Son üç yüzyıldır geçerli olan sanayi uygarlığı ve sanayi toplumundan sonra 21. yüzyılda yeni bir uygarlık ve toplumsal yapı dönemine girildiğine ilişkin düşünce dünya geneline yayılmıştır. Bilgi toplumu en basit deyişle, bilginin üretilmesi, depolanması ve dağıtılması süreçlerinin, toplumda en önemli faaliyetler olarak belirdiği toplum türüdür.

Sanayi toplumlarından önce, kitle kültürü- nün henüz tarih sahnesine çıkmadığı dönemlerde, popüler kültür olgusu Asur, Grek-Roma Uygarlıkları’nda kendisine yaşam alanları yaratmıştır.

Ölçeğe göre artan getiri, ölçek ekonomileri olarak da bilinir. Ölçek ekonomileri, medya endüstrisinin oldukça yaygın bir özelliğidir. Eğer, bir endüstride marjinal maliyet, ortalama maliyetten düşükse, ölçek ekonomileri söz konusu olur. Eğer, bir birim daha fazla üretmenin maliyeti, üretim ölçeği arttıkça azalırsa, ölçek ekonomileri gerçekleşir.

Şirketler, belirli bir alt sektörde birden fazla ürünle/kuruluşla o sektördeki farklı hedef kitleleri ve dolayısıyla piyasayı kontrol etmek istemeleri yatay bütünleşmeyi nitelemektedir. Eğlence televizyonu ve haber kanalının bir arada olması buna örnektir.

Magazinleşmenin yaygınlaşma nedenlerinden biri, rekabettir. İnsanların ilgisini çeken konuları gündeme getirmektedir. Ucuza gazete satmak hedeflenmektedir. İlk olarak İngiltere’de ortaya çıkmıştır. Ancak Haber yazımının temelini oluşturan 5N 1K (kim, ne, nerede, ne zaman, nasıl ve neden)’nın ötesinde ve dışında kalanları da içine alan bir yazı türü olarak görülmektedir.

Bir ekonomideki iniş ve çıkışlar medya şirketlerinin geleceğini önemli ölçüde etkiler. Çünkü çoğu medya kuruluşunun temel gelir kaynağı, ekonominin bir bütün olarak performansıyla yakından ilişkili olan reklam gelirleridir.

Sanayi devriminin bir sonucu olarak ortaya çıkan “göç” olgusuyla kitleler kentlere akın etmişlerdir. Kitleler, artık ne eski halk/folk kültürlerini yaşayabiliyorlar ne de yüksek kültüre yakın olan kent kültürünü tüketebiliyorlardır.

Sanayi Devrimi ile birlikte şehirler ile köy/kasabalar arasında iş bölümü oluşmuştur. Doğru cevap A'dır.

İnternetin doğuşu soğuk savaş dönemine rastlar. Ancak bu bir rastlantı değildir. İnternet soğuk savaşın yarattığı bir gereksinim sonucunda doğmuştur.

Haber, bir olay, bir fikir ve bir soruna dayandırılmalı, taze ve kolay iletilebilir olmalıdır. İlginç ve önemli konulardan oluşmalı, konu kısa ve öz olarak aktarılmalıdır. İlgi çekecek biçimde tasarlanan haber konusunda olaylar haberleştirilirken özetlenerek hikayeleştirilmelidir.

İnternetin temelinde paket anahtarlama teknolojisi vardır. Bu sistem, mesajın küçük paketler halinde gönderilmesidir. Amerikalı Bilgisayar mühendisi Joseph Carl Robnett Licklider paket anahtarlama sisteminin fikir babası olarak kabul edilir.

Esnek üretimi tanımlayan özellikler şunlardır:
• Özel girişimin eşdeyişle sermayenin
önceliğine vurgu yapar.
• Devletin, ekonomi alanındaki etkinlik gücünü azaltır.
• Kültürel alanda çeşitliliği savunur.
• İletişim alanında, devletin kural koyma yetkilerini zayıflatır.

Neoliberalizm; küresel düzeyde serbest ticareti özendirmektedir. İşletmelere serbestçe işe alma ve işten çıkarma hakkı vermektedir. Bununla birlikte bu gelişmeler, geniş anlamda, devlet müdahalesinin azaldığı biçimde yorumlanmamalıdır. Özellikle para politikası ve devlet kurumlarının gücü arttırılmıştır. Hemen hemen tüm dünyada, şirket ortaklarının yararına olacak şekilde şirket yöneticileri ile çalışanları üzerine yeni yeni baskılar uygulanmıştır.

Halk kültürü aynı yer ve zamanda yaşayan insanların kendi için kendini, kendine ve çevresine anlatımı olarak tanımlanmaktadır. Halk kültürü ürünleri yaşamın dolaysız yansımalarından oluşarak, kültürel öğenin dış etkilerle dönüşüme uğramasına engel olur. Halkın topluma uyum sağlamasına olanak tanıyarak, toplumdaki bireylerin tümü tarafından üzerinde anlaşmaya varılmış değerler sistemi temelinde yükselmektedir. Halk kültüründe seyir ve katılım için herhangi bir ücret talep edilmediğinden kültürün üretimi ve dağıtımı bir pazar ekonomisine dayalı değildir.

“Rağbette olma” popüler kültürün en önemli retoriğidir. Sınırlarını bu kavramla çizen popüler kültür, gündelik yaşam ile kurduğu bu ilişkisinde, kendini, diğer kültürel kavramlarda bu kadar açıkça göstermemektedir. “En çok tercih edilen”, “halkın istediği” gibi meşrulaştırma süreci bu retorik içerisinde kendini gösterir.

“Toplumsal İnşa Kuramları” da toplumsal cinsiyet anlamlarının biyolojinin dayatması sonucu değil, toplumsal süreçlerin işleyişi sonucu kurulduğunu söyler. Simone de Beauvoir’in “Kadın doğulmaz, olunur” ifadesi bu yaklaşımın iyi bir örneği olarak gösterilir. Toplumsal inşa kuramlarının yapılsalcı türleri, iktidar ilişkileri ve onun arkasındaki maddi çıkar çatışmaları üzerinde durur ve kadın ya da erkek olmayı toplumsal sınıfa ait olmaya benzer bir özellik olarak açıklar. Bu kuramsal yaklaşım “söylemsel inşa”dan söz eder. Buna göre, kadınlık ve erkeklik, biyolojik özelliklerin farklı farklı toplumsal temsiller olarak anlaşılmasından öte, birbirine gönderme yapılarak kurulan toplumsallıklardır. Bir toplumsal cinsiyet özelliğini anlamak için kadınlığın erkek olmanın “ötekisi” olarak nasıl inşa edildiğini anlamak gerekir. Toplumsal cinsiyet ilişkilerinin varoluşu, ilişkisel ve bağlamsaldır. Bu yaklaşımın, toplumsal cinsiyet düzeni ile ilgili ayrıntılı çözümlemeler yapmasına karşın, biyolojik cinsiyet farklarının nasıl anlam üretebildiklerine ilişkin temel soruya doyurucu bir açıklama getiremediği söylenmektedir.

Cinsiyetçi iş bölümü, cinsiyetin toplumsal olarak yapılandırılmasının merkezinde yer alır. Toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümünü, basitçe, kadınların ve erkeklerin toplumsallaşma süreci içinde yerine getirdikleri farklı işlevlerin bir bölümü gibi algılamaktan öte, iktidar ve otorite alanlarının kurgulanma ve işleyiş biçimlerinin ortaya çıktığı toplumsal bir pratik olarak ele almak gerekir.

Cinsiyetçi söylem: Bir cinsin ya da cinsel eğilimin, diğeriyle eşit haklara sahip olduğunun reddi ya da bu hakları kullanmasının temsil düzeyinde engellenmesi, dolayısıyla da esas alınan cins ya da cinsel eğilimin diğerleri üzerindeki üstünlüğünün önkabulü ve tahakkümünün meşrulaştırılmasıdır.

Marksist yaklaşım, halk üzerine empoze edilmiş kitle kültürü olarak ele almaktadır.

1990’larda TRT tekelinin kırılmasıyla Uzan grubu yükselişe geçmiş ve Star televizyonu yayın hayatına başlamıştır.