TÜRKİYE'DE FELSEFENİN GELİŞİMİ II Dersi VARLIK FELSEFESİ-BİLGİ FELSEFESİ soru cevapları:
Toplam 21 Soru & Cevap#1
SORU:
Varlık felsefesi nedir?
CEVAP:
Varlık felsefesi, evrenin nasıl oluştuğu, evrendeki unsurların ortaya çıkış ilkeleri, varlık tabakaları, canlılığın oluşum süreci türünden temel problemlerle uğraşan felsefenin temel disiplinlerinden biridir.
#2
SORU:
Ontoloji nedir?
CEVAP:
Mengüşoğlu’na göre, bütün insan bilgisinin varolan bir şeyin bilgisi olması, felsefi bilgi ile bilimsel bilgiyi birbirine bağlamakta, hatta onları birleştirmektedir. Bilimin ve felsefenin ortak kaynağı olan, onları birbirleriyle birleştiren bu varolan da yine hususi bir bilginin araştırma sahasıdır. İşte böyle bir bilgiye ontoloji adı ve- rilmektedir. Bu nedenle, ontoloji temel bilim olarak görülmüştür. Ontoloji varolanı bir bütün olarak ele alırken, bilim ve felsefe varlığı çeşitli sahalara bölerek inceler.
#3
SORU:
Takiyettin Mengüşoğlu varlığı nasıl görmektedir?
CEVAP:
Mengüşoğlu’na göre günün ontolojisi, kendinde şey, mutlak geist, saf ben gibi metafizik yükü taşımaktan kurtulmuş, onu sırtından atmıştır. Mengüşoğlu, varlığı, varolanın kendisini, en son şey olarak görmektedir. Çünkü varlık fenomenleri, varlığın, varolanın gerisinde bulunan, görünüş sahasına çıkmayan herhangi bir metafizik temelden haber vermiyorlar.
#4
SORU: Takiyettin Mengüşoğlu, hangi ontoloji anlayışını savunmaktadır?
Takiyettin Mengüşoğlu, hangi ontoloji anlayışını savunmaktadır?
CEVAP:
Takiyettin Mengüşoğlu, Nicolai Hartmann’ın öğrencisi olarak Hartmann tarafından geliştirilen yeni ontoloji anlayışını savunmaktadır.
#5
SORU:
Takiyettin Mengüşoğlu kategorileri nasıl değerlendirir?
CEVAP:
Mengüşoğlu’na göre, varolanı tayin eden ilkeler, kategorilerdir. Ontolojide kategori tabiriyle, öznenin veya varlığın formları kastedilmez; aksine, varlığı, varolanı tayin eden ve varolanın kendisinde mevcut olan varlık prensipleri kastedilir. Bu prensipler, varlığı belirleyen genel ilkelerdir. Bu ilkelerin bilimdeki karşılığı kanunlardır. Kategoriler, kanunları da içerdiklerinden daha geneldirler. Ontolojinin konu edindiği ilkeler, varlıkta içkin olanlardır. İdealistlerde görülen öznenin kendi başına bir varlık olduğu anlayışına karşı çıkarak, öznenin bir varolan olduğu düşüncesini ileri sürmüştür. Mengüşoğlu’na göre kategorilerin, Aristoteles ve Kant’ta olduğu gibi, sayılarını tespit etmek mümkün değildir. Felsefe ve bilimdeki gelişmelere bağlı olarak kategorilerin sayısı artmaktadır. Ontolojinin varolanın esasını oluşturan kategorilerle uğraşması, ontolojiyi somut bilgi haline getirdiği gibi, ontoloji ile bilimler arasında da köprü kurmaktadır Kategoriler, yeni ontolojide varlık sahaları ya da tabakalar adı altında ele alınırlar. Her varlık sahasının kendi kategorilerinin tespiti ve onlarla ilişkilendirilmesi esastır. Bir varlık sahasının kategorisi diğer bir alana taşındığında, ontolojinin karşı çıktığı ..izm’ler ortaya çıkmaktadır. Mengüşoğlu bu tehlikenin önüne geçmek için, kategoriyi özneye ait bir unsur olarak değil, varolana ilişkin bir durum olarak tanıtır. Mengüşoğlu kategorileri şöyle sınıflamıştır: Kozmolojik kategoriler: Zaman, mekan, substans (öz ya da dayanak), kausalite (nedensellik), tabiattaki kanunluluk, karşılıklı tesir. Organik Kategoriler: Formun muhafazası, nevilerin değişmesi, organik gayelilik, mutation (değişme), selektion (ayıklanma), canlının kaynağı. Antropolojik kategoriler: aktiflik pasiflik, önceden görme, önceden tayin etme
#6
SORU:
Takiyettin Mengüşoğlu, varlık sorununu nasıl ele almıştır?
CEVAP:
Mengüşoğlu, varlık sorununu düşüncelerinin tamamını kuşatacak bir şekilde ele almıştır. Başka bir deyişle, o, bütün düşüncelerini varlık anlayışı üzerine oturtmuştur. Böylelikle, Mengüşoğlu’nun bir felsefe sistemi kurduğu ya da kurma çabasında olduğu söylenebilir.
#7
SORU:
Hilmi Ziya Ülken’e göre, felsefenin temel konusu nedir?
CEVAP:
Hilmi Ziya Ülken varlık sorunuyla yakından ilgilenmiştir. Türkiye’de varlık sorunuyla ilgili ilk kitap olduğunu söyleyebileceğimiz Varlık ve Oluş adlı çalışma, onun konuyla ilgisini açıkça ortaya koymaktadır. Ayrıca da Felsefenin Genel İlkeleri başlıklı çalışmada da varlık sorunuyla ilgilenmiştir. Burada Ülken’in varlık anlayışı, Varlık ve Oluş adlı çalışmasından hareketle, ele alınmaktadır. Ülken’e göre, felsefenin temel konusu varlıktır. Hakikat, gerçek, düşünce gibi problemler varlık sorunundan çıkar. Hatta yanılma, gerçek-değil gibi olumsuz fikirlerde olduğu gibi, varlığın olumsuzluğu, varlık olmayan veya yokluk problemi de yine varlıktan çıkar. Ona göre varlığa yüklemle ve yüklemsiz işaret edilmektedir. Ülken, varlığın sınırlılık ve sınırsızlık özelliklerini Parmenides, Platon ve Aristoteles’ten hareketle değerlendirmiştir. Varlıkla ilgili sorunların başında, yokluğun temellendirilmesi ve oluş gelmektedir. Ülken’e göre, varlık kavramı, bir özü (essence), bazı yüklemleri ve sıfatları ve tavırları gerektirir. Bu münasebet Aristoteles’in varlığı cevher, ona bağlı olan kavramları ilinekler (arazlar) gibi görmesine sebep olmuştur.
#8
SORU:
Hilmi Ziya Ülken, varlıkta bulunan kriz unsurunu nasıl açıklar?
CEVAP:
Ülken’e göre varlıkta kriz ve ritim unsurları bulunmaktadır. Ona göre kriz, varlığın bünyesinde sürekli değil, bazı durumlarda kendinden sonra gelen düzenle ilgilidir. Bu hal varlığın devamlılığını tehlikeye düşürse bile, onu varolmaktan çıkarmaz. Ülken’e göre zıt ve tamamlayıcı vasıfların kriz hali, alemlerin bu dönüm noktalarında iki esaslı karakteri olduğu, bundan dolayı, onlardan her biri kendi alemleri için geçerliği olan iki ilkeye dayanırlar: 1) Birbirini dışta bırakma 2) Birbirine bağlılık ilkesi. İlk ilkeye göre, sonlu olan bir alemde bütün vakalar ve şeyler arasında birbirini dışta bırakma, yani bir şey veya vakanın aynı zamanda bir şey, veya vaka olmama hali vardır. İkinci ilkeye göre, sonlu olan bu alemde bütün vakalar ve şeyler karşılıklı birbirlerine bağlıdırlar. Bu iki ilkenin aynı zamanda yürürlükte olması, kriz halinin gereğidir.
#9
SORU:
Hilmit Ziya Ülken, varlıkta bulunan ritim unsurunu nasıl açıklar?
CEVAP:
Ülken, varlıkta bulunan ritim unsurunu madde ve enerji bağlamında ele almıştır. Bir yandan madde parçalanarak enerji halini aldığı gibi, bir yandan da enerji birikerek madde halini almaktadır. Birinci zümre kadar ikincide de tecrübelerimiz yoktur Tabiattaki ritimleri incelemek için elimizde birçok vasıta vardır. Onların devamlı, kesintili, kapalı, açık, zincirleme halinde veya dağınık, bir cinsten veya ayrı cinsten ferdiyetsiz-ferdiyetli olmalarına göre bu vasıtalardan biri kullanılır: 1) Kapalı devresi olan, zincirleme bağlı, bir cinsten ve ferdiyetli ritimlerde sebeplilik münasebeti aranır. 2) Şartlarla sebeplerin birbirine karıştığı karmaşık olgu tiplerinde ise, sebeplilik yerine bağlantılar aranır. 3) Açık devreli, ayrı cinsten ve ferdiyetsiz olan olgularda her iki münasebet şekli de kullanılamaz. Bunlarda ferdiyetleri aramadan vazgeçerek, bütünleri bulmaya mecbur kalırız.
#10
SORU:
Hilmi Ziya Ülken’e göre, varlıklarda kriz ve ritmin en yüksek derecesi nerede meydana gelir?
CEVAP:
Ülken’e göre, varlıklarda kriz ve ritmin en yüksek derecesi insanda meydana gelir. İnsan, hayvan nevileri arasında tek oluşu, bütün hayvanlardan farklı yeni vasıflara sahip bulunuşu, hayvanlar serisi içinde tam bir kriz manzarası gösterecek varlığa çıkışı ile ayrılır. Bundan dolayı, gerek insanın biyolojik vasıflarını inceleyen antropoloji, gerek onun biyolojik-psikolojik vasıflarını bütün olarak inceleyen felsefi antropoloji, gerekse insanı yalnız fenomenolojik yöntemle doğrudan kendi özünde inceleyen felsefe veya bu felsefenin başka bir dalı olarak insanı varoluşu içinde sübjektif olarak inceleyen varoluşçuluk (eksistansiyalizm), başka başka yollardan hemen aynı sonuçlara varmaktadırlar.
#11
SORU:
Nermi Uygur metafizik ve felsefeyeyi nasıl görür?
CEVAP:
Uygur’a göre, ne metafizik felsefedir, ne de felsefe metafiziktir. Birbirlerinin yerlerini tutamayacakları kesindir. Dolayısıyla yan yana olmaları gerekmektedir. Ne zaman nerde olursa olsun, insan tarihi çokça metafiziklerin damgasını taşır. Metafizikler sayesinde, insan kendine yaygın adıyla dünya-görüşleri sağlar. Genel olarak, bu görüşler olmadan da yaşayamaz. İşte metafiziklerin bir yandan varolma hakkı, dolayısıyla başarıları, öbür yandan da programlarındaki bilgi dileğini yerine getirememeleri dolayısıyla başarısızlıkları buradadır. Uygur varlık sorununu, varlığı araştıran metafizik açısından ele almış, metafiziğin hem sıkıntılarını hem de gerekliliğinin gerekçelerini ortaya koymuştur.
#12
SORU:
Teoman Duralı metafiziğin en önemli görevlerinden birini ne ile ilişkilendirir?
CEVAP:
Duralı açısından metafiziğin en önemli görevlerinden biri, ahlakla olan ilişkisidir. Ona göre, metafizik ile ahlak, Platon’da, ilahiyatla iç içedir. Onun ilahiyatıysa, Tektanrılı vahiy dinininkini şaşırtacak raddede andırmaktadır. Tektanrılı vahiy dininin ilahiyatı ile ahlakça özü, aklıaşkındır; yani transsendenttir (aşkındır). Şu durumda da ilahiyat, felsefi metafiziğin görev alanının dışındadır. Duralı için metafizik, hem varlık aleminin hem de aşkın varlığın alanını tanımada kullanılan bir düşünme biçimidir.
#13
SORU:
Bilgi felsefesi'nin çerçevesin ne oluşturur?
CEVAP:
Felsefenin temel sorunu olan bilgi, modern felsefe anlayışının temelini oluşturmaktadır. John Locke tarafından kurulduğu kabul edilen bilgi felsefesinin temel çerçevesini, zihinde bilginin meydana gelme sürecini açıklayarak, bilginin kökenini doğru olarak keşfetmek ve doğru bilginin özellikleri ile bilginin doğruluk şartlarının araştırılması çizmektedir. N. Uygur’un belirttiği gibi, bilmenin hangi türünden sayılırsa sayılsın bilgiyi bilgi yapan nitelikler; bilgideki güvenilirliği sağlayan öğeler, neyin neden bilgi olmadığını belirleyen tutamaklar, bilginin doğrusunu yanlışından ayıran ölçekler, eskiden beri, bilginin ayracı denen sorunun değişik anlatımlarıdır. Bilgi ayracı, felsefenin özellikle de bilgi felsefesinin ortak kavramlarından biridir.
#14
SORU:
Teo Grünberg’e göre epistemic mantık nasıl işler?
CEVAP:
Epistemik mantık, bir yandan sembolik deduktif (tümdengelim) mantığa, öbür yandan ise induktif (tümevarım) mantık ve probabilite (olasılık) teorisine dayanır. Grünberg’e göre, geleneksel felsefe, ortak duyu veya bilim yolundan elde edilemeyen bazı bilgiler sağlamak amacını gütmüştür. Modern analitik felsefe, başka yoldan edinilemeyen bilgiler şöyle dursun, doğrudan doğruya ve tek başına hiçbir bilgi ortaya koymak iddiasında değildir. Felsefenin amacı, bir takım önermeler (yani bilgiler) ortaya koymak değil, eldeki önermeleri aydınlatmaktır.
#15
SORU:
Arda Denkel, bilgi problemini nasıl yorumlamıştır?
CEVAP:
Arda Denkel, bilgi problemini kendi kaygıları doğrultusunda ele almıştır. Bilginin Temelleri adlı kitabında, Yeniçağda ortaya çıkan bilgi anlayışlarını, kendi bilgi anlayışına yer açmak amacıyla yorumlamıştır. Yeniçağın en önemli karakteri olan akıl ve bilginin güvenilirliği onun çıkış noktası olmuştur. Kitabın başında sıraladığı şu sorular, bilgi sorunuyla ilişkisini ortaya koymaktadır: Açıklamaların doğruluğuna koşul olarak akılsallık hangi temellere dayandırılmadır ki güvenilir bilgi üretilebilsin? Bilginin gerektirdiği kesinlik hangi inançlar için söz konusu olabiliyordu? Bilgi olarak kabul edilebilecek inançlar bize nereden geliyordu? Ona göre bu sorular bilgi bağlamında iki odak sorun ortaya çıkarmaktadır. Bunlar bilginin değeri, yani hangi inançların bilgi sayılacağı ve bilginin kökeni, yani bilginin bize ne yolla nereden geldiğidir. Descartes her iki sorun hakkında görüş önermiş ve sonraki süreci derinlemesine etkilemiştir. Denkel, söz konusu soruları temellendirmek için konuyu çeşitli yönleriyle tartışarak kendi düşüncelerini geliştirmiştir.
#16
SORU:
Anlık nedir?
CEVAP:
Denkel’e göre anlık (zihin) denilence, gerçekte, anlıksal olaylar ve durumlar düşünülür. Anlık, ya durumların tümüne ya da bu durumları içinde barındıran ortama verilen addır. Anlığı, anlıksal olay veya durumlarla açıklamak, ancak bu olay veya durumların ne olduklarının uygun bir betimlemesi verilebildiğinde anlam kazanacaktır. Denkel’e göre, hangi olay ve durumların anlıksal olarak sınıflandığı dil ve kavramsal yapımız içinde köklü ve kesindir.
#17
SORU:
Bilgi sorununda ileri adımlar atabilmek için ne gerekir?
CEVAP:
Soykan, bilgi sorununda ileri adımlar atabilmek için varlıksal (ontik) ve varlıkbilimsel (ontolojik) ayrımının açıklık kazanması gerektiğini belirtmiştir. Ona göre, bir şeyin niteliklerinden birinin onun varlıksal bir niteliği olduğu söylendiğinde, o şey hakkındaki bilgimizin tam, mutlak, değişmez olduğu, şeyin kendisini verdiğini dile getirmektedir. Ama böyle bir şey söyleme hakkımız yoktur. Varlıksal denilen her şey aslında varlıkbilimseldir; yani dile getirilen her şey, bizim sözümüzdür. Eğer şeyin kendisini bilebilseydik, şeyin kendisi ile bundan oluşturduğumuz obje arasında hiçbir ayırım kalmazdı. Oysa biz, şeyin kendisini değil, her defasında bilgi araçlarımız ve elbette anlama yetimiz yoluyla ondan elde ettiğimiz nesneyi (objeyi) biliriz. Bilmenin bu özelliği görünüş ile şeyin kendisi arasında bir yarım yapmayı gerektirmektedir.
#18
SORU:
Ömer Naci Soykan bilgi anlayışını hangi çerçevede ele almıştır?
CEVAP:
Önemli düşünürlerimizden biri olan Ömer Naci Soykan, felsefenin çok çeşitli alanlarında yayınlar yapmış ve bilgi felsefesiyle de yakından ilgilenmiştir. Soykan’ın bilgi anlayışı, Bilgi Tarzlarını Bölümleme Denemesi adlı makalesi çerçevesinde ele alınmıştır. Söz konusu makale, bilginin temel sorunu olan öznenin yapısını temellendirmektedir. Soruna bilginin tanımıyla başlamış, nesne ve bilgi türleriyle bitirmiştir.
#19
SORU:
Betimleyici bir bilgi tanımı nasıl olmalıdır?
CEVAP:
Soykan’a göre betimleyici bir bilgi tanımı, tüm bilgi tarzlarını içinde barın- dırmıyorsa, demek ki burada birden çok tanıma ihtiyaç vardır. Fakat tutumluluk ilkesi uyarınca, gerek olmadıkça tarzlar çoğaltılmamalıdır. Öte yandan, bilginin ve bilimin birliği ilkesi adına bu tanımlar arasındaki bağıntılar da gösterilmelidir
#20
SORU:
Ayırdında olmanın kaç tarzı vardır?
CEVAP:
Soykan’a göre ayırdında olmanın üç tarzı vardır: 1- Tüm duygu ve duyumlarımda beden -ruh birliği olarak ruhum (bilincim, kendi benim vb.) duygu ve duyumlara sahip olduğunun ayırdında olmak. 2- Tüm zihinsel etkinliklerimde zihnim, kendisinin etkinlikte olduğunun ayırdında olmak. 3- Beden ruh birliği olarak ruh ve zilin bütünlüğüne sahip olan ben, ruhumun ve zihnimin etkilenim ve edimlerinin ayırdında olmak.
#21
SORU:
Kavrama ve düşünme nasıl sağlanır?
CEVAP:
Soykan’a göre bilincimizin etkin olduğu, tasarımlama, anlama-kavrama, düşünme gibi edimlerimizle, daima bir şeyi kavrar ve düşünürüz. Burada öznenin nesnesi başka bir öznenin de nesnesi olabildiği zaman, yani nesne, öznenin kendisinde değil de dışında ise, bu nesne hakkındaki bilgi, aynı zamanda bu nesne aracılığıyla başkasına iletilebilmektedir. Bu tarz bilgide öznenin bilinen şey ile onun bilgisi ayrımına sahip olması, bilinen şeyin özneden bağımsız, onun dışında varolmasına dayanır