Türk Düşünce Tarihi Final 29. Deneme Sınavı
Toplam 20 Soru1.Soru
Geldiğimiz noktada Osmanlı düşünürlerinin temelde bir mimar anlayışıyla hareket ettiklerini görebiliriz. Bu anlayışın en önemli kaygısı ‘estetik’tir. Osmanlı düşünürleri için ihtiyaç duydukları estetik ahenk eşleştirmelerinden hangisi doğrudur?
Zihnin estetik ahengi için tasavvufa |
Ruhun estetik ahengi için felsefeye |
Sözün estetik ahengi için şiire |
Kulağın estetik ahengi için kelama |
Eylemlerin estetik ahengi için mimariye |
Osmanlı düşünürlerinin zihnin estetik ahengi için felsefeye, ruhun estetik ahengi için tasavvufa, inancın estetik ahengi için kelama, sözün estetik ahengi için şiire, kulağın estetik ahengi için musikiye, eylemlerin estetik ahengi için ahlaka, toplumun estetik ahengi için siyaset, ekonomi ve hukuka, maddi yapıların estetik ahengi için mimariye vs. aynı mantık kuralları ile yaklaştığını görmekteyiz.
2.Soru
Gazzali’nin eleştirilerinin geniş kitlelere ulaşmasının sebebi aşağıdakilerden hangisidir?
Farklı felsefi anlayışları ele alması. |
Felsefi merkezli eleştiri yapması. |
Eleştirilerini din adına yapması. |
Medreselerdeki felsefe eğitimini eleştirmesi. |
Felsefe ile kelamı birleştirmesi. |
Gazzâlî öncesi İslâm felsefesi genelde mühim ve ciddi eleştirilerle karşı karşıya kalmadan parlak bir dönem geçirmiştir. Gazzâlî’den önce bilindiği gibi eleştiriler, farklı felsefî anlayışlar üzerinde oluşmuştur. Bu eleştiriler tamamen felsefî merkezli olduğundan felsefe ile yakından ilgilenmeyenlerin dikkatini çekmediği gibi, yaşantı ile de ilişkilendirilmemişti. Ancak Gazzâlî eleştirilerinin merkezine, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, din-felsefe ilişkisini alıp, özellikle kullandığı, “küfr, hata, sevap” gibi kavramlarla tartışmayı bütün Müslümanların ilgi alanına taşımış oldu. Doğru cevap C’dir.
3.Soru
Molla Fenari için verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
Osmanlı ilim geleneğinin en önemli temsilcilerindendir. |
Osmanlı Devleti’nin ilk Şeyhülİslamı’dır. |
Şerh-i İsagoci adlı dini kitabın yazarıdır. |
Fıkıh kitabı telif eden biridir. |
Eğitimde felsefe, matematik, mantık gibi bilimler bulunmaktadır. |
A, B, D,E seçenekleri Molla Fenari’nin özellikleri arasındadır. Ancak C seçeneğinde Şerh-i İsagoci adlı eseri yazmakla beraber bir dini kitap değildir. Kitap medreselerde okutulan bir mantık kitabıdır.
4.Soru
Aşağıdakilerden hangisi, Meşşa'i filozofları Gazzali'den sonra da tenkid eden filozoflardan biridir?
İbn Haldun
|
İbn Miskeveyh
|
Ali İbn Rıdvan
|
Ebu'l- Berakat el-Bağdadi
|
Ebu Bekr Zekkeriya er-Razi
|
5.Soru
İnsanlık tarihinin bilinen en eski geleneği aşağıdakilerden hangisidir?
Zerdüşt geleneği |
Babil geleneği |
Yunan geleneği |
Mısır geleneği |
Hermes geleneği |
İnsanlık tarihinin bilinen en eski düşünce geleneği, Hermes’in geleneğidir ki, Mezopotamya ve Akdeniz havzası medeniyetlerinin temelini oluşturur. Bu gelenek, İslâm’dan önce, tarihî öncelik sırasına göre, Babil, Mısır ve Yunan medeniyetlerinin ve düşüncelerinin köklü bir biçimde temelini teşkil ediyordu. Özellikle Astronomi, Matematik, Simya, Astroloji ve Sihrî (okült) düşünceler bakımından zengin ve ileri seviyede bir gelenekti. Doğru yanıt "E" şıkkıdır.
6.Soru
Katip Çelebi’nin akıl-nakil ilişkisindeki temel tutumu aşağıdakilerden hangisidir?
Nakil akla öncelik arz etmesi
|
Akli ilimlerin nakli ilimlerle birlikte öğrenilmesi
|
Batılı ilimlerin nakili anlamak için gerekli olması
|
Önce akli sonra nakli ilimlerin öğrenilmesi
|
Felsefenin nakli ilimlerle her zaman çatışması
|
7.Soru
Aşağıdakilerden hangisi Farabi’nin Katalancaya çevrilen eseridir?
Kitâbu fî’l-Akl |
De ortu scientarum |
el-Kavi fî Şerâiti’l-Yakîn |
Şerhu Kitâbi’l-Makûlat li Aristûtâlis |
Risâle fi’s-Safsata |
Fârâbî’nin eserlerinin, Latince ve İbraniceden başka, bazı yerel Avrupa dillerine de çevrildiğini biliyoruz. Bunun bir örneğini, Arapça aslı henüz bulunmamış olan, Katalancaya çevrilmiş bir eseridir: De ortu scientarum.
8.Soru
İbn Bâcce'nin mutluluk görüşleriyle ilgili olarak aşağıdaki şıklardan hangisi İbn Tufeyl'in meşrikî hikmet teorisiyle çelişmektedir?
İbn Bâcce cumhur olarak nitelediği insanların aklın konusu olan şeyleri ancak “maddî sûretler aracılığıyla idrak edebildiğini öne sürmüştür. |
İbn Bâcce insanları aklî suretleri elde etmelerine ve buna bağlı olarak oluşan akli yetkinliklerine göre 3'e ayırır. |
İbn Bâcce'ye göre Cumhûr mertebesindeki insanlar yetkinlik bakımından en düşük seviyede olanlardır. |
İbn Bâcce'ye göre Nuzzâr sınıfında tabiat bilimleri ve matematiksel bilimlerle uğraşan kimseler bulunmaktadır. |
İbn Bâcce'ye göre Su‘edâ teorik bilgilenme ve entelektüel yetkinleşmeyle ilgilidir, mutluluğa akli bilgi olmaksızın ulaşmak imkânsızdır. |
İbn Bâcce insanları aklî suretleri elde etmelerine ve buna bağlı olarak oluşan akli yetkinliklerine göre derecelendirir.
1. Cumhûr (sıradan insanlar) mertebesi: Bu seviyede olan insanlar aklın konusu olan şeyleri ancak “maddî sûretler aracılığıyla idrak edebilmektedir. Yetkin bir soyutlama yapamadıkları için eşyanın zihinlerindeki karşılıkları tam oluşmamıştır. Bundan dolayı bu seviyedeki insanların zihninde aynı eşya farklı tasarımlarda oluşabilir. Bu seviyedeki insanlar yetkinlik bakımından en düşük seviyede olanlardır.
2. Nuzzâr: Bu sınıf tabiat bilimleri ve matematiksel bilimlerle uğraşan kimselerdir. Soyut sûretleri cisimlerin idrakleri olarak değil de kendinde varlığı olan ma‘kûller olarak idrak edebilmektedirler. Fakat bu sınıf da manevi suretleri doğrudan idrak edememektedir.
3. Su‘edâ (mutlu insanlar): İbn Bâcce’ye göre bu son grup filozoflardır. Tabiat âlimi maddî ve manevi suretleri yani ma‘kûlleri elde ettikten sonra yetkinleşmesine devam eder. Yetkinleşme sonucunda ma‘kûlleri doğrudan idrak edebilir, eşyanın mahiyetini ayniyle kavrar. Böylece akıl akledilen suretlerle aynileşir. İbn Bâcce bu hale müstefâd akıl adını verir. Bu son yetkinlik halinde insan aklı faal akılla ittisâl eder. Bu ise akli varlık olan insanın ulaşabileceği en büyük ve ebedî mutluluktur. Çünkü insanı diğer tüm varlıklardan ayıran temel özellik akıl sahibi oluşudur. Diğer iki sınıf insan grubunun tam bir mutluluğa ulaşabilmesi İbn Bâcce’ye göre mümkün değildir. İnsan aklını yetkin bir şekilde kullandıkça maddî kayıtlardan ve çokluktan kurtulup sürekliliğe ve Birliğe ulaşabilir. Bu ise gerçek mutluluktur. Yüce Allah’ın birliğini ve düzenini temaşa etmek demektir.
Burada şunu dikkatle vurgulamak gerekir. İbn Bâcce’nin burada kast ettiği mutluluk tasavvufun önerdiği mutluluk yolundan ayrışmaktadır. Mutasavvıflar keşf, zevk ve müşahede yolunu önerir. İbn Bâcce ise teorik bilgilenme ve entelektüel yetkinleşmeyi vurgular. Ona göre mutluluğa akli bilgi olmaksızın ulaşmak imkânsızdır. İbn Bâcce bu bağlamda Gazzâli’yi de ciddi bir şekilde eleştirir. İbn Tufeyl’e göre meşrikî hikmet teorik akıl yürütmeyle yetinmez. Sadece akıl yürütme ve araştırma en yüksek yetkinlik derecesine ulaşmak için yeterli değildir. İnsanın duygu dünyasında yaşamış olduğu manevi tecrübeleri ihmal edilmemelidir. Müşahede, zevk, huzur ve ruhi tecrübe önem kazanır. İbn
Tufeyl kesin hakikate ve mutluluğa ulaşmada tasavvuf ehlinin vurguladığı yöntemi öne çıkarır. Gazzâlî’nin bu noktada model olduğunu belirtir. Ona göre Gazzâlî müşahede ve huzur hallerini yaşamış ve böylece en yüce mutluluğa erip, kutsî mertebelere ulaşmıştır. Dolayısıyla iki filozofun arasındaki fikir farklılığı E şıkkında verilen ifade ile ilişkilidir. Doğru cevap E şıkkıdır.
9.Soru
İbn Bâcce'nin felsefesinin temel konusu nedir?
Akıl |
Sosyal yaşam |
Siyasal yaşam |
İnsan ve insanın mutluluğu |
İttisal |
İbn Bâcce'nin felsefesinin temel konusu insan ve insan mutluluğudur. İnsan, yapısı itibariyle evrene benzer. Onda üç boyut bulunur: 1) Tabiî, 2) duyusal ve 3) aklî boyut.
10.Soru
Gazzali’den sonra gelen ve felsefe ile kelâmı birleştiren düşünür aşağıdakilerden hangisidir?
İbn Rüşd |
Ali et-Tûsî |
İbn Bâcce |
Fahreddin Razî |
İbn Tufeyl |
Gazzâlî’den sonra gelen Fahreddin Razî (ö.1209), felsefe ile kelâmı birleştirmiştir. Felsefeyi kelâma katarak, kelâmın meşruluğundan hareketle felsefi konuları kelam içinde okumak da bir ölçüde meşrulaşmıştır.
11.Soru
Batıda Ortaçağın erken dönemlerinde "Avennasar" adıyla anılan Müslüman filozof kimdir?
İbn Rüşd
|
İbn Sînâ
|
Kindî
|
Fârâbî
|
İbn Bâcce
|
12.Soru
Aşağıdaki alimlerden hangisi Sicilya kralı Roger II ve oğlu William’a uzun zaman hocalık etmiştir?
El İdrisi |
İbn Sina |
Kindi |
Molla Fenari |
Saadiya |
Batılı hükümdarlar, saraylarına bizzat Müslüman alimleri davet ediyorlar ve böylece onlardan ilim ve felsefe öğreniyorlardı. Bu hükümdarların en meşhuru Sicilya kralı Roger II (1127-1154) ve oğlu William I (1154-1166) idi; diğer Müslüman âlimler yanında mesela meşhur âlim el-İdrisî (1100-1166) onların sarayında uzun zaman hocalık etmiştir.
13.Soru
Bîrûnî hangi eserinde geçmiş olayları sadece bir kronoloji biçiminde değil, toplum yapıları, dinsel inançlar ve uygarlık açısından da inceler?
Tahkîk mâ li'l-Hind
|
Tercümetü Kitabi Batencel
|
El-Âsârü’l-bâkiye ani’l-kurûni’l-hâliye
|
Tecâribü'l-ümem |
Mukaddime |
Bîrûnî, el-Âsârü’l-bâkiye ani’l-kurûni’l-hâliye isimli eserinde geçmiş olayları sadece bir kronoloji biçiminde değil, toplum yapıları, dinsel inançlar ve uygarlık açısından da inceler.
14.Soru
Osmanlı düşüncesinin genel olarak bir estetik imar kaygısıyla hareket etmesi sonucunda ortaya çıkan sorun aşağıdakilerden hangisidir?
Dışavurumculuk |
Kendi içine kapalılık |
Ekspresyonizm |
Estetik kaygı |
Sentezleme |
Osmanlı düşüncesinin genel olarak bir estetik imar kaygısıyla hareket etmesi, tüm estetik yapıların genel sorununa maruz kalmasına da yol açmıştır: Kendi içine kapalılık. Estetik yapılar, iç ahenge önem veren, kendi içinde tutarlı olan, kısacası kendi içine kapalı anlam dünyalarına sahip yapılardır. Estetik yapılar kendi içlerinde mükemmellik idealine göre kurgulanan (sentez işlemine dayalı) yapılar olduğundan kendi dışını bir anlamda kaos (karışıklık) olarak görür.
15.Soru
Eserinde, her şeyden önce ümran olarak isimlendirdiği yeni bir ilim ve perspektif inşa eder. Ümran ilmi her ne kadar kelâm, fıkıh, siyaset felsefesi, İran nasihatname geleneği gibi farklı disiplinlerden istifade ederek oluşturulsa da, vurgulamalarından anlaşıldığı üzere temelde tarih disiplinin bir uzantısı şeklindedir. Ümran ilmi tarihte olup bitenleri ve toplumların başına gelenleri ve gelecekte olabilecekleri anlama hususunda genellemeler yapılabilecek tarzda bir bakış açısı geliştirebilmeyi kendisine görev edinmektedir. Yazar filozofların doğaya uyguladığı sebep-sonuç ilişkisini daha soyut bir düzlemde yani tarih, toplum ve gelecek boyutunda uygular.
Eserinde ümran ilmine vurgu yapan yazar kimdir?
Farâbî |
İbn Sînâ |
Cezêrî |
İbn Haldûn |
Taberî |
İbn Haldun Mukaddime isimli eserinde, her şeyden önce ümran olarak isimlendirdiği yeni bir ilim ve perspektif inşa eder. Ümran ilmi her ne kadar kelâm, fıkıh, siyaset felsefesi, İran nasihatname geleneği (İbn Haldun, 2005, s. 40- 1; Uludağ, s. 205–6) gibi farklı disiplinlerden istifade ederek oluşturulsa da, vurgulamalarından anlaşıldığı üzere temelde tarih disiplinin bir uzantısı şeklindedir. Ümran ilmi tarihte olup bitenleri ve toplumların başına gelenleri ve gelecekte olabilecekleri anlama hususunda genellemeler yapılabilecek tarzda bir bakış açısı geliştirebilmeyi kendisine görev edinmektedir. İbn Haldun filozofların doğaya uyguladığı sebep-sonuç ilişkisini daha soyut bir düzlemde yani tarih, toplum ve gelecek boyutunda uygular.
16.Soru
Aşağıdakilerden hangisi Biruni’nin kültürünü detaylı incelediği ülkedir?
Mısır |
Hindistan |
Suriye |
Irak |
İran |
Yaşam tecrübesi bakımından Bîrûnî’nin Hindistan’la, diğer din ve kültürlerle ilgisi de önemlidir. Bîrûnî çok çeşitli dinler ve felsefelerle mukayeseli olarak uğraşmıştır. Grek, İran ve Hint kültürlerinin belli başlı klasiklerini derinden incelemiş ve çeşitli pozitif bilim dallarında çağının standartlarının çok üstünde bir bilgi seviyesine ulaşmıştır. Kendisi Gazne'de bulunan Hintli bilginlerle tanışmış ve onlardan Sanskritçe'yi bir ölçüde öğrenmişti. Bu sürecin sonucunda Hindistan hakkındaki bilgisi artmıştı. Bîrûnî, zamanındaki Sûmenât ve Mültan seferlerinde bulunup Kuzey Hindistan, Keşmir ve Pencap bölgelerini incelemiştir. Pencap'taki Hint bilginleriyle görüşmelerde bulunmuştur. Bütün bu tecrübeleriyle tarih, devlet, toplum, değişim gibi tarih düşüncesinin temel olguları hakkında derinlemesine ve mukayeseli bilgi ve düşünceler üretebilmiştir. Bu birikimin analitik ve eleştirel bir zihin oluşturduğu veya bilgelik kazandırdığı açıktır.
17.Soru
Din ile felsefeyi uzlaştırma çabalarına bir derinlik kazandıran, bu uzlaştırma çabasını metafizik, din, toplum ve siyaset felsefesi gibi alanlara ustaca yaymayı başaran kimdir?
Kindi
|
Farabi
|
İbn Sina
|
İbn Haldun |
Evliya Çelebi |
İslâm dünyasında Kindî sonrası felsefî faâliyetin seyrini önemli ölçüde belirleyen filozofların başında gelen Fârâbîdir. İslâm dininin tabiatı gereği ortaya çıkan Tanrının birliği, peygamberlik, rûhun ölümden sonraki durumu (meâd) gibi bir takım tartışmaların yanı sıra, doğunun ve batının felsefi karakterli düşünce birikimini de dikkate alarak, din ile felsefeyi uzlaştırma çabalarına bir derinlik kazandırmış, bu uzlaştırma çabasını metafizik, din, toplum ve siyaset felsefesi gibi alanlara ustaca yaymayı başarmıştır.
18.Soru
"Kur’an’ın insanın bu dünyadaki sorumlulukları ve öteki dünyadaki geleceği ile ilgili söylediği hususları, varlık düzeylerini inceleyerek daha iyi anlama çabasıdır." cümlesi aşağıdakilerden hangi kavramı açıklar?
Ontik |
Hakikat |
Tefsir |
Yorum |
Ontoloji |
Müslüman düşünürlerin varlık sorusu ekseninde fiziksel varlıklardan Allah’ın varlığına değin farklı gerçeklik düzeylerini araştırmaları ve bu noktada bilgi oluşturmaları genel olarak Kur’an yorumudur. Kur’an’ın insanın bu dünyadaki sorumlulukları ve öteki dünyadaki geleceği ile ilgili söylediği hususları, varlık düzeylerini inceleyerek daha iyi anlama çabasıdır. Buna göre yorum kelimesinin tefsir kelimesinden farklılığı, tefsirin daha ziyade Kur’an metninin kendisine yönelmesine karşın, yorum kelimesinin ayrıca Kur’an’ın işaret ettiği dış dünyadaki hususların araştırılmasını da içermesidir.
19.Soru
Aşağıdakilerden hangisi İbn Haldun’a göre göçebe yaşamın temel özelliklerinden biri değildir?
Özgürlük |
Güçlü asabiyet |
Doğal ve dayanıklı olmaları |
Korkaklık |
İyiliğe daha meyyal olmaları |
İhtiyaçlarını karşılamalarına bağlı olarak oluşan yaşam şartlarının göçebelerde oluşturduğu temel özellikler şunlardır: 1) Özgürlüğe düşkünlük, 2) güçlü asabiyet, 3) doğal ve dayanıklı olmaları 4) işlerini kendileri görmeleri, 5) cesaret, 6) iyiliğe daha meyyal olmaları.
20.Soru
Gazzâlî ile başlayan tehafut geleneğinin son örneğini kim vermiştir?
Fahreddin Razi |
Ali Tusi |
Mustafa Kazım Efendi |
Hocazade |
Kemal Paşazade |
Gazzâlî ile başlayan tehafut geleneği, Osmanlının son Şeyhülİslâmlarından olan Musa Kazım Efendi’nin yazdığı “ İbn Rüşd’ün Felsefi Metodu ve İmam-ı Gazzâlî ile Bazı Konulardaki Münazarası” başlıklı eserine kadar devam etmiştir. Yaklaşık bu 800 yıllık süre içinde İslâm dünyasında gerek müstakil tehâfüt, gerekse mevcut olan bir tehâfütün yorumu tarzında, bu gelenek kapsamında on iki eser yazılmıştır. Doğru cevap C’dir.
-
- 1.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 2.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 3.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 4.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 5.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 6.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 7.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 8.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 9.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 10.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 11.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 12.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 13.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 14.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 15.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 16.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 17.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 18.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 19.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 20.SORU ÇÖZÜLMEDİ