TÜRK EDEBİYATININ MİTOLOJİK KAYNAKLARI Dersi EDEBİ MOTİFLERİN MİTOLOJİK KÖKENLERİ-II soru cevapları:

Toplam 78 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: Yakındoğu’da kartalla ilgili ilk mitolojik tasavvurlar nasıldır?


CEVAP: Sümer-Akat-Asur mitolojilerinde arslan başlı bir kartal, yağmur, fırtına, şimşek ve gök gürültüsü tanrısı Ninurta’nın sembolüdür.

#2

SORU: Ninurta nasıl tasavvur edilmiştir?


CEVAP: Ninurta, insan şeklini almadan gökyüzünde fırtınanın topladığı siyah, büyük bir bulut olarak tasavvur edilmiştir. Bu bulut, geniş kanatlarını iki yana açmış, gökyüzünde uçmakta olan aslan başlı bir büyük kuş gibi düşünülmüştür.

#3

SORU: Gök gürültüsü, şimşek, fırtınanın sesi nasıl algılanmıştır?


CEVAP: Eskiler için bunlar daima bir öküzün böğürmesi veya bir arslanın kükremesi ya da savaş arabalarının çıkardığı ses gibi algılanmıştır.

#4

SORU: Yıldırım, eskiler tarafından nasıl düşünülmüştür?


CEVAP: Yıldırım, güneşin attığı oklar olarak düşünülmüştür.

#5

SORU: Yıldırımın, güneşin attığı oklar olarak yorumlanması Ninurta algısını nasıl değiştirmiştir?


CEVAP: Ninurta, böylece, yağmur ve bereket getirici özelliğinin yanı sıra savaş tanrısı olarak da ön plana çıkmaya başlamıştır. Giderek M.Ö. üçüncü ve ikinci binlerde Ninurta ve benzeri Temmuz tipi tanrılar savaşçı- kahraman bir kral olarak da tasavvur edilmiştir.

#6

SORU: Mezopotamya’da semitik kültürün etkisi ne zaman ortaya çıkmıştır?


CEVAP: Akatların M.Ö. 2450 civarında bölgeye hâkim olması ve kuzeydeki Sümerleri de hâkimiyetleri altına almasıyla semitik kültürün ve dini anlayışların etkileri Mezopotamya’da giderek daha çok kendini göstermeye başlamıştır.

#7

SORU: Mezopotamya’da semitik kültürün etkisi mitolojiyi nasıl etkilemiştir?


CEVAP: Bu kültürün etkisiyle, yağmur ve karanlık gökyüzü, dolayısıyla gecenin mitolojideki önemli yerini güneş ve aydınlık gökyüzü almaya başlamıştır. Böylece semitik halk kendi kültüründeki bu özellikleri kendilerinden önce bu bölgeye hâkim olan Sümerlerin kültürüyle kaynaştırmaya çalışmış; bunun sonucunda eski yağmur ve fırtına tanrısı Ninurta/Ningirsu ve benzeri Temmuz tipi tanrılar, aynı zamanda güneş tanrısı hüviyetini de benimsemişlerdir. Bu yeni kazanılmış hüviyet dolayısıyla Ninurta yenilmeyen güneş olarak hem Sümer’in, hem Akat ve Babil’in savaş Tanrısı olmuştur.

#8

SORU: Ninurta’ nın kimliği daha sonra nasıl değişmiştir?


CEVAP: Ninurta sonradan sabah doğan güneşin veya ilkbahar güneşinin tanrısı hüviyetini almıştır. Yani her akşam ve her yılın sonbahar ve kış mevsiminde aşağı dünyaya inen, oradaki karanlık güçleri yenerek her sabah ve ilkbaharda büyük bir zaferle yeniden doğan tanrı haline gelmiştir.

#9

SORU: Ninurtanın sembolü nedir?


CEVAP: Bu tanrının en önemli sembolü adı İmdugut olan aslan başlı kartaldır. Önceleri yağmur, fırtına tanrısı, daha sonraki devirlerde savaş tanrısı olarak Ninurta’nın sembolü olan İmdugut, etkisini genişleterek her şehirde Ninurta gibi, Temmuz tipi diğer yağmur, fırtına (yani hem bereket hem savaş) tanrılarının da sembolü olmuştur. Ninurta’nın iki farklı sembolü olan kartal ve arslan başlı kartal birbirleriyle yer değiştirerek abidelerde bulunmaktadırlar. Tarih boyunca bütün abidelerde kartal, yenilmeyen güneş olarak Ninurta’yı sembolize eder.

#10

SORU: İslâm kaynaklarında güneşin mitolojik sembolü nedir?


CEVAP: İslâm kaynaklarında da güneşin mitolojik sembollerinden birinin kartal olduğunu tespit ediyoruz. Nitekim İslam edebiyatında, özellikle Divan edebiyatında geceyi ve karanlıkları dolayısıyla ölümü aşarak yeniden her sabah doğudan doğan güneş, bir kartala ve kartal türüne mensup bâz, şahbâz, şahin, doğan gibi kuşlara benzetilmiş; ayrıca tavus ve horoz da onun sembolleri arasına girmiştir.

#11

SORU: İslâm edebiyatında kartal-güneş arasındaki ilişkilere örnekler hangileridir?


CEVAP: a. Fezâ-yı âlemi çün şahbâz-ı zerrîn-bâl Kanadı altına almakdan oldu fârig-bâl (Hayâlî Bey K. 10/1) b. Olalı maşrık ilinde şâhbâz-ı sefid Gurâb-ı zeng-i şeb döktü heybetinden per (Nev’î K. 16/2) c. Tagıldı zâg u zagan sayd-gâh-ı dünyaya fiikâra çıkmagile şâh-bâz-ı zerrîn-per (Azmizâde Hâleti K. 4/2)

#12

SORU: Kartal-güneş bağıntısı nasıl tasavvur edilir?


CEVAP: Kartalın çok yükseklerde doğudan batıya uçması güneşin hareketleriyle aynı yöndedir. Kartalın geceleri kanatlarından ateş saçması, geceleyin yer altına inen güneşin ışınlarının karanlık gökyüzüne yansımasından yıldızların parlaklığını alır. Kartalların yaşlandıkları vakit gözlerinin kör olması motifi, akşam vaktinde batan ve karanlıklara karışan veya sonbaharda ve kış mevsiminde etkisini kaybeden, ölen yani bir nevi uykuya geçen güneş tasavvurunun sembolik bir ifadesidir.

#13

SORU: Kartal-güneş bağıntısına ilişkin mitolojik tasavvur başka hangi edebiyatlarda görülür?


CEVAP: Bu durum, yakındoğu edebiyatlarında da bulunur. Nitekim Divan edebiyatında akşam vaktinde güneş ihtiyar bir adam gibi veya hasta bir kişi olarak tasavvur edilmiştir.

#14

SORU: İhtiyar güneş tasavvuru için örnekler hangileridir?


CEVAP: Zâti, batarken hasta olan ihtiyar güneşi şöyle anlatır: Sararmış benzi yanar cismi ditrer başı ey meh-rû ‘Âsâ ile yürür mihrinle gün gayetde sayrudur (Zâti G. 233/5) Zâti, güneşin batışını ölüm kavramıyla birlikte şöyle anlatır: Ele mirrîh-sıfat hançer alub didi habîb fiems-i ‘ömrün ufuk-i mevte karîb oldı garîb (Zâti G. 57/1) b. Tış-veş mihr gelür levhâ-yı zer birle seher Mektebine k’ide zihni ana ta’lîm-i senâ (Necâtî Beg Bend 2/7) c. Her ne kadar mihr kelimesi tevriyeli bir anlam (sevgi ve güneş) varsa da kışın güneşin yeryüzünden çekildiğine, kaybolduğuna yani etkisinin azaldığını da işaret edilir: Levh-i dilden kazıyup suret-i mihri gerdûn Yine döndürdi yüzin halka ider cevr ü sitem (Nev’î G. 311/2) d. Ahmet Paşa da güneşin dünyadan kayboluşuna hüsn-i talil sanatıyla başka sebepler bulsa da, beyitte güneşin defterinin dürüldüğüne yani yok olduğuna, battığına işaret edilir, yani güneş; doğduğunda hayat, battığında ise ölüm ve yok olma tasavvuru ile beraberdir. Ömr-i hasmın defterin tûmâr-veş dürsün felek Nice k’ezâsından eyyâmın düzer defter güneş (Ahmet Paşa K. 79/68)

#15

SORU: Klasik İslam edebiyatında ve Divan edebiyatında güneşe dair diğer inanışlar nelerdir?


CEVAP: Klâsik İslam edebiyatında ve Divan edebiyatında güneşe kimsenin bakamayacağı tarzında bir inanç da bulunur.

#16

SORU: Güneşe bakılamayacağı hakkındaki kabul nereden kaynaklıdır?


CEVAP: Bu inancın tabii olarak güneşe hakiki hayatta da insanoğlunun bakamayacağı gerçeğiyle ilgili olduğu kabul edilebilir. Ancak bu durumun şiirsel ifadeye dönüşmesinde güneşe, ancak güneşin sembolü olan kartaldan başka kimsenin bakamayacağı yolundaki tasavvurun etkisi de bulunmaktadır.

#17

SORU: Güneşe bakılamayacağı geleneğini yansıtan örnekler hangileridir?


CEVAP: a. Bilmezem nice göreyim ben o mâhun yüzini Bakıcak gün yüzine gözümi nem-nâk eyler (Bâkî G. 188/2) b. Mihr-i hüsnün mihri bir hâle giriftâr itdi kim Yüzine bakdukça anun kâse-i çeşmüm tolar (Zâtî G. 243/3)

#18

SORU: Yakındoğu mitolojisinde güneş tanrısının doğudan doğuşunu anlatan insan sembolleri hangileridir?


CEVAP: a) Omuzlarında ok şeklinde ışıklar fışkıran bir erkek figürü. b) Elinde ışıkları temsil eden testere biçiminde dişli hançer bulunan bir insan figürü. c) Doğarken ve batarken bir ayağını bir dağ tepesine koymuş bir erkek figürü.

#19

SORU: Güneş tanrısının testeresi neyi simgeler?


CEVAP: Bu testere güneşin karar verme, adil olma kavramlarıyla ilişkisini simgeler. Bazı araştırmacılar bu testereyi, karanlıklardan doğan güneş ışını olarak karanlıkları açan bir anahtar şeklinde yorumlamışlardır. Nitekim Divan edebiyatında da bu tasavvur bulunmaktadır.

#20

SORU: Divan edebiyatında güneş tanrısının elindeki testerenin karanlıkları açan anahtar yorumuna örnekler hangileridir?


CEVAP: a. Kuş açıp dürc-i zebercedden cevâhir döktü kim Hâk gencin eyleye gencine-i cevher güneş (Ahmet Paşa K. 19/3) [Güneş, kilit açıp yeşil renkli kutudan mücevherleri döktü ki toprak mahzenini cevherle dolu bir hazine haline getirsin. (Yani güneş koyu yeşil renkli semada karanlığı aralayarak yani anahtarla açarak karanlık yeryüzünü ışıklarla doldurdu.)].

#21

SORU: Güneş, divan edebiyatında başka nasıl kullanılır?


CEVAP: a. Güneşin divan edebiyatında hançer ve kılıçla beraber kullanıldığı da çok sık görülür: Nitekim her seher tîğin çeküp İsfendiyar-ı mihr Elinde Zâl-ı gerdûnun şeb-i târ ola kalkanı (Nev’î K. XLVI/15) b. Divan edebiyatında güneş ışınları-ip ilişkisine rastlanır: Zencîr-i zerle mihr-i felek tâk-ı kasruna Zerrîn âyine gibi asılsa veçhi var (Yahya Bey K. 10/36).

#22

SORU: Güneş-ip ilişkisi nasıl ortaya çıkmıştır?


CEVAP: Güneşin gökyüzünde bulunan okyanusta, bir tekerlek biçiminde tasavvur edilen kayığı ile seyahat ettiği tahayyülü çok eski bir Mezopotamya tasavvurudur. Zaman içinde Mısır’da bir gemiye benzetilen güneşin ipleri, yani ışıkları, gemisinden soyutlanarak sadece iple (ışıkla) güneş arasında bir ilişki kurulmuştur.

#23

SORU: İslâm yazarları ve tarihçilerinin güneş yorumu nedir?


CEVAP: Bunlar da gökyüzünde bir denizin veya doğuda ve batıda yüz seksener tane pınarın bulunduğunu tasavvur etmişlerdir. Güneş her akşam bu pınarların birisinden batar, gecenin karanlıklarında tekerlekli arabasıyla veya teknesiyle melekler tarafından çekilerek arşın altına getirilir. Burada güneş sabahın olmasını ve Tanrının ona tekrar doğmasını emretmesini bekler. Arşın altı ışığın, yani suların asıl kaynağının bulunduğu yerdir. Güneş bu ışıkla beslenerek doğudan yeniden doğar.

#24

SORU: Güneşin doğup batışına dair verilen bilgiler hangi eserde görülür?


CEVAP: Bu bilgiler, Ahmet Paşa’nın şu beyitinde ifadesini bulur: Ahd-i ‘adlinde yumarlar cümle ıldızlar gözün Girdiğince çeşme-i kâfura bî-mizer güneş (Ahmet Paşa K. 19/27).

#25

SORU: Gemi-güneş-semadaki deniz kavramları hangi eserde vurgulanır?


CEVAP: Güneşin geceleyin gökyüzündeki gümüş sandalları yani yıldızları sabah vaktinde batırmak üzere hazırlanan bir gemiye benzetildiği şu beyitte anlatılır: Kulzüm-i Hind’in batırmağa gümüş zevrakların Bâd-bân-ı nûr ile donatdı fülk-i zer güneş (Yahya Bey K.19/4).

#26

SORU: ‘Acâyibü’l- Mahlûkât’ta, Hayâtü’l-Hayvân’ da ne anlatılmaktadır?


CEVAP: İhtiyarladığı zaman menzil be-menzil yavrularının yardımıyla çeşme-i sâfînin yanına, saf pınarın bulunduğu yere getirilen kartalın, saf sulara dalıp çıkmasıyla yeniden gençleştiğini anlatır.

#27

SORU: ‘Acâyibü’l- Mahlûkât’ta, Hayâtü’l-Hayvân’daki ifadelerin mitik anlamları nedir?


CEVAP: Güneş, kartal olarak batıdaki karanlık sulara ihtiyar olarak daldıktan sonra gökyüzünün doğu tarafında yeniden gençleşir ve gece boyunca karanlık sularında yürüdüğü okyanusa karşı bir zafer kazanmış olarak yeniden dünyaya geri gelir.

#28

SORU: Divan edebiyatında güneşin, zafer kavramıyla birleştirildiğine örnekler nelerdir?


CEVAP: Hûrşîd-i zafer-tâlî’ olur feth ufukundan Çün subh-sıfat keşf ede tigin Yed-i Beyzâ (Ahmet Paşa K. 11/63)

#29

SORU: Kuvvetin ve gücün sembolü nedir?


CEVAP: Güneşin sembolü kartalın karanlıklara karşı sabah vakti kazandığı zafer kavramı zaman içinde giderek kuvvetin ve gücün de sembolü olmuştur. Böylece Yakındoğu’da hükümdarların da kartala veya benzeri kuşlara benzetilmesi bir gelenek hâline gelmiştir.

#30

SORU: Hükümdarın, kartal simgesiyle birleştirilmiş olduğu örnekler hangileridir?


CEVAP: a. Nûr-ı ‘ayn-ı ‘âdilân ya’nî hümâ-yı saltanat Hakîm-i ‘âlî-himem şehbâz-ı nusret-âşiyân (Yahya Bey K. 2/19) b. Kanunî Sultan Süleyman için söylenen şu beyit Kanunî’yi hem güneşe hem de kartala benzetmektedir. Zira yıldızları avlayan kartal, doğan güneştir: Bâz-ı encüm-sayd gibi her seher şehâ Bu merg-zâr-ı dehri kamu idesin şikâr (Yahya Bey K. 10/44)

#31

SORU: Kartal ve güneş motifleri ve onlarla ilgili tasavvurların dolaşımı nasıl gerçekleşmiştir?


CEVAP: Bunlar, Babil ve Asur krallıklarından, önce Hititlere, Fenike’ye geçmiş, bu iki ülkeden iki ayrı koldan eski Yunan’a ulaşmıştır. Daha sonraki yüzyıllarda Yunan’dan bu tasavvurları Roma imparatorluğu tevarüs etmiş, öte yandan Anadolu ve Yakındoğu’da zaten var olan bu mitik tasavvurlar, Büyük İskender ve Roma İmparatorluğunun Anadolu ve Yakındoğu’daki yayılmaları sırasında tekrar doğuya gelen, az çok değişmiş olan benzer tasavvur ve efsanelerle yeniden kaynaşmış, Hellenistlik devirde ve sonrasında daha kompleks ve değişik çehrelerle karşımıza çıkmıştır. En nihayet Bizans dönemini takiben İslâm devletlerinin teşekkülüyle Anadolu Selçuklularının ve Osmanlıların sanat ve edebiyatında az çok eski anlamlarını muhafaza ederek daha başka bir çehreyle varlıklarını sürdürmüşlerdir.

#32

SORU: ‘Âb-ı hayat’ ın kaynağı neye dayanır?


CEVAP: Gılgamış efsanesine, hatta bu efsanenin de temelinde bulunan Sümer mitolojisindeki daha eski bir motife dayanır.

#33

SORU: ‘Âb-ı hayat’ ın hikayesi nedir?


CEVAP: Yeraltı dünyasına inen tanrıça İnanna’yı ölümden geri çevirmek için nedimesi Ninşubur tanrı Enki’den teslim aldığı hayat suyunu ve hayat yiyeceğini taşıyan Galatur ve Kurgarra adlı iki ruhun refaketinde yer altına iner ve İnanna’nın cesedi üzerine bu iki maddeyi saçarak onu yeniden hayata döndürür.

#34

SORU: Gılgamış efnaseinde ne anlatılır?


CEVAP: Daha sonra Gılgamış efsanesinde ebedî hayat bağışlayan bu bitkiyi Gılgamış’dan bir yılan kaçırır. Benzeri bir hikâye daha sonra İskender ile aşçısı ve Hz. Hızır’ı aramaya çıkan Hz. Musa ile ona refakat eden Yûşa’ bin Nûn’un başından geçer. Yemek üzere hazırladıkları balığın dirilerek suya atladığını görürüler.

#35

SORU: İslâm edebiyatında bu hikaye nasıl anlatılır?


CEVAP: İslam edebiyatında, İskender hikâyelerinde İskender ve Hz. Hızır’ın hayat suyunu karanlıklar ülkesinde aramak üzere yola çıktığı, fakat bu hayat suyunu Hızır’ın bulup içtiğini, İskender’in ise içemeden geri döndüğü anlatılır.

#36

SORU: Ab-ı hayat, mitolojiden efsaneye geçildikten sonra nasıl yorumlanır?


CEVAP: Ab-ı hayat, artık, efsanelerdeki kahramanların bir türlü ele geçiremedikleri bir nesne olmuştur. Oysa hayat suyu veya hayat bitkisi eski Sümer ve Bâbil mitolojilerinde tanrıların elde edebileceği bir şeydir. Çoğu zaman o, tanrıların yerine geçip onun sembolü olur. İşte hayat ağacı gibi tanrıların malı olan ölümsüzlük suyu Yakındoğu edebiyatlarında hep tanrıların malı olarak kalmış, yani insanın eline hiçbir zaman geçmemiştir.

#37

SORU: Âb-ı hayat edebiyatta nasıl kullanılmıştır?


CEVAP: Bazı beyitlerde şunlar âb-ı hayata benzetilir: • hayatî özelliğinden ötürü su • ilaç yerine geçtiği için şarap • söyleyene ve dinleyene iyi ve güzel duygular aşıladığı, ebediyen kulaktan kulağa yaşadığı için söz, dolayısıyla edebî eser

#38

SORU: Âb-ı hayatın edebiyatta kullanımına örnekler hangileridir?


CEVAP: Sular âb-ı hayât olmış safâdan Tabâyi’ mu’tedil âb u hevâdan Bınarlar çevresi yaşıl gülistân Zeberced arg içinde âb-ı hayvân (Çengnâme 363-374)

#39

SORU: Temmuz kimdir?


CEVAP: Mezopotamya’da eski Sümer’de adı Dumuzi (Temmuz) olan fakat değişik bölgelerde ve zamanlarda Asur, Marduk, Baal, Adonis, Attis, Osiris gibi değişik adlarla adlandırılan ölen ve dirilen bitki tanrısıdır. Bu tanrı, tarih boyunca Yunanistan’da, Anadolu’da, Suriye’de, Lübnan’da, Filistin’de birbirine esasta benzeyen fakat teferruatta ayrılan âyinler ve merasimlerle varlığını ve etkisini sürdürmüştür.

#40

SORU: Bu eski çağa ait inanışlar başka nerelerde kendini göstermiştir?


CEVAP: Bunlar, Roma İmparatorluğu’nda kendilerine çok sağlam bir yer edinmiş, ilk zamanlarında Hıristiyanlığın içine de girmiş ve kendilerini değişik yorumlarla kabul ettirmişlerdir.

#41

SORU: Ölen ve dirilen tanrılarla Hz. İsa arasındaki benzerlikler hangileridir?


CEVAP: Bunlar arasında etik ve din anlayışındaki büyük ayrılığa rağmen bazı benzerlikler de bulunmaktadır. Bilhassa Hıristiyanlıkta onun çarmıha gerildikten sonra tekrar dirilerek gökyüzüne çıktığına inanılması bu benzerliklerin en önemlisidir. Ayrıca Hristiyanlıkta Hz. İsa’nın ölümü ile ilgili olarak yapılan Paskalya âyinleri ile Yakındoğu’nun ölen ve dirilen tanrıları için yapılan merâsimler ve âyinler arasında da, merâsimlerin yapıldıkları zaman ve şekilleri bakımından benzerlikler olduğu görülmektedir. Bilhassa ölen ve dirilen tanrılar için yapılan festivaller ile Hz. İsa’nın öldükten sonra dirilerek gökyüzüne yükselmesi inancıyla ilgili Paskalya merasimlerinin aynı zamana rastlaması çok dikkat çekicidir.

#42

SORU: Hatem-i Tay kimdir?


CEVAP: Arapların Tay boyundan ve meşhur Arap şairi ve reislerindendir.

#43

SORU: Hatem-i Tay’ın cömertliği edebiyata nasıl yansır?


CEVAP: Bütün klâsik İslâm ve Divan edebiyatı şairleri, onun cömertliğini bir darb-ı mesel hükmünde kullanırlar ve memduhlarının cömertliği ile mukayese ederler: Sehâsından utanur Hâtem-i Tay Gözi gönli ganîdür himmeti bay (Çengnâme 187) Nazarda Müşterî tal’atda hurşîd Keremde Hâtem ü hikmetde Cemşîd (Çengnâme 193)

#44

SORU: Simurg/Anka nedir?


CEVAP: Simurg/Anka, kadınla, musiki ile, çeng ve diğer musiki aletleriyle ilişkisi olan, Kaf dağında yaşadığı söylenen efsanevî, mevhum bir kuştur.

#45

SORU: Anka’nın tarihçesi nedir?


CEVAP: Onu putperest devrinin tanrıçalarına ait sembolik anlamlı mitolojik kuşlardan birine veya birkaçının birleşimine doğru geriye götürebiliriz. Nitekim Arap rivayetine göre Anka, esatirdeki yarısı arslan yarısı kartal olan bir kuştur. Bu da Fırtına Tanrısı Ninurta ile Tanrıça İnanna’ya dair bir sembol olan İmdugut kuşu ile aynı vasıfta görünüyorsa da bu sembol Sümer-Akad devirlerinden sonra yağmur, fırtına tanrılarının güneş tanrısıyla özdeşleşmeleri sonucunda güneşe sembol olmuş olabilir. Bu yüzden ateşle olan ilgisi dolayısıyla güneşi temsil ettiğini de düşünebiliriz. Bilhassa yokluğu temsil ettiği vakit, güneşin yeryüzünden çekildiği geceye bir işaret bulunmaktadır. Buna paralel olarak Anka, gece ve gündüz, ilkbahar ve kışa da sembol olmakta, dolayısıyla bereket ve yağmur tanrılarıyla da ilgili görünmektedir.

#46

SORU: Anka Divan edebiyatında nasıl işlenir?


CEVAP: Anka, Divan edebiyatında yokluğun ve kanaatin timsali olarak geçer: Hüner ‘Anka-sıfat olmışdı ma’dûm Anun zâtındadur mevcûd ma’lûm (Çengnâme 189) Âhu da güzelliğini, bir bakıma maddesinin fâni oluşunu anlatmak için kendini Anka’ya benzetir: Özüm ‘Anka sıfat benzer Hümâ’ya İki boynuzum ikki ejdehâya (Çengnâme 1179)

#47

SORU: Hümâ nedir?


CEVAP: Menşei Mezopotamya’daki daha eski devrelere uzanmakla birlikte, bilhassa Asur devrinden beri fırtına ve gök gürültüsü, yağmur, aynı zamanda bitki ve bereketlilik tanrısıyla özdeşleşen güneş tanrısının, dolayısıyla tanrının yeryüzündeki temsilcisi olan hükümdarın da sembolü olur. Bu sembol bir daire içinde kanatlı bir insan figürüdür.Veya sadece bir kuşun kanatları ve kuyruğu ile süslü bir disktir.

#48

SORU: Hümâ sembolü nerelerde görülür?


CEVAP: Bu sembol Asur’daki kabartmalarda savaş sırasında veya savaştan zaferle dönerken Asur kralının başı üzerinde görülür.

#49

SORU: Hümâ sembolünün benzeri var mıdır?


CEVAP: Bu sembol, İranlılarda Hürmüz’ün sembolüne benzemektedir.

#50

SORU: Hümâ sembolü İslamiyette nasıl işlenmiştir?


CEVAP: İslâmiyet’te devlet ve iktidarla, baht ve talihle birleştirilmiş ve İslâm edebiyatında Hüma kuşu, devlet kuşu, talih ve baht kuşu olarak kabul edilmiştir.

#51

SORU: Hüma kuşu efsanesinin içeriği nedir?


CEVAP: Efsaneye göre devlet kuşu diye adlandırılan ve çok yükseklerden uçan bu kuşun kanadının gölgesi kimin başına düşerse, o padişah olurmuş: Hümâ devlet kuşıdur sâyesi ol Sa’âdet gencdür sermâyesi ol (Çengnâme 148) Aşağıdaki beyitte Hümâ’nın yükseklerde uçuşu ve kanadının gölgesi ile yükseklerde dalgalanan padişah sancağı ve gölgesi arasında münasebet kurulur ve bu arada hükümdar, güneş ve Hüma arasındaki ilişki belirtilir: Hümâyun gölgesi benzer Hümâ’ya Bırağur rif’ati hurşîde sâye (Çengnâme 195)

#52

SORU: Hüdhüd nedir?


CEVAP: Hüdhüd, çavuş kuşu, İslâm mitolojisine göre Hz. Süleyman’ın emrinde bulunan kuşlardan biridir. Hz. Süleyman onun vasıtası ile Belkıs’ı bulmuş, Müslüman etmiş ve onunla evlenmiştir. Ayrıca Hüdhüd, çölde toprağın altında suyun nerede bulunduğunu çok iyi bilirdi. Bu yüzden Hz. Süleyman, (Ya’fur ya da Yagfur adlı) Hüdhüd’ü su bulma vazifesinde kullanmıştır. Hüdhüd ayrıca ilkbaharla, yağmurla, asma ağaçları ve üzümle yani bitki dünyası ile ilgili bir kuştur. Bu yüzden eğer bir adam Hüdhüd’ün kanıyla ayaklarını boyarsa, rüyasında fevkalâde acayip şeyler görür.

#53

SORU: Hüdhüd’ ün edebiyata yansıması nasıldır?


CEVAP: a) İran şairi Attar (öl. 1221) Mantıku’t-Tayr (Kuşların Dili) adlı eserinde Hüdhüd’e önemli bir rol vermiştir. Çünkü bütün kuşlar, onun kılavuzluğu altında, Simurg’u aramak için yola çıkarlar. İşte bu hikâyelerde Hüdhüd’ün güneş ve su ile ilkbahar ve yağmurla, dolayısıyla eski çağ mitolojileri ile ilgisi çok zayıf bir şekilde olsa bile devam etmektedir. b) Ahmet-i Daî, Çengnâme’de, Hüdhüd’ün hem Hz. Süleyman ile hem de Mantıku’t-tayr ile ilgisini belirtmek için şu beyitte bütün bu bilgileri bir araya getirmiştir: Kılursın ‘âlemi Hüdhüd gibi seyr Süleymânsın okırsun Mantıku’t-tayr (Çengnâme 730)

#54

SORU: Misk nedir?


CEVAP: Rivayete göre, gazal-i misk adlı âhu, Tibet tarafında bulunur. Misk bu geyiğin göbeğinde toplanan kandan elde edilir. Misk şişi göbeğinde toplanınca, ahu hastalanırmış; göbeğini kaşıyabilmesi için, Tibet halkı geniş sahralara kazıklar çakarmış. Âhu bu kazıklara göbeğini sürterek kaşırken misk düşermiş. Siyah renkli ve güzel kokulu olan misk, kalbe ve dimağa kuvvet verdiği için, eskiden tıpta ilaç olarak kullanılırmış.

#55

SORU: Misk edebiyata nasıl yansır?


CEVAP: Edebiyatta misk, siyah rengi ve güzel kokusu bakımından sevgilinin saçına benzetilir. Bu yüzden zülf, siyah, koku kelimeleriyle, geldiği yer dolayısıyla da Hıta, Huten ve Çin kelimeleriyle ses benzerliği dolayısıyla da çın (doğru), hatâ (yanlış) kelimeleriyle beraber kullanılır; bu kelimeler etrafında çeşitli kelime oyunları ve sanatlar yapılır. Sanemler zülfi hep benden mu’anber Dimâgı rayihamdan hoş mu’attar Tenümden her ne kan kim hüşk olurdı Göbeğümde gelürdi müşg olurdı Gözüm esrükligi nergis humârı Göbeğim nâfe-i müşg-i tatârî Hıtâdan Rum iline vardı çavum Kıya baksam olur aslanlar avum (Çengnâme 1173-1175)

#56

SORU: Ud-ı Kumârî nedir ve edebiyata nasıl yansır?


CEVAP: Tusî’de, Kamîr şekliyle geçen Hindistan’daki Kumar şehri, İslâm ve Divan edebiyatında öd ağacı, amber ve tavus kuşları ile meşhurdur. Buhur itmiş sabâ ‘ûd-ı Kumârî ‘Abîr ü lâden ü müşg-i tatârî (Çengnâme 364)

#57

SORU: Fîl-i Mengelûsî nedir ve edebiyata nasıl yansır?


CEVAP: Mengelus adlı yerde haşmetli ve büyük beyaz filler yetiştirilirmiş. Ahmed-i Daî, Çengnâme’de atın heybetli görünüşünü daha iyi canlandırmak için onu beyaz Mengelus filleriyle mukayese eder: Salâbetde çü fîl-i Mengelûsî Depinsem ürküdürdüm Engerûsî (Çengnâme 1260)

#58

SORU: Yemen Akiki edebiyatta nasıl işlenir?


CEVAP: Yemen’de çıkan akik taşı Süheyl adlı yıldızdan rengini aldığı için bütün akiklerden renkçe daha parlakmış ve ruhtaki sıkıntıyı dağıtırmış. Hırâmân kâmeti serv-i revândur ‘Akîkî lebleri reşk-i Yemen’dür (Çengnâme 491)

#59

SORU:

Sümer-Akat-Asur mitolojilerinde arslan başlı bir kartal hangi tanrının sembolü olarak bilinmektedir?


CEVAP:

Sümer-Akat-Asur mitolojilerinde arslan başlı bir kartal, yağmur, fırtına, şimşek ve gök gürültüsü tanrısı Ninurta’nın sembolüdür. Ninurta, insan şeklini almadan gökyüzünde fırtınanın topladığı siyah, büyük bir bulut olarak tasavvur edilmiştir. Bu bulut, geniş kanatlarını iki
yana açmış, gökyüzünde uçmakta olan aslan başlı bir büyük kuş gibi düşünülmüştür


#60

SORU:

Yakındoğu mitolojisinde güneş tanrısının doğudan doğuşunu anlatan insan sembolleri nasıl tasvir edilmiştir?


CEVAP:

1. Omuzlarında ok şeklinde ışıklar fışkıran bir erkek figürü.
2. Elinde ışıkları temsil eden testere biçiminde dişli hançer bulunan bir insan figürü. (Bu testere güneşin karar verme, adil olma kavramlarıyla ilişkisini simgeler.)

3.Doğarken ve batarken bir ayağını bir dağ tepesine koymuş bir erkek figürü. Bazı
araştırmacılar güneş tanrısının elindeki testereyi, karanlıklardan doğan güneş ışını olarak karanlıkları açan bir anahtar şeklinde yorumlamışlardır.


#61

SORU:

Âb-ı hayat nedir ve kaynağı nereye dayanmaktadır?


CEVAP:

Âb-ı hayatın kaynağı Gılgamış efsanesine, hatta bu efsanenin de temelinde bulunan Sümer mitolojisindeki daha eski bir motife dayanır.

Ab-ı hayat mitolojiden efsaneye geçildikten sonra, efsanelerdeki kahramanların bir türlü ele geçiremedikleri bir nesne olmuştur. Oysa “hayat suyu” veya “hayat bitkisi” eski Sümer ve Bâbil mitolojilerinde tanrıların elde edebileceği bir şeydir. Çoğu zaman o, tanrıların yerine geçip onun sembolü olur.


#62

SORU:

Gılgamış efsanesinde, ebedî hayat bağışlayan bitkiyi Gılgamış’dan çalan hayvan hangisidir?


CEVAP:

Gılgamış efsanesinde ebedî hayat bağışlayan bitkiyi Gılgamış’dan bir yılan kaçırır.


#63

SORU:

Değişik bölgelerde ve zamanlarda Asur, Marduk, Baal, Adonis, Attis, Osiris gibi değişik adlarla
adlandırılan ölen ve dirilen bitki tanrısının Mezopotamya’da eski Sümer’deki adı nedir?


CEVAP:

Mezopotamya’da eski Sümer’de adı Dumuzi (Temmuz) olan fakat değişik bölgelerde ve zamanlarda Asur, Marduk, Baal, Adonis, Attis, Osiris gibi değişik adlarla adlandırılan ölen ve dirilen bitki tanrısı tarih boyunca Yunanistan’da, Anadolu’da, Suriye’de, Lübnan’da, Filistin’de birbirine esasta benzeyen fakat teferruatta ayrılan âyinler ve merasimlerle varlığını ve etkisini sürdürmüştür.


#64

SORU:

Hristiyanlıkta Hz. İsa'nın çarmıha gerildikten sonra tekrar dirilerek gökyüzüne çıktığına inanılması  benzerliği mitolojideki hangi tanrı ile ilişkilendirilmektedir?


CEVAP:

Ölen ve dirilen tanrılarla ( Temmuz) Hz. İsa arasında, etik ve din anlayışındaki büyük ayrılığa rağmen bazı benzerlikler bulunmaktadır. Bilhassa Hristiyanlıkta onun çarmıha gerildikten sonra tekrar dirilerek gökyüzüne çıktığına inanılması bu benzerliklerin en önemlisidir.


#65

SORU:

Divan edebiyatında yokluğun ve kanaatin timsali olarak geçen ve Kaf dağında yaşadığı söylenen efsanevî mevhum kuşun adı nedir?


CEVAP:

Kaf dağında yaşadığı söylenen efsanevî mevhum bir kuş olan Anka, Divan edebiyatında yokluğun ve kanaatin timsali olarak geçer.


#66

SORU:

İslâm edebiyatında “devlet kuşu, talih ve baht kuşu” olarak kabul edilen, İslâmiyet’te devlet ve iktidarla, baht ve talihle birleştirilmiş kuşun adı nedir?


CEVAP:

İslâmiyet’te devlet ve iktidarla, baht ve talihle birleştirilmiş ve İslâm edebiyatında Hüma kuşu, “devlet kuşu, talih ve baht kuşu” olarak kabul edilmiştir. Efsaneye göre devlet kuşu diye adlandırılan ve çok yükseklerden uçan bu kuşun kanadının gölgesi kimin başına düşerse, o padişah olurmuş


#67

SORU:

İslâm mitolojisine göre Hz. Süleyman’ın emrinde bulunan kuşlardan biri olan ve çavuş kuşu olarak da bilinen kuşun adı nedir?


CEVAP:

Hüdhüd, “çavuş kuşu”, İslâm mitolojisine göre Hz. Süleyman’ın emrinde bulunan kuşlardan biridir


#68

SORU:

Edebiyatta siyah rengi ve güzel kokusu bakımından misk sevgilinin neresine benzetilmektedir?


CEVAP:

Edebiyatta siyah rengi ve güzel kokusu bakımından misk sevgilinin saçına benzetilir. Bu yüzden zülf, siyah, koku kelimeleriyle, geldiği yer dolayısıyla da Hıta, Huten ve Çin kelimeleriyle ses benzerliği dolayısıyla da “çın” (doğru), hatâ (yanlış) kelimeleriyle beraber kullanılır; bu kelimeler etrafında çeşitli kelime oyunları ve sanatlar yapılır.


#69

SORU:

Divan edebiyatında güneş hangi hayvanlar ile özdeşleştirilmiştir?


CEVAP:

İslâm kaynaklarında da güneşin mitolojik sembollerinden birinin kartal olduğunu tespit ediyoruz. Nitekim İslam edebiyatında, özellikle Divan edebiyatında geceyi ve karanlıkları dolayısıyla ölümü aşarak yeniden her sabah doğudan doğan güneş, bir kartala ve kartal türüne mensup bâz, şahbâz, “şahin, doğan” gibi kuşlara benzetilmiş; ayrıca tavus ve horoz da onun sembolleri arasına girmiştir.


#70

SORU:

Hüma kuşu, divan şiirinde hangi kavramlardan  izafe edilerek kullanılmıştır?


CEVAP:

Hüma kuşu, Divan şiirinde, “ hümâ-yı aşk, hümâyı devlet, hümâ-yı saltanat, hümâ-yı himmet, hümâ-yı maksad, hümâ-yı kuds, hümâ-yı nâz, hümâ-yı merâm, hümâ-yı marifet, hümâ-yı izzet, hümâ-yı hüsn, hümâ-yı dil” vb. pek çok şeye izafe edilerek yer almaktadır. Ayrıca, “hümâ-tal’at, hümâ-sâye, hümâ-pervâz, hümâ-pâye, hümâ-şeref” vb. sıfatlar da hümânın güzel özelliklerini taşıyan kişi ve nesnelere uygun görülür.


#71

SORU:

Meşhur Arap şairi ve reislerinden olan Hatem-i Tay, Divan şiirinde hangi özelliğiyle yer alır?


CEVAP:

Bütün klâsik İslâm ve Divan edebiyatı şairleri, Arapların Tay boyundan ve meşhur Arap şairi ve reislerinden olan Hatem-i Tay’in cömertliğini bir darb-ı mesel hükmünde kullanırlar ve onun cömertliğini memduhlarının cömertliği ile mukayese ederler.


#72

SORU:

Divan edebiyatında Ankâ, Zümrüdankâ ya da Sîmurg adlarıyla geçen bu efsanevi kuşun Hint
mitolojisindeki adı nedir?


CEVAP:

Bu efsanevi kuşun Hint mitolojisindeki “garuda” kuşudur.


#73

SORU:

İran şairi Attar (öl. 1221) Man­tı­ku’t-Tayr (Kuşların Dili) adlı eserinde hangi mitolojik kuşa önemli bir rol verilmiştir ve neden?


CEVAP:

İran şairi Attar (öl. 1221) Man­tı­ku’t-Tayr (Kuşların Dili) adlı eserinde Hüdhüd’e önemli bir rol vermiştir. Çünkü bütün kuşlar, onun kılavuzluğu altında, Simurg’u aramak için yola çıkarlar.


#74

SORU:

Siyah rengi ve güzel kokusu olan kalbe ve dimağa kuvvet verdiği için, eskiden tıpta ilaç olarak kullanılan, geyiğin göbeğinde toplanan kandan elde edilen öge nedir?


CEVAP:

Siyah renkli ve güzel kokulu olan misk, kalbe ve dimağa kuvvet verdiği için, eskiden tıpta ilaç olarak
kullanılırmış.


#75

SORU:

Süheyl adlı yıldızdan rengini aldığı içinrenkçe daha parlak olan ve ruhtaki sıkıntıyı dağıtan divan şiirinde de adı geçen taşın adı nedir?


CEVAP:

Yemen’de çıkan akik taşı Süheyl adlı yıldızdan rengini aldığı için bütün akiklerden renkçe daha parlakmış ve ruhtaki sıkıntıyı dağıtırmış.


#76

SORU:

Divan şiiri geleneğinde akîk taşı ile ilgili hangi benzetmeler yer almaktadır?


CEVAP:

Divan şiirinde dudak renk bakımından akike benzer. O, içinde inciler (dişler) saklayan saf akikten bir kutucuktur. Yine âşığın gözyaşları da akik rengindedir. Şiirlerde, tenasüp yoluyla çıkarıldığı yer olan Yemen ve Süheyl yıldızı ile birlikte kullanılır.


#77

SORU:

Simurg tasavvufta neyi sembolize etmektedir?


CEVAP:

Simurg, tasavvuf­ta ve tasavvufî Türk edebiyatında Attar’ın Mantıku’t-tayr’ı ile Nevâyî’nin Lisânü’t-tayr’ından mülhem olarak vahdet-i vücûd düşüncesi içerisinde adem-i mutlak’ın sembolüdür. Simurg, otuz kuş olarak ele alınınca çokluğu ifade eder, oysa varlığın birden çok olması vehmî ve hayalîdir. Anka gibi, çokluğun da adı var kendisi yoktur. Diğer taraf­tan Simurg, kuşların tek padişahı olması dolayısıyla birliği ve gerçek varlığı, yani Allah’ı ifade eder.


#78

SORU:

Divan şiirinde Hz. İsa hangi özellikleri ile temsil edilmektedir?


CEVAP:

Hz. İsa Divan edebiyatında, Hz. Meryem’in İsa’ya gebe kalışı, doğumu esnasında ve bebekken gerçekleşen olağanüstü haller, peygamberlik mucizeleri, özdllikle elle dokunması ve nefesi ile körleri gördürüp hastaları iyi etmesi, ölüleri diriltmesi, dünyaya değer vermemesi, ölmeyip göğe yükselmesi, dördüncü kat gökte bulunması, maddeden arınmış olması ve hiç evlenmemesi gibi birçok yönleriyle çeşitli hayal ve sembollere konu olmuştur.