HUKUK SOSYOLOJİSİ Dersi Sosyal ve Hukuki Bir Olgu Olarak Mülkiyet soru cevapları:
Toplam 23 Soru & Cevap#1
SORU:
"Mülkiyet kişiliktir" kavramı ne ifade etmektedir? Bir örnekle açıklayınız.
CEVAP:
Sadece insanla nesne arasındaki ilişkileri değil, insanla insan arasındaki ilişkileri de kapsayan geniş ve karmaşık bir kavramı ifade eden mülkiyet; kişilik, güç ve kontroldür. Kişiliktir çünkü, bizler bireysel veya toplumsal olarak kim olduğumuzu sembolize etmek, tanımlamak ve ifade etmek için mülkiyeti kullanırız. Örneğin, ne denli seçkin/ elit olduğumuzu göstermek için marka kıyafet ve ayakkabılar giyer ya da toplumun geri kalanından ne kadar farklı olduğumuzu göstermek için genel giyim tarzının dışına çıkan kıyafetler tercih ederiz.
#2
SORU:
"Mülkiyet güçtür" kavramı ne ifade etmektedir? Açıklayarak bir örnek veriniz.
CEVAP:
Sadece insanla nesne arasındaki ilişkileri değil, insanla insan arasındaki ilişkileri de kapsayan geniş ve karmaşık bir kavramı ifade eden mülkiyet; kişilik, güç ve kontroldür. Mülkiyet güçtür zira sahip olduklarımız sayesinde hayatlarımızı idame ettirir ve eğer şanslıysak refah içinde yaşarız. Fakat öyle bazı nesneler vardır ki sadece hayatımızı idame ettirmemizi sağlamaz ayrıca bizi yani o nesnelerin sahiplerini normalden çok daha güçlü hissettirir. Bunun belki de en güzel örneği Türk toplumundaki Mercedes Benz marka bir araba sahibi olma hayalidir. Her ne kadar günümüzde bu hayal çok yaygın olarak mevcudiyetini sürdürmese de özellikle 1990’lerde bu markada bir arabaya binmek çoğu insanın hayalidir.
#3
SORU:
Mülkiyet neden kontrol demektir?
CEVAP:
Mülkiyet, bize sahip olduklarımız üzerinde tüketme, tasarruf etme ve daha da önemlisi, diğerlerini dışlama hakkı verdiği için kontroldür.
#4
SORU:
Talep ve kıtlık, mülkiyetin ortaya çıkışı için neden zaruridir? Açıklayınız.
CEVAP:
İnsan yaşamının devamı su, ekmek ve barınmanın mevcudiyetine bağlıdır. Bunlar, bütün insanlar tarafından yaşamlarını devam ettirmek için talep edilmektedir. Eğer herkes tarafından talep edilen bu nesne ve kaynaklar, kıtlığa düşerse ya da kıt olanlar, talep edilmeye başlanırsa; mülkiyet doğacaktır. Kısaca talep ve kıtlık, mülkiyetin ortaya çıkışı için zaruridir.
#5
SORU:
Milliyetin, kültürün ve yaşın, mülkiyet üzerindeki etkisini örnekler yardımıyla açıklayınız.
CEVAP:
Yapılan bir araştırmada üç farklı gruba mülkiyetin anlamı ve mülkiyete iten nedenler hakkında sorular sorulmuştur. Bu üç grup, Amerika’dan yüz elli, İsrail’den altmışı Kibutz ve altmışı Kibutz olmayan beş farklı yaş aralığındaki kişilerden oluşmuştur. Yani araştırma grubunda farklı değerler, farklı çocuk yetiştirme şekilleri ve mülkiyete ilişkin farklı hukuki düzenlemeleri olan insanlar yer almaktadır. Anaokulu düzeyinde olan katılımcılar, mülkiyetin kendileri için malik oldukları nesneyi kullanabilmeyi sağladığına değinmiştir. Yani onlar için önemli olan oynayacak oyuncakları olmasıdır. En yaşlı grubu oluşturan yetişkinler, mülkiyetin sağladığı hukuki haklardan bahsetmiştir. İsrailli katılımcılar Amerikalı katılımcılardan farklı olarak, nesnenin iktisap sürecinin yani hediye olması, emekle üretilmesi ya da toplanması gibi aşamaların, mülkiyeti tanımlamada önemli bir ölçü olduğunu belirtmiştir. Kibutz ve Kibutz olmayan İsrailliler bakımından ise şaşırtıcı bir şekilde mülkiyetin boyutları benzerdir ve Amerikalılardan farklılık göstermektedir.
Alman, Fransız, Amerikan, İngiliz ve Türk vatandaşları üzerinde yapılan başka bir çalışmada hangi ülkenin vatandaşının daha maddiyatçı, yani daha sahiplenici, kıskanç, dokunsal ve cömert olduğu tespit edilmiştir. Dört yüz beş katılımcıdan, çeşitli soruları yanıtlamaları istenmiştir. Çalışmanın sonunda Türk vatandaşlarının daha maddiyatçı, kıskanç, sahiplenici ve dokunsal olduğu görülmüştür. Buna rağmen Türkler, diğer ülke vatandaşlarına nazaran daha cömerttir. Bu sonuç, akrabalık ilişkileri ve kültürel faktörlerle açıklanmıştır.
#6
SORU:
Kolektif mülkiyet nedir? Açıklayınız.
CEVAP:
Kolektif mülkiyet belirli bir insan topluluğunun geçmiş ve gelecek nesillerinin birlikte mülkiyetini ifade eder. Kolektif mülkiyette topluluktaki bireylerden birinin ölümü, mülkiyeti sonlandırmaz. Aksine, ölenin mirasçıları herhangi bir hukuki işleme gerek kalmadan kolektif malik olur. Bir kabilenin ya da bir ulusun bayrak, vatan, milli marş gibi nesneler üzerindeki mülkiyeti kolektif mülkiyete örnek olarak verilebilir.
#7
SORU:
Ferdi mülkiyet nedir? Açıklayınız.
CEVAP:
Kolektif mülkiyet olmayan ve söz konusu edilen diğer tüm tasniflerde yer alan tüm mülkiyet türleri, ferdi mülkiyettir. İlkel toplumdan günümüz toplumuna dek kimi zaman kolektif kimi zamansa ferdi mülkiyet ön planda olmuştur.
#8
SORU:
İlkel toplumlarda mülkiyetin görünüşü hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
İlkel topluluklarda toprağın mülkiyeti ve ferdi mülkiyet çok az meta üzerinde söz konusu olmuştur. Yani birkaç ufak eşya dışındaki her şey kolektif mülkiyetin konusudur. Örneğin toprak, tüm topluma yani yaşayanlar ve ölülerin tamamına ait kabul edilmiştir. Bu inanışın bir sonucu olarak, yaşanılan bölge ya da onun herhangi bir parçası bir başkasına satılamamış veya bırakılamamıştır (Levy-Bruhl, 2006, s.110). Ayrıca ziraat, toplama veya avcılık için kullanılan eşyalar da ortak mal kabul edilmiştir.
İlkel toplumlarda insanların vücutlarının saldığı, salgıladığı veya dışarıya attığı her şey, vücudun her parçası ve üzerinde kişisel mülkiyetin belirginleştiği özel eşyalar bireylere aittir.
#9
SORU:
Antik Yunan'da mülkiyetin gelişimi ne yönde olmuştur?
CEVAP:
Antik Yunan’da, din, aile ve mülkiyet üç önemli sosyal olgudur. Bu üç sosyal olgu da karşılıklı bir ilişki içindedir. Bu toplumlarda ölülere ait ruhların yaşamaya devam ettiğine ve ölülerin, tanrısal (kutsal) varlıklara dönüştüğüne inanılmıştır. Bu yüzden tanrılara yaşayacakları bir yer gerekmektedir. Burası da her ailenin kendi ocağıdır. Ocak, yerleşik yaşamın simgesidir ve bir kere yerine konduktan sonra; ailenin sürekli yaşadığı yer, onun olduğu alan olacaktır. Yaşanılan bu yer artık bütün ailenin kolektif mülkiyetindedir. Kolektif mülkiyet, ailenin yalnız yaşayan üyelerini değil, ölülerini ve doğacak olanları da kapsayan bir nitelik taşımaktadır.
Ayrıca bu toplumlarda mülkiyetin konusunun yalnızca eşyalar değil, insanlar da olabilir. Mülkiyet konusu olan insan yani köle, babadan oğla; ölenden varisine geçebilmiş ve köleler, taşınır ve taşınmaz olarak ikiye ayrılmıştır. MÖ VI. yüzyıldan başlayarak, ticaretin gelişmesiyle, aile mülkiyeti hakkındaki inançlar zedelenmiş ve aile mülkiyeti dinsel güç olma özelliğini kaybetmiştir. Bu vesileyle ferdi mülkiyet ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak; Antik Yunan’da kısa bir sürede aile mülkiyetinden ferdi mülkiyete geçilmiştir. Ancak ferdi mülkiyet, aile mülkiyeti ölçüsünde direnme gücüne sahip olmadığı için, hem kolektif mülkiyete dönüş eğilimine, hem de devletin mülkiyet alanına karışmasına rastlanmıştır.
#10
SORU:
Patrici nedir?
CEVAP:
Patrici; vatandaşlık ayrıcalığını ellerinde bulunduran ve senatoya girme ve bütün öbür resmî görevleri elde tutma hakkının yalnızca kendisine ait olduğunu ileri süren soylu sınıftır. Halk da zamanla gerçek bir hak halinde dönüşen bu sava boyun eğmiştir.
#11
SORU:
Pleb nedir?
CEVAP:
Fetihle büyüyen Roma topraklarının nüfusu, yaşanan iç göçlerle ve çoğunluğu Latin olmak üzere boyun eğmiş bölge halklarıyla artmıştır. Devletin bütün bu yeni uyrukları, aslı Roma halkından olmadıkları için, kişisel bakımdan özgür olmaları ve toprak sahibi olabilmelerine rağmen, kamu haklarından yoksun olmuştur. İşte bu uyruklar, plebi oluşturmaktadır.
#12
SORU:
Heredium nedir? Kısaca açıklayınız.
CEVAP:
Heredium; evleri, avluları ve bahçeleri için yetecek kadar bir topraktan oluşmaktadır ve bu topraklar mirasla geçmektedir. Mirasla geçebiliyor olmasına rağmen, ailenin bir eve ihtiyaç duyuyor olması nedeniyle el değiştirmemesi öngörülmüştür.
#13
SORU:
Serfler ve toprak mülkiyeti açısından durumları hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
Serfler, toprağa bağlı olmalarına rağmen köle değildir. Fakat bağlılığı gereği özgür de değildir. Serfler, toprak mülkiyetine sahip olamazlar. Ancak, küçük işletme sermayelerine, toprağın tasarruf hakkına ve küçük üretim araçlarına sahip olabilirler.
#14
SORU:
Feodal düzende senyör kimdir? Senyörlerin toprak mülkiyetleri kaça ayrılır?
CEVAP:
Senyörler, serflerin bağlı kılındığı toprakların sahibidir ve toprak mülkiyetleri karşılığı ödenmeyen emek ya da zora dayalı çalıştırmayla işlenen, senyöre ait öz topraklar (hassa toprağı) ve mülkiyeti senyöre ama kullanımı serfe terk edilmiş toprakları olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
#15
SORU:
Vasallar hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
Vasallar, aynı zamanda senyör olduklarından toprak mülkiyeti açısından ifade edilenler onlar için de geçerlidir. Yani serflerin bağlı kılındığı toprakların sahibidir. Buna ek olarak yetkiyi devralan vasallar, hukuken malik senyör kalsa da; senyörün üzerinde mülkiyet hakkına sahip olduğu toprak parçasının tamamı ya da belirli bir kısmı üstündeki kullanım hakkına sahip olmuştur.
#16
SORU:
Toplumsal sözleşme kuramı nedir? Açıklayınız.
CEVAP:
Toplumsal sözleşme kuramı, devletin kökenini bir sözleşmeye dayandırmaktadır. Bu sözleşmeden önce insanların hayatında müşterek bir otoriteye tabi olmadıkları dönem mevcuttur. Buna da doğal durum denilmektedir. Doğal durumdaki şartlar düşünürlerce farklı şekillerde tasavvur edilmişse de hepsinin birleştikleri nokta, günün birinde insanların toplu bir şekilde yaşamaya karar vermiş olmalarıdır. Bu kararın sonucunda insanlar doğal durumu bırakarak toplum durumuna geçmiştir. Toplum durumuna geçiş, insanların aralarında karşılıklı olarak, birbirlerinin haklarına riayet edeceklerine ve bir arada barış içinde yaşayacaklarına dair bir sözleşme akdetmeleri ile olmuştur.
#17
SORU:
XVIII. yüzyılda mülkiyete ilişkin gelişmeler ve ferdi mülkiyetin ortaya çıkışı hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
XVIII. yüzyıl Aydınlanma Çağ’ı olarak adlandırılmaktadır. Zira bu yüzyılda bilim, felsefe, ekonomi, sosyoloji ve hukuk gibi birçok alanda bugün dahi önemini ve geçerliliğini sürdüren gelişmeler yaşanmıştır. Aydınlanma düşünürleri mülkiyet dahil olmak üzere toplumsal sözleşme, doğal hukuk, hak, özgürlük gibi birçok kavramı tartışmış ve incelemiştir. Örneğin Hobbes’a göre doğa durumunda; herkes eşit ve özgürdür. Ayrıca herkesin her şey üzerinde kolektif mülkiyeti vardır. Böyle bir doğa durumunda ise çatışma ve savaş kaçınılmazdır. Bu yüzden insanlar, barışı sağlamak için bir anlaşmaya varmış ve bu sayede ferdi mülkiyet ortaya çıkmıştır. İngiliz Locke ise, mülkiyetin doğal bir hak olduğu varsayımından hareket etmiş ve onu, emekle ile temellendirmiştir. Bugün onun mülkiyetin kaynağı olarak gördüğü emek birçok farklı ülke mevzuatında karşımıza çıkmaktadır.
#18
SORU:
Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nin ferdi mülkiyet açısından önemi nedir?
CEVAP:
Aydınlanma düşünürleri, ortaya koydukları düşüncelerle Fransız Devrimi’ni hazırlamıştır. 1789 yılında yayımlanan Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nde ise ferdi mülkiyet, insanın doğuştan sahip olduğu bir hak olarak kutsanmıştır.
#19
SORU:
Marksizm, ferdi mülkiyete nasıl yaklaşır?
CEVAP:
Marksizm, ferdi mülkiyete geçmenin gülünç olduğunu ve tarihin kolektif mülkiyete işaret ettiğini savunur.
#20
SORU:
Fikri mülkiyet nedir? Kaça ayrılır? Açıklayarak yazınız.
CEVAP:
Fikri mülkiyet, insan zihninin ürünleri üzerinde (gayri maddi mallar) kurulabilen mutlak bir haktır. Fikir ve sanat eserleri hakları ve sınai mülkiyet hakları olmak üzere iki ana kategoriye ayrılarak incelenmektedir. Fikir ve sanat eserleri üzerinde sağlanan hak, telif hakkıdır ve ilim, edebiyat, musiki, güzel sanat ve sinema eserleri, bilgisayar programları telif hakkı kapsamında koruma görmektedir. Zira bunlar insan fikrinin ifade edilmiş biçimleridir. Sınai mülkiyet hakları ise; patentler, markalar, ticari sırlar, coğrafi işaretler, endüstriyel tasarım ve modeller ile entegre devre topografyaları üzerindeki hakları ifade etmektedir. Yani sınai haklar; sanayi ve tarımdaki yeniliklerin, buluşların ve tasarımların ilk uygulayıcıları veya malların üzerindeki işaretlerin sahipleri adına belli bir süre ile korunan haklardır.
#21
SORU:
Mülkiyetin sosyal bir olgu olduğu görüşü ilk kim tarafından ileri sürülmüştür? Ayrıntılı bir şekilde anlatınız.
CEVAP:
Her ne kadar doğal haklar doktrini baskın olsa da mülkiyetin sadece bireye yani malike fayda sağlayan sübjektif bir haktan öte topluma fayda sağlaması gereken sosyal bir olgu olduğu görüşü de ileri sürülmüştür. Bu görüşün ilk sahibi olarak Antik Yunan düşünürü Aristoteles gösterilebilir. Platon’un kolektif mülkiyet tercihini eleştiren Aristoteles’e göre insanların mutluluğunu sağlamak için gerekli olan ferdi mülkiyet, bireyin toplumsal katkısına göre paylaştırılmalıdır. Zira mülkiyet eşit olarak paylaştırılırsa toplumsal katkısı daha fazla olan insanlar memnun olmayacak ve eşitlikten daha fazlasını hak ettiklerini ileri sürecektir. Ayrıca Aristoteles’e göre, toplumsal katkıya göre dağıtılan mülkiyet yine toplum yararı için kullanılmalıdır. Örneğin gayrimenkul mülkiyetine konu toprağın yarısından elde edilen kazançlar, tanrılara hizmet; diğer yarısı ise toplumun beslenme ihtiyaçları için harcanmalıdır.
#22
SORU:
Auguste Comte'un mülkiyete ilişkin görüşleri hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
Auguste Comte, mülkiyetin sosyal bir fonksiyonu olması gerektiğine vurgu yapar. Comte’a göre mülkiyet, doğası gereği sosyaldir ve kontrolü gerektirir. Birçok modern hukukçu, iyi ya da kötü kullanımdan bağımsız olarak mülkiyetin mutlak bir hak olduğunu iddia etmektedir. Oysa her çağ ve her ülkede devlet, sosyal gereklilikleri karşılamak amacıyla az ya da çok mülkiyete müdahale etmiştir. Her bireyin ferdi servetinden toplumun yararlanmasını sağlamaya yönelik olarak vergi alınması buna örnek gösterilebilir. Ayrıca mülkiyetin sadece malike fayda sağlayan mutlak bir hak olduğuna ilişkin söz konusu bu iddia, Comte’a göre, anti-sosyal niteliktedir. Zira mülkiyet, toplumsal dayanışma için her zaman gereklidir ve bu yüzden tamamen ferdi olarak nitelendirilemez.
#23
SORU:
İnsani gelişim temelli sosyal-yükümlülük teorisi nedir? Açıklayınız.
CEVAP:
Gregory S. Alexander “insani gelişim temelli sosyal-yükümlülük” teorisinde herkesin insan gelişimi için gerekli olan imkanların arttırılmasına dair bir yükümlülüğü olduğunu ifade eder. Bunun özellikle malikler açısından önemli sonuçları vardır. Eğer böyle bir yükümlülüğünün varlığı kabul edilirse ve böyle bir yükümlülükten fazla kaynağın paylaşımı anlaşılırsa bu durumda diğerlerinin gelişimi arttırılmış olacaktır. Fakat gönüllü transfer olmadığı durumda devlet artan kısmın kendilerini geliştirmek için fakirlere verilmesine yönelik servet paylaşımını zorlama yükümlülüğü altındadır. Bu devletin yetkisinin sınırsız olduğu anlamına gelmez. Devletin yetkisinin sınırları yaptığı eylemi meşrulaştıran ilkeyle açıklanabilir: İnsan gelişimini arttırmaya yönelik talepler-özgürlük, pratik rasyonalite, sosyallik ve diğerleri.