Osmanlı Merkez ve Taşra Teşkilatı Final 16. Deneme Sınavı
Toplam 20 Soru1.Soru
Osmanlı topraklarında vakıf kuran ilk Osmanlı hükümdarı aşağıdakilerden hangisidir?
Osman Bey |
Orhan Bey |
I. Murad |
I. Bayezid |
I. Mehmed |
Osmanlı döneminde vakıf kurma geleneği, devlet henüz bir beylik durumunda iken başlamıştı. Beyliğin sınırlarının genişleyip bir devlet hâline dönüşmesi sürecinde, imkânların da genişlemesiyle, Osmanlı topraklarına katılan şehirlerde peşpeşe vakıf müesseseler kurulmaya başlandı. Osmanlı sultanlarından ilk defa vakıf kuran Orhan Bey (öl. 1362) olmuştur.
2.Soru
Tahrirleri yapan defter kitap işlerinden anlayan görevliye ne ad verilir?
Şehremini
|
Defter Emini
|
Muharrir
|
Defter kethüdası
|
Timar defterdarı
|
3.Soru
Osmanlılar’a önceki Türk-islâm devletlerinden intikal eden şer’î bir vergidir. Bu tanım aşağıdakilerden hangisine aittir?
Öşür |
Adet-i ağnam |
Cizye |
Vergi |
Zekat |
Cizye, Osmanlılar’a önceki Türk-islâm devletlerinden intikal eden şer’î bir vergidir.
4.Soru
Önceki Türk ve İslâm devletlerindeki müstevfi’liğe Osmanlı’da ne isim verilmiştir?
Defterdarlık |
Kalemiyelik |
Müftülük |
Ulemalık |
Mültezinlik |
Önceki Türk ve İslâm devletlerindeki müstevfi’liğe Osmanlı devrinde defterdarlık denilmiştir. Osmanlılar müstevfi yerine İlhanlılarda kullanılan defterdârî-i memâlik’i kabul etmişlerdir.
5.Soru
Mukataaya konu vergilerin toplanma hakkının belirli bir süre (3 yıl) için ve belirli şartlarla satışına ne ad verilir?
İkta sistemi |
Tımar sistemi |
Mültezim sistemi |
İltizam sistemi |
Zeamet sistemi |
İltizam sistemi öteden beri uygulanmakla birlikte devletin ve maliyenin genişlemesine paralel olarak daha yaygınlaştı. Mukataaların işletilmesinde devlet görevlileri (eminler) görevlendirilebildiği gibi tahvil denilen bir sözleşme ile mukataalar açık arttırma usulüyle özel şahıslara satılabiliyordu. Burada, mukataaya konu vergilerin toplanma hakkının belirli bir süre (3 yıl) için ve belirli şartlarla satışı söz konusudur.
6.Soru
XVIII. yüzyıl başlarında, Nevşehirli Damad İbrahim Paşa’nın sadrazamlığı döneminden başlayarak reisülküttabın bile üstünde, önemli bir memuriyet halini alan ve 1835’de Mülkiye Nezaretine dönüştürülen memuriyet aşağıdakilerden hangisidir?
Kazasker |
Ocak ağalığı |
Sadaret kethüdalığı |
Tezkireciler |
Reisülküttap |
En önemli memuriyet sadaret kethüdalığı idi. Daha önce sadrazamın maiyetinde birisi olan kethüda özellikle XVIII. yüzyıl başlarında, Nevşehirli Damad İbrahim Paşa’nın sadrazamlığı döneminden başlayarak reisülküttabın bile üstünde, önemli bir memuriyet halini aldı. Bütün işler, sadrazamdan önce, yardımcısı olan sadaret kethüdasının elinden geçerdi. Sadaret kethüdalığı 1835’de Mülkiye Nezaretine dönüştürülecektir. Bu nedenle doğru seçenek C’dir.
7.Soru
Resm-i dönüm kimlerden alınır?
100-150 dönüm çiftlik tasarruf eden reayadan
|
Nim çift tasarruf eden reayadan
|
80-100 dönüm çiftlik tasarruf edenlerden
|
Nim çiftden az yer tasarruf eden reayadan
|
60-80 dönüm çiftlik tasarruf edenlerden
|
8.Soru
Sultan II. Mahmud bütün dini ve hayri kuruluşların idaresini tek bir merkezde toplayarak aşağıdaki hangi kurumu kurmuştur?
Evkaf-ı Hümayun nezareti |
Şeyhülislam nezareti |
Vezir nezareti |
Haremeyn nezareti |
İstanbul kadıları nezareti |
Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasının (1826) ardından, bütün dini ve hayri kuruluşların idaresi, bakım ve onarımları, vakıf gelirlerinin toplanması, personel maaşlarının ödenmesi ve benzeri işlerin görülmesi tek bir merkezde toplanarak Evkaf-ı Hümayun Nezareti kuruldu. Bu isim, çoğunlukla Evkaf Nezareti olarak bilinir.
9.Soru
Aşağıda "Miri Arazilerle" ilgili verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
Bu araziler, Hıristiyanlardan feth olunmuştur. |
Bu toprakları ekip biçen reâyâ (köylü), resm-i çift adı altında bir vergi öder. |
Mülkiyeti köylüye aittir. |
Bu tür toprakları dirlik sahibi olan sipahi kendisi işleyemez. |
Sipahi, çiftçinin elinden de sebepsiz yere bu toprakları alamaz. |
Bu araziler, Hıristiyanlardan feth olunmuş ve rakabesi yani çıplak mülkiyeti devlete ait olan topraklardır. Fakat bunların tasarruf hakkı tapu resmi denilen peşin bir kira bedeli alındıktan sonra, daimî ve irsî bir nevi kiracılık sözleşmesiyle onları işleyecek olan köylülere (reâyâ) bırakılmıştır. Reâyâ, kiracısı bulunduğu bu toprakları işleyerek elde ettiği mahsulden devlete veya devletin tayin ettiği sipahiye, öşür denilen bir vergiyi ödemekle mükelleftir. Bazı hallerde ise yarıcılık usûlü ile çiftlikler köylüye ekip biçmeye verilebilirdi. Bu durumda tarla ve tohum devletten, emek ise köylüden olurdu. Bu toprakları ekip biçen reâyâ ayrıca resm-i çift adı altında bir vergi daha öderdi ki, XVI. yüzyılın büyük hukukçusu Ebu’s-suûd Efendi bunu harâc-ı muvazzaf olarak değerlendirmektedir. Bu tür toprakları dirlik sahibi olan sipahi kendisi işleyemez ve çiftçinin elinden de sebepsiz yere alamazdı. Çiftçinin toprağı işleme şartları, hangi üründen hangi oranda vergi ödeyeceği ve ne zaman ödeneceği gibi hususlar sancak kanunnâmeleri’nde tek tek açıklanmıştı.
10.Soru
Aşağıda mülk araziyle ilgili verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
Çıplak mülkiyeti gerçek şahıslara ait olan topraklardır |
Kaynağı esasen mîrî arazidir |
Mülkiyet hakkı sadece devletin alması gereken şer’î vergileri kapsar |
Mülk arazide arazinin ekip-biçme hakkı mülkiyet sahibinindir |
Bu tür araziler daha çok Anadolu’da bulunuyordu |
Çıplak mülkiyeti (rakabesi) gerçek şahıslara ait olan topraklardır. Bunun kaynağı da esasen mîrî arazidir. Yani mülk arazi ya hükümdar tarafından mîrî araziden bir kısmının şahıslara temlik edilmesiyle, ya da imparatorluğa yeni katılan yerlerde eskiden beri mülk olarak tasarruf edilen yerlerin, hükümdarın sahipleri elinde mülk olarak bırakmasıyla meydana gelir. Mülk arazide arazinin ekip-biçme hakkı mülkiyet sahibinin değil, reâyânındır. Mülkiyet hakkı sadece devletin alması gereken şer’î vergileri kapsar. Mülkiyet sahibi sadece bu hakkını satabilir, vakıf ve hibe edebilir yani mülkün, mülkiyet sahibine tanıdığı bütün hakları kullanabilir. Fakat kendisi ekip biçemez ve üzerinde ziraat yapan köylülere de müdahale edemez. Çok yaygın olmayan bu usûl, her zaman uygulanmamıştır. Bu tür araziler daha çok Anadolu’da bulunuyordu. Görüldüğü üzere mülk arazide arazinin ekip-biçme hakkı mülkiyet sahibinin değil reayanındır. Doğru cevap D’dir.
11.Soru
Aşağıdakilerden hangisi Vakfedilen Malda Bulunması Gereken şartlardan birisi değildir?
Kişinin vakfedeceği mal-mülk, vakfın gerçekleştirildiği sırada bizzat kendi mülkiyetinde olmalıdır |
Vakfedilen mal, borç veya herhangi bir menfaate dayalı olmamalıdır. |
Vakfedilen malın ev, dükkân, tarla gibi gelir getiren türden mülk veya mülkler olması gerekir. |
Vakfedilecek mülk binâ veya ağaç türünden bir mal ise, yıkılmaya veya sökülmeye mahkûm olmamalıdır. |
Yapılan vakıftan kimlerin veya hangi müessesenin faydalanacağı Vakıf yönetimince belirlenmelidir. |
- Kişinin vakfedeceği mal-mülk, vakfın gerçekleştirildiği sırada bizzat kendi mülkiyetinde olmalıdır. Kişi, kendi mülkü olmayan, başkasına âit bir malı vakfedemez.
- Vakfedilen mal, borç veya herhangi bir menfaate dayalı olmamalıdır.
- Vakfedilen malın ev, dükkân, tarla gibi gelir getiren türden mülk veya mülk- ler olması Vakfın sürekliliği için bu husus çok önemlidir. Sürekli gelir getirmeyen, bir süre sonra bitecek olan vakıf, sunulması arzulanan hizmetlerin aksamasına sebep olacaktır.
- Gerçekleştirilen vakfın, sonradan vazgeçme veya başka bir yöne tevcih gibi bir şart taşımaması, hukukî ifâdesiyle muhayyerlik şarttıyla sakatlanmaması lâzımdır. Başka bir deyişle, vakfın esâsı muttlak ve ebediyyen ttahsîse dayandığı için, vakfı yapan kişinin “gerekli gördüğüm takdirde yaptığım vakfı iptal edebilirim” türünden bir şart ileri sürmemesi
- Vakfedilecek mülk binâ veya ağaç türünden bir mal ise, yıkılmaya veya sökülmeye mahkûm olmamalıdır. Vakfedilecek mülkler, bir müesseseyi ayak- ta tutmak, onun sürekli hizmet üretmesini sağlamak üzere ve gelir getirme- si maksadıyla tahsis edilecekleri için, bir süre sonra yıkılmaları veya kesil- meleri durumunda söz konusu gelir de elde edilemeyeceğinden, tahsis edildiği müessesenin hizmet üretmesi sekteye uğrayacak demektir. Dolayısıyla, bu türden vakfedilecek mülkler, süreklilik taşıyacak nitelikte olmalıdır.
- Vakfedilen mülkün gelirlerinden faydalanacak olanların, hukukî ifâdesiyle meşrûttun-lehinin belirtilmesi lâzımdır. Yapılan vakıftan kimlerin veya hangi müessesenin faydalanacağı açıkça belirtilmeden vakıf yapılması mümkün değildir.
12.Soru
Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı devletinin klâsik döneminde vakıfların idâresiyle meşgul olan kuruluşlardan biridir?
Maarif-i Umumiye Nezareti |
Tophâne Ümerâsı Nezâreti |
Harbiye Nezareti |
Hariciye Nezareti |
Umûr-ı Nafia Nezareti |
Osmanlı devletinin klâsik döneminde vakıfların idâresiyle meşgul olan kuruluşlar; Haremeyn Nezâreti, Vezir Nezâreti, Şeyhülislâm Nezâreti, İstanbul Kadıları Nezâreti ve Tophâne Ümerâsı Nezâreti idi. Doğru seçenek "B" şıkkıdır.
13.Soru
Vergi geliri dini , sosyal kurumlara tahsis edilen araziler aşağıdakilerden hangisidir?
Vakıf arazileri. |
Mülk arazi. |
Miri arazi. |
Terk edilmiş arazi. |
Hiçbir işe yaramayan araziler. |
Vakıf arazileri. Cevap A'dır.
14.Soru
Aşağıda öşür vergisi ile ilgili bilgilerden hangisi doğrudur?
Yalnızca ziraai ürünlerden alınır. |
Yalnızca Hristiyan halktan toplanır. |
Öşür nakdi olarak tahsil edilir. |
Halkın ürettiği mahsûllerden alınan vergiye verilen isimdir. |
Hubûbâtın haricindeki bağ, bağçe ve bostan mahsûllerinden öşür ayni olarak tahsil edilirdi. |
Öşür, kelime olarak onda bir (1/10) anlamına gelen Arapça kökenli bir kelime olup, terim olarak Osmanlı devletinde genellikle halkın ürettiği mahsûllerden, bilhassa hubûbâttan alınan vergiye verilen isimdir. Ziraî ürünlerin dışında bal’dan da öşür alındığı görülür.
Öşür, orta çağdan beri Müslüman ve Hıristiyan âlemlerinin tanıdığı bir vergidir. İslâmiyetin ilk zamanlarından itibaren bütün İslam devletlerinde alındığı için şer’î bir vergi olarak mütalaa edilmiştir. Osmanlı hukukçuları öşür’ü harâc-ı mukaseme saymışlardır. Mukaseme, bölüşme manasına gelmektedir. Reâyâ, ektiği toprağın sahibi olmayıp bir nevi kiracısı durumundadır. Toprağın gerçek sahibi devlettir. Bu durumda öşür de reâyânın ziraat ettiği arazinin icar bedeli olmaktadır. Yani devletin aldığı öşür, toprakların mülkiyetine sahip olmaktan doğan bölüşme hakkıdır.
Öşür onda bir demek olmakla beraber, vergi nisbeti olarak çok defa 1/5, 1/6, 1/8 gibi farklı oranlarda tatbik edilmiş, hatta bazı hallerde ürünün yarısı alınmıştır. Bunun sebebi, arazinin verimliliğinin, sulama ve iklim şartlarının, ziraatı yapılan ürünün cinsinin ve mahalli örf ve âdetlerin farklılığıdır. Öşür, aynî ve nakdî olmak üzere iki şekilde tahsil edilebilirdi. Arpa, buğday, darı, nohut gibi dayanıklı hubûbât çeşidinde ve pamuk vs’de aynî olarak alınması kanundu. Buna mukabil, sebze ve meyve gibi bağ, bağçe ve bostan mahsûllerinden nakdî ve maktû olarak resim alınırdı. Fakat sipahiler çok defa hubûbâttan da o günkü fiyat (narh-ı rûzî) üzerinden nakdî olarak öşür almak isterlerdi. Çünkü sipahi için elindeki mahsûlü satıp nakde çevirmek başlı başına bir mesele idi. Bu sebeple yasaklanmasına rağmen sipahilerin, reâyâdan öşür’ü nakid olarak alma eğilimi gösterdikleri anlaşılmaktadır.
Ancak para ekonomisinin çok gelişmediği, ulaşım ve pazarlama şartlarının reâyâ için de önemli bir mesele teşkil ettiği bir dönemde hubûbâttan nakid olarak öşür alınması, çiftçiler açısından oldukça zordu. Bu durumu dikkate alan Osmanlı idaresi, sipahileri ve vergi toplayan eminlerini, nakdî olarak öşür almamaları hususunda uyarmıştır. Hubûbâtın haricindeki bağ, bağçe ve bostan mahsûllerinden öşürün aynî olarak alınması ise imkânsızdı. Çünkü sebze ve meyve hububat gibi dayanıklı ürünler değildi. Bundan dolayı nakdî olarak maktû usûlde vergilendirilmeleri zarurî idi. Maktû verginin mahzurlu tarafı, reâyânın ürününün az olduğu kıtlık zamanlarında da defterde yazılı olan miktarı nakden ödemek zorunda olmasıydı. Bu yüzden bazı sancaklarda maktû öşür alınmasına son verildiği de olmuştur.
15.Soru
Muhsinzade Mehmed Paşa hangi yılda âyânlık sistemini düzenleme girişiminde bulundu ve valilerin âyânlık buyruldusu vermelerini yasakladı?
1760 |
1765 |
1770 |
1775 |
1780 |
Muhsinzade Mehmed Paşa 1765 âyânlık sistemini düzenleme girişiminde bulundu ve valilerin âyânlık buyruldusu vermelerini yasakladı
16.Soru
Aşağıdakilerden hangisi 1858 yılında çıkarılan arazi kanunnâmesi ile belirlenen toprak türlerinden birisi değildir?
Mülk topraklar |
Vakıf araziler |
Miri topraklar |
Hiçbir işe yaramayan araziler |
Yabancılara ait araziler |
1858 yılında arazi kanunnâmesi çıkarılarak toprak sistemi yepyeni esaslara bağlandı. Bu kanunnâmeye göre toprakların statüsü şu şekilde tesbit edildi:
Mülk Topraklar: Bunlar, her türlü tasarruf hakkı sahibine ait olan arazilerdi. Miras bırakılabilir, satılabilir, hibe edilebilir ve rehin bırakılabilirdi. İstenirse vakf edilebilirdi.
Vakıf Araziler: Vergi geliri dinî, ilmî ve sosyal kurumlara tahsis edilen arazilerdi. Bu arazileri vakıf reâyâsı denilen çiftçiler işlerlerdi. Denetimi evkaf nezâreti’ne aitti.
Mîrî Topraklar: Mülkiyeti devlete ait olan ziraata elverişli arazilerdi.
Terk Edilmiş Araziler (Arazi-i Metruke): Bunlar, kimseye ait olmayıp, köy ve kasaba halkı tarafından ortak kullanılan mera, meydan, yol vs gibi yerlerdi.
Hiçbir İşe Yaramayan Araziler (Arazi-i Mevat): Bunlar, ekilip, biçilmeyen, ıssız ve boş araziler idi.
17.Soru
I. IV. Murad devrinde etkili oldular
II. Tarikatlara karşıydılar
III. Zaman zaman şiddete başvurdular
Kadızâdeliler ile ilgili olarak yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri söylenebilir?
Yalnız I |
Yalnız II |
I, II ve III |
Yalnız III |
II ve III |
Bütün seçenekler Kadızâdeliler ile ilgili olarak söylenebilmektedir.
18.Soru
Islahatname olarak da adlandırılan, nasihat kitabına ne denir?
Islahatname olarak da adlandırılan, nasihat kitabına ne denir?
Mukaddime |
Anonim Osmanlı Kroniği |
Teva^rihi A^li Os man |
Telhisü’lBeya^n |
Kanun-ı Kadim |
Kanun-ı Kadim
Islahatname olarak da adlandırılan, nasihat kitabı, layiha ve siyasetname tarzında kaleme alınan bu eserlerde esas itibariyle eski, ideal düzenin bozulması büyük öl çüde Osmanlı nizamının temeli olan “kanunı kadim”in ihlaline bağlanır.
19.Soru
İçinde yönetici sınıfın önde gelenlerini de barındıran bir yörenin söz ve etki sahibi olan kişilerine ne ad verilirdi?
İçinde yönetici sınıfın önde gelenlerini de barındıran bir yörenin söz ve etki sahibi olan kişilerine ne ad verilirdi?
Sancak yönetimi |
Aya^n |
Muhassıllık |
Beylerbeyi |
Sancakbeyleri |
XVII. yüzyılda özellikle taşradaki dönüşümün temel boyutlarından birisi Osmanlı toplumunun öteden beri önemli unsurlarında biri olan a^ya^n ve eşrafın idare düzeninde ve toplumda kazandığı yeni rol veya etkinliktir. İçinde yönetici sınıfın önde gelenlerini de barındıran bir yörenin a^ya^n ve eşrafı, daha önceden de bu- lundukları yerin meseleleri üzerinde söz ve etki sahibi idi.
20.Soru
Şahıs başına alınan vergi ve resimler içerisinde aşağıdaki vergilerden hangisi şer-i bir vergidir?
Bennak |
Cizye |
Âdet-i Irgadiye |
İspenç |
Mücerred |
A,C,D ve E şıklarındaki ifadeler örfi vergilerden iken B şıkkında yer alan cizye şer-i bir vergidir. Doğru seçenek "B" şıkkıdır.
-
- 1.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 2.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 3.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 4.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 5.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 6.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 7.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 8.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 9.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 10.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 11.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 12.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 13.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 14.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 15.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 16.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 17.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 18.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 19.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 20.SORU ÇÖZÜLMEDİ