ENDÜSTRİ SOSYOLOJİSİ Dersi İŞ GÜCÜ PİYASASI soru cevapları:

Toplam 20 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

İşgücü piyasası ne anlama gelir?


CEVAP:

İşgücü piyasası; emek arz ve talebinin karşılaştığı, emeğin fiyatı olan ücret ve çalışma koşullarının belirlendiği bir ortamı ifade etmektedir. İşgücü piyasası, ücretlerin ve istihdamın belirlendiği, arz ve talep güçlerine bağlı olarak iş sözleşmeleri yolu ile gerçekte var olan ya da olmayan bir yer, bir buluşma noktasıdır. Bir diğer anlatımla iktisatçılara
göre işgücü piyasası soyuttur ve mübadelelerin meydana geldiği bir alan şeklinde
tanımlanır.  Sosyolojik açıdan işgücü piyasasının önemi ise iş ve/veya işgücü arama sürecindeki işlevselliğine bağlıdır. Bu anlamda toplum bilimciler, işgücü piyasasında neden işgücünün bir kısmının diğerlerinden daha
iyi ya da daha kötü işlere yerleştirildiği ile ilgilenir.


#2

SORU:

İş gücü piyasasının özellikleri nelerdir? 


CEVAP:

1. İşgücü piyasası çok sayıdadır: İşgücü piyasaları meslek ve coğrafi alan bakımından sınıflandırılabilir. Marangoz işçileri piyasası, bilgisayar işletmeni
piyasası gibi meslek bazlı çok sayıda piyasa olduğu gibi Ege Bölgesi işgücü
piyasası, Türkiye iş gücü piyasası gibi coğrafi alan açısından farklı işgücü
piyasaları da vardır.
2. Tek bir merkezî ücret bulunmamaktadır: İşgücü piyasalarındaki bilgi eksiklikleri nedeniyle farklı ücretler oluşmaktadır.
3. İşçiler homojen değildir: İşçiler yaş, cinsiyet, eğitim, zekâ, beceri, iş deneyimi ve iş motivasyonu gibi özellikler açısından farklılıklar gösterir.
4. İstihdam ilişkisi süreklidir: Firma mevcut işgücünü her gün yenileri ile değiştiremeyeceğinden emeğin çalıştırılmasında devamlılık esastır.
5. İşçinin emeğini kendisinden ayırmak mümkün değildir: Bir malın alıcı ve
satıcıları pazarlık yaptıkları nesnenin dışındadır. Ancak emeğini arz eden
birey açısından pazarlığın kişisel hayatı üzerinde etkisi vardır. İşçiler için
ne kadar ücret kazanıldığı kadar hangi ortamlarda çalışıldığı da önemlidir.
Ücret ve ücret dışı unsurların oluşturduğu istihdam koşullarından en yüksek faydayı elde etmek isterler.
6. İşçilerin pazarlık güçleri genellikle zayıftır: İş arayanların sayısı açık iş sayısından fazla ise ve/veya ikame edilebilirlik derecesi düşükse işveren karşısında pazarlık güçleri zayıftır. Nitelikli sanatkârlar gibi ikâme edilebilmeleri
zor olan işçilerin yüksek bir pazarlık gücü vardır.
7. Emek talebi türetilmiş bir taleptir: Diğer mal ve hizmet piyasalarında talep
mal ve hizmetlerin sağlayacağı fayda nedeniyle gerçekleşirken emek talebi,
mal ve hizmet üretimine bağlıdır. Dolayısıyla herhangi bir mal ve hizmet
üretilmeyecekse emek de talep edilmeyecektir.
8. Emek hareketliliği tam değildir: Emeğin hareketliliği önünde bazı engeller
vardır. İşgücü piyasasının bütününde ücretlerin dengeli bir hale gelmesi
için bir geçici eğilim yaratabilmesine yeterli olacak kadar emeğin hareketli
olduğu düşünülse bile emek tam anlamıyla hareketli değildir.
9. İşgücü piyasası bilgisi oldukça eksiktir: İşverenler ve işçiler, işgücü piyasası
bütününde ücretler ve iş olanakları hakkında tam olarak doğru bilgiye sahip değildirler.


#3

SORU:

Katmanlı işgücü piyasaları ne anlama gelir?


CEVAP:

İşgücü piyasasındaki bölünme, ikili yapı ve katmanlara bağlı olarak açıklanmaktadır. Katmanlı işgücü piyasasına yönelik kavramsal çerçeve 1970’li yıllarda geliştirilmiştir. Katmanlı işgücü piyasası yaklaşımına göre işgücü piyasası beşeri
sermaye teorisinin iddia ettiği gibi bireylerin rekabetçi bir ortamda beşeri sermayelerine göre işlere dağıldığı tek bir piyasadan değil, çalışma koşullarının farklılık gösterdiği iki katmandan oluşmaktadır.


#4

SORU:

Türkiye'de nüfus ve işgücünün yapısı hakkında bilgi veriniz?


CEVAP:

Türkiye’de sivil nüfus 2009 yılında 70 milyon 542 bin kişidir. Bu nüfusun %
26.73’ünü (18 milyon 856 bin kişi) 15 yaş altındaki çocukların, bir diğer anlatımla
0-14 yaş grubunda olanların oluşturduğu görülmektedir. Bu da Türkiye’nin genç
bir nüfusa sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Buna karşılık çalışma çağındaki 15-64 yaş nüfus grubunda 46 milyon 777 bin kişi vardır ve sivil nüfusun %
66.31’ini oluşturmaktadır. Yaşlı olarak nitelendirilen 65 yaş ve üzerindeki grubun
toplam nüfus içindeki payı ise % 6.96’dır. Bu yaş grubunda 4 milyon 909 bin kişi
bulunmaktadır. Dolayısıyla ülkemizde nüfusun üçte ikisi çalışma çağındaki nüfusu oluştururken geriye kalan üçte birini, 15 yaş altı ve 65 yaş üstü nüfus meydana getirmektedir.


#5

SORU:

Eksik istihdam nedir?


CEVAP:

Eksik istihdam, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 2009 yılından itibaren ikiye ayrılmaktadır. Bunlar, zamana bağlı eksik istihdam ve yetersiz istihdamdır.
Mevcut işinde ya da diğer işinde/işlerinde 40 saatten daha az süre çalışıp daha fazla çalışmayı arzu edenler, “zamana bağlı eksik istihdam”dadır. “Yetersiz istihdam”
ise zamana bağlı eksik istihdam kapsamında yer almamak koşuluyla son dört hafta
içinde mevcut işini değiştirmek için veya mevcut işine ek olarak bir iş aramış olan ve
böyle bir iş bulduğu takdirde 2 hafta içinde çalışmaya başlayabilecek olan kişilerdir


#6

SORU:

Kayıt dışı istihdam nedir? 


CEVAP:

Bir ülkenin gelir dağılımındaki adaletsizlik, o ülkede kayıt dışı ekonomik faaliyetin hacmini artırmaktadır. Gelir dağılımından düşük pay alan gruplar, ortalama geçim düzeyine erişmek amacı ile kayıt dışı sektörde çalışmaktadır. Ekonomide
gelişmişlik düzeyine bağlı olarak ekonomiye hakim olan sektörlerin ağırlığı değişim göstermektedir. Gelişmiş ülkelerde imalat ve ticaret sektörü daha ağırlıkta iken gelişmekte olan ülkelerde tarım, inşaat ve hizmetler sektörünün payı fazladır.
Gelişmekte olan ülkelerde bu sektörlerin ağırlıkta olması, faaliyetlerin kayıt dışı
gerçekleştirilmesi bakımından daha elverişli bir yapı sunmaktadır. 1980’den sonra
ulusal ekonomilerin dış piyasaya dönük üretim yapmaları, kayıt dışı ekonominin gelişmesinde önemli bir etken olmuştur. Dış piyasalara dönük üretimde bir yandan fiyat, diğer yandan kalite bakımından rekabet edebilirlik için maliyetlerin
düşük olması gereklidir. Kayıt dışı istihdam, hem daha düşük ücret ödenebilmesi hem de vergi ve sosyal güvenlik primi ile diğer yasal yükümlülüklerin getirdiği mali yüklerden kurtulma imkânı sağladığından işverenlerin işgücü maliyetlerini
düşürülebilmesini mümkün kılmaktadır.


#7

SORU:

İşsizliğin unsurları nelerdir? 


CEVAP:

İşsizliğin unsurları şunlardır:
• Birey, istihdam dışı olup iş bulamamış durumdadır.
• Bireyin gayri iradi olarak karşılaştığı bir çalışmama durumudur.
• Birey, iş arama eylemi içerisindedir.
• Birey, iş başı yapmaya hazır olup çalışma arzu ve gücündedir.
• Birey, günün geçerli ücret düzeyi ve çalışma saatleri üzerinden çalışma gereksinimindedir.


#8

SORU:

Eğitim gruplarına göre işsizlik ile ilgili bilgi veriniz?


CEVAP:

Türkiye’de işsizlik, eğitim düzeyleri itibarıyla incelendiğinde okur yazar olmayan
ile lise ve altı eğitimli olan dolayısıyla herhangi bir niteliği bulunmayan işsizlerin oranının diğer gruplara göre yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Tablo 8’den
de görüleceği gibi 2009 yılında her dört işsizden üçü bu grupta yer almaktadır.
1988-2009 döneminde lise ve altı eğitimli işsizlerin oranı % 9.1 azalırken lise
dengi meslek okulu mezunlarının işsizlik oranı % 6.1, üniversite eğitimi almış
olanların da % 7.9 artmıştır. Bu da işsizlik riskinin göreceli olarak lise ve altı eğitimli işsizlerde azalan, lise dengi meslek okulu ile üniversite mezunlarında artan
bir seyir izlediğini göstermektedir. Nitelik sahibi eğitimli kesimde işsizliğin artıyor olması, mesleki eğitim ile istihdam arasında yeterli ilişkinin kurulamadığını
ifade etmektedir.


#9

SORU:

İş arama faaliyetleri ile ilgili yöntemler hakkında bilgi veriniz?


CEVAP:

İş arama faaliyetleri ile ilgili olarak farklı yöntemler bulunmaktadır. Bu yöntemler, geleneksel ve geleneksel olamayan biçiminde sınıflandırılabilmektedir. İş aramadaki geleneksel yollar dokuz çeşittir. Bunlar; doğrudan işveren ile görüşme,
kamu istihdam hizmetlerinden yararlanma, özel istihdam bürolarını kullanma,
arkadaş/akraba aracılığıyla iş bulma, okul istihdam merkezlerinden yararlanma,
öz geçmiş gönderme, form doldurma, sendika ilan listeleri, gazetede ilan verme/
ilana cevap verme, diğer aktif arama yollarını kullanma biçimindedir (Kuhn ve
Skuterud, 2000: 3). İnternet ve web’e dayalı yeni iş arama yöntemleri de geleneksel
olmayan yollar olarak iş arama sürecinde kullanılmaktadır.


#10

SORU:

Dünya işgücünün yapısı ve özellikleri nelerdir? 


CEVAP:

Küresel ekonomi, 2009 yılındaki %0,6’lık ekonomik küçülmeyi takiben 2010
yılında tahmini olarak % 4.8 oranında büyümüştür. 2011’de de büyümenin
2005-2008 dönemindeki büyüme ortalaması olan % 4.5’e yakın bir hızla (% 4.2)
sürmesi beklenmektedir. Ancak pek çok ülkede işgücü piyasasının hassas durumda olması, yüksek kamu borçlanma düzeyleri ve konut sektörlerinde süregelen kırılganlıklar nedeniyle piyasalara düşüş riskleri hakim olmaktadır. Mevcut makroekonomik tahminlere göre 2011 yılında küresel işsizlik oranının %
6.1 olması ve bunun küresel anlamda 203 milyon 300 bin işsize karşılık gelmesi
beklenmektedir. Bu, 2010 yılı düzeylerine göre küçük bir iyileşme anlamındadır.
2010 yılında gelişmiş ekonomiler ve AB bölgesinde işsizlik, sürekli artış kaydetmiş; buna karşılık gelişmekte olan bölgelerin çoğunda hafif iyileşme gösteren
bir işsizlik tablosu ortaya çıkmıştır. Bu nedenle işgücü piyasalarında eşit olmayan
bir iyileşme meydana gelmiştir. 2010 yılında işsiz sayısı bir önceki yıla göre neredeyse hiç değişmeyerek 205 milyon olarak kalmış; ancak 2007 yılına göre 27.6
milyon daha fazla olmuştur. Bu rakamın, yakın gelecekte kriz öncesi dönemdeki
düzeye inme olasılığı çok zayıftır. 2010 yılında küresel işsizlik oranı tahmini olarak % 6.2 olmuştur.


#11

SORU:

Avrupa Birliği'nde işgücünün yapısı ve özellikleri hakkında bilgi veriniz? 


CEVAP:

21. yüzyıl için AB istihdam politikasının temeli, 2000 yılında AB Konseyi’nin
Lizbon’da yaptığı toplantıda çizilmiştir. Lizbon Stratejisi olarak bilinen bu toplantıda, 2000-2010 yıllarında AB’yi “dünyanın bilgiye dayanan en rekabetçi ve en
dinamik ekonomisi” yapmak hedeflenmiştir. Güçlü bir ekonominin istihdam yaratarak işsizlik sorununu çözebileceği, emek piyasasında sosyal güvenlik ağıyla
birlikte esneklik ve hareketliliğin olacağı bir güvenceli esneklik öngörülmüştür
(Lisbon European Council Presidency Conclusions, 2000; Alvarez vd., 2006). İşsizlik oranlarının seyrinden anlaşılacağı üzere Lizbon Stratejisi 2008 ekonomik
krizinin de etkisiyle yeterli başarıyı elde edememiştir. 2010 yılında tahmini olarak
işsizlik oranı % 9’lar düzeyine yükselmiştir. 2000-2009 döneminde birliğin nüfusu ortalama % 0.3 artarken işsizlik % 9.9 puanlık bir artış göstermiştir. 2000’li
yıllar boyunca işgücüne katılma oranları açısından AB’de hem toplamda hem
de cinsiyete göre istikrarlı bir artış söz konusudur. 2000 yılında % 68.6 olan bu
oran, 2009 yılında % 71.1 düzeyine yükselmiştir. Benzer şekilde istihdam oranı da
1999-2009 döneminde % 61.8’den % 64.6’ya ulaşmıştır. Bununla birlikte gençlerin
oluşturduğu 15-24 yaş grubunda istihdam oranı, % 37.1’den 1.9 puanlık azalışla
% 35.2’ye düşmüştür. Gençlerin işsizlik oranı, toplam işsizlik oranının 2 katından
fazladır. Gençlerin istihdam düzeyinde yaşanan bu düşme, genç istihdamına ilişkin sorunların süregeldiğini ifade etmektedir. Bu dönemde kısmi süreli istihdam
AB’deki istihdam artışında önemli bir paya sahiptir. Genç işçiler arasında bağımlı
istihdamın % 40’ı geçici işlerdir. 2000 yılından bu yana tam zamanlı işler istihdam
yaratmadaki ağırlığa sahiptir. Ancak yaratılan işler bir yandan tam zamanlı işlerden daha çok kısmi süreli işler biçimindedir, öte yandan belirli süreli işler sürekli
işlerden daha fazladır (Employment in Europe 2010, 2010: 41, 71, 151-152). AB
düzeyinde istihdamın sektörel dağılımının sanayi ve tarım sektörlerinde azalırken, hizmetler yönünde geliştiği görülmektedir. Gerçekten hizmetler sektörünün
payı 1999-2009 döneminde % 5.2 puan artarak % 70.4 olmuştur.


#12

SORU:

Güvenceli esneklik nedir?


CEVAP:

Güvenceli esneklik; sosyal bütünleşmeyi ve iş yaratmayı
sağlayan ve yaşam süresince değişime olanak veren aktif
işgücü piyasası politikalarını, yaşam boyu öğrenmeyi,
modern iş yasaları ile sosyal güvenlik sistemlerini
içerecek nitelikte esneklik ve güvencenin eş zamanlı olarak
bütünleştirilmeye çalışıldığı bir stratejidir. 


#13

SORU:

Avrupa 2020 Stratejisi'nin temel hedefleri nelerdir?


CEVAP:

1. AB’deki 20-64 yaş arasındaki nüfusun istihdam oranını % 69’dan % 75’e
çıkarmak,
2. AB’de GSYİH’nin % 3’ünü araştırma ve geliştirme için ayırmak,
3. Toplam enerji tüketiminin % 20’lik kısmını yenilenebilir enerjiden sağlamak ve enerjinin etkin kullanımını % 20 artırmak,
4. Okul terk oranını % 15’ten %10’un altına düşürmek ve 30-34 yaş arasındaki
nüfusun üçüncü düzey eğitimini tamamlama oranını da % 31’den en azından % 40’a yükseltmek,
5. Yoksulluk ve sosyal dışlanma riskine maruz kalan kişilerin sayısını en azından 20 milyona düşürmek.


#14

SORU:

Kayıt dışı sektör nedir?


CEVAP:

Hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmayan istihdam şeklinde tanımlanırken enformel
sektör; 10 kişiden daha az işçi çalıştıran, çoğunlukla kendi hesabına ve evde çalışma şeklinde faaliyetini sürdüren iş yerlerindeki istihdamı ifade eder.


#15

SORU:

İstihdamın sektörlere göre dağılımı ne anlama gelir?


CEVAP:

İstihdamın sektörlere göre dağılımı, bir ülkede sağlıklı bir ekonomik yapı ile ekonomik ve sosyal yönden gelişmişlik düzeyinin önemli göstergelerinden biridir.
İstihdam edilenlerin yaptıkları işler genellikle üç sektörde toplanmaktadır. Bu
sektörler; tarım, sanayi ve hizmetlerdir. İstihdamın sektörlere göre dağılımındaki farklılık, gelişmekte olan ülkelerle gelişmiş ülkeleri birbirinden ayırmaktadır.
Bunun nedeni, bir ülkede mal üreten ana sektörlerin tarım ve sanayi olmasıdır.
Hizmet sektörünün durumu ise diğer iki sektörün gelişmişlik düzeyine bağlıdır.
Gelişmekte olan ülkelerde sanayi sektörü fazla gelişmiş olmadığından istihdamın
büyük bir kısmı, tarım alanında meydana gelmektedir. Üç sektör kanunu uyarınca
ekonomik gelişmeye paralel olarak istihdam, tarımdan sanayi sektörüne doğru
kaymaktadır. Sanayi sektörü iyice gelişince istihdam, hizmet kesimine yayılmaktadır.


#16

SORU:

Türkiye'de kayıt dışı istihdamın özellikleri nelerdir? 


CEVAP:

Türkiye’de kayıt dışı istihdamın özellikleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:
• Türkiye’de 2009 yılında istihdam edilen her 100 çalışanın 44’ü kayıt dışıdır.
• 2009 yılında ülkemizde kayıt dışı istihdam edilenlerin % 48.3’ü tarım, %
51.7’si tarım dışı sektördedir.
• Ülkemizde 2009 yılında kayıt dışı çalışanların % 45.8’i kentlerde, % 54.2’si
kırsal kesimdedir.
• Tarım dışı sektörde istihdam edilenlerin kayıt dışılığı 2000 yılından itibaren artmaya başlamıştır.
• 2003-2009 döneminde kayıt dışı çalışanlar arasında “ücretli, maaşlı veya
yevmiyeliler” ile “işverenlerin” sayısı artarken “kendi hesabına çalışanlar”
ile “ücretsiz aile işçilerinin” sayısı azalmıştır.
• 2009 yılında tarım sektöründeki toplam kayıt dışı istihdamın % 50.7’sini
“ücretsiz aile işçileri” oluşturmaktadır.
• 2009 yılında tarım dışı sektördeki toplam kayıt dışı istihdamın % 61.1’i“ücretli, maaşlı veya yevmiyeliler”den meydan gelmektedir. Gerek tarım gerekse tarım dışı sektörde işveren olarak çalışanlarda kayıt
dışı istihdam en düşük düzeydedir.
• Kayıt dışı istihdam tarım sektöründe daha çok “ücretsiz aile işçisi” ile “kendi hesabına çalışanlarda”, tarım dışı sektörde ise “ücretli, maaşlı veya yevmiyeliler” ile “kendi hesabına çalışanlar” arasında yaygındır.

 


#17

SORU:

Kentsel ve kırsal kesimde işsizlik ile ilgili bilgi veriniz?


CEVAP:

Kent ile kırsal kesimdeki işsizlik oranları karşılaştırıldığında tarım sektörünün
etkisi ortaya çıkmaktadır. Tablo 7’de yer alan 1988-2009 dönemindeki veriler incelendiğinde kentsel işsizlik oranlarının kırsal kesimden 2.3 kat fazla olduğu görülmektedir. Kentsel alanlarda işsizlik oranı, 2001 ekonomik krizinin ardından
% 14.2’ye ve 2008 ekonomik krizinin ardından da % 16.6’ya yükselmiştir. Ayrıca
kentsel işsizlik oranları, hem toplam işsizlik hem de kırsal kesim işsizlik oranlarının üzerinde bir seyir izlemektedir. Bu da işsizliğin daha çok tarım dışı faaliyetlere ve kentsel kesime yönelik bir sorun olduğunu göstermektedir. Cinsiyet
açısından bakıldığında ise kentsel kesimde kadın işsizlik oranları erkeklere göre
daha yüksektir. Kentlerde kadınlar arasındaki işsizlik, 2002-2007 yılları arasında bir azalma seyri izlemiş ve % 18.7’den % 16.1’e düşmüştür. Ekonomik krizin
başladığı 2008 ve etkilerinin görüldüğü 2009 yıllarında da yükselişe geçmiştir.
2009 yılında kadın işsizlik oranları, kırsal kesimde % 5.3 iken kentsel kesimde
% 20.4’tür. Kırsal alanlarda kadınların işsizlik oranlarının düşük olması, onların
büyük ölçüde ücretsiz aile işçisi olarak istihdam edilmelerinden kaynaklanmaktadır. Ancak kadınların kırsal alandan göç ile birlikte geldikleri kentlerde nitelik
yetersizliği gibi nedenlerle işsiz kaldıkları ortaya çıkmaktadır.


#18

SORU:

İstihdamın meslek gruplarına göre dağılımı hakkında bilgi veriniz?


CEVAP:

İstihdamın meslek gruplarına dağılımı, istihdamın yapısal özelliklerini belirginleştiren bir diğer husustur. Meslek gruplarına göre istihdam edilenler incelendiğinde 2009 yılında toplam 21 milyon 277 bin kişi olan istihdamda en yüksek paya
sahip meslek grubunu; % 20.2 (4 milyon 304 bin kişi) ile “nitelikli tarım, hayvancılık, avcılık, ormancılık ve su ürünleri çalışanları” oluşturmaktadır. 2001-2009
döneminde “nitelik gerektirmeyen işlerde çalışanların” oranı % 8.5’ten % 15.4’e
yükselmiştir. Söz konusu dokuz yıllık dönemde gerek nitelik gerektirmeyen işlerde çalışanların oranının % 7 artması gerekse “kanun yapıcılar, üst düzey yöneticiler ve müdürler” ile “profesyonel meslek mensupları”nın istihdam edilenler içindeki oranının marjinal bir artış (ilki % 0.7 ve ikincisi % 1.2) göstermesi, Türkiye’de
istihdamın niteliksiz işlerde daha fazla arttığını ve düşük nitelikli olduğunu ortaya
koymaktadır.


#19

SORU:

İşgücüne katılma oranı nedir?


CEVAP:

İşgücüne katılma oranı, işgücünün kurumsal olmayan çalışma çağındaki nüfus içindeki oranıdır. Kurumsal
olmayan çalışma çağındaki nüfus ise kurumsal olmayan sivil nüfus içerisindeki 15 ve daha yukarı yaştaki nüfustur.


#20

SORU:

Dünyadaki en yüksek işsizlik oranı nerededir? 


CEVAP:

Dünyada en yüksek işsizlik oranı, bölgesel olarak
2009’da % 10.4 ile “Orta ve Güney Doğu Avrupa
(AB Üyesi olmayanlar) ile Bağımsız Devletler Topluluğu” ülkelerindedir.