Tampon etkisi: Toprak tepkimesinin düşmesine neden olan serbest haldeki H+ iyonları, toprak kolloidleri tarafından tutularak yerine Ca++ iyonu verilmekte böylece toprak tepkimesi gerek bitkilerin ve gerekse yararlı mikroorganizmaların istediği düzeye çıkarılmaktadır.

Ahır gübresi büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar ile, kümes hayvanlarının katı ve sıvı dışkılarına yataklıklarıyla birlikte verilen addır.

Köklerden gövdeye hareket herhangi bir dış etki olmadan diffüzyonla veya yağış, sulama, buharlaşma gibi su hareketlerine bağımlı olarak ortaya çıkan kitle hareketleriyle sağlanır.

Bitkilerin türüne, yaşına, organlarına (tane, gövde, kök vb.) bağlı olarak N içerikleri değişim göstermektedir.

Son yüzyılda kaliteli ve yüksek verim arayışlarındaki artış ile birlikte gelişen tek­noloji, bitkilerin az miktarda da olsa diğer bazı besin elementlerine ihtiyaç duydu­ğunu ortaya çıkarmıştır. Sözü edilen bu besin elementlerinin bitkiler tarafından alınımlarının düşük olduğu saptanmış ancak eksiklikleri halinde bitkilerde ve bu bitkiler ile beslenen canlılarda optimum gelişimin engellendiği, verim ve kalite parametrelerinde azalmanın gözlendiği belirlenmiştir. Mutlaka gerekli “iz ele­mentler” veya “mikro bitki besin elementleri” olarak isimlendirilen bu elementler demir (Fe), mangan (Mn), bor (B), çinko (Zn), bakır (Cu) ve molibden (Mo)’dir.

Volkan püskürmesi, depremler, yer kabuğunun sıkışma, kıvrılma
ve bükülmeleri gibi iç etmenler, dağları ve tepeleri, çukurları, vadileri oluşturur,
yani yüzey şekillerinin kıvrımlılığını artırırlar. Akarsular ise bir dış etmendir. Doğru cevap C seçeneğidir. 

Bit Havanın emme kuvveti yardımı ile suyun yapraklardan dışarıya verilmesi olayına transpirasyon adı verilir.

Sıcaklık iklimsel bir faktördür ve toprakta meydana gelen kimyasal tepkimeler ile mikrobiyal etkinliğin hızını artırarak mineralizasyon olayını teşvik eder. Diğer seçenekler toprağın yapısı ve içeriği ile ilgili olduğundan toprak faktörleri olarak değerlendirilmektedir.

Toprakta bulunan B, kök etki alanına difüzyon ve kitle akımı ile ulaşmakta, köke girişi ise genellikle H3BO3 formunda, aktif ve pasif absorbsiyon ile gerçekleşmektedir. Bitki içerisindeki hareketinin sınırlı olması nedeni ile genellikle immobil olarak tanımlanan B, bitkinin transpirasyon oranına bağlı olarak tepe organlarda birikmektedir.

Genç killerin büyük bölümü 2:1 tipi olup, ülkemiz toprakları da bulunduğumuz
ılıman ve yarı kurak coğrafya nedeniyle genellikle gençtir, üstelik killerin önemli
bölümü ortamdan yıkanıp uzaklaşma fırsatı bulamamıştır. Yani Türkiye topraklarında özel alanlar dışında kil oranı yüksek olup, bunların da önemli bölümü 2:1 tipi killerdir. Buna göre doğru cevap B'dir.

Moleküler büyüklüğe yaklaşan ancak bu büyüklüğe ulaşamayan çok küçük parçacıklara kolloid adı verilir.

Kalsiyum noksanlığı meristematik dokulardaki gelişme geriliği noksanlığın tipik belirtisi olup, anılan elementin hareketsizliğinden dolayı, belirtiler önce genç yapraklarda ve büyüme noktalarında sararma ve şekil bozulması şeklinde gözlenmekte, ileri aşamalarda yaprak kenarlarında siyah ve kahverengi ölü dokular meydana gelmektedir. Noksanlığında hücre bölünmesinin bozulması durumunda kök gelişimi de olumsuz yönde etkilenir. Elmalarda siyah noktalı (acı benek) ve pütürlü bir görünüm, kerevizde meyve içi kararması, domates ve biberde meyve çiçek burnunda çürümeler, Ca noksanlığının meyvelerde gözlenen belirtisidir.

Hollanda’lı bilim insanı Jan Ingen-Housz (1730-1799), bitkilerin yeşil kısımlarının ışığın varlığında oksijeni, karanlıkta da yalnız karbon dioksiti çıkardıklarına dair verileri ortaya koyarak fotosentez için ışığın gerekliliğini ortaya koyan ve solunumun aydınlatılmasında rol oynayan önemli açıklamalarda bulunmuştur.

Diffüzyon, herhangi bir maddeye ait molekül, atom, iyon gibi parçacıkların ortamda dinamik bir denge kuruluncaya dek gelişi güzel hareketlerle, çeşitli yönlere gidip gelerek yayılmaları ve büyük konsantrasyona sahip alandan, küçük konsantrasyona sahip alana geçmeleridir.

Klor kolaylıkla farklı kaynaklardan sağlanabildiği için noksanlığa ancak kontrollü şartlarda yetiştirilen bitkilerde görülebilmektedir.

Gelişmenin ilk döneminde toprakta fazla miktarda bulunması istense de tüm gelişme süresince yeterli miktarda var olması sağlanmalıdır. Bitkilerin hasat edilen kısımlarıyla topraktan uzaklaştırılan N, çoğunlukla toprakta kalan kısımlarına göre daha fazladır.

Jeolojik erozyon, çağlar boyunca alüvyal ovaların ve akarsu deltalarının oluşmasında rol oynayan doğal bir süreçtir. Dalgaların kıyıdaki aşındırıcı etkisini dengeleyen yararlı bir süreç olduğu söylenebilir.

Aminizasyon: Protein halinde N kapsayan organik materyaller toprakta bir grup organizmalar tarafından parçalanır. Bunun sonucunda, amino- N’u açığa çıkar.

Toprak oluşumunun hızlı olduğu bölgelerde killer de yaşlanarak, önce 1:1 tipine sonra da demir-alüminyum silikatlara dönüşür. Kaolinit, bilinen en yaygın 1:1 tipi kildir. Silisyum ve alüminyum levhalarının arasında kalan boşluklar, aradaki güçlü hidrojen bağlarından dolayı dar ve katıdır, esnemez. Bu nedenle 1:1 tipi killerin arasına su molekülü ve diğer iyonlar giremez. Bu killerde yüzey alanından söz edilirken, yalnızca dış yüzeyler göz önüne alınır. Su alınca şişme özellikleri yoktur.

Bitkilerin demir kapsamları üzerine;

a. Toprak tepkimesi

b. Toprağın kireç içeriği

c. Toprak sıcaklığı

d. Bitkinin türü

e. Bitkinin yaşı

f. Toprak çözeltisindeki ağır metallerin cins ve miktarı

g. Topraktaki P kapsamı etki yapmaktadır.