CEZA HUKUKU Dersi Yaptırımlar ve Milletlerarası Ceza Hukuku soru cevapları:
Toplam 34 Soru & Cevap#1
SORU:
Ceza ve güvenlik tedbirleri arasındaki farkı açıklayınız.
CEVAP:
Türk Ceza Kanunu’nda suç teşkil eden haksızlığı gerçekleştiren kişiye uygulanabilecek iki tür yaptırım öngörülmüştür. Bunlar ceza ve güvenlik tedbiridir (m. 45 vd.). Bu yaptırımlardan cezanın uygulanabilmesi için failin işlediği suç nedeniyle kusurlu bulunması gerekir. Ceza hukukunun temel prensiplerinden birisi de, kusursuz ceza olmaz prensibidir. Kusur hem cezanın gerekçesini oluşturmakta, hem de sınırının belirlenmesinde ölçü olarak alınmaktadır. Bir kişi işlediği haksızlıktan dolayı kusurlu bulunması hâlinde ve kusuru ölçüsünde cezalandırılmalıdır. Ceza, işlediği suçtan dolayı kusurlu bulunan, yani işlediği fiilin haksızlık teşkil ettiği bilincine sahip olmasına rağmen, tercihini haksızlığı işlemekten yana kullanan kişiye uygulanabilen bir yaptırımdır. Cezanın bu niteliği amacını da ortaya koymaktadır. Ceza, kişiye böyle bir tercihte bulunması dolayısıyla verilmekte ve yaptığı bu tercih nedeniyle pişmanlık duymasını sağlamak amacıyla uygulanmaktadır. Bu itibarla cezanın amacı suç işleyen kişinin yaptığı bu tercihin yanlış olduğu bilincine varmasını sağlamaktır. Cezanın uygulanmasıyla kişinin hukuk kurallarına riayet eden, toplumun değerleriyle barışık, yani yeniden sosyalleşmiş bir kişi hâline gelmesi amaçlanmaktadır. İşlediği fiil suç teşkil etmesine rağmen, böyle bir fiili işlemesi dolayısıyla kusurlu sayılmayan kişiye ceza verilemez. Ancak işlenen fiil suç teşkil etme özelliğine sahip olduğu için, bu kişi gösterdiği tehlikelilik durumu nedeniyle güvenlik tedbiri yaptırımına maruz kalabilecektir. Güvenlik tedbiri kusurun varlığını gerektirmediği için bu yaptırımı uygulamanın amacı suç işleyen kişinin işlediği haksızlıktan dolayı pişmanlık duymasını sağlayarak onu yeniden topluma kazandırmak olamaz. Güvenlik tedbirinin temelinde kusur değil, toplumu faile karşı koruma amacı bulunmaktadır. Güvenlik tedbiri bir suç işlemek suretiyle gösterilen tehlikelilik durumundan toplumun korunması veya toplumdan kişinin korunması, yani kişinin ıslahı amacıyla uygulanabilmektedir. O hâlde cezanın temelinde kusur yattığı hâlde, güvenlik tedbiri tehlikelilik esasına dayanır. Ceza kişiyi işlediği suçtan pişmanlık duymak amacını güttüğü hâlde, güvenlik tedbiri esas itibariyle toplumu korumak amacıyla uygulanırlar.
#2
SORU:
Suç karşılığında öngörülen cezalar nelerdir?
CEVAP:
TCK’nın 45. maddesine göre suç karşılığında uygulanan yaptırım olarak cezalar, hapis ve adli para cezalarıdır. Bunlardan hapis cezası kişinin özgürlüğüne, adli para cezası ise mal varlığı değerlerine yöneliktir
#3
SORU:
Hapis cezasını tanımlayınız ve türlerini belirtiniz.
CEVAP:
Hükümlünün ceza infaz kurumuna kapatılarak özgürlüğünün kısıtlanması şeklinde uygulanan cezaya hapis cezası denilmektedir. Hapis cezası, süresi ve infaz şartları göz önünde bulundurularak süresiz (müebbet) ve süreli hapis cezası olmak üzere ikiye ayrılır. Hükümlünün hayatı boyunca devam eden müebbet hapis cezası da infaz rejimindeki farklılık nedeniyle ağırlaştırılmış müebbet ve müebbet hapis olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
#4
SORU:
Önödeme kurumunu tanımlayınız.
CEVAP:
TCK’nın 75. maddesinde düzenlenen bu kuruma göre, yalnızca adli para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı üç ayı aşmayan suçların failinin, Cumhuriyet savcılığınca yapılacak tebligat üzerine on gün içinde, adli para cezası sabit ise bu miktarı, değilse aşağı sınırını; hapis cezasının aşağı sınırının karşılığı olarak her gün için yirmi Türk Lirası üzerinden bulunacak miktarı; hapis ve adli para cezasının birlikte öngörülmesi hâlinde bir önceki hükümlere göre bulunacak para miktarını, soruşturma gideriyle birlikte devlet hazinesine ödediği takdirde hakkında kamu davası açılmayacaktır. Böylece kanun koyucu mahkemelerin iş yükünü azaltmak amacıyla belli ağırlık derecesine ulaşmayan suçlardan dolayı kişilerin yargılanması safhasının atlanarak doğrudan yaptırım uygulanması aşamasına geçilmesini öngörmektedir.
#5
SORU:
Uzlaşmayı tanımlayınız.
CEVAP:
Cezai uyuşmazlığın mahkeme önüne gelmeden çözülmesini öngören diğer bir kurum uzlaşmadır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesine göre, a) soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar, b) şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanunun’da yer alan; kasten yaralama (üçüncü fıkrası hariç madde 86, madde 88), taksirle yaralama (madde 89), konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116), çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234) ve ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239) suçlarında şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur. Ancak soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olsa bile etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda uzlaştırma yoluna gidilmesi kabul edilmemiştir. Keza uzlaştırma kapsamına giren bir suçun bu kapsamda olmayan bir suçla birlikte işlenmesi hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmayacaktır. Uzlaştırma girişiminin başarılı olması ve şüphelinin edimini yerine getirmesi hâlinde hakkında dava açılmaz ve kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.
#6
SORU:
Kamu davasının açılmasının ertelenmedi nedir ve koşulları nelerdir?
CEVAP:
Hafif suçlardan dolayı dava açılmasını önleyen diğer bir kurum kamu davasının açılmasının ertelenmesidir (CMK m. 171/3 vd.). Cumhuriyet savcısı, uzlaşma hükümleri
saklı kalmak üzere, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olup üst sınırı bir yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yeterli şüphenin varlığına rağmen, kamu davasının açılmasının beş yıl süreyle ertelenmesine karar verebilir. Ancak bu kararın verilebilmesi için şüphelinin, a) daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezası ile mahkûm olmamış bulunması, b) yapılan soruşturmanın kamu davası açılmasının ertelenmesi hâlinde şüphelinin suç işlemekten çekineceği kanaatini vermesi, c) kamu davası açılmasının ertelenmesinin, şüpheli veya toplum açısından kamu davası açılmasından daha yararlı olması, d) suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekir. Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmediği takdirde kovuşturmaya yer olmadığına kararı verilir. Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi hâlinde kamu davası açılır. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez.
#7
SORU:
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması nedir?
CEVAP:
Hukuk sistemimizde suç işleyen kişi hakkında bir ceza mahkûmiyetinin verilmesine engel olan diğer bir müessese de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıdır (CMK m.
231/5 vd.). Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında
bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder. Anayasa’nın 174. maddesinde koruma altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlar hariç olmak ve uzlaşma hükümleri saklı kalmak üzere; sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise; mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecektir. Ancak bu kararın verilebilmesi için; a) sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, b) mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması, c) suç işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, d) sanığın kabul etmesi gerekir. Bu kararın verilmesi hâlinde sanık beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur. Denetim süresi içinde kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Denetim süresi içinde mahkeme kararıyla bir yıldan fazla olmamak üzere sanık hakkında denetimli serbestlik tedbiri olarak belli yükümlüklere tabi tutulmasına karar verilebilir. Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmez ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranılırsa, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesine karar verilir.
#8
SORU:
Kısa süreli hapis cezalarının seçenek yaptırımlar çevrilebilmesi imkanı ne amaçla getirilmiştir?
CEVAP:
Kanun koyucu, bazı hâllerde sırf hapis cezasına mahkûm olmanın cezanın infazından
beklenen etkin pişmanlığı sağlama amacını yerine getireceğini, kişinin eğitim durumu ve ahlaki eğilimlerine göre ıslahı gerekmeyen tesadüfi bir suçlu olabileceğini, hapis cezasının infaz kurumunda çektirilmesinin ortaya çıkarabileceği sakıncaları göz önünde bulundurarak, kısa süreli hapis cezalarının infaz kurumunda çektirilmesini önlemeye yönelik çeşitli seçenek yaptırımlar öngörmüştür (m. 50).
#9
SORU:
Hapis cezasının ertelenmesinin koşulları nelerdir?
CEVAP:
Ertelemenin birinci koşulu, hükmedilen hapis cezasının belli bir ağırlığı geçmemiş olmasıdır. Buna göre işlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir. Ancak bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş kişiler bakımından üç yıldır. Bu sürelerin üzerinde hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde erteleme yoluna gidilemez. Ertelemenin ikinci koşulu, kişinin daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmasıdır. Kişinin daha önce bu tür bir mahkûmiyetinin bulunup bulunmadığı adli sicil ve arşiv bilgilerinden hareketle tespit edilecektir. Ertelemenin üçüncü koşulu, kişinin suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması gerekir. İşlenen suçun mağdurun veya kamunun zararına yol açması hâlinde, cezanın ertelenmesi, yukarıdaki şartların yanı sıra, mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi koşuluna bağlı tutulabilir. Böyle bir durumda zararın giderilmesi ertelemenin dördüncü koşulu olarak kabul edilmelidir. Bu koşul gerçekleşinceye kadar cezanın infaz kurumunda çektirilmesine devam edilir. Koşulun yerine getirilmesi hâlinde, hâkim kararıyla hükümlü infaz kurumundan derhal salıverilir.
#10
SORU:
Hapis cezasının ertelenmesinin sonucu nedir?
CEVAP:
Hapis cezasının ertelenmesi sonucunda denetim süresi yükümlülüklere uygun ve herhangi bir kasıtlı suç işlenmeden geçirilirse, ertelenen hapis cezası infaz edilmiş sayılır. Buna karşılık hükümlünün denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen uymamakta ısrar etmesi hâlinde; ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir.
#11
SORU:
Koşullu salıverilme nedir ve koşullu salıverilme kurumu ile amaçlanan nedir?
CEVAP:
Koşullu (şartlı) salıverme, mahkûm olduğu hapis cezasının belli bir kısmını infaz kurumunda çeken hükümlünün, kalan cezasını toplum içinde çekmesini öngören bir kurumdur. Koşullu salıverilme, hapis cezasını infaz sırasında bireyselleştirmekte, hükümlüyü yeniden sosyalleşmeye özendirmektedir. Zira koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için cezanın belli bir kısmının infaz kurumunda çekilmesi yeterli olmayıp, hükümlünün iyi hâlli olması da gerekir. Cezaevinde kendisine uygulanan programların gereklerine uygun davranan hükümlü, kalan cezasının toplum içerisinde çekilmesine hazır hâle gelmektedir. İşlediği suç ve mahkûm olduğu ceza ne olursa olsun, cezadan beklenen amaca ulaşabilmek için, mahkûmların belli bir zaman sonra gün ışığına çıkma umutlarının olması gerekir.
#12
SORU:
Hapis cezasının özel infaz şekillerini sıralayınız.
CEVAP:
İnfaz Kanununun 110. maddesinde hapis cezası bakımından bazı özel infaz usulleri öngörülmüştür. Bunlar hafta sonları infaz, geceleri infaz ve konutta infazdır.
#13
SORU:
Türk Ceza Kanunu'nda nasıl bir adli para cezası sistemi benimsenmiştir.
CEVAP:
Yeni TCK’da gün para cezası sistemi kabul edilmiştir. Bu sistemde adli para cezası üç aşamada belirlenmektedir. İlk olarak adli para cezasının gün unsurunun belirlenmesi gerekir. Kanunda adli para cezasının gün unsuru bakımından alt ve üst sınırlar gösterilmiştir. Buna göre adli para cezasının gün birimi “beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde yediyüzotuz günden fazla” olamaz (m. 52/1).
#14
SORU:
Adli para cezasının ödenmemesi halinde nasıl bir yol izlenmektedir?
CEVAP:
Belirtmek gerekir ki, adli para cezasının ödenmemesi hâlinde hükümlü hakkında hapis cezası verilmemektedir. Hükümlü sadece adli para cezasını ödemesi için tazyiken hapsedilmekte ve kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaktadır. Bir başka deyişle bu durumda esas ceza yine adli para cezası olarak kalmaktadır. Bu nedenle “hükümlü, hapis yattığı veya kamuya yararlı işte çalıştığı günlerin dışındaki günlere karşılık gelen parayı öderse hapisten çıkartılır veya kamuya yararlı işte çalıştırılma sona erer” (f. 8). Yine “adlî para cezasından çevrilen hapsin infazı ertelenemez ve bunun infazında koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz. Hapse çevrilmiş olmasına rağmen hak yoksunlukları bakımından esas alınacak olan adlî para cezasıdır” (f. 9). Adlî para cezası yerine çektirilen tazyik hapsinin süresi üç yılı geçemez. Birden fazla hükümle adlî para cezalarına mahkûmiyet hâlinde bu süre beş yılı geçemez (f. 7). İnfaz edilen hapsin veya kamuya yararlı işte çalışmanın süresi, adlî para cezasını tamamıyla karşılamamış olursa, geri kalan adlî para cezasının tahsili için ilâm, Cumhuriyet Başsavcılığınca mahallin en büyük mal memuruna verilir. Bu makamlarca 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre kalan adlî para cezası tahsil edilir (f. 11). Çocuklar hakkında hükmedilen adlî para cezasının ödenmemesi hâlinde, çocuklar
hakkında tazyik hapsi uygulanmaz. Bu durumda adli para cezasının 6183 sayılı Kanuna
göre tahsil edilmesi gerekir (f. 4).
#15
SORU:
Güvenlik tedbiri kavramını tanımlayınız.
CEVAP:
Güvenlik tedbiri, bir suçun işlenmesine bağlı olarak hükmedilebilen, işlenen suçla bağlantılı olarak ortaya çıkan tehlikeliliği esas alan,uygulanabilmesi için kişinin işlediği suçtan dolayı mutlaka kusurlu addedilmesini gerektirmeyen yaptırımdır.
#16
SORU:
Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmanın koşulları nelerdir?
CEVAP:
Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakma tedbirinin uygulanabilmesi bakımından kasten işlenen bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm olmak gerekir.
#17
SORU:
Müsadere tedbirini açıklayınız.
CEVAP:
Müsadere, bir eşyanın mülkiyetinin devlete geçmesini sonuçlayan bir ceza hukuku yaptırımıdır. Müsaderenin ceza hukuku yaptırımları içerisinde ceza değil, güvenlik tedbiri niteliğinde olduğu kabul edilmelidir. TCK’da da müsadere bir güvenlik tedbiri olarak düzenlenmiştir. Bu nedenle müsadereye hükmedilebilmesi için bir suçun işlenmiş olması zorunlu olmakla birlikte, bu suçtan dolayı bir kimsenin cezaya mahkûm edilmesi gerekmemektedir.
#18
SORU:
Hangi hallerde suça konu eşyanın müsaderesi söz konusu olmaz?
CEVAP:
Suçun işlenmesi suretiyle elde edilen malvarlığı değerlerinin müsadere edilebilmesi için bunların suçun mağduruna iade edilememesi gerekir. Örneğin hırsızlık suçunun konusunu oluşturan eşyanın maliki veya zilyedi belli ise müsadere edilmeyip, bu kişilere
verilmesi gerekir. Suçun işlenmesi suretiyle elde edilen ya da suçun konusunu oluşturan eşya suç tamamlandıktan sonra üçüncü bir kişinin mülkiyetine geçirilebilir. Böyle bir durumda üçüncü kişi eşyanın bu niteliğini bilerek mülkiyetine geçirmişse, esasen bu kişinin fiili suç teşkil edeceği için kazanç müsaderesine ilişkin hükümler uygulanacaktır. Buna karşılık eşyayı sonradan iktisap eden kişinin, bu eşyanın bir suçun konusunu oluşturduğunu veya bir suçun işlenmesi suretiyle elde edildiğini bilmediği hâllerde, bu kişinin Türk Medeni Kanunu’nun iyiniyetin korunmasına ilişkin hükümlerinden yararlanması gerekir. Böyle bir durumda iyiniyetle eşyayı iktisap eden üçüncü kişinin sahibi olduğu eşyanın müsaderesine hükmedilmeyecektir (m. 55/3).
#19
SORU:
Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu
çocuklar hakkında ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir (m. 31/1). Yine fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu çocuklar hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur (m. 31/2). TCK’nın 56. maddesinde çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin neler olduğu ve ne suretle uygulanacaklarının ilgili kanunda gösterileceği belirtilmiştir. Nitekim ilgili kanun olan Çocuk Koruma Kanunu’nda (ÇKK) bu konuyla ilgili düzenlemeye gidilmiştir. ÇKK’nın 11. maddesinde “Bu Kanunda düzenlenen koruyucu ve destekleyici tedbirler, suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu olmayan çocuklar bakımından, çocuklara özgü güvenlik tedbiri olarak anlaşılır” denilmektedir.
#20
SORU:
Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerini kısaca açıklayınız.
CEVAP:
TCK’nın 32. maddesinde “akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye” ceza verilemeyeceği, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunacağı belirtilmiştir. Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirinin hangi amaçla ve ne şekilde uygulanacağına ilişkin hususlar ise TCK’nın 57. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre fiili işlediği sırada akıl hastası olan kişi hakkında, koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilecektir. Bu tedbire başvurulmakla hem toplumun ve ailesinin akıl hastasına karşı korunması ve hem de akıl hastasının tedavi edilmesi amaçlanmaktadır. Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilen akıl hastaları, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınırlar (m. 57/1).
#21
SORU:
Tekerrür nedir?
CEVAP:
Tekerrür, bir kişinin işlediği suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeniden bir suç işlemesi hâli olarak tarif edilebilir. Tekerrür hâli, kişinin suç işlemede gösterdiği kararlılık nedeniyle toplum açısından diğer suçlulara göre daha tehlikeli olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle tekerrür hâlinde bulunan kişinin mahkûm olduğu cezanın infazında özel bir rejim kabul edilmiştir. Tekerrür hâlinde bulunan kişi (mükerrir) hakkında, gösterdiği tehlikelilik nedeniyle güvenlik tedbirlerinin uygulanması gerektiği benimsenmiştir.
#22
SORU:
Tekerrürün koşulları nelerdir?
CEVAP:
Tekerrürün ilk koşulu, kişinin önceden işlediği suç nedeniyle kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyetinin bulunmasıdır. Tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için kişi daha önce işlediği bir suçtan dolayı hapis veya adli para cezasına mahkûm edildikten sonra yeni bir suç işlemelidir. Bu itibarla daha önce işlediği suçtan dolayı kişi hakkında güvenlik tedbirine hükmedilmesi hâlinde tekerrür hükümleri uygulanmaz. Yine fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla da tekerrür hükümleri uygulanmaz (m. 58/5). Tekerrürün ikinci koşulu, önceki suça ilişkin mahkûmiyet hükmü kesinleştikten sonra belli bir süre içinde yeni bir suçun işlenmiş olmasıdır. TCK’da süresiz bir tekerrür sistemi kabul edilmemiştir. Bu nedenle tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için, sonradan işlenen suçun belli bir süre içinde işlenmesi gerekmektedir.
#23
SORU:
Tüzel kişiler hakkında hangi yaptırımlara hükmedilebilir?
CEVAP:
Tüzel kişiler hakkında ceza uygulanamaz sadece faaliyet izninin iptali ve müsadere
güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
#24
SORU:
Cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesi nedir?
CEVAP:
İşlenen suç için kanunda öngörülen soyut cezanın olayın özelliklerine göre hâkim tarafından hüküm verilirken somutlaştırılmasına ve bu süreçte fiilin ve failin özelliklerinin gözetilerek cezanın failin kişiliğine uydurulmasına cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesi denilmektedir.
#25
SORU:
Ceza belirlenirken hangi sıra izlenmelidir?
CEVAP:
Ceza belirlenirken; olası kast/bilinçli taksir› cezanın artırılmasına neden olan nitelikli hâller›cezanın indirilmesini gerektiren nitelikli hâller›teşebbüs›iştirak›zincirleme suç›haksız tahrik›yaş küçüklüğü›akıl hastalığı›cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebeplere ilişkin hükümler›takdiri indirim nedenleri sırayla uygulanır.
#26
SORU:
Davanın ve cezanın düşmesinden ne anlaşılmalıdır?
CEVAP:
Suç teşkil eden fiilin işlenmesiyle devlet ile fert arasında doğan cezalandırma ilişkisi, bazı nedenlerin ortaya çıkmasıyla düşebilmektedir. Bazı hâllerde davayı bazı hâllerde ise cezayı düşüren bu sebepler, işlenen fiili suç olmaktan çıkarmamakta, sadece devletin yargılama ve ceza verme yetkisini ortadan kaldırmaktadırlar.
#27
SORU:
Af hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
Dava ve ceza ilişkisini ortadan kaldıran sebeplerden birisi de aftır. Af bir yargı işlemi olmayıp, yasama ve yürütme tarafından gerçekleştirilen bir işlemdir. Ancak af, etkisini yargılama makamının baktığı davalar ve verdiği kararlar üzerinde doğurmaktadır. Af, genel ve özel af olmak üzere ikiye ayrılır. Bir affın genel olup olmadığı affın yönelik olduğu kişilerin sayısına göre değil, affın doğurduğu sonuçlara göre belirlenir. Eğer af,
kamu davasını düşürüyor ve hükmolunan cezaları bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırıyorsa genel aftır. Buna karşılık af davayı ve mahkûmiyeti ortadan kaldırmıyor sadece hapis cezasının infaz kurumunda çektirilmesine son veriyor veya bu cezanın infaz kurumunda çektirilecek süresini kısaltıyor veya adli para cezasına çeviriyorsa özel aftır (m. 65).
#28
SORU:
Zamanaşımını tanımlayınız.
CEVAP:
Zamanaşımının dava ve ceza zamanaşımı olmak üzere iki türü vardır. Dava zamanaşımı, bir suçla ilgili olarak soruşturma ve kovuşturma yapılmasına engel olurken; ceza zamanaşımı kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünün infazını engellemektedir. Bir başka ifadeyle dava zamanaşımının gerçekleşmesi hâlinde artık açılan davaya devam edilememekte, davanın düşmesine karar verilmekte; ceza zamanaşımı hâlinde ise kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü infaz edilememektedir.
#29
SORU:
Şikayetten vazgeçme nedir?
CEVAP:
Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarda, şikâyet hakkına sahip olan mağdur veya suçtan zarar gören kişinin, bu hakkını usulüne uygun şekilde kullandıktan sonra şikâyetinin geçersiz sayılmasına yönelik olarak yaptığı irade açıklamasına şikâyetten vazgeçme denir.
#30
SORU:
Mülkilik prensibi nedir?
CEVAP:
Mülkilik prensibine göre, bir suç hakkında Türk kanunlarının uygulanabilmesi için, o suçun Türkiye’de işlenmiş olması gerekmektedir. Bir suçun ne zaman Türkiye’de işlenmiş sayılacağı da TCK’da belirlenmiştir. Buna göre, “Fiilin kısmen veya tamamen Türkiye’de işlenmesi veya neticenin Türkiye’de gerçekleşmesi hâlinde suç, Türkiye’de işlenmiş sayılır.”
(m. 8, f. 1).
#31
SORU:
Türkiye'de işlenen suçlara Türk kanunlarının uygulanmayacağı istisnai haller nelerdir?
CEVAP:
Türkiye’de işlenen suçlar hakkında Türk kanunlarının uygulanacağına ilişkin kurala gerek iç hukuk gerek uluslararası hukuktan kaynaklanan bazı istisnalar getirilebilmektedir. Bu gibi hâllerde suç teşkil eden bir fiil işlenmesine rağmen, kişi hakkında ceza hukukuna ilişkin Türk kanunları ya hiç uygulanmamakta ya da işlenen suç hakkında Türk kanunları değil bir başka ülke kanunu uygulanmaktadır. Bunların başında bazı kişilere üstelendikleri kamu görevlerini daha etkin şekilde yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla iç hukukta tanınan ve ceza sorumsuzluğu öngören kurumlar gelmektedir. Milletvekilleri için öngörülmüş olan yasama sorumsuzluğuna ilişkin düzenleme buna örnek teşkil etmektedir. Yine uluslararası sözleşmeler nedeniyle diplomatlara tanınan muafiyetler ve asker kişilerin dokunulmazlıkları da aynı niteliktedir. Bütün bu hâllerde anılan kişiler Türkiye’de suç teşkil eden bir fiil işlemelerine rağmen, haklarında Türk kanunları uygulanmamaktadır
#32
SORU:
Koruma ilkesi nedir?
CEVAP:
Devletin, yabancı bir ülkede, kim tarafından işlendiğine bakılmaksızın, kendi varlığına, yüksek çıkarlarına karşı bir suç işlenmesi hâlinde bu suçları cezalandırmasına imkân tanıyan ilkeye koruma ilkesi denilmektedir.
#33
SORU:
Suçluların iadesi kurumunun amacı nedir?
CEVAP:
Suçluların iadesi kurumunun amacı, bir ülkede suç işledikten sonra diğer bir ülkeye kaçan kişinin cezasız kalmasını ve böylece bir ülkenin yabancı suçlulara sığınak teşkil etmesini önlemektir.
#34
SORU:
Sığınma hakkı ile iade arasında nasıl bir ilişki vardır?
CEVAP:
İade, uluslararası hukuka göre bir hak olarak kabul edilen “sığınma hakkı”nın istisnasını oluşturur. Zira sığınma, siyasi, dini, felsefi düşünceleri, siyasi faaliyetleri veya bunlarla bağlantılı olarak işlediği bir suç nedeniyle takibe uğrayan bir kişinin yabancı bir devlet ülkesine veya bulunduğu ülkedeki yabancı bir devlet temsilciliğine kaçarak korunma isteminde bulunmasını ifade etmektedir. Buna karşılık sığınma, adi bir suça veya Birleşmiş Milletler prensip ve araçlarına aykırı faaliyetlere dayanan kovuşturmalar hâlinde ileri sürülemeyecektir. Böyle bir suç nedeniyle hakkında kovuşturma yürütülen kişi talep eden ülkeye geri verme hukukuna göre iade edilecektir.