İNSAN DAVRANIŞI VE SOSYAL ÇEVRE II Dersi Yoksulluk ve Sosyal Dışlanma soru cevapları:
Toplam 20 Soru & Cevap#1
SORU:
Mutlak yoksulluk nedir? Ayrıntılı bilgi veriniz.
CEVAP:
Bir insanın yaşamını minimum düzeyde sürdürebilmesini sağlayacak imkânlardan yoksun olması, yani biyolojik olarak kendisini yeniden üretebilmesi için gerekli kalori ve diğer besin bileşenlerine ulaşamaması mutlak yoksulluk olarak tanımlanır.
Günlük 1 doların altında gelire sahip olmak açlık sınırı; 2 dolar ile geçinmek ise yoksulluk sınırı olarak belirlenmektedir. Mutlak yoksulluk tanım ve ölçümü ekonomik verilerle belirlendiği ve Amerikan para birimi üzerinden yapıldığı için pek çok bakımdan sorunlu olsa da “açlık” meselesini içerdiği için önemlidir. Mutlak yoksulluk daha çok “azgelişmiş” ülkelerin yaşadığı yoksulluğu ifade eder ancak ülkelerin koşullarını, toplumsal dayanışma ağlarını dikkate almaz ve yoksul kitleleri tek bir bütün olarak değerlendirir.
#2
SORU:
Mutlak yoksulluk tanım ve ölçümü ne gibi sakıncalar doğurmaktadır?
CEVAP:
Mutlak yoksulluk daha çok azgelişmiş ülkelerin yaşadığı yoksulluğu ifade eder ancak ülkelerin koşullarını, toplumsal dayanışma ağlarını dikkate almaz ve yoksul kitleleri tek bir bütün olarak değerlendirir. Yoksulların homojen bir kitle olarak değerlendirilmesi, geçici yoksullarla, sürekli yoksulların ve yoksulluk çizgisinin altına düşme riskini taşıyanların aralarındaki farklılıkların görmezden gelinmesiyle sonuçlanır. Ayrıca, ekonomik bir kesinlikle yoksulluğu belirlemek, bu mutlak sınırın altında kimse yoksa yoksulluk da yoktur sonucunu da beraberinde getirir ki, bu varsayım ne iktisadi olarak ne de herhangi bir sosyal bilim alanı açısından geçerlidir. Daha da önemlisi mutlak yoksulluk yaklaşımı, yoksulları ve onların özneliğini dikkate almaz.
#3
SORU:
Göreli yoksulluk nedir? Açıklayınız.
CEVAP:
Bir insanın gelirinin, toplumsal olarak yeniden üretebilmesi için gerekli tüketim ve yaşam düzeyinin, başka ifadeyle o toplumda geçerli minimum tüketim düzeyinin altında kalması ise göreli yoksulluk olarak tanımlanır. Bu yaklaşımda ihtiyaçlar, ihtiyaçların karşılanması ve tüketim dikkate alınır. Burada belirleyici olan, içinde yaşanılan toplumun kabul ettiği hayat standartlarının altında bir hayat sürülmesi durumudur. Göreli yoksulluk yaklaşımına göre, bir toplumda her zaman yoksullar bulunur. Zira karşılaştırma yapılır, farklılıklar dikkate alınır ve daha önemlisi kesin bir ölçüt konmaz. Göreli yoksulluk yaklaşımı, karşılaştırma yaparken kişilerin sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını da dikkate alır.
#4
SORU:
Öznel yoksulluk nedir? Tanımlayınız.
CEVAP:
Öznel yoksulluk; toplumun kabul edeceği minimum yaşam standardından hareket edilerek yoksulluk çizgisinin belirlenmesidir. Öznel yoksulluk, anket gibi yöntemlerle belirlenir. Burada özneler daha fazla dikkate alındığı için kesin iktisadi sınırlar çizilmemektedir.
#5
SORU:
İnsani yoksulluk kavramı hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
İnsani yoksulluk kavramı, UNDP tarafından, gelire bağlı olarak belirlenen yoksulluk sınırları yeterli olmadığı için geliştirilmiştir. Buna göre, insanın, insana yaraşır bir hayat sürmesi için sadece temel ihtiyaçlarının karşılanması yeterli değildir. İnsanların temel ihtiyaçlarının yanı sıra sosyal ve kültürel birtakım imkânlara da sahip olması gerekir. Ortalama hayat süresi, kamusal ve özel kaynaklara erişim gibi ölçütlere göre belirlenen insani yoksulluk, bir yandan bir insan hakkı olan gelişme hakkı ile öte yandan yoksunluk ve dışlanma kavramları ile yakından ilişkilidir.
#6
SORU:
UNDP insani yoksulluğu belirlerken hangi verileri dikkate almaktadır?
CEVAP:
UNDP insani yoksulluğu belirlerken şu üç veriyi dikkate almaktadır:
- Sağlıklı içme suyuna ulaşamayan nüfus yüzdesi,
- Temel sağlık imkânlarından yoksun olan nüfus yüzdesi,
- 5 yaşın altında olan ve yeterli beslenemeyen nüfus yüzdesi.
#7
SORU:
Yeni yoksulluk kavramının ortaya çıkmasına neden olan gelişmeler nelerdir?
CEVAP:
Literatürde yoksulluğun pek çok görünümünün “yeni yoksulluk” olarak tanımlanmasına yol açan gelişme, küresel ekonomik koşullarda, yoksullukla işsizlik arasındaki ilişkinin büyük ölçüde ortadan kalkmasıdır. Zira klasik yoksulluk analizleri sosyal devletin ortaya çıktığı 19. yüzyıldan kurumlaşma süreçlerine ve neo-liberal ekonominin etkilerini gösterdiği 1980’lere dek sınıfsal olarak açıklanmıştır. Buna göre, işçi sınıfı burjuvazi karşısında güçsüzdür ve kapitalist sistemin temeli işçinin emeğinin sömürülmesidir. Emek sömürüsü sistemin kendisini yeniden üretmesinin başat aracıdır ve yoksulluk kapitalizmin sürekliliği için zorunludur. Yoksulluğu belirleyen düşük ücretlerdir ve düşük ücretle çalışanlar geniş bir yoksullar kesimini oluşturur.
Geniş toplumsal kesimlerin işsizlik, evsizlik, mülksüzlük gibi yoksunluklarına devletin kamu harcamalarından çekilmesinin de eklenmesiyle birlikte yeni bir yoksunluk türü ortaya çıkmıştır. Bu dönem aynı zamanda kimi hayati toplumsal dayanışma ağlarının da aşındığı bir dönem olarak belirmiştir. Yeni yoksulluk, yoksulluğun küreselleşmesi ile yakından ilişkilidir.
#8
SORU:
Yoksulluk kültüründen söz edebilmek için hangi koşullar gereklidir?
CEVAP:
- Ücretli emeğin olduğu, üretimin kâr için gerçekleştiği ve süreğen bir biçimde yüksek düzeyde işsizliğin ve niteliksiz emek için ücretlerin düşük olduğu bir nakit ekonomisinin mevcut olması.
- Toplumun, gönüllülük temelinde ya da hükümetler aracılığıyla düşük-gelirli nüfusun sosyal, politik ve ekonomik örgütlenmesini sağlamakta başarısız kalması.
- Klan ve tek yanlı-akrabalık sisteminden farklı olarak iki-yanlı akrabalık sisteminin mevcut olması.
- Egemen sınıfın, tutumluluğu ve zenginlik ve mülkiyet birikimini ödüllendiren, yukarıya doğru hareketlilik olasılığını vurgulayan ve alt ekonomik statüyü bireyin kişisel yetersizliği ve aşağılık olmasıyla açıklayan bir değerler dizisini öne sürmesi.
#9
SORU:
Yoksulluk kültürü nasıl ortaya çıkar? Bu kültürün başlıca özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Yoksulluk kültürü; aile düzeyinde, özgür birliktelik ya da resmi olmayan evlilik, anne ve çocukların terki anne merkezli aile, yaygın boşanma; topluluk düzeyinde, etkili katılım eksikliği, toplumun temel kuramları ile bütünleşememe olarak belirir. Kentli yoksul, sendika ya da siyasi partilere üye olmaz, müze ve sanat galerisine gitmez.
Yoksulluk kültürü, ani toplumsal değişim ve kırılmalar sonucunda kültür ile toplumsal yapı arasındaki çelişkiden ortaya çıkar. Yoksulluk kültürü, kendine özgü bir alt kültürü ifade eder ve sınıfsal olarak ayrışmış, aşırı bireyselleşmiş toplumlarda, yoksulların yaşamak zorunda kaldıkları marjinal koşullara hem tepki hem de bu koşullara uyum olarak belirir.
Yoksulluk kültürünün başlıca özellikleri:
- Bireysel düzeyde güçlü bir kıyıda kenarda kalma duygusu,
- Çaresizlik,
- Bağımlılık,
- Aşağılık duygusu,
- Görece olarak az bir haz alma gücüyle şimdiki zamana yönelim,
- Teslim olma duygusu ve
- Kaderciliktir.
#10
SORU:
Yoksulluk konusunda sınıfdışı (sınıfaltı) tanımlaması kimleri kapsamaktadır? Açıklayınız.
CEVAP:
Sınıfdışı (sınıfaltı); genellikle işsiz, çalışsa da marjinal işlerde çalışan, okulu terk etmiş insanları, evlilik dışı çocuğu olup da devlet yardımı alan genç kadınları ifade eder. Bu kavram aynı zamanda evsiz, dilenci, alkol ya da madde bağımlısı olanları ve sokaktaki suçluları ifade etmek için de kullanılmaktadır. Bu durumun toplumun yoksulları ahlâki evrenin de dışına atan, yoksulları “herşeyi yapabilir” insanlar olarak gören kalıpyargı ile ilişkisi vardır. Dikkat edilirse, kavramlaştırmanın kendisi dışlayıcı ve ötekileştirici bir içerik taşımaktadır.
#11
SORU:
Kadın yoksulluğu kavramı ne zaman ortaya çıkmıştır? Bu kavramın ortaya çıkmasında etkili olan etmenler nelerdir?
CEVAP:
Cinsiyet 1970’li yıllardan bu yana yoksulluğun tanımlanmasında ve incelenmesinde önemli bir kriter olarak ele alınmaktadır. Kadın yoksulluğu ya da yoksulluğun kadınlaşması kavramları da 1970’lerde yoksulluğun etkilediği dezavantajlı grupların başında kadınların gelmesi nedeniyle ortaya atılmıştır. Tartışmanın belirmesinde ve cinsiyetin yoksulluk analizlerinde dikkate alınmasında kadın mücadelesinin ve feminizmin etkisi büyüktür. Yoksulluğun kadınlaşması kavramı ilk kez 1978 yılında Diane Pearce tarafından kullanılmıştır. İfade daha sonra 1995’te 4. Dünya Kadın Konferansı Eylem Planında da yer almıştır.
#12
SORU:
Çocuk yoksulluğun nedenlerine ilişkin bilgi veriniz.
CEVAP:
Yoksulluğun küreselleşmesi, çocukların yoksullukla doğrudan ve en acımasız biçimlerde karşılaşmasına neden olmaktadır. Sosyal devlet uygulamalarındaki küçülme ve hanenin yoksulluğu çocukların temel ihtiyaçlarının karşılanamamasına neden olmakta ve yoksul hanelerin çocukları çok küçük yaşlardan itibaren çalışmak zorunda kalmaktadır. Özellikle kimi “üçüncü dünya” ülkelerinde çocuk emeğinin sömürüsü yeni köleliğin bir biçimi haline gelmiştir. Çocuklar, tarım sektöründe ücretsiz aile işçisi, sanayide ise daha çok kayıt dışı sektörde, yasal olmayan biçimlerde, düşük ücretle ve sosyal güvenceden yoksun çalıştırılmaktadır.
#13
SORU:
Çocukların çalıştırılmasının ve çocuk yoksulluğunun sonuçları nelerdir?
CEVAP:
Ucuz ve itaatkâr işgücü olmalarının yanı sıra yetişkinlerin görece sahip olduğu örgütlenme ve siyasi katılım hakkından da yoksun olan çocuklar, çocukluk vasfını yitirmekte, damgalanmakta, ötekileştirilmekte ve şiddetin pek çok türüyle karşı karşıya kalmaktadır. Çocuklar, küreselleşen yoksulluğun sonuçlarından birisi olarak ticari bir meta haline gelirken cinsel sömürüden emek sömürüsüne uzanan pek çok ihlâlin kurbanı olmaktadır. Yetersiz beslenme, açlık, temiz su bulamama, ağır çalışma koşulları, üzerlerine sağlık hizmetlerindeki gerileme de eklenince çocuk ölümlerine, en iyi ihtimalle ömür boyu kalıcı sağlık sorunlarına neden olmaktadır.
#14
SORU:
Sosyal dışlanma kavramını tanımlayarak ortaya çıkışı hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
En genel tanımıyla sosyal dışlanma, kişilerin, toplumla bütünleşmelerini sağlayan sivil, politik, ekonomik ve sosyal haklara ulaşamaması ve kendilerini toplum dışı hissetmelerine neden olan bir süreci ifade etmektedir. Bir şemsiye kavram olan sosyal dışlanma, yoksulluğu ekonomik göstergelerin dışındaki faktörlerle birlikte ele alan çok boyutlu bir kavramdır ve kişinin/kişilerin toplumsal hayatın dışına itilme ve karşılaştıkları ayrımcılık pratikleri ile yakından ilişkilidir. Sosyal dışlanma, ilk kez 1960’larda Fransa’da dile getirilmeye başlanmış; 1970’lerde dünya literatürüne oradan da Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankasının gündemine girmiştir.
#15
SORU:
Sosyal dışlanma hangi nedenlere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır?
CEVAP:
Sosyal dışlanma, ekonomik nedenler (işsizlik, mülksüzlük, düşük ücret vb.), eğitimsizlik, yaş, cinsiyet, cinsel kimlik ve cinsel yönelim, sosyal güvenceden yoksunluk, bağımlılık, politik süreçlere katılamamak, karar alma mekanizmalarında yer alamamak gibi toplumsal, kurumsal, politik ya da bireysel nedenler sonucunda ortaya çıkar.
#16
SORU:
Sosyal dışlanma alanlarından ekonomik dışlanma, medeni, sosyal ve siyasi haklardan yararlanamama ve sosyal ilişkilerden dışlanma hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
Ekonomik dışlanma, formel ve informel işgücü piyasasının dışında kalma; doğal kaynaklardan yararlanamama ve en temel hayati ihtiyaçların karşılanamamasıdır.
Medeni, sosyal ve siyasi haklardan yararlanamama, bu alanlardaki hizmetlere erişememektir.
Sosyal ilişkilerden dışlanma toplum dışına itilme olarak belirmektedir.
Bunun yanında, sosyal dışlanmaya maruz kalanlar adalete erişimden de dışlanmaktadır. Hakları ihlâl edilenler çoğu zaman haklarını ve hak arama mekanizmalarını bilmedikleri gibi, aynı zamanda yargılama süreçlerinde damgalamanın kurbanı olmaktadırlar.
#17
SORU:
Sosyal dışlanma biçimlerinden ekonomik dışlanma ve türleri hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
Ekonomik dışlanma daha çok gelire dayalı dışlanma biçimlerini içerir. Bunların başında yoksunluk; başka deyişle toplumun ortalaması kadar tüketememek ile işgücü piyasasından dışlanma gelir. İşgücü piyasasından dışlanma çalışma=emek=değer ilişkisinin önemini koruduğu bir ortamda psikolojik ve politik bir olgu olarak da önemlidir.
Ekonomik dışlanma; mal ve hizmet piyasalarından dışlanma ve işgücü piyasalarından dışlanma olarak ikiye ayrılmaktadır.
Mal ve hizmet piyasalarından dışlanma, tüketimden dışlanma ve o toplumda gerekli olan temel ihtiyaçların karşılanamaması durumudur. Burada ekonomik göstergeler belirleyici olmakla birlikte, göreli yoksulluk verilerinin de dikkate alınması gerekir. Zira “gelişmiş” ve “az gelişmiş” ülkeler arasında farklılıklar bulunmaktadır.
İşgücü piyasasından dışlanma uzun süredir işsiz olanlar, teknolojik gelişme ya da sermaye çıkarları nedeniyle işinden olup uzmanlaştığı alanda iş bulamayacak olanlar ile ilk defa iş arayıp da vasıflarına uygun iş bulamayanları kapsar.
#18
SORU:
Sosyal dışlanma biçimlerinden sosyal devlet hizmetlerinden dışlanmanın türleri hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
Sosyal devlet hizmetlerinden dışlanma; eğitim hizmetlerinden dışlanma, sağlık hizmetlerinden dışlanma ve sosyal güvenlikten dışlanmadan oluşmaktadır.
Eğitim Hizmetlerinden Dışlanma: Eğitim bir insan hakkı olmanın yanı sıra toplumsal bütünleşmenin en önemli araçlarından birisidir. Bu açıdan bakıldığında dışlanmışların ya hiç eğitim almadığı yahut okullarını erken terk etmek zorunda kaldıkları görülür. Örneğin öğretmen okullarına verilen desteğin çekilmesi, eğitimin özelleştirilmesi ve kız çocuklarına yönelik ayrımcı tutumlar dünyanın pek çok bölgesinde insanların eğitim hizmetlerinden yararlanamaması anlamına gelmektedir.
Sağlık Hizmetlerinden Dışlanma: Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre sağlık “sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik hali”dir. Sağlık sigortası sisteminin yokluğu ve/ya da işlemiyor oluşu toplumun önemli bir kesiminin bu hizmetlere ulaşamaması ile sonuçlanmaktadır. Yine ana çocuk sağlığı hizmetlerindeki geri çekilme, sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi ve ulaşılabilir ucuz, güvenli kliniklerin olmaması sağlık hakkının ihlâli anlamına gelir. Öte yandan özellikle engelli bireyler düşünüldüğünde, halihazırda yaşanan ayrımcı pratiklere bir de sağlık hizmetlerinde dışlanmanın eklendiği görülür.
Sosyal Güvenlikten Dışlanma: Sosyal güvenlik, bireylere; yaşlılık, iş göremezlik, sakatlık, işsizlik, ölüm hallerinde gelir güvencesi sağlayan, yasal koruma programlarıdır. Sosyal güvenlik sosyal risklerle ilgilidir ve bir insan hakkıdır. Ancak dışlanmışlar primlerin yüksekliği, işsizlik yahut kayıt dışı ekonomide çalışıyor veya da marjinal işler yapıyor olmaları nedeniyle sosyal güvenlik programlarından da yararlanamamaktadır.
#19
SORU:
Sosyal dışlanma hangi sonuçlara yol açmaktadır?
CEVAP:
Sosyal dışlanmanın yol açtığı sorunlardan ilki, kişinin öz değer duygusunu yitirmesidir. Stres, kınanma korkusu, damgalanma kişinin toplumla bütünleşmesini engellerken; temel ihtiyaçların karşılanamaması fiziki rahatsızlıkları da beraberinde getirmektedir. Bedensel ve ruhsal rahatsızlıklar, yetersizlik duygusu ve özsaygının kaybı toplum değerleri ile bütünleşememe ile sonuçlandığı gibi dayanışma ağlarının çökmesi de dışlanma sürecinin yeniden üretilmesine neden olmaktadır. Toplumun önemli kesimlerinin politik alandan dışlanması, ülke demokrasisinin zarar görmesine; kayıt dışı ekonominin genişlemesi ise uzun vadede ülke ekonomisine zarar vermektedir. Öte yandan sosyal dışlanmanın sadece ekonomik veçhesiyle ele alınması meseleyi yoksullukla mücadele söylemine oturtma riskini taşımaktadır. Oysa sosyal dışlanma çok boyutlu dinamik bir süreçtir. Bu nedenle sosyal dışlanmanın önlenmesi için yapılacaklar dışlanma biçimine göre değişmektedir. Sosyal dışlanmayı önlemeye yönelik araçlar genellikle yoksulluk ve işsizlikle mücadele biçiminde belirirken, eş zamanlı olarak sosyal devlet hizmetlerinin fırsat ve sonuç eşitliği yaratacak biçimde düzenlenmesi, insan haklarının güçlendirilmesi ve etkin bir adalet mekanizmasının kurulması da önemlidir.
#20
SORU:
İşgücü piyasasından dışlanma biçimleri nelerdir? Açıklayınız.
CEVAP:
İşgücü piyasasından dışlanma iki biçimde ortaya çıkmaktadır: İstihdamdan dışlanma ve işgücü piyasasının içinde dışlanma. İşgücü piyasasının dışında kalanlar; yani istihdamdan dışlananlar homojen bir grup değildir, işsizleri, ev kadınlarını, öğrencileri, yaşlıları, kısmen çocukları kapsar. Ancak işsizlik; başka deyişle üretimden dışlanma sosyal dışlanmanın en belirgin biçimlerinden birisidir.