs sorununa kalıcı ve adil bir çözüm bulma ve enerji alanında iş birliği yapma umudu ortaya çıkmıştır. Irak, İran, Afganistan, Ermenistan, Azerbaycan ile ilgili somut sorunların çözümünde ilerleme sağlanacağı ve Orta Doğu, Kafkaslar, Orta Asya ile Balkanlar’da istikrar ve barışın inşasında kurulacak ilişkilere katkı sağlanacağı inancı artmıştır. Bu inançla, model ortaklık temelinde, ikili ilişkilerde yoğun ve üst düzey karşılıklı diplomatik temaslar başlamıştır.

#15

SORU: ABD ile Türkiye arasında gelişen ilişkiler ve model ortaklık anlayışıyla belirlenen ortak politikalara rağmen anlaşmazlıklar yaşanmış mıdır?


CEVAP: İran’ın yürüttüğü nükleer enerji çalışmalarında gündeme gelen Takas Anlaşması ve İran’ın bu faaliyetleri yüzünden BM Güvenlik Konseyi’nin İran’a karşı ambargo kararında Türkiye’nin Brezilya ile birlikte hayır oyu kullanması iki ülke arasında anlaşmazlık yaratmıştır. ABD ve Batı, İran’ın nükleer faaliyetlerinin bir kısmının gizli yürütüldüğü ve barışçıl amaçların dışında kullanılacağı kaygısını taşımaktadır. İran ise bunu kesinlikle reddetmektir. Türkiye ise sorunun diyalog ve diplomasi ile çözülmesi yönünde tavır koymuştur.

#16

SORU: ABD ile yaşanan diğer önemli sıkıntı hangi konuda gerçekleşmiştir?


CEVAP: ABD ile yaşanan diğer önemli sıkıntı da İsrail ile yaşanan Gazze gerginliği vesilesi ile ortaya çıkmıştır. İnsani Yardım Vakfı’nın (İHH) organizasyonu ile Gazze ablukasını protesto etmek ve Gazze’ye insani yardım göndermek için yola çıkan ve içinde otuzdan fazla ülke vatandaşının yer aldığı Mavi Marmara gemisine, 31 Mayıs 2010 tarihinde İsrail ordusu tarafından bir saldırısı düzenlenmiş ve biri Amerikan vatandaşı olan dokuz Türk öldürülmüştür. İçinde 800 kişi olan geminin açık sularda İsrail tarafından saldırıya uğramasını Türkiye son derece sert bir biçimde protesto etmiştir. ABD’nin İsrail’e karşı Türkiye’nin beklentilerinin çok altında bir tavır sergilemesi Türkiye’de hayal kırıklığı yaratmış, her anlamda hukuk ve insanlık dışı bu eylemde Türkiye, ABD’den İsrail’e karşı çok daha ciddi ve sert bir üslup takınmasını istemiş ancak bu gerçekleşmemiştir.

#17

SORU: Model ortaklık kavramının ilk ortaya konduğu zamandan bugüne bakıldığında Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler için ne söyleyebiliriz?


CEVAP: Türkiye ile ABD arasında 2007-2011 döneminde ilişkilerin geçmişe oranla daha da geliştiği açıktır. Bu gelişme kendini ekonomik alanda da göstermiş, 2009 yılında Ekonomik ve Ticari Stratejik İşbirliği Çerçevesi (ETSİÇ) adıyla yeni bir mekanizma hayata geçirilmiştir. Ayrıca, Türkiye-ABD Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği Anlaşması ile teknoloji alanında iş birliğinin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Bu dönemde Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde ABD’nin İsrail ve İran politikası, kısmen de Ermeni meselesi önemli sorun alanları olarak ortaya çıkmıştır. Ancak, Obama yönetiminin genel dış politika konseptinin Türkiye ile sorun alanlarını daralttığı da söylenebilir. Burada ekonomik yapısı gelişen, istikrarlı ve kendine güvenli bir Türkiye’nin varlığını ve ağırlığını daha somut hissettirmesinin de önemli rol oynadığı söylenebilir.

#18

SORU: Avrupa Birliği-Türkiye ilişkileri ne zaman başlamıştır?


CEVAP: Türkiye, Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET) 1959’da ortaklık başvurusu yapmıştır. Başvurunun ardından 1963’te imzalanan Ankara Anlaşması ve 1970 tarihli Katma Protokol, 1999’a kadar Türkiye ile AET arasındaki ilişkilerin zeminini oluşturmuş, Aralık 1999’da Türkiye’nin AB üye adayı olarak tanımlanmasının ardandan ilişkilerde niteliksel bir değişim yaşanmıştır..

#19

SORU: AK Parti iktidarının ilk döneminde Avrupa Birliği ile ilişkiler nasıl gelişmiştir?


CEVAP: 2000-2001 yıllarında üyelik müzakereleri için başlatılan reform süreci, özellikle 2002’de AK Partinin iktidara gelmesiyle çok hızlı ilerlemiş ve kısa zamanda Kopenhag Kriterleri’nin yerine getirilmesi ve müzakerelere başlanması noktasına gelinmiştir. Bu etkileyici ve beklenmeyen gelişmeler üzerine Aralık 2004’teki AB Zirve’sinde Türkiye ile üyelik müzakerelerine 3 Ekim 2005’te başlanmasına karar verilmiştir. Anılan tarihte üyelik müzakereleri başlasa da daha başından büyük sorunlarla karşı karşıya kalınmış, 2000-2005 arasındaki dönemle karşılaştırılamayacak bir biçimde süreç yavaşlamıştır.

#20

SORU: AB ile Türkiye ilişkilerindeki tıkanmanın önemli nedenlerini kısaca anlatınız.


CEVAP: Sürecin yavaşlamasında Türkiye’deki heyecan ve isteğin tükenmiş olması değil, temelde AB içinde değişen politik duruşun etkili olduğu rahatlıkla söylenebilir. AB’nin en önemli iki karar verici ülkesi olan Almanya ve Fransa’da Türkiye’nin üyeliğine kategorik karşı olan liderlerin yani Almanya’da Merkel, Fransa’da Sarkozy’nin gelmesi, ilişkilerdeki tıkanmanın en önemli nedeni olmuştur. Bu iki ülke, süreci yavaşlatmak ve hatta mümkünse Türkiye’yi ayrıcalıklı ortaklığa ikna etmek için bütün araç ve imkânları değerlendirmiş, bu çerçeve de Kıbrıs sorununu Türkiye’nin önüne ciddi bir engel olarak çıkarmışlardır. 1 Mayıs 2004’te Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) Kıbrıs’ın bütününü temsil iddiası ile AB’ye alınması, zaten hem sorunu çözülmez hale getirmiş hem de Türkiye ile AB arasındaki ilişkileri sabote etmiştir.

#21

SORU: AB için Türkiye konusu tartışma nedeni olmuş mudur?


CEVAP: AB içinde Türkiye konusu özel olarak pek çok yönü ile tartışılan bir konudur. İçinde Türkiye’nin yer aldığı bir AB ile Türkiye’nin olmadığı bir AB çok farklı iki siyasi yapıdır. Bu nedenle de Türkiye konusu, Avrupa kamuoyunda başka hiçbir ülke için olmadığı kadar çok tartışılmaktadır. Üye olması halinde AB’nin en büyük ülkesi olacak olan Türkiye’nin tarihî-kültürel özellikleri, ekonomik seviyesi, komşuları, genç ve dinamik nüfus yapısı ve iddialı bir ülke olması ciddi endişeler yaratmaktadır. 2004’te AB’ye üye olan 10 ülkenin toplamına yakın bir coğrafya ve nüfusa sahip olan Türkiye’nin AB içinde hazmedilmesi kolay olmayacaktır. Ancak Türkiye öte taraftan çok yönlü küresel mücadelede AB için vazgeçilmesi çok zor bir ülkedir. Dolayısı ile AB’nin Türkiye konusunda kolay karar verme lüksünün bulunmadığı açıktır.

#22

SORU: AB ile Türkiye arasındaki üyelik sürecinin yavaşlamasına neden olan diğer bir sebep nedir?


CEVAP: 2008 yılı sonu dünyada yaşanan küresel ekonomik kriz, üyelik sürecini etkileyen bir diğer sebep olarak sayılabilir. AB üyesi birçok ülke bu krizden etkilenmiştir. Başta Almanya olmak üzere üye ülkeler tüm dikkatlerini Yunanistan ve krizdeki diğer ülkeleri krizden kurtarmak için toplamışlardır.

#23

SORU: AB ile üyelik sürecinde yapılan müzakerelerden kısaca söz ediniz.


CEVAP: Kurucu antlaşmalar, mevzuat, Adalet Divanı içtihadı ve uluslararası antlaşmalardan oluşan AB Müktesebatı’nı tüm üye devletler benimsemek ve egemenlik yetkilerinin bir kısmını AB kurumlarına devretmek durumundadır. Türkiye ile katılım müzakereleri başladıktan sonra, bazı üye devletlerin olumsuz tavrı, siyasi engellemeler ve bazı Avrupalı liderler tarafından katılım müzakerelerinin iç politika malzemesi yapılarak istismar edilmesi müzakere sürecini çıkmaza sokmuştur. Türkiye ile AB müzakere sürecinde 2012 sonuna kadar ancak 13 başlık müzakerelere açılabilmiş ve bu başlıklardan sadece Bilim ve Araştırma başlığı kapatılmıştır. 2010 yılında sadece bir başlık müzakere sürecine açılmış, 2011 ve 2012 yılında ise hiç başlık açılmamıştır. Bu tablo, açık bir şekilde 2007-2011 döneminde ilerlemenin nasıl yavaşladığını göstermektedir.

#24

SORU: 2007-2011 döneminde AB ile ilişkiler durma noktasına gelmişken üyesi ülkelerle ilişkiler ne durumdadır?


CEVAP: Türkiye, bu dönemde diğer bölge ülkeleriyle olduğu gibi Avrupa ülkeleriyle de başta ekonomi olmak üzere birçok alanda ilişkisini arttırmış, AB stratejisini daha çok ikili ilişkiler üzerinden yürütme yoluna gitmiştir. Bu kapsamda özellikle İspanya, İtalya, İngiltere, Almanya, Yunanistan ve GKRY ile ilişkilerde önemli gelişmeler sağlanmıştır. Bu ülkelerle gerek siyasi gerek ekonomik iş birlikleri kurularak ilişkilerin devamlılığı sağlanmaya çalışılmıştır.

#25

SORU: 2007-2011 döneminde Türkiye-Rusya ilişkileri nasıl gelişmiştir?


CEVAP: 2007-2011 dönemi, Türkiye-Rusya ilişkilerinin 2000’li yılların başında başlayan yakınlaşma sürecine bağlı olarak gelişiminin devam ettiği, gerek ekonomik gerek siyasi alanda iki ülkenin daha da yakınlaştığı bir dönem olmuştur. Süreç içinde ilişkiler o kadar gelişmiş durumdadır ki bölgede yaşanan Gürcistan-Rusya Savaşı, Arap Baharı ve Suriye’deki ayaklanmadaki derin görüş ayrılıklarına rağmen bu sorunlar ikili ilişkilere yansıtılmamıştır.

#26

SORU: Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin devamlılığı hangi nedenlere dayanmaktadır?


CEVAP: Türkiye açısından Rusya’nın, Avrasya’da istikrar ve bölgesel barış için çok önemli bir ülke olarak görülmesi ve 1990’lardan alınan ders ile bölgede Rusya’dan bağımsız bir politikanın mümkün olmadığının anlaşılmasıdır. Rusya açısından Türkiye’nin İslam dünyasının en güçlü ve en etkin ülkesi olarak görülmesi ekonomik ve politik açıdan geçmişe oranla belirli bir gücünün olması ikili ilişkilerdeki politikalarını belirlemede önemli etkiye sahiptir.

#27

SORU: Bu dönemde Türk-Rus ilişkilerinin devamlılığı konusunda örnekler veriniz.


CEVAP: Bu dönemde karşılıklı ilişkilerin arttığını söyleyebiliriz. Üst düzeyde karşılıklı ziyaretler ve bu ziyaretler esnasında mutabakata varılan çok boyutlu konular olmuş, 2008 sonu başlayan küresel ekonomik krize rağmen dış ticaret hacimlerinde pozisyonlar korunmaya çalışılmış; nükleer enerji alanında iş birlikleri geliştirilmiş, turizm başta olmak üzere karşılıklı yatırımların artması için çaba harcanmıştır. 2009 yılında yapılan ziyaretlerde eğitim alanında adımlar atılmış, Türkiye’de bir Türk-Rus üniversitesi ve kolejinin kurulması kararı alınmıştır. Bu ziyaretler kapsamında ilk kez Rus Ortodoks Kilisesi Patriği Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Rusya, Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerde, bu ilişkilerin gelişmesi için çaba harcayacağını açıklamıştır. 2010 yılına gelindiğinde ilişkilerin daha da kurumsallaştığı görülmektedir. Bu kurumsallaşmaya, başbakanların başkanlığında oluşturulan Üst Düzey işbirliği Konseyi’nin kurulması, dışişleri bakanlarının başkanlığında oluşturulan Ortak Stratejik Planlama Grubu’nun kurulması ile yine bu dönemde başlatılmış olan iş ve bilim dünyasından temsilcilerin katıldığı Türk-Rus Toplumsal Forumu’nun oluşturulması örnek olarak gösterilebilir. 2010 yılındaki bir diğer önemli gelişme de iki ülke arasındaki nükleer enerji santralinin inşasında varılan mutabakattır. Bu dönem ayrıca iki ülke arasında vizesiz seyahatin de adımlarının atıldığı bir dönem olmuştur.

#28

SORU: Türkiye ve Rusya uluslararası sorunlarda ortak karar alabilmiş midir?


CEVAP: Türkiye ve Rusya ikili ilişkilerin dışında uluslararası sorunlarda da büyük orada yakın politika izlemişlerdir. İran’ın nükleer enerji programı karşısında Batı’nın verdiği tepkiye karşın sorunun diplomatik yolla çözülmesi noktasında, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesinde, Orta Doğu’da barışın sağlanması, Suriye-Lübnan sorunu, Afganistan ve Irak’ta güven ortamının tesisi gibi uluslararası konularda Rusya ve Türkiye yakın politikalara sahip olmuşlardır. Ayrıca Rusya, Türkiye’nin AB üyeliğini, Türkiye de Rusya’nın İslam Konferansı Örgütü’ne gözlemci statüsünde katılımını desteklemiştir. İki ülke de Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün daha etkin hâle getirilmesi için çaba harcamaktadır.

#29

SORU: Son olarak Türkiye-Rusya ilişkileri hakkında ne söyleyebiliriz?


CEVAP: İki ülke arasında her konuda bir mutabıklık yoktur. Ancak bu durum, iki ülkenin en azından enerji ve ticaret alanlarında stratejik boyutta bir ilişkisinin olduğu gerçeğini de yadsımaz. Şu bir gerçektir ki iki ülke arasındaki rekabetin tarihî, gerçekleştirilen iş birliği tarihinden daha eskidir. İki ülke, aralarındaki yüzlerce yıllık jeopolitik mücadeleyi jeoekonomik iş birliğine çevirmeye çalışmaktadırlar. Bunu gerçekleştirmek kolay değildir ancak bu kısa sürece bakılınca çok başarılı bir yol kaydedildiği bir gerçektir. Dünyanın çok önemli bir bölgesinde merkez ülke olma çabasındaki iki ülkenin bu ilişkileri çok önemlidir. Yaşanan sorunların ikili ilişkilere büyük oranda yansımaması gelinen noktadaki iş birliğinin ne kadar güçlü olduğunu göstermektedir.

#30

SORU: ürkiye’nin 2007-2011 döneminde Orta Doğu ülkeleri ile ilişkileri nasıl gelişmiştir?


CEVAP: Türkiye, 2007-2011 döneminde önceki yıllarda olduğu gibi Orta Doğu ülkeleri ile ilişkilere büyük önem vermiş, dış politikanın odak noktasına koymuştur. Bu bağlamda, ikili ilişkiler kadar çeşitli uluslararası örgütler üzerinden de bu iş birliği ve dayanışmayı geliştirmeye çalışmaktadır. Buna paralel olarak ticari ilişkiler de büyük bir ivme kazanmış, ticaret hacmi geçmişle kıyaslanmayacak oranda artmıştır.

#31

SORU: İslam Konferansı Örgütü (İKÖ)’den kısaca söz ediniz.


CEVAP: Bu bölge ve İslam ülkeleri ile ilişkileri noktasında Türkiye’nin büyük önem verdiği kurumların başında İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) gelmektedir. Nüfuslarının çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu 56 ülkenin üyeliğinden oluşan örgüt, üye ülkeler arasında siyasi, ekonomik, kültürel, bilimsel, sosyal dayanışma ve iş birliğini amaçlamaktadır. Yeni Türk dış politikası için, İslam dünyası ile kurulacak ilişkilerde uluslararası ekonomi-politik etkinlik açısından İKÖ büyük bir önem taşımaktadır. Doğal kaynaklar, hızla artan pazar kapasitesi, ulaşım ve ticaret imkânları geniş olan ülkelerden oluşan örgüt, Türkiye’nin Asya ve Afrika derinliğinde ekonomik aktivitelere yönelebilmesi için önemli bir araç olarak görülmektedir. Geçmişten gelen ön yargıları yıkarak Türkiye’nin Asya ve Afrika’daki iş birliğini ve entegrasyonunu geliştirmesi açısından, örgüt içindeki etkinliğin geliştirilmesi ayrı bir öneme sahiptir.

#32

SORU: 2007-2011 döneminin bölge ve dünyadaki en önemli olayı nedir?


CEVAP: 2007-2011 döneminin bölge ve dünyadaki en önemli olayı hiç kuşkusuz Arap Baharı ile bu coğrafyadaki diktatöryel rejimlere karşı başlatılan isyanlar olmuştur. İlk olarak Tunus’ta başlayan isyan giderek Tüm Arap coğrafyasına yayılmış; Tunus’ta Zeynel Abidin Bin Ali ve Muhammed Gannuşi’nin, Mısır’da Hüsnü Mübarek ve Ahmet Şefik’in, Libya’da Muamer Kaddafi’nin, Yemen’de Ali Abdullah Salih’in iktidardan devrilmesine neden olmuştur. Suriye’de ise Beşar Esed yönetimine karşı isyanlar devam etmekte, ülkede bir iç savaş yaşanmaktadır.

#33

SORU: Türkiye-Suriye ilişkileri bu dönemde nasıl gelişmiştir?


CEVAP: Türkiye-Suriye ilişkileri özellikle Hatay sorunundan dolayı yıllar boyu gerilim ve karşılıklı güvensizlik içinde geçmiştir. Suriye’nin Soğuk Savaş dönemi Sovyetler Birliği’ne yakın durması, Hatay meselesi, su sorunu ve PKK ile mücadelede Suriye’nin örgütü himayeci tavrı bunun ana sebepleri olmuştur. Bu gerilimli ilişkilerin iş birliğine dönüşmesi bakımından PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılmasına vesile olan, büyük ölçüde Türkiye’nin zorlaması ile gerçekleşen Adana Protokolü (1998) önemli bir adım olmuştur. Ancak Suriye ile yakın ve yoğun ilişkiler 2000 yılında iktidara gelen Beşar Esed döneminde başlamış, PKK sorunu büyük ölçüde aşılmış ve özellikle de AK Parti iktidarı döneminde komşularla olumlu ilişkiler çabasının önemli bir ayağı olarak Suriye’ye yönelik ciddi bir diplomasi ve ekonomik atak başlatılmıştır. Suriye ile başlayan ve 2007 sonrasında çok daha yoğunlaşan ilişkiler model komşuluk ilişkisi olarak da lanse edilmiş, iki ülke arasında en üst düzeyde yüksek istişare toplantıları düzenlenmeye başlanmıştır. Ancak iki ülke arasındaki bu olumlu hava, Arap Baharı olarak adlandırılan bir başka gelişme ile son bulmuş 2011 yılından itibaren ilişkiler gittikçe gerilimli bir hal almış ve Suriye’de iç savaşının yoğunlaştığı 2012’de tamamen kopmuştur.

#34

SORU: Türkiye-Suriye ilişkileri ne zaman kötüleşmiştir?


CEVAP: Uzun yıllar sonunda ilk defa birbirine bu kadar yakınlaşsan ve politik, kültürel, ekonomik olarak entegre olma noktasına gelen Türkiye-Suriye ilişkileri 2011 yılının başından itibaren hızla kötüleşmeye başlamıştır. Bunun fitilini ateşleyen ise Arap Baharı nın Suriye’yi etkisi altına alması olmuştur. Ülkede 2011 Mart ayında demokrasi ve reform talebi için başlayan gösterilerde güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu birçok sivil hayatını kaybetmiştir. Türk hükûmeti sıkça Esed’e gösteri yapanların taleplerini ciddiye alması ve hızla reformları yapması gerektiğini, uyguladığı şiddet ile bu sorunu çözemeyeceğini belirtmiştir. Esed yönetimi, muhaliflerin direnişini dış kaynaklı ve ülkeyi bölmeye yönelik bir terör hareketi olarak nitelemiş ve izlediği politikayı meşrulaştırmıştır. Türkiye ise muhaliflere ve sivillere yönelik bu şiddet politikası karşısında dünya ülkeleri arasında tavrını en çabuk belli eden ülke olmuş ve Esed’e karşı bir siyaset izlemeye başlamıştır.

#35

SORU: 2007-2011 dönemi için İran ile ilişkilerde en somut ortaya çıkan ilerleme nedir?


CEVAP: 2007-2011 dönemi için İran ile ilişkilerde en somut ortaya çıkan ilerleme ticari ilişkilerde olmuş ve iki ülke arasındaki ticaret hacmi çok büyük bir artış göstermiştir.

#36

SORU: Türkiye’nin İran ile gerçekleştirdiği iş birliği hangi konuda olmuştur?


CEVAP: Bu dönemde Türkiye’nin İran ile gerçekleştirdiği iş birliklerinden biri de terör konusunda olmuştur. PKK terör örgütü İran’da PJAK adıyla faaliyetlerini sürdürmektedir ve örgüt Türkiye ve İran’ın ortak düşmanıdır. ABD de 2009’da PJAK’ı da terör örgütleri listesine almıştır. PJAK konusundaki iş birliği, teröre karşı istihbarat paylaşımından, koordineli ve eş zamanlı operasyonlara kadar uzanmaktadır.

#37

SORU: Arap Baharı sonrası İran ve Türkiye ilişkileri nasıl gelişmiştir?


CEVAP: Arap Baharı sonrası yaşanan gelişmelerde iki ülke ayrı düşmüştür. Özellikle Suriye konusunda bu çok daha belirginleşmiştir. Türkiye, mevcut Esed yönetiminin iktidardan düşürülmesi için çaba harcarken İran ise bu rejimin devamı için Esed yönetimine destek vermektedir. İran, Rusya ile birlikte Suriye’nin en önemli destekçilerindendir. Irak konusunda da aynı durum geçerlidir. Türkiye son yıllarda Irak merkezî yönetimiyle gerilimli ilişkiler yaşamaktadır. İran ise bunu çok iyi değerlendirmekte ve Türkiye’nin bıraktığı boşluğu doldurmaya çalışmaktadır. Son olarak, Türkiye’nin füze savunma sisteminin topraklarında konuşlandırılmasına izin vermesi ilişkileri daha da germiş, İran’ın Türkiye’ye karşı güveni zedelenmiştir.

#38

SORU: Türkiye-İsrail ilişkilerinin gerginleşmesine etki eden en önemli gelişme nedir?


CEVAP: Türkiye-İsrail ilişkilerinin gerginleştiren en önemli gelişmelerden biri 2008 yılında İsrail’in Dökme Kurşun Harekâtı adını verdiği Gazze operasyonudur. İsrail’in operasyonu sonunda çoğu sivil binlerce kişi hayatını kaybetmiştir. Yapılan saldırı ve sivil kayıplar yüzünden Türkiye büyük tepki göstermiş, hazırladığı Goldstone Raporu ile İsrail’in savaş suçu işlediğini belirtmiştir.

#39

SORU: Davos Krizi’nden kısaca söz ediniz?


CEVAP: 29 Ocak 2009 tarihinde Davos’ta düzenlenen Gazze: Orta Doğu’da Barış Modeli panelinde Başbakan R.T.Erdoğan, tepki göstermiş ve toplantıyı terk etmiştir. Tüm dünya önünde ortaya konan bu tepki Türkiye-İsrail ilişkilerinin derin yara almasına neden olmuştur. Bu süreçte ortaya çıkan sonuç, Türkiye’nin artık ABD ya da Batı’nın politikalarına koşulsuz uymayacağı ve kendi çıkarlarına göre hareket edeceği şeklinde anlaşılmıştır.

#40

SORU: 2010 yılında gerçekleşen Mavi Marmara operasyonundan söz ediniz.


CEVAP: Dünya kamuoyunun dikkatini Gazze’de yaşananlara çekmek ve ablukayı delerek bölgeye insani yardım götürmek üzere bir araya gelen 32 ülkeden 600’ü aşkın aktivist 6 gemilik bir kafileyle yola çıkmıştır. Ancak İsrail çok orantısız ve hukuk dışı bir yöntemle üstelik uluslararası sularda seyreden 6 gemilik kafiledeki 5 gemiyi etkisiz hâle getirmiş, Mavi Marmara gemisine ise 31 Mayıs 2010 tarihinde silahlı bir operasyon düzenlemiş; operasyon sonucunda biri ABD vatandaşı 9 Türk İsrail askerlerince öldürülmüş, pek çok sivil de yaralanmıştır. Silahsız sivillerin hayatını kaybetmesi ve yaralanması ilişkilerde büyük bir hasar yaratmış, bu operasyon Türkiye’nin sert tepkisine neden olmuştur.

#41

SORU: Türkiye-İsrail ilişkilerinde Mavi Marmara operasyonu sonrasında neler yaşanmıştır?


CEVAP: Türkiye yaşanan olay sonrası İsrail ile tüm ilişkilerini en alt düzeye indirmiş, bu ülkeye karşı sert bir tutum izlemeye başlamıştır. Bu dönem itibarıyla Türkiye, Tel Aviv Büyükelçisi’ni merkeze çağırmış ve ilişkileri geçici maslahatgüzar seviyesinde sürdüreceğini açıklamıştır. İsrail ile yaşanan gerilim birçok alanda olumsuz etkisini göstermiştir. Asker iş birliği, ticari ve diplomatik ilişkiler bunların başında gelmektedir. İsrail ile Türkiye arasında savunma ve istihbarat alanlarında yıllardan beri süren bir iş birliği alanlarında ilişkiler kötüleşmiştir. İthalatta ve ihracatta ticaret hacmi yaşanan krizle azalmıştır. Türkiye’nin Filistin politikası sadece İsrail ile olan ilişkileri değil ABD ve Batı ile olan ilişkileri de etkilemiştir

#42

SORU: 2007-2011 Döneminde Türkiye’nin Avrasya, Orta Asya ve Kafkaslar konusunda hedefleri nedir?


CEVAP: Türkiye’nin Orta Asya politikasının temel hedefleri öncelikle bölge ülkelerinin devletleşme süreçlerine katkı sağlamak, bölgenin siyasi ve ekonomik istikrarının korunması ve bölgesel iş birliğinin teşviki konusudur. Bölge ülkelerinin ekonomik ve siyasi reform süreçlerine katkı sağlamak, karşılıklı çıkarların korunarak ve egemen eşitlik ilkesi gözetilerek ikili ilişkileri her alanda geliştirmek ve bölge enerji kaynaklarının engel.siz olarak dünya piyasasına ulaşmasına yardımcı olmaktır

#43

SORU: Türkiye’nin Avrasya, Orta Asya ve Kafkas ülkeleriyle ilişkiler konusunda yürüttüğü faaliyetler nelerdir?


CEVAP: 2008 tarihinde İstanbul Antlaşması ile kurulan Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA) de ilişkilerin geliştirilmesi için atılan kayda değer bir adım olmuştur. Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) , Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi (TÜRKSOY), Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumlar ekonomik, ticari, sağlık, eğitim ve kültür alanında ilişkileri geliştirmek için çalışmaktadır. Türkiye, Ekonomik İşbirliği Örgütü (EİÖ) ve Asya’da Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı (CICA) gibi bölgesel oluşumlar ile Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultay’ına da destek vermektedir.

#44

SORU: 2007-2011 dönemi Balkan politikası nasıl gelişmiştir?


CEVAP: Bu dönemde geçmiş Balkan politikası sürdürülmüştür. Bölgenin barış, istikrar ve refahına büyük önem veren Türkiye, Bölgesel sahiplenme ve kapsayıcılık ilkeleri gözeterek Balkan politikasını dört ana eksene ayırmıştır. Bunlar, üst düzeyli siyasi diyalog, herkes için güvenlik, azami ekonomik entegrasyon ve çok etnikli, çok kültürlü, çok dinli toplum yapısının muhafazasıdır.

#45

SORU: Bu dönemde Balkan ülkeleri ile ilişkiler konusundaki faaliyetlerden kısaca söz ediniz.


CEVAP: Türkiye, 2007-2011 döneminde Balkanlarda, NATO ve AB öncülüğünde yürütülen bölgenin yeniden inşasını amaçlayan uluslararası operasyonları desteklemiş, bu sayede hem ABD ve AB ile ilişkilerini pekiştirmiş hem de Bosna, Kosova ve Makedonya gibi ülkelerdeki müdahalelerde etkisini gösterme fırsatı bulmuştur. Türkiye’nin Bosna Hersek ve Sırbistan liderlerini bir araya getirdiği üçlü mekanizma atılan önemli adımlardan biridir. Bosna-Hersek’in durumunu, güvenliğini ve istikrarını Sırbistan’ı, Kosova’yı, Hırvatistan’ı görmezden gelerek ele almak mümkün olamayacağından Türkiye, dış politikasına uygun olarak bölge barışını sağlamak, ilişkileri geliştirmek ve merkez ülke rolünün gereğini yerine getirmek için ara buluculuk çalışmalarını sürdürmektedir.

#46

SORU: Bu dönemde Türkiye’nin Afrika politikası nasıl şekillenmiştir?


CEVAP: 1990 yılından sonra Afrika ülkeleri ile ilişkilerde geçmişe kıyasla anlamlı bir iyileşme sağlanmıştı. 2000’lerin başından itibaren büyük bir hamle gerçekleşmiştir. Bu hamle ticaret, diplomasi, eğitim, sosyal alanları kapsayan geniş bir alandan oluşmaktadır. Bu dönemde, Türk siyasetçileri, diplomatlar ve iş adamları yoğun şekilde ziyaretlerde bulunmuştur. Üniversitelerde ve düşünce kuruluşlarında Afrika’ya ilişkin çalışmalar artmıştır.

#47

SORU: Afrika ülkeleri ile 2007-2011 döneminde yaşanan gelişmelerden kısaca bahsediniz.


CEVAP: 2007-2011 dönemindeki gelişmelerden biri 2008 yılında Addis Ababa’daki Afrika Birliği Zirvesi’nde, Türkiye’nin Birliğin stratejik ortağı ilan edilmesi olmuştur. Aynı yıl içinde ve 49 Afrika ülkesiyle birlikte aralarında BM, Afrika Kalkınma Bankası ve Arap Ligi’nin de bulunduğu 11 uluslararası ve bölgesel örgüt temsilcisinin katılımıyla İstanbul’da gerçekleştirilen Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi Türkiye için çok önemli bir prestij olmanın yanında, önemli kazanımları da beraberinde getirmiştir. Ayrıca zirvede, Türkiye-Afrika Odası’nın (TAC) kurulması da kararlaştırılmıştır. Türkiye’nin dış yardımlarını organize eden TİKA da önemli bir rol oynamaktadır. TİKA, Afrika ülkeleriyle ekonomik, ticari, sosyal ve kültürel iş birliği için faaliyetler yürütmektedir. Ayrıca Türkiye tarafından bu ülke öğrencilerine Türkiye’de eğitim alma imkânı ve burslar sağlanmaktadır.

#48

SORU:

AKP’nin ikinci döneminde AB’ye üyelik müzakereleri nasıl bir seyir izlemiştir?


CEVAP:

Bu dönemin en belirgin özelliğini AB üyeliğinin Türkiye'nin arka plana düşmesi oluşturur. AB ile üyelik müzakerelerinin başlaması kısa zaman içinde büyük bir hayal kırıklığına dönüşmüş, 2006 yılı sonunda Kıbrıs sorunu gerekçe gösterilerek 8 müzakere başlığı askıya alınmış, ardından Fransa ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin 5'er müzakere başlığını veto etmesi ile bloke edilen başlık sayısı 18'e çıkmış, böylece ilişkiler donma noktasına gelmiştir.


#49

SORU:

Türk dış politikasında 2007 sonrasında en çok öne çıkan kavramların bir olan “Stratejik Derinlik” kavramı ile hangi unsurlar vurgulanmaktadır?


CEVAP:

Stratejik derinlik ile vurgulanan, Türkiye'nin tarihsel ve coğrafi özelliği ile jeopolitik, jeokültürel ve jeoekonomik konumunun dünya siyaseti ve sisteminin dönüşümü açısından çok önemli bir derinliğe sahip olduğudur. Geçmişten getirilen mevcut durumu muhafaza anlayışından vazgeçilmeli; küresel ve bölgesel dengelerin dinamik şekilde değiştiği bu yeni dönemde Türkiye, dış politika stratejisini yeniden yorumlamalı ve uluslararası alanda kendine yeni bir yer kazanmalı; jeopolitik, jeokültürel ve jeoekonomik konumunun avantajları ile tarihsel ve coğrafi sorumluluğunu yerine getirerek bölgesel etkinliği küresel etkinliğe dönüştürmelidir.


#50

SORU:

Türkiye’nin dış politikasında “merkez ülke” kavramı ile vurgulanan düşünce nedir?


CEVAP:

Bu kavram, uluslararası sistem içinde Türkiye'nin hareket kabiliyetini ifade etmek için kullanılmaktadır. Bu kavrama göre Türkiye, Batı ile Doğu arasında materyal ve kültürel olarak sadece bir köprü, bir "aktarım nesnesi" değil; sahip olduğu jeokültürel, jeoekonomik ve jeopolitik derinlikle uluslararası sistemde yapıcı ve düzen kurucu bir ülke olmalıdır. 


#51

SORU:

Türkiye'nin dış politikasında "çok boyutlu-çok kulvarlı dış politika" kavramı ile vurgulanan düşünce nedir?


CEVAP:

Türkiye'nin "çok boyutlu-çok kulvarlı dış politika” kavramı çerçevesinde dış politikada, farklı uluslararası aktörlerle eş zamanlı ve uyumlu bir ilişki sürdürmek, farklı dünya meselelerine karşı aynı temel anlayış ve felsefeyle yaklaşmak ilkesi ile hareket edeceği  vurgulanmaktadır. Bu durum Türkiye'nin dış politikada artık durağan ve tek boyutlu bir yol izlemediğinin ve izlemeyeceğinin; tek bir ülke ya da bölge ile kendini sınırlamayacağı anlayışının da bir sonucudur.


#52

SORU:

Barack Obama’nın ABD başkanına seçilmesi ile ABD dış politikasında hangi değişimler yaşanmıştır?


CEVAP:

Obama, dış politikasında Bush yönetiminin dünyaya düzen getirme amaçlı "neo-con" felsefesinden uzaklaşarak daha çok iç siyasete yönelmiş, İslam dünyası ve Orta Doğu ülkeleriyle geçmişten farklı ve "yumuşak güce" dayalı ilişkiler kurmayı amaçlamıştır. Neo-Con’ların ABD’nin gücüne ve saldırganlığına dayalı "Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi", Obama döneminde ciddi bir değişime uğramış ve yumuşak güç vurgusu ön plana çıkmıştır.


#53

SORU:

Obama’nın başkalığında ABD-Türkiye ilişkileri nasıl bir seyir izlemiştir?


CEVAP:

Obama yönetiminde ABD-Türkiye ilişkileri gelişme göstermiş gerek ekonomi gerekse terörle mücadele ve siyasi alanda işbirlikleri gerçekleştirilmiştir. 2007 yılında Türkiye ve ABD, PKK terörüne karşı Irak’ın da katılımıyla üçlü bir koordinasyon mekanizması oluşturmuştur. Bu sayede ABD, PKK’ya karşı istihbarat desteğini arttırmıştır. Obama’nın Türkiye-ABD iş birliğini tanımlamak için kullandığı “model ortaklık” kavramı, iki ülke arasında başlayan yeni döneme dair önemli ipuçları vermiştir.


#54

SORU:

2007-2011 döneminde ABD ile Türkiye arasında yaşanan görüş ayrılıkları nelerdir?


CEVAP:

2007-2011 dönemine baktığımızda ABD ile Türkiye arasında bazı görüş ayrılıklarının olduğu ve Obama’nın ABD politikalarına uygun beklentilerini Türkiye’nin karşılamadığını görülmektedir. Türkiye’nin Hamas’ı bir terör örgütü olarak görmeyip meşrulaştırması, İran’ın nükleer programına ilişkin sert yaptırımlar yerine diplomatik yolları tercih etmesi, Filistin-İsrail sorununda Filistin’i desteklemesi ve İsrail’i karşısına alması iki ülke arasındaki uyuşmazlıklara örnek olarak gösterilebilir.


#55

SORU:

2007-2011 döneminde Almanya-Türkiye ikili ilişkileri nasıl bir seyir izlemiştir?


CEVAP:

Belirtilen dönemde Almanya’da iktidar olan Merkel, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine sıcak bakmamaktadır. Merkel'in Türkiye'ye önerdiği formül "imtiyazlı ortaklık"tır. Ayrıca Merkel Hükümeti yürütülen üyelik sürecini de "ucu açık" olarak nitelemekte, Türkiye'ye üyelik için bir tarih verilmesine karşı çıkmaktadır.


#56

SORU:

GKRY’nin AB üyesi olmasından Kıbrıs sorununu çözümüne yönelik GKRY’nin politikasında medyana gelen değişimler nelerdir?


CEVAP:

GKRY’nin 2004 yılında AB’ye üyeliği olmasıyla birlikte KKTC üzerindeki ekonomik ve toplumsal baskıların artmış, Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinin istenilen hızda ilerlemesine engel olunmuştur. AB’nin Annan Planı’nın reddi sonrası taahhütlerini yerine getirmemesi ve GKRY’nin Kıbrıs’ın tek temsilcisi olarak sorun çözülmeden tam üye olarak kabul edilmesi, meseleyi daha da içinden çıkılmaz hâle getirmiştir. GKRY bu sayede, Türkiye’nin AB üyeliği üzerinde ve KKTC halkının geleceği noktasında elde ettiği veto yetkisi sayesinde önemli bir pazarlık gücüne kavuşmuştur.


#57

SORU:

2007-2011 arası dönemde Rusya ile kurulan ilişkilerde yaşanan anlaşmazlıklar hangi konulardan kaynaklanmaktadır?


CEVAP:

İki ülke arasındaki başlıca anlaşmazlık Suriye konusunda yaşanmıştır. Rusya, Suriye’de mevcut iktidarın sürmesini talep ederken Türkiye, Suriye devletine karşı muhalifleri desteklemiştir. İki ülkenin Balkanlar ve Kafkaslardaki bölgesel sorunlarda da farklı bakış çıkarları bulunmaktadır. Türkiye, Kosova’nın bağımsızlığını tanıyan ve bunu destekleyen bir ülke iken Rusya bağımsız bir Kosova’ya karşı çıkmıştır. Ayrıca Rusya, Güney Osetya ve Abhazya’yı bağımsız bir devlet olarak tanımakta iken Türkiye bu bölgeleri Gürcistan’ın bir parçası olarak kabul etmektedir.


#58

SORU:

Arap Baharı ilk olarak hangi ülkede başlayıp daha sonra hangi ülkelerde etkisi göstermiştir?


CEVAP:

Diktatöryel rejimlere karşı ilk olarak Tunus’ta başlayan isyan giderek tüm Arap coğrafyasına yayılmış; Tunus’ta Zeynel Abidin Bin Ali ve Muhammed Gannuşi’nin, Mısırda Hüsnü Mübarek ve Ahmet Şefik’in, Libya’da Muamer Kaddafi’nin, Yemende Ali Abdullah Salih’in iktidardan devrilmesine neden olmuştur. Suriye’de ise Beşar Esed yönetimine karşı isyanlar devam etmekte, ülkede bir iç savaş yaşanmaktadır.


#59

SORU:

Arap Baharı’nın Suriye’de etkisini göstermesi sonucunda Beşşar Esad’ın isyanı ortadan kaldırmak için uygulamaya koyduğu eylemler nelerdir?


CEVAP:

Esad yönetimi isyanı ortadan kaldırmak için açılımlar yapmış, Başbakan Muhammed Naci Otri başkanlığındaki hükümetin 29 Mart 2011 tarihinde istifasını kabul etmiştir. Ayrıca Esed yönetimi, olayların önüne geçebilmek amacıyla iki defa siyasi mahkûmları da kapsayan af kararları yayınlamış, 21 Nisan 2011 tarihinde ise 1963 yılından beri uygulanan olağanüstü hâl yasasını kaldırmış, Devlet Yüksek Güvenlik Mahkemesi’ni ilga etmiş ve barışçı gösterilere izin veren yeni bir yasayı kabul etmiştir. Ayrıca, kamu çalışanlarının ücretleri ile temel ihtiyaç maddelerine uygulanan sübvansiyonlar artırılmıştır.


#60

SORU:

Suriye ile Türkiye arasında yaşanan anlaşmazlıkların başlıca sebepleri nelerdir?


CEVAP:

Türkiye-Suriye ilişkileri Hatay sorunundan dolayı yıllar boyu gerilim ve karşılıklı güvensizlik içinde geçmiştir. Suriye’nin Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği’ne yakın durması, su sorunu ve PKK ile mücadelede Suriye’nin örgütü himayeci tavrı bunun ana durumun başlıca sebepleri olmuştur. Daha sonraki süreçte ise Arap Baharı sırasında Türkiye’nin isyancılardan yana olan tavrı ikili ilişkiler kopma noktasına getirmiştir.


#61

SORU:

Birleşmiş Milletler’in en yetkili karar organı hangisidir, hangi ülkelerin üyelerinden oluşmaktadır?


CEVAP:

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi beş daimi üye olan Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya ile on geçici üyeden oluşmaktadır. Birleşmiş Milletlerin en güçlü karar organı olan Güvenlik Konseyi'nin kararları tüm üye ülkeleri bağlayıcı niteliktedir. Dünya sorunlarına ilişkin kararların bu beş daimi üyenin kararlarına bırakılması başta Türkiye olmak üzere birçok devlet tarafında eleştirilmektedir.


#62

SORU:

Türkiye Tahran Antlaşması’nın imzalanmasında nasıl bir rol oynamıştır?


CEVAP:

İran'ın nükleer programına yönelik Batı ülkelerinin artan baskısı karşısında Türkiye ve İran gerilimin azaltılmasında aktif bir oynamıştır. Türkiye İran ile bu programa karşı olan devletler arasında ara buluculuk üstlenmiş ve bir mekik diplomasisi uygulamıştır. Bu konuda, Brezilya da Türkiye'nin yanında yer almıştır. 17 Mayıs 2010'da Türkiye ve Brezilya, İran'ı nükleer enerji konusunda uluslararası toplumla iş birliği yapmasına ikna etmiş ve taraflar arasında "Tahran Anlaşması" imzalanmıştır.


#63

SORU:

AKP’nin ikinci dönemi göz önünde bulundurulduğunda AKP hükumetinin dış politikada en çok hangi ülke ile sorunlar yaşadığı öne sürülebilir?


CEVAP:

AKP'nin ikinci döneminde İsrail ile yaşanan Davos krizi ve Mavi Marmara saldırısı sonrası İsrail ile ilişkileri iki ülkenin kurulduğundan beri en gerilimli ilişki dönemini oluşturmuştur.


#64

SORU:

Türkiye’nin Orta Asya politikasının temel hedefleri nelerdir?


CEVAP:

Türkiye’nin Orta Asya politikasının temel hedeflerini şu şekilde özetleyebiliriz: Bölge ülkelerinin devletleşme süreçlerine katkı sağlamak; bölgenin siyasi ve ekonomik istikrarının korunması ve bölgesel iş birliğinin teşviki için gerekli desteği vermek; ekonomik ve siyasi reform süreçlerine katkı sağlamak; karşılıklı çıkarların korunarak ve egemen eşitlik ilkesi gözetilerek ikili ilişkileri her alanda geliştirmek ve bölge enerji kaynaklarının engelsiz bir şekilde dünya piyasasına akışının sağlanılmasına yardımcı olmaktır.


#65

SORU:

Türkiye’nin Orta Asya politikasındaki hedeflere ulaşmak için attığı adımlar nelerdir?


CEVAP:

Bu hedeflerin gerçekleşmesi ve ilişkilerin kurumsallaştırılması için Türkiye; TİKA, TÜRKSOY, Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumlar ekonomik, ticari, sağlık, eğitim ve kültür alanında ilişkileri geliştirmek için çalışmaktadır. Bu kurumlar yanında Türkiye'nin çok önem verdiği bir oluşum da Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirveleridir. Ayrıca 21 Kasım 2008 tarihinde İstanbul Antlaşması ile kurulan Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi de ilişkilerin geliştirilmesi için atılan kayda değer bir adım olmuştur.


#66

SORU:

Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'na göre Türkiye'nin Balkanlar'da kısa ve orta dönem dış politikasının hedefleri nelerdir?


CEVAP:

Davutoğlu'na göre, Türkiye'nin Balkanlar'da iki önemli hedefi olmalıdır. Bunlar, Bosna ve Arnavutluk'un istikrarlı bir yapı içinde güçlendirilmesi ve bölgedeki etnik azınlıklara güvenlik şemsiyesinde bir uluslararası hukuk zemini oluşturulmasıdır.


#67

SORU:

AKP’nin ikinci döneminde Afrika ülkeleri ile hangi işbirlikleri gerçekleştirilirmiştir?


CEVAP:

2008 yılında Addis Ababa’daki Afrika Birliği Zirvesi’nde, Türkiye’nin Birliğin stratejik ortağı ilan edilmiştir. Aynı yıl içinde ve 49 Afrika ülkesiyle birlikte aralarında BM, Afrika Kalkınma Bankası ve Arap Ligi’nin de bulunduğu 11 uluslararası ve bölgesel örgüt temsilcisinin katılımıyla İstanbul’da gerçekleştirilen Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi Türkiye için çok önemli bir prestij olmanın yanında Türkiye-Afrika Odası’nın kurulması da kararlaştırılmıştır.