İKTİSADİ DÜŞÜNCELER TARİHİ Dersi İktisadi Düşünceler Tarihine Giriş soru cevapları:

Toplam 85 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Alfred Marshal iktisatı nasıl açıklamıştır?


CEVAP:

İktisat, insanın toplumsal ilişkiler ağı içindeki davranışları ile ilgilidir.


#2

SORU:

Relativist yaklaşımda nasıl bir düşünce yapısı söz konusudur?


CEVAP:

Relativist yaklaşımda düşünce tarihçisi, teorinin ya da doktrinin/okulun geçerli olduğu dönemdeki toplumsal, siyasi ve ekonomik güçleri ve yapıyı dikkate alır.


#3

SORU:

Absolutist yaklaşımda nasıl bir düşünce yapısı söz konusudur?


CEVAP:

Absolutist yaklaşımı benimsemiş düşünce tarihçileri için; bir teorinin bilimselliği, o teorinin içsel tutarlılık ve objektif realiteyi açıklayabilme yeteneği açısından analizini ve değerlendirilmesini gerektirir.


#4

SORU:

Josef Alois Schumpeter iktisadi düşünceleri nasıl açıklamıştır?


CEVAP:

Ona göre, iktisadi düşünceler, çeşitli iktisadi konulara ilişkin olarak belli bir zaman diliminde ve mekânda halkın zihninde yer tutmuş bütün düşünce ve isteklerin toplamıdır. Yine Schumpeter, bu düşüncelerin az veya çok ait olduğu zamanın sınıfsal yapısının zihniyetini yansıttığını düşünmektedir.


#5

SORU:

İktisadi Analiz nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

İktisadi analiz, bilimsel bir içeriğe sahiptir. Analitik iktisat olgular arasındaki genel ilişkileri, neden sonuç ilişkisine dayanarak açıklama işlemidir.Bunun içinde teori ve modelleri kullanır. Teori ise olguların karmaşık dünyasından birtakım varsayımlarla soyutlanmış, gerçeğin basitleştirilmiş bir algılamasıdır. Bu nedenle iktisadi analiz bilimsel bir süreci gerektirir. Başka bir deyişle iktisadi analiz tarihi daha ziyade yerleşik iktisada yapılan katkıların bir tarihidir.


#6

SORU:

İktisat nasıl bir bilimdir?


CEVAP:

Sosyal bilimlerin içinde yer alan ve esas olarak insan davranışlarına ilişkin bir bilimdir.


#7

SORU:

Paradigma nedir?


CEVAP:

Paradigma kavramı, belli bir bilim topluluğu tarafından paylaşılan bütün inançları, değerleri ve teknikleri kapsamaktadır. Paradigmayı geniş ve esnek bir tanımla bir bilimin matriksi olarak tanımlamak da mümkündür.


#8

SORU:

Kuhn'cu bilimsel devrimler tezi nedir?


CEVAP:

Bu teze göre bilimsel devrimler kesintili bir biçimde birbirinin yerini almaktadır. Kuhn, mevcut bir paradigmanın, ortaya çıkan yeni sorulara cevap veremediği ve cevapsız soruların biriktiği bir dönemde bir bilimsel krizin ortaya çıkacağını ileri sürmektedir. Bu kriz döneminde bilim adamlarının var olan paradigmaya bağlılıkları çözülmektedir. Bu krizden ancak yeni bir bilimsel teori ile çıkılır. Bu teori yada görüş yaygın kabul gördüğü zaman hakim paradigma başka bir deyişle normal bilim hâline gelir. Artık olgulara ilişkin sorular bu yeni kavramsal çerçevenin sunduğu çözüm imkanları ile yanıtlanır.


#9

SORU:

Lakatos’un Bilimsel Araştırma Programları yaklaşımı nedir?


CEVAP:

Lakatos’a göre bilim, bir bütün olarak devasa bir araştırma programı sayılabilir. Bilimsel Araştırma Programları hem pozitif hem de negatif bir biçimde ileride yapılacak araştırmalara kılavuzluk sağlayan teorik yapıdır. Bilimsel Araştırma Programı aynı bakış açısına sahip ve birbirini takip eden teorilerden oluşan tarihi bir süreçtir. Başka bir deyişle Lakatos’a göre bir bilimin tarihi birbirlerinin yerini almaya çalışan alternatif Araştırma Programları’nın tarihinden oluşur. Lakatos’un, Bilimsel Araştırma Programının iki temel kavramı vardır. Bunlardan birincisi katı çekirdek’dir. Bir araştırma programının ayırt edici niteliği katı çekirdeğidir. Katı çekirdek, programın geliştirildiği temel hipotezlerden oluşur. Pozitif keşif, araştırma programının nasıl geliştirileceğini gösteren ilkeleri içerirken, negatif keşif de bunun tersi olarak katı çekirdeğin değiştirilemeyen kural ve yöntemlerinden oluşur. Lakatos’un üzerinde durduğu ikinci kavram, koruyucu kuşaktır. Koruyucu kuşak, Bilimsel Araştırma Programının çürütülebilir yönlerinin nasıl değiştirilebileceği ve geliştirilebileceği ile ilgilidir. Katı çekirdek sabit ve değişmez olmasına karşın, koruyucu kuşak kavramsal olarak daha esnektir ve değişebilir. Belli bir zamandaki geçerli teori aslında zaman içinde ardı sıra birbirlerinin yerini alan ve diğerlerinden kısmen farklı olan ancak katı çekirdeği aynı olan teorilerdir. Lakatos bu şekilde bilimsel düşüncelerdeki değişmelerin bütününü Araştırma Programları kavramı ile ifade etmektedir.


#10

SORU:

Eski çağ toplumlarında var olan tarımsal aktiviteler nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Eski Çağ toplumlarının en belirgin özellikleri tarımsal karakterleridir. Bu tarım toplumlarını bugünkü çiftçilerden ayıran ise tarım dışı nüfusu besleyebilme güçlerinin sınırlı olmasıdır. Geleneksel tarımın verimliliği çok düşüktü. Bütün bu Eski Çağ toplumları birer köy ekonomileri idi. Başka bir deyişle geçimlik ekonomi düzeyinde üretim yapan kapalı toplumlardı. Antikitenin köylüsü kendi ihtiyacı için üreten ve tüketen, pazarla bağı zayıf hatta hiç olmayan bir üretici idi. Köleleri de dikkate aldığımızda çoğunun para ile de ilgileri yoktu. Antikitenin köylüsü yoksul, vergiler ve kiralar altında ezilen büyük ölçüde sefalet sınırında yaşayan bir kişidir. Bu itibarla Eski Çağ toplumlarında Pazar olgusu sınırlı bir alana ve topluluğa ilişkindir.


#11

SORU:

Eski çağlarda nasıl bir toplumsal düzenin varlığından bahsedilebilir?


CEVAP:

Eski Çağ toplumlarının en belirgin niteliklerinden biri de köleliğin yaygın bir sosyal gerçek oluşudur. Kölelik, her toplumda en alt sınıfı oluşturuyordu. Antikitenin iktisadi üretimi büyük ölçüde köle emeğine dayanıyordu. Atina’da bu dönemde 400.000 kişinin yaşadığı tahmin edilmekle birlikte bu nüfusun ancak 30.000 kadarı siyasi haklara sahip özgün vatandaş statüsüne sahiptiler. Geri kalanların bir kısmı özgür fakat siyasi hakları olmayan yabancılar, metekler ve büyük kısmı ise kölelerdi. Roma’da siyasi haklara sahip patrisyenler, /plebler/ yabancılar ve köleler şeklinde bir üçlü ayırım vardı. Bu toplumlarda ticaret ve benzeri iktisadi faaliyet alanları siyasi haklardan mahrum yabancılara ve kölelere bırakılmıştı. Madenlerde ve ağır işlerde çalışanlar kölelerdi.


#12

SORU:

İlk Çağ Doğu toplumlarında nasıl bir iktisadi düşünce hakimdir?


CEVAP:

İlk Çağ Doğu toplumlarında iktisadi düşüncenin iki kaynağı vardır. Bunlardan ilki,kutsal kitapların ahlaki norm ve dogmalarına ilişkindir. İkincisi ise, devlet yönetimine ilişkin birtakım kurallar ve değerlendirmeler içinde yer alan iktisadi ve bilhassa mali konularla ilgilidir.İbranilerin kutsal kitabı olan Tevrat’ta, ticari değişim, para, işbölümü ve özel mülkiyete ilişkin birtakım hükümler vardır. Ancak bu hükümlerin, sistematik bir bütünlük arz etmediği gibi modern iktisadi düşünceyi biçimlendirdiği de söylenemez. Bu hükümler birtakım yasaklar ya da ahlaki davranışlara ilişkin normlara ve değerlere ilişkindir. Benzer şekilde eski Hint’in kutsal metinlerinden Vedalar’da da faiz, tefecilik spekülasyon üzerinde durulmuş ve bu konularda yasak içeren düzenlemeler yapılmıştır.Doğu toplumlarının iktisadi düşüncesinin ikinci kaynağı devlet idaresine ilişkin ahlaki kurallar, tavsiyeler ve değerlendirmeleri içeren birtakım bilgelerin ya da düşünürlerin katkıları olmaktadır. Bu bakımdan düşünce tarihinin en eski kaynakları arasında yer alan ve günümüze kadar gelen Eski Çağ Hint ve Çin uygarlıkları içinde devlet idaresine ilişkin metinlerin önemli bir yeri olması gerekir.


#13

SORU:

Avrupalıların sosyal bilimleri başlatması nasıl gerçekleşmiştir?


CEVAP:

Avrupalılar, sosyal bilimleri, Antik Yunan’ın rasyonalist filozoflarıyla başlatmışlardır. Avrupa uygarlığının temellerini greko-romen ve judeo-christo gelenekte aramışlardır. Keza Doğu toplumlarına ilişkin çalışmalarda filolojik zorluklarda bu konuda bir engel teşkil etmiştir.


#14

SORU:

Greko-Romen Gelenek nedir?


CEVAP:

Avrupa kültürü ve kimliğinin iki ayağından biri olduğu iddia edilmektedir. İlk Çağlarda Akdeniz havzasında doğmuş ve günümüze kadar gelmiş bir kültürdür. Greko, eski Yunanlıların rasyonel felsefesini ve estetiğini temsil ederken; Romen’de Roma devlet düzenini ve hukukunu temsil etmektedir.


#15

SORU:

Judeo-Christo gelenek nedir?


CEVAP:

Avrupa kültür ve kimliğinin iki ayağından biri olduğu iddia edilmektedir. Buna göre Yahudi-Hristiyan kültür ve gelenek birliğinden söz edilmektedir.


#16

SORU:

İaşe ilkesi nedir?


CEVAP:

Bu ilkeye göre, iktisadi faaliyetlerin amacı insanların ihtiyacını karşılamaktır. İktisat politikasının ana hedefi de piyasada mal arzının bol olmasını sağlamak, kıtlığı önlemektir.


#17

SORU:

İktisadi düşünce tarihi bakımından Eski Çin’deki en önemli düşünür kimdir?


CEVAP:

Günümüzden yaklaşık 2700 yıl önce yaşamış olan Guan Zhong’tur.


#18

SORU:

Schumpeter’e göre Antik Yunan düşüncesi ne ile ilgilidir?


CEVAP:

Schumpeter’e göre Antik Yunan düşüncesi en soyut hâlinde bile toplumsal hayatın somut sorunlarıyla ilgilidir. Bu sorunlar ise genellikle Helen site-devleti yani polis üzerinde odaklanmıştır. Yunanlılara göre polis, uygarlığın tek mümkün biçimidir.


#19

SORU:

Eski çağ Yunanlılarında Yunan filozofları hangi alan ya da alanlar üzerine odaklanmışlardır?


CEVAP:

Yunan filozofları siyaset bilimi üzerinde yoğunlaşmışlardır. Evrene ve dünyaya polisten bakmaktadırlar. İktisadi düşünceler de genellikle aristokratik,köleci site-devletinin ahlaki sorunlarına odaklanmış olan siyaset felsefesi içinde yer almaktadır. Yunan filozofları için iktisat, siyaset alanının dışında kalmaktadır. Dolayısıyla modern iktisadi düşünce ile pek az ortak noktaları vardır.


#20

SORU:

Oikonomikos terimi ilk olarak kim tarafından kullanılmıştır?


CEVAP:

İlk kez Ksenefon tarafından kullanılmıştır.


#21

SORU:

Oikonomikos terimi ne anlama gelmektedir?


CEVAP:

Bu terim oikosev/hane ve nomos, norm ya da yasa sözcüklerinden oluşmuş olup hane halkının yönetim ilkeleri anlamına geliyordu. Dolayısıyla iktisadi sorunlar ya hane yönetimi ilkelerine ya da siyasal sorunlara ilişkin görüşler çerçevesinde ele alınıyordu. Esas olarak antik Yunan kültürü ekonomiye piyasa yaklaşımından değil yönetim açısından yaklaşıyordu.


#22

SORU:

Ekonomi terimi ilk olarak kim tarafından kullanılmıştır?


CEVAP:

Ekonomi terimi, Milattan önce 4. yüzyılda bu isimde bir kitap yazmış bulunan Ksenofon’a aittir. Ancak bu kitabın konusu bugünkü iktisadi analiz değildir. Kitabın konusu hane/ev yönetimine ilişkindir.


#23

SORU:

Ksenofon Oikonomikos/oikonomio adlı eserinde hangi konulara değinmektedir?


CEVAP:

Ksenofon bu eserinde ev/hane yönetimi üzerinde durmuştur. Servetin en iyi şekilde nasıl yönetileceğine ilişkin bu kitap, gerçekte yönetim bilimi kitabı olarak da algılanabilir. Esasen kitabın esas konusu ise etkin bir organizasyonun yapısına ilişkindir.


#24

SORU:

Eski Çağ Yunan filozoflarından Platon’un ne yönde katkıları olmuştur?


CEVAP:

Platon’un analitik açıdan en önemli katkısı devletin kökeni ve toplumsal iş bölümü konusundaki görüşleridir. Platon, Devlet adlı eserinde adalet üzerinde durmuştur. Platona göre insan hayatının esas gayesi erdemdir. Erdem’in toplumdaki yansıması olan adaleti, devlet gerçekleştirecektir. Devlet’te sürdürdüğü diyaloglarla ideal bir devletin esaslarını betimleyen Platon, aynı zamanda kendisinden sonra gelen ütopyacı geleneğin de öncüsüdür.


#25

SORU:

Ütopya kavramı ne anlama gelmektedir?


CEVAP:

Ütopya kavramı, insan aklının inşa ettiği bir toplum tasarımı olarak kullanılmaktadır.


#26

SORU:

Platon’a göre bir devlette hangi üç tür görevin yerine getirilmesi gerekmektedir?


CEVAP:

Platon’a göre, bir devlette, üç tür görevin yerine getirilmesi gerekir: Temel maddi ihtiyaçların karşılanması, savunma ve yönetim. Bu görevler bir iş bölümünü gerektirir.


#27

SORU:

Platon nasıl bir iş bölümünden bahsetmektedir?


CEVAP:

Platon, ideal bir devlette yurttaşların, koruyucular, askerler ve halk olarak üçe ayrıldığını kabul eder. Ancak bu işbölümü, birbirine geçmezlik taşıyan bir kast niteliğinde değildir. Köleler dışındaki alt sınıftan birinin istisnai de olsa yöneticiler arasına yükselmesi mümkündür. Platon’a göre devlet, bu iş bölümünden ortaya çıkmıştır. Platon’un, iş bölümü iktisadi olmaktan çok sosyolojik, siyasi bir işbölümüdür. Aristokratlar ve tarım toplumunun oluşturduğu devlette, yönetici sınıfı koruyucular oluşturur. Koruyucuları seçen ise yasa koyucudur. Yasaların icrası, koruyucuların görevidir. Askerler de koruyucuların yardımcısı konumundadırlar Buna karşılık yönetilen halk, yerleşik yabancılar (metekler) ve kölelerden oluşur. Bu gruptakilerin görevi ise ülkenin ihtiyacı olan mal ve hizmetleri üretmektir. Platon’un işbölümünde emeğin yeri önemsizdir.


#28

SORU:

Platon nasıl bir mülkiyet anlayışından bahsetmektedir?


CEVAP:

Platon’un sorunu, yöneticilerin, yasa koyucular›n amaçlarını gerçekleştirip gerçekleştiremeyecekleridir. Yönetici sınıf için, eğitim dâhil birtakım önlemler koymuştur. Bu önlemlerin en önemlilerinden biri de yöneticilerin iktisadi faaliyetlerde bulunmamasıdır. Bunun için bu sınıf özel mülkiyet sahibi olmayacak, her türlü mülkiyet duygusundan arındırılacaktır. Yöneticiler basit bir yaşam sürdüreceklerdir. Küçük evlerde oturacaklar, hep beraber basit yemekler yiyeceklerdir Platon’a göre, zenginlik ve yoksulluk zararlıdır. Yönetici sınıf servet uğraşısı içinde olmayacak ve diğer sınıfların aleyhine zenginleşmeyecektir. Böylece zenginliğin ve yoksulluğun olmadığı bir toplumda, devletin esas amacı toplumun mutluluğu olacaktır.


#29

SORU:

Antikite'de asıl isim kimdir?


CEVAP:

Antikite’de esas isim ne Ksenofon ne de Platon’dur. Bazı tarihçilerce iktisadi düşünce tarihinin başlangıcı olarak Aristo gösterilir. Sosyal bilimlerin kurucusu olarak kabul edilmekle birlikte Aristo’da iktisadi analiz yoktur.


#30

SORU:

Aristo'nun Platon'dan en önemli farkı nedir?


CEVAP:

Aristo’nun, hocası Platon’dan en önemli farkı analitik düşünceye önem vermesidir. Aristo’nun eserlerinde sağlam bir mantık örgüsü ve sebep-netice ilişkisi görülür.


#31

SORU:

Aristo'da devlet anlayışı nasıldır?


CEVAP:

Aristo’ya göre devlet en yüksek topluluk ürünüdür. Devlet ahlaki bir amaç için bir araya gelmiş insanlardan oluşan bir birliktir Aile, zaman olarak devletten önce gelirse de devlet daha önemlidir. Önce erkeğin reisliğinde, kadınlar ve kölelerden aile oluşmuştur. Aileler köyleri meydana getirmiş ve köylerden de site- devletine geçilmiştir. Böylece topluluklar, doğal gelişmenin en yetkin bir biçimi olan devlete ulaşmışlardır. Aristo’ya göre devlet doğada var olan şeyler sınıfına girmektedir. Yani doğal gelişimin bir sonucudur.


#32

SORU:

Aristo Oikonomikos ile Chrematistikos arasındaki farkı nasıl açıklar?


CEVAP:

Mülk, ailenin bir parçası olduğu gibi, mülk edinmede Oikonomikos’a ilişkin doğal bir faaliyettir. Üretime ilişkin faaliyetler Oikonomikos’tur. Oikonomikos, bugün ekonomi/iktisat biliminin ifade ettiği anlamdan farklıdır. Oikonomikos özsel/asli bir anlam taşımaktadır. Aristo’ya göre ticari mübadele, para biriktirme ve faiz ile servet edinme Chrematistikos’dur. Modern anlamda ekonomi kavramının karşılığı Chrematistikos (chrematistics), olmaktadır.


#33

SORU:

Aristo kullanım değeri ve mübadele değeri ayrımını nasıl yapmaktadır?


CEVAP:

Ona göre, bir malın kullanım değeri, o malın bir ihtiyacı karşılamak üzere kullanımı ile ilgilidir. Bir malın iktisadi değeri ise o malın kullanım değeridir. Buna karşılık ticari mübadeleye konu olan mallar ise mübadele değerine sahiptir. Mübadele değeri, gerçekte, kullanım değerinin türevidir. Ancak Aristo, bu saptamanın ötesine de geçmiş değildir.


#34

SORU:

Aristo tarafından dile getirilen denkleştirici adalet kavramı nedir?


CEVAP:

Alışverişlerde mübadeleye konu olan mallar arasında oransal olarak bir dengenin sağlanmasıdır.


#35

SORU:

Aristo'nun mülkiyet anlayışı nasıldır?


CEVAP:

Aristo özel mülkiyet konusunda hocasından ayrılmaktadır. Platon’un kollektivist mülkiyet anlayışına mukabil Aristo özel mülkiyeti savunmaktadır. Mülkiyette ortaklık insan doğasına aykırıdır. Toplumsal barışa da aykırıdır. Aristo ev ekonomileri bakımından mülkiyetin önemi üzerinde durmaktadır. Ona göre mülkiyet, ailenin bir parçasıdır. Mülk edinme sanat› da ev/hane yönetimi ile ilgilidir. Mülkiyet konusu araçlar, aslında insanların yaşaması için gerekli olan mallardır. İyi bir yaşam, erdemli yurttaşlığın bir gereğidir. İyi yaşam ise mülkiyet sahibi olmakla mümkündür. Zira mülkiyet konusu olan mallar, bir kimsenin yaşaması için gerekli olan her şeydir. Ancak Aristo’ya göre mülkiyet konusu araçlar içinde kölelerde bulunmaktadır. Zira insanlar›n ihtiyaç duyduğu malların kullanımı içinde kölelere ihtiyaç vardır. Aristo’ya göre doğuştan bir mülkiyet konusu olan köle, efendilerin mülkiyetine dâhil olacaktır.


#36

SORU:

Aristo'nun para ve faize yönelik bakış açısı nedir?


CEVAP:

Aristo’ya göre para, zorunlu mübadelelerde kullanıldığı zaman yararlıdır. Ancak para bizatihi bir değer yaratmaz. Kısırdır. Yapay bir değer taşır. Dolayısıyla doğal bir servet türü değildir. İnsanın ihtiyaçlarını kendiliğinden sağlaması mümkün değildir. Aristo faizi de nefret edilen bir para kazanma yolu olarak görür. Doğal olmayan, ticari mübadeleye kınama ile bakılırken, faizle para kazanmaya da nefret edilerek bakılmaktadır.


#37

SORU:

Orta Çağ olarak adlandırılan tarihi süreç hangi dönemi ifade eder?


CEVAP:

Avrupa’nın Orta Çağlar olarak adlandırdığı tarihi süreç, Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkıldığı beşinci yüzyıldan, başlayıp aşağı yukarı on beşinci yüzyıla kadar süren ve Rönesans ya da Doğu Roma İmparatorluğu’nun yıkılışı ile biten bir dönemi ifade eder.


#38

SORU:

Orta Çağ Avrupa'sında nasıl bir iktisadi yapı hakim olmuştur?


CEVAP:

Bu dönemde Avrupa’nın iktisadi yapısında tarım özellikle önem kazanmıştır. Tarımın organizasyonunda esas yeri tutan serf ya da hür köylü olsun küçük işletmelerdi. İnsanlar geçimlik ekonomi düzeyinde üretim yapmakta ancak öz tüketimlerine yetecek kadar üretmekteydiler. Roma’nın siyasi iktisadi ve mali birliği sağladığı dönemlere göre, parasal işlemler ve ticaret gerileme göstermişti. Kısaca, Avrupa’da iktisadi hayat yüzyıllarca durağan bir yapı göstermiştir.


#39

SORU:

Skolastik ya da skolastizm kavramları ne anlama gelmektedir?


CEVAP:

Orta Çağ üniversitelerindeki öğretim yöntemleri ve düşünce ortamına verilen genel bir addır.


#40

SORU:

Skolastik öğretim yöntemi nasıl işler?


CEVAP:

Skolastik öğretim yönteminde, önce yerleşik düşünce çerçevesinde soru şeklinde bir görüş ileri sürülür. Daha sonra bu görüşe ilişkin karşıt görüşlerle bir tartışma ortamı ortaya çıkar. Sonuçta karşıt görüşler çürütülerek sorun çözülmüş olur.


#41

SORU:

Onüçüncü yüzyıl skolastizmi ne tür eylemler amaçlayarak hareket etmiştir?


CEVAP:

On üçüncü yüzyıl skolastizminin önemli bir çabası da Avrupa düşüncesini derinden etkileyen İbn-i Sina ve İbn-i Rüşd gibi büyük İslam bilginlerine karşı koyabilmekti. Albertus Magnus ve Thomas Aquinas gibi skolastiklerin, Yunan felsefesini ve rasyonalizmini Hristiyan ilahiyatına eklemlemesine hoşgörü ile bakılmıştır.


#42

SORU:

Albertus Magnus'un skolastizm içindeki önemi nedir?


CEVAP:

Albertus’un Aristo çalışmaları, İbn-i Sina ve İbn- Rüşd üzerinden olmuştur. Gerçekte, Aristo’nun bütün eserlerini yorumlayan ilk skolastiktir. Din ve bilimin birlikte olabileceğini savunmuştur. İlahiyatçıdan ziyade felsefeci yönü ağır basmaktadır.


#43

SORU:

Skolastik iktisadın en önemli ismi kimdir?


CEVAP:

Thomas Aquinas’dır.


#44

SORU:

Thomas Aquinas'ın skolastik iktisat içindeki önemi nedir?


CEVAP:

St. Thomasda zamann ruhuna uygun bir şekilde dini dogmaları esas almakla birlikte toplum hayatının maddi yönüne de ilgi göstermiştir. Kilisenin ahlak doktrininin ötesinde toplumsal yapının emek ve iş bölümüne dayanması gerçeğine dikkat etmiştir. Eski Çağlarda ve feodal dünyada emek hakir görülmekteydi. St. Thomas Aquinas ise emeğin zaruri ve saygı değer bir faktör oluşunu vurgulamıştır. Ona göre kişinin ihtiyaçlarını karşılamak için çalışması zaruri olduğu gibi aynı zamanda ahlaki bir mecburiyettir. St. Thomas, ticari kazancı, köleliği ve özel mülkiyeti kabul etmekle birlikte sınırsız kazanç hırsının sonucu olarak ortaya çıkan ticari faaliyetleri de hoş görmemektedir


#45

SORU:

St Thomas adil fiyat kavramı ile neyden bahsetmektedir?


CEVAP:

St Thomas’a göre bir toplumda herkesin toplumsal statüsüne uygun olarak gelir elde etmesi, o toplumda adil fiyatın mevcudiyetine ilişkin bir göstergedir. Bir şeyi gerçek kıymetin üstünde ve altında satmak ya da almak ona göre günahtır. Fiyatın adil olması hususu, gerçekte Hz İsa’nın, size nasıl davranılmasını istiyorsanız, sizde başkalarına öyle davranın şeklindeki emrinin bir gereğidir.


#46

SORU:

Thomas Aquinas faize nasıl bakmaktadır?


CEVAP:

Thomas Aquinasda faizi değiş tokuşta adalet ilkesine aykırı olması yönüyle reddetmektedir. Ona göre faiz, paranın kullanımı dolayısıyla ödenen bir fiyattır; parayı kullanan kişi onu aslında tüketmektedir. Aquinas, faizin paranın kullanımının bir bedeli olduğunu belirtirken, gerçekte faizin, paranın bizatihi kendisinin bir bedeli olduğu gerçeği üzerinde durmamaktadır.


#47

SORU:

Oresme hangi fikirleriyle ön plana çıkmıştır?


CEVAP:

Oresme’in esas amacı, zamanında yaygın bir uygulama olan paranın ayarının düşürülmesine yani tağsiş’e karşı olmaktır. Oresme tağsiş’in bir diğer sonucu olarak kötü paranın, iyi parayı kovacağını ileri sürerek, Gresham’dan takriben iki yüz yıl kadar önce Gresham Yasası hakkında öngörüde bulunmuştur.


#48

SORU:

Tağsiş nedir?


CEVAP:

Altın ve gümüş paralarda, altın ve gümüşün miktarını düşürerek, paranın ayarını bozmaktır. Böylece aynı miktardaki altın ve gümüşten daha fazla sikke/madeni para elde etme işlemidir.


#49

SORU:

Gresham Yasası nedir?


CEVAP:

Kötü para’nın iyi para’yı kovması yasasıdır. Bu yasaya göre nominal değerleri aynı olan iki para’dan, altın veya gümüş miktarı daha fazla olan para, dolaşımdan çekilir. Zira herkes gerçek kıymeti daha fazla olan parayı elinde tutmak ister.


#50

SORU:

Bimetalizm nedir?


CEVAP:

Altın ve gümüşe dayalı çift maden para sistemidir. Bu iki para arasında belli bir değişim oranı kabul edilir.


#51

SORU:

Orta çağ'da ne tür bir ideolojik ortamın varlığından söz edilebilir?


CEVAP:

Esasen Orta Çağ dini zihniyetin egemen olduğu bir çağdır. Dini naslar (dogmalar) insanın bu dünyasını ve uhrevi hayatını tamamen kuşatmaktaydı. Hristiyan Batı’da olduğu gibi, İslam dünyasında da faizli işlemler, stokçuluk, fahiş kâr yasağı gibi birtakım yasaklar mevcuttu.


#52

SORU:

Orta çağ'da ne tür bir iktisadi düşüncenin etkisinden söz edilebilir?


CEVAP:

İslam Orta Çağı’nda maddi dünyaya bakışta Hristiyan Batı’da olduğu gibi tamamen olumsuz ve kuşkucu bir bakış yoktur. Bilakis, bizatihi Hz. Muhammed’in de ticaret yaptığını bildiğimize göre bu konuda Hristiyan Orta Çağ’dan farklı bir ortam mevcuttu. Sekizinci, dokuzuncu ve onuncu yüzyıllarda rasyonel ticari usuller, rasyonel zihniyet oldukça yaygındı. Keza bu dönemde bilim ve düşüncede İslam düşünürleri, daha sonra Avrupa’yı etkileyecek temelleri geliştiriyorlardı. O günkü anlayış ve koşullar içinde Orta Çağ İslam düşünürlerinin rasyonel bir düşünce ortamı içinde ürettikleri eserler, Avrupa üniversitelerinde modern bilimin doğuşuna kadar, temel başvuru ve ders kitapları olarak kullanılmıştır. İktisadi düşünce alanında genel olarak Müslüman düşünürler de tıpkı Yunanlı filozoflar gibi iktisadı, özerk bir bilim olarak düşünmüyorlardı. Onlar da iktisadı uygulamalı felsefeye gömülmüş olarak ele alıyorlardı. Antik Yunan düşüncesindeki oikonomia terimi, tadbir al-manzil olarak İslam düşüncesine geçmiştir. Aynen eski Yunanca‘da olduğu gibi, Tadbir al-manzil hem devlet idaresi hem de bir evin sevk ve idaresi anlamına gelmektedir. Ünlü doğu-bilimci Helmuth Ritter ise “İslam düşüncesindeki bütün iktisadi yazının Yunan felsefesinden etkilendiğini ileri sürmektedir.


#53

SORU:

İbn-Teymiye hangi iktisadi ilkeleri savunmuştur?


CEVAP:

İbn- Teymiye ilhassa giriş çıkışın serbest olduğu ve fiyatlara müdahale edilmediği bir pazar görüşüne yakındır. Belli koşullar içinde müdahaleciliğe karşı çıkmaktadır.


#54

SORU:

İbn-i Haldun hangi fikirleriyle önem kazanmıştır?


CEVAP:

İbn-i Haldun büyük ölçüde gözlem ve deneylerine dayanarak iktisat bilimin doğuşundan en az üç yüz yıl önce makro iktisadın öncüsü olarak ortaya çıkmıştır. Mağripli düşünür Yunan geleneğinin dışına çıkarak, iktisadi olayları, ahlak felsefesi dışında incelemiştir.


#55

SORU:

Gazali iktisat kavramını nasıl ifade etmektedir?


CEVAP:

Maslahat kavramı ile ifade etmektedir. Gazali’ye göre, dünya ahiretin tarlasıdır. Bu dünyada sadece ahiret için değil, dünya için de çalışmak gerekir. Ahiretini kazanmak için dünya ile meşgul olanlar orta yola en yakın iktisatlı (muktesid) kişilerdir. Gazali, insanların sadece ahirete yöneldiği takdirde dünyan›n harap olacağını, dünyanın harap olması hâlinde ise dinin de harap olacağını vurgulamaktadır.


#56

SORU:

Maslahat kavramı neyi ifade etmektedir?


CEVAP:

Ortaya çıkan sorunlara dar anlamda dini sınırlamalar içinde cevap aramak yerine toplumun yararı açısından bakmak demektir. İslam hukuk bilginlerinin sıklıkla kullandığı kavramlardandır.


#57

SORU:

Gazali'nin piyasa ve fiyat anlayışı nasıldır?


CEVAP:

Gazali, piyasa ve fiyat konusuna adalet açısından yaklaşmaktadır. Gazali’ye göre alışveriş ettiği kimseyi zarara uğratan her şey zulümdür. Pazarda asimetrik bilgi olmayacaktır. Mübadeleye konu olan bir mal hakkında tam bilgi verilecektir. Piyasa rayicini yansıtan bir fiyat, mübadelede adaleti sağlayacaktır. Başka bir deyişle, rayiç fiyat, St. Thomas Aquinas’da sözü edilen adil fiyat’la aynı anlamdadır denilebilir. Modern fiyat teorisinin, denge fiyatı, Gazali’de rayiç fiyat olmaktadır.


#58

SORU:

Gazali iş bölümünü nasıl açıklamaktadır?


CEVAP:

Gazali meşru veya gayrimeşru bütün kazanç işlemlerini geçim davasına bağlar. Bunun için toplumda temel olarak beş zanaata ihtiyaç vardır: ziraat, koruyuculuk, avcılık, dokumacılık ve inşaat. Kişi bir aileye ihtiyaç duyar. Ancak aileler de tek başlarına yaşayamaz. Hayatlarını idame ettirebilmek için toplum hayatına gerek vardır. Toplum içindeki iş bölümü köylerin ve şehirlerin kurulmasına yol açmıştır. Ancak toplum hayatının sürdürülmesi, adaletin dağıtımı ve güvenlik ihtiyacı da devletlerin kurulmasına yol açmıştır. Yine Gazali’ye göre iş bölümü o şekilde gelişir ki uluslararası ticaret ortaya çıkar.


#59

SORU:

Gazali'nin para ve faize ilişkin düşünceleri nasıldır?


CEVAP:

Gazali, parayı tanımlarken paranın ihtiyaç maddelerinin sağlanmasında ve mübadelelerde aracı olarak kullanılan bir madde olduğunu vurgular. Ona göre para olarak kullanılan altın ve gümüş gibi değerli madenlerin işlevi budur. Gazali bimetalist (nakdeyn) bir görüşü savunmaktadır. Paranın işlevlerini sayarken özellikle iki işlevine dikkati çeker. Bu işlevler: Değer ölçüsü olması ve değişim aracı olmasıdır. İslam, faizi kesin bir şekilde yasaklamaktadır. Gazali faizin yasak olmasının nedenini açıklarken, paranın para ile satın alınamayacağını belirtir. Ona göre para, para karşılığında alınıp satılırsa, paranın ikinci işlevi olan değişim aracı olarak kullanılması mümkün olmayacaktır.


#60

SORU:

İbn-i Haldun'un üzerinde durduğu konular neler olmuştur?


CEVAP:

Esas meselesi, medeniyet sorunudur. O umran olarak adlandırdığı geniş bir medeniyet kavramından hareket eder. Bir toplumun bütün özelliklerini, yaptıklarını, ürettiklerini ortaya koyan yeni bir bilimden söz eder. Bu yeni bilimin konusu yerleşik ve göçebe hayatın bir sosyolojisini oluşturmaktır. toplumsal yasalardan ilk kez İbn-i Haldun söz etmişti. Ona göre, toplumlar hep aynı durumda da kalmazlar. Toplumsal yapılar için değişim de bir kuraldır. İbn-i Haldun bu yaklaşımları ile modern tarih felsefesi ve sosyolojinin öncüsü olarak kabul edilebilir. Aynı zamanda ekonominin işleyişini de sistematik olarak inceleyen ilk düşünürler arasındadır. iktisadi ve mali sosyolojinin de on dördüncü yüzyılda İbn-Haldun’la başladığını söyleyebiliriz.


#61

SORU:

İbn-i Haldun'un Devlete ilişkin görüşleri nelerdir?


CEVAP:

İbn-i Haldun, sosyopolitik-iktisadi çevrimler teorisinden yola çıkarak kapsamlı bir medeniyet teorisine ulaşmaya çalışmıştır. Toplumların, politik, sosyal ve iktisadi yaşamları içinde devletin hayati bir önemi ve işlevleri vardır. Ona göre devlet, ekonominin ihtiyacı olan yasal düzenlemeleri, istikrar ve düzeni sağlamakla yükümlüdür. Devletin iktisadi faaliyetleri kollaması ve uygun ortamları sağlaması durumunda iktisadi gelişme gerçekleşecektir. Devletlerin ömrü ortalama olarak üç kuşak kadardır. Ondan sonra ihtiyarlık dönemi başlar ki bu üç kuşak takriben 40 yılık bir insan ömrünün üç misli kadar yani 120 yıldır. Dördüncü kuşakta çöküş yaşanır. Böylece yükselme. duraklama ve gerileme dönemlerini kapsayan 40 yıllık süreler söz konusudur. Mağripli düşünür, burada farklı düzlemler olsa da Kondratiev Dalgalarını hatırlatmaktadır.


#62

SORU:

Kondratiev Dalgası ne anlama gelmektedir?


CEVAP:

Rus iktisatçısı Kontradiev’e göre, kapitalist ekonomilerin gelişim sürecinde, yaklaşık elli yılda bir döngüsel bir biçimde yükselme ve kriz dalgalanmaları başka bir deyişle iş çevrimleri olacaktır.


#63

SORU:

İbni Haldun Değer Teorisini nasıl açıklamaktadır?


CEVAP:

Düşünüre göre, bir malın değeri, onu meydana getirmek için harcanan emeğin değeridir. Dolayısıyla üretimden elde edilen kazancın esasını emek oluşturmaktadır. İbn-i Haldun değerin esasını emek olarak belirleyerek, objektif değer teorisine işaret etmekle birlikte malların faydası ile fiyatlar arasında da bir ilişki kurmaktadır.


#64

SORU:

İbni Haldun Arz ve talebi nasıl açıklamaktadır?


CEVAP:

İbn-Haldun, ticareti, ucuza alıp pahalıya satmaktır şeklinde tanımlamaktadır. Aynı şekilde uzun mesafe ticaretinden söz ederken de az ve nadir bulunan malların fiyatlarının yüksek olacağına, arzın çoğalması hâlinde fiyatların düşeceğine işaret etmektedir. Dolayısıyla arz ve talep koşullarına bağlı olarak fiyatların yükselme ve düşme eğiliminde olduğuna dikkati çekmiştir.


#65

SORU:

İbn-Haldun Para ve Sermaye Teorisini nasıl açıklamaktadır?


CEVAP:

İbn-Haldun paranın işlevlerini anlamış ve özellikle altın ve gümüşün kıymet ölçüsü ve kıymet saklama aracı olduğunu belirtmiştir. Yeryüzündeki insanlar için altın ve gümüş, servet ve mal demektir. Çağdaş görüşlerden farklı olarak İbn-Haldun’a göre, altın ve gümüşün varlığı iktisadi faaliyetleri canlandırmaya yetmeyecektir.


#66

SORU:

Relativist (Göreceli) yaklaşımın temel özelliği nedir?


CEVAP:

Relativist yaklaşımda, bir dönemde ya da bir yerde doğru olan bir görüş veya teori başka bir zamanda ya da yerde doğru olmayabilir.


#67

SORU:

Absolutist yaklaşımın  temel özelliği nedir?


CEVAP:

Absolutist yaklaşımda, bir teorinin bilimselliği, o teorinin içsel tutarlılık ve objektif realiteyi açıklayabilme yeteneği açısından analizini ve değerlendirilmesini gerektirir. Onun için dışsal faktörler değil esas olarak içsel faktörler önemlidir.


#68

SORU:

Schumpeter göre iktisadi düşünce nedir?


CEVAP:

Schumpeter göre, iktisadi düşünceler, çeşitli iktisadi konulara ilişkin olarak belli bir zaman diliminde ve mekânda halkın zihninde yer tutmuş bütün düşünce ve isteklerin toplamıdır.


#69

SORU:

Schumpeter göre iktisadi düşünce ne zaman başlamıştır?


CEVAP:

Eski Çağlardan, özellikle de ekonomi teriminin alıntılandığı (Ksenefon’un oikonomikus adlı kitabı) eski Yunanlılara kadar gidebilir.


#70

SORU:

İktisadi analiz kavramını açıklayınız.


CEVAP:

İktisadi analiz, analitik iktisadi olgular arasındaki genel ilişkileri, neden-sonuç ilişkisine dayanarak açıklama işlemidir.


#71

SORU:

Paradigma kavramı açıklayınız.


CEVAP:

Paradigma, belli bir bilim topluluğu tarafından paylaşılan bütün inançları, değerleri ve teknikleri kapsamaktadır. Paradigmayı geniş ve esnek bir tanımla bir bilimin matriksi olarak tanımlamak da mümkündür.


#72

SORU:

Kuhn’cu yaklaşımın ayırt edici özelliği nedir?


CEVAP:

Thomas Kuhn’a göre bilimsel devrimler kesintili bir biçimde birbirinin yerini almaktadır. Kuhn, mevcut bir paradigmanın, ortaya çıkan yeni sorulara cevap veremediği ve cevapsız soruların biriktiği bir dönemde bir bilimsel krizin ortaya çıkacağını ileri sürmektedir. Bu krizden ancak yeni bir bilimsel teori ile çıkılır. Bu teori ya da görüş yaygın kabul gördüğü zaman hakim paradigma başka bir deyişle normal bilim hâline gelir.


#73

SORU:

Lakatos’un “Bilimsel Araştırma Programları” yaklaşımını açıklayınız.


CEVAP:

Bilimsel Araştırma Programı aynı bakış açısına sahip ve birbirini takip eden teorilerden oluşan tarihi bir süreçtir. Lakatos’a göre bir bilimin tarihi birbirlerinin yerini almaya çalışan alternatif Araştırma Programları’nın tarihinden oluşur.


#74

SORU:

Lakatos’un “Katı Çekirdek” kavramını açıklayınız.


CEVAP:

Katı çekirdek, programın geliştirildiği temel hipotezlerden oluşur. Katı çekirdek, evrensel varsayımlardan oluşur ve bu varsayımları yöntemsel tartışmalarla çürütmek mümkün değildir.


#75

SORU:

Lakatos’un “Koruyucu Kuşak” kavramını açıklayınız.


CEVAP:

Katı çekirdek sabit ve değişmez olmasına karşın, koruyucu kuşak kavramsal olarak daha esnektir ve değişebilir. Koruyucu kuşak, zaman içinde ardı sıra birbirlerinin yerini alan ve diğerlerinden kısmen farklı olan ancak katı çekirdeği aynı olan teorilerdir.


#76

SORU:

İktisadi düşünce alanında Yunanlı filozoflarla Müslüman düşünürlerin ortaklaşan yönleri neler olabilir?


CEVAP:

İktisadi düşünce alanında genel olarak Müslüman düşünürler de tıpkı Yunanlı filozoflar gibi iktisadı, özerk bir bilim olarak düşünmüyorlardı. Onlar da iktisadı uygulamalı felsefeye gömülmüş olarak ele alıyorlardı. Antik Yunan düşüncesindeki oikonomia terimi, tadbir al- manzil olarak İslam düşüncesine geçmiştir. Aynen eski Yunanca ‘da olduğu gibi, Tadbir al -manzil hem devlet idaresi hem de bir evin sevk ve idaresi anlamına gelmektedir. Ünlü doğu- bilimci Helmuth Ritter ise “İslam düşüncesindeki bütün iktisadi yazının Yunan felsefesinden etkilendiğini” ileri sürmektedir.


#77

SORU:

Ekonomi terimine ilk olarak nerede rastlanmaktarı?


CEVAP:

Ekonomi terimi, Milattan önce 4. yüzyılda bu isimde bir kitap yazmış bulunan Ksenofon’a aittir. Ancak bu kitabın konusu bugünkü iktisadi analiz değildir. Kitabın konusu hane/ev yönetimine ilişkindir.


#78

SORU:

Eski çağ toplumlarında köleliği açıklayınız.


CEVAP:

Eski Çağ toplumlarının en belirgin niteliklerinden biri de köleliğin yaygın bir sosyal gerçek oluşudur. Kölelik, her toplumda en alt sınıfı oluşturuyordu. Antikitenin iktisadi üretimi büyük ölçüde köle emeğine dayanıyordu. Atina’da bu dönemde 400.000 kişinin yaşadığı tahmin edilmekle birlikte bu nüfusun ancak 30.000 kadarı siyasi haklara sahip özgün vatandaş statüsüne sahiptiler. Geri kalanların bir kısmı özgür fakat siyasi hakları olmayan yabancılar, metekler ve büyük kısmı ise kölelerdi. Roma’da siyasi haklara sahip patrisyenler, /plebler/ yabancılar ve köleler şeklinde bir üçlü ayırım vardı. Bu toplumlarda ticaret ve benzeri iktisadi faaliyet alanları siyasi haklardan mahrum yabancılara ve kölelere bırakılmıştı. Madenlerde ve ağır işlerde çalışanlar kölelerdi.


#79

SORU:

Eski Çağ toplumlarının iktisadi hayatında tarımın yeri nedir?


CEVAP:

Eski Çağ toplumlarının en belirgin özellikleri tarımsal karakterleridir. Bu tarım toplumlarını bugünkü çiftçilerden ayıran ise tarım dışı nüfusu besleyebilme güçlerinin sınırlı olmasıdır. Geleneksel tarımın verimliliği çok düşüktü. Bütün bu Eski Çağ toplumları birer köy ekonomileri idi. Başka bir deyişle geçimlik ekonomi düzeyinde üretim yapan kapalı toplumlardı. Antikitenin köylüsü kendi ihtiyacı için üreten ve tüketen, pazarla bağı zayıf hatta hiç olmayan bir üretici idi.


#80

SORU:

İbni Haldun'a göre değer teorisini açıklayınız.


CEVAP:

Değer Teorisi İbni Haldun’a göre, üretimin esas faktörü emektir. Ona göre, kâr ve kazançlar insan emeğinin kıymetinden başka bir şey değildir. Düşünüre göre, bir malın değeri, onu meydana getirmek için harcanan emeğin değeridir. Dolayısıyla üretimden elde edilen kazancın esasını emek oluşturmaktadır. İbn-i Haldun, mübadele değeri kavramını kullanmamakla birlikte fiyatın içinde emeğin ağırlığını vurgulayarak mübadelede hangi değerin esas olduğunu ima etmiştir. İbn-i Haldun değerin esasını emek olarak belirleyerek, objektif değer teorisine işaret etmekle birlikte malların faydası ile fiyatlar arasında da bir ilişki kurmaktadır. Ona göre hububat zaruri bir mal olmakla birlikte halkın büyük bir kısmı hububat üretimi yaptığı için arzı boldur. Sonuçta buğday fiyatları ucuzdur. Buna karşılık hububat kadar zaruri olmayan sebze ve meyve gibi gıda maddeleri ise sınırlı olarak üretilmektedir.. Bu malları ise öncelikle halkın varlıklı kesimi talep ettiği için fiyatları da daha pahalı olmaktadır. Buradan İbn-i Haldun’da aynı zamanda sübjektif değer teorisinin varlığını da ileri sürebiliriz.


#81

SORU:

Gazali'ye göre maslahat kavramını açıklayınız.


CEVAP:

Gazali, iktisadi ve sosyal refahı, maslahat kavramı ile ifade etmektedir. Maslahat kavramı, hayatın olağan akışı içinde, sorunlara toplumun yararı açısından bakmaktır. Gazali’ye göre, dünya ahiretin tarlasıdır. Bu dünyada sadece ahiret için değil, dünya için de çalışmak gerekir. Ahiretini kazanmak için dünya ile meşgul olanlar orta yola en yakın iktisatlı (muktesid) kişilerdir. Gazali, insanların sadece ahirete yöneldiği takdirde dünyanın harap olacağını, dünyanın harap olması hâlinde ise dinin de harap olacağını vurgulamaktadır.


#82

SORU:

Platon’un yönetici sınıfların mülk edinmesi konusundaki görüşü nedir?


CEVAP:

Platon’a yöneticilerin iktisadi faaliyetlerde bulunmamalıdır. Yönetici sınıf servet uğraşısı içinde olmayacak ve diğer sınıfların aleyhine zenginleşmeyecektir.


#83

SORU:

Eşyanın kullanım değeri ve mübadele değeri ayrımını yapan Antik Yunan düşünürü kimdir?


CEVAP:

Aristo her eşyanın iki işe yaradığını belirterek, kullanım değeri ve mübadele değeri ayrımını yapmaktadır.


#84

SORU:

Aristo’nun özel mülkiyet konusunda temel görüşleri nelerdir?


CEVAP:

Aristo özel mülkiyeti savunmaktadır. Mülkiyette ortaklık insan doğasına aykırıdır. İyi yaşam ise mülkiyet sahibi olmakla mümkündür.


#85

SORU:

St. Thomas Aquinas’ın temel iktisadi görüşlerini nelerdir?


CEVAP:

St. Thomas Aquinas’a göre kişinin ihtiyaçlarını karşılamak için çalışması zaruri olduğu gibi aynı zamanda ahlaki bir mecburiyettir. St. Thomas, ticari kazancı, köleliği ve özel mülkiyeti kabul etmekle birlikte sınırsız kazanç hırsının sonucu olarak ortaya çıkan ticari faaliyetleri de hoş görmemektedir.