İtici nedenler, köyden kaynaklanmaktadır. Köy, artık insanlara yeterli bir yaşama imkânı sunamamaktadır. Köyde yoksulluğu kıracak imkânlar azalmakta, köyde ekonomik açıdan kötü durumda bulunan kişiler, o durumu aşacak imkânları köyde bulamamaktadır.

Bu karışıklık ve karşıtlık özellikle 1839 yılındaki Avrupalılaşma yolundaki reformlardan sonra başladı.

Türkler sırasıyla Göktürk, Uygur, Arap kökenli ve Latin kökenli olmak üzere dört temel alfabe kullanmışlardır.

En küçük grup iki kişiden oluşan ikili yani “diad”dır. Evli çiftler buna örnek verilebilir.

Erkeksi (eril) toplumlardaki temel değerler ise başarı ve ilerlemeye yöneliktir. Para ve benzeri şeyler önemlidir. Bireylerin güçlü ve gösterişli olması beklenir. İlişkilerde kadının yumuşak davranış göstermesi beklenir. Güç, sempati ile karşılanır. Çalışmak için yaşamak gerekir. Yöneticilerin kararlı ve iddialı olması beklenir. Çatışmaların çözümlenmesinde karşı tarafı yenme önde gelir.

Meşruiyet, iktidarın yönetme gücünün yönetilenlerce rızaya dayalı olarak kabul edilmesidir.

Toplumsal rol, “toplumun kişilerden beklediği davranışları” ifade eder. İnsanlar toplum içerisinde farklı rollere dayalı olarak varlıklarını sürdürürler.

Aile “üreme ve toplumun üyelerinin bakımı için birincil sorumlulukları paylaşan, kan ve evlilik ya da anlaşmaya dayanan diğer ilişki ya da evlat edinme üzerinden birbirleriyle bağlantılanan insan kümesi” olarak tanımlanabilir.

Toplum, bir coğrafyada yaşayan, aralarında duygu birlikteliği olan insanlardan oluşur. Bu iki unsura aidiyeti de eklemek gerekir. Toplum bir coğrafyada yaşayan + ortak yaşanan geçmiş/ paylaşımlar sonrasında aralarında duygu birlikteliği oluşan + kendini oraya ait hisseden insanlardan oluşan yapıdır. Bu unsurlara ek olarak toplum, o toplumda yaşayan insanlar arasındaki etkileşim ve iletişimin, bazen enformel bazen de resmî kurumlar/ gruplar aracılığıyla sağlandığı yapılardır.

Türkiye’de geleneksel evlenme biçimi olan “görücü usulü” evlilikler önemini korumaktadır. İlk evliliklerin % 47,8’inin görücü usulü ve kendi rızası ile % 12,1’inin ise görücü usulü ve kendi görüşü sorulmadan aile kararıyla olmak üzere % 59,9’u görücü usulü ile gerçekleşmiştir. Türkiye’de en yaygın evlenme şekli hem dini hem de resmi nikahlı olmak tarzındadır (% 97,1). Sadece resmi nikah yapanların oranı % 1,8, sadece dini nikah yapanların oranı ise % 1,1 olarak gerçekleşmiştir.  Türkiye’de ilk evlilik deneyimi en fazla (% 37,5) 20-24 yaş aralığında görülmekte bunu % 21,2 ile 25-29 yaş aralığı ve %17,9 ile 18 yaş altı evlilikler izlemektedir. İlk evlenme yaşı cinsiyet bağlamında değerlendirildiğinde her iki cinsiyette de en fazla 20-24 yaş aralığında evlilikler yapılırken bu yaş grubundaki kadınların oranı % 34,3 iken, bu oran erkeklerde % 41,3’tür. Ancak erken yaş evlikleri olan 18 yaş öncesinde cinsiyetler arasında ciddi bir fark oluşarak ilk evlilikler kadınlarda % 28,2, erkeklerde ise % 5,6 olarak gerçekleşmiştir. Doğru cevap A'dır. 

Türkiye’de nüfusun büyük çoğunluğu (% 92,3) 2016 yılında il ve ilçe merkezlerinde ikamet etmektedir. Belde ve köylerde yaşayanların oranı ise sadece % 7,7’dir.  Türkiye nüfusunun % 18,5’inin ikamet ettiği İstanbul en çok nüfusa sahip olan ildir. İstanbul’u sırasıyla Ankara (5 milyon 346 bin 518 kişi) İzmir (4 milyon 223 bin 545 kişi), Bursa (2 milyon 901 bin 396 kişi) ve Antalya (2 milyon 328 bin 555 kişi) takip etmektedir. En az nüfusa sahip olan il 82 bin 193 kişi ile Tunceli’dir (http:// www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=24638 Erişim: 08.06.2017).

Kültür; normlar, değerler, inançlar, semboller ve dil olmak üzere farklı ögelerden oluşur.

İşlevselci perspektifte Parsons ve Bales (1955) kadınlık ve erkeklik özelliklerinin aile içinde anlamsal ve araçsal yönelim arasındaki farkta olduğunu ileri sürerler. Aile içindeki anlamsal roller diğerleri ile olan ilişkilerle yakından ilgilidir ve bu roller çerçevesinde kadınlar bakan, büyüten, sevgi ihtiyacını karşılayan anlamlı yönelime sahipken erkekler evin ekmeğini kazanan, yaratıcı ve liderlik rollerini yerine getirirler. Böylece anlamsal ve araçsal yönelim ile amaç odaklı ve sosyal iletişim davranış kategorileri arasında önemli kavramsal örtüşmeler bulunmaktadır. 

Hofstede’in araştırmasında belirsizlikten kaçınmanın en yüksek düzeyde yaşandığı ülkeler Yunanistan, Portekiz, Guetamala, Uruguay ve Salvador olarak saptanmıştır.

Türkiye kültürünü etkileyen 4 kültür; özgün Türk kültürü (Orta Asya), İslam kültürü (Arap, İran), Anadolu yerli kültürleri ve Batı (Avrupa) kültürüdür. Doğru cevap B'dir.

İktidar, gücü elinde bulunduranların, yönettikleri kesimler üzerinde yeri geldiğinde zor kullanarak istediklerini yaptırabilmesini ifade eder.

Toplumsal yapıda meydana gelen değişmeler evlilik ve boşanmalar üzerinde etkili olmaktadır. Kentleşme, endüstrileşme, bireyselleşmenin artması, liberal değerlerin eskiye nazaran daha çok benimsenmesi, aile ve evlilik ilişkilerine yüklenen anlamın değişmesi, boşanma ile ilgili hukuki sürecin kolaylaşması, eskiye nazaran boşanmaya ilişkin olumsuz tutumların görece azalması, boşanma eğilimini artıran nedenler arasında sayılabilir.

Türkiye’de Aile Yapısı (1972) çalışmasıyla bu konuda Türkiye’de öncü çalışmalardan birini gerçekleştiren Serim Timur ise aileyi odağa alarak aşağıdaki aile yapısı sınıflamasını kullanmıştır:

I. Çekirdek haneli aileler: Bir karıkoca, çocuk yok ya da evlenmemiş çocuklar var.

II. Geniş aileli haneler:

-Ataerkil geniş aile (erkek tarafından üç kuşak bir arada ve yaşça en büyük erkek aile reisi)

-Diğer geniş aileler

III. Çözülmüş aileli haneler:

-Dağılmış aileler (aralarında herhangi bir karıkoca olmaksızın bir arada yaşayan akrabalar)

-Aile olmayan haneler.

TÜİK verilerine göre, 2016 yılında ortalama ilk evlenme yaşı kadınlar için 24'tür.

Karşılıklılık kavramı sosyal alışveriş kuramı içerisinde temel bir öneme sahiptir. Karşılıklılık modeli, veren ve karşılık olarak almayı bekleyen insanlar ile birlikte var olur. Peter Blau ve George Homans’ın çalışma larıyla birlikte sosyal alışveriş kuramı tam boyutlu olarak gelişmiştir. Sosyal alışveriş kuramına getirilen ana eleştiri, kuramın insan davranışının karmaşıklığı ile ilgilenmediği, toplumsal grupların ortaya çıkış biçimleriyle uygun biçimde ilgilenmedeki başarısızlığı, psikolojik indirgemecilikten fazlaca etkilendiği noktalarındandır.