KAMU YÖNETİMİNDE ÇAĞDAŞ YAKLAŞIMLAR Dersi YÖNETİŞİM soru cevapları:
Toplam 47 Soru & Cevap#1
SORU:
Yönetişim kavramını açıklayınız.
CEVAP:
“yönetim” ve “idare” kavramlarının yerine dahi
ikame edildiği, ideal bir kavram olarak savunulduğu dahi
olmaktadır. Oysa yönetişim, son zamanlardaki gelişmeler
karşısında yönetilenlerin kamu yönetiminden
beklentilerinin yönetsel çözüm şekli olmuştur. Yani
yönetişim, iktidarın gücünün sınırlarına ve sivil toplum
örgütlerinin rolüne ilişkin gelişen yeni bir anlayışın
belirlediği talepleri yansıtmaktadır.
#2
SORU:
Yönetişim kavramıyla ulaşılmak istenen nedir?
CEVAP:
Yönetişim yaklaşımıyla devlet artık hizmet sunan
bir birim olmaktan çıkmakta ve “hizmet sunumunu
düzenleme” rolünü üstlenmektedir. Burada “dikey hizmet
sunumu” yerine “yatay bir koordinasyon” söz konusudur.
Bu model çerçevesinde gerçekleştirilmek istenenler şöyle
sıralanabilir:
Kamu sektöründe etkinliğin sağlanması, rekabetin ve
piyasaların desteklenmesi ve özel teşebbüs için uygun
ortamın yaratılması amacıyla devlet içinde ve dışında
girişimciliğin geliştirilmesi; kamu kuruluşlarının
özelleştirilmesi; kamu personel sayısının azaltılarak kamu
hizmetlerinde reforma gidilmesi; bütçenin kontrol
edilmesi; idarenin ademimerkezileşmesi ve devletin
dışındaki aktörlerin daha fazla kullanılması”.
#3
SORU:
Dünya Bankası’na göre yönetişimin tanımını yapınız.
CEVAP:
Dünya Bankası, yönetişimi iyi yönetişim olarak
ele almakta ve şöyle tanımlamaktadır: “iyi yönetişim
(good governance), açık ve öngörülebilir bir karar alma
sürecinin; profesyonel bir bürokratik yönetimin; eylem ve
işlemlerinden sorumlu bir hükûmetin; ve kamusal sürece
aktif bir şekilde katılımda bulunan sivil toplum ve
hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu bir düzeni ifade
eder”.
#4
SORU:
Yönetme ve yönetişim kavramları arasında temel
farklılıklar nelerdir?
CEVAP:
Yönetme ve yönetişim kavramları arasında temel
farklılıklar şöyledir:
• Yönetim kavramı hükûmet etmek anlamındadır
ve hiyerarşik ve bürokratik yapıya dayalı yönetim
anlayışını ön plana çıkarır;
• Yönetişim kavramı ise yönetim sürecinde rol
oynayan aktörlerle örgütler arasındaki etkileşimi
ve formel ya da resmî sıfatı bulunmayan kişilerin,
• Grupların ve kuruluşların katılımını, hiyerarşik
bürokratik yapı yanında, hükûmet dışı aktörlerin
de etkin bir şekilde yönetim faaliyetinde yer
almasını ifade etmek üzere kullanılmaktadır.
#5
SORU:
Yönetişimin kapsamında da yer alan aktörler nelerdir?
Açıklayınız.
CEVAP:
Yönetişimin üç aktörü olan devlet, özel sektör ve
sivil toplum örgütleri aynı zamanda yönetişimin
kapsamını da oluşturmaktadır. Aktörler sektörler olarak da
ifade edilebilir: Kamu sektörü, özel sektör, üçüncü sektör.
Yönetişimin temel aktörlerinden biri olan devlet, siyasi
örgütlenmeler ile kamu sektörü kuruluşlarını içermektedir.
• Yönetim sürecinde devlet, bu örgütlenme ve
kuruluşlarıyla kendi vatandaşlarına nasıl daha
etkin şekilde hizmet verebileceği üzerinde
yoğunlaşmakta, temel hak ve hürriyetlere saygılı,
demokratik, sosyal bir hukuk devleti anlayışıyla
hareket etmektedir.
• Yönetişimin bir başka aktörü olan özel sektör ise
her alandaki özel işletmeleri kapsamaktadır. Bu
sektör istihdam, gelir, üretim ve ticaret gibi temel
ekonomik kavramları canlı tutan, insan
kaynaklarını geliştirerek ekonomik kalkınmayı ve
büyümeyi sağlamaktadırlar.
• Yönetişimin kapsamında yer alan diğer aktörü ise
kâr amacı gütmeyen üçüncü sektör kuruluşlarıdır.
Ticari bağları olmayan çeşitli toplumsal
örgütlenmelerdir. işveren dernekleri, işçi
konfederasyonları, meslek odaları, dernekler,
vakıflar bu kapsama girmektedir. Bu kuruluşlar
birey ile devlet arasında yer alırlar.
#6
SORU:
Literatürde yönetişimin başlıca ilkeleri nelerdir?
CEVAP:
Literatürde yönetişimin başlıca ilkeleri şeffaflık,
hesap verebilirlik, katılımcılık, cevap verebilirlik,
hukukun üstünlüğü, açıklık, etkinlik, eşitlik, stratejik
vizyon sahibi olmak şeklinde sıralanmaktadır.
#7
SORU:
Yönetişimde şeffaflık ilkesini açıklayınız.
CEVAP:
Şeffaflık ilkesi, yönetişimin aktörlerinin kararları
ve uygulamalarına bireylerin kolayca erişebilirliği
anlamında kullanılmaktadır. Yani şeffaflık, devletlerin
ekonomik, politik ve sosyal konularda aldıkları kararlara,
özel sektörde faaliyet gösteren kuruluşların mali
durumlarına, uluslararası kuruluşların faaliyetlerine ilişkin
zamanında, anlaşılır, ilgili, nitelikli, güvenilir bilgiye
bireyler tarafından erişilebilmesini ifade etmektedir.
Yönetimin şeffaflığının sağlanması için bilgi edinme
hakkının yasalarla düzenlenmiş olması gerekir.
“Bireylerin bilme hakkı” (people right to know)
hükûmetin eylemlerine ilişkin kamuoyunun bilgi edinme
hakkıdır.
#8
SORU:
Yönetişimde hesap verebilirlik ilkesini açıklayınız.
CEVAP:
Hesap verebilirlik, bir kurumdaki görevlilerin,
yetki ve sorumluluklarının kullanılmasına ilişkin olarak
ilgili kişilere karşı cevap verebilir olma, bunlara yönelik
eleştiri ve talepleri dikkate alarak bu yönde hareket etme
ve bir başarısızlık, yetersizlik ya da hilekârlık durumunda
sorumluluğu üzerine alma gerekliliğidir. Hesap
verebilirlik, kamuoyunun güvenini kazanmanın ve
artırmanın bir yoludur. Yöneticilerin belirli bazı
görevlerini yerine getirmeleri ve ilgili kural ve standartlara
uymaları konusunda birtakım sorumlulukları üstlenmesi
gerekir. Yöneticilerin faaliyetlerine ilişkin rapor ve hesap
vermekle yükümlü olduğu kişi veya organ açıkça
belirlenir, performans ödül ve ceza sistemine dayandırılır.
Başlıca üç tür hesap verebilirlik mekanizması mevcuttur:
Siyasi, idari ve hukuki hesap verebilirlik.
#9
SORU:
Yönetişimde katılımcılık ilkesini açıklayınız.
CEVAP:
Yönetişim yaklaşımında vatandaş sadece
“yönetilen” değil, aynı zamanda bir “paydaş” olarak
görülmektedir. Bunun için katılımı sağlayıcı kurumsal ve
yasal süreçler oluşturulmakta ve temsili demokrasiden
katılımcı demokrasiye geçilmektedir. Bunun yanı sıra
halka daha yakın olunduğu düşüncesinden hareketle,
merkezî idareye ait kimi yetkiler yerel düzeye aktarılarak
katılımcılık teşvik edilmektedir. Katılımcılığın
sağlanabilmesi için, karar verme sürecine vatandaşı da
dahil eden açık ve şeffaf bir devletin varlığı, devletle
vatandaş arasında karşılıklı olarak tutarlı ve sürekli bir
bilgi akımı, vatandaşları katılım mekanizması konusunda
bilgilendirecek etkin yolların varlığı gerekmektedir.
#10
SORU:
Yönetişimde cevap verebilirlik ilkesini açıklayınız.
CEVAP:
Cevap verebilirlik ilkesi; vatandaşların
hükûmette ya da kamu yönetiminde yer alanlar tarafından
dinlenerek cevaplandırılacaklarını bilmeleri anlamına
gelir. Bu yaklaşımın temelini ise bilgi unsuru
oluşturmaktadır. Kamu hizmetlerinden yararlananların
sağlayacağı bilgi ve görüşler, politika sonuçlarının önemli
göstergelerinden biri olarak mutlaka dikkate alınmak
zorundadır. Modern bilgi ve iletişim teknolojileri farklı
gruplara seslerini duyurma fırsatı verirken vatandaşların,
ihtiyaçların daha az maliyetle ve daha iyi karşılanmasına
yönelik şeffaf ve hesap verebilen kamu hizmeti talepleri
de hızla büyümektedir. Bu sebeple hükûmetler, vatandaş
talep ve ihtiyaçlarına cevap verme yönünde her geçen gün
daha da artan baskılarla karşılaşmaktadır.
#11
SORU:
Yönetişimin temel ilkelerinden olan hukukun üstünlüğü
neyi ifade eder?
CEVAP:
Yönetişimin temel ilkelerinden olan hukukun
üstünlüğü, kurumların adil olarak oluşturulan yasal
çerçeveler içinde hareket etmeleri ve kişilerin kendi
davranışlarına kanunun tatbik edilebileceğini kabul
etmeleri anlamına gelmektedir.
#12
SORU:
Etkin bir yönetişimden ne anlaşılmalıdır?
CEVAP:
Etkin bir yönetişim, küreselleşmenin ve
sürdürülebilir kalkınmanın gerektirdiği değişime ayak
uydurmaya yönelik, devlet, özel sektör, sivil toplum
kuruluşları ve vatandaşın yönetimde birlikte rol almalarını
öngören geniş bir perspektifi temsil etmektedir.
#13
SORU:
Yönetişimin ilkelerinden eşitlik ilkesini açıklayınız.
CEVAP:
Eşitlik ve adalet açısından yönetişim anlayışı,
işlemlerde taraf tutmamayı zorunlu kılan açık yasal bir
çerçeveyi, etkin, etkili, bağımsız ve tarafsız yargı
denetimini gerektirmektedir. Yönetime katılımda ve kamu
hizmetlerine erişimde tüm kurum ve süreçlerin birer
paydaş olarak sorumluluk duyarak tüm ilgililere hizmet
etmek için çaba içerisinde olmasını gerekli kılmak
amacıyla eşit ve adil politikaların yürütülmesi ve güvenlik
ortamının sağlanması esastır.
Yönetişimde eşitliğin bir başka anlamı, tüm aktörlerin
(tüm sektörlerin) sorumlulukları eşit bir biçimde
üstlenmesidir. Eşitlik yönetişimin, herkese eşit olanaklar
sunan, aynı zamanda aynı derecede hak ve sorumluluklar
yükleyen bir ilkesidir.
#14
SORU:
Türkiye’de tüm kamu kurum ve kuruluşlarda araştırma
geliştirme birimleri strateji birimlerine (genellikle
bakanlıklarla strateji daire başkanlığına)
dönüştürülmesinin gerekçelerini açıklayınız
CEVAP:
Kamu yönetiminde gerek üst yöneticilerde,
gerekse bütün çalışanlarda kurumun misyon ve vizyona
sadakat duygu ve düşüncesinin gelişmiş olması
gerekmektedir. Her idari birime, dengeli bir şekilde yetki
tanınmalı ve bunu kullanabileceği olanaklar sağlanmalıdır.
Her idari birim yüklendiği sorumluluk ve yetki ile
kullanabileceği olanakları, oluşturacağı geniş perspektifi
stratejik vizyon çerçevesinde kamunun hizmetine
sunmalıdır. Sorumlulukların merkezin dışındaki yönetim
birimleriyle olduğu gibi özel sektör ve sivil toplum
örgütleriyle paylaşılması gereği, ortak bir stratejik vizyon
geliştirilmesi için yoğun iletişim ve iş birliğini azami
ölçüde zorunlu kılmaktadır.
Bu amaçlarla Türkiye’de tüm kamu kurum ve kuruluşlarda
araştırma geliştirme birimleri strateji birimlerine
(genellikle bakanlıklarla strateji daire başkanlığına)
dönüştürülmüştür. Bu birimler, kurumlarının stratejik
planlarını hazırlayacaklar ve kurumlarının faaliyetleri
sonucunda stratejik planlarının ne kadarının
gerçekleştiğini de ölçeceklerdir. Böylece kurumun
performansı da ölçülmüş olunacaktır.
#15
SORU:
Yönetişimde stratejik vizyona sahip olma neyi ifade
eder?
CEVAP:
Yönetişim anlayışında, günübirlik politikalara
dayalı kamu hizmeti sunumu değil, daha köklü ve uzun
vadeli ve diğer sektörlerin ve uluslararası beklentilerin de
değerlendirildiği politikalar üretilerek, gerçek ihtiyaçları
gidermeye odaklı kamu hizmetleri anlayışına yani stratejik
vizyona sahip olunmalıdır.
#16
SORU:
Türkiye’de yönetişim bağlamında yapılan yasal
düzenlemeler nelerdir?
CEVAP:
Demokratikleşmeye paralel olarak Türk kamu
yönetiminde şeffaflığı ve hesap verebilirliği sağlamak
amacıyla son yıllarda birçok yasal düzenlemeler
gerçekleştirilmiştir. 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı
Kanunu, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu, 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
ile 5176 sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması
Hakkında Kanun bunlar arasında sayılabilir. Ayrıca
şeffaflık, hesap verebilirlik, cevap verebilirlik ilkeleriyle
olduğu kadar, yönetişimin diğer ilkeleri olan etkinlik,
katılımcılık, eşitlik ve stratejik vizyon sahibi olma
ilkeleriyle de ilgili başka düzenlemeler de yapılmıştır.
#17
SORU:
Şeffaflık ve hesap verebilirlik ile ilgili düzenlemeler
nelerdir?
CEVAP:
Bilgi edinme hakkı, 2004 yılında çıkarılan 4982
sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’yla, demokratik ve
şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık
ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını
kullanmalarına ilişkin esas ve usullerin düzenlenmesi
amaçlanmıştır.
#18
SORU:
Dilekçe ve şikâyet hakkı ile ilgili yasal düzenlemeler
hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
“Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek
kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle
veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, yetkili
makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile
başvurma hakkına sahiptir”. Anayasa’nın 74. maddesinde
düzenlenmiş bu hak, yalnızca Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarına tanınmış bir hak iken 4709 sayılı Yasa ile
yapılan anayasa değişikliğinin ardından Türkiye’de ikamet
eden yabancılara da karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla
tanınmıştır. 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına
Dair Kanun’da 2.01.2003 tarihinde yapılan değişikliklerle,
Kanun, Anayasa hükmüne paralel hâle getirmiştir. Hakkın
nasıl kullanılacağı, bu kanunda düzenlenmiştir.
Yasal biçimsel koşulları taşımaları hâlinde, TBMM
Dilekçe Komisyonuna sunulmuş dilekçeler en geç 60 gün
içinde, diğer yetkili makamlara iletilen dilekçeler en geç
30 gün içinde cevaplandırılmak durumundadır. Dilekçeye
verilen yanıtlar gerekçeli olmak zorundadır. TBMM
Dilekçe Komisyonuna yapılan başvuruların sayısı ve
bunlar hakkında ne şekilde işlem yapıldığı, TBMM
kurumsal internet sayfasında kamuoyuna duyurulmaktadır.
#19
SORU:
Mali saydamlıkla ilgili yasal düzenlemeler nelerdir?
CEVAP:
24 Aralık 2003 tarihinde Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun mali saydamlığı
düzenlemektedir. Ayrıca, 5216 sayılı Büyükşehir
Belediyesi Kanunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 5302
sayılı il Özel idaresi Kanunu da yerel yönetimler için
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na paralel
düzenlemeler getirmiştir. Belediye başkanları ve valilerin
bir önceki yıla ilişkin faaliyet raporları hazırlamaları ve
mecliste bu raporun oylanması istenmektedir. Bu
kanunlarda, belediyeler ve il özel idarelerine stratejik plan
hazırlama zorunluluğu ve meclis toplantıları öncesi
gündemin halka bildirilmesi yükümlülüğü getirilmiştir.
#20
SORU:
Kamu Denetçiliği Kurumu hangi kanunla düzenlenmiş
olup fonksiyonu nedir?
CEVAP:
29 Haziran 2012 tarihli Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren 6328 sayılı Kamu
Denetçiliği Kurumu Kanunu aynı kurumu yeniden
kurmuştur. Kanuna göre Kurum, idarenin işleyişi ile ilgili
şikâyet üzerine, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile
tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet
anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk
yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde
bulunmakla görevlidir.
#21
SORU:
Hangi işlemler Kamu Denetçiliği Kurumu’nun görev
kapsamı dışındadır?
CEVAP:
Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemler ile
resen imzaladığı kararlar ve emirler, yasama yetkisinin
kullanılmasına ilişkin işlemler, yargı yetkisinin
kullanılmasına ilişkin kararlar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
sırf askerî nitelikteki faaliyetleri Kurumun görev alanı
dışındadır.
#22
SORU:
Kamu Denetçiliği Kurumu nereye bağlıdır?
CEVAP:
Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına bağlı, kamu tüzel kişiliğine
sahip, özel bütçeli ve merkezi Ankara’da olan bir kuruluş
olarak düzenlenmiştir.
#23
SORU:
Kamu Denetçiliği Kurumu’na hangi hallerde ve hangi
şartlarda başvurulur?
CEVAP:
Kuruma illerde valilikler, ilçelerde
kaymakamlıklar aracılığıyla da başvurulabilecektir,
başvuru ücrete tabi değildir. Başvuru yapabilmek için
2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nda öngörülen
idari başvuru yolları ile özel kanunlarda yer alan zorunlu
idari başvuru yollarının tüketilmesi gereklidir. İdari
başvuru yolları tüketilmeden yapılan başvurular ilgili
kuruma gönderilir. Ancak Kurum, telafisi güç veya
imkânsız zararların doğması ihtimali bulunan hâllerde,
idari başvuru yolları tüketilmese dahi başvuruları kabul
edebilir.
#24
SORU:
22 Ocak 2004 tarihinde kabul edilen 5072 sayılı
Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile
ilişkilerine Dair Kanun’un içeriği hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
Bu kanuna göre; dernek ve vakıflar, kamu kurum
ve kuruluşlarının ismini alamaz, bu kurum ve kuruluşların
hizmet binaları ve müştemilatı içinde faaliyet gösteremez
ve bu kuruluşlara ait araç ve gereci kullanamaz, kamu
kurum ve kuruluşlarının sundukları hizmetlerle ilgili
olarak gerçek ve tüzel kişilerden ücret, bağış, katkı payı ve
benzeri adlar altında herhangi bir karşılık alamaz, kamu
hizmetlerinde kullanılan araç, gereç, evrak, form ve
benzeri malzemenin, bu Kanun kapsamındaki dernek ve
vakıflardan temin edilmesi istenemez, kamu görevlileri
görev unvanlarını kullanarak dernek ve vakıf organlarında
görev alamaz, dernek ve vakıf organlarında görev alan
kamu görevlileri, bu görevleri nedeniyle ücret, huzur
hakkı veya başka bir ad altında herhangi bir karşılık
alamaz, kamu kurum ve kuruluşlarının bütçelerinden bu
Kanun kapsamındaki dernek ve vakıflara ödenek, yardım
veya herhangi bir kaynak aktarılamaz.
#25
SORU:
Kalkınma ajanslarının kurulmasına dair
düzenlemelerin amacı nedir?
CEVAP:
25 Ocak 2006 tarihinde kabul edilen 5449 sayılı
Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve
Görevleri Hakkında Kanun’a göre kurulacak kalkınma
ajanslarının yapıları da yönetişim esasına dayandırılmış,
kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları
(STK’ler) arasında iş birliğini geliştirmeye yönelik
kurgulanmıştır.
#26
SORU:
Türkiye’de bağımsız idari otoritelere örnekler veriniz?
CEVAP:
Türkiye’de bağımsız idari otoritelerin bazıları
şunlardır: Rekabet Kurumu, Radyo ve Televizyon Üst
Kurumu (RTÜK), Sermaye Piyasası Kurulu (SPK),
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK),
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK),
Telekomünikasyon Kurumu, Kamu İhale Kurumu (KİK),
Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası
Düzenleme Kurumu.
#27
SORU:
Yönetişim kavramını açıklayınız.
CEVAP:
Dünya Bankası, yönetişimi iyi yönetişim olarak ele almakta ve şöyle tanımlamaktadır: “İyi yönetişim (good governance), açık ve öngörülebilir bir karar alma sürecinin; profesyonel bir bürokratik yönetimin; eylem ve işlemlerinden sorumlu bir hükûmetin; ve kamusal sürece aktif bir şekilde katılımda bulunan sivil toplum ve hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu bir düzeni ifade eder”.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’na (UNDP- United Nations Development Programe) göre: “İyi yönetişim, bir ülkedeki ekonomik, siyasal ve idari otoritenin her düzeydeki işlemleri yürütmesi anlamına gelmektedir. İyi yönetişim, vatandaşların ve toplumsal grupların kendi çıkarlarını korumak ve yasal haklarını kullanmak için gerekli mekanizmalara ve kurumlara sahip olmalarını gerektirir.”
Yönetişime farklı açılardan yaklaşıldığında çeşitli tanımlar yapılmaktadır. Bunlardan bazıları şöyledir: Yönetişim, “bir sosyo-politik sistemdeki ilgili bütün aktörlerin ortak çabalarıyla elde edilen sonuçların oluşturduğu yapı ya da düzen”; “değişik aktörlerin etkileşiminin ortaya çıkardığı bir süreç”; “kamu kuruluşları ile özel sektör arasındaki sınırlarda gelişen yönetim tarzları”; “daha iyi yönetebilmek amacıyla yönetimin yeniden yapılandırılması”; “birbirine bağlı olan pozisyonların ve çatışan, karşıt çıkarları olan aktörlerin oluşturduğu, farklı ağsal yapıları koordine eden bir süreç”. Yönetişim çok aktörlü yönetim yaklaşımı olarak görülmekte, aktörleri ise devlet, özel sektör ve sivil toplum olarak belirtilmektedir.
#28
SORU:
Yönetişim kavramının kökenini açıklayınız.
CEVAP:
Yönetişim kavramının kökeni 16. yüzyıla kadar götürülebilmektedir. Kavramın ilk Kuzey Avrupa’da, özellikle 17. yüzyılda Fransa’da, hükûmeti sivil toplumla uzlaştırmaya ya da uyumlulaştırmaya çalışan bir yaklaşımdan esinlenilerek kullanıldığı, ardından da bütün dünyaya yayıldığı belirtilmektedir. Demokratikleşme ve neolibaral politikaların yönetişim odaklı yaklaşımları sayesinde kavram, 1980’li yıllarda Latin Amerika’da, 1990’lardan itibaren Afrika’da hızla yayılmıştır. IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü’nün yanı sıra Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı (OECD), Birleşmiş Milletlerin bazı kuruluşları (örneğin Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı-UNDP) ve Avrupa Birliği kurumlarının resmî söylemleri arasında yer almıştır.
Avrupa Komisyonu kendi yönetişim anlayışını “European Governance: A White Paper” adlı “Avrupa Yönetişimi” olarak nitelendirilebilecek olan belgeyle, ortaya koymaktadır. Belge, Avrupa Birliği’nin yurttaşları tarafından kendisine verilen yetkileri nasıl kullandığı sorunuyla ilgilenmekte, belgede iyi yönetişimin açıklık, katılım, hesap verebilirlik, etkinlik ve tutarlılık olarak 5 temel ilkesi olduğundan söz edilmektedir
#29
SORU:
Yönetişimin kapsamı hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
Yönetişim kavramı, uzun bir süre özel şirketlerin yönetim süreci içinde hisse senetleri sahipleri ile şirket yöneticileri arasındaki ilişki biçimini anlatmak için kullanılmıştır. Günümüzde yönetişim kavramı; kamu yönetimi, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarını içine alan kompleks bir sistemi ve aralarındaki ilişkiler ağını ve karşılıklı etkileşimlerini ifade etmektedir. Aynı zamanda devlet, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları yönetişimin kapsamını da oluşturmaktadır. Bu süreçte kamu yönetiminin merkezi ve yerel yönetim kuruluşlarıyla birlikte, sivil toplum örgütlerini, özel girişimcileri ve kâr amacı gütmeyen kuruluşları kapsayan geniş bir aktörler yelpazesinin varlığı ve bunların yönetim sistemine dahil edilmesi gündeme gelmektedir.
#30
SORU:
Yönetişimin türleri nelerdir? Açıklayınız.
CEVAP:
Yönetişimin idari, siyasi ve iktisadi içerikleriyle birlikte ele alınarak genel bir sınıflandırılması yapılabilmektedir. Bir ülkenin ekonomik faaliyet ve değerlerini diğer ekonomilerle olan ilişkileri, eşitlik, kalkınma, yoksulluk, yaşam kalitesi gibi temel ekonomi kavramlarıyla ele alındığında ekonomik yönetişim; kamu politikaları oluşturmak; üst düzey kararlar almak anlamında siyasal yönetişim, politikaları uygulamaya geçirme yani hizmetleri fiilî görme ve gördürme açısından da idari yönetişim sınıflaması yapılabilir. Yönetim bilimleri ile ilgili literatürde ise küresel yönetişim, kamu yönetişimi, yerel ve bölgesel yönetişim, iyi yönetişim sınıflandırmasının yaygın olarak kullanıldığını görmekteyiz. İşletme yöneticiliği alanında da kurumsal yönetişim isimlendirmesi de bulunmaktadır
#31
SORU:
Kurumsal yönetişim nedir? Açıklayınız.
CEVAP:
Kurumsal yönetişim “kurumsallaşma” kavramı ile karıştırılmamalıdır. Kurumsal yönetişime (corporate governance) “yönetişim”, “kurumsal egemenlik”, “kurumsal yönetim”, “işletmenin üst yönetiminin yönetilmesi” de denilmektedir. Kurumsal yönetişim ifadesinde geçen “yönetişim” kavramı, bir tarafın diğer tarafı yönettiği bir ilişkiden, karşılıklı etkileşimlerin öne çıktığı bir ilişkiler bütününe doğru dönüşümü ifade etmektedir. Kurumsal yönetişim, işletmelerin stratejik yönetimi ve yönlendirilmesi ile görevli ve sorumlu üst yönetimin bu görev ve sorumluluklarını yerine getirirken işletme üzerinde kendilerini belirli nedenlerle hak sahibi gören pay sahipleri, çalışanları, tedarikçi müşteri ve diğer toplumsal kurumlarla olan ilişkileri kapsamaktadır
#32
SORU:
Küresel yönetişim kavramını açıklayınız.
CEVAP:
Küresel yönetişim, uluslararası alanda ulus devletlerden oluşan bir ilişkiler sisteminde yönetme sistemine alternatif bir anlayış, yeni yönetme stratejisi olmuştur. Ulus devlet anlayışının esnetilerek güçlü bir sivil toplum oluşturabilen devletlerle ilişkilerin entegrasyonu özendirilmektedir. Bu çabayı sağlayan uluslararası örgütler bulunmaktadır. Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), Uluslararası Para Fonu (IMF), Avrupa Birliği gibi uluslararası örgütler faaliyetlerinde ülkelere yönetişim telkininde bulunmaktadır. Bu telkin, kamu hizmetlerini merkezden uzaklaştırarak yani ademimerkezileştirerek veya yerelleştirerek, özerkleştirerek, bağımsızlaştırarak ve özelleştirerek toplumdaki mevcut güç dengesinin hükûmetlerden ve kamu sektöründen giderek özel kişi ve gruplara doğru kaymasını tasarlamaktadır. Uluslararası alanda tek bir hükûmet yani bir dünya hükûmeti bulunmadığına göre devletlerarası ilişkiler önem arz eder.
#33
SORU:
Kamu yönetişimi nedir?Bilgi veriniz.
CEVAP:
Kamu yönetişimi, ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde siyasal, sosyal içerikli baskı ve çıkar gruplarından, sosyal kuruluşlardan özel örgütlerden oluşan ağların yönetimini ifade etmektedir. Bu ilişkilerin yönetiminde kamu yönetiminin yönlendirici ve özendirici rolü önem taşımaktadır. Yerel ve bölgesel yönetimler düzeyinde uygulandığında da yerel yönetişim, bölgesel yönetişim isimlendirmesi yapılmaktadır
#34
SORU:
Yönetişimin temel ilkeleri nelerdir?
CEVAP:
Literatürde yönetişimin başlıca ilkeleri şeffaflık, hesap verebilirlik, katılımcılık, cevap verebilirlik, hukukun üstünlüğü, açıklık, etkinlik, eşitlik, stratejik vizyon sahibi olmak şeklinde sıralanmaktadır.
#35
SORU:
Yönetişimin ilkelerinden şeffaflık ilkesi hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
Şeffaflık ilkesi, yönetişimin aktörlerinin kararları ve uygulamalarına bireylerin kolayca erişebilirliği anlamında kullanılmaktadır. Yani şeffaflık, devletlerin ekonomik, politik ve sosyal konularda aldıkları kararlara, özel sektörde faaliyet gösteren kuruluşların mali durumlarına, uluslararası kuruluşların faaliyetlerine ilişkin zamanında, anlaşılır, ilgili, nitelikli, güvenilir bilgiye bireyler tarafından erişilebilmesini ifade etmektedir.
Yönetimin şeffaflığının sağlanması için bilgi edinme hakkının yasalarla düzenlenmiş olması gerekir. “Bireylerin bilme hakkı” (people right to know) hükûmetin eylemlerine ilişkin kamuoyunun bilgi edinme hakkıdır. Bu nedenle, kişilerin bilme hakkı günümüzde devletin şeffaflığı ile birlikte anılmaktadır. Öte yandan yeni devlet anlayışında elektronik devlet (e-devlet) kamu hizmetlerinin bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanılması yoluyla daha hızlı, daha ucuz, daha saydam görüldüğü bir yapıyı anlatmaktadır. E-devlet, vatandaşın bilgiye olan erişimini önemli ölçüde hızlandırıp kolaylaştırmakta, ayrıca kurumlar arasındaki iletişimi artırarak gereksiz tekrarları, zaman kayıplarını, aşırı bürokratik işlemleri azaltmaktadır.
#36
SORU:
Yönetişimin ilkelerinden hesap verebilirlik ilkesi hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
Hesap verebilirlik, bir kurumdaki görevlilerin, yetki ve sorumluluklarının kullanılmasına ilişkin olarak ilgili kişilere karşı cevap verebilir olma, bunlara yönelik eleştiri ve talepleri dikkate alarak bu yönde hareket etme ve bir başarısızlık, yetersizlik ya da hilekârlık durumunda sorumluluğu üzerine alma gerekliliğidir.
Hesap verebilirlik, kamuoyunun güvenini kazanmanın ve artırmanın bir yoludur. Yöneticilerin belirli bazı görevlerini yerine getirmeleri ve ilgili kural ve standartlara uymaları konusunda birtakım sorumlulukları üstlenmesi gerekir.
Yöneticilerin faaliyetlerine ilişkin rapor ve hesap vermekle yükümlü olduğu kişi veya organ açıkça belirlenir, performans ödül ve ceza sistemine dayandırılır. Başlıca üç tür hesap verebilirlik mekanizması mevcuttur: Siyasi, idari ve hukuki hesap verebilirlik.
Merkezî ve yerel seçimler, seçimlerle ilgili reformlar, yerelleşme, yerel düzeyde kişilerin katılımı, güçlü sivil toplum, sürdürülebilir bir siyasi irade ile şekillenen siyasi hesap verebilirlik, siyasi partilerin ve temsilcilerin seçimler yoluyla hesap verebilirliğini ifade etmektedir
#37
SORU:
Başlıca kaç tür hesap verebilirlik vardır? Bunlar nelerdir?
CEVAP:
Başlıca üç tür hesap verebilirlik mekanizması mevcuttur: Siyasi, idari ve hukuki hesap verebilirlik
#38
SORU:
Yönetişimin temel ilkelerinden katılımcılık hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
Yönetişim yaklaşımında vatandaş sadece “yönetilen” değil, aynı zamanda bir “paydaş” olarak görülmektedir. Bunun için katılımı sağlayıcı kurumsal ve yasal süreçler oluşturulmakta ve temsili demokrasiden katılımcı demokrasiye geçilmektedir. Bunun yanı sıra halka daha yakın olunduğu düşüncesinden hareketle, merkezî idareye ait kimi yetkiler yerel düzeye aktarılarak katılımcılık teşvik edilmektedir. Katılımcılığın sağlanabilmesi için, karar verme sürecine vatandaşı da dahil eden açık ve şeffaf bir devletin varlığı, devletle vatandaş arasında karşılıklı olarak tutarlı ve sürekli bir bilgi akımı, vatandaşları katılım mekanizması konusunda bilgilendirecek etkin yolların varlığı gerekmektedir.
#39
SORU:
Ademimerkeziyetçilik ve yönetişim ilişkisini açıklayınız.
CEVAP:
Ademimerkeziyetçilik (desentralizasyon), yönetişimin başlangıç noktası olarak görülmektedir. Ademimerkeziyetçiliğin merkezî idarenin görev yükünü azaltarak temel fonksiyonlarına odaklanmasını sağlayabileceği düşünülmektedir. Ancak ademimerkeziyetçilik ekonomideki aktörlerin sayısını arttırdığından iyi idare edilmediği takdirde merkezî idarenin makroekonomi üzerindeki kontrolünü kaybetmesine ve yerel düzeyde alınan kararların koordine edilememesi
durumunda bölgesel farklılıkların daha da derinleşmesine yol açabilecektir. Bu nedenle devletin her düzeyi için kuralların açık olarak ortaya konması ve, sorumlulukların belirlenmesi şarttır.
#40
SORU:
Türkiye'deki katılımcılık alanında yapılmış en önemli çalışmalar nelerdir?
CEVAP:
Mahallî idareler reformu, yerel gündem 21 çalışmaları, kent konseyi uygulaması, stratejik planlama, mahallenin temsili, ihtisas komisyonları, gündem ve hemşehri hukuku Türkiye’de katılımcılık konusundaki önemli düzenlemelerdendir.
#41
SORU:
Yönetişimin temel ilkelerinden cevap verebilirliği açıklayınız.
CEVAP:
‘Cevap veren yönetim ya da hükûmet’ yaklaşımının temelinde yatan görüş, “vatandaş önce gelir” sloganı ile özetlenebilmektedir. Bu slogan, özel sektör kaynaklı ‘müşteri memnuniyeti’ yaklaşımı ile ‘vatandaş memnuniyeti’ arasındaki farkı ortaya koymaktadır. Müşteriler esas olarak kişisel arzu ve istekleri ile bunları nasıl gerçekleştirebilecekleri üzerine odaklanırken vatandaşlar ortak iyi değerler ve toplum üzerindeki uzun dönem sonuçlar üzerine yoğunlaşmaktadır.
Cevap verebilirlik ilkesi; vatandaşların hükûmette ya da kamu yönetiminde yer alanlar tarafından dinlenerek cevaplandırılacaklarını bilmeleri anlamına gelir. Bu yaklaşımın temelini ise bilgi unsuru oluşturmaktadır. Kamu hizmetlerinden yararlananların sağlayacağı bilgi ve görüşler, politika sonuçlarının önemli göstergelerinden biri olarak mutlaka dikkate alınmak zorundadır. Modern bilgi ve iletişim teknolojileri farklı gruplara seslerini duyurma fırsatı verirken vatandaşların, ihtiyaçların daha az maliyetle ve daha iyi karşılanmasına yönelik şeffaf ve hesap verebilen kamu hizmeti talepleri de hızla büyümektedir. Bu sebeple hükûmetler, vatandaş talep ve ihtiyaçlarına cevap verme yönünde her geçen gün daha da artan baskılarla karşılaşmaktadır.
#42
SORU:
Yönetişimin temel ilkelerinden hukukun üstünlüğü kavramı hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
Yönetişimin temel ilkelerinden olan hukukun üstünlüğü, kurumların adil olarak oluşturulan yasal çerçeveler içinde hareket etmeleri ve kişilerin kendi davranışlarına kanunun tatbik edilebileceğini kabul etmeleri anlamına gelmektedir.Yasal çerçeveler, yönetimin faaliyetlerine yol gösteren ve sınırlar koyan kurum, kural ve süreçlere kılavuzluk etmekte, kişilerin hak ve yükümlülüklerini tanımlamakta ve yönetim birimleri arasındaki ilişkileri kurmaktadır. Hukukun üstünlüğü, kamu işlerinde ve usullerde vatandaşlara karşı eşit ve adil muameleyi ve
hükûmetlerin kamusal güçlerini kullanırken oluşturulmuş kanunlar çerçevesinde faaliyet göstermelerini içermektedir.
#43
SORU:
Yönetişimin temel ilkelerinden etkinlik kavramını açıklayınız.
CEVAP:
Etkinlik, sonuca ulaşmada gösterilen başarı olarak ifade edilmekte olup; uzun dönem vizyonu koruma, kaynakların etkin kullanımı, bunun için teknik donanım, insanların birtakım kaygılarına karşı duyarlı olma, bu kaygıların ifade edilebildiği ve çözüm arandığı bir ortam yaratma gibi kriterlerle ölçülmektedir. Örneğin Dünya genelinde önem verilen “sürdürülebilir kalkınma” olgusunda bir ülkenin kaynaklarını verimli bir şekilde kullanıp kullanmadığı ve faaliyetlerindeki etkinlik derecesi anahtar bir rol üstlenmektedir. Özel sektörün kâr maksimizasyonu elde etmeye çalıştığı verimlilik ve etkililik, her şeye rağmen ve her durumda öncelikli amaç olurken iyi yönetişimde, sürdürülebilir bir etkililik ve verimlilik, katılımcı demokratik bir yapı içinde elde edilmeye çalışılır.
#44
SORU:
Yönetişimin temel ilkelerinden eşitlik kavramını açıklayınız.
CEVAP:
Eşitlik ve adalet açısından yönetişim anlayışı, işlemlerde taraf tutmamayı zorunlu kılan açık yasal bir çerçeveyi, etkin, etkili, bağımsız ve tarafsız yargı denetimini gerektirmektedir. Yönetime katılımda ve kamu hizmetlerine erişimde tüm kurum ve süreçlerin birer paydaş olarak sorumluluk duyarak tüm ilgililere hizmet etmek için çaba içerisinde olmasını gerekli kılmak amacıyla eşit ve adil politikaların yürütülmesi ve güvenlik ortamının sağlanması esastır.
Vatandaşlar arasında eşitlik, anayasal bir hak olarak düzenlenmiştir. Demokrasinin temel değeri olan eşitlik, bütün bireylerin insan olmak bakımından eşit siyasal değerde olmasını, bireyler arasında ayrım yapılmamasını, herkese eşit muamele edilmesini ve siyasal yönetim sürecine katılım konusunda bütün toplum üyelerinin eşit derecede hak sahibi olmasını ifade etmektedir.
#45
SORU:
Yönetişim bağlamında şeffaflık ve hesap verebilirlik ile ilgili Türkiye'de yapılan düzenlemeler nelerdir?
CEVAP:
Yönetişim bağlamında şeffaflık ve hesap verebilirlik ile ilgili Türkiye'de yapılan düzenlemeler;
- Bilgi edinme hakkı,
- Dilekçe ve Şikâyet Hakkı,
- Mali Saydamlık,
- Kamu Denetçiliği Kurumu,
- Kamu Görevlileri Etik Kuruludur.
#46
SORU:
Yönetişim bağlamında Sivil Toplum ve İnsan Hakları ile ilgili Türkiye'de yapılan düzenlemeler nelerdir?
CEVAP:
Yönetişim bağlamında Sivil Toplum ve İnsan Hakları ile ilgili Türkiye'de yapılan düzenlemeler;
- Sivil Toplumun Katılımını ve İş Birliğini Sağlamaya Yönelik Düzenlemeler;2003 yılında başlatılan “Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma” çalışmaları çerçevesinde dernek ve vakıflar üzerine de düzenlemeler yapılmıştır. 22 Ocak 2004 tarihinde kabul edilen 5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları İle İlişkilerine Dair Kanun’la, diğer tüm vakıf ve derneklerin kamu kurum ve kuruluşlarıyla ve bunların tesis, bütçe, fiziki alan ve personel ve mali kaynaklarıyla ilişkisi kesilmiş, böylece dernek ve vakıfların sivil toplum kuruluşları niteliği ön plana çıkarılmak istenmiştir.
- İnsan Haklarıyla İlgili Düzenlemeler;Türkiye’de 2001 ve 2004 Anayasa değişiklikleri başta olmak üzere, insan haklarını doğrudan ilgilendiren birçok alanda kapsamlı anayasal ve yasal düzenlemeler yapılarak, insan hak ve özgürlüklerindeki kısıtlamalar önemli ölçüde giderilmiş ve insan haklarına ilişkin evrensel standartlara ulaşma yönünde önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı, il ve ilçe insan hakları kurulları, ilgili kamu kurum ve kuruluşları bünyesinde de insan hakları birimleri gibi oluşumlar yeni düzenlemelerdendir. İlk kez 2000 yılında yürürlüğe giren İl ve İlçe İnsan Hakları Kurullarının Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik’e dayanılarak il ve ilçelerde insan hakları kurulları kurulmuştur.
#47
SORU:
Yönetişim bağlamında yapılan Kalkınma Ajanslarının Kurulmasına Dair Düzenlemeler hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
25 Ocak 2006 tarihinde kabul edilen 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun’a göre kurulacak kalkınma ajanslarının yapıları da yönetişim esasına dayandırılmış, kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları (STK’ler) arasında iş birliğini geliştirmeye yönelik kurgulanmıştır. Kanunda belirtildiği üzere ajansların kuruluş amacı kamu kesimi, özel kesim ve STK’ler arasındaki işbirliğini geliştirmek, kaynakların yerinde ve etkin kullanımını sağlamak ve yerel potansiyeli harekete geçirmek suretiyle ulusal kalkınma planı ve programlarda öngörülen ilke ve politikalarla uyumlu olarak bölgesel gelişmeyi hızlandırmak, sürdürülebilirliğini sağlamak, bölgelerarası ve bölge içi gelişmişlik farklarını azaltmaktır.