ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ II Dersi TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NDE TEMEL POLİTİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI (1923-1938 DÖNEMİ) soru cevapları:

Toplam 45 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: 1924 anayasasının temel özellikleri nelerdir?


CEVAP: Devletin cumhuriyet vasfının değiştirilemeyeceğini, bunun teklif dahi edilemeyeceğini ilk madde olarak alan yeni Anayasa, millî egemenliği devletin ve sistemin temeli olarak kabul etmiştir. Yasama ve yürütme kuvvetini elinde tutan meclis, yürütme fonksiyonunu her zaman denetimi altında olacak bir hükûmete vermiştir. Yargı millet adına bağımsız mahkemelere verilmiştir. Anayasa kanun karşısında eşitlik ilkesini öne çıkararak din, vicdan, söz, yayın, seyahat çalışma ve mülk edinme hürriyeti gibi klasik insan hukuku esaslarını garanti altına almaktadır. Anayasa, Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibarıyla Türk denir ibaresiyle Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir tarifiyle uyum içinde bir kimlik oluşturmuştur. Türk inkılabının gelişme seyrine paralel olarak devletin dinî hususu 1928’de, temel özellikleri ise 1937’de Anayasa’daki yerini alacaktır.

#2

SORU: 1924 anayasası ile eğitim alanında ne gibi değişiklikler yapılmıştır?


CEVAP: İlköğretimin devlet okullarında parasız ve mecburi oluşu 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda da yerini almış, 1924-1925 öğretim yılında 5 yıla indirilen ilköğretim aynı yıl karma hâle getirilmiştir.

#3

SORU: Öğretmen eksikliğini gidermek için atılan ilk adım nedir?


CEVAP: Öğretmen eksikliğini gidermek için Mustafa Necati Bey’in bakanlığı sırasında girişilen faaliyetler onun ölümü ve 1929 dünya iktisadi buhranı ile kesintiye uğramıştır. Saffet Arıkan’ın bakanlığı sırasındaki tespit ve önerileriyle Atatürk’ün direktifleriyle 1936’da başlatılan eğitmen kursları vasıtasıyla on yılda 8543 öğretmen yetiştirilerek 6598 okul açılmıştır. Köylerde eğitimin geliştirilmesi için başlatılan bu projenin başarısı üzerine açılmaya başlanan köy öğretmen okulları 1940’ta açılacak olan Köy Enstitülerinin de ilham kaynağı ve ilk örneği olacaktır.

#4

SORU: Cumhuriyet’in ilk yıllarında mesleki ve teknik eğitimi geliştirmek adına neler yapılmıştır?


CEVAP: Mesleki ve teknik eğitim 1926’dan itibaren Cumhuriyetin öncelikli konuları arasında yer almıştır. Bir yandan yabancı uzmanlar görevlendirilerek ülkenin ihtiyaçları belirlenmeye çalışılırken çok sayıda öğrenci de yurt dışına gönderilmiştir. Ticaret, sanat, din, sağlık, endüstri ve teknik alanlarda açılan okullarda ülkenin genellikle ara eleman ihtiyaçlarının karşılanması hedeflenmiştir. 1933 yılına kadar valilik ve belediyelerin sorumluluğunda olan meslek ve sanat okulları bu tarihten itibaren Maarif Vekâletinin idaresine verilmiştir.

#5

SORU: Cumhuriyet’in ilk yıllarında dini nitelikli eğitim kurumlarıyla ilgili olarak ne gibi gelişmeler yaşanmıştır?


CEVAP: Meslek liseleri olarak açılan imam-Hatip okullarının yükseköğretime geçişleri 1970’li yıllardan itibaren ülke gündemini sıklıkla işgal eden bir konu oldu. Bilindiği üzere Tevhid-i Tedrisat kanunu gereği medreselerin kapatılması üzerine hükûmet yine kanunda görülen dinî eğitim kurumlarını hayata geçirdi. Bu çerçevede Darülfünun içinde bir ilahiyat Fakültesi ile ülke genelinde 29 İmam ve Hatip Okulu açılmıştır. Fakat devlet benimsediği laiklik anlayışı gereği bu okullara yaptığı maddi desteği 1928’de çekti. Okulların ihtiyacını karşılayacak maddi destek toplumsal olarak da sağlanamadığı için büyük sıkıntı yaşayan okullar 1931-32 döneminde öğrenci yokluğundan kapandı. İlahiyat Fakültesinin de 1933 Üniversite reformu ile İslam incelemeleri Enstitüsüne dönüştürülmesinden sonra ülkede din eğitimi veren kurum kalmadığı gibi din dersi de aynı anlayışla 1927’de ortaokul, 1930’da ilkokulların programlarından çıkarılmıştır. Sadece beşinci sınıf öğrencilerinin velilerinin istemesi hâlinde haftada bir ders verilmesi söz konusu olmuştur.

#6

SORU: Cumhuriyet’in ilk yıllarında ilk üniversitenin kuruluşu nasıl gerçekleşmiştir?


CEVAP: Osmanlı Devleti’nden devralınan en yüksek eğitim kurumu Darülfünundur. Millî Mücadele sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisine destek veren, Mustafa Kemal Paşa’ya ve ismet Paşa’ya fahri doktora veren Darülfünun ’un ülkede gerçekleştirilen siyasi ve sosyal düzenlemelerde destek vermemesi, adeta tarafsız kalması kurumu idari ve ilmî manada yetersizlikle eleştirenlerin yanına siyasileri de katmıştır. 1932’de getirilen Prof. Albert Malche’in hazırladığı rapor doğrultusunda köklü reforma ihtiyaç duyularak 1933 yılında 2252 sayılı kanunla Darülfünun kapatıldı ve İstanbul Üniversitesi kuruldu. Bu düzenleme ile mevcut öğretim kadrosundan 71’i profesör olmak üzere 157 akademisyen çıkarılmıştır. Tıp, Hukuk, Fen ve Edebiyat Fakültelerinden ve bunlara bağlı çok sayıda Araştırma ve inceleme Enstitülerinden oluşan yeni Üniversitenin 180 kişilik kadrosunda 42 de yabancı bilim adamına görev verilmişti. Edebiyat Fakültesine bağlanan Yabancı Diller Mektebi, İslam Tedkikleri Enstitüsü, Türk İnkılap Enstitüsü, Coğrafya Enstitüsü, Türk Arkeoloji Enstitüsü, Hukuk Fakültesine bağlı, Millî İktisat ve İçtimaiyat Enstitüsü gibi araştırma kurumları vasıtasıyla Türk inkılabının ideolojisinin yapılacağı beklentileri seslendirilmiştir.

#7

SORU: Cumhuriyet’in ilk yıllarında Dil-Tarih ve Coğrafya Fakülte ’sinin kuruluşu nasıl gerçekleşmiştir?


CEVAP: Üniversite reformuna paralel olarak Ankara’da 1936’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kurulmuştur. Fakülte Atatürk’ün söz konusu alanlardaki büyük desteğiyle gelişen bilimsel araştırma ve yayınlar vasıtasıyla toplum bilincine büyük katkılar sağlamıştır. Bu fakülte 1930’lu yıllarda yine Ankara’da kurulan Ziraat, Tabii ilimler fakülteleriyle Ankara Üniversitesinin temelini oluşturacaktır.

#8

SORU: İdari, siyasi ve kültürel anlamda Türk tarihinde son derece önemli bir değişim ve dönüşüme işaret eden esaslar nelerdir?


CEVAP: • Mensubu olmakla mutluluk duyduğumuz İslam dinini siyaseti hayatın bir parçası olmaktan kurtarmak gelmekteydi. Kutsal inanç ve vicdani duyguların her zaman farklı şekillerde ortaya çıkan kişisel ve siyasal çıkarlara alet edilmesinin önüne geçilmeliydi. Milletin saadeti buna bağlıydı. • Ülke hayatında orduyu siyasetten ayırmak ilkesi cumhuriyetin daima dikkate aldığı ve alacağı bir esastır. Ordular vatanın güvenilir bekçisi olarak milletin saygı duyduğu gerçek işinde kuvvetli olacaktır. • Dünya görüşünde değişim zorunludur. Yaşanan bütün bu değişimin tabii ve zorunlu neticesi olarak toplum hayatını düzenleyecek bütün kanunların ilhamını hayatta alacaktır. Toplumun ihtiyaçlarının değişmesi ve gelişmesiyle paralel olarak kanunlar da değişecek ve gelişecektir. • Toplumun sosyal yapı çimentosu olarak milletin fertlerini birbirine bağlayan ortak değer olan dinî ve mezhebi ilişki yerine Türk milliyeti bağı esas alınmıştır.

#9

SORU: Saltanat ve hilafetin kaldırılmasının ardından Türk hükümetinin aldığı tedbirler nelerdir?


CEVAP: • Atılan adımların muhafazası için belli bir süre ancak kontrollü muhalefete izin verilebileceğini göstermiş, • Askerî zaferden sonra mutlaka eğitim, iktisat ve kültür alanında yeniliklerle kazanımların takviyesini hedeflemiştir. • Hedefe mümkün olan en kısa sürede ulaşmak için, değişimin motor gücü olan Meclisin kontrol edilip yönlendirilmesi ve halkın en önemli dinamiklerinden dinin kontrolünden vazgeçilmemesi lüzumlu görülmüştür. • Muhaliflerin dini suistimaline karşı dinî metinlerin ve ibadetin Türkçeleştirilerek insanların dinlerini anlamasının gerekliliğine işaret edilmiştir. • İnkılabın temellerinden en önemlisini oluşturan hukuk anlayışında da değişim gerçekleştirilmiştir. Bu değişim yalnızca yeni bir kanun ithal etmekten çok daha fazla ve şümullü bir tarzda planlanmıştır. Ankara Hukuk Mektebi’nin açılışı ile sadece görünüş ve şekil değil akıl ve anlayış bakımından, kanunlar ve hukuk adamlarıyla mevcut kazanımları izah edecek ve müdafaa edecek tedbirler alınmaya çalışılmıştır. Yeni hukuk anlayışını oluşturacak hukukçuların yetiştirilmesi millî bünyeye uygun düzenlemeler için esas oluşturacaktı.

#10

SORU: Türk hükümeti milli mücadele döneminde ekonomiyle ilgili hangi çalışmaları yapmıştır?


CEVAP: 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir’de gerçekleştirilen Türkiye iktisat Kongresi’nde Türkiye devletinin uygulayacağı ekonomik model tespit edilmeye çalışılmıştır. Ülkenin her yerinden ve ekonomik hayatın her sahasından temsilciler halkın temsilcileri olarak görülmüş, Halkın sesi Hakkın Sesidir anlayışı ile gerçekten millî ve milletin destek vereceği bir program yapılmaya çalışılmıştır. Burada kabul edilen Misak-ı iktisadi ile de ekonomik kalkınma sürecinde toplumun üstlenmesi beklenen üretici, yapıcı rol ortaya konmuştur.

#11

SORU: Misak-ı İktisadi kararları nelerden oluşmaktadır?


CEVAP: • Türkiye halkı tahribat yapmaz imar eder. • Türkiye halkı vakit, servet ve ithalatta israf yapmaz, kullandığını kendi üretir. • Türkiye halkı hırsızlık, yalancılık ve tembelliğe düşmandır, faydalı yenilikleri severek kabul eder, mukaddesatına, vatanına karşı olanlardan nefret eder. • Türkler her yerde hayatını kazanacak şekilde yetişir, irfan ve marifet aşığıdır. • Taassuptan uzak dindarâne bir sağlamlık esastır. Kandili aynı zamanda kitap bayramı olarak bilir ve değerlendirir. • Türk serbest çalışmayı tercih eder, tekelciliğe karşıdır. • Türkiye halkı ormanlarını evladı gibi sever, orman yetiştirip madenlerini kendi işletir. • Sağlıklı bir çoğalma ilk tercih olmalıdır. Sağlığı korumak, spor yapmak, hayvanları sevmek, cinslerini geliştirmek ve çoğaltmak için çalışır. • Türk halkı yabancı sermaye düşmanı değildir. Kendi dili ve kanununu kullanmayan müesseselerle çalışmaz. • İlim ve sanat hayatını yenilik esası üzerine tesis eder. • Meslek ve sanat erbabı birlikler oluşturarak dayanışma yapar. • Türk aileleri çocuklarını misak-ı iktisada göre yetiştirir. • Türkiye halkı, millî hâkimiyet esasından vazgeçmez. • Türkiye dünyanın, barış, gelişmesi için temel bir unsurdur.

#12

SORU: Atatürk’ün ilk yurt gezilerinin temel amacı nedir?


CEVAP: Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk yukarıda işaret edilen siyasi, idari, ekonomik ve sosyal değişim ve dönüşümü bir numaralı muhatabı olan halka anlatmak, benimsetmek ve yöneticileriyle birlikte yürümesini sağlamak için ülkenin her yanına geziler yapmıştır. 1925 Şapka Kanunu öncesi yapılan Kastamonu gezisi; yeni Türk alfabesini halka tanıtmak ve benimsetmek için 23 Ağustos 1928’de Tekirdağ’a akabinde Mudanya’dan başlayarak Bursa, Çanakkale, Sinop, Samsun, Amasya, Tokat, Sivas, Şarkışla, Kayseri ve nihayet Ankara’ya kadar uzanan geziler bu kabildendir. Girişilecek bir inkılap hareketini halka doğrudan tanıtmak için, ya da ekonomik ve kültürel uygulamaların nasıl karşılandığını görmek halkın mevcut durumunu yerinde görmek için yapılan bu gezilerin 1923 yılı başından 17 Mayıs 1938’e kadar pek çok ile defalarca olmak üzere gerçekleştirildiğini söyleyebiliriz. Gezilerin bazı illere birçok defalar olmak kaydıyla toplamda 170 civarında olduğunu söylemek mümkün görünmektedir. Atatürk, bu gezilerde Trakya’dan Doğu Anadolu’ya, Karadeniz’e Akdeniz Bölgesi’ne, Ege Bölgesi’ne ve Orta Anadolu’ya giderek halka düşüncelerini, beklentilerini, çağdaş ve refah içinde yaşamak için yapılması gerekenleri anlatmıştır.

#13

SORU: Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kuruluşu nasıl gerçekleşmiştir?


CEVAP: Meclis’te Mustafa Kemal Paşa’nın hazırladığı Müdafaa-i Hukuk listesinden seçilmekle birlikte gerek saltanatın gerekse hilafetin kaldırılması sürecinde rahatsızlıklarını dile getiren belli bir kesim vardı. 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu görüşmeleri sırasında cumhurbaşkanının yetkileri konusu etrafında yoğunlaşan ve yaygınlaşan muhalefet ikinci dönemin ikinci toplantı yılında başta mübadele, imar ve iskân ve okullar konusunda hükûmeti zorlayacak düzeye gelmiştir. Bu arada Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy gibi hem ordu müfettişi hem de milletvekili olan şahsiyetler ordu müfettişliğinden istifa ederek meclis çalışmalarına katılmak istediler. Mustafa Kemal Paşa bunu kendisine karşı bir seneden beri ordular arasında çalışarak hazırlanan komplonun son adımı olarak değerlendirip aynı konumda bulunan ordu üst düzey yöneticilerinin milletvekilliğinden ayrılmalarını istedi. Böylece ordu ile siyaseti birbirinden ayırma işi de tamamlanmış olacaktı. Muhalefet 17 Kasım 1924 tarihinde Kazım Karabekir Paşa’nın başkanlığında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası olarak resmîleşti. Ali Fuat (Cebesoy), Refet (Bele), Cafer Tayyar (Eğilmez) Paşalar, Rauf (Orbay), Dr. Adnan Adıvar, Feridun Fikri (Düşünsel), Halis Turgut (Tarıkahya) Bey gibi tanınmış kişiler de kurucu olarak partide yer alıyorlardı.

#14

SORU: Şeyh Sait isyanının sebepleri nelerdir?


CEVAP: İsyanı dinî, millî ve cumhuriyet karşıtı olarak niteleyen İngiliz diplomatlar, isyancıların Sultan Abdülhamid’in Beyrut’ta sürgünde bulunan oğlu Selim Efendi’nin Kürt hareketinin başına getirileceği söylentisinin yaygınlığına işaret etmekteydiler. İsyancılar, Hükûmetin bölge insanlarını katledeceği, yapılan düzenlemelerle dinin elden gittiği propagandası yapmışlardır. İsyancılar, kendilerinin Kürdistan’da hükûmet kuracaklarını, eski sistemi, hilafet ve saltanatı geri getireceklerini vaat etmişler, mahvolmaya doğru götürülen İslam’ın ihyasına Şeyh Sait’in Cenab-ı hak tarafından memur edildiği iddialarıyla en hassas yerinden yakaladıkları saf halkı olaya dâhil etmeye çalışmışlardır.

#15

SORU: Takrir-i Sükûn kanunu ile beraber gelen düzenlemeler nelerdir?


CEVAP: Hükûmete rejim ve inkılaplar aleyhinde her türlü karşı faaliyeti engelleme yetkisi veren bu kanun çerçevesinde sosyal yapı düzenlemelerinin hemen hepsi gerçekleştirilmiştir. Tekke ve Zaviyelerin kapatılması, Şapka inkılabı, Medeni Kanun başta olmak üzere Hukuk alanındaki yenilikler, Harf inkılabı bu meyanda sayılabilir.

#16

SORU: Halkevlerinin açılış sebepleri nelerdir?


CEVAP: Cumhuriyet kazanımlarının halka aktarılması kadar toplumun kültür düzeyinin yükseltilmesi de önemli bir ihtiyaç olarak değerlendirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti ilk çağlardan beri birçok medeniyetin geliştiği bir coğrafya üzerindeydi. Anadolu’da eski medeniyetlerden kalma çok sayıda tarihî değere sahip eser vardı. Bunların korunması, meydana çıkarılması ve gelecek nesillere aktarılması için sistemli çalışan ülke sathına yayılmış bir teşkilatın gerekliliği hissedilmekteydi. Osmanlı döneminde Anadolu’daki tarihî kıymeti olan pek çok eserin yağma edilerek yurt dışına kaçırıldığı bilinen bir gerçektir. Ayrıca sanatı geliştirmek, sanatkârı himaye altına almak, sağlıklı ve gürbüz nesiller yetiştirmek, köyle şehir arasındaki kültürel ve ekonomik farklılıkları gidermek, halkı hurafelerden kurtarıp onları modern bir zihniyetle yetiştirmek, yeni rejim için tehdit unsuru olabilecek bazı düşüncelerin gelişme olanağı bulduğu çeşitli sivil toplum örgütlerini kontrol altında tutmak gibi hususları da halkevlerinin kuruluş sebepleri arasında saymak mümkündür.

#17

SORU: Dil, Edebiyat, Tarih şubesinin görevleri nelerdir?


CEVAP: Muhitin genel bilgisini yükseltmeye yarayacak konularda sohbetler ve konferanslar düzenlemek, Türk dilinin bugünkü yazı ve edebiyatta kullanılmayan fakat halk arasında yaşayan kelimeleri, terimleri ile eski millî masalları, atasözlerini, araştırıp toplamak, anane ve âdetleri incelemek, dergi çıkararak veya çıkarılmakta olan dergiler aracılığıyla yukarıda belirtilen çalışmaları yayımlamak, yeni yetişen gençler arasında yetenekli olanları desteklemek ve onların ilerlemeleri için gerekli çareleri aramak bu şubenin görevleri arasındadır.

#18

SORU: Temsil şubesinin açılış amaçları nelerdir?


CEVAP: Tiyatro sanatına heves ve yeteneği olan kadın ve erkek üyelerden bir temsil grubu oluşturmak, umumi idare heyetince tercih edilecek veya yeniden teklif ettirilecek piyesler temsil ettirmek Temsil Şubesinin görevleri arasında yer almaktadır.

#19

SORU: Halk dershaneleri ve kurslar şubesinin açılış amacı nelerdir?


CEVAP: Bu şube her türlü okuma-yazma ve yetiştirme hareketlerinin ilerlemesini temin ve himaye eder; okuma yazma öğretmek, yabancı dil ve fen dersleri vermek, sanat öğretmek ve günlük hayat bilgilerini geliştirmek için kurslar açar; özel kurumların açtığı kurslara yardım eder.

#20

SORU: Köycülük şubesinin açılış amaçları nelerdir?


CEVAP: Halka doğru gidiş politikalarının en önemli aracı olan halkevlerinin en etkin olması beklenen şubesidir. Köylülerin sıhhî, medenî, kültürel gelişme ve ilerlemesine, köylü ile şehirli arasında karşılıklı sevgi ve bağlılık duygularının kuvvetlenmesine çalışmak, çevre köylere geziler düzenlemek, köylüyü okutmaya çalışmak, hasta köylülerin şehir sağlık merkezlerinde muayene ve tedavilerini sağlamak, harp malulü köylülerle şehit köylülerin aile ve yetimlerini koruma ve bunların kasabadaki resmî işlerini kolaylaştırmak bu şubelerin aslî görevleri arasındadır.

#21

SORU: Kadro teşkilatının ortaya koymuş olduğu temel görüşler nelerdir?


CEVAP: Kadrocular, kapitalizmi ve sosyalizmi reddederken, üçüncü ve özgün bir yol olarak devletçi anlayışı öne sürüyorlardı. Ancak devletçiliğe biçtikleri rol Atatürk’ün ve CHF’nin takip ettiği devletçilik ilkesinden oldukça farklıydı. Türkiye’nin 1930’larda uyguladığı devletçilik, devlet eliyle millî sanayinin ve sermayedarların oluşumunu teşvik etmeyi hedefliyordu. Hedefe varıldığında Devlet, ekonomiye müdahaleyi bırakabilir veya gevşetebilirdi. Kadroculara göre devletçilik, başlı başına bir ideoloji hâlinde yürürlüğe konmalıydı. Devletçilik sürekli bir yönetim biçimi olarak tanımlanmakta ve amaçlanmaktadır. Buradan anlaşılacağı üzere Kadro’nun önerdiği devletçilik, sadece ekonomik alan ile sınırlı olmayan siyasal, toplumsal ve kültürel yaşama damgasını vuracak ve belirleyecek bir düzene işaret etmekteydi.

#22

SORU: Cumhuriyetin ilk yıl1arında halkın durumu nasıldır?


CEVAP: Anadolu halkı ardı ardına gelen Balkan Savaşı, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı nedeniyle insanını, hayvanını ve malını kaybetmiş, yoksul ve çaresizdi. Halkın %80’den fazlası geçimini tarıma dayalı faaliyetlerden sağlamaktaydı. Ülkede yetişmiş iş gücü, deneyimli girişimci, sermaye ve altyapı olmadığı gibi yol gösterecek düzenli çalışan kamu kurum ve kuruluşları da yoktu.

#23

SORU: Devletçilik dönemi ne zamana başlamıştır?


CEVAP: Dünyanın ve Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu iktisadi sorunları değerlendiren Atatürk ve yakın çalışma arkadaşları ülkenin sosyal ve ekonomik yapısına uygun önlemleri 1930 yılının başından itibaren yürürlüğe koymaya başladılar. Başka bir deyişle Devletçilik in gereği olan ekonomik yasalar ve kurumlar hayata geçirildi.

#24

SORU: Sümerbank ve Etibank’ın kuruluşları nasıl gerçekleşmiştir?


CEVAP: 1933’te kurulan Sümerbank, Atatürk’ün köşe taşlarını koyduğu Devletçilik in temel ögesi ve sürükleyici kurumu olmuştur. Bugünkü anlamda bir ‘kalkınma bankası’ gibi kurulan ve çalışan Sümerbank, çağını aşan Türkiye’ye özgü bir banka modeliydi. Tamamı kamuya ait 20 milyon sermayeyle faaliyete geçen banka, 4 sınai işletme, bir satış mağazası ve iki banka şubesi devralmıştı. Sümerbank’ın kaynak kullanımında ve faaliyetlerinde öncellikleri nasıl belirleyeceği kuruluş yasasında açıklanmıştı. Örneğin ham maddesi ülke içinden sağlanacak sınai yatırım projelerine bankanın öncelik vermesi öngörülmüştü. Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı (1934-1938) uygulamaya konulduktan sonra Devletçiliğin temel kurum ve kuruluşlarının tamamlanmasına devam edilmişti. Özellikle enerji ve madencilik konusundaki araştırmaları ve işletmeleri denetim altına almak ve bir merkezden yönetmek için 1935 yılında 20 milyon sermayeyle Etibank kuruldu. Yabancı sermayenin elinde bulunan Ergani- Murgul bakır ve Divriği demir işletmeleri Etibank tarafından satın alındı. Ardından Ereğli Kömür işletmeleri de bankaya devredildi.

#25

SORU: Cumhuriyetin ilk yıllarındaki sanayileşme hareketi nasıl ilerlemiştir?


CEVAP: Ülkede mevcut demiryollarının satın alınarak millîleştirilmesi, yenilerinin yapılması, ziraat (Bursa, Ankara, Giresun), şeker (Alpullu, Uşak, Turhal, Eskişehir) ve maden (Ergani, Karabük, Murgul, Divriği, Elazığ, Zonguldak, Keçiborlu) sanayisindeki gelişmelere paralel olarak dokuma sektöründe (Adana, Gaziantep, Kayseri, İstanbul, Bursa, Nazilli, Malatya, Konya Ereğlisi) açılan fabrikalar ile ülke ihtiyacının yerli üretimden karşılanmasında önemli mesafeler alınmıştır. Kayseri’de açılan uçak ve motor fabrikasında yabancı lisans ile başlayan çalışmalar havacılık sektöründeki ilk adımlar olarak değer kazanmıştır.

#26

SORU:

Yeni Türk Devleti Millî Mücadele zamanında hangi kanunu izlemekteydi?


CEVAP:

23 Nisan 1920 tarihinde fiilen kurulan Yeni Türk Devleti’nin Millî Mücadele’yi
yürüttüğü sırada kabul ettiği Teşkilât-ı Esasiye Kanunu, adım adım gerçekleştirilmeye çalışılan devlet yapısının ana ilkelerini ortaya koymaktaydı. 23 maddelik özet Anayasa’nın, temelleri ile çelişmeyen Osmanlı Kanun-ı Esasisinin maddelerini de yürürlükte addetmesi, bu Anayasa’nın geçiş dönemi ihtiyacını karşılamayı amaçladığının da göstergesiydi.


#27

SORU:

Eğitim kursları hangi amaçla açılmıştır?


CEVAP:

1936 yılında Millî Eğitim Bakanı Saffet Arıkan döneminde köy okullarına
öğretmen yetiştirmek amacıyla açılan kurslardır. Askerliğini erbaş olarak yapan
ve okuma yazma öğrenen köy çocukları sekiz aylık bir eğitimden sonra az nüfuslu
köylere öğretmen olarak atanıyorlardı.


#28

SORU:

"Vatandaş İçin Medeni Bilgiler" kim tarafından hazırlanmıştır?


CEVAP:

Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi kızı Afet İnan ve Cumhurbaşkanlığı umumi
kâtibi Tevfik Bıyıklıoğlu’nun yardımlarıyla hazırlattığı, devlet, demokrasi ve
vatandaşlık gibi temel hususlardaki görüşlerini yansıttığı, okullarda gençlere
vatandaşlık bilgisi vermek üzere hazırlanan ders kitabı.


#29

SORU:

İdari, siyasi ve kültürel anlamda Türk tarihinde son derece önemli bir değişim ve dönüşüme işaret eden esaslar nelerdir?


CEVAP:

1. Mensubu olmakla mutluluk duyduğumuz İslam dinini siyaseti hayatın bir
parçası olmaktan kurtarmak gelmekteydi. Kutsal inanç ve vicdani duyguların her zaman farklı şekillerde ortaya çıkan kişisel ve siyasal çıkarlara alet edilmesinin önüne geçilmeliydi. Milletin saadeti buna bağlıydı.
2. Ülke hayatında orduyu siyasetten ayırmak ilkesi cumhuriyetin daima dikkate aldığı ve alacağı bir esastır. Ordular vatanın güvenilir bekçisi olarak milletin saygı duyduğu gerçek işinde kuvvetli olacaktır.
3. Dünya görüşünde değişim zorunludur. Yaşanan bütün bu değişimin tabii
ve zorunlu neticesi olarak toplum hayatını düzenleyecek bütün kanunların
ilhamını hayatta alacaktır. Toplumun ihtiyaçlarının değişmesi ve gelişmesiyle paralel olarak kanunlar da değişecek ve gelişecektir.
4. Toplumun sosyal yapı çimentosu olarak milletin fertlerini birbirine bağlayan ortak değer olan dinî ve mezhebî ilişki yerine Türk milliyeti bağı esas alınmıştır.


#30

SORU:

Türkiye İktisat Kongresi hangi amaçla yapılmıştır?


CEVAP:

Türkiye İktisat Kongresi: 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihleri arasında askerî başarıların
nasıl ekonomik bağımsızlıkla taçlandırılabileceğini görüşmek üzere çiftçi, tüccar,
sanayici, işçi, amele, bürokrat, asker gibi toplumun her kesiminden 1135 delegenin
katılımı ile yapılmıştır.


#31

SORU:

İktisadi yemin ile ortaya konan esaslar nelerdir?


CEVAP:

1. Türkiye halkı tahribat yapmaz imar eder.
2. Türkiye halkı vakit, servet ve ithalatta israf yapmaz, kullandığını kendi üretir.
3. Türkiye halkı hırsızlık, yalancılık ve tembelliğe düşmandır, faydalı yenilikleri
severek kabul eder, mukaddesatına, vatanına karşı olanlardan nefret eder.
4. Türkler her yerde hayatını kazanacak şekilde yetişir, irfan ve marifet aşığıdır

5. Taassuptan uzak dindarâne bir sağlamlık esastır. Kandili aynı zamanda kitap bayramı olarak bilir ve değerlendirir.
6. Türk serbest çalışmayı tercih eder, tekelciliğe karşıdır.
7. Türkiye halkı ormanlarını evladı gibi sever, orman yetiştirip madenlerini
kendi işletir.
8. Sağlıklı bir çoğalma ilk tercih olmalıdır. Sağlığı korumak, spor yapmak,
hayvanları sevmek, cinslerini geliştirmek ve çoğaltmak için çalışır.
9. Türk halkı yabancı sermaye düşmanı değildir. Kendi dili ve kanununu kullanmayan müesseselerle çalışmaz.
10.İlim ve sanat hayatını yenilik esası üzerine tesis eder.
11.Meslek ve sanat erbabı birlikler oluşturarak dayanışma yapar.
12.Türk aileleri çocuklarını misak-ı iktisada göre yetiştirir.
13.Türkiye halkı, millî hâkimiyet esasından vazgeçmez.
14.Türkiye dünyanın, barış, gelişmesi için temel bir unsurdur


#32

SORU:

Atatürk yurt gezilerine neden çıkmıştır?


CEVAP:

1925 Şapka Kanunu öncesi yapılan Kastamonu gezisi; yeni Türk alfabesini halka tanıtmak ve benimsetmek için 23 Ağustos 1928’de Tekirdağ’a akabinde Mudanya’dan başlayarak Bursa, Çanakkale, Sinop, Samsun, Amasya, Tokat, Sivas, Şarkışla, Kayseri ve nihayet Ankara’ya kadar uzanan geziler bu kabildendir. Girişilecek bir inkılap hareketini halka doğrudan tanıtmak için, ya da ekonomik
ve kültürel uygulamaların nasıl karşılandığını görmek halkın mevcut durumunu
yerinde görmek için yapılmışlardır.


#33

SORU:

"Atatürk elde edilen zaferi bütün millete mâl etmek suretiyle sahiplenmesini, dolayısıyla kendisinden sonra da, nesiller sonrasında da cumhuriyeti yaşatmak düşüncesindeydi." Atatürk tarafından söylenilen hangi sözler verilen bilgiyi destekler?


CEVAP:

Atatürk’ün bu yaklaşımını iki örnekle izah etmek faydalı olacaktır: Barış döneminde yapılacaklar hakkında halkla temas etmek için gittiği İzmir’de, 27 Ocak
1923 tarihinde Hükûmet konağında halk temsilcilerine yaptığı sohbette zaferin
kendisine mal edilmek istenmesi üzerine söylediği şu sözler bu anlayışını açıkça
göstermektedir: “Bilhassa milletin ve kahraman ordumuzun elde ettiği başarının
benim şahsımda temsil edilmiş görmekten dolayı hassaten teşekkür ederim. Fakat
bir noktayı kaydetmek mecburiyetindeyim. Ve bunu gayet ehemmiyetli olarak arz
ederim ki, bütün bu başarı yalnız benim eserim değildir ve olamaz. Bütün başarı
bütün milletin azim ve imanıyla işbirliği yapması neticesidir. Kahraman milletimizin ve güzide ordumuzun elde ettiği zafer ve başarıdır.Başarının asıl sahibini işaret ettikten sonra şahsileştirilmemesi gereğinin de altını çizen Atatürk: “Efendiler, bir millet, bir memleket için kurtuluş ve başarı istiyorsak bunu yalnız bir şahıstan hiçbir vakit talep etmemeliyiz. Herhangi bir şahsın başarısı demek o milletin başarısı demektir. Bir milletin muvaffakiyeti demek mutlaka milletin bütün kuvvetlerinin bir yönde toplanmasıyla mümkündür. Netice itibarıyla elde ettiğimiz başarı milletin güçlerini birleştirerek çalışmasından kaynaklanmıştır. Eğer gelecekte de aynı başarıları elde etmek istiyorsak aynı esasa dayanmalıyız. Çünkü ancak bu şekilde başarılı olunabilir” diyerek bundan sonra da bu anlayışa sahip çıkılmasını isteyecektir.


#34

SORU:

Atatürk'ün yaptığı yurt gezilerinin işlevleri nedir?


CEVAP:

Bu gezilerin çok yönlü işlevlerini:
• Devlet yöneticileri ile halkı kaynaştırarak devlet halk bütünleşmesini sağlamak,
• Halkın sıkıntılarını ve beklentilerini yerinde görmek, ilk ağızdan dinlemek,
• Halka, yöneticilerinin onunla bir ve beraber olduğunu göstermek.Tespit
edilecek meseleleri yürütme makamının dikkatine sunarak devletin sorun
çözmesine katkı vermek.
• Geziler esnasında basın-yayın organlarına verilen demeçler vasıtasıyla hem
iç hem dış kamuoyunu bilgilendirmek,
• Yapılmakta olan ve yapılacak işlerde asıl muhatabın halk olduğunu herkese
göstermek şeklinde sıralayabiliriz.


#35

SORU:

1924-1934 tarihleri arasında kabul edilen kanunlar ve tarihleri nedir?


CEVAP:

3 Mart 1924 kararlarından sonra 25 Kasım 1925 şapka giyilmesine, 30 Kasım 1925 tarihli Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin kapatılması, türbedarlıklar ve bir takım unvanların yasaklanması, 17 Şubat 1926’da Medeni Kanun’un kabulü, 20 Mayıs 1928 uluslararası rakamların kabulü, 1 Kasım 1928 tarihli Türk Harflerinin kabulü, 30 Nisan 1930 kadınların oy kullanmaları- 5 Aralık 1934 kadınlara milletvekili seçilme hakkının verilmesi, 21 Haziran 1934 Soyadı Kanunu gibi toplumun
sosyal, kültürel ve günlük hayatını düzenlemeye yönelik kanunlar.


#36

SORU:

Ordu ile siyasetin birbirinden ayrılma süreci nasıl gerçekleşmiştir?


CEVAP:

1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu görüşmeleri sırasında cumhurbaşkanının yetkileri konusu etrafında yoğunlaşan ve yaygınlaşan muhalefet ikinci dönemin ikinci toplantı yılında başta mübadele, imar ve iskân ve okullar konusunda hükûmeti zorlayacak düzeye gelmiştir. Bu arada Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy gibi hem ordu müfettişi hem de milletvekili olan şahsiyetler ordu müfettişliğinden istifa ederek meclis çalışmalarına katılmak istediler. Mustafa Kemal Paşa bunu kendisine karşı bir seneden beri ordular arasında çalışarak hazırlanan komplonun son adımı olarak değerlendirip aynı konumda bulunan ordu üst düzey yöneticilerinin milletvekilliğinden ayrılmalarını istedi. Böylece ordu ile siyaseti birbirinden ayırma işi de tamamlanmış olacaktı.


#37

SORU:

17 Kasım 1924 tarihinde Kazım Karabekir Paşa’nın başkanlığında kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın üyeleri arasında kimler vardır?


CEVAP:

Muhalefet 17 Kasım 1924 tarihinde Kazım Karabekir Paşa’nın başkanlığında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası olarak resmîleşti. Ali Fuat (Cebesoy), Refet (Bele),
Cafer Tayyar (Eğilmez) Paşalar, Rauf (Orbay), Dr. Adnan Adıvar, Feridun Fikri (Düşünsel), Halis Turgut (Tarıkahya) Bey gibi tanınmış kişiler de kurucu olarak partide yer alıyorlardı.


#38

SORU:

4 Mart 1925 tarihinde kabul edilen Takrir-i Sükûn (asayişi temin etme) Kanunu hangi olaylar üzerine ortaya çıkmıştır?


CEVAP:

Doğu Anadolu’da ortaya çıkan ve hilafet ve saltanatı geri getireceği iddiasıyla taraftar toplayan Şeyh Sait isyanın patlak vermesi hükûmetin caydırıcı tedbirler almasını gerektirmiştir. Fethi Bey Hükûmeti 23 Şubat’ta Diyarbakır, Elazığ, Genç, Muş, Ergani, Dersim, Mardin, Urfa, Siverek, Bitlis, Siirt, Van ve Hakkâri’de bir aylık sıkıyönetim kararı almıştı.Ancak Cumhuriyet Halk Partisi gurubu, Fethi Bey Hükûmeti’nin isyanın önlenmesi için aldığı idari ve askeri tedbirleri yeterli görmeyince 2 Mart 1925’te Fethi Bey istifa etmiş, 3 Martta İsmet Paşa hükûmeti kurularak güvenoyu almıştır. Yeni hükûmetin isteğiyle 4 Mart 1925 tarihinde kabul edilen Takrir-i Sükûn (asayişi temin etme) Kanunu ile hükûmete ülkenin iç huzurunu sağlamak için tehdit edici her türlü yayın, eylem ve kuruluşu yasaklama yetkisi verilmiştir. Ankara ve Doğu İstiklal Mahkemeleri harekete geçirilmiştir. 


#39

SORU:

Şeyh Sait isyanının ardından Hıyanet-i Vataniye kanuna hangi madde eklenmiştir?


CEVAP:

Hıyaneti Vataniye Kanunu’na bir ilave yapılarak dinî siyasete alet etmek suretiyle cemiyet kurmak yasaklanmış, bu cemiyetlere girenler, söz konusu amaçlar doğrultusunda çalışanlar, devletin şeklini değiştirmek, iç güvenliğini sarsıp bozmak gibi faaliyette bulunanlar vatan haini sayılmışlardır.


#40

SORU:

Atatürk'e karşı gerçekleştirilmeye çalışılan suikast girişimini nasıl meydana gelmiştir?


CEVAP:

14 Haziran 1926’da Atatürk’ün İzmir’i ziyareti sırasında saldırmaya karar vermişler, yer olarak Atatürk’ün arabasının yavaşlayacağı Kemeraltı’nı seçmişlerdi. Saldırıyı gerçekleştirdikten sonra limanda hazır tutulan bir motorla Sakız Adası’na geçmeyi planladıkları anlaşılmıştır. Ziya Hurşit, Laz İsmail, Gürcü Yusuf ve Çopur Hilmi adında üç tetikçiyi ayarladıktan sonra Mustafa Kemal Paşa’nın gelişini beklemeye başlamışlardı. Ancak O’nun gelişini bir gün ertelemesi üzerine teşebbüsün haber alındığından endişe ederek hiç olmazsa kendini kurtarmak isteyen motorcu Giritli Şevki durumu İzmir Valiliğine haber vermiştir. Saklandıkları yerde yakalanan suikastçılardan Ziya Hurşit her şeyi itiraf ederek suçunu kabullenmiştir. Olayı soruşturan İstiklal Mahkemesinin Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının ileri gelen yöneticilerini de tutuklaması Başbakan İsmet Paşa’nın devreye girmesine yol açmıştır. Yapılan duruşmalarda parti yöneticilerinin suçsuzluğu anlaşılmış, sadece yurt dışında olan Rauf Bey, gıyabında cezalandırılmıştır. Mahkeme, ittihatçı ileri gelenlerden Cavit, Dr. Nazım Kara Kemal, Nail ve Hilmi Beylerin yanı sıra eski milletvekillerinden Şükrü, Halis Turgut, İsmail Canbolat, Rüştü, Ziya Hurşit, Hafız
Mehmet, Sarı Efe Edip, Albay Arif ’in yanı sıra askerlikten emekli Çopur Hilmi,
Rasim, Laz İsmail, Gürcü Yusuf, eski Ankara valisi Abdulkadir Beyleri ölüm
cezasına çarptırmıştır.


#41

SORU:

Cumhuriyet inkılabının ilk şehidi Mustafa Fehmi (Kubilay) 'nin verildiği Menemen olayı nasıl meydana gelmiştir?


CEVAP:

Serbest Cumhuriyet Fırkasının kapanmasının üzerinden bir aydan fazla bir zaman geçtikten sonra Menemen ilçesinde çıkan bir olay dikkatleri yeniden toplumdaki din anlayışının istismara açık durumuna çevirmiştir. Manisa’da bir müddet faaliyet gösterdikten sonra 23 Aralık sabahı erkenden Menemen Çarşı Camiine gelerek mehdi olduğu iddiasıyla cami cemaatine propaganda yapan Derviş Mehmet ve adamları şeriat ilan edeceklerini belirterek halkı kendilerine katılmaya zorlamışlardır. Kısmen merak ederek bekleşen, kısmen de silahla tehdit ederek etraflarına topladıkları kalabalığı yeterli gördüklerinde belediye meydanına çıkarak yeşil bayrak açıp “şeriat” ilan etmeye kalkışmışlardı. Gelişmelerin duyulması üzerine ilk olarak Menemen’deki 43. Piyade Alayı kumandanlığında görevli öğretmen yedek subay Mustafa Fehmi (Kubilay) isyancılara engel olmaya çalışmıştır. Ancak yeterli askerî hazırlık yapmadan olay yerine gittiğinde yaptığı uyarıları dinlemeyen asilerin kurbanı olmuştur. İçtikleri esrarın tesiriyle kendilerine kurşun işlemeyeceğini iddia eden asilerin açtığı ateşle yaralanan ve yanındaki iki mahalle bekçisi ile birlikte öldürülen Kubilay, Cumhuriyet inkılabının ilk şehidi olmuştur. Daha sonra üzerlerine gönderilen askerî birlikler asilerin hepsini etkisiz hâle getirmişlerdir.


#42

SORU:

Halk evleri hangi amaçla kurulmuştur?


CEVAP:

Halkevlerinin kurulmasında gözetilen amaçların çok çeşitli olduğu teşkilatlanma şeması ve işlevleriyle de görülmektedir. Cumhuriyet kazanımlarının halka
aktarılması kadar toplumun kültür düzeyinin yükseltilmesi de önemli bir ihtiyaç
olarak değerlendirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti ilk çağlardan beri birçok medeniyetin geliştiği bir coğrafya üzerindeydi. Anadolu’da eski medeniyetlerden kalma
çok sayıda tarihî değere sahip eser vardı. Bunların korunması, meydana çıkarılması
ve gelecek nesillere aktarılması için sistemli çalışan ülke sathına yayılmış bir teşkilatın gerekliliği hissedilmekteydi. Osmanlı döneminde Anadolu’daki tarihî kıymeti olan pek çok eserin yağma edilerek yurt dışına kaçırıldığı bilinen bir gerçektir. Ayrıca sanatı geliştirmek, sanatkârı himaye altına almak, sağlıklı ve gürbüz nesiller yetiştirmek, köyle şehir arasındaki kültürel ve ekonomik farklılıkları gidermek, halkı hurafelerden kurtarıp onları modern bir zihniyetle yetiştirmek, yeni rejim için tehdit unsuru olabilecek bazı düşüncelerin gelişme olanağı bulduğu
çeşitli sivil toplum örgütlerini kontrol altında tutmak gibi hususları da halkevlerinin kuruluş sebepleri arasında saymak mümkündür.


#43

SORU:

Halk evlerinin spor şubesi hangi aktiviteleri yerine getirmekteydi?


CEVAP:

Bu şube Türk halkında spor ve beden hareketlerine sevgi ve ilgi uyandırıp bunları
bir kütle hareketi, millî bir faaliyet hâline getirmeye katkı sağlamayı amaç edinmiştir. Türkiye İdman Cemiyetleri Birliğine dahil olan veya olmayan spor kuruluşlarının gelişme ve ilerlemesine yardım eder. Hiç kulüp bulunmayan yerlerde
kulüp kurulmasını, gençlerin spor kulüplerine girmesini ve gerçek birer sporcu
olarak yetişmesini teşvik eder. Vatandaşlara modern sağlık bilincinin esası olan
ev ve oda jimnastikleri öğretir. Yer ve imkânına göre bir veya iki yılda bir yerel
jimnastik günleri düzenler. Üç dört yılda bir büyük jimnastik bayramları yapar.
Yaya veya vasıtalı geziler düzenler.


#44

SORU:

Halkevlerinin köycülük şubesi hangi amaçları gerçekleştirmek üzere kurulmuştur?


CEVAP:

Halka doğru gidiş politikalarının en önemli aracı olan halkevlerinin en etkin olması beklenen şubesidir. Köylülerin sıhhî, medenî, kültürel gelişme ve ilerlemesine, köylü ile şehirli arasında karşılıklı sevgi ve bağlılık duygularının kuvvetlenmesine çalışmak, çevre köylere geziler düzenlemek, köylüyü okutmaya çalışmak, hasta köylülerin şehir sağlık merkezlerinde muayene ve tedavilerini sağlamak, harp malulü köylülerle şehit köylülerin aile ve yetimlerini koruma ve bunların kasabadaki resmî işlerini kolaylaştırmak bu şubelerin aslî görevleri arasındadır.


#45

SORU:

Kadro Dergisi kim tarafından hazırlanmıştır?


CEVAP:

Kadro Dergisi, 1932 yılının Ocak ayında yayın hayatına atılan ve üç yıl boyunca,
36 sayı Türk Devriminin ideolojisini sistemleştirme işini üstlenen bir yayın organıdır. Şevket Süreyya (Aydemir), Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), Vedat Nedim (Tor), İsmail Hüsrev (Tökin), Burhan Asaf (Belge) tarafından çıkarılan bu dergi, ortaya koyduğu ekonomik,politik ve toplumsal görüşlerle ve sunduğu özgün çözümlerle, bir basın-yayın faaliyeti olmaktan öteye geçerek, bir entelektüel hareketin ve fikrin
sözcüsü olmuştur.