Kelam'A Giriş Final 4. Deneme Sınavı
Toplam 20 Soru1.Soru
Allah'ın bazı sevgili kullarına ilham yoluyla çeşitli konularda bilgiler vermesine ne ad verilir?
Sezgi |
Akıl |
Keşif |
Vahiy |
Kalb |
Sezgi, insanın içine aniden doğan bir bilgi türüdür. Bu bilginin elde edilmesinde ne aklın ne de duyuların bir rolü vardır. Kur’ân’da geçen kalb ve fuâd kelimeleri incelendiğinde, bunların ya aklın değişik bilgi düzeylerini ifade eden kavramlar ya da aklın yanında ona destek veren farklı bilgi araçları olduğu görülür. Peygamberlere melek aracılığı ile gelen vahiy Allah’ın peygamberine özel bir bilgi aktarma biçimidir. İnsanda bulunan düşünme, anlama ve kavrama gücüne genellikle akıl denilir. Keşif, genel kabule göre Allah'ın bazı sevgili kullarına ilham yoluyla çeşitli konularda bilgiler vermesidir. Seven ve sevilen kul mertebesine erişen müminlere Allah’ın lutfu ile bazı perdelerin açılması ve kulun bilgilendirilmesidir.
2.Soru
Kanıt/delil yoluyla ulaşıldığından delile gereksinim duyan bilgi anlamında istidlalî bilginin eş anlamlısı aşağıdakilerden hangisidir?
Nazarî bilgi |
Apaçık bilgi |
Bedihî bilgi |
Kadim bilgi |
Hadis bilgi |
İnsanın bir çaba ve düşünmesi sonucu elde edilen bilgiye kazanılmış anlamında iktisâbî bilgi adı verilmiştir. Bu tür bilgiye bir kanıt/delil yoluyla ulaşıldığından delile gereksinim duyan bilgi anlamında istidlalî bilgi adı da verilmiştir. Ayrıca nazar yani düşünme yoluyla elde edilmesi dikkate alınarak nazarî bilgi diye de adlandırılmıştır.
3.Soru
“Allah’ ın var olması yok olmasının düşünülememesi” Allah’ ın selbi sıfatlarından hangisidir?
Muhâlefetün li’l-havâdis |
Bekâ |
Vücûd |
Kıyâm bi nefsihî |
Vahdâniyet |
Vücûd: Allah’ın var olması, yok olmasının düşünülememesi. Kıdem: Allah’ın geçmişe doğru başlangının bulunmaması. Bekâ: Allah’ın gelecek yönünde bir sonunun bulunmaması. Vahdâniyet: Bir ve tek yani yegane olması, iki ve daha fazla olmaması. Muhâlefetün li’l-havâdis: Yaratılmış hiçbir varlığa benzememesi. Kıyâm bi nefsihî: Bir başka varlığa ihtiyaç duymaması.
4.Soru
Aşağıdakilerden hangisi el-Kelâm’ın içeriğinde yoktur?
Yeni ilimler ve din |
İmamet/hilafet meselesi |
İslâm Dini;akıl ve din. |
Akaid |
Nübüvvet |
İmamet/hilafet meselesi Ebkâru’l-efkâr’ının tertibinden biridir.
5.Soru
Kelamda bilgi kategorize edilirken aşağıdaki ifadelerden hangisi kullanılmamıştır?
Allah’ a ait bilgi ve insana ait bilgi içerik olarak farklıdır. |
Allah’ a ait bilgi ve insana ait bilgi mahiyet olarak birbirinden farklıdır. |
Allah’ a ait bilgi bilgi öncesiz ve sonrasızlık özelliklerine sahiptir. |
İnsana ait bilginin bir öncesi bir de sonrası vardır. |
İnsana ait bilgi önceden bilinmektedir. |
Kelâmda bilgi birkaç bakımdan kategorize edilebilir. Birinci ayrım, Allah’a ait bilgi ile insana ait bilgi, hem mahiyet hem de içerik olarak birbirinden farklıdır. Allah’a ait bilgi öncesiz ve sonrasızlık özelliklerine sahip iken, insana ait bilginin bir öncesi bir de sonrası vardır. Çünkü Allah için zaman ve mekan söz konusu olmadığından O’nun için önce ve sonradan söz edilemez.
6.Soru
Kelâm’da mümkin ve vâcib kavramları yerine kadîm ve hâdis kavramlarınn oturmuş olmasının temel sebebi aşağıdakilerden hangisidir?
Felsefe terimi olmaları |
Yaratma düşüncesi |
Tercih etmeyi göz önünde bulundurmamaları |
Varlık ve yokluk yönünün eşit olmaması |
Muhdes varlıkların göz ardı edilmesi |
Kadîm ve hâdis terimlerinin kelâm sistemine ve zihniyetine uyum göstermesinin veya ontolojik anlamdaki vâcib ve mümkin terimlerinin bu sisteme yabancı kalmasının nedeni, yaratma düşüncesidir. Buna göre “Allah’ın dışındaki her şey” anlamına gelen âlem sonradan olmuş, diğer bir ifade ile yoktan yaratılmış varlıklar bütünüdür. Bu yaratılma veya sonradan olma anlamını tam ifade eden hâdis ya da muhdes kelimeleridir.
7.Soru
Aşağıdakilerden hangisi erken dönem Mu‘tezile eserlerinden biridir?
Kitâbü’ddelâ’il ve’l-i’tibâr, |
Kitâbü’s-sıfât |
Kitâbü’r-red ale’l-Mu‘tezile |
Kitâbü halki’l-ef’âl |
Fehmü’l-Kur’ân |
Günümüze ulaşıp neşredilen bu döneme ait Mu‘tezilî eserlerin başlıcaları, Câhiz’in Kitâbü’ddelâ’il ve’l-i’tibâr, el-Osmâniyye ve er-Red ale’n-nasârâ ve’l-yehûd’u ile Ebû Cafer el-İskâfî’nin (ö. 240/854) el-Mi’yâr ve’l-muvâzene’sidir. İbn Küllâb’ın, tamamını Mu‘tezile’yi red amacıyla yazdığı anlaşılan Kitâbü’s-sıfât, Kitâbü halki’l-ef’âl ve Kitâbü’r-red ale’l-Mu‘tezile isimli eserleri ile Kalânisî’nin yine Mu‘tezile’ye karşı yazdığı eserlerinin hiçbiri günümüze gelmemiştir. Muhâsibî ise özellikle Fehmü’l-Kur’ân, Mâhiyyetü’lakl ve Fasl min kitâbi’l-azame gibi eserlerinde kelâmî konulara değinmiş, Mu‘tezile başta olmak üzere Râfızî, Mürciî ve Hâricîler’i eleştirerek, Ehl-i sünnet akidesinin savunmasını yapmıştır.
8.Soru
“Allah’ın kâinatta bulunan her şeyi işitmesi” aşağıdaki hangi sıfatın anlamıdır?
Kelâm |
Kudret |
İlim |
Bekâ |
Semi’ |
Semi’: Allah’ın kainatta bulunan her şeyi işitmesidir.
9.Soru
Aşağıdakilerden hangisi Mu‘tezilî fikirlerin ve temel ilkelerin teşekkülünde etkili olan ana faktörlerden biri değildir?
Müslümanlar arasındaki ihtilaflara çözüm arayışları |
İslam’ı savunma |
Tercüme faaliyetleri |
Kendi görüşlerini zorla kabul ettirmeye kalkışma |
Felsefeye ilgi |
Başlangıçta İslam inanç esaslarını savunma görevini üstlenmiş olan Mu‘tezile’nin zamanla gayesinden uzaklaşması ve kendi görüşlerini zorla kabul ettirmeye kalkışması karşısında Abbasî Halifesi Mütevekkil (232247/847-861), Mu‘tezile’yi devlet çevresinden uzaklaştırmış, inanç meselelerini Kur’an ve sünneti öne çıkararak anlamaya çalışan hadîs ve fıkıh alimleriyle onlara karşı koymaya başlamıştır
10.Soru
I. Nübüvvât II. Muamelât III. SemiyyâtIV. İlahiyat Yukarıdakilerden hangileri kelâm ilminin ana konularındandır?
I, III
|
I, III, IV
|
I, II, IV
|
I, II, III
|
III, IV
|
11.Soru
Aşağıdakilerden hangisi haber yoluyla elde edilen bilgilerin özelliklerinden biri değildir?
Haberi getiren kişi güvenilir olmalıdır. |
Haber açık ve net olmalıdır. |
Haber anlaşılmaz olmalıdır. |
Haber gerçeğe uygun olmalıdır. |
Haber kesinlik değeri taşımalıdır. |
Haber yoluyla elde edilen bilginin değeri, haberi getiren kişinin güvenilir olması ile birebir irtibatlıdır. Haberi getirenin güvenilmez oluşu, aynıyla haberi etkiler ve değerini düşürür. Bundan dolayı Kur’ân’da “Size bir fasık haber getirdiğinde onu araştırın” (el-Hucûrât 49/6) emri verilmiştir. Yukarıda değinildiği gibi haberin gerçeğe uygun olması kesinliğini ifade eder. Yalan söyleyen bir kimse gerçeğe uygun haber vermiyor demektir. Dolayısıyla bu haberden hareketle bir hüküm çıkarmak veya yargıya varmak doğru değildir. Öte yandan getirilen haberin açık ve anlaşılır olması da önemlidir. Eğer haber açık ve anlaşılır değil ise, yanlış anlamaların meydana gelmesi kaçınılmaz olur. Yanlış anlaşılan veya haber kaynağının kastetmediği bir hususu çıkarmaya elverişli bir haber, zararlı sonuçların doğmasına sebebiyet verir.
12.Soru
Aşağıdakilerden hangisi hitabet gücüne dayanan ve muhatabın ikna edilmesiyle kabulü mümkün olan bilgi türüdür?
Burhanî bilgi |
Zarûrî bilgi |
Nazarî bilgi |
Naklî bilgi |
Hatabî bilgi |
Hatabî kelimesi hitaptan gelir ve sözle bir kişiyi ikna etmek anlamındadır. Burhan hem kelâmda hem de felsefede kesin delil anlamına gelir. Bu delile dayanan bilgiye de burhanî bilgi denilir. Buna karşılık hatabî bilgi, hitabet gücüne dayanır ve muhatabın ikna edilmesiyle kabulü mümkün olur.
13.Soru
Aşağıdakilerden hangisi Kitâbü’t-tevhîd’in ele aldığı konulardan biri değildir?
Fıkıh ve fıkıh usûlü |
İlâhiyyât konuları |
Peygamberlik konusu |
Kazâ ve kader konusu |
Büyük günah, şefaat, iman gibi konular |
Mâtürîdî’nin bir diğer önemli eseri, Te’vîlâtü Ehli’s-sünne veya Te’vîlâtü’l Mâtürîdiyye isimleriyle de bilinen Te’vîlâtü’l-Kur’ân isimli tefsiridir. Bu eser, fıkıh ve fıkıh usûlü ile birlikte kelâm alanında da önemli bilgiler içerir. Diğerleri ise Kitâbü’t-tevhîd’in ele aldığı konulardır.
14.Soru
Aşağıdakilerden hangisi Mısır’da kelâm ilminin problemleriyle uğ- raşan ve bu ilmin daha verimli hale gelmesi için gayret gösteren âlimlerin başında gelmektedir?
Abdüllatif el-Harpûtî |
Cemaleddin Efgânî |
Filibeli Ahmed Hilmi |
Hidiv İsmail |
Muhammed Abdûh |
Muhammed Abdûh, bu dönem Mısır’da kelâm ilminin problemleriyle uğ- raşan ve bu ilmin daha verimli hale gelmesi için gayret gösterenlerin başında gelmekteydi. Abdûh Beyrut ve Paris’te sürgün hayatı yaşamış daha sonara da Mısır’a dönerek Mısır müftüsü olmuştu. Sürgünde kaldığı dönemde Batı’yı tanıma fırsatı bulmuş, zamanla hocası Cemaleddin Efgânî’nin ideolojik ve siyasî çizgisini terk ederek uzun vadeli hedeflere yönelmiş buna paralel olarak tedrisatı yeniden düzenlemeye yoğunlaşmıştı.
15.Soru
Hemen hemen tüm eserlerinde kelâma ve kelâmcılara yönelik keskin eleştirilere yer veren islam düşünürü aşağıdakilerden hangisidir ?
Ebû Hanîfe |
İbn Kudâme |
Ebû İsmail Hâce Abdullah b. Muhammed el-Herevî |
İbnü’l-Vezîr |
İbn Kayyim el-Cevziyye |
İbn Teymiyye (ö. 728/1328) ve onun öğrencisi İbn Kayyim el-Cevziyye’nin (ö. 751/1350) hemen hemen tüm eserlerinde kelâma ve kelâmcılara yönelik keskin eleştiriler yer almaktadır.
16.Soru
"sana kitabı indiren O’dur. Onun (Kur’an) bir kısım âyetleri muhkemdir, ki bunlar kitabın esasıdır; diğerleri ise müteşâbihtir. Kalplerinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak ve onu (kişisel arzularına göre) te’vil etmek için ondaki müteşâbihlerin peşine düşerler. Halbuki onun te’vilini ancak Allah bilir; bir de ilimde yüksek pâyeye erişenler. Derler ki: Ona inandık, hepsi rabbimiz katındandır. (Bu inceliği) yalnız aklıselim sahipleri düşünüp anlar. âl-i İmran, 7."
burada geçen ayet bağlamında ortaya çıkan tartışmanın konularından değildir?
Kur'an'ın hangi ayetleri muhkem hangileri müteşâbihtir? |
Müteşabih ne demektir? |
müteşabihler tevil edilmeli miri, edilmemeli midir? |
tevil ne demektir? |
tefsir ne demektir? |
Kitabın âyetleri “muhkem olanlar” ve “müteşâbih olanlar” şeklinde iki kısma ayrılmakta ve muhkem olanlar hakkında “ümmü’l-kitâb” (kitabın esası, temeli) dendiği halde müteşâbih olanlar için herhangi bir nitelendirme yapılmaksızın kötü niyetle bunların peşine düşenler kınanmaktadır. Daha sonra müteşâbihatın te’vilinin (hangi anlama yorumlanabileceğinin) sadece Allah tarafından bilindiği yahut Allah’ın bilmesi yanında, ilimde yüksek mertebeye erişmiş kişiler tarafından da bilinebileceği şeklinde iki farklı tefsire imkân veren bir ifade yer almaktadır. bu bakımdan ayet bağlamında e şıkkı hariç diğer tüm şıklarda geçen tartışam mevzuları gündeme gelmektedir
17.Soru
Aşağıdaki şıklardan hangisi Yeni İlm-i Kelâmı alimlerinin ele alıkları konulardan biri değildir?
İnsan hakları |
Kadının sosyal konumu |
Diğer din ve topluluklara karşı gösterilen hoşgörü ve müsamaha |
Kadın hakları |
Kader |
Bu dönemin kelâmcılarının uzak durdukları konulardan biri kader konusudur, onlara göre bu konulara girmek imanın bir gereği değil, zihni egzersiz ve felsefi yönden tatmin olma isteğinin bir sonucudur.
18.Soru
Allah’ın sıfatlar hususunda Mu‘tezile ile Sünnî kelâmcılar arasındaki fark nedir?
Kur’an hariçte gerçekliği olan bir varlıktır, dolayısıyla Allah’tan başkadır ve âlemin bir parçasıdır. Kur’an Allah’ın kelâmı olması yönüyle O’nun bir sıfatıdır ve kadîmdir. |
Allah’ın sıfatlarını onun zatının aynı kabul etmişlerdir. Allah’ın sıfatları ne onun kendisi ne de ondan bağımsızdır. |
Varlığı sıfat olarak telakki ederler. Zatın aynı olan nefsi sıfat sayarlar. |
Yok olan dediğimiz şeylerin de, neticede bir varlığından bahsedilebilir. Yok, olanı hiçbir şey yani varlığa konu olmayan olarak gördürürler. |
Birleşik olmak, cevherlerin ve onlarla birlikte bulunan arazların birlikte bulunması ile meydana gelmiş bir birleşmedir. Her ne kadar cismi belirleyen temel unsurlar cevherler olmakla birlikte cisme, cisim olma özelliği veren onun boyutlarıdır |
Mu‘tezile mezhebi bilginleri, Allah’ın sıfatlarını onun zatının aynı kabul etmişlerdir. Sünnî kelâmcılar ise Allah’ın sıfatları ne onun kendisi ne de ondan bağımsızdır diyerek ilahî sıfatların Allah’ın zatından tamamıyla ayrı ve bağımsız olmadığını ifade etmişlerdir.
19.Soru
Auguste Comte (1798-1857) tarafından XIX. yüzyılda ortaya atılan felsefi düşüncenin adı nedir?
Rasyonalizm |
Pozitivizm |
Darwinizm |
Materyalizm |
Realizm |
Pozitivizm, Auguste Comte (1798-1857) tarafından XIX. yüzyılda ortaya atılan felsefi düşüncenin adıdır.
20.Soru
Aşağıdakilerden hangisi Selef ve Selef çizgisinde yer alan eleştirilere bir örnek olarak sayılamaz?
Nakil dışındaki kaynaklar bid’attir. |
Kelâm hasmı susturma ve mağlup etmeye yönelik kısır bir tartışma biçimi hâline gelmiştir |
Kelâm bir hakikat araştırması olmaktan çıkıp, yanlış görüşleri yayma, şüpheleri çoğaltma kisvesine bürünmüştür. |
Dinî ve ilâhî hakikatler aklî istidlâl ve kıyaslarla idrak edilemeyecek kadar ince ve gizlidir. |
İtikada ilişkin bir meselede sadece Kur’ân esas alınmalıdır. |
Selef ve Selef çizgisinde yer alanların eleştiriler: Aslında “Bugün size dininizi tamamladım” (Mâide 5/3) mealindeki ayet, dinin kaynağının Kur’ân ile Hz. Peygamber’in hadisleri ve bir ölçüde de sahabenin sözlerinden ibaret olduğunu açık biçimde ortaya koyar. Dolayısıyla dini anlama ve yorumlama noktasında nakil denilen bu kaynak dışında geliştirilen her yöntem dinde aslı olmayan ve değer ifade etmeyen bir bid’attir. Son tahlilde kelâm da bu kapsamda değerlendirilmelidir Kelâm, özünde dinî akideleri aklî delillerle ispat ve savunma yönünde ortaya çıkan bir faaliyet olabilir; ancak sonradan, hakikatin ortaya çıkmasından ziyade, hasmı susturma ve mağlup etmeye yönelik kısır bir tartışma biçimi hâline gelmiştir. Fırkalar kendi görüşlerini vazgeçilmez ve tek doğru olarak görmüşler, nasları bu çerçevede değerlendirme çabası içine girmişlerdir. Dolayısıyla kelâm bir hakikat araştırması olmaktan çıkıp, yanlış görüşleri yayma, şüpheleri çoğaltma, toplum içinde husumet ve fitneyi körüklemeye yönelik bir kisveye bürünmüştür. Bu şekliyle dinî ve ahlâkî hayatın zayıflamasına, Müslümanlar’ın birbirini tekfir etmesine, insanların arzularına tâbi olarak zındıklığa kadar gitmelerine yol açmıştır İtikada ilişkin bir meselede sadece Kur’ân esas alınmalı ve bir husus anlaşılmadığı ya da şüphe arız olduğunda, Arap dilinin imkânlarından istifade ile çözüm yine Kur’ân’dan araştırılmalıdır. Yine bir sonuca ulaşılamıyorsa o noktada durup sadece nassa olduğu üzere iman etmek gereklidir. Özellikle Mu‘tezile’de görülen aklı hakem kılacak derecede her şeyde ölçü almak, araştırmalarda aklı kullanmak, akılla her şeyin mahiyetini kavramaya çalışmak gibi bir metot kesinlikle yanlıştır. Sufîler, nazar ve istidlâle dayanarak açıklamalar yapma ve hüküm vermeye karşı çıkmaları açısından kelâm eleştirilerinde Selef ile paralel bir çizgide yer alırlar. Her ne kadar onlar maddî âlemde ve dünyevî işlerde akıl ve tecrübenin rehberliğini kabul etseler de, kelâmcıların akla dayanarak Allah, Allah’ın isimleri, sıfatları, fiilleri, ruh vb. hususlar üzerine konuşmalarını, bu gibi konularda aklî istidlâller ve mantıkî kıyaslara dayanarak fikir beyan etmelerini ilmî ve dinî açıdan tamamen değersiz görürler. Onlara göre dinî ve ilâhî hakikatler aklî istidlâl ve kıyaslarla idrak edilemeyecek kadar ince ve gizlidir. Bu şekilde onlar, bu âlemin ötesine ait hükümler verme ve ilâhî hakikati idrak etme iddiasındaki nazarî akla karşı çıkarlar.
-
- 1.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 2.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 3.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 4.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 5.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 6.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 7.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 8.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 9.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 10.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 11.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 12.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 13.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 14.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 15.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 16.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 17.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 18.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 19.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 20.SORU ÇÖZÜLMEDİ