Sorudaki boş bırakılan yere aktif yurttaşlık kavramı gelmelidir.

A ve E şıkları “katılımcı sivil toplum yaklaşımı”nı, B ve D ise “çoğulcu sivil toplum yaklaşımı”nı anlatmaktadır. “Asgari devletçi sivil toplum” kavramı ile vurgulanan, devletin ekonomik etkinliklere müdahalesini en aza indirmek değildir. Devletin, zorlama ve yapay kurallar getirmesinin önüne geçilmesidir. Bireylerin davranışlarında ve kararlarında özgür hale gelmeleri, devletin bu alandaki etkisinin en aza indirilmesini sağlayacaktır. Bu anlayışa göre, devlet, özgür toplumlarda yer alan birçok örgütten biridir. Görevi ise sadece düzenin aksamadan yürümesini sağlamaktır.

Antik Yunan’da kamusal hayat, “agora” denilen pazar meydanında gerçekleşmiş olup, eski Roma’da “forum”lar, kamusal tartışmaların gerçekleştirildiği mekânlar olarak önem kazanmıştır. Bu bağlamda agora, forum yapısının öncülü olarak nitelendirilebileceğinden

Proletarya; kendi mülkiyetinde üretim aracı bulunmadığından, yaşayabilmek için emek gücünü satmak zorunda olan modern ücretli işçiler sınıfını tanımlar.

Hak haberciliği, insan hakları kavramını ölçü alır. Toplumda sesini duyurmakta zorlanan azınlıkların sesi olur. Ayrımcılığa uğratılan kadınların sözcüsüdür. İnsan gibi yaşama hakkına sahip olmayan çocukları dikkate alır. Fiziksel ya da zihinsel engelleri nedeniyle göz ardı edilenleri göz ardı etmez. Haberlerde yer bulamayan engellileri ve yoksulları görünür kılar.

Alternatif bir medyanın taşıması gereken özellikler arasında “sosyal sorumluluk projelerine yer verilmesi” bulunmamaktadır.

Osmanlı devlet yapısı “dörtlü” bir dengeye dayanmaktaydı.Halk bunlar arasında değildir. Dolayısıyla doğru yanıt C seçeneğidir.

Yayıncılık türlerinden biri olan devlet yayıncılığında iletişim alanı iktidarın kontrolü altındadır. Bu nedenle iletişim alanı iktidarın tercih ettiği enformasyon ile doldurulmuştur. Devlet ideolojisi iletişim alanı aracılığıyla vatandaşlara benimsetilmek istendiği için iktidarı eleştiren görüşler bu alanda kendilerine yer bulanamaz. Piyasa yayıncılığında ise medya kuruluşları, özel şahıslar ve sermaye şirketleri tarafından yönetilmektedir ve şirketlerin yayıncılık politikaları piyasa ilkelerince belirlenmektedir. Bu nedenle, ticari değeri olmayan içeriğin aktarılması imkansız gibidir.

Devletin nasıl oluştuğu ile ilgili tartışmalar siyaset felsefesi altında konumlanmaktadır. Bu tartışmalara en önemli katkılardan biri de İngiliz filozof Thomas Hobbes’dan gelmiştir. Hobbes, 17. yüzyılda İngiliz İç Savaşı’nı yaşamıştır. Yaşam pratiği onun düzensizliğe tepki duymasına neden olmuştur. Siyaset kuramını da kargaşadan düzene nasıl geçileceği üzerine kurar. Hobbes, doğa halini insanın arzu ve isteklerinin hâkim olduğu bir yaşam olarak tanımlar. Bu durumda, insan bitmez tükenmez bir çıkar çatışması içinde kalmıştır. Hobbes, insan doğasına güvenmez. Hobbes’un “İnsan insanın kurdudur” sözü birçok kitapta atıfta bulunulan popülerliğe sahiptir. Doğa durumunda sahip olunan öznelliktir. Hobbes’a göre, bunu aşmanın yolu insanların uzlaşmasıdır. Bu uzlaşma, toplumsal düzeni sağlayacak egemen güç üzerine anlaşmadır. Bunu sağlayan ise akıldır. Aklın doğa halinde herkesin kendi çıkarlarına hizmet ettiğini de kendisi belirtmiştir.

Refah devleti, yuttaşların sivil, siyasal ve özellikle sosyal haklarını güvence altına alan bir yönetim anlayışıdır. Birey değil, toplumu merkeze çeken politikalar üretir. Refah devleti politikalarının uygulandığı liberal sanayi toplumları, ABD’den başlayarak ekonomik krize girmiştir. Kriz sonrasında, esnek üretim biçimine geçilmiştir.