KELAM'A GİRİŞ Dersi İLK DÖNEM KELÂMİ ŞAHSİYETLER soru cevapları:
Toplam 62 Soru & Cevap#1
SORU:
Ehl-i sünnete göre ilk dönem şahsiyetleri arasında
makbul olarak görülen âlimler kimlerdir?
CEVAP:
Hasan-ı Basrî ve Ebû Hanîfe’dir.
#2
SORU:
Ehl-i Sünnet tarafından bidat düşüncelerin öncüleri
olarak kabul edilen şahsiyetler kimlerdir?
CEVAP:
Ma’bed el-Cühenî, Cehm b. Safvân, Ca‘d b.
Dirhem, Gaylân ed-Dımaşkî’dir.
#3
SORU:
Kaderin olmadığı, ezelde kulların fillerinin
belirlenmediği fikrini toplumda yüksek sesle ilk ortaya
atan kişi kimdir?
CEVAP:
Ma’bed el-Cühenî’dir (80/699).
#4
SORU:
Ma’bed el-Cühenî’nin görüşlerine, yine ilk dönemde
destek veren kişi kimdir?
CEVAP:
Gaylân ed-Dımaşkî’dir (ö. 120/738 civarı).
#5
SORU:
Kaderiyye mezhebi ve kaderîlik nasıl ortaya çıkmıştır?
CEVAP:
Ma’bed el-Cühenî ve Gaylân ed-Dımaşkî, kader
konusu üzerinde Müslümanlar arasında ilk defa konuşan
kişilerdir. Bu iki kişi kaderi inkâr ederek insanı fiillerinde
hür kabul etmişler ve insanı kudret sahibi olarak
görmüşlerdir. Bu iki zatın kader ile ilgili görüşleri
Kaderiyye mezhebinin aslını teşkil etmiş, bu görüşü
benimseyenlere kaderî denilmiştir.
#6
SORU:
Ma’bed el-Cühenî, kader müessesesine menfi olarak
yaklaşırken sahabeden Ebû Zer el-Gıfârî’nin hangi
hareketini kendi fikrini destekleyici olarak görmesine
sebep olmuştur?
CEVAP:
Ebû Zer el-Gıfârî (ö. 31/651-652), Müslümanların
mallarını Allah’ın malı olarak kabul ettikleri ve bu
malların tasarruf hakkının ve yönetimin kendilerine ilahî
kader ile geçtiğini iddia etmeleri sebebiyle Emevîleri sert
bir şekilde eleştirmiştir. Çünkü onların bu tavrı cebir ve
baskı anlamına gelmektedir. Ma’bed’in kader
konusundaki olumsuz tavrında Ebû Zer’in bu çıkısının
etkisi vardır.
#7
SORU:
Kaderîliğin ortaya çıktığı dönemde sahabeden hayatta
olanlar, kaderîlik akımına karşı nasıl bir tutum
sergilemişlerdir?
CEVAP:
Kader ile ilgili bu görüşlerin ortaya çıktığı
dönemde Ebû Hureyre (ö. 59/ 678), Abdullah b. Abbas (ö.
68/687), Abdullah b. Ömer (ö. 73/692), Enes b. Mâlik (ö.
93/712) gibi büyük sahabîleri henüz hayattaydı. Onlar bu
gelişme karşısında kendilerinin böylelerinden uzak
olduklarını ilan ettiler. Sorular karşısında da bu fikri
savunanlara selâm verilmemesi, cenaze namazlarının
kılınmaması ve uzak durulması tavsiyesinde bulundular.
#8
SORU:
Kaderîliğin kurucusu sayılan Ma’bed, bu fikrî akımına
müteakip hangi fiili hareketlerde bulunmuştur?
CEVAP:
Ma’bed, eylemci bir kişiliğe sahipti. Basra’ya
intikalinin ertesinde Emevî hükümdarlarının ilâhî adalet
adına yaptıkları zulümlere karşı çıktı ve başlatılan isyan hareketine katıldı. Hasan-ı Basrî’nin isyana katılmaması
yönündeki telkinlerini de dikkate almadı.
#9
SORU:
Ma’bed, isyan ettiği ve ardından Mekke’de yaralı
olarak ele geçirildiği zaman nasıl bir beyanatta
bulunmuştur?
CEVAP:
Ma’bed’in, isyanın ardından Mekke’de yaralı
olarak ele geçirildiğinde Hasan-ı Basrî’nin tavsiyelerine
uymadığından dolayı pişmanlığını dile getirdi. Buna
rağmen Haccâc’ın kader ve kaza konusundaki alaycı
soruları karşısında fikrinin arkasında durdu ve yılgınlık
göstermedi. Siyasî düşünce ve faaliyetleri sebebiyle idama
mahkûm edildi.
#10
SORU:
Ma’bed’in kaderi yok saymasının ardında yatan asıl
sebep nedir?
CEVAP:
Emevîlerin keyfî yönetim şekli ve haksız
uygulamalarıdır. Çünkü onlar bu haksız uygulamalarının
sorumluluğunu kadere yükleyerek işten sıyrılmak
istiyorlardı. Buna karşılık Ma’bed, hangi konumda olursa
olsun insanların kendi yapıp-ettiklerinden sorumlu
olduğunu söylüyordu.
#11
SORU:
Ma’bed’in, kader yorumu ve inandığı düşünceleri
açıkça söyleme tavrı, kelâm ilmi için hangi sonuçları
doğurmuştur?
CEVAP:
Onun kader yorumu ve inandığı düşünceleri
açıkça söyleme tavrı, Mu‘tezile üzerinde ciddi tesirleri
olmuştur. Bundan dolayı bazı Mu‘tezilî alimler onu
Mu‘tezile’nin Medine grubu içinde saymışlardır. Yahya b.
Maîn, Ebû Hatim, Dârekutnî, İbn Hacer gibi alimler ise
onu hadîs rivayetinde güvenilir kişilerden kabul
etmişlerdir.
#12
SORU:
Gaylân b. Müslim ed-Dımaşkî el-Kıbtî kimdir?
CEVAP:
Gaylân b. Müslim ed-Dımaşkî el-Kıbtî (ö.
120/738 civarı) irade hürriyeti konusundaki fikirleriyle
Ma’bed el-Cühenî ile birlikte ilk Kaderiyye fırkasının
doğuşunu hazırlayan tabiûn dönemi âlimlerinden biridir,
ancak hayatı hakkında fazla bilgi yoktur.
#13
SORU:
Gaylân b. Müslim ed-Dımaşkî el-Kıbtî, Emevîlerle
nasıl bir ilişki içinde olmuştur?
CEVAP:
Başlangıçta Gaylân’ın Emevî halifeleriyle yakın
ilişkisi vardı. Ancak sonraları kaderi inkâr düşüncesine
gitti. Bu fikrini halka açıklayıp onları yönetime karşı
kışkırttı, Emevîlerin parasal politikalarını eleştirdi. Daha
da ileri giderek Emevî halifeliğini tanımadığını ilan etti.
Bu da onun idamını getirdi.
#14
SORU:
Gaylân, hangi âlim tipolojisinde kabul görmektedir?
CEVAP:
Gaylân, bazı kaynaklarda Kaderiye’ye,
bazılarında Mürcie’ye, bir kısmında Kaderî Mürcie’ye, bir
kısmında ise Mu‘tezile’ye mensup bir âlim olarak
gösterilmektedir.
#15
SORU:
Gaylân’ın bir Mürcie âlimi olarak sayılmasının sebebi
nedir?
CEVAP:
Gaylân’ın Mürcie’den sayılmasına muhtemelen
onun, imanı “kalbin tasdiki ve dilin ikrarı” şeklinde
tanımlaması, ameli imana dahil etmemesi ve büyük günah
işleyenin kâfir olmadığı şeklindeki görüşleri sebebiyet
vermiştir.
#16
SORU:
Kaderiye ve Mu‘tezile sözkonusu olduğu zaman
Gaylân’ın kelâm ilmi ve tarihi bakımından önemi nedir?
CEVAP:
Gaylân, kelâm ilmi ve tarihi bakımından,
Kaderiye ve Mu‘tezile’nin benimsediği prensipleri daha
önce ortaya koyması bakımından önem arz eder. Nitekim
Mu‘tezile’nin “el-usûlü’l-hamse” diye anılan beş temel
prensibine temel teşkil eden görüşleri ilk önce o dile
getirmiştir. Öte yandan onun ilâhî sıfatların zatın aynı
olduğu ile Kur’ân’ın yaratılmış olduğu şeklindeki
görüşleri Mu‘tezile’nin tevhid prensibinin temelini
oluşturmuştur. Aynı şekilde onun, irade hürriyeti
konusundaki fikirleri Mu‘tezile’nin adalet prensibinin
teşekkülünde önemli rol oynamıştır. Bu yüzden,
Kaderiye’nin öncülerinden sayılmakta, Ma’bed el-
Cühenî’den sonra ikinci önemli isim olarak anılmaktadır.
#17
SORU:
Gaylân’ın, imâmet konusunda liyakat ve vasıf
ilkelerine ağırlık vermesinin temel sebebi nedir?
CEVAP:
Gaylân, böyle yaparak Emevîler’e karşı bir siyasî
muhalefet sergilemiştir. Ona göre halife Kitap ve Sünneti
iyi bilmelidir. Ümmet üzerinde ittifak ettiği takdirde
Kureyş’e mensup olmayan bir kişi de halife olabilir.
#18
SORU:
Ca‘d b. Dirhem kimdir?
CEVAP:
Cehmiyye fırkasının kurucusu olan Cehm b.
Safvân es-Semerkandî et-Tirmizî (ö. 128/745-46) ilk
kelâmcılardandır.
#19
SORU:
Ca‘d b. Dirhem’in Harran’da doğmuş ve yetişmiş
olduğu fikrinin menşei nedir?
CEVAP:
Akâid konularını akılcı bir yaklaşımla ele alışı,
onun eski felsefî kültür merkezlerinden biri sayılan
Harran’da doğmuş ve yetişmiş olması ihtimalini
güçlendirmektedir.
#20
SORU:
Ca‘d b. Dirhem kelâm alanında hangi temel
görüşleriyle öne çıkmıştır?
CEVAP:
Ca‘d b. Dirhem, hicrî II. asrın başlarında akaid
konularında Selef anlayışına aykırı olarak ortaya attığı
görüşleriyle dikkati çeken bir şahsiyettir. O, Dimaşk,
Basra, Kûfe gibi merkezleri dolaşarak görüşlerini
yaymaya çalışmış, özellikle Cehm b. Safvân’a ilâhî
sıfatların reddi ve Kur’ân’ın yaratılmış olduğu konusunda
tesir etmiştir.
#21
SORU:
Ca‘d b. Dirhem’in Allah’ın sıfatlatı ile ilgili görüşü
nasıldır?
CEVAP:
Ca‘d b. Dirhem’e göre Allah Teâlâ’nın zatı
dışında kadîm olarak kabul edilebilecek birtakım sıfatları
yoktur. Eğer Allah’ın kadîm sıfatları bulunsaydı bu, Allah’tan başka kadîm varlıkların kabul edilmesi demek
olduğu için tevhidi ortadan kaldırırdı.
#22
SORU:
Ca‘d b. Dirhem’in Allah’ı niteleyen tabirler ile ilgili
görüşü nedir?
CEVAP:
Ca‘d b. Dirhem’e göre, Allah yaratıklara asla
benzemez. Buna göre dinî metinlerde zikredilip de Allah’ı
yaratıklarla benzerlik taşıyacak şekilde niteleyen “yed”,
“vech”, “ayn” gibi tabirlerin Allah’ın zatına yaraşır
biçimde tevil edilmeleri gerekir.
#23
SORU:
Ca‘d b. Dirhem’e göre Kur’an-ı Kerim kadîm midir,
yaratılmış mıdır?
CEVAP:
Ca‘d b. Dirhem’e göre Kur’ân-ı Kerîm kadîm
değil hâdistir, yaratılmıştır.
#24
SORU:
Ca‘d b. Dirhem’e göre insanın fiillerinin hükmü
nedir?
CEVAP:
İnsanın fiilleri tamamen kendisine aittir; o, fiil
işleme gücüne (istitâat) ve iradesine özgürce sahiptir.
#25
SORU:
Ca‘d b. Dirhem’in vefatından sonra görüşleri kim
tarafında sahiplenilmiş veya kullanılmıştır?
CEVAP:
Ehl-i Sünnet’in Selef âlimleri tarafından
eleştirilen Ca‘d’in görüşleri sonradan yankı bulmuş, başta
talebesi Cehm b. Safvân olmak üzere Vâsıl b. Atâ, Amr b.
Ubeyd ve diğer bazı Mu‘tezilî âlimlerce benimsenerek
kelâm ilminin teşekkül etmesinde rol oynamıştır.
#26
SORU:
Cehm b. Safvân es-Semerkandî et-Tirmizî kimdir?
CEVAP:
Cehmiyye fırkasının kurucusu olan Cehm b.
Safvân es-Semerkandî et-Tirmizî (ö. 128/745-46) ilk
kelamcılardandır.
#27
SORU:
Cehm’in kelâm ilmi bakımından en belirgin özelliği
nedir?
CEVAP:
Cehm’in en belirgin özelliği, sıfatların inkârı,
Kur’ân’ın yaratılmışlığı ve insan iradesini kabul
etmemektir (cebr).
#28
SORU:
Bir sözcük işlemcide hazırlanacak bir belge hangi
ögelerden oluşur?
CEVAP:
Birbiri ardına akan paragraflar, bu paragrafların
arasında yerleştirilmiş tablolar, grafikler, görüntüler ve
benzeri görsel ögelerden oluşur.
#29
SORU:
Cehmiyye mezhebinin Mu‘tezile ile örtüşen yönü
nedir?
CEVAP:
Cehmiyye mezhebi, insan iradesini inkârı ve tam
bir cebr anlayışı cihetinden Cebriye ile sıfatların inkârı
yönünden Mu‘tezile ile örtüşür.
#30
SORU:
Cehm’in fikirlerinin oluşumunda hangi çevreler etkili
olmuştur?
CEVAP:
Cehm, pek çok muhitte bulunmuş, buralarda
karşılaştığı kişilerden ve farklı kültür çevrelerinden
etkilenmiştir. Nitekim Kûfe’de Cad b. Dirhem (124/742
[?]) ile karşılaşmış ve ilâhî sıfatlar, kader ve halku’l Kur’ân gibi konularda onun tesiri altında kalmıştır.
Emevîlere karşı yürütülen bir isyana taraftar olmuş,
dönemin siyasetine fikren ve fiilen katılmıştır. Cehm,
çağdaşı Ebû Hanîfe ve Vâsıl b. Atâ ile de fikir
alışverişinde bulunmuş ve talebeleriyle tartışmıştır. Ayrıca
ünlü tefsirci Mukâtil b. Süleyman ile de münazaralarda
bulunmuştur.
#31
SORU:
Cehm’in Allah’ın subûti sıfatlarına bakışı nasıldır?
CEVAP:
Allah’a subutî ve haberî sıfatlar nisbet edilemez.
Allah yaratıklara ait hiçbir sıfatla nitelendirilemez.
#32
SORU:
Cehm’in Kur’an’a bakış açısı nasıldır?
CEVAP:
Cehm b. Safvân’a göre Kur’ân mahlûktur. Zira
kelâm yapılan, edilen, sonradan olma bir fiildir. Bu fiil
cisimlerle birlikte bulunur. Dolayısıyla cisim olmaktan
münezzeh olan Allah’a nisbet edilemez.
#33
SORU:
Cehm’in kaza ve kadere karşı bakışı nasıldır?
CEVAP:
Cehm, kulların mutlak cebr altında olduklarını,
insanın hiç bir gücünün olmadığını, fiillerinde mecbur
olduğunu, fiillerini icra ederken hiçbir iradesinin
bulunmadığını, onları Allah’ın yarattığını ve fiillerin
insana izafe edilmesinin mecazî olduğunu iddia etmiştir.
#34
SORU:
Cehm’in iman müessesesine bakışı ne yöndedir?
CEVAP:
Cehm’e göre iman, Allah’ı bilmek, küfür ise
bilmemektir. Diğer bir deyişle iman kalbin marifetidir,
bilgisidir; tasdik olmaksızın Allah’ı ve Hz. Peygamberin
haber verdiği şeyleri kalben bilmek demektir.
#35
SORU:
Cehm’in kabir ve ahiret hakkında görüşleri nelerdir?
CEVAP:
Cehm b. Safvân’a göre Allah, ahirette
görülemeyecektir. Zira bir şeyin görülebilmesi için onun
cisim olması; bir yön ve mekânda bulunması gerekir.
Allah Teâlâ cisim olmadığı ve bir yönde bulunmadığı için
görülemez. Öte yandan Cehm’e göre kabir azabı, sırat ve
mizân da yoktur.
#36
SORU:
Cehm’in akıl-nakil mukayesesi durumundaki tercihi
hangi istikamettedir?
CEVAP:
Cehm, nasları serbest bir akılcılıkla yorumlamaya
çalışan; akılla nassın çatışması halinde aklın esas alınması
ve nassın buna göre te’vil edilmesi gerektiğini savunan ilk
kelâmcılardan biridir.
#37
SORU:
Ebû Hanîfe kimdir?
CEVAP:
Ebû Hanîfe Numan b. Sabit (80-150/699-767), h.
80 yılında Kûfe’de doğmuş, 150 yılında Bağdat’ta vefat
etmiştir. O, Hanefî mezhebinin imamı ve büyük bir
müctehiddir.
#38
SORU:
Ebû Hanîfe’nin ehl-i sünnet için önemi nedir?
CEVAP:
Ebû Hanîfe, fıkıh ilmindeki öncülüğünün yanı sıra
kelâm (akaid/elfıkhu’l- ekber) ilmiyle de uğraşmış, bu
ilmin temel konularını düzenleyerek ve dönemindeki
inkârcı ve bid’atçılarla münakaşalar yapmış, Ehl-i Sünnet
kelâmının kurulmasına zemin hazırlamıştır. O, bu tür
münakaşa ve münazaralarıyla, Hz. Peygamber’den
sahabeye ve sonraki nesillere intikal eden ve o dönem Müslümanlarının çoğunluğunca da benimsenen itikadî
esasları savunmayı gaye edinmiştir.
#39
SORU:
Ebû Hanîfe’nin yaşadığı dönemin özelliği nedir?
CEVAP:
Ebû Hanîfe Havâric, Cehmiyye, Mu‘tezile,
Müşebbihe, Kaderiyye, Cebriyye, Mürcie ve Şia’nın birer
itikadî mezhep olarak teşekkül etmeye başladığı bir
dönemde yaşamıştır. Ebû Hanîfe’nin çağdaşları arasında
Ca‘d b. Dirhem, Cehm b. Safvân, Vâsıl b. Atâ, Amr b.
Ubeyd ve Şeytânüttâk gibi farklı görüşleri savunan ilk
kelâmcılar yer alır. Dolayısıyla görüş ayrılıklarının teorik
hale gelmeye başladığı dönemde içtihâdî bakımdan çok
önemli bir yer kaplamıştır.
#40
SORU:
Ebû Hanîfe kelâm ilmine karşı menfi bir tavır almış
mıdır?
CEVAP:
Ebû Hanîfe’nin, kelâmı öğrenilmesi caiz olmayan
ilimlerden saydığı, hatta başta oğlu Hammâd olmak üzere
öğrencilerine bu ilimle uğraşmayı yasakladığı, insanlara
kelâmın kapısını aralayan Amr b. Ubeyd ile birlikte biri
tenzihte, diğeri teşbihte olmak üzere iki aşırı ucu temsil
eden Cehm b. Safvân ile Mukâtil b. Süleyman’ı sert bir
şekilde tenkit ettiği söylense de, günümüze kadar ulaşan
ve Ebû Hanîfe’ye ait olan bazı akaid risalelerinin varlığı,
onun fıkıh sisteminde re’ye ve kıyasa başvurup bir
anlamda akılcılığı benimsemesi kelâmî bir perspektife
sahip olduğu göstermektedir.
#41
SORU:
Ebû Hanîfe’nin, hayatının belli bir döneminden sonra
fıkhî konularla fazlaca meşgul olması, kelâmı ilgilendiren
meselelerle ilgilenmeyi caiz görmemesinden mi
kaynaklanmaktadır?
CEVAP:
Hayır, akaide dair temel esaslar üzerinde
görüşlerini ortaya koyduktan sonra bu alandaki
çalışmalara fazla ihtiyaç hissetmemesinden, ayrıca çözüm
bekleyen fıkhî-amelî meselelerin çokluğundan
kaynaklanmış olmalıdır.
Nitekim vefatından önce
öğrencilerine yaptığı tavsiyeleri ihtiva eden el- Vasiyye ile
er-Risale’sinin itikadî meselelere dair olması kelâmî
konularla ilgisini kesmediğini gösterir.
#42
SORU:
Ebû Hanîfe, akâid esaslarını belirlerken neyi esas
almıştır?
CEVAP:
Ebû Hanîfe, akâid esaslarını belirlerken Kur’ân ve
hadîsleri esas almıştır. kendisiyle tartıştığı kimse nassları
kabul eden biriyse onunla kesin naklî delil; nassları delil
saymayan biriyse kesin aklî delil kullanarak münakaşa
etme yolunu seçmiştir.
#43
SORU:
Ebû Hanîfe, biriyle tartıştığı zaman hangi tür delilleri
kimle tartışırken kullanır?
CEVAP:
Ebû Hanîfe, kendisiyle tartıştığı kimse nassları
kabul eden biriyse onunla kesin naklî delil; nassları delil
saymayan biriyse kesin aklî delil kullanarak münakaşa
etme yolunu seçmiştir.
#44
SORU:
Ebû Hanîfe’nin akâid alanında görüşlerinden
faydalandığı kişiler kimlerdir?
CEVAP:
“Ebû Hanîfe’nin akaid alanında görüşlerinden
faydalandığı kişilerin başında Hz. Ali gelmektedir. Ayrıca Ebû Hanîfe Zeyd b. Ali, Muhammed el- Bakır ve Ca’fer
es-Sâdık Ehl-i beyt alimlerinden akaid konularında
istifade etmiş; sahabeden özellikle Abdullah b. Mes’ûd;
tabiûndan Hasan-ı Basrî, Atâ b. Ebî Rebâh, Sa‘îd b.
Müseyyeb ve Ömer b. Abdülazîz gibi âlimlerin görüşleri
kendisinin akaidle ilgili düşüncelerine şekil vermiştir.
#45
SORU:
Ebû Hanîfe’nin “ulûhiyet” hakkındaki görüşü nedir?
CEVAP:
Allah Teâlâ her şeyin yaratıcısıdır. Her insan,
mahlûkat üzerinde düşünerek Allah’ın var olduğunu idrak
edebilir. Bundan dolayı dinî bir davetle karşılaşmasa bile
yetişkin ve akıllı her insan, Allah’a inanmakla mükelleftir.
Allah’ın zatî fiilî sıfatları vardır.
Allah’ın sıfatları zatından
ayrı düşünülemez.
#46
SORU:
Ebû Hanîfe’nin “Halku’l-Kur’ân” hakkındaki görüşü
nedir?
CEVAP:
Ebû Hanîfe’ye göre Kur’ân, Allah kelâmı olup
mahlûk değildir, fakat Kur’ân’ı telaffuz edişimiz ve onu
yazışımız mahlûktur. Bununla birlikte Allah’ın kelâmı
olan Kur’ân mahlûk değildir.
#47
SORU:
Ebû Hanîfe’nin “kader” hakkındaki görüşü nedir?
CEVAP:
Kâinatta meydana gelen her şey Allah’ın takdiri
ve kazasına göre cereyan eder. Zira Kur’ân ve hadîslerde
her şeyin yaratılmadan önce yazıldığı ve meydana gelen
şeylerin bu yazıya göre gerçekleştiği açıkça belirtilmiştir.
Zira Allah, herkesin kaderini, kendi iradeleriyle
gerçekleştirecekleri şekilde yazmıştır. Bundan dolayı kişi
annesinden mümin veya kâfir (mutlu veya bedbaht) olarak
doğmaz; kendi irade ve kudretiyle mümin iken kâfir, kâfir
iken mümin olabilir.
#48
SORU:
Ebû Hanîfe’nin “peygamberlik” hakkındaki görüşü
nedir?
CEVAP:
Peygamberlerin gösterdikleri mucizeler haktır.
Hz. Peygamberin ayın yarılması (inşikâku’l-kamer) ve
mi’rac mucizesi haktır, gerçektir. Bütün peygamberlerin
getirdiği dinler tevhid esasına dayanır; peygamberlerin
getirdiği dinlerde inanç esasları değişmez. Bununla
birlikte fer’î hükümlerde (şeriat) farklılıklar olabilmiştir
#49
SORU:
Ebû Hanîfe’nin “ahiret” hakkındaki görüşü nedir?
CEVAP:
Kabir azabı haktır, gerçektir. İnsanların ölümden
sonra diriltilmeleri ve amellerinin tartılması haktır.
Müminlerin günahları sebebiyle âhirette tâbi tutulacakları
muamele ise Allah’a kalmıştır. O, dilerse affeder, dilerse
azaba uğratır. Sadece peygamberlerin ve naslarda
haklarında açıklama bulunan kimseler doğrudan cennete
gireceklerdir. Allah Teâlâ, dilediği şekilde ve keyfiyeti
bizce bilinmeyen bir tarzda müminler tarafından cennette
görülecektir.
#50
SORU:
Ebû Hanîfe, insan-amel ilişkisini nasıl görmektedir?
CEVAP:
Ebû Hanîfe’ye bir insanda imanın gerçekleşmesi
için onun şüpheden arınmış kesin bilgiye sahip olmasının
yanı sıra bu bilginin doğruluğunu kesin olarak tasdik
etmesi ve bu kararını sözlü olarak açıklaması gerekir.
İman için bunların hiçbiri tek başına yeterli değildir. Aksi
halde kalben tasdik etmedikleri halde inandıklarını söyleyen münafıkların ve Hz. Muhammed’in gerçek
peygamber olduğunu bilmelerine rağmen nübüvvetini
tasdik etmeyen Ehl-i kitap’ın mümin sayılması gerekir.
#51
SORU:
Ebû Hanîfe’nin “Halku’l-Kur’ân” hakkındaki görüşü
nedir?
CEVAP:
Ebu Hanîfe’ye göre insanların kendi beyanları,
ibadet şekilleri ve dinî alâmet sayılan kıyafetleri tekfir
sebebi olabilir. Mümin olduğunu söylese de, ilâhî sıfatlan
inkâr eden veya bunları yaratıkların sıfatlarına benzeten,
kadere inanmayan, Kur’an’da açıkça belirtilen hükümleri
kabul etmeyen, günah işlemeyi helâl sayan ve Kur’an’ın
bir harfini bile inkâr eden kimse tekfir edilir.
#52
SORU:
Ebû Hanîfe’ye göre devlet başkanı nasıl tayin
edilmelidir?
CEVAP:
Ebû Hanîfe’ye göre devlet başkanı, müminlerin
bir araya gelip istişarede bulunmaları yoluyla seçilmelidir.
#53
SORU:
Ebû Hanîfe’ye göre Hz. Ali ve Emevîler arasındaki
mücadelede kim haklıdır?
CEVAP:
Hz. Ali, muhalifleriyle olan anlaşmazlıklarında
haklıdır. Ali evlâdı, hilâfete, idareyi zorla ellerine geçiren
Emevî ve Abbâsîlerden daha lâyıktır. Bu kanaatine bağlı
olarak Ebû Hanîfe, İmam Zeyd’in ve Ehl-i Beyt’e mensup
kişilerin mevcut idareye karşı giriştiği mücadeleleri meşru
kabul etmiş, hatta onlara destek vermiştir.
#54
SORU:
Ebû Hanîfe, Ehl-i Beyt’in haklı olduğunu düşündüğü
için Sîa görüşüne mi mensuptur?
CEVAP:
Ebû Hanîfe’nin, Ehl-i beyt’i mücadelelerinde
desteklemesi Şia’nın imâmet anlayışını benimsediği
anlamına gelmez. Zira Ebû Hanîfe, imâmeti Ehl-i beyt’e
nassla verilmiş bir hak olarak görmemiş, sadece
döneminde Ehl-i beyt’e mensup olanları imâmete
diğerlerinden daha lâyık görmüştür.
#55
SORU:
Hasan-ı Basrî kimdir?
CEVAP:
Hasan-ı Basrî (ö. 110/728), 21/642 yılında
Medine’de doğdu. Babası ve annesi azatlı köle idiler. Bu
yüzden mevâlîden sayılır. Annesi Hz. Peygamber’in eşi
Ümmü Seleme’nin azatlısı ve hizmetkârıydı. Ümmü
Seleme onunla yakından ilgilendi ve iyi yetişmesi için her
türlü imkânı sağladı.
Hz. Ali’nin halife olmasının ardından
ailesiyle birlikte Basra’ya gitmiş ve oraya yerleşmiştir.
Hasan-ı Basrî, ilmi ve zühdü ile tabiûnun en önde gelen
simalarındandır.
#56
SORU:
Hasan-ı Basrî, kimlerden ilim almış, kimleri
etkilemiştir?
CEVAP:
Pek çok sahabeden ilim almakla birlikte en çok
Enes b. Malik’ten istifade etmiştir. Talebeleri arasında
Eyyûb es-Sahtiyânî, Katâde b. Diâme, Amr b. Ubeyd.
Vâsıl b. Atâ, Malik b. Dinar gibi alimler bulunmaktadır.
#57
SORU:
Hasan-ı Basrî’nin, “ulûhiyet” hakkındaki görüşü
nedir?
CEVAP:
Allah Teâlâ’nın kemal sıfatları vardır, onlarla
nitelendir. Allah Teâlâ ahirette müminler tarafından
görülecektir.
#58
SORU:
Hasan-ı Basrî’nin, “kader” hakkındaki görüşü nedir?
CEVAP:
Hasan-ı Basrî, Emevî idaresinin, siyasî iktidar ve
icraatlarını meşrulaştırmak için bunların ilâhî irade
doğrultusunda gerçekleştiğini iddia etmeleri karşısında
öğrencileriyle birlikte mücadele vererek kulların kendi
iradeleriyle yapmış olduğu fiillerin ilâhî takdirin zorlayıcı
tesiri altında gerçekleşmediğini savunmuştur.
#59
SORU:
Hasan-ı Basrî, hangi ekole daha çok yakındır?
CEVAP:
Hasan-ı Basrî hakkında yapılan yeni
araştırmalarda onun kader konusunda Mu‘tezile ile aynı
görüşleri paylaşmadığı; bilakis, kaderin işlenen günahlar
için bir mazeret olarak ileri sürülemeyeceğini vurguladığı
belirtilmektedir. Bu açıdan bakıldığında bu görüşlerinin
Ehl-i Sünnet anlayışıyla bağdaştığı söylenebilir.
#60
SORU:
Hasan-ı Basrî’nin, “peygamberlik” hakkındaki görüşü
nedir?
CEVAP:
Kadınlardan peygamber gönderilmemiştir. Hz.
Peygamber’in isrâ ve mi’racı bedenen değil ruhen
gerçekleşmiştir.
#61
SORU:
Hasan-ı Basrî’nin, “âhiret” hakkındaki görüşü nedir?
CEVAP:
Hz. İsa, kıyametin kopmasından önce canlı olarak
bulunduğu gökten inecek ve herkes ona iman edecektir.
Kalbinde iman bulunup da günahlarının cezasını çekmek
üzere cehenneme giren kimseler ilâhî şefaat sayesinde
oradan çıkacaklardır. Ergenlik çağına girmeden ölen kâfir
çocukları cehenneme girmeyecektir.
#62
SORU:
Hasan-ı Basrî’nin, “iman-amel ilişkisi” hakkındaki
görüşü nedir?
CEVAP:
Hasan-ı Basrî, gerçek imanın kişiyi dinin
buyruklarına itaât etmeye sevk ettiğini belirtmektedir.
Amelsiz imanın bir değeri yoktur. Bu sebeple iman artar
ve eksilir.