EPİSTEMOLOJİ Dersi BİLGİNİN METAFİZİK TEMELLERİ soru cevapları:
Toplam 58 Soru & Cevap#1
SORU: Batı Felsefesi’nin başlangıç noktasında sorulan temel soru nedir?
CEVAP: Batı Felsefesi’nin başlangıç noktasında sorulan temel soru; doğadaki değişimlerin ardında yatan ve değişimlere temel teşkil eden “değişmeyen unsurların” veya “açıklayıcı ilkelerin” ne olduğuyla ilgilidir.
#2
SORU: ”Hakikat” ve “Gerçek” kavramlarının, felsefi ve günlük kullanımda farklılığı nedir?
CEVAP: Pek çok felsefi kavramda olduğu gibi, “gerçek” ve “hakiki” kavramlarının da günlük dildeki kullanımları kuramsal sorgulamalar için ipuçları taşır. Örneğin, “gerçek altın” ve “hakiki dost” gibi deyimler bir nesnenin veya varlığın kavramına uygun olduğu veya kavramını karşıladığı gerçeğini vurgular. “Gerçek değil, göz yanılsaması” gibi bir cümlede geçen ‘gerçek değil’ ifadesi ise yalnızca görüntüden ibaret olma durumuna gönderme yapar. Felsefecilerin kullandığı “gerçek” ve “hakiki” sıfatları da bu gündelik kullanımla az çok uyum içindedir. Ancak felsefi olarak daha çarpıcı ve tartışmalı olan kavramlar, bu deyimlerin isim hâlleri olan “gerçeklik” ve “hakikat”tir. Anlamca birbirlerine oldukça yakın olan bu iki kavramın içerikleri ve birbirleriyle olan ilişkilerini tam olarak saptamak oldukça çetin bir felsefi sorundur.
#3
SORU: Felsefede, “Hakikat” ve “Gerçeklik” ne anlama gelir?
CEVAP: “Hakikat nedir?” gibi geniş bir felsefi soru sorulduğunda, insanların aklında olan şey, genellikle metafizik veya ontolojik kaygıların biraz ötesinde olan bir durumdur. “Hakikat sorgulaması” bazen ölümlü bir yaşamın anlamı ve gizemi, ölümden sonra bizi neyin beklediği, en derin yaşamsal sorularımızın nihai yanıtı gibi varoluşsal bir boyut içeren irdelemelere gönderme yapan bir sorgulama türü olarak alınır. Buna karşın “gerçeklik nedir?” sorusu, çoğunlukla, ontolojik ağırlığı olan bir soru olarak görülebilir. Gerçekliğin tersi, bu anlamda, görüntü veya görünendir.
#4
SORU: Antik dönem (Socrates öncesi) düşünürlerin ortak özelliği nedir?
CEVAP: Antik dönemin ilk düşünürlerinin (Sokrates öncesi dönemde fikir üreten felsefecilerin) ortak bir özelliği, “doğanın düzeninin anlaşılması” sorunsalına gösterdikleri özel ilgidir.
#5
SORU: Socrates’in antik dönem düşünürlerinden farkı nedir?
CEVAP: Sokrates’le gelen önemli bir değişim, “insanın etik varlığı ve yaşama biçimi” konularının felsefede ön plana çıkmaya başlamasıdır.
#6
SORU: “Atom” teriminin anlamı nedir?
CEVAP: Atom, “bölünemez” anlamında olup; Yunanca “Atomos” sözcüğünden gelir.
#7
SORU: Platon’un savunduğu “tümeller kuramını” örnek olaylarla açıklayınız
CEVAP: Diyelim ki, bizimkine çok benzeyen olanaklı bir dünyada, aynı bizimkinde olduğu gibi, insanlar (örneğin, ‘Mustafa Kemal Atatürk’), hayvanlar (örneğin, ‘Minnoş’) ve bazı yerler (örneğin, ‘Ankara’) özel isim alabilmekteler. Ancak, bizimkinden farklı olarak, o dünyada cins isimlerin hiç kullanılmadığını varsayalım. Mutfağımdaki bardaklardan her birinin ‘Hakan’ veya ‘Yasemin’ gibi bir adı olduğunu düşünelim. Aynı durumun, dünyadaki kuşlar, elektrik direkleri, eller, vb. için de geçerli olduğunu kafamızda canlandıralım. Böyle bir dünyada tahminen bilgi ve iletişim son derece zor olurdu. Örneğin, bir insan kimsenin daha önce görmediği ve isim takmadığı bir çam ağacını görüp diğerlerine anlatmaya kalktığında, elinde fazlaca bir iletişimsel gereç bulunmayacaktı. Böylesi garip bir dünyanın dilsel düzeni bizimki ile karşılaştırıldığında aradaki büyük fark kolayca ortaya çıkar. “Bir kırmızı karanfil” ifadesini kullanan bir kişinin verdiği bilgiyi kolayca alırız, çünkü nasıl bir nesneden bahsettiği hemen kafamızda canlanır. Peki, bu örnekte anladığımız ve bildiğimiz şey nedir? Açıkça görüleceği gibi, anladığımız ve bilgisine ulaştığımız şey “kırmızı” ve karanfil”dir. Başka bir deyişle bilgi, genel deyimler veya cins isimler ile taşınmaktadır.
#8
SORU: Platon ve Aristoteles’in ortak noktası nedir? Örnekle açıklayınız.
CEVAP: Her iki düşünür için de bilginin olanaklılığı tümellerden veya genel karakterlerden geçmektedir. Tikel bir nesne tikelliği ile alınırsa (örnek: “işte tam şurada duran şey!”), bilinecek bir şey değildir. Ancak nesne için, örneğin, “bir at” nitelemesi yaparsak nesnenin bilinebilir bir yönünü ifade etmiş oluruz. Aristoteles de tikel bir nesnenin bilinebilir tarafının onun biçimi veya özü olduğunu kabul eder. Biçim ve öz, bir türün tüm üyelerinde bulunan (yani tekrarlanabilen) unsurlardır. İnsanın özü, diyelim ki, “akıllı hayvan” olmasıdır. İnsanlar sarışın, esmer, uzun, kısa, yaşlı, genç olabilirler. Fakat insan olmanın özü (biçimi, formu, onu tanımlayan şey) her insanda aynı olmak durumundadır. Özetlemek gerekirse, Aristoteles de bilginin tümeller aracılığıyla olanaklı olduğuna; ancak, bununla birlikte, tümellerin fiziksel nesnelerin kavramsal parçalarından biri olduğuna inanır.
#9
SORU: “Metafizik” kavramı, felsefede ve günlük yaşamda hangi anlamda kullanılmaktadır?
CEVAP: Günlük yaşamda “metafizik”, çoğunlukla ruhsallık, uzaydan gelen canlılar, gizemli doğaüstü güçler gibi konularla ilişkilendirilir. Felsefecilerin uğraştığı metafizik, esas olarak, gerçekliğin yapısının akılcı yöntemlerle ortaya konulması, “varlık” kavramının aydınlatılması ve varlık alanında egemen olan temel ilkelerin açığa çıkarılması gibi düşünsel işlevleri kapsar. Kısacası, fiziksel bilimlerden farklı olarak metafizik, varlığın kendisiyle ilgilenir.
#10
SORU: “Ontoloji” nedir?
CEVAP: “Ontoloji”, felsefede “varlıkbilim” veya “varlık kuramı” anlamlarında kullanılmaktadır. Bazı felsefeciler bu iki deyimi eş anlamlı kabul ederken, bazıları da aralarındaki ince farklara dikkat çekmişlerdir. Genel kabul gören bir yorum, ontolojinin, metafiziğin “varlık” kavramı ile doğrudan ilgilenen dalı olduğudur.
#11
SORU: “Tikel” ve “Tümel” kavramlarına ilişkin örnek veriniz.
CEVAP: Örneğin, bu satırları okuyan insanların her biri, bahçemdeki ceviz ağacı, vazomdaki kırmızı karanfil ve Mars gezegeni tikel birer nesnedir. “İnsan”, “ağaç”, “karanfil”, “kırmızı” ve “gezegen” ise tümellerdir.
#12
SORU: Platon, “idea” kavramını hangi anlamda kullanmıştır?
CEVAP: İnsan bilgisine ve anlayışına temel teşkil eden değişmezler için Platon, ‘idea’ ve ‘form’ (biçim) deyimlerini kullanmıştır.
#13
SORU: Platon, “idea” kavramını örneklerle açıklayınız.
CEVAP: Dünyamızda insanların, atların ve erdemin örnekleri bulunabilir. Ancak “insan ideası”, “at ideası” ve “iyilik ideası” değişmeyen şeyler olarak doğanın dışında olmalıdır. Değişken dünyamızda bir nesnenin “at” olması, onun “at ideası”nı barındırması yüzünden mümkündür. Bu idealar veya formlar, yeryüzündeki nesnelerin “at olma”sının normunu sağlarlar. Bu bağlamda, ideanın hem varlıksal hem de bilgisel anlamda nasıl belirleyici olduğuna dikkat etmekte yarar var. İdealar tikel nesnelerin belli türden şeyler olmalarının varlıksal koşullarını sunarlar. Doğadaki bir domates, “domates” olarak varlık alanında belirebiliyorsa; bunun nedeni, değişmeyen ve yok olmayan domates ideası yüzündendir. Bu, işin ontolojik (yani varlıksal) tarafıdır. Öte yandan, eğer biz doğadaki bir nesneyi “domates” olarak niteleyebiliyorsak ve ona dair bilgilenme çabasına girebiliyorsak, bunun da nedeni domates ideasının var olması ve bizim bilgisel olarak ona yönelmemizdir. Bu da işin epistemolojik (yani bilgisel) boyutudur.
#14
SORU: Socrates’in “kavram” üzerine düşüncesi neyi amaçlamıştır?
CEVAP: Sokrates’in kavram üzerine sorgulamaları, insanları zihinsel uyuşukluktan kurtarmaya ve bilgi eksikliklerini göstermeye amaçlamıştır.
#15
SORU: “Platon’un varlık tasarımında çarpıcı olan bir nokta, onun varlıksal hiyerarşiyi kurgularken, irdelemeyi “asıl” ve “kopya” kavramları üzerinden yürütmesidir.“ Bu saptamayı açıklayınız.
CEVAP: Bunu şöyle bir örnekle anlayabiliriz: Eğer, ben bir arabanın binlerce fotoğrafını çeker ve yağlı boya resimlerini yaparsam, bunların hepsinin birer kopya olarak arabaya ait olduğu ve onun görünümünü yansıttığını düşünebilirim. Ancak, nihayetinde gerçek olan “araba”dır. Onun resimleri ise ne kadar başarılı ve gerçeğine yakın olsalar da birer kopyadır. Arabanın kendisi ile kopyalarını karıştırmak veya kopyaları asıl araba sanmak oldukça gülünç bir hata olurdu. Platon’a göre, herhangi bir şeyin ideası ile onun dünya üzerindeki örneklerini karıştırmak da bu türden bir hatadır. O yüzden Platon varlık hiyerarşisinde en alta kelimenin tam anlamıyla “kopyaları” (yani, sudaki yansımaları, fiziksel nesneleri tasvir eden sanatsal çalışmaları vb.) koymuştur. Varlıksal değer sıralamasında bunların bir üstünde, fiziksel dünyanın algılar aracılığıyla kavranabilecek nesneleri (yani doğadaki nesneler) gelmektedir. En tepede ise akıl yoluyla kavranabilecek “ideal” ve “değişmeyen” varlıklar, yani matematiksel nesneler ve idealar bulunmaktadır. Bir insan fiziksel (yani değişken) bir nesneyi algıdığında belli bir bilgilenme durumu içindedir. Ancak bilginin nihai hedefi kopya değil, asıl olan varlıktır. Başka bir deyişle, bilgi esas olarak kavramın örneklerine değil, kavramın kendisine yönelmek durumundadır. Platon felsefesinin en çarpıcı sonuçlarından biri de budur.
#16
SORU: Platon’a göre, “epistemoloji yeteneği” kimler için gereklidir?
CEVAP: Platon’un devleti yönetecek kralların, yöneticilik yapabilmeleri için, epistemoloji yeteneklerinin olması gerektiğini düşünmesidir. Sıradan insanlar, erdemin, doğrunun, adaletin ve benzeri kavramların örnekleri üzerinde konuşup, düşünsel yaşamlarını o düzeyde sorun yaşamadan sürdürebilirler. Ancak bir kral, erdemin, doğrunun veya adaletin kendisiyle ilgilenmiyorsa, Platoncu açıdan, üzerinde oturduğu tahtı hak ediyor diyemeyiz.
#17
SORU: Aristoteles’i, Platon’un düşüncesinden ayıran farklılık nedir?
CEVAP: Aristoteles’e göre, insan bilgisi söz konusu olduğunda “tikelliğin” çok yardımcı olmayacağı kesindir ve bu konuda Platon temelde haklıdır. Ancak Aristoteles’in karşı çıktığı nokta; Platon’un nesnelere kimliklerini veren özsel unsurların “değişen dünyanın içinde olamayacağı” yönündeki düşüncedir.
#18
SORU: Aristoteles’in “töz” kavramı hakkında bilgi veriniz.
CEVAP: Aristoteles, Platon’dan farklı olarak, kendi başına var olabilme olgusunu dünyanın içinde arar. Başka herhangi bir varlığa bağlı olmaksızın var olabilen şeylere verdiği isim “töz” veya “cevher”dir. Aristoteles her tözün iki temel özelliği olduğunu söyler. İlk olarak, tözler bir “bu” olarak gösterilebilir. İkincisi, tözler “ayrı durabilme” özelliğine sahiptirler.
#19
SORU: Aristoteles’in “töz” kavramına uygun örnekler veriniz.
CEVAP: Belli bir ağaç veya belli bir kaplan gösterilebilir bir “bu”dur. Ancak, şekilsiz çamur veya bir avuç toprak (sınırları belirli bir nesne olma anlamında) bir “bu” değildir. Diğer ölçüte dönersek, örneğin bir insanın bedeni başka hiç bir şeye bağlı olmaksızın evrende var olabilir. Ancak, örneğin “tendeki yanık” kendi başına var olamaz ve bir beden üzerinde varlık kazanabilir. Aristoteles’e göre, tikel her nesne bir tözdür. Bir insan, bir papatya, bir tencere töz statüsünde olan şeylerdir.
#20
SORU: Platon’un savunduğu “tümeller kuramı” hakkında bilgi veriniz.
CEVAP: Platon’un kuramı, kavramların varlıksal ve bilgisel önemini ortaya koyar. Platoncu bir gözle bakarsak, çevremizde algılamakta olduğumuz nesneleri belli kategoriler (cinsler, türler, vb.) altında toplayabilmemiz, oldukça ilginç ve açıklamayı gerektiren bir yön içermektedir. Bu noktada, tartışmayı daha ileriye taşıyabilmek için, sıradan bir varlıksal-dilsel duruma “felsefi” bir gözle bakarak sıradan olmayan bir yorum getirelim. Çevremizdeki fiziksel nesnelerin her biri kendi başlarına var olan ayrı nesneler olsa da, onların ne oldukları sorusu gündeme geldiğinde “tek tek nesnelerin kendilerinin ötesinde” bazı unsurlara bakmamız gerektiği açıktır. Örneğin, tam karşımda duran bir nesneye parmağımla işaret ediyorum ve “işte bu!” kelimelerini söylüyorum. Bu elbette hiç de aydınlatıcı bir betimleme değildir. Öte yandan “şuradaki gemi” ifadesini kullanırsam durum tamamen değişir. “işte bu!” ifadesinden, türlerin (veya cins isimlerin) kullanımına geçiş büyük bir fark yaratır.
#21
SORU: Sokrates-Platon-Aristoteles çizgisi nedir?
CEVAP: Sokrates öncesinde ortaya çıkan ve esas bir konu üzerine fikir üretmeye ve oradaki tartışmaları ileri taşımaya devam etmektir. Bu esas konu, “genellik sorunu”dur.
#22
SORU: Socrates’in “kavram” üzerine düşüncesi nedir?
CEVAP: Sokrates’e göre; bir kavramın örneklerinin o kavramın kendisine eşlenik olmadığı düşüncesidir. Kavram, algıyla değil akılla anlaşılır.
#23
SORU: Eski çağlarda felsefenin başlangıcı olarak, “Merak Duygusu” hakkında bilgi veriniz
CEVAP: Eski çağlarda yaşayan insanlar, çevrelerindeki canlıların önce doğup sonra gelişmelerini ve nihayetinde ortadan kalkmalarını gözlemledikten sonra, bu olgunun gizemi üzerine varsayımlar üretmeye başlamışlardır. Elbette değişim yalnızca canlılar için değil, cansızlar için de geçerli bir kuraldır. Fiziksel nesnelerin tümü zamanla aşınır ve yıpranır. Örneğin, bir sandalyenin sonsuza kadar dayanıklılığını koruması olanaksızdır. Bu örneklerin çoğaltılması ve genellenmesi mümkündür
#24
SORU: Eski Yunan’da ilk felsefecilerin “değişim içinde değişmeyenin ne olduğunu” ilişkin görüşleri nedir?
CEVAP: Değişim içinde değişmeyenin ne olduğunu saptama çabasına giren ilk felsefeciler, var olan şeylerin ardında yatan temel unsurun veya ana ilkenin ne olduğuna ilişkin farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Thales her şeyin kaynağının “su” olduğunu, Anaksimenes ise “hava’nın” en temel element olduğunu savlamıştır. Bu düşünce Empedokles ile bir aşama ileri gitmiş ve Empedokles nesnelerin ve değişimin temelinde dört elementin yattığını iddia etmiştir: “toprak, su, hava ve ateş”. Demokritus’un başını çektiği “atomcular” ise görünür nesnelerin yapıtaşlarının gözle görünmeyen atomlar olduğunu ve dünyamızdaki her oluşum ve değişimin atomların birleşip ayrılmalarının bir sonucu olduğunu öne sürmüştür
#25
SORU: Eski Yunan’ın “değişen-değişmeyen sorunsalı” neyi ifade eder?
CEVAP: Doğadaki nesneler oluşur ve yok olurlar. Nesnelerin temel elementleri veya varlıksal ilkeleri ise kalıcı niteliktedir.
#26
SORU: Eski Yunan’ın ilk düşünürlerini farklı kılan nedir?
CEVAP: Eski Yunan’ın ilk düşünürlerini farklı kılan, onların gözlemleyebildiğimiz değişimleri ve olayları açıklarken, efsanelerden ve mitolojiden farklı olarak, tek tek olgulara veya durumlara değil genellemelere başvurmalarıdır. O yüzden, bu düşünürler daha genel bir perspektiften bakılırsa, Batı dünyasında hem felsefenin hem de bilimin başlangıç noktasını temsil ederler.
#27
SORU: Platon’un temel amacı nedir?
CEVAP: Platon’un temel amacı, yalnızca düşünsel sorgulamayı sürdürmek ve kavramlar konusunda insanların cahilliklerini sergilemek değil, onun da ötesinde büyük çapta bir felsefi kuram veya model sunmaktır.
#28
SORU: Platon’un savunduğu kuram nedir?
CEVAP: Platon’un savunduğu kuram, “tümeller kuramı” olarak bilinir.
#29
SORU: “Epistemoloji” ile “Metafizik” arasındaki ilişkinin irdelenmesinin gerekçesi nedir?
CEVAP: Bu sorunun yanıtı, yalnızca, bilgi ve varlık konularının kavramsal açıdan önemli bir bağlantı içinde olması değildir. Daha temel olarak, tarihsel bir gözle bakıldığında, metafizik irdelemelerin felsefenin doğum noktasında çok özsel bir yer tuttuğu görülür. Bu anlamda, Batı’da epistemolojik soruların sorulmaya başladığı dönemde felsefenin genel havasının nasıl olduğunu ve tartışma zemininin hangi düşünsel dinamikleri içerdiğinin ele alınması gerekmektedir.
#30
SORU: “Varlık Sorunsalı” nedir?
CEVAP: Batı Felsefesi tarihinde 2500 yıl kadar geriye gidip “kökleri” incelediğimizde, Eski Yunan’ın ilk düşünürlerinin özellikle belli bir konu üzerinde kafa yorduklarını ve çözüm üretmeye çalıştıklarını görürüz. Bu önemli ve kritik konuya, genel olarak, “varlık sorunsalı” adını verebiliriz. “Varlık” konusu, daha çok felsefecileri ilgilendiren ve günlük yaşamın akışı içinde insanların bir sorun olarak akıllarına en son gelecek konulardan biridir.
#31
SORU: Felsefede “metafizik” olarak bilinen alanın ortaya çıkması nasıl olmuştur?
CEVAP: İnsanlar kendilerini değişen dünyanın bildik nesneleri ve olguları ile sarılmış durumda buluyorlarsa da, insan aklı (veya logos’u) felsefi bir sorgulama yürütüp, değişimin ardında yatan ilkeleri ve/veya gerçekten var olan şeyi anlamaya da yönelebilir. Bu çaba, felsefede metafizik olarak bilinen alanın ortaya çıkmasına neden olmuştur.
#32
SORU: Platon’un felsefesinin, “bilgi” ve “epistemoloji” kavramlarına yaklaşımı nasıl ifade edebilir?
CEVAP: Platon, bizim gündelik kullanımımızdan oldukça farklı bir şekilde, ‘bilgi’ (episteme) sözcüğünü “ideaların bilgisi” olarak ayrı bir statüde tutmuş ve normal algısal yollardan edinilen bilgi için ‘kanı’ (doksa) deyimini kullanmıştır. Bu açıdan bakıldığında ‘epistemoloji’ deyimini “bilgibilim” anlamında kullanmak anlaşılır olsa da, Platon’un bu kelimeye felsefi olarak nasıl bir anlam yüklediğini kaydetmemiz gerekmektedir. Her insan bakma ve görme yoluyla kanı sahibi olabilir. Ancak Platon’a göre yalnızca bilgelik arzusu olanlar, yani felsefeciler, episteme’ye ulaşmaya çalışırlar. Tümellerin veya ideaların bilgisi gerçek bilgidir.
#33
SORU: “Tikel” ve “Tümel” kavramlarını tanımlayınız.
CEVAP: “Tikel”, nesnelerin tekliğini ve kendileri olma durumunu ifade etmek için kullanılır. “Tümel” kavramı ise, tikelleri tanımlayan tür adları ve tikellerin edindiği nitelikler için kullanılmaktadır.
#34
SORU:
Tarihsel bir gözle bakıldığında metafizik irdelemelerinin felsefedeki yeri nedir?
CEVAP:
Tarihsel bir gözle bakıldığında, metafizik irdelemelerin felsefenin doğum noktasında çok özsel bir yer tuttuğu görülür.
#35
SORU:
Varlık sorunsalı nedir?
CEVAP:
Batı Felsefesi tarihinde 2500 yıl kadar geriye gidip “kökleri” incelediğimizde, Eski Yunan’ın ilk düşünürlerinin özellikle belli bir konu üzerinde kafa yorduklarını ve çözüm üretmeye çalıştıklarını görürüz. Bu önemli ve kritik konuya, genel olarak, varlık sorunsalı adını verebiliriz.
#36
SORU:
Eski çağlarda insanların evrene yaklaşımı nasıldı?
CEVAP:
Eski çağlarda insanların evrene yaklaşımları daha fazla şaşkınlık duygusu içeriyordu.
#37
SORU:
Nesne ve olaylar doğada nasıl fark edilir?
CEVAP:
Doğayı gözlemlediğimizde, nesne ve olayların değişim içinde ve sonlu olduklarını fark ederiz.
#38
SORU:
Eski dönem insanlarının güneşe ve yıldızlara bakışı nasıldır?
CEVAP:
Eski dönem insanlarının Güneş’e ve Yıldızlar’a bakarken bizden oldukça farklı bir bilişsel ve duygusal konumda olacağını -yani uzaydaki cisimler konusunda daha az bilgi sahibi olup, daha fazla şaşkınlık, korku ve hayranlık yaşadıklarını- tahmin etmek zor değildir.
#39
SORU:
Fiziksel nesnelerin zamanla durumunda nasıl bir değişiklik gerçekleşir?
CEVAP:
Fiziksel nesnelerin tümü zamanla aşınır ve yıpranır; örneğin, bir sandalyenin sonsuza kadar dayanıklılığını koruması olanaksızdır. Bu örnekleri çoğaltmamız ve genellememiz mümkündür: içinde yaşadığımız dünyada değişim evrensel bir kural olarak görünür.
#40
SORU:
Eski Yunan’da varlık ve değişim sorunları nasıl ortaya çıkmıştır?
CEVAP:
Eski Yunan’da “varlık” ve “değişim” sorunları birbirine paralel olarak ortaya çıkmıştır.
#41
SORU:
Batı Felsefesi’nin başlangıç noktasında sorulan temel soru hangi konu ile ilgilidir?
CEVAP:
Batı Felsefesi’nin başlangıç noktasında sorulan temel soru, doğadaki değişimlerin ardında yatan ve değişimlere temel teşkil eden “değişmeyen unsurların” veya “açıklayıcı ilkelerin” ne olduğuyla ilgilidir.
#42
SORU:
Sokrates öncesi olarak bilinen dönemin Yunan felsefesi açısından önemi nedir?
CEVAP:
“Sokrates öncesi” olarak da bilinen dönemde, Yunan felsefesinin ilk düşünsel tohumları atılmıştır.
#43
SORU:
Atamos nedir?
CEVAP:
‘Atom’ teriminin Yunanca orjinali olan ‘atomos’, “bölünemez” anlamına gelir.
#44
SORU:
Sokrates öncesi dönemde fikir üreten felsefecilerin ortak bir özelliği nedir?
CEVAP:
Antik dönemin ilk düşünürlerinin -başka bir deyişle, Sokrates öncesi dönemde fikir üreten felsefecilerin- ortak bir özelliği, doğanın düzeninin anlaşılması sorunsalına gösterdikleri özel ilgidir.
#45
SORU:
Sokrates’le felsefe alanında meydana gelen önemli değişim nedir?
CEVAP:
Sokrates’le gelen önemli bir değişim ise, insanın etik varlığı ve yaşama biçimi konularının felsefede ön plana çıkmaya başlamasıdır. Etik ve politik konular, Sokrates’i izleyen Platon ve onun öğrencisi olan Aristoteles için de çok büyük önem taşırlar.
#46
SORU:
Platon, tümeller kuramıyla neyin önemini vurgular?
CEVAP:
Platon’un kuramı kavramların varlıksal ve bilgisel önemini ortaya koyar.
#47
SORU:
Tikel deyimi hangi kavramlar için kullanılır?
CEVAP:
‘Tikel’ deyimi tek tek nesneler, ‘tümel’ ise genel kavramlar için kullanılır.
#48
SORU:
Tikel ve tümel nasıl deyimlerdir?
CEVAP:
Tikel’ ve ‘tümel’ öz Türkçe deyimlerdir. Anadolu’nun belli bölgelerinde ‘tike’ deyimi “tek bir parça” anlamında kullanılır. ‘Tümel’ deyimi ‘tüm’ kökünden gelir ve felsefeciler için büyük öneme sahiptir.
#49
SORU:
Platon’un idealar ve tümeller için savı nedir?
CEVAP:
Platon, ideaların veya tümellerin doğanın içinde yer alamayacağını savlar.
#50
SORU:
Platon, bilgi sözcüğünü nasıl açıklamıştır?
CEVAP:
Platon, bizim gündelik kullanımımızdan oldukça farklı bir şekilde, ‘bilgi’ (episteme) sözcüğünü “ideaların bilgisi” olarak ayrı bir statüde tutmuş ve normal algısal yollardan edinilen bilgi için ‘kanı’ (doksa) deyimini kullanmıştır.
#51
SORU:
Aristoteles, töz kavramı ile neye yönelmiştir?
CEVAP:
Aristoteles, töz kavramı ile Platon’un tümeller kuramını bir açıdan devam ettirmekle birlikte, o kuramı önemli anlamlarda değiştirmeye de yönelir.
#52
SORU:
Ontoloji nasıl bir daldır?
CEVAP:
“Ontoloji” felsefede “metafizik” alanının özellikle varlık konusunun irdelenmesi ile ilgilenen dalıdır.
#53
SORU:
Fiziksel bilimlerden farklı olarak metafizik ne ile ilgilenir?
CEVAP:
Fiziksel bilimlerden farklı olarak metafizik, varlığın kendisiyle ilgilenir.
#54
SORU:
Ontoloji felsefede hangi anlamda kullanılmaktadır?
CEVAP:
“Ontoloji” felsefede “varlıkbilim” veya “varlık kuramı” anlamlarında kullanılmaktadır.
#55
SORU:
Gerçeklik metafizik için ne anlam ifade eder?
CEVAP:
“Gerçeklik” metafizik araştırmaların en kritik deyimlerinden biridir.
#56
SORU:
Gerçek ve hakiki kavramlarının gündelik dildeki kullanımı nasıldır?
CEVAP:
Pek çok felsefi kavramda olduğu gibi, “gerçek” ve “hakiki” kavramlarının da günlük dildeki kullanımları kuramsal sorgulamalar için ipuçları taşır.
#57
SORU:
Felsefede çarpıcı ve tartışmalı olan kavramlar nelerdir?
CEVAP:
Felsefecilerin kullandığı “gerçek” ve “hakiki” sıfatları da bu gündelik kullanımla az çok uyum içindedir. Ancak felsefi olarak daha çarpıcı ve tartışmalı olan kavramlar, bu deyimlerin isim hâlleri olan “gerçeklik” ve “hakikat”tir. Anlamca birbirlerine oldukça yakın olan bu iki kavramın içerikleri ve birbirleriyle olan ilişkilerini tam olarak saptamak oldukça çetin bir felsefi sorundur.
#58
SORU:
Hakikat nedir?
CEVAP:
“Hakikat nedir?” gibi geniş bir felsefi soru sorulduğunda, insanların aklında olan şey, genellikle metafizik veya ontolojik kaygıların biraz ötesinde olan bir durumdur. “Hakikat sorgulaması” bazen ölümlü bir yaşamın anlamı ve gizemi, ölümden sonra bizi neyin beklediği, en derin yaşamsal sorularımızın nihai yanıtı gibi varoluşsal bir boyut içeren irdelemelere gönderme yapan bir sorgulama türü olarak alınır.