TÜRK SOSYOLOGLARI Dersi MÜBECCEL KIRAY VE CAHİT TANYOL soru cevapları:

Toplam 61 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Mübeccel Kıray’ın akademiye girişi nasıl olmuştur?


CEVAP:

Kıray 1940'lı yıllarda Türk Sosyal bilimine büyük katkı yapan hocaların yer aldığı Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Sosyoloji Bölümüne kaydolur. Bu yıllarda DTCF'de sos­yal bilimler alanında ders veren hocalar özellikle sosyolojiyi farklı bir noktaya taşımışlardır. Kıray, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesindeki lisans eğitimini 1944'de bitirmiş ve ilk doktorasını Boran'nın danışmanlığında 1946'da tamamlamıştır. Boran ve Muzaffer Şerifin desteği ile ABD'ye giden Kıray, ikinci doktorasını Sosyal Antropoloji alanında bu alanın tanınmış ismi Herskowits danışmalığında yapmıştır. Kıray'ın 1950 yılında Northwestern Üniversitesinde Sosyal Antropoloji alanında tamamladığı ikinci doktorası "Dört Farklı Kültürde Gösterişçi Tüketim Eğilimleri" başlığını taşır. Kıray 1951'de Türkiye'ye döner. İki doktora ve bir yabancı dille 1950'lerin Türkiye’sinde iş bulamaz. Akademide iş bulamayınca Amerikan haberler bürosunda çalışmaya başlar. Dışarıda doçentlik tezini yazarak Ankara Siyasal Bilgiler fakültesine verdi. Kıray çeşitli nedenlerle ders vermeye başlamayacağı Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden bir teklif alır. Daha sonra yeni kurulmuş olan ODTÜ'den teklif alacak ve nihayet 1961 yılında akademiye girebilecektir. 1962-1972 yılları arasında ODTÜ'de pek çok ders verecek, Sosyoloji Bölümünün kurulmasına öncülük edecektir.


#2

SORU:

Mübeccel Kıray’a göre sosyal bilim ve sosyal bilimci nasıl olmalıdır?


CEVAP:

Kıray'a göre sosyal bilim olgulara dayanarak yani insanların dışında var olan, etki etse de etmese de var olan belirli tekniklerle bunları değişmeyi de göz önünde tutarak bilgi üretmelidir. Sosyal bilimci, sosyal bilimleri bütünde gerekli olan bilgilerin toplamını ve ondan süzülmüş bir genel görünüşü edinmiş olması gerekir.


#3

SORU:

Mübeccel Kıray’a göre sosyal yapıda değişme nasıl kendini gösterir?


CEVAP:

Kıray'a göre sosyal yapı dediğimiz fonksiyonel bütünün her cephesi belirli yönlerde değişikliğe uğrar. Değişme sosyal yapının her tarafında zincirleme reaksiyonlar şeklinde kendini gösterir. Değişme oluşumunda kurumların ya da değerlerin bir bütün içinde göreli yerleri, fonksiyonların ve bu fonksiyonların bütün içinde değişme oluşumları her zaman denge koruma mekanizmaları halinde ortaya çıkar.


#4

SORU:

“Sahte şehirleşme” nedir?


CEVAP:

Türkiye'de bugün şehirleşme, şehirlerin sanayileşme hızının, tarımın modernleşmesinden çok daha yavaş olması sonucu "sahte şehirleşme' diye nitelediğimiz oluşumlarla sonuçlanmaktadır.


#5

SORU:

Toplum nedir? Hangi özellikleri barındırır?


CEVAP:

İnsanlar toplu olarak bir arada yaşarlar ve yaşamlarının bir düzeni vardır. İnsanlara ve oluşturdukları yaşam düzenlerine toplum diyoruz. Toplumun ne olduğu değil ne tür özellikler taşıdığı önemlidir. Bunlardan biri yerleştiği arazidir. Diğeri nüfus ve nüfusun özellikleridir. Ayrıca nüfusun doğayı işleme tarzı ve bunlardan doğan insan ilişkileri, insan doğa ilişkisi, insanların doğayı işlemede kullanılan aletler ile bunların hepsinin oluşturduğu sosyal örgütlenme ve sosyal örgütlenmenin kendine uygun olarak yarattığı değerler sistemi inançları, düşünceleri ile bir bütündür.


#6

SORU:

Toplumsal değişme nasıl gerçekleşir?


CEVAP:

Toplumsal özelliklerin hiçbiri tek başına bir anlam ifade etmez. Her şey birbirine bağlı ve birbirini etkilerken, toplumun saydığımız temel özelliklerinde zincirleme değişmesine neden olur. Yani doğayı işleme tarzınız değişirse, nüfusunuz değişir, nüfusunuz değişirse yerleşme tarzınız değişir, yerleşme tarzınız değişirse sosyal örgütlenme veya bunlarla ilgili olarak değerler, inanç sistemi değişir. Toplum değişir, toplumlar hiçbir zaman durağan değildir.


#7

SORU:

Kentleşmeyle birlikte toplumda ortaya çıkan temel ve tehlikeli yönler nelerdir?


CEVAP:

Kentleşme, büyük yapısal değişmenin en anlamlı yönüdür denebilir. 1950'lerden 1980'lere kadarki süreçte ekonomik daralma ve genişlemelere bağlı olarak kendiliğinden oluşan, toplumun sorununu halletmiş görünen fakat daha sonra gelişmeyi tıkayan birçok ara formu yeterli bulmak hem siyasi partilerde hem de giderek devlette iki temel ve tehlikeli yönü toplum hayatına yerleştirildi. Birincisi her türlü kanunsuzluğu olağan karşılama ve göz yumma yaşam biçimine sokuldu ve hukuk devleti sözü retorik olarak kaldı. İkincisi modern toplumun kaçınılmaz parçası olan farklılaşma, uzmanlaşma ve gerçek anonim örgütleşme yerine durmadan küçük kapalı çevrelerin yüz yüze ilişkileri, kişisel bağımlılıkları oluşturan patronajı çeşitlendirdi ve yaydı.


#8

SORU:

Mübeccel Kıray’a göre “Saçaklanma” kavramı neyi ifade eder?


CEVAP:

Kıray, Türkiye'de metropoliten alanların oluşumunda sanayilerin kent merkezlerinin dışına çıkarılmasında ortaya çıkan özgün bir sanayi, yer seçim tipolojisi tanımlamaktadır. Kıray'ın "saçaklarıma" olarak kavramlaştıracağı bu özgün mekânsal dönüşüm süreci kent ve sanayi coğrafyası yazınına çok değerli bir katkı yapmıştır.


#9

SORU:

Köyden kente göç eden edenler açısından ortaya çıkan sorunlar nelerdir?


CEVAP:

Köyden şehre göç edenler açısından ortaya koymamız gereken sorun iki çeşittir. Biri kendiliğinden oluşan uyum mekanizmaları diğeri ise politikalar geliştirerek uyumu sağlamaya çalışan düzenlemeler. Kendiliğinden oluşan uyum mekanizmalarının ilki tüketim sorunudur. İkinci uyum mekanizması eğitim, üçüncü uyum mekanizması meslek geliyor. Bununla sanatlar son derece önemli bir uyum mekanizması oluşturuyor.


#10

SORU:

Türkiye’de köy ve şehir hayatında değişme ne zaman başlamıştır?


CEVAP:

Türkiye'de bu anlamda değişim 1950'lerde başlar. Bu dönemde gerek toprağı kullanma gerekse ürünleri değerlendirme biçimleri ve yeni ürünler girmeye başlamıştır. 1960'larda değişimin diğer yönü kırdan kente göçler başlamıştır. Şehre göçen köylüler artık köylü değildir. Topraktan kopan bu eski köylüler şehirleri de hızla değiştirmiştir. Fakat topraktan kopma hızı, sanayileşmeye dolayısıyla ücretlileşme ve ücretlileşmenin getirdiği yeni yaşam biçimine kolayca geçememiştir.


#11

SORU:

Kıray’ın gerçekleştirdiği saha çalışmaları sırasıyla hangi kesimleri kapsamaktadır?


CEVAP:

Kıray'ın gerçekleştirdiği saha çalışmalarına bakıldığında ilk olarak önce kasaba, köy, sonra da kentlerin geldiği görülmektedir. Bu tutum tesadüfî değildir.


#12

SORU:

Sosyal yapı ve şehirleşme olgusunu araştıranlar hangi çift terimleri kullanmışlardır? Mübeccel Kıray hangi terim çiftini benimsemiştir?


CEVAP:

Kıray'a göre sosyal yapı ve şehirleşme olgusunu araştıranlar sorunu çeşitli yönlerden ele almışladır. F. Tönnies, E. Durkheim, M. Weber'den beri süregelen dikotomik tipleşmelerle sosyal yapı ve değişme birtakım çift terimlerle yorumlanmıştır. Bunlar: Robert Redfield'in "folk ve şehir" çifti, "köy ve şehir", "gelenekçi-modern", dördüncü olarak ise feodal şehir-modern şehir terimleridir. Kıray'ın seçimi feodal şehir-modern şehir çiftidir.


#13

SORU:

Kıray’ın Ereği çalışmasında hangi alanları hangi yöntemlerle incelemiştir?


CEVAP:

Kıray'ın Ereğli çalışması ise Ereğli'de kurulacak olan demir-çelik sanayi tesisleri öncesinde sosyal hayatı analiz etmek için yapılan ve DTP tarafından desteklenen bir araştırmadır. Kıray, kitabın önsözünde bu çalışmanın memleketimizde yapılan yayımlanan ilk kent araştırması olduğunu belirtir. Çalışmanın verileri, yazılı kaynak tarama, açık mülakat, survey teknikleri kullanılarak elde edilmiştir. Araştırma, Ereğli kasabasının 1962 yılındaki sosyal yapısını, bu yapı ile ilgili insan ilişkilerini ve sosyal değerleri birbirine bağımlı ve bağlı bir düzende görmeyi amaçlar. Diğer bir ifadeyle Ereğli'nin sosyal gelişme ve oluşumunun belirli bir anında dinamik fakat dengeli bir sistem halinde bu yapıyı kavramaya çalışmaktır.


#14

SORU:

Kıray’ın Ereğli çalışmasındaki anketlerde ilk kez kullanılan terimler hangileridir?


CEVAP:

Anketlerde siyasal ve dinsel davranış ve inançlara ait sorulara yer verilmemiştir. İlk defa "tampon kurum" ve "tampon mekanizma" kavramları kullanılmıştır.


#15

SORU:

Kıray’ın Ereğli çalışmasına göre Ereğli’deki önemli iş grupları hangileridir?


CEVAP:

Ereğli bugünkü hali ile hem herkesin birbirini tanıması gibi dar ve yerel bir eğilimi hem de tanıdıkları kimselerin davranışlarına ve düşüncelerine karşı ilgisizlik ya da hoşgörülük göstermek gibi şehirleşmiş ilişkileri yerel olmayan bir eğilimi beraber yaratmaktadır. Kasabada en önemli iş grupları sırasıyla, tüccar ve esnaf, kömür işletmesinde çalışan memurlar, işçiler, diğer devlet memurları ve serbest meslek sahipleridir. Bunları deniz nakliyeciliği ve balıkçılık takip eder. Çiftçilik en arkadan gelir. İş grupları arasında sayı bakımından en kalabalık, rol ve fonksiyon bakımından en önemli grup tüccar ve esnaftır.


#16

SORU:

Kıray’ın Örgütleşmeyen Kent adıyla yaptığı çalışmada İzmir’i hangi alanları hangi yöntemlerle incelemiştir?


CEVAP:

Bu araştırmanın konusu İzmir'de iş hayatının yapısı ve yerleşme düzenidir. İzmir son iki yüzyıl içerisinde hem çevresindeki yerleşmelerle ilgili ilişki düzenini hem de dağıtım ve kontrol fonksiyonları ile bunların merkezdeki yerleşmesini kökten değiştirmiş bir kent görünümündedir. Bu açıdan bakınca sanayi öncesi bir feodal şehir yapı ve ilişkileri düzeninden az gelişmiş bir metropoliten merkez haline dönüşmüştür. Kıray'ın bu çalışmayla amacı böyle bir dönüşümün hangi faktörlerin etkisi ile mümkün olduğu ve bu dönüşümün kente nasıl aksettiği araştırılarak bu oluşumlar üzerinde bazı genellemelere ulaşmaktır. Çalışmada önce 8 bin kişilik tesadüfî örneklem grup üzerinde çalışılmış, sonra bu grubun içinden bin ve iki bin kişilik alt örneklem gruba ayrıntılı anketler uygulanmıştır. Üç ayrı bilgi toplama işlemi uygulanmıştır. Önce iş yeri sayımı yapılmış, ikinci bilgi toplama olarak İzmir Sanayi ve Ticaret Odasına bağlı işyerlerine son olarak da Kahveciler ve Otelciler Derneği üyelerinde sistematik tesadüfî örneklem ile anket uygulanmıştır. Araştırma, o yıllarda sanayi, ticaret alanında sınırlı bir örgütleşme içinde olan ve çevresi ile belirli bir ilişki düzenine sahip sanayi öncesi kenti İzmir'in nasıl bir oluşumla bugünkü azgelişmiş bir metropoliten kent haline geldiğini anlatır.


#17

SORU:

Cahit Tanyol’un akademiye girişi nasıl olmuştur?


CEVAP:

1940 yılında İstanbul'a gelen Tanyol aynı yıl İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde eğitime başlar. 1944 yılında felsefe bölümünde eğitimini tamamlar. Ülken ‘in isteği üzerine 1946'da İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünde asistan olarak göreve başlar. 1949 yılında " Ahlakta Haz ve Elemin Rolü" başlıklı teziyle doktorasını tamamlar. H. Ziya Ülken ‘in isteği üzerine Sosyoloji Bölümünde akademik yaşamına devam eden Tanyol 1982 yılında emekli olana kadar aynı bölümde bilim dünyasına önemli katkılar sağlamıştır.


#18

SORU:

Tanyol çalışmalarında kimlerden etkilenmiştir?


CEVAP:

1960'lı yıllar Tanyol açısından önemli toplumsal sorunların tespiti ve çözümüne yönelik sosyolojik görüşlerini siyaset alanına yansıttığı yıllardır. 1950'li yıllardaki çalışmalarında Durkheim, Ziya Gökalp ve Prens Sabahattin'nin sosyoloji ve metot anlayışını benimseyen Tanyol'da 1960-1990 yıllar arasında Marksist metodoloji hakimdir. 1990'lı yıllardan sonra Tanyol kendisini etkileyen en önemli fikir adamının Max Weber ve onun bürokrasi anlayışı olduğu ifade eder.1990'lı yıllardan dünyada ve Türkiye'de meydana gelen değişmelere bağlı olarak görüşlerinin odak noktası Kemalizm ve ordu olmuştur.


#19

SORU:

Din olgularının tümünde bulunan ögeler hangileridir?


CEVAP:

Her din olgusunda içeriği ve farklıkları ne olursa olsun şu üç öge bulunur:
1. Her dinde bir inanç sistemi vardır.
2. Her dinin kendine özgü bir ibadeti ve töreni vardır, törensiz din olmaz.
3. Her dinin bir kutsal yeri, bir tapınağı vardır.
İster ilkel olsun, ister semavi, ister çok tanrılı olsun, ister tek tanrılı ya da tanrısız, hepsi bu üç ögeyi barındırır.


#20

SORU:

Durkheim dinsel alanı hangi gruplara ayırmıştır?


CEVAP:

Durkheim dinsel alanı kutsal, kutsal dışı diye ayırır. Böylece büyüyü din dışı ve dine karşı bir kurum olarak göstermeye çalışır. Doğal olarak ilkel toplumlarda dinsel baskı ön planda görüldüğü için kutsal ve kutsal dışı dünya birbirinden kesin çizgilerle ayrılmıştır. Hatta bu iki dünya birbirine karşıttır. Birini terk etmeden diğerine girmek mümkün değildir.


#21

SORU:

Nefs-i levvame ile nefs-i emare çatışması neyi ifade eder?


CEVAP:

Kutsal ve kutsal dışı dünya birbirine karşıttır. Birini terk etmeden diğerine girmek mümkün değildir. Bu durum bir tür manastır yaşamıyla belirgin hale gelir. Bizde çeşitli tasavvuf ve tarikatlara girenler birçok denemeden geçerler. Bunlara "seyri sülük" derler. Derviş kendisini doğal yaşamdan soyutlamıştır. Kişi içindeki "nefsi emareyi" yani kendisini hazlara iten nefsi öldürmek zorundadır. Bunun nedenleri içinde önce diyalektik bir çatışmayla karşı karşıyadır. Bu diyalektik çatışamaya tasavvuf dilinde "nefsi levvame" ile "nefsi emare"nin çatışması denir. İnsanı hazlara, şehvetlere sürükleyen nefis yani ben ile buna engel olmak için savaşan ben anlamında kullanılır.


#22

SORU:

Durkheim din ve büyünün alanlarının ayrı olduğunu hangi düşünce ve gözlemlere dayandırır?


CEVAP:

Durhkeim dinle büyünün alanlarının ayrı ayrı olduğunu şu düşünce ve gözlemlere dayandırır:
1. Din büyüyü reddeder, üstelik ona düşmandır, büyü de dine karşıdır,
2. Büyücünün hareketlerinde dine aykırı bir taraf vardır. Ne kadar benzer görünümleri olsa da aralarındaki çatışma önlenemez.
3. Büyücüyle müşterisi arasındaki bağlantı gevşektir ve müşterilerin kendi aralarında da bir birlik ve beraberlik yoktur.
4. Dinin ana kurumlarından biri tapınaktır ve bu dinde esastır. Büyücünün ise tapınağı yoktur.


#23

SORU:

Tanyol Durkheim’im kutsal ve kutsal dışı ayrımını nasıl yorumlamıştır?


CEVAP:

Tanyol Durkheim'ın kutsal-kutsal dışı ayrımından hareket ederek din ve laik hayat arasındaki koşutluk üzerinde durur. İlkel toplumlarda kutsal alan geniş, kutsal dışı alan ise çok sınırlıdır. Tönnies' in deyimiyle kutsal alana cemaat, kutsal dışı alan cemiyet diyecek olursak ileri toplumlara doğru gidildikçe kutsal dışı alan önem kazanır.


#24

SORU:

Türk tarihindeki imparatorlukların siyasi açıdan en büyük hedefleri nedir?


CEVAP:

Türkler tarih sahnesine çıktıklarından beri çeşitli imparatorluklar kurmuşlardır. Bu imparatorlukların ortak noktası evrensel bir devlet fikri barındırmasıdır.


#25

SORU:

Türk devlet felsefesinin kaynağı nedir?


CEVAP:

Türk Devlet Felsefesinin Kaynağı Mitolojidir. Doğu-Batı dünya görüşünün arkasında daha önce İslamiyet ile ilişkisi açısından durulan iki mitoloji vardır. Biri antik çağ yani Yunan mitolojisi diğeri şamanist mitolojisi. Türk devlet felsefesinin kaynağını bu mitolojide aramak gerekir. Türk mitolojisinde tanrılar devletin hâkimiyet aracıdır.


#26

SORU:

Yunan mitolojisi ve Türk mitolojisinin farkları nelerdir?


CEVAP:

Yunan mitolojisinde tanrılar bir site tanrısıdır. Türk mitolojisinde ise tanrılar devlet tanrısıdır. Bu nedenle Şamanizm’de evrensel bir nitelik yaşamaktadır. Yani birisinde doğa, diğerinde devlet-insan-toplum ağır basar. Biri din mitoslarına, diğeri kaynağı büyü olan mitoslara dayanır. Türk mitolojisinde büyü Ziya Gökalp'in de kabul ettiği gibi din görevini de yüklenmiştir. Oysa çok tanrılı antik çağ dinini Hristiyanlık silip süpürmüştür. Şamanist din görüşüyse İslami bir kılığa bürünerek devam etmiştir.


#27

SORU:

Türk devlet felsefesinin batıdan farkı nedir?


CEVAP:

Değişmeyen ana geleneğimiz topluma devletin biçim verme niteliğidir. Türk devlet felsefesinin Batı'dan temel farkı budur. Batı'da devletin türü amacı niteliği ve sosyal sınıflara göre değişmektedir. Bizde olay tersinedir. Devlet gücünü yitirir ve çözülürse toplum bir yığın ve sürü haline gelmektedir, sosyal niteliğini yitirerek bir sürü görünümü ön plana geçmektedir. Batı toplumları bireycilikten sosyal devlete doğru yol izler. Bizde ise devlet anlayışı sosyal devletten bireyciliğe doğru kaymaya başlamıştır.


#28

SORU:

Türk devlet felsefesinin batıdan farklı olduğunu ilk kim ortaya atmıştır?


CEVAP:

Bizim Batı'dan farklı toplum yapımız olduğunu ilk fark eden Prens Sabahattin'dir. Prens Sabahattin'in aydınlarımızın istediği özgürlük ve meşrutiyetin gerisinde farklı bir sosyal sınıfın olduğunu fark etmesi o günkü koşullarda ileri bir düşüncedir.


#29

SORU:

Tanyol Prens Sabahattin’in hangi düşüncesine katılmamaktadır?


CEVAP:

Tanyol'a göre özel girişime sahip bir burjuva sınıfı yaratılmadıkça demokrasinin kurulmasının olanak dışı olduğu da doğrudur. Yalnız Prens Sabahattin bir gerçeği görememektedir. Birincisi onun komünoter yani cemaatçi dediği merkeziyetçi devlet geleneğinin gerisinde bin yıllık bir tarih vardır. Bu onun doğal yapısı üstelik bu doğal yapıyı Prens Sabahattin eğitim ve öğretim yoluyla değiştirmek istiyordu. Sabahattin Bey'in teşhisi doğru tedavisi yanlıştı. Batı burjuva demokrasilerinin gerilerinde yatan ekonomik ve düşünsel birikimden habersiz Rönesans ile birlikte ortaya çıkan ve gelişen bireyciliğin içeriğini oluşturan özgürlüğün nasıl bir sosyoekonomik, sosyokültürel gelişme çizgisi izlediğini görmezlikten geliyordu.


#30

SORU:

Tanyol kültürde bulunan değerleri hangi gruplara ayırmıştır?


CEVAP:

Bireyin doğuşta hazır bulduğu ve içinde yetiştiği değerlerdir. Bu değerler çeşit çeşittir. Tanyol, kültürde bulunan değerleri üç grupta toplar.
1. Bireyin hareketiyle ilgili değerler.
2. Bireyin düşüncesiyle ilgili değerler.
3. Bireyin yaratmasıyla ilgili değerler.


#31

SORU:

Tanyol’a göre kültür nedir?


CEVAP:

Tanyol, bireye sonradan eklenen bütün bilgi, hareket, yaratma ve yapma değerlerinin toplamına kültür adını vermektedir.


#32

SORU:

Tanyol’a göre Batı’da eğitim siyasal açıdan hangi noktadadır?


CEVAP:

Batı'da eğitim ister liberal, ister sosyalist olsun ortak bilim ve evren görüşlerine dayanır. Bilim aracı ve özü açısından laiktir. Orada laikliğin arkasında çağdaş bilim bulunur.


#33

SORU:

Tanyol’a göre vatandaşlık eğitiminin amacı nedir? Neyi gerçekleştirmek ister?


CEVAP:

Tanyol'a göre bu amaç iki noktada toplanabilir, 
a) Geleceği temsil eden çocuklara ulaşılması ve gerçekleştirilmesi, gerekli amaçları göstermek
b) Toplumun önceden var olan saygıdeğer kurallarını, geleneklerini yeni kuşaklara aktarmak 
Birincisi geleceğe yönelik umutları ve idealleri içerir. İkincisi hareketlerimize bir düzen ve disiplin getirir. Toplumda sürekliliği sağlayarak kuşaklar arasında bir uyuşma ve kaynaşma yaratır. İşte bu amaçların bütününe vatandaşlık eğitimi diyoruz.


#34

SORU:

Tanyol’a göre ahlak nedir?


CEVAP:

Ahlak, bir takım hareket kaidelerin toplamıdır. Bu kaideler iyi olur, kötü olur, insani olur, hepsi ahlak kavramının içine girer. Ahlak kuralları toplumdan topluma değişir. Bu kuralların değişmesinde din değil, töre ve adetler rol oynar. Çünkü yapılması istenenle, istenmeyeni ayıran, iyi ve kötü hükümlerini veren odur. Ahlakta önemli olan kaide değil, kaideyi uygulayan bireyin tavrıdır. Dinde esas olan emir, ahlakta esasa olan tavırdır. Tanyol, tavırla şahsiyeti kasteder.


#35

SORU:

Tanyol’a göre ahlaki şahsiyetimizde eksik olan taraflar nelerdir?


CEVAP:

Tanyol’a göre 4 unsur eksiktir. Bunlar:
1. Medeni cesaret. 
2. İnsanın kendi kendisini hareketlerinden sorumlu tutması. Kendi kendisiyle tutarlı olmak ve bunu gerek birey ve gerekse devlet hayatında gerçekleştirmek. 
3. Sosyal faydayı bireysel faydadan üstün tutmak.
4. Tanyol'a göre bunların bireysel tavırda tespit edilemediği hiçbir yerde ne ahlak, ne de ahlaklı adam mevcuttur.


#36

SORU:

Tanyol sosyal ahlak demekle neyi ifade etmektedir?


CEVAP:

Tanyol burada soysal ahlak deyimiyle sosyolojiye dayanan ahlakı kastetmez. Sosyal ahlak demekle ahlakı, din, hukuk, örf ve adet gibi sosyal olaylardan biri kabul ederiz. Bu sözden "ethique" yani metafizik ahlakı değil pratik yani "morale"ı kasteder. Bu bakımdan ahlakı fizik tabiatın karşısında yer alan sosyal tabiatın bir unsuru olarak görür.


#37

SORU:

Tanyol insan hareketlerini hangi gruplara ayırmıştır?


CEVAP:

Tanyol iptidai topluluklara doğru gidildikçe, ahlaki otoritenin örf ve adetlerdeki otorite ile karıştığını ifade eder. İnsan hareketlerini müeyyideli (yaptırım) ve müeyyidesiz olmak üzere ikiye ayırır.


#38

SORU:

Tanyol’a göre hareketlerimize müeyyide koyan faktörler nelerdir?


CEVAP:

Tanyol'a göre hareketlerimize müeyyide koyan faktörler: hukuki müeyyide, dini müeyyide, örf ve adet müeyyidesi, moda ve ahlaki müeyyidedir.


#39

SORU:

Tanyol’a göre her müeyyideli harekette hangi unsurlar bulunur?


CEVAP:

Tanyol her müeyyideli harekette şu unsurların bulunduğunu aktarır.
a) Müeyyidenin kaynağı veya otorite, yani emreden,
b) Emredilen, yani kaide,
c) Bireyin sorumluluğu.


#40

SORU:

Tanyol’a göre laik ahlak neyi ifade eder?


CEVAP:

Tanyol'a göre laik ahlak dine dayanmayan, emir ve otoritelerini dinden olmayan ahiretsiz bir ahlak demektir. Laik ahlak, Durkheim'ın anladığı manada akıldan çıkan veya ona dayanan bir ahlak da değildir. Teorik olarak kurulamaz, aksiyon olarak kurulur. Kökü felsefi doktrinlerde değil, cemiyetin içindedir. Ve ferdi aksiyonda gerçekleşir. Tanyol, 1960: 104). Laik ahlak "ferdin cemiyetle mevcut töreleri bir malzeme olarak kullanması ve onları aşması suretiyle, objektif değerlerden başlayarak, sübjektif bir tavırda devam eden bir aksiyon zinciridir" Laik ahlak bir vatandaş ahlakıdır. Modern vatandaş ahlakının temeli laik ahlaktır.


#41

SORU:

Tanyol’a göre ahlaki şuur neyi ifade eder?


CEVAP:

Tanyol'a göre ahlaki müeyyidenin hukuk, din, örf ve adetlerden farkı otoritenin içeriden dışarıya doğru olmasıdır. Otoritenin kaynağı ahlaki şuur veya vicdan dediğimiz kaynaktır. Sonuç olarak: 
1. Ahlaki şuurda otoritenin kaynağı ile adetlerdeki otoritenin aynı şey olduğu.
2. Ahlaki kaideyi bizim yaratmadığımız, onların adetlerde formüle edilmiş olduğu.
3. Ahlaki şuurdaki otoritenin dini, hukuki, sihri otoritelerden ayrı olduğu ve onlardan müstakil olarak geliştiğini ifade eder.


#42

SORU:

Mübeccel Kıray'ın ders aldığı hocalardan bazıları kimlerdir?


CEVAP:

Mübeccel Kıray'ın ders aldığı hocalar arasında Muzaffer Şerif, Behice Boran, Niyazi Berkes, Pertev Naili Boratav, bilim felsefecisi Nusret Hızır ve Etnolog W. Eberhart’ın bulunmaktadır.


#43

SORU:

Mübeccel Kıray en çok ahngi hocasından etkilenmiştir?


CEVAP:

Kıray’ı en çok etkileyen Behice Boran’dır.


#44

SORU:

Mübeccel Kıray'a göre sosyal bilim nasıl olmalıdır?


CEVAP:

Kıray’a göre sosyal bilim olgulara dayanarak yani insanların dışında var olan, etki etse de etmese de var olan belirli tekniklerle bunları gözlemleyerek ve bugünkü çok çalkantılı durumda mutlaka değişmeyi de göz önünde tutarak bilgi üretilmelidir.


#45

SORU:

Kıray'a göre sosyal bilimci nasıl olmalıdır?


CEVAP:

Sosyal bilimci, sosyal bilimleri bütünde gerekli olan bilgilerin toplamını ve ondan süzülmüş bir genel görünüşü edinmiş olması gerekir.


#46

SORU:

Mübeccel Kıray'a göre Türkiye'de şehirleşme nasıl olmuştur?


CEVAP:

Kıray'a Türkiye’de bugün şehirleşme, şehirlerin sanayileşme hızının, tarımın modernleşmesinden çok daha yavaş olması sonucu “sahte şehirleşme” diye nitelediğimiz oluşumlarla sonuçlanmaktadır.


#47

SORU:

Kıray'a göre 1950'lerden 1980'lere kadar geçen sürede oluşan ara formların iki temel ve tehlikeli yönü bulunmaktadır.Bunlar nelerdir?


CEVAP:

1950’lerden 1980’lere kadarki süreçte ekonomik daralma ve genişlemelere bağlı olarak kendiliğinden oluşan, toplumun sorununu halletmiş görünen fakat daha sonra gelişmeyi tıkayan birçok ara formu yeterli bulmak hem siyasi partilerde hem de giderek devlette iki temel ve tehlikeli yönü toplum hayatına yerleştirildi. Birincisi her türlü kanunsuzluğu olağan karşılama ve göz yumma yaşam biçimine sokuldu ve hukuk devleti sözü retorik olarak kaldı. İkincisi modern toplumun kaçınılmaz parçası olan farklılaşma, uzmanlaşma ve gerçek anonim örgütleşme yerine durmadan küçük kapalı çevrelerin yüz yüze ilişkileri, kişisel bağımlılıkları oluşturan patronajı çeşitlendirdi ve yaydı.


#48

SORU:

Kıray'a göre köyden şehre göç edenler açısından ortaya koymamız gereken sorunlar nelerdir?


CEVAP:

Köyden şehre göç edenler açısından ortaya koymamız gereken sorun iki çeşittir. Biri kendiliğinden oluşan uyum mekanizmaları diğeri ise politikalar geliştirerek uyumu sağlamaya çalışan düzenlemeler.


#49

SORU:

Kıray'a göre kendiliğinden oluşan uyum mekanizmaları nelerdir?


CEVAP:

Kendiliğinden oluşan uyum mekanizmalarının ilki tüketim sorunudur. İkinci uyum mekanizması eğitim, üçüncü uyum mekanizması meslektir.


#50

SORU:

Kıray'ın 1967-1968 yıllarında İzmir'e yöenlik yaptığı çalışmanın amacı nedir?


CEVAP:

Kıray'ın gözünden İzmir sanayi öncesi bir feodal şehir yapı ve ilişkileri düzeninden az gelişmiş bir metropoliten merkez haline dönüşmüştür, ve Kıray’ın bu çalışmayla amacı böyle bir dönüşümün hangi faktörlerin etkisi ile mümkün olduğu ve bu dönüşümün kente nasıl aksettiği araştırılarak bu oluşumlar üzerinde bazı genellemelere ulaşmaktır.


#51

SORU:

Kıray'ın Ereğli çalışmasının amacı nedir?


CEVAP:

Araştırma, Ereğli kasabasının 1962 yılındaki sosyal yapısını, bu yapı ile ilgili insan ilişkilerini ve sosyal değerleri birbirine bağımlı ve bağlı bir düzende görmeyi amaçlar. Diğer bir ifadeyle Ereğli’nin sosyal gelişme ve oluşumunun belirli bir anında dinamik fakat dengeli bir sistem halinde bu yapıyı kavramaya çalışmaktır.


#52

SORU:

Cahit Tanyol'un fikirlerini etkileyen kişiler kimlerdir?


CEVAP:

1950’li yıllardaki çalışmalarında Durkheim, Ziya Gökalp ve Prens Sabahattin’nin sosyoloji ve metot anlayışını benimseyen Tanyol’da 1960-1990 yıllar arasında Marksist metodoloji hakimdir. 1990’lı yıllardan sonra Tanyol kendisini etkileyen en önemli fikir adamının Max Weber ve onun bürokrasi anlayışı olduğu ifade eder.


#53

SORU:

Tanyol'a göre her din olgusunda bulunan üç öge nedir?


CEVAP:

Her din olgusunda içeriği ve farklıkları ne olursa olsun şu üç öge bulunur: 1. Her dinde bir inanç sistemi vardır. 2. Her dinin kendine özgü bir ibadeti ve töreni vardır, törensiz din olmaz. 3. Her dinin bir kutsal yeri, bir tapınağı vardır.


#54

SORU:

Tanyol'a göre dinle büyünün alanlarının ayrı ayrı olduğu hangi düşünce ve gözlemlere dayanır?


CEVAP:

Tanyol, dinle büyünün alanlarının ayrı ayrı olduğunu şu düşünce ve gözlemlere dayandırır:

  • Din büyüyü reddeder, üstelik ona düşmandır, büyü de dine karşıdır.
  • Büyücünün hareketlerinde dine aykırı bir taraf vardır. Ne kadar benzer görünümleri olsa da aralarındaki çatışma önlenemez.
  • Büyücüyle müşterisi arasındaki bağlantı gevşektir ve müşterilerin kendi aralarında da bir birlik ve beraberlik yoktur.
  • Dinin ana kurumlarından biri tapınaktır ve bu dinde esastır. Büyücünün ise tapınağı yoktur

#55

SORU:

Tanyol'a göre Şamanizmi büyü içerikli diğer ilkel inançlardan ayıran nedir?


CEVAP:

Şamanizm büyü esaslarına göre örgütlenmiş bir dindir fakat buna rağmen  bir mitolojisi ve evren görüşü vardır. Bu yönü ile büyü içerikli diğer ilkel inançlardan ayrılmaktadır.


#56

SORU:

Tanyol'a göre Türk toplumunun kurmuş olduğu devletlerin temelinde ne bulunmaktadır?


CEVAP:

Türk toplumunun kurmuş olduğu devletlerin temelinde ortak bir devlet felsefesi ve dünya görüşü vardır.


#57

SORU:

Türk devlet felsefesinin kaynağı nedir?


CEVAP:

Türk devlet felsefesinin kaynağı mitolojidir.


#58

SORU:

Türk devlet felsefesinin Batı’dan temel farkı nedir?


CEVAP:

Değişmeyen ana geleneğimiz topluma devletin biçim verme niteliğidir. Türk devlet felsefesinin Batıdan temel farkı budur. Batı’da devletin türü amacı niteliği ve sosyal sını ara göre değişmektedir.


#59

SORU:

Tanyol kültürde bulunan değerleri kaça ayırmıştır ve bunlar nelerdir?


CEVAP:

Tanyol, kültürde bulunan değerleri üç grupta toplar. 1. Bireyin hareketiyle ilgili değerler. 2. Bireyin düşüncesiyle ilgili değerler. 3. Bireyin yaratmasıyla ilgili değerler.


#60

SORU:

Ahlak kurallarının toplumlar arası değişmesinde neler rol oynar?


CEVAP:

Ahlak kuralları toplumdan topluma değişir. Bu kuralların değişmesinde din değil, töre ve adetler rol oynar. Çünkü yapılması istenenle, istenmeyeni ayıran, iyi ve kötü hükümlerini veren odur.


#61

SORU:

Tanyol, dünden bugüne Türk'lerin ahlaki şahsiyetlerinde eksik olan tarafı ne olarak belirtmiştir? 


CEVAP:

Tanyol, dünden, bugünde ahlaki şahsiyetimizde eksik olan tarafları dört maddede toplamıştır.

1. Medeni cesaret.

2. İnsanın kendi kendisini hareketlerinden sorumlu tutması.

3. Kendi kendisiyle tutarlı olmakve bunu gerek birey ve gerekse devlet hayatında gerçekleştirmek.

4. Sosyal faydayı bireysel faydadan üstün tutmak.