YENİ TÜRK EDEBİYATINA GİRİŞ II Dersi Yenileşme Hareketleri (Kurumlar) soru cevapları:

Toplam 53 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Osmanlı devlet felsefesinin anahtar kavramı nedir?


CEVAP:

Osmanlı devlet felsefesinin anahtar kavramı adalettir. Adalet yönetimin temel dayanağını oluşturduğu gibi devlet örgütlenmesinin de yapı taşı durumundadır. Buna göre örgütlenen devlet sistemini “daire-yi adliye” yani adalet dairesi eksenine göre düşünmek gerekir.


#2

SORU:

Adalet dairesi nasıl formüle edilmektedir?


CEVAP:

Adalet dairesinin şu şekilde formüle edildiği görülmektedir: “1. Devlet ve mülk, yani ülke ve insanı birleştirerek devlet kuracak iktidara sahip olmak, diğer bir ifadeyle hâkimiyeti elde bulundurmak, sağlam bir orduyu gerektirir. 2. Ordunun teşkili ve bakımı hükümdarın servet sahibi, devletin zengin olmasına bağlıdır. 3. Devletin zengin olması için, halkın zengin ve müreeh olması şarttır. 4. Halkın refahı ve zengin olması da kanunların adil olmasına bağlıdır. 5. Devlet ve mülk olmadan adaleti sağlamak da mümkün değildir. Bunlardan biri yok oldu mu, her şey yok olur, ne devlet kalır ne de mülk yani hâkimiyet.” (Yediyıldız, 1993, s. 12/306-307).


#3

SORU:

Osmanlı Devleti’nin klasik yapısı nasıldır?


CEVAP:

Osmanlı Devleti’nin klasik yapısı yönetimin saray ve padişah etrafında örgütlendiği bir kurumlar dizisinden oluşur. Bu ilk dönemde devlet yönetiminde daha çok Türk kökenli beylerin etkili olduğu da görülmektedir. Fatih Sultan Mehmet (1432-1481) döneminden itibaren Osmanlı devlet yapısında belirgin değişiklikler görülmüştür. Bunları bir kanunname ile düzene koyan Fatih, devletin temellerini yeniden biçimlendirmiştir.


#4

SORU:

Osmanlı Devleti’nin yapısı kaç kesimden oluşmaktadır? Bunlar nelerdir?


CEVAP:

Osmanlı Devleti’nin yapısını merkez ve taşra teşkilatı olarak iki kısımdan oluşan idari, askerî, mali, ilmî ve adli organizasyonlar oluşturur. Merkez teşkilatı, padişahın merkezi konumuyla şekillenen Divan-ı Hümayun, saray teşkilatı, Babıâli, askerî teşkilat ve maliye dairelerinden oluşur. Taşra teşkilatı da yine merkezî yapıya benzer bir şekilde örgütlenmiş organizasyon yapısına sahiptir.


#5

SORU:

Osmanlı Devleti’nde Osman Bey’den sonra devlet anlayışında ne gibi değişimler olmuştur?


CEVAP:

Osmanlı Devleti başlangıçtan itibaren Kayı boyundan bir hükümdarın yönetiminde bulunmuştur. Ülke eski Türk devlet anlayışına göre her ne kadar hanedana, yani aileye ait kabul edilse de özellikle Osman Bey’den sonra ülkede mutlak hâkimiyet sahibidir. Hükümdar, bütün sistemin merkezidir.


#6

SORU:

Osmanlı Devletinde, 1299’daki kuruluştan 1922’ye kadar geçen süre içerisinde kaç padişah tahta çıkmıştır?


CEVAP:

Osmanlı Devletinde, 1299’daki kuruluştan 1922’ye kadar geçen süre içerisinde 36 padişah tahta çıkmış- tır. 46 yıl hükümdar olan I. Süleyman (Kanuni, 1520-1566) en uzun, 93 gün padişahlık yapan V. Murat (1876) en kısa süre tahtta kalan padişahlardır.


#7

SORU:

Osmanlı padişahlarına, ilk zamanlarda bey, gazi gibi unvanlar verilirken Fatih Sulan Mehmet’ten sonra bu durum nasıl bir değişim geçirmiştir?


CEVAP:

Osmanlı padişahlarına, ilk zamanlarda bey, gazi denirken Fatih Sultan Mehmet’ten sonra han, hakan, şah, padişah, hünkâr gibi unvanlar kullanılmıştır. Ayrıca İstanbul’un fethinden sonra Doğu Roma’nın da hükümdarı olmak sıfatıyla imparator, Yavuz Sultan Selim’in (1470- 1520) Mısır seferinden sonra (1517) hilafeti İstanbul’a getirmesiyle birlikte “Hadimü’l-Harameynü’ş-Şerifeyn”, “Halife-i Rûy-i Zemin”, “Emirü’l-Mü’minin” denmiştir.


#8

SORU:

Osmanlı padişahlarının, hükümdarlıklarının işareti olan bazı nesneler nelerdir?


CEVAP:

Osmanlı padişahlarının, hükümdarlıklarının işareti olan bazı nesneler vardır:

• Hükümdarlık makamı olan taht,

• Hâkimiyeti gösteren tuğlar,

• Padişahın adının, baba adının, “han, şah, elmuzaffer” gibi bir sıfatının bulunduğu ve özel bir kaligrafiyle yazılan tuğra,

• Altından yapılan ve sadrazamda bulunan mühür,

• Padişah adına yazılan ve üzerinde padişahın mührünün bulunduğu, içeriğine göre ferman, berat, menşûr, hatt-ı hümayunları ifade eden hattı şerifler,

• Sancak-ı şerif diye de adlandırılan, Kanuni dönemine kadar dört taneyken daha sonra yedi adet olan ve hükümdarlığın göstergesi kabul edilen saltanat sancakları. Bu sancaklar seferde çıkarılır ve savaş sırasında padişahın arkasında, kendisi savaşa çıkmamışsa veziriazamın arkasında bulunurdu.

• Son saltanat alameti ise mehterhanedir. Osmanlılara Selçuklulardan geçmiş bir saltanat âdeti olan “mehterhane-i hümayun”, “mehterhane-i hakanı” hükümdarlığın işaretleri arasında sayılmıştır.


#9

SORU:

Osmanlı Devleti’nde vezirlik yapısı nasıldır?


CEVAP:

Yönetim yetkisi ve tartışmasız otorite padişaha ait olmakla birlikte, yine Türk-İslam devlet geleneğinde var olan ve Osmanlılar tarafından devralınmış bulunan vezirlik kurumu padişahın icra gücünün en önemli ayağını oluşturur. İlk defa Orhan Gazi tarafından kardeşi Alâeddin Paşa vezir yapılmış, ilk zamanlarda tek vezir bulunurken, I. Murat’tan itibaren önce ikiye çıkarılmış, daha sonra ise sayıları artmıştır. Birden fazla vezirin bulunması onlardan birinin başvezir yapılmasını gerekli kılmıştır.


#10

SORU:

Veziriazamın görev ve yetkileri nelerdir?


CEVAP:

Veziriazamın görev ve yetkileri şöyle sıralanabilir: Cevap: a) Padişahın mutlak vekili sıfatıyla Divan-ı Hümayunu yönetmek, divan üyelerinin gündeme getirdikleri konuları görüşmek ve ülkenin düzeniyle ilgili konularda kanunnameler hazırlayıp ilgili bölgelere göndermek; b) Divan-ı Hümayunda yetişmeyen işleri ikindi veya paşa kapısı divanı denilen divanda görüşüp karara bağlamak; c) Yeniçeri ağası, iktisap ağası, İstanbul kadısı, subaşı gibi görevlileri yanına alarak başkent İstanbul’un esnafını ve tersanelerini denetlemek; d) Devlet görevlilerini Padişah adına atamak, görevden almak ve yükselmelerine karar vermek (Altan, 2012, s. 36).


#11

SORU:

Osmanlı Devleti’nin merkez teşkilatında devlet yönetimiyle ilgili önemli kurumlar nelerdir?


CEVAP:

Osmanlı Devleti’nin merkez teşkilatında devlet yönetimiyle ilgili olarak üç önemli kurum bulunmaktaydı. Bunlar Divan-ı Hümayun, Bâb-ı Âsâfi (Bâb-ı Âli, Vezir Kapısı) ve Bâb-ı Defterî (Defterdar Kapısı)’dir. Ayrıca her kurumun kendisine ait sekretaryasını yürü- ten kalemleri bulunmaktadır. Şüphesiz bunların içinde en önemlisi Divan-ı Hümayun’dur.


#12

SORU:

Divan-ı Hümayun nedir?


CEVAP:

Divan-ı Hümayun, klasik Osmanlı devlet yönetiminin temel organıdır. Divanda gelen davalar karara bağlanır, dış ve iç bürokratik konular görüşülür, hükümdarın ve devletin maliyesi ele alınırdı. Divan herkese açıktı; hangi millet ve dinden olursa olsun, kadınerkek yerel mahkemelerde haksızlığa uğradığını düşünen, askerî sınıflardan şikâyetçi olan, valilerden yakınan herkes Divan-ı Hümayun’a başvurup sorununun ele alınmasını isteye bilirdi. Divan-ı Hümayun, aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin en yüksek yargı organıdır.


#13

SORU:

Kazaskerlik kurumunu açıklayınız.


CEVAP:

Kazaskerlik kurumu I. Murat devrinde 1361’de oluşturulmuş ve ilk Osmanlı kazaskeri olarak Çandarlı Kara Halil (ö. 1387) atanmıştır. Fatih devrinin sonlarına doğru devletin genişlemesiyle birlikte tek kazaskerliğin işlere yetişememesi göz önünde bulundurularak ikinci bir kazaskerlik kurulmuştur. Buna göre Osmanlı Devleti’nde, Yavuz Sultan Selim döneminde Suriye ve Mısır topraklarının fethedilmesi dolayısıyla kısa süreliğine uygulanıp kaldırılan Arap ve Acem kazaskerliği sayılmazsa İmparatorluğun sonuna kadar Rumeli ve Anadolu kazaskeri olarak iki kazaskerlik bulunmuştur. Divan protokolünde vezirlerden sonra Rumeli, onun ardından da Anadolu kazaskeri gelirdi. Anadolu kazaskeri terfi ettiğinde Rumeli kazaskeri, Rumeli kazaskeri terfi ettiğinde şeyhülislam olarak atanırdı.


#14

SORU:

Defterdar kurumunu açıklayınız.


CEVAP:

Defterdar, defter tutan anlamına gelen ve Türkİslam devletlerinde mali işlerden sorumlu görevlidir. Fatih Kanunnamesi’ne göre padişahın malının vekili olarak defterdar görevlendirilmiştir. Başdefterdar, Osmanlı Devleti’nin en yüksek maliye görevlisidir. Başdefterdarın divandaki yeri kazaskerlerden sonraydı. Sadece salı günü yapılan divan sonunda, veziriazamın olurunu aldıktan sonra padişaha arza gider ve kendisiyle ilgili konularda bilgi verirdi. 15. yüzyıldan sonlarında II. Bayezit’in (1447-1512) hükümdarlığı sırasında (1481-1512) Rumeli ve Anadolu defterdarlıkları da kurulmuş, Yavuz Sultan Selim zamanında ise Arap ve Acem defterdarlığı oluşturulmuştur. Daha sonra defterdarlık görev alanları içinde yer alan İstanbul boğazındaki yalılar şıkk-ı sani adıyla, Tuna nehri havzasındaki haslar ise şıkk-ı salis adıyla yeni defterdarlıklar olarak kurumlaştırılmak istenilmiştir. 


#15

SORU:

Osmanlılarda bilinen ilk saray kim tarafından nereye yaptırılmıştır?


CEVAP:

Osmanlı yönetiminin sembolü olan saray, hem mecazi hem de gerçek anlamda devletin kalbi durumundadır. Osmanlılarda bilinen ilk saray Bursa’da Orhan Gazi’nin kale dibine yaptırdığı saraydır. Söz konusu saray, devlet merkezi Edirne’ye taşındıktan sonra Eski Saray diye anılmıştır.


#16

SORU:

Osmanlı Devleti’nin en uzun süre yönetim merkezi olarak kullandığı saray hangi saraydır?


CEVAP:

Osmanlı Devleti’nin en uzun süre yönetim merkezi olarak kullandığı saray Topkapı Sarayı’dır. Sarayburnu denilen İstanbul’un Avrupa yakasının Marmara Denizi ile Boğaz ve Haliç’i aynı anda gören bir mevkisinde Fatih Sultan Mehmet tarafından 1465-1478 yılları arasında yaptırılan Topkapı Sarayı yaklaşık 350 yıl Osmanlı saray halkına ikametgâh olmuştur.


#17

SORU:

Osmanlıların en uzun süre kullandıkları Topkapı Sarayı’nın fiziki bölümlendirilmesi nasıldır?


CEVAP:

Osmanlıların en uzun süre kullandıkları Topkapı Sarayı’nın fiziki bölümlendirilmesini incelemek bize Osmanlı devlet yapısı içerisinde sarayın işlevini de gösterecektir. Bu yapıda görüldüğü üzere Saray içten dışa doğru Harem, Enderun ve Bîrun bölümlerinden oluşur. Topkapı Sarayına Bâb-ı Hümayun, Bâbü’s-Selam ve Babu’s-Saade adlı üç ana kapıdan girilir. Her kapı aslında iç içe iki kapıdan oluşur ve aralarında çeşitli koğuş ve dairelere açılan kapılar vardır. Bina dört avlu, Harem, Hasbahçe (Gülhane Parkı) ve diğer bahçelerden oluşur. Binanın etrafı yüksek duvarlarla çevrilidir. Bâb-ı Hümayun, sarayın Ayasofya tarafından girilen kapısıdır. Buradan girildiğinde Alay Meydanı denilen birinci avluya girilir. Buraya halk da haanın belirli günlerinde girebilir. Bâb-ı Hümayun’u Babü’s-Selam’a bağlayan ağaçlıklı yol, padişahların cülus merasimlerinde, sefere ve cuma selamlığına çıkarken kullandıkları yoldur.


#18

SORU:

Saray içerisinde yer alan Harem yapısının işlevi nedir?


CEVAP:

Harem, padişahın ailesinin kaldığı bölümdür. Osmanlı sarayında Harem aynı zamanda kadınlar için bir eğitim kurumudur. Elbette dünyanın hemen bütün diğer saraylarında olduğu gibi dışa kapalı bir mekândır.


#19

SORU:

 Saray içerisinde yer alan Enderun yapısının işlevi nedir?


CEVAP:

Enderun sarayın merkezî bölümü, en hareketli kısmıdır. Burada devşirme olarak alınıp daha önce Edirne, Galata, İbrahim Paşa saraylarında yetiştirilen gençler devlet ve yönetim hizmetleri için eğitilir ve oda adıyla anılan çeşitli yönetim birimlerine görevlendirilerek eğitimlerine devam edilirdi. Ayrıca Enderun bölümünde Hazine-i Hümayun, mukaddes emanetlerin bulunduğu Has Oda gibi önemli bölümler bulunmaktaydı.


#20

SORU:

Osmanlı Devleti’nin taşra teşkilatı sırasıyla hangi yapılardan oluşmaktadır?


CEVAP:

Osmanlı Devleti’nin taşra teşkilatı sırasıyla eyalet, sancak, kaza, nahiye, köy birimlerinden oluşmuştur. Eyaletler de salyanesiz, salyaneli ve imtiyazlı olmak üzere üçe ayrılmış durumda idi. Salyane yıllık vergi anlamında kullanılmaktadır. Salyanesiz eyaletler Anadolu, Rumeli, Erzurum, Diyarbakır vb. olmak üzere tımar sisteminin uygulandığı; arazinin has, zeamet, tımar olarak kaydedildiği ve merkezî otoritenin gücünün daha çok hissedildiği idari bölümlerdir. Salyaneli eyaletler ise senelik belli bir verginin merkeze gönderildiği kalan kısmının ise beylerin emrinde yerinde kullanıldığı Bağdat, Yemen, Mısır, Cezayir gibi merkeze daha uzak olan bölgelerdir.


#21

SORU:

Osmanlı askerî teşkilatı’nın yapısını ve işleyişini açıklayınız. 


CEVAP:

Osmanlı askerî teşkilatı da Orhan Gazi zamanında oluşturulmuş atlı ve yaya birliklere dayanmaktadır. Bunlar savaş zamanında belli bir gündelik alır, sefer olmadığı zamanlarda ise kendilerine tahsis edilen arazilerde ziraatla uğraşırlardı. Zaman içerisinde ülkenin genişlemesi ile özellikle Rumeli’ye geçildikten sonra daimî bir ordu ihtiyacı ortaya çıktı. Fetihlerde esir alınan Hristiyan çocuklarının eğitimi ve Türkleştirilmesiyle oluşan Kapı- kulu Ocakları bu daimî ordunun çekirdeğini oluşturmuştur. Daha sonra devşirme yöntemiyle alınan gençlerin eğitilmesiyle oluşan Kapıkulu askerleri İstanbul, Edirne ve Bursa gibi başkentlerde bulunurdu.


#22

SORU:

Osmanlı Devleti’nin klasik dönemindeki temel eğitim kurumu nedir?


CEVAP:

Osmanlı Devleti’nin klasik dönemindeki temel eğitim kurumu medrese idi. Sıbyan mektebi ya da mahalle mektebi adıyla anılan ilköğretim aşamasından sonra orta ve yüksek öğrenim kurumları medrese adıyla kurumlaşmıştır. İlk medrese Orhan Gazi tarafından 1330 yılında İznik’te kurulmuştur. Fatih Sultan Mehmet ile Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde iki defa olmak üzere medrese sistemi köklü bir biçimde gözden geçirilmiş ve yapılandırılmıştır.


#23

SORU:

Osmanlı Devleti’nde vergi gelirleri nasıl sağlanmaktadır?


CEVAP:

Osmanlı Devleti’nde vergi gelirleri şer’i vergiler olan öşür, haraç ve cizye ile raiyet rüsumu denilen ve Müslüman tebaadan ayrı, gayrimüslim tebaadan ayrı alınan çeşitli vergilerden oluşmakta idi. Osmanlı arazisi, devlete ait mirî arazi, belli bir sahibi olan mülk arazisi ve vakıf arazisi olmak üzere üç kategoride değerlendirilmiştir. Kelime olarak onda bir anlamına gelen öşür Osmanlı Devleti’nde fethedilen topraklar mirî malı yani devlete ait sayıldığı için Müslüman ve gayrimüslim ayırımı yapılmaksızın bölgelere göre 1/10, 1/8, 1/6, 5/10 gibi oranlarda vergi alınmıştır. Tımar sistemi ise devletin zirai faaliyetler ile askerî faaliyetlerini bütünleştiren bir sistemdir. Tımar sisteminin başarıyla uygulandığı öşür vergisi, tımarlı sipahilere devredilmiştir.


#24

SORU:

Osmanlı Devleti’nde vakıf anlayışı nasıl gerçekleştirilmektedir?


CEVAP:

Vakıf sistemi insanın öldükten sonra da sevap kazanmasına sebep olacağına inanılan “sadaka-i cariye” (akmaya devam eden sevap) anlayışıdır. Vakıflar, temeli iyilik yapma, insanlara yardım etme düşüncesine dayanan çok çeşitli amaçlarla kurulabilmektedir. Öğrencilerin ihtiyacının karşılanması, bilimle uğraşan insanların desteklenmesi gibi amaçlardan başlayarak mesela Fatih Sultan Mehmet’in vakfiyesinde bulunan sokak hayvanlarının beslenmesi gibi maksatlara da bağlanabilmektedir.


#25

SORU:

Osmanlı Devleti’nde hukuk sisteminin temeli hangi yapıdan oluşmakladır?


CEVAP:

Osmanlı Devleti’nde hukuk sisteminin temelini oluşturan İslam hukukunun asli ve ikinci olmak üzere iki tür dayanağı bulunmaktadır. Asli olarak kitap (Kur’an), sünnet, icma (müçtehitlerin aynı görüşte birleşmeleri) ve kıyas (bir olay için Kur’an ve sünnette açıkça belirtilmiş bulunan bir yargıyı, hakkında bir hüküm bulunmayan bir konuya uygulamak) olmak üzere dört ana kaynağı bulunmaktadır. Bu ayrıca belirtmeye gerek olmaksızın tamamen dinî kaynaklara dayalı bir hukuk sisteminin öngörülmüş olduğunu ortaya koymaktadır.


#26

SORU:

Osmanlı Devleti’ndeki iyileştirme çalışmalarını 18. yüzyılın başından itibaren başlatan ve bunu sistem haline getiren padişah kimdir?


CEVAP:

Osmanlı Devleti’ndeki iyileştirme çalışmalarını 18. yüzyılın başından, III. Selim’in Nizam-ı Cedit girişiminden başlatmak yaygın kabul gören bir anlayıştır. Her ne kadar daha önce de kimi padişahların iyileştirme, düzeltme çabaları olmuşsa da bu padişah tarafından yapılan çalışmaların sistemli ve bütüncül bir nitelik taşıması bu dönemden başlayarak sonuna kadar İmparatorluğun reform çalışmalarının birbirini izleyen ve hemen hepsinin aynı doğrultuda kabul edilebileceği EDB108U-YENİ TÜRK EDEBİYATINA GİRİŞ-II Ünite 3: Yenileşme Hareketleri (Kurumlar) 4 zincirleme bir ıslahat süreci olarak değerlendirilmesini sağlamaktadır.


#27

SORU:

Yasama organı niteliğini taşıyan ilk Osmanlı meclisinin adı nedir?


CEVAP:

Divan-ı Hümayun’un yasama görevini üstlenmek üzere danışma meclisleri kurulmuş- tur. Yasama organı niteliğini taşıyan ilk Osmanlı meclisi “Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye”


#28

SORU:

Askerî teşkilattaki bozulmaya karşı alınan tedbirler nelerdir?


CEVAP:

Askerî teşkilattaki bozulmaya karşı tedbir almak için 17. yüzyıldan itibaren çeşitli çalışmalar yapılmıştır. II. Osman’ın bu uğurda canından olduğu kaydedilmektedir. Bu yüzyıldaki iyileştirme hareketleri genellikle Kanuni dönemindeki yapıya dönme arayışları şeklinde olmuştur. 18. yüzyıla gelindiğinde ise Batılı devletlerin askerî üstünlüğünü kabul edecek bir biçimde Avrupaî düzenlemeler düşünülmeye başlanılmıştır. Bu konuda I. Mahmut (1696-1754) Fransa’dan Comte de Boneval’i (Humbaracı Ahmet Paşa (1675-1747)) getirerek humbaracı ocağında ıslahat yaptırdı. 1734 tarihinde “Hendesehane” adlı subay okulu açıldı. Bu okul III. Selim zamanında kurulacak olan Mühendishane-i Berri-yi Hümayun’un çekirdeğini oluşturacaktır. III. Mustafa (1757-1774) Baron de Totte (1733-1793) adlı uzmana sürat topçuları ocağını açtırdı. III. Mustafa zamanında Rus donanmasının Çeşme’de Osmanlı donanmasını yakması (1870) üzerine deniz mühendislik okulu olan Mühendishane-i Bahri-yi Hümayun açılmıştır (1775). Ayrıca donanma personelinin kışlalarda sürekli eğitim yapan birliklere dönüşmesi sağlanmıştır. I. Abdülhamit, İstihkâm Okulunu açtı (1784).


#29

SORU:

II. Mahmut döneminde açılan eğitim kurumları örnekleri nelerdir?


CEVAP:

Tanzimat’tan sonra sivil yüksekokullar da açılmaya başlanılmıştır. Osmanlı yenileşmesinin en önemli faktörlerinin başında II. Mahmut’tan itibaren her düzeyde açılan eğitim kurumları gelmektedir. Bu dönemde eski sıbyan mekteplerinin yerine “ibtidai” adı verilen ilköğretim okulları açılmıştır. İlköğretim yedi yaşına basan her çocuk için İstanbul’da zorunlu hale getirilmiştir. 1838’de ise ilköğretimden sonraki basamak olarak rüştiyeler açılmıştır. Rüştiyelerin ilkokul seviyesindeki ibtidailer ile lise seviyesindeki idadiler arasında bulunması sebebiyle bugünkü ortaokul düzeyinde olduğu veya buna benzer bir ara dönem oluşturduğu söylenebilir. Sultan Abdülaziz döneminde kurulan Mekatip-i Umumiye Nazırlığı (1848) birçok rüştiye ve idadi açılmasını sağlamıştır. Bu okulların plan ve programları düzenlenmiştir. Bununla birlikte ilk açılan rüştiye olan Mekteb-i Maarif-i Adliye’nin Babıâli kalemlerindeki memurların bilgilerini artırmak için açıldığı ve 1852’ye kadar arka arkaya açılan rüştiyelerin Ulum-ı Edebiye (1839), Daru’l-Muallimin (1848), Daru’l-Maarif (1849) adlarını taşıdığı ve bu kısa zamanda İstanbul’daki rüştiye sayısının onu geçtiği görülmektedir.


#30

SORU:

Tanzimat Döneminde medreselerin yanı sıra öğretim vermek üzere açılan yüksek öğretim kurumları nelerdir?


CEVAP:

Tanzimat Döneminde medreselerin yanı sıra öğretim vermek üzere açılan yüksek öğretim kurumları da bulunmaktadır. Bunların başında, 1846’da karar verildiği halde 1863’te açılan Darülfünun gelmektedir. Bu tarihte Darülfünun daha çok halka açık konferanslar veren bir kurum niteliği taşımaktadır (Dölen, 2008, s. 1). 1865’te okulun bulunduğu bina yanınca kapatılan Darülfünun 1869’da tekrar kurulmuş ve 1870’te İlahiyat ve Edebiyat, Hukuk, Ulum-ı Tabiiyye ve Riyaziyyat adlarıyla üç fakültede öğretime başlamıştır. Darülfünun tecrübesi, sık sık kapanıp yeniden açılarak devam etmiş ve bugünkü İstanbul Üniversitesinin temelini oluşturmuştur.


#31

SORU:

Osmanlı modernleşmesi sürecinde mali işler alanında yapılan iyileştirme ve yenilikler nelerdir?


CEVAP:

Osmanlı modernleşmesi sürecinde diğer alanlarda olduğu gibi mali işler konusunda da iyileştirme, geliştirme veya yeniden kurma tarzında kurumsal çalışmalar yapılmıştır. II. Mahmut’un yeniçeri ocağını kaldırmasından sonra girişilen bir dizi iyileştirme çabasının içerisinde mali konulardaki düzenlemeler de bulunmaktaydı. Bu bağlamda klasik dönemde dış hazine olarak bilinen devletin hazinesi üç ayrı teşkilata ayrılmıştır. Bunlar şıkk-ı evvel defterdarının yönetiminde Hazine-i Âmire, yeni kurulan ordunun masrafları için oluşturulan ve müstakil bir defterdarın yönetiminde bulunan Mansure hazinesi ve bir nazırın yönetiminde oluşturulan Darphane hazinesidir. Bu üç ayrı yapı uyumlu bir çalışma gösterememiş, özellikle Hazine-i Amire defterdarı ile Darphane nazırı sürekli çatışma halinde olmuşlardır. Bu yüzden şıkk-ı sani ve şıkk-ı salis kaldırılarak Hazine-i Âmire defterdarlığı kapatılmış ve Darphane nezareti ile birleştirilerek Darphane-i Âmire Defterdarlığı adıyla bir bakanlık kurulmuştur.


#32

SORU:

Tanzimat Döneminde hukuk alanında yapılan düzenlemeler nelerdir?


CEVAP:

Tanzimat Döneminde hukuk alanında yapılan düzenlemeler genellikle Batı ülkelerinde alınan hukuki prensipleri getirmekteydi. Bu bağlamda her iki hukuk sisteminin bir arada uygulanmaya çalışıldığı söylenebilir. Klasik dönemde şer’iye mahkemelerinden oluşan tek tip yargı sisteminin yerine Tanzimat Döneminde farklı mahkemeler de kurulmaya başlanmıştır. Osmanlının sonuna kadar sürecek olan bu ikili yapı Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte ortadan kaldırılmıştır. Bu dönemde kurulan veya varlığını devam ettiren mahkemeler şunlardır: Şer’iye mahkemeleri, ticaret mahkemeleri, nizamiye mahkemeleri, cemaat ve konsolosluk mahkemeleri, idare mahkemeleri, askeri mahkemeler.


#33

SORU:

Mecelle nedir? 


CEVAP:

Mecelle, İslam hukukunun muamelat bölümündeki hükümlerin tedvin edilmesinden oluşur. İlk medeni kanun olarak kabul edilir. Aslında Mecelle, o dönemde faaliyette olan şer’iye mahkemeleri hâkimi, kadıları için değil, İslam hukuku konusunda yetersiz olan Yenileşme Hareketleri (Kurumlar) 5 nizamiye mahkemesi hâkimleri için hazırlanmıştır. Mecelle’de düzenlenmiş bulunan eşya, borçlar ve usul hukuku hükümleri Müslüman, gayrimüslim bütün Osmanlı vatandaşları için uygulanacaktır. Aile ve miras hükümleri ise Mecelle’de düzenlenmemiştir. Mecelle aynı zamanda İslam hukuku ile Batı hukuku arasında bir uzlaştırma çalışması niteliği taşır.


#34

SORU:

Osmanlı'da yenileşme hareketlerini kurumlar bazında değerlendiriniz.


CEVAP:

Osmanlı İmparatorluğu’ndaki değişme süreci, özellikle ve öncelikle yukarıdan aşağıya, devletten halka doğru uygulanmıştır. Bu yüzden de birçok değişimin başlatıcısı ve sürükleyicisi üstyapıdaki kurumsal değişmeler olmuştur. Kurumsal değişmelerin özünü ise Batı karşısındaki gerileme ve çöküşün durdurulmasını hedefleyen arayışlar oluşturur. Elbette bu arayışlar da öncelikle, kaybedişin başladığı nokta olarak görülen askerlik alanından başlayarak sırasıyla eğitim ve bürokrasi kurumlarında gerçekleşmiştir.


#35

SORU:

Osmanlı Devleti kurumsal temellerini ne üzerine kurmuştur?


CEVAP:

Osmanlı Devleti, daha önceki Türk-İslam devletlerinin yapısal özelliklerinin üzerine kurulmuştur. İslam öncesi Türk devlet geleneğinden, Selçuklu ve İlhanlı devletlerinin yönetim biçiminden, İran ve Anadolu’da daha önce hüküm sürmüş olan Sasani ve Bizans devlet kurumlarından etkilenerek oluşan bir devlet yapısına sahip olduğu tarihçilerin genellikle kabul ettiği bir görüştür. Özellikle kuruluş dönemlerinde Türk töresine uygun yönetim usulleri uygulanmıştır.


#36

SORU:

Osmanlı devlet felsefesinin anahtar kavramı nedir, açıklayınız?


CEVAP:

Osmanlı devlet felsefesinin anahtar kavramı adalettir. Adalet yönetimin temel dayanağını oluşturduğu gibi devlet örgütlenmesinin de yapı taşı durumundadır. Buna göre örgütlenen devlet sistemini “daire-yi adliye” yani adalet dairesi eksenine göre düşünmek gerekir.


#37

SORU:

Osmanlı beyliğinde ihtiyar meclisi hakkında bilgi veriniz.


CEVAP:

Osmanlı Devleti, 1071’den itibaren Türkleşen Anadolu coğrafyasında Selçuklu Devleti’nin zayıflamasıyla birlikte öne çıkan beyliklerden birisi idi. Başlangıçta aşiret reisi, uç beyi, birleşik aşiretlerin reisi durumunda olan Osman Gazi (1258-1326), fetihlerde kendi komutasına bağlı aşiretlerle birlikte hareket eder ve kararlar genellikle aşiretin ihtiyar meclisinde alınır, eşit söz hakkı ile politika ortaklaşa belirlenirdi. Şüphesiz aşiretler arasındaki anlaşmazlıklarda arabuluculuk görevi Osman Bey’e aitti. 


#38

SORU:

Osmanlı'da düzenli devlet yapısına ve yerleşik kurumların oluşturulmasına ne zaman ihtiyaç duyuldu?


CEVAP:

Toprakların genişlemesi ve devletin yönetimindeki toplulukların çoğalması ile basit aşiret kurallarının yeterli olamayacağı görüldü. Bunu yerine düzenli devlet yapısına ve yerleşik kurumların oluşturulmasına ihtiyaç duyuldu.


#39

SORU:

Osmanlı devlet yapısının ilk kurumları kim tarafından oluşturulmaya başlanmıştır?


CEVAP:

Orhan Gazi (1281-1362) ve I. Murat (1326-1389) dönemlerinde Osmanlı devlet yapısının ilk kurumları oluşturulmaya başlanıldı. Böylece yönetim, askerlik, ekonomi ve sosyal alanlarla ilgili bir yapılanmaya gidildi.


#40

SORU:

Osmanlı devlet teşkilatı kaça ayrılır? Nelerdir?


CEVAP:

Osmanlı Devleti’nin yapısını merkez ve taşra teşkilatı olarak iki kısımdan oluşan idari, askerî, mali, ilmî ve adli organizasyonlar oluşturur.


#41

SORU:

Osmanlı'da merkez teşkilatı hangi kurumlardan oluşur?


CEVAP:

Merkez teşkilatı, padişahın merkezi konumuyla şekillenen Divan-ı Hümayun, saray teşkilatı, Babıâli, askerî teşkilat ve maliye dairelerinden oluşur. 


#42

SORU:

Osmanlı Devletinde, 1299’daki kuruluştan 1922’ye kadar geçen süre içerisinde kaç padişah tahta çıkmıştır?


CEVAP:

Osmanlı Devletinde, 1299’daki kuruluştan 1922’ye kadar geçen süre içerisinde 36 padişah tahta çıkmıştır.


#43

SORU:

En uzun ve en kısa süre tahtta kalan padişahlar kimlerdir?


CEVAP:

46 yıl hükümdar olan I. Süleyman (Kanuni, 1520-1566) en uzun, 93 gün padişahlık yapan V. Murat (1876) en kısa süre tahtta kalan padişahlardır.


#44

SORU:

Osmanlı padişahlarının, hükümdarlıklarının işareti olan nesnelerden en az üç tanesini yazınız?


CEVAP:

1- Taht

2- Tuğlar

3- Tuğra

4- Mühür

5-  Hatt-ı Şerifler

6- Sancak-ı Şerif

7- Mehterhane


#45

SORU:

Osmanlı'da vezirlik kurumunu özetleyiniz.


CEVAP:

Yönetim yetkisi ve tartışmasız otorite padişaha ait olmakla birlikte, yine Türk-İslam devlet geleneğinde var olan ve Osmanlılar tarafından devralınmış bulunan vezirlik kurumu padişahın icra gücünün en önemli ayağını oluşturur. İlk defa Orhan Gazi tarafından kardeşi Alâeddin Paşa vezir yapılmış, ilk zamanlarda tek vezir bulunurken, I. Murat’tan itibaren önce ikiye çıkarılmış, daha sonra ise sayıları artmıştır. Birden fazla vezirin bulunması onlardan birinin başvezir yapılmasını gerekli kılmıştır.


#46

SORU:

Osmanlı Devleti’nin merkez teşkilatında devlet yönetimiyle ilgili olarak üç önemli kurumu belirtiniz?


CEVAP:

-Divan-ı Hümayun

-Bâb-ı Âsâfi (Bâb-ı Âli, Vezir Kapısı)

-Bâb-ı Defterî (Defterdar Kapısı)


#47

SORU:

Divan-ı Hümayun nedir?


CEVAP:

Divan-ı Hümayun, klasik Osmanlı devlet yönetiminin temel organıdır. Divanda gelen davalar karara bağlanır, dış ve iç bürokratik konular görüşülür, hükümdarın ve devletin maliyesi ele alınırdı. Divan herkese açıktı; hangi millet ve dinden olursa olsun, kadın-erkek yerel mahkemelerde haksızlığa uğradığını düşünen, askerî sınıflardan şikâyetçi olan, valilerden yakınan herkes Divan-ı Hümayun’a başvurup sorununun ele alınmasını isteyebilirdi. 


#48

SORU:

Çandarlı Halil kimdir?


CEVAP:

Osmanlı Devleti’nin ilk döneminde İznik, Bilecik, Bursa kadılıkları yaptıktan sonra, ilk Osmanlı kazaskerliği unvanını almış; daha sonra ise ilk veziriazam olmuştur. Halil Paşa’nın devletin kurumlaşmasında da etkili olduğu özellikle devşirme sisteminin onun önerisiyle kurulduğu belirtilmektedir.


#49

SORU:

Osmanlı'da taşra teşkilatı hakkında kısaca bilgi veriniz?


CEVAP:

Osmanlı Devleti, taşra yönetimi için bir bölgeye esas olarak iki yönetici gönderirdi. Bunlar, yürütmeyi üstlenecek olan bey ile yargıyı üstlenecek olan kadıdır. Bu, taşra teşkilat yapısının temelini oluşturur. Bu çerçevede yerel yöneticiler beylerbeyi, sancak beyi ve kadı olarak belirtilebilir. Elbette bu yöneticilere yardımcı olmak üzere görevlendirilen subaşı, şehir kethüdası, kapı kethüdası, dizdar, miralay, çeribaşı (serasker), mütesellim, muhassıl, mutasarrıf, âyan, müftü, naip, müderris, mütevelli, imam vb. gibi görevliler bulunmaktadır.


#50

SORU:

Osmanlı'da askeri teşkilat hakkında kısaca bilgi veriniz?


CEVAP:

Osmanlı askerî teşkilatı da Orhan Gazi zamanında oluşturulmuş atlı ve yaya birliklere dayanmaktadır. Bunlar savaş zamanında belli bir gündelik alır, sefer olmadığı zamanlarda ise kendilerine tahsis edilen arazilerde ziraatla uğraşırlardı. Zaman içerisinde ülkenin genişlemesi ile özellikle Rumeli’ye geçildikten sonra daimî bir ordu ihtiyacı ortaya çıktı. Fetihlerde esir alınan Hristiyan çocuklarının eğitimi ve Türkleştirilmesiyle oluşan Kapıkulu Ocakları bu daimî ordunun çekirdeğini oluşturmuştur. Daha sonra devşirme yöntemiyle alınan gençlerin eğitilmesiyle oluşan Kapıkulu askerleri İstanbul, Edirne ve Bursa gibi başkentlerde bulunurdu. Tamamen padişaha bağlı olan bu ordunun en büyük bölümü Yeniçeri sınıfları idi. Kapıkulu ordusu askerleri üç ayda bir ulufe adıyla anılan maaş alır ve ömür boyu askerlik yaparlardı. Bunların evlenmeleri ve ticaretle uğraşmaları yasaktı.


#51

SORU:

Osmanlı'da eğitim ve bilim kurumları hakkında kısaca bilgi veriniz?


CEVAP:

Osmanlı devlet teşkilatının seyfiye (ümera) ile birlikte iki temel taşından birisi de ilmiye teşkilatıdır. Bu teşkilatın üyeleri, medreselerde eğitim gördükten sonra, devletin hukuk, bürokrasi ve dinî işlerle ilgili alanlarında hizmet vermek üzere görevlendirilirlerdi. İlmiye sınıfının en yüksek makamları şeyhülislamlık ve kazaskerliktir. İlmiye sınıfı işlevleri bakımından üç kategoride değerlendirilmiştir. Bunlar, eğitim-öğretim hizmetleri, yargı işleri ve fetva görevi, yani din işleridir.

Osmanlı Devleti’nin klasik dönemindeki temel eğitim kurumu medrese idi. Sıbyan mektebi ya da mahalle mektebi adıyla anılan ilköğretim aşamasından sonra orta ve yüksek öğrenim kurumları medrese adıyla kurumlaşmıştır. İlk medrese Orhan Gazi tarafından 1330 yılında İznik’te kurulmuştur. Fatih Sultan Mehmet ile Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde iki defa olmak üzere medrese sistemi köklü bir biçimde gözden geçirilmiş ve yapılandırılmıştır.


#52

SORU:

Osmanlı devlet teşkilatındaki bozulmanın gerekçelerini özetleyiniz.


CEVAP:

Klasik Osmanlı Devleti’nin kurumsal yapısı, ülkenin genişlemesi, idare ve eğitim sistemindeki disiplinsizlikler, kendini yenileyemeyen yapısal atalet; mücadele halinde olunan Batı toplum ve ülkelerindeki gelişmelerden habersiz bulunmak gibi sebeplerle çözülmüştür.


#53

SORU:

Mecelle’nin Türk hukuk sistemi içerisindeki yerini tanımlayınız.


CEVAP:

Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye adıyla anılan çalışma, İslam hukuk ilkeleriyle Batı hukuku ilkelerini birleştirmek isteyen, modern tarzdaki ilk kanun çalışmasıdır. Mecelle’de bulunan birçok ilke aynı zamanda halk arasında özlü söz olarak yaygınlaşmıştır