TÜRKİYE CUMHURİYETİ İKTİSAT TARİHİ Dersi Dünya Ekonomisine Eklemlenme (1946-61) soru cevapları:
Toplam 58 Soru & Cevap#1
SORU:
Dünya düzenini şekillendiren İkinci Dünya Savaşı’nın fiili galibi hangi ülkelerdir?
CEVAP:
Savaşın iki galibi Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) takım kuran rakip iki oyun kurucu gibi, takım arkadaşlarını belirlerken, dünyada da iki kutuplu Dünya düzeni ortaya çıkmıştır.
#2
SORU:
Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra genel hatlarıyla nasıl bir düzene geçmiştir?
CEVAP:
Gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye, daha önce denediği devletin başat role sahip olduğu ekonomik düzenden, sürükleyici role sahip olduğu düzene geçmektedir. Sanayi ağırlıklı planlamadan tarım merkezli bir bakış açısına yönelmektedir. Korumacı içe dönük bir politikadan serbest dış ticaret politikasının deneneceği bir zaman dilimine girmektedir.
#3
SORU:
Moskova görüşmelerinin ana konusu nedir?
CEVAP:
1943’de Moskova görüşmelerinde Alman savaş suçlularının yargılanması ve İtalya ve Avusturya’da demokrasinin yeniden tesisi konuşulmuştur.
#4
SORU:
Tahran Konferansının ana konusu nedir?
CEVAP:
1943’de Tahran Konferansında çıkartma noktası ve Polonya’nın genişliği müzakere edilmiştir.
#5
SORU:
Yalta Konferansının ana konusu nedir?
CEVAP:
1945’de Yalta Konferansında savaş sonrası barış metninin temel noktaları müzakere edilmiştir.
#6
SORU:
İkinci Dünya Savaşı’nı sonlandıran barış antlaşmasının (Potsdam Anlaşması) temel başlıkları nelerdir?
CEVAP:
İkinci Dünya Savaşı’nı sonlandıran barış antlaşması aşağıdaki temel başlıkları içermektedir:
• Milliyetçiliğin ve militarizmin ortadan kaldırılması, (diğer bir ifade ile Nazizm’in kökünün kazınması ve Almanya’nın askersizleştirilmesi),
• Almanya’nın ve Avusturya’nın (barış düzenlenene kadar) dört işgal bölgesine ayrılması, Berlin’e özel bir statü tanınması,
• Almanya’nın küçültülmüş sınırlarının ötesinde kalan Almanların, yeni Almanya’da iskân edilebilmesi için bulundukları bölgelerden “nazikçe” göçlerinin sağlanması,
• Alman askeri gücünün kaynağı sanayi tesislerinin imha edilmesi (silah üretimi ile bağlantılı olanlar tamamen yok edilecek ve Alman yaşam standartlarının Avrupa ortalamasını aşmamasının sağlanması için diğer üretim alanların da kontrolüne gidilecek),
• İşgal bölgelerini yöneten askeri komutanlar arasında eşgüdümü sağlamak üzere Denetleme Kurulu oluşturulması ve onun gözetiminde yerel yönetimler ve Alman merkezi makamlarının görevlendirilmesi.
#7
SORU:
İki kutuplu dünya ne demektir?
CEVAP:
İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan yeni dünya düzenine verilen bu isim, ABD ve Sovyetler Birliği’nin liderliğinde dönemin güç dengesini anlatmak için kullanılmaktadır.
#8
SORU:
NATO nedir?
CEVAP:
1949’da Washington’da imzalanan anlaşmayla kurulan NATO (North Atlantic Treaty Organization, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü, 1949) ABD ve çevresindekilerin askeri birlikteliğidir. NATO, II. Dünya Savaşı sonrası oluşan politik ayrımda, savaşın nedenleri ve sonuçları henüz belleklerde taze iken, ilk NATO Genel Sekreteri Lord Ismay’ın deyişi ile “Rusya’yı dışarıda, Almanya’yı alaşağı edilmiş halde ve ABD’yi içeride” tutmak için kurulmuştur (nakleden Diler, 2016). Antlaşmaya imza atan ülkeler olası bir dış güçten gelebilecek saldırıya karşı (çok büyük insan kayıplarına rağmen savaştan dev bir güç, -diğer bir ifade ile süper güç- olarak çıkan SSCB’ye karşı) ortak savunma sözü vermektedirler.
#9
SORU:
Varşova Paktı nedir?
CEVAP:
İkinci kutup, NATO’nun kuruluşu sonrası, 1955’te Federal Almanya’nın NATO’ya alınmasının da tetiklemesi ile Varşova’da sekiz sosyalist ülkenin imzaladığı Dostluk, İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Antlaşması ile kurulan Varşova Paktı’dır.
#10
SORU:
Bağlantısızlık Hareketi nedir?
CEVAP:
Dünya Savaşı’ndan sonra ise ortak hareket eden iki grup ve onların içinde ana merkezler olarak düşünülebilecek ABD ve SSCB vardır. Bu sistemde, yetkilerini az veya çok ortakları ile paylaşmalarına rağmen nihai karar alıcı bu iki devlet gibi görünmektedir. Bu dönemde, tüm ülkeleri taraf tutmaya ve birlikte hareket etmeye iten bir psikolojik ortam vardır. Hatta bu iki güçle birlikte hareket etmek istemeyenler bile bir arada olmaya zorlanmışlardır. Bağlantısızlık hareketi de bu dönemde iki taraftan da olmamaya çalışanların örgütlenmesi olarak düşünülebilir.
#11
SORU:
Süpergüç nedir?
CEVAP:
Süpergüç, uluslararası sistemin tamamına zarar verebilecek ve etkileyebilecek kadar büyük güç kaynaklarına sahip olan devlettir.
#12
SORU:
Soğuk savaş nedir?
CEVAP:
Tarafgir yapı, iki grubun birbirine karşı hiç kullanmayacağı silahları üretmek için askeri harcamalar yapmasına, birbirleri ile buldukları her ortamda yarışmasına (olimpiyatlar, uzay yolculukları, nükleer silahlanma), birbirleri hakkında bilgi edinmek için özel bir çaba göstermesine (casuslar savaşı) neden olmuştur. Ayrıca iki süper güç arasındakiler hariç tüm çatışmaları dondurarak, I. ve II. Dünya Savaşı sonrasında kurulan yeni devletlerin ayakta kalmasını sağlamıştır. Bütün bunlara rağmen bu sert ortam çok az sıcak çatışmalarla sonuçlanmıştır. Bütün bu dönem boyunca asıl olan, uzun süreli uluslararası siyasi, ekonomik ve askeri bir gerginliktir ya da sıkça kullanılan adıyla soğuk savaştır.
#13
SORU:
İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan temel ekonomik düzenler hangileridir?
CEVAP:
İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan ekonomik düzen için iki temel bilgiden bahsetmek gerekir:
• Bunlardan ilki Bretton Woods’da oluşan ekonomik yapıdır,
• Diğeri de dönemin ekonomik felsefesini sunan Keynesyen iktisat teorisidir.
#14
SORU:
Bretton Woods parasal düzeni kısaca nasıl açıklanabilir?
CEVAP:
IMF ve Dünya Bankası, Bretton Woods sisteminin kurumları; dolara bağlı parasal düzen de Bretton Woods parasal düzeni olarak isimlendirilmektedir. IMF’ye üye olan ülkeler, ulusal paralarının diğer paralar karşısında değeri üzerindeki tam ve mutlak yetkilerinden vazgeçmektedirler. Bu ve benzeri kurumlar lehine yetki devirleri, geleceğin dünyasında sıkça kullanılacak bir yöntem olarak 1940’larda şekillenmeye başlamıştır.
#15
SORU:
“Altın para standardı” ya da “altın standardı” sistemi nedir?
CEVAP:
“Altın Para” ya da “Altın Standardı” Sisteminde, Merkez Bankalarınca (ister özerk olsunlar ister mülkiyetleri ve kontrolleri tamamen devletin kontrolünde olsun, ister Osmanlı Bankası örneğinde olduğu gibi sadece para basma tekeli bir bankaya tanınmış olduğu için merkez bankası statüsüne sahip olsunlar) basılan paranın banka da birebir altın karşılığı vardır. Diğer bir ifade ile Merkez Bankası’nın kasasındaki altın, piyasadaki tüm kâğıt paradan az değildir. Böyle bir durumda piyasada dolaşan paranın değerini belirleyen aslında Merkez Bankası’nın kasasındaki altın vb. değerli madendir. Bu sistem Bretton Woods görüşmeleri ile değişmiştir.
#16
SORU:
Altın Kambiyo Sistemi nedir?
CEVAP:
Altın kambiyo sistemi dolara rezerv para özelliği kazandırmıştır. Diğer bir ifade ile altın kambiyo sistemi altında bütün Dünya’daki Merkez Bankaları kasalarında, dış ödemeler için altın ve dolar tutacak; dış ticaret ödemelerinde bu ikisini bir birine denk olarak kullanabileceklerdir. Bu yapı 1970’lere kadar, dolara Dünya parası özelliği, Amerikan Merkez Bankası (Federal Reserve Bank) matbaasına, Dünya piyasası için basma yetkisi, ABD’ye de kendi harcamaları için yüksek bir ödeme gücü kazandıracaktır.
#17
SORU:
Keynesyen İktisat Teorisi nasıl açıklanabilir?
CEVAP:
Keynes teorisinde, toplam talebin bir ekonomide en önemli taşıyıcı güç olduğu iddia etmektedir. “Klasik iktisat teorisi” olarak adlandırılan kendisinden önceki teori ise arzın öncelikli olduğunu vurgulamaktadır. Bu basitçe Keynes’e göre talebi oluşturan hükümet (ya da devlet), işletmeler ve hane halklarının toplam harcamalarının değişmesinin ekonomik krize engel ya da neden olabileceği fikridir. Klasikler de aynı etkiyi arz yani üretimin yapacağını düşünmektedirler. Keynes ekonomide (1929 krizi gibi) bir sorun olduğunda talebi harekete geçirecek devlet müdahalelerinin ekonomiyi canlandırabileceğini iddia etmektedir. Müdahale ise devletin gelirlerine bağlı olmaksızın örneğin bireylerin gelirlerine zam yaparak ya da sonuçları uzun vadede alınacak kamu yatırımları yaparak oluşturulabilir. Bu nedenle Keynesyen iktisat teorisi ile açık bütçe finansmanı arasında bir ilişki vardır. Devlet, vatandaşlarının gelirlerini artırmayı başarırsa, vergilerden kaynaklanmasa da enflasyon yaratmadan kriz aşılabilir. Bu iddianın çalışabilmesi için ekonominin üretim faktörlerini tam olarak kullanmıyor olması gerekir. Diğer bir ifade ile örneğin sermayenin ya da emeğin bir kısmının kullanılmıyor olması (eksik istihdam durumu) gerekir.
#18
SORU:
1923-75 arası fert başına ortalama gelirin beşer yıllık gelişimi nasıl değerlendirilebilir?
CEVAP:
Savaş yıllarının (1940-45 arası) kişisel gelirler üzerindeki etkisi, 1945’in 1940’a göre %35’lik toplam küçülme göstermesinden de görülebilmektedir. Türkiye ekonomisi 40-45 arasında yaşadığı gibi bir küçülmeyi tabloda verilen hiçbir beş yılda yaşamamıştır. Bu durum, savaş öncesi takip edilen devletin başat role sahip olduğu ekonomik gelişme yöntemine geri dönülmesini öncelikle bireylerin finanse edecek gücü kalmadığı için (ilgili ünitenin kalkınmayı finanse etmek kısmıma bakınız) güçleştirmiştir.
Sıradan insanların yaşamlarındaki ekonomik gerilemenin gerçek olduğu görmek mümkündür. Makal’ın ifade tarzıyla tarımda “makineleşmeyi geçtik, insanın yerine (çifte) hayvanı koyamadığımız” bir durum söz konusudur. Fukaralık ve yokluk doruk noktasına ulaşmıştır. Türkiye savaşa girmediği halde kentlisi de köylüsü de savaşın tüm ekonomik yükünü, yoksulluk ve yoksunluğunu hissetmiştir.
#19
SORU:
Demokrat Parti’nin kurulmasının bu döneme ilişkin nedenleri nelerdir?
CEVAP:
Demokrat Parti’nin kurulmasının bu döneme ilişkin nedenleri;
• CHP hükûmetlerinin “ceberrut devlet” politikaları ile tarım kesimini ezmesi,
• Varlık vergisinin uygulamasındaki keyfilik,
• Dış ticarette liberalleşme arzusunda olan İstanbul burjuvazisi olarak sıralanabilir.
#20
SORU:
İkinci Dünya Savaşı sonrası görevdeki hükümet neler yapmıştır?
CEVAP:
İkinci Dünya Savaşı sonrası, hükümet, hemen savaş öncesinde hazırlanmış, savaş nedeniyle uygulanamamış, devlet önderliğinde sanayileşme ağırlıklı kalkınma planını (ya da planlarını) uygulamaya hazırlanmıştır. Bu planlar 1945’de Geniş Plan Taslağı, 1946’da o taslaktan Sümerbank ve Etibank tarafından yürütülebilecek yatırımlar seçilerek oluşturulan İvedi Sanayi Planı ve son olarak 1947 Vaner Planı olarak sayılabilir. 1945 Geniş Plan Taslağı, “Türkiye’nin ithal ettiği her şeyi içerde üretmek amacı taşımaktadır”.
#21
SORU:
Bugünkü iktisat bilgisi ve deneyimi ile hükümetin İkinci Dünya Savaşı sonrası yaptıkları hakkında neler söylenebilir?
CEVAP:
Bugünkü iktisat bilgisi ve deneyimi ile şöyle ifade edilebilir ki;
• Bütün arzu edilenler yapılamaz çünkü kaynaklar sınırlıdır,
• Yapılabilecekler arasında daima bir seçim yapılır ve öncelikler belirlenir,
• Seçilemeyenler seçilenler için alternatif maliyet oluşturur,
• Maliyetler çok ağırsa seçilenler sorun yaratır hale gelebilir.
Dolayısıyla yapılan geniş plan uygulanamaz ve Sümerbank ve Etibank’ın olanakları ile sınırlı İvedi Plana, sonra da ancak dış kaynaklarla yapılabileceği için, onların yön göstericiliğinde Vaner Planı’na dönüşmüştür. Alternatif maliyet konusu ise kanımızca en çok ülkenin tamamına yakını tarım sektöründe çalışır ve gelir elde ederken sanayi sektörü tercihinde kendi gösterecektir.
#22
SORU:
İç borçlanma nedir?
CEVAP:
Genellikle kamu bütçesindeki hizmetlerin finansmanı için, hükümetlerin, ülke sınırları içinde kişi ya da kurumlara ulusal para cinsinden borçlanmasına iç borçlanma (istikraz) denilmektedir. İç borçlanma, bireysel tasarrufların devlet eliyle kullanılması nedeniyle, satın alma gücünün özel kesimden kamusal kesimlere aktarılması olarak düşünülebilir. 1933’e kadar Türkiye’de iç borçlanma yapılmamıştır. 1933-38 dönemindeki yapılan iç borçlanmaların hemen hemen tamamı ulaşım
(demiryolları) yatırımlarının finansmanı için, İkinci Dünya Savaşı döneminde yapılan iç borçlanmalar, savunma harcamalarının finansmanı için kullanılmıştır. Bütçe açıklarının finansmanı için iç borçlanmaya ilk kez 19461950 döneminde gidilmiştir. 1950-1960 döneminde de bütçe dengesi için istikrazlar yapılmış, bu dönemde sayıları artan iktisadi devlet teşekkülleri, Hazine kefaletine haiz borç senetleri çıkararak yeni bir iç borç türü meydana getirmişlerdir. Planlı dönemde ise iç borçlanma konusunda, ekonominin genel dengesinin bozulmaması için kamunun finansman açığının uzun vadeli iç borçlanma ile karşılanacağı kabul edilmiştir.
#23
SORU:
Marshall Yardımı nedir?
CEVAP:
Türkiye ilk kaynak bulma denemelerinde, Truman Doktrini kapsamında ve Marshall Yardımları adı altında finansman bulunabileceğini görmüştür. Fakat Truman Doktrini, ABD ile Sovyetler Birliği arasında yeni oluşmaya başlayan soğuk savaştan dolayı, askeri harcamalar için oluşturulan fonu içermektedir. Marshall Yardımları ise, savaş sonrası Avrupa’nın ekonomik sorunlar yüzünden komünizme savrulması ihtimali nedeniyle, Avrupa’nın yeniden yapılanması için düşünülmüştür. Bir başka şekilde söylemek gerekirse, finansman bulmak mümkündür ama her şey için değil, belli amaçlar için yaratılmış ve belli sınırlılıklarla kullanılabilecek fonlar söz konusudur. Daha önemlisi bu kaynaklar ancak kurumlar aracılığı ile kullanılmaktadır. Marshall Planı, ABD ve Kanada’nın oluşturduğu yaklaşık 12 milyar Dolar civarında olan mali yardımın dağıtımını içermektedir. Yardım, 1947-1960 yılları arasında faaliyette bulunacak olan Avrupa Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (OEEC) aracılığı ile dağıtılmaktadır. Askeri kaynakların dağıtımı için ise, bir süre sonra NATO yetkili olacaktır ve savaş sonrası oluşan Dünya’nın yeni kurumları, ancak üyelikle hizmetlerini sunmaktadırlar.
#24
SORU:
Dış ticaret dengesi ile ulusal paranın yurt dışı değeri arasındaki ilişki kısaca nasıl açıklanabilir?
CEVAP:
Dış ticaret dengesi ile ulusal paranın yurt dışı değeri arasında yakın ve karşılıklı bir ilişki söz konusudur. Dengenin sonucu para üzerinde etkili olduğu gibi, para değeri değiştirilerek de ihracat ve ithalata müdahale edilebilir. Bir ülkenin dışarıya sattıkları (ihracat), dışarıdan aldıklarından (ithalat) çoksa, bütün ülke sınırlarından mal ve hizmet giriş ve çıkışlarını gösteren tablo “ödemeler dengesi” fazla verir ve ulusal paranın değeri yükselir (revalüasyon). Eğer ithalat ihracattan fazla ise ve bu süreklilik içeriyorsa, ulusal paranın değeri düşer (devalüasyon).
#25
SORU:
IMF’ye üye olmadan alınan 7 Eylül 1946 istikrar kararlarının ve kur düzenlemesinin arkasında hangi nedenler bulunmaktadır?
CEVAP:
IMF’ye üye olmadan alınan 7 Eylül 1946 istikrar kararlarının ve kur düzenlemesinin arkasında aşağıdaki nedenler bulunmaktadır:
• İlk olarak savaş boyunca yüksek fiyatlarla gerçekleştirilen ihracatın sürdürülmesinin mümkün olmadığı düşünülmektedir. Gerek tarımsal ürünlerde gerekse madenler için savaş ortamının yarattığı fiyatlar savaş sonrası düşmesi beklenmektedir.
• İhraç ürünlerimizin fiyatlarındaki olası bir düşüşün Türk üretici ve ihracatçılarını zor durumda bırakma endişesi taşınmaktadır.
• Dış ticaret büyük oranda kliring ve takas yöntemi ile (temelde malın malla değişimi ile) yapıldığı için, ticaretin avantaj mı dezavantaj mı yarattığını ödemeler dengesi aracılığı ile izlemek mümkün değildir.
• Ayrıca kamu yöneticileri, savaş boyunca 1930’da belirlenmiş kuru koruyarak TL’nin dış değerini sabit tutmuşlardır. Fakat yurt içinde, gerek çalışan insan sayısının düşmüş olmasından gerek hükümetin düşük fiyatlı satın almaları nedeni ile insanların ürünleri saklamasına yol açmıştır. Bundan dolayı yüksek oranlı enflasyon yaşanmıştır. Bununla birlikte sabit kur politikası ve psikolojik sınırlılıklar yurt içi fiyatların TL’nin yurt dışı fiyatına yansımasını engellemiştir.
#26
SORU:
Ödemeler bilançosu dengeleme yöntemi nedir?
CEVAP:
1946’da kur değişince yurt dışından alınan ürünlerin 1 doları, yurt içinde artık 2,8 lira edeceği için ithal ürünleri pahalanmıştır; daha önce yurt içinde 1,30 liraya üretilen bir ürün yurt dışında 1 dolardan satılırken, şimdi 2,8 TL’ye üretilenler 1 dolardan satılabileceği için ihracat ürünleri de ucuzlamıştır. Bu devalüasyonun ödemeler bilançosu dengeleme yöntemidir.
#27
SORU:
Yatırım malı nedir?
CEVAP:
Başka ürünlerin üretiminde kullanılan ürünler yatırım malıdır.
#28
SORU:
İthal ikamesi nedir?
CEVAP:
İthal ikamesi, yurt dışından ithal edilmekte olan malların, koruyucu ve özendirici önlemlerle yurt içinde üretilmesini öngören bir sanayileşme politikasıdır. İthal ikamesi politikası, bir yandan yüksek gümrük koruma önlemleriyle ithalatı kısıtlarken bir yandan da teşvik önlemleriyle ithal edilen malın yurtiçinde üretilmesini sağlamaya yönelir. Bu politikada ülke içinde kurulan üretim birimleri, her türlü dış ticaret ve kambiyo politikalarıyla dış piyasanın rekabetinden korunmaya çalışılır.
#29
SORU:
18 Mayıs 1956 Milli Koruma Kanunu’nun hükümete hangi yetkileri vermektedir?
CEVAP:
18 Mayıs 1956 Milli Koruma Kanunu: Hükümete, mal ve hizmetlerin dağılımını ve fiyatlandırılmasını düzenlemede artan bir yetkiyle birlikte, ekonomiyi yönlendirme yetkisi de veriyordu.
#30
SORU:
1958’de IMF ile üzerinde uzlaşılan kredi anlaşmaları nelerdir?
CEVAP:
1958’de IMF ile üzerinde uzlaşılan kredi anlaşması;
• Para arzının kontrol altına alınması, kredi hacminin daraltılması,
• Kamu iktisadi kuruluşlarının ürünlerinin fiyatlarının yükseltilmesi,
• İhracat artırılmak için destekleme tedbirleri alınması,
• Denk bütçe sağlayacak şekilde kamu harcamalarının azaltılması,
• Yatırımlarda verimli ve kısa vadeli olanlara öncelik verilmesi,
• Türk lirasının değerinin düşürülmesi temel başlıklarını içermektedir.
Bu tedbirlere karşılık;
• 172 milyon doları borca karşılık,
• 187 milyon doları taze para olmak üzere,
• 259 milyon dolar kredi alınıyor ve
• 420 milyon dolar Merkez Bankası kontrolü dışı olan borçta erteleniyordu.
#31
SORU:
Uygulanan politikaların sonuçları genel olarak nasıl değerlendirilebilir?
CEVAP:
Bu dönemde yaşanan hızlı ekonomik kalkınma, devletin bunu mümkün olduğunca vergi almadan gerçekleştiriyor olması, sıradan insanların yaşamlarını iyileştirmiş, gelirlerinin artmasına neden olmuştur. Gelirlerin artışı ise, tüketimin büyümesine ve bireysel taleplerin çeşitlenmesine yol açmıştır.
Tarım sektörünün dönüşmesi, kentlere yoğun iç göçe neden olmuştur. Kent nüfusun artması ise, dönem boyunca büyüyen gecekondu mahallerini ve inşaat sektöründeki gelişmeleri beraberinde getirmiştir. Şehre göçen insanlara sanayi sektörü tarafından tamamen iş önerilememesi, küçük işler yapan, düzensiz geliri olan genellikle hizmetler sektöründe çalışan bir grubun oluşmasına neden olmuştur.
#32
SORU:
Uygulanan politikaların sonuçları tarım sektörü açısından nasıl değerlendirilebilir?
CEVAP:
Tarım sektörü, Türkiye’deki her beş kişiden dördünün çalıştığı sektör olarak, dönem boyunca yoğun kaynak aktarımı ve teknik araçlar kullanımı ile gelişmiştir.
#33
SORU:
Uygulanan politikaların sonuçları sanayi sektörü açısından nasıl değerlendirilebilir?
CEVAP:
Sanayi sektörü, kalkınmanın önemli bir ayağı olarak, daha önceki planlı dönemlerde de devlet eliyle geliştirildiği gibi, bu dönemde de destek almaya devam etmiştir.
#34
SORU:
Uygulanan politikaların sonuçlarını hizmet sektörü açısından nasıl değerlendirilebilir?
CEVAP:
Hizmetler sektörü ise, özel bir destek almamasına rağmen, tarımda makineleşmeyle ve zenginleşmeyle şehre göçen insan kitlesini beslemeye başlamıştır.
#35
SORU:
Uygulanan politikaların sonuçları eğitim açısından nasıl değerlendirilebilir?
CEVAP:
Türkiye’de, dönemin başında 1950’de ilkokul için okul çağındaki çocukların %69’u, ortaokul çağındakilerin %5’i, lise çağındakilerin %1,3’ü okula gitmektedir. 1960’da bu oranlar sırasıyla %81, %15, %3 olmuştur.
#36
SORU:
Uygulanan politikaların sonuçları sağlık açısından nasıl değerlendirilebilir?
CEVAP:
Bazı hastalıklardan ekonomik gelişmenin izleri takip edilebilir. Tüberkülozla (veremle) iyi beslenme arasında yakın bir ilişkili söz konusudur. Bu nedenle Birleşmiş Milletlere bağlı UNICEF (United Nations International Children’s Emergency Fund, Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuklara Acil Yardım Fonu) ya da Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi kurumlar tarafından takip edilen bilgiler arasında yer almaktadır. 1946’da Türkiye’de tüberküloza bağlı ölümler yüz binde 150 iken, 1960’da yüz binde 52’ye inmiştir. Dönemin gelişmiş ülkelerine göre hala çok kötü olmasına rağmen bütün verilerde açık bir düzelme görülmektedir.
#37
SORU:
Dönemin kurum tabanlı uluslararası kutuplaşmaları kısaca nasıl açıklanabilir?
CEVAP:
Dönemin kurum tabanlı uluslararası kutuplaşmaları, sağlık hizmetinde de görülmektedir. 1952 yılında, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi milletlerarası kurumlardan yardım alınarak, Sağlık Bakanlığı bünyesinde Ana Çocuk Sağlığı Şube Müdürlüğü, 1953’de de Ana ve Çocuk Sağlığı Tekâmül Merkezi kurulmuştur. Bu merkezlerin çalışmaları yine bir kalkınma göstergesi olan bebek ölüm değerlerini düşürmüştür. Dönemin başında 1950’de her bin bebekten 233’ü kaybedilirken, 1960 gelindiğinde bu oran 176’ya düşmüştür. Ayrıca Ana ve Çocuk Sağlığı Merkezleri 2000’li yıllara kadar sosyal güvenlik ağının en iyi çalışan birimlerinden olmuştur.
#38
SORU:
Ülkedeki niteliksel dönüşümün bir göstergesi olarak insan ömrü kısaca nasıl açıklanabilir?
CEVAP:
Ülkedeki niteliksel dönüşümün bir diğer göstergesi insan ömrü olarak düşünülebilir. Farklı ülkelerde, yaşayan insanların nasıl bir yaşam sürdükleri, ülkenin vatandaşlarının ortalama ömürlerinden tahmin edilebilir. 1950-1955 arasında Türkiye’de ortalama insan ömrü 43,6’dır. Diğer bir ifade ile ülkede 50 yaşını görenler azınlıktadır. 1960-1965’de ise ortalama ömür 52,1’e yükselmiştir. Toplamda bütün yaşam kalitesine ilişkin göstergeler bir gelişme olduğunu göstermektedir.
#39
SORU:
Potsdam Konferansı'nda imzalanan ve İkinci Dünya Savaşı'nı sonlandıran barış antlaşması hangi temel başlıkları içermektedir?
CEVAP:
İkinci Dünya Savaşı’nı sonlandıran barış antlaşması aşağıdaki
temel başlıkları içermektedir:
- Milliyetçiliğin ve militarizmin ortadan kaldırılması, (diğer bir ifade ile Nazizmin kökünün kazınması ve Almanya’nın askersizleştirilmesi),
- Almanya’nın ve Avusturya’nın (barış düzenlenene kadar) dört işgal bölgesine ayrılması, Berlin’e özel bir statü tanınması,
- Almanya’nın küçültülmüş sınırlarının ötesinde kalan Almanların, yeni Almanya’da iskân edilebilmesi için bulundukları bölgelerden “nazikçe” göçlerinin sağlanması
- Alman askeri gücünün kaynağı sanayi tesislerinin imha edilmesi (silah üretimi ile bağlantılı olanlar tamamen yok edilecek ve Alman yaşam standartlarının Avrupa ortalamasını aşmamasının sağlanması için diğer üretim alanların da kontrolüne gidilecek)
- İşgal bölgelerini yöneten askeri komutanlar arasında eşgüdümü sağlamak üzere Denetleme Kurulu oluşturulması ve onun gözetiminde yerel yönetimler ve Alman merkezi makamlarının görevlendirilmesi.
#40
SORU:
Varşova Paktı hangi amaçla kurulmuştur?
CEVAP:
NATO’nun kuruluşu sonrası, 1955’te Federal Almanya’nın NATO’ya alınmasının da tetiklemesi ile Varşova’da sekiz sosyalist ülkenin imzaladığı Dostluk, İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Antlaşması ile Varşova Paktı kurulmuştur.
#41
SORU:
Bretton Woods kriterlerinin kabul edilmesi ile birlikte hangi uluslararası kuruluşlar kurulmuştur?
CEVAP:
İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan ekonomik ortam, savaş sırasında, 1944’de ABD’nin küçük bir şehri olan Bretton Woods’da oluşturulmuştur. Dünya’daki bütün ulusların, günümüzde de ekonomik hayatlarını en çok etkileyen kurumlar, Uluslararası Para Fonu (IMF, the International Monetary Fund) ve bugünün Dünya Bankası’nın (World Bank) bir parçası olan Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD, the International Bank for Reconstruction and Development), bu şehirde toplanan Para ve Finans Konferansı’nda tartışılmış ve vücut bulmuşlardır.
#42
SORU:
Birinci Dünya Savaşı ile İkinci Dünya Savaşı arasında uluslararası piyasalarda hangi finansal sıkıntılar meydana gelmiştir?
CEVAP:
Birinci Dünya Savaşı boyunca, savaşı finanse etmenin para değerleri üzerinde
aşındırıcı etkisi olmuştur. Savaş boyunca Merkez Bankası matbaaları savaşın maliyetlerini karşılamak için, hazine odalarındaki altınlardan daha fazla kâğıt para basmışlardır. Savaştan sonra ise, savaş tazminatları da aynı türde bir soruna neden olmuştur. Tazminatları ödemek üzere basılan paralar da -ticaret için zorunluluk olan- ülke paralarının değerlerinin karşılaştırılmasını zorlaştırmıştır. Ek olarak iki savaş arasında ülke paralarının değerleri üzerinde karşılıklı anlaşılmış bir kurun olmaması uluslararası ticareti daraltmıştır. Savaş arası dönemde, işsizlik ve enflasyonla bireysel olarak mücadele eden ülkeler, birbirlerini açlığa itercesine para ayarlamalarına (devalüasyon), kambiyo kontrollerine, gümrük vergilerini yükseltmeye ve dış ticaret ile ilgili miktar kısıtlamalarına yönelmişlerdir.
#43
SORU:
Altın para standardı Merkez Bankaları'nın para basma yetkilerine nasıl bir standart getirir?
CEVAP:
“Altın para” ya da “altın standardı” sisteminde, Merkez Bankalarınca basılan paranın banka da birebir altın karşılığı vardır. Diğer bir ifade ile Merkez Bankası’nın kasasındaki altın, piyasadaki tüm kâğıt paradan az değildir. Böyle bir durumda piyasada dolaşan paranın değerini belirleyen aslında Merkez Bankası’nın kasasındaki altın vb. değerli madendir. Bu sistem Bretton Woods görüşmeleri ile değişmiştir.
#44
SORU:
Bretton Woods'ta küresel piyasalardaki para kurlarının belirlenmesi için nasıl bir standart getirilmiştir?
CEVAP:
Savaş sonrası paraların altına bağlı olamayacağı gerçeği ile karşı karşıya olan ülkeler, Bretton Woods’ta, güvenilir bir paraya karşı kurun oluşması ile uluslararası ticarette para sorunlarının çözümlenebileceğini düşünmüşlerdir. Bu yapıda sadece doların altına karşı bir değeri vardır: 1 ons altın = 35 dolar. Diğer ulusal paralar dolara karşı bir değer (kur) ilan etmişlerdir. Bu yeni sistem “altın kambiyo” sistemidir ve 1970’lerdeki krize kadar, uluslararası ödemelerde uygulanacak olan sistem de budur.
Altın kambiyo sistemi dolara rezerv para özelliği kazandırmıştır. Diğer bir ifade ile altın kambiyo sistemi altında bütün Dünya’daki Merkez Bankaları kasalarında, dış ödemeler için altın ve dolar tutacak; dış ticaret ödemelerinde bu ikisini bir birine denk olarak kullanabileceklerdir.
#45
SORU:
Klasik iktisat teorisinden farklı olarak Keynes'in hangi iktisadi görüşü ileri sürmüştür?
CEVAP:
Keynes teorisinde, toplam talebin bir ekonomide en önemli taşıyıcı güç olduğu iddia etmektedir. “Klasik iktisat teorisi” olarak adlandırılan kendisinden önceki teori ise arzın öncelikli olduğunu vurgulamaktadır. Bu basitçe Keynes’e göre talebi oluşturan hükümet (ya da devlet), işletmeler ve hane halklarının toplam harcamalarının değişmesinin ekonomik krize engel ya da neden olabileceği fikridir. Klasikler de aynı etkiyi arz yani üretimin yapacağını düşünmektedirler. Keynes ekonomide (1929 krizi gibi) bir sorun olduğunda talebi harekete geçirecek devlet müdahalelerinin ekonomiyi canlandırabileceğini iddia etmektedir. Müdahale ise devletin gelirlerine bağlı olmaksızın örneğin bireylerin gelirlerine zam yaparak ya da sonuçları uzun vadede alınacak kamu yatırımları yaparak oluşturulabilir. Bu nedenle Keynesyen iktisat teorisi ile açık bütçe finansmanı arasında bir ilişki vardır.
#46
SORU:
1946 İvedi Sanayi Planı hangi amaçla hazırlanmıştır?
CEVAP:
Amaç, ülkenin savaş koşullarından barışa geçişini temin ederken, “hem sanayi, hem ziraatı geliştirecek ve ulaştırma işlerini genişleterek memleketi süratle bir kül haline koyacak çareler bulmak”tır. Plan diğerleri gibi, yatırım için devletin öncülüğünü önemsemektedir ve Etibank ve Sümerbank’ın aracılığı ile kullanılacak 300 milyon TL’lik bir finansman gerektirmektedir.
#47
SORU:
İç borçlanma nedir? Türkiye'de ilk kez ne zaman gerçekleştirilmiştir?
CEVAP:
Genellikle kamu bütçesindeki hizmetlerin finansmanı için, hükümetlerin, ülke sınırları içinde kişi ya da kurumlara ulusal para cinsinden borçlanmasına iç borçlanma (istikraz) denilmektedir. İç borçlanma, bireysel tasarrufların devlet eliyle kullanılması nedeniyle, satın alma gücünün özel kesimden kamusal kesimlere aktarılması olarak düşünülebilir. 1933’e kadar Türkiye’de iç borçlanma yapılmamıştır. Bütçe açıklarının finansmanı için iç borçlanmaya ise ilk kez 1946-1950 döneminde gidilmiştir.
#48
SORU:
Sabit döviz kuru sistemi Türkiye'de hangi dönemlerde uygulanmıştır?
CEVAP:
Türkiye’de Özal’lı yıllardaki değişikliklere kadar ayarlanabilir sabit döviz kuru ve sıkı kambiyo kontrolleri uygulanmıştır. Sabit döviz kuru sistemlerinde ulusal paranın yabancı paralar karşısındaki değeri, ülkenin para otoritesi tarafından resmi olarak belirlenmektedir. Sabit kurun ayarlanabilir olması, ulusal paranın değerinin belirlenen kriterlere göre zaman zaman ancak resmi otoriteler tarafından değiştirilebileceğini göstermektedir.
#49
SORU:
Dış ticaret dengesi ile ulusal paranın yurt dışı değeri arasında nasıl bir ilişki vardır?
CEVAP:
Dış ticaret dengesi ile ulusal paranın yurt dışı değeri arasında yakın ve karşılıklı bir ilişki söz konusudur. Dengenin sonucu para üzerinde etkili olduğu gibi, para değeri değiştirilerek de ihracat ve ithalata müdahale edilebilir. Bir ülkenin dışarıya sattıkları (ihracat), dışarıdan aldıklarından (ithalat) çoksa, bütün ülke sınırlarından mal ve hizmet giriş ve çıkışlarını gösteren tablo “ödemeler dengesi” fazla verir ve ulusal paranın değeri yükselir (revalüasyon). Eğer ithalat ihracattan fazla ise ve bu süreklilik içeriyorsa, ulusal paranın değeri düşer (devalüasyon).
#50
SORU:
IMF'ye üye olmadan alınan 7 Eylül 1946 istikrar kararları ve kur düzenlemesi hangi nedenlerden dolayı alınmıştır?
CEVAP:
IMF’ye üye olmadan alınan 7 Eylül 1946 istikrar kararlarının ve kur düzenlemesinin arkasında şu nedenler bulunmaktadır:
- İlk olarak savaş boyunca yüksek fiyatlarla gerçekleştirilen ihracatın sürdürülmesinin mümkün olmadığı düşünülmektedir.
- İhraç ürünlerimizin fiyatlarındaki olası bir düşüşün Türk üretici ve ihracatçılarını zor durumda bırakma endişesi taşınmaktadır.
- Dış ticaret büyük oranda kliring ve takas yöntemi ile (temelde malın malla değişimi ile) yapıldığı için, ticarettin avantaj mı dezavantaj mı yarattığını ödemeler dengesi aracılığı ile izlemek mümkün değildir.
- Kamu yöneticileri, savaş boyunca 1930’da belirlenmiş kuru koruyarak TL’nin dış değerini sabit tutmuşlardır. Fakat yurt içinde, gerek çalışan insan sayısının düşmüş olmasından gerek hükümetin düşük fiyatlı satın almaları nedeni ile insanların ürünleri saklamasına yol açmıştır. Bundan dolayı yüksek oranlı enflasyon yaşanmıştır.
#51
SORU:
1946 Devealüasyonu ödemeler bilançosunu nasıl etkilemiştir?
CEVAP:
1946’da kur değişince yurt dışından alınan ürünlerin 1 doları, yurt içinde artık 2,8 lira edeceği için ithal ürünleri pahalanmıştır; daha önce yurt içinde 1,30 liraya üretilen bir ürün yurt dışında 1 dolardan satılırken, şimdi 2,8 TL’ye üretilenler 1 dolardan satılabileceği için ihracat ürünleri de ucuzlamıştır. Bu devalüasyonun ödemeler bilançosu dengeleme yöntemidir.
#52
SORU:
İthal ikamesi nedir?
CEVAP:
İthal ikamesi, yurt dışından ithal edilmekte olan malların, koruyucu ve özendirici önlemlerle yurt içinde üretilmesini öngören bir sanayileşme politikasıdır. İthal ikamesi politikası, bir yandan yüksek gümrük koruma önlemleriyle ithalatı kısıtlarken bir yandan da teşvik önlemleriyle ithal edilen malın yurtiçinde üretilmesini sağlamaya yönelir. Bu politikada ülke içinde kurulan üretim birimleri, her türlü dış ticaret ve kambiyo politikalarıyla dış piyasanın rekabetinden korunmaya çalışılır.
#53
SORU:
Kalkınmanın finanse edilmesinde hangi kaynaklar kullanılır?
CEVAP:
Kalkınmanın finanse edilmesinde kullanılabilecek kaynakları üç başlık altında sınıflamak mümkündür. Ülke içi tasarrufları hedef alan kaynaklar, dış borçlar, para basılması.
Ülke kaynakları, iç istikraz, zorunlu tasarruf veya çeşitli fon adları altında ifade edilebilirler ama nihayetinde devletin vergiler ya da iç borçlanma aracılığı ile oluşturduğu sermayeden ibarettirler. Bu kaynakların ikisi de bireylerin gelirlerin yüksek olmasına bağlıdır.
Dış borçlanma başka ülkelerinin ya da başka ülkelerdeki bireylerin tasarruflarının (servetlerinin) ödünç alınmasıdır. Ve kalkınmayı finanse etmenin ikinci yolu olarak düşünülebilir. Bu yöntem borcun alınış koşullarıyla ve yatırımların bu koşullardan daha iyi gelir getirmesi ile yakından ilişkilidir.
Yurt içindeki yatırımlar ulusal para cinsinden ise Merkez Bankası matbaasının çalıştırılması yani para basılması ile de karşılanabilir. Bu yöntem diğer iki yol düşünüldüğünde daha az tepki çeken, sadece hükümetin karar verebileceği bir seçenek olduğu için az acılı kabul edilen bir yöntemdir. Bununla birlikte üretim olmadan alım gücü yaratma şansı verdiği için, enflasyona neden olabilir ve bu nedenle bireylerden alınan vergiye benzer sonuçları vardır.
#54
SORU:
1958 İstikrar Tedbirleri öncesinde IMF ile anlaşılan kredi anlaşması hangi başlıkları içermektedir?
CEVAP:
Üzerinde uzlaşılan kredi anlaşması;
- Para arzının kontrol altına alınması, kredi hacminin daraltılması
- Kamu iktisadi kuruluşlarının ürünlerinin fiyatlarının yükseltilmesi
- İhracat artırılmak için destekleme tedbirleri alınması
- Denk bütçe sağlayacak şekilde kamu harcamalarının azaltılması
- Yatırımlarda verimli ve kısa vadeli olanlara öncelik verilmesi
- Türk lirasının değerinin düşürülmesi temel başlıklarını içermektedir.
#55
SORU:
Ekonomi teorisi açısından kalkınma ve büyüme arasındaki farklılıklar nelerdir?
CEVAP:
Ekonomi teorisi açısından kalkınma niteliksel bir dönüşümü simgeler, büyüme ise daha çok sayısal bir kavramdır. Örneğin eğitim, sağlık değişkenleri kalkınma göstergeleri olarak düşünülebilir. Ekonomik büyüme ile birlikte sağlık ya da eğitim hizmetlerinin gelişmesi ve insanların yaşamlarına kalite getirmesi beklenir.
#56
SORU:
1950'li yıllarda eğitim ve sağlık alanlarında nasıl gelişmeler yaşanmıştır?
CEVAP:
Türkiye’de, dönemin başında 1950’de ilkokul için okul çağındaki çocukların %69’u, ortaokul çağındakilerin %5’i, lise çağındakilerin %1,3’ü okula gitmektedir. 1960’da bu oranlar sırasıyla %81, %15, %3 olmuştur.
1946’da Türkiye’de tüberküloza bağlı ölümler yüz binde 150 iken, 1960’da yüz binde 52’ye inmiştir. Dönemin başında 1950’de her bin bebekten 233’ü kaybedilirken, 1960 gelindiğinde bu oran 176’ya düşmüştür.
Öte yandan 1950-1955 arasında Türkiye’de ortalama insan ömrü 43,6’dır. Diğer bir ifade ile ülkede 50 yaşını görenler azınlıktadır. 1960-1965’de ise ortalama ömür 52,1’e yükselmiştir. Toplamda bütün yaşam kalitesine ilişkin göstergeler bir gelişme olduğunu göstermektedir.
#57
SORU:
1950'li yıllarda sanayi sektöründe nasıl gelişmeler yaşanmıştır?
CEVAP:
Bu dönemde sanayi sektörü gelişmiştir. Sanayi sektörünün bu gelişiminde ilk kez devletin itmesinin değil, aksine devletin getirdiği bazı sınırlılıkların katkısı olduğundan söz edilebilir. 1954’den sonra dış ticaret hadlerinin daralması, gelirleri de artmış hane halklarının almak istedikleri ürünler için yurt içinde talep yaratmıştır. Taksitli satışlar kısa sürede alışıla gelen bir alış veriş türü haline gelmiştir ki düzenli bir gelirin göstergesi olarak düşünülmesi gerekir. İthalatın daralması, düzensiz geliri olan kentli büyük/küçük tacir sınıfını ilk kez kendisine güveneceği bir gelir seviyesine ulaşmasına neden olmuştur. Bu grup 1954’e kadar yabancı ürünlerin ithalatçıları, 1954’den sonra, ithalat imkânı kalmayınca yabancı ortakları ile içeride çoğunlukla montaj hatlarında üretim yapan Türkiye’nin ilk sanayicilerini oluşturmuşlardır.
#58
SORU:
1950'lerde Türkiye'nin köy ve kent nüfusları nasıl bir değişime uğramıştır?
CEVAP:
1950’lerde kentleşme, uygulanan pek çok politikanın beklenmeyen bir sonucu, bir yan etkisi olarak ortaya çıkmıştır. Bunun ilk nedeni Türkiye’de yaşanan yüksek nüfus artış hızı olarak düşünülebilir. Türkiye Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren nüfus artırıcı politikalar takip etmiştir. 1940 ların ikinci yarısında bu artışın hızlanmasının diğer nedeni ise Cumhuriyetin ilk kuşağının doğurganlık yaşına gelmesi, İkinci Dünya Savaşı nedeniyle silah altında olan grubun evlerine dönünce evlenmesi ve çocuk sahibi olmasıdır. 1927’de Türkiye nüfusunun 10 milyonu köylerde, 3 milyonu şehirlerde yaşamaktadır. 1950’de aynı rakamlar köy için 16 milyon, şehir için 5 milyon, 2010’da ise kente yaşayan insan sayısı 52 milyondur. 1935’deki nüfus sayımında kent nüfusunun yılda %1,9, köy nüfusunun ise yılda %2,4 büyürken; 1955 sayımlarında 1950-55 arasında kent nüfusu %6,4 büyürken, kır nüfusunun %1,8 büyüdüğü görülmüştür.