MUHASEBE VE HUKUK Dersi Ticaret Hukukunun Esasları soru cevapları:
Toplam 54 Soru & Cevap#1
SORU:
Uyuşmazlık kavramı neyi ifade eder?
CEVAP:
En genel anlamıyla uyuşmazlık, taraflardan
birinin, bir olgu, hukuk kuralı ya da davranış biçimine
ilişkin iddia veya talebinin, diğeri tarafından itiraz, karşı
iddia ya da inkârla karşılandığı belirli bir anlaşmazlık
durumunu ifade etmektedir. Öyleyse bir uyuşmazlıktan
söz ettiğimizde, en az iki taraflı ve karşılıklı hak
iddialarına ilişkin bir anlaşmazlıktan söz etmekteyizdir.
Uyuşmazlıkta çözüm, tarafların karşılıklı hak ve
iddialarını kabul ederek sulh olmalarını ifade eder. Oysa
bazı durumlarda taraflar karşı tarafın iddiasını kabul
etmemekle birlikte, uyuşmazlık taraflarca ya da bir üçüncü
tarafça sona erdirilir.
#2
SORU:
Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yolları nasıl tanımlanır?
CEVAP:
Alternatif uyuşmazlık çözüm yolları, tarafsız bir
üçüncü kişinin, uyuşmazlığı çözümlemek hususunda
yardımcı olmak ve uyuşmazlığın çözümlenmesine katkıda
bulunduğu, devlet mahkemelerinde yürütülen dava
yolunun yanında işleyen, seçimlik nitelikteki ‘uyuşmazlık
çözüm yolları’ olarak tanımlanabilir. Türkiye’deki hukuk
sistemi açısından alternatif çözüm yollarına ilişkin en
bilinen örnek Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’dir.
Bilindiği üzere tüketici hakem heyetleri, tüketicilerin karşı
karşıya kaldığı hak ihlallerini kısa sürede tespit edip,
gidermek üzere mahkeme dışı bir uyuşmazlık çözüm yolu
olarak düzenlenmiş ve etkili sonuçlar vermiştir.
Alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının önemli bir
özelliği, ekonomik ve sosyal yaşama ilişkin
uyuşmazlıklarda daha yoğun olarak kullanılmasıdır.
Bunun iki sebebi vardır: Birincisi, devlet, özellikle özel
hukuktan kaynaklı uyuşmazlıkların çözümünü tarafların
iradesine bırakmaya daha yatkınken, ceza ve idare hukuku
gibi kamu hukuku alanında ortaya çıkan
uyuşmazlıklardaki tekel yetkisini mahkemeler dışındaki
araçlara devretmemiştir. İkincisi, az evvel de ifade
ettiğimiz üzere, ekonomik çıkarlara dayalı uyuşmazlıklar,
mahkemelerin sıkı usul şartlarına bağlı yargılama
esaslarına dayalı olarak çözülmeye çalışıldığında hem
zaman kaybı hem de maddi kayıplar yaşanabilmektedir.
Zaten özel hukuk ilişkileri irade serbestîsinin geçerli
olduğu ilişkiler olduklarından, taraflar aralarındaki
uyuşmazlığın giderilmesi bakımından da iradi tercihte
bulunabilmektedir.
#3
SORU:
Ticari iş kavramını açıklayınız.
CEVAP:
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 3. maddesine
göre “Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari
işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari
işlerdendir.” Kuşkusuz Ticaret Kanununun düzenleme
alanına giren çok sayıda husus söz konusudur ve bunların
ticaret yaşamını düzenlediğine ilişkin hiçbir şüphe yoktur.
Ayrıca bir ticari işletmeyi ilgilendiren işlerin de ticari
olması tabidir. Bunlara ilişkin olarak en bilinen örnek
kıymetli evrak düzenlenmesidir. Kıymetli evrakın ne
olduğu nasıl düzenleneceği Türk Ticaret Kanununda
düzenlemiştir. Bu nedenle de kıymetli evrak düzenlenmesi
her halükârda ticari iştir. Bir üniversite öğrencisinin
kiraladığı evin taksitlerine karşılık olarak ev sahibine
verilmek üzere bono düzenlemesi, ilişkinin taraflarının
sıfatlarından ve niteliklerinden bağımsız olarak ticari bir
iştir.
Ancak ticari işler, yalnızca bu adla anılan kanunda
düzenlenmek ve ticari işletmeyi ilgilendirmekle de
sınırlanamaz. Keza tüzel kişi tacirler söz konusu
olduğunda makul görünen bu düzenleme, gerçek kişi
tacirler söz konusu olduğunda bu kez çok geniş bir alanı
kapsayabilir. Çünkü gerçek kişi tacirler, tacir sıfatını
taşımakla birlikte, tüzel kişi tacirlerden farklı olarak, kendi
özel işleri için de borç doğurucu işlem ve fiillerde
bulunabilirler. Söz gelimi bir gerçek kişi tacir evine beyaz
eşya alacak, yiyecek-içecek alışverişi yapacaktır. Bu kişi
tacir olduğu için yaşamı boyunca gerçekleştireceği her
türlü işlem ve fiilin ticari sayılması ve ticari işlere
yüklenen sonuçların ortaya çıkmasının beklenmesi makul
olmaz.
#4
SORU:
Ticari iş karinesi kavramını açıklayınız.
CEVAP:
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 19.
maddesinde ticari iş karinesi dediğimiz konu
düzenlenmiştir. Buna göre (1) Bir tacirin borçlarının ticari
olması asıldır. Ancak, gerçek kişi olan bir tacir, işlemi
yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını
diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına
durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır. (2)
Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan
sözleşmeler, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri
için de ticari iş sayılır.
Ticari iş karinesi, ticari işin kapsamını kısmen
daraltmakta, kısmense genişletmektedir. Düzenlemeye
göre aslında ticari iş olarak kabul edeceğimiz bazı işler
artık ticari değil, âdi iş olarak kabul edilecek; ticari iş
olmasını beklemediğimiz bazı işler ise ticari iş olarak
kabul edilmektedir. Ticari işin kapsamını daraltan örneği
yukarıda ifade etmiştik, bir kez daha anımsayalım: Kural
olarak taciri borç altına sokan her türlü iş, ticari iştir.
Ancak tacirin ticari işletmesini ilgilendirmeyen özel
işlerinin de ticari iş sayılması makul değildir. Bunun için
düzenlemede, bu hususun karşı tarafa bildirilmesi
kaydıyla, yapılan işlem ve fiilin artık ticari iş
sayılmayacağı hüküm altına alınmıştır. Öte yandan
düzenlemenin ticari işin kapsamının genişletilmesine
ilişkin kısmını da gözden kaçırmamak gerekir. Buna göre
taraflarından biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşme,
karşı taraf için de ticari iş sayılmaktadır. Söz gelimi
otomobilini, bir şirkete satan memurun gerçekleştirdiği
işlemin hukuksal niteliğini ele alalım. Şirket açısından
burada ticari iş niteliğinde bir satım sözleşmesi söz
konusudur. Taraflardan biri için ticari olan bu sözleşme
karşı taraf yani aracını satan memur için de ticari iş
sayılacaktır.
#5
SORU:
Tacir olmasanız ya da bir ticari işletme işletmeseniz
bile, sizin için de ticari iş sayılan işlem ve fiiller bulabilir
misiniz?
CEVAP:
Türk Ticaret Kanununun 3. ve 19/2. Maddesinde
düzenlenen ticari iş karinesine göre tacir olmasa ya da bir
ticari işletme ile ilgisi bulunmasa da, herkes bir ticari iş
yapmış sayılabilir. Zira 3. maddeye göre Türk Ticaret
Kanununda düzenlenen işler, bu işleri yapanların
sıfatlarından ve niteliklerinden bağımsız olarak ticari iştir.
Ayrıca 19/2. maddeye göre kanunda aksi
düzenlenmedikçe, taraflarından biri için ticari iş
niteliğinde olan sözleşmeler diğer taraf için de ticari iş
sayılır. Öyleyse, bir ticari işletmeden yapacağımız
alışverişlerimizde, işletme için ticari iş sayılan bir taşınır
satım sözleşmesinin tarafı olacağımızdan, aslında bizim
için de ticari iş sayılan bir işlem gerçekleştirmiş oluruz.
Yine de Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun bu
konuda farklı düzenlemeler içerebileceğinden, her
alışverişimizi ticari iş sayıp, ticari işlere uygulanacak
hükümleri uygulamadan evvel, istisnaları gözden
geçirmekte yarar vardır.
#6
SORU:
Ticari dava nedir?
CEVAP:
Ticari iş gibi, ticari dava da, 6102 sayılı Türk
Ticaret Kanununda düzenlenmiştir. Yasanın dördüncü
maddesinin birinci fıkrasında ticari davalar sayılmıştır.
Buna göre “(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili
hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup
olmadıklarına bakılmaksızın; a) Bu Kanunda, b) Türk
Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile
uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, c)
11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun
malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin
birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203,
rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine
dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini
düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin
532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir
yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale
hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini
düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, d) Fikrî
mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, e) Borsa, sergi,
panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer
yerlere ilişkin özel hükümlerde, f) Bankalara, diğer kredi
kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme
işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan
doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Ancak, herhangi
bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir
ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan
istisnadır.”
#7
SORU:
Nisbi Ticari dava nedir?
CEVAP:
Tarafların ticari işletmeleriyle ilgili hususlardan
kaynaklanan davalara nisbi ticari dava denilmektedir. Yine
yasadaki düzenlemeye bakarak aslında iki tür nisbi ticari
dava olduğunu da görebiliyoruz. Bunlardan ilki “her iki
tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan
davalar”dır. İkincisi ise, “bir ticari işletme ile ilgili olan
havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan
doğan davalar”dır.
#8
SORU:
Mutlak Ticari dava nedir?
CEVAP:
Davanın taraflarının kim olduğunun önem
taşımadığı ticari davalara mutlak ticari dava denir. Bu tür
davalar, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın,
yasada sayılan hususlardan kaynaklandıkları için ticari
dava sayılmaktadırlar. Mutlak olmalarının nedeni,
taraflara göre ticari olma özelliğinin değişmemesidir.
Yukarıda alıntıladığımız yasa metninde, mutlak davaların
hangi hususlardan doğduğu ayrıntılı bir şekilde ifade
edilmektedir. Şimdi bu metni bir kez daha gözden
geçirmenizi öneririz. Bunu yaparken şu noktalara dikkat
etmeyi unutmayın: Birincisi, hiçbir sınırlama olmaksızın
ticaret kanundaki düzenlemelerden kaynaklı
uyuşmazlıklar elbette mutlak ticari davadır. İkincisi,
medeni kanun, borçlar kanunu gibi genel kuralların
bulunduğu yasaların özellikle ticaret yaşamına ilişkin
yönü ağır basan düzenlemeleri bu kapsamda ele
alınmaktadır. Örneğin “rehin karşılığı ödünç verme işi ile
uğraşanlar”dan söz edilmektedir ki, bu düzenleme medeni
kanunda yer almakla birlikte, ticaret yaşamına ilişkin ciddi
özellikler de taşımaktadır. Öyleyse bu tür
düzenlemelerden kaynaklanan davalar da mutlak ticari
davalardır. Üçüncüsü, ticaret kanuna göre daha özel
düzenlemelerde yer alan hükümlerin de mutlak ticari dava
kapsamında değerlendirilebilecek düzenlemelere
olabileceği görülmektedir. Yine özellikle sermaye ve mal
piyasalarına ilişkin düzenlemelerin bu kapsamda olduğu
görülmektedir.
#9
SORU:
Şekli anlamda yargı kavramını açıklayınız.
CEVAP:
Şekli anlamda yargı, yargılama faaliyetini yürüten
makamlar esas alınarak belirlendiği için organik ölçüte
göre yargı anlamında da kullanılır. Şekli anlamda yargı
dediğimizde, yargılamayı yapan makam olarak
mahkemelerin yerine getirdiği her türlü faaliyeti
kastederiz. Yani bir iş mahkeme tarafından yapılıyorsa,
şekli anlamda yargılamadır. Her ne kadar bu ölçüt, yargıyı
yasama ve yürütmeden ayırma işlevini görüyorsa da,
aslında uyuşmazlık çözümü ya da bir kuralın bir olaya
uygulanması anlamında yargılamanın dışında kalan pek
çok diğer faaliyeti de içerdiği için yanıltıcı olabilmektedir.
Çünkü mahkemelerin gerçekleştirdiği her türlü faaliyet
zorunlu olarak yargılama faaliyeti değildir. Mahkemedeki
idari işlerin görülmesi için yapılan faaliyet ve işlemler
buna örnek olarak verilebilir.
#10
SORU:
Maddi anlamda yargı kavramını açıklayınız.
CEVAP:
Maddi anlamda yargı, hukuk kurallarının belli bir
olaya uygulanması, uyuşmazlıkların bu kurallar
çerçevesinde çözülmesi anlamına gelir.
#11
SORU:
Yargı ayrılığı sistemi hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
Türkiye’deki yargı örgütü yargı ayrılığı sistemi
denilen bir şekilde örgütlenmiştir. Yargı ayrılığı sistemi,
kamu hukuku-özel hukuk ya da idari yargı-adli yargı
ayrımı bulunmayan yargı birliği sisteminin alternatifidir.
Bu sistemleri birbirinden ayıran, alt derece mahkemelerin
bağlı oldukları yüksek mahkemelerin aynı mı yoksa ayrı
mı olacağı ölçütüdür. Yargı birliği sisteminde, alt derecede
yer alan farklı uzmanlık mahkemeleri bulunsa da, bu
mahkemelerde verilen kararlara karşı başvurulacak yüksek
mahkeme bir ve aynıdır. Bu sistem Amerika Birleşik
Devletleri, İngiltere, Kanada vb. Anglo-Sakson
ülkelerinde geçerlidir. Yargı ayrılığı sisteminde ise kamu
hukuku ve özel hukuk ayrımı gibi, mahkemelerin
örgütlenmesi ve her bir yargı kolunun bağlı olduğu yüksek
mahkemeler de birbirinden ayrıdır. Öyleyse, bu sistem
içerisinde yer alan bir ülkede kaç yargı kolu olduğunu, kaç
yüksek mahkeme olduğuna bakarak öğrenebiliriz. Fransa,
Almanya, Türkiye gibi kıta Avrupası ülkelerinde geçerli
olan yargı örgütü sistemi, yargı ayrılığı sistemidir.
Türkiye’de yargı örgütü bakımından yargı ayrılığı
sisteminin geçerliliğini anayasadaki düzenlemelerden
takip edebiliriz. Anayasanın üçüncü bölümünde
düzenlenen yargı konusu altında 146. maddeden
başlayarak yüksek mahkemeler düzenlenmiştir. Buna göre
Türkiye’deki hukuk sistemi açısından yüksek mahkemeler
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay,
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Uyuşmazlık
Mahkemesidir. Öyleyse bunlar aynı zamanda
Türkiye’deki yargı kollarını da ifade etmektedir.
#12
SORU:
Özel Hukuk yargılamasına hakim olan ilkelerden
tasarruf ilkesi ne anlama gelir?
CEVAP:
Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın,
kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara
bağlayamaz. Kimse dava açmaya zorlanamaz (TTK md.
24).
#13
SORU:
Özel Hukuk yargılamasına hakim olan ilkelerden
taraflarca getirilme ilkesi ne anlama gelir?
CEVAP:
Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki
taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları
kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek
davranışlarda dahi bulunamaz; kendiliğinden delil
toplayamaz (TTK md. 25).
#14
SORU:
Özel Hukuk yargılamasına hakim olan ilkelerden
taleple bağlılık ilkesi ne anlama gelir?
CEVAP:
Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır;
ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez (TTK
md. 26).
#15
SORU:
Özel Hukuk yargılamasına hakim olan ilkelerden
hukuki dinlenilme hakkı ne anlama gelir?
CEVAP:
Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın
diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki
dinlenilme hakkına, yani yargılama ile ilgili bilgi sahibi
olunması, açıklama ve ispat, mahkeme kararlarının
gerekçeli olması hakkına sahiptirler (TTK md. 27).
#16
SORU:
Özel Hukuk yargılamasına hakim olan ilkelerden
aleniyet ilkesi ne anlama gelir?
CEVAP:
Kural olarak duruşma ve kararların bildirilmesi
alenidir. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının gizli
olarak yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu
güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde,
taraflardan birinin talebi üzerine ya da re’sen mahkemece
karar verilebilir (TTK md. 28).
#17
SORU:
Özel Hukuk yargılamasına hakim olan ilkelerden
dürüst davranma ve doğruyu söyleme yükümlülüğü ne
anlama gelir?
CEVAP:
Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak,
vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde
yapmak zorundadırlar (TTK md. 29).
#18
SORU:
Özel Hukuk yargılamasına hakim olan ilkelerden usul
ekonomisi ilkesi ne anlama gelir?
CEVAP:
Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli
bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider
yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür (TTK md. 30).
#19
SORU:
Özel Hukuk yargılamasına hakim olan ilkelerden
hâkimin davayı aydınlatma ödevi ne anlama gelir?
CEVAP:
Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu
kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz
yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara
açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini
isteyebilir (md. 31).
#20
SORU:
Özel Hukuk yargılamasına hakim olan ilkelerden
yargılamanın sevk ve idaresi ne anlama gelir?
CEVAP:
Yargılamayı, hâkim sevk ve idare eder; yargılama
düzeninin bozulmaması için gerekli her türlü tedbiri alır
(md. 32).
#21
SORU:
Özel Hukuk yargılamasına hakim olan ilkelerden
hukukun uygulanması ne anlama gelir?
CEVAP:
Hâkim, Türk hukukunu resen uygular (TTK md.
33).
#22
SORU:
Size karşı açılmış bir davada mahkemenin yetkili olup
olmadığını nasıl anlarsınız?
CEVAP:
Genel yetki kuralı, davanın davalının yerleşim
yerinde açılmasıdır. Dolayısıyla bize karşı açılan bir dava,
yerleşim yerinde açılmamışsa, mahkemenin yetkili
olmadığını düşünmeye başlayabiliriz. Ancak elbette özel
bazı durumlar için yetkili mahkemenin değişebileceğini de
biliyoruz. Söz gelimi eğer davanın konusunu bir taşınmaz
mal oluşturuyorsa, davalının yerleşim yeri mahkemesi ile
birlikte taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi de
yetkilidir. Keza bir sözleşmenin ifa edilmesine ilişkin
uyuşmazlıkta, ifa yeri mahkemesi de yetkilidir. Bu özel
durumlar bir yana, taraflar aralarında bir uyuşmazlık
çıktığında hangi mahkemenin yetkili olacağını aralarında
kendileri de kararlaştırmış olabilirler. Dolayısıyla davalı
olduğumuz bir dava dosyası ile ilgili olarak, daha evvel
karşı tarafla bir yetki sözleşmesi yapıp yapmadığımızı da
gözetmemiz gerekir. Kesin yetki kuralının olmadığı bir
durumda, aleyhimize, yetkisiz mahkemede açıldığını
düşündüğümüz bir davada bu iddiamızı ilk itiraz olarak
dile getirebiliriz.
#23
SORU:
Alternatif uyuşmazlık çözümü hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
Literatürde alternatif uyuşmazlık çözümü kavramı
zaman zaman mahkemelerde yürütülen faaliyetler dışında
kalan her türlü uyuşmazlık çözümü için kullanılırken,
zaman zamansa yalnızca yargılama dışında kalan usuller
için kullanılmaktadır. Bu ayrım, tahkim uyuşmazlık
çözüm usulü açısından önem taşır. Zira tahkim de aynı
mahkemelerde yürütülen faaliyet gibi bir tür yargılama
olarak adlandırılmakta, dolayısıyla alternatif uyuşmazlık
çözümü dendiğinde, yargılama dışındaki alternatiflere
göndermede bulunulmaktadır.
Alternatif uyuşmazlık çözümü dendiğinde aklımıza başta
arabuluculuk olmak üzere kısa duruşma, mahkeme öncesi
müzakere, hakem bilirkişiden yararlanma ve uzlaştırma
gibi yöntemler gelmelidir. Her şeyden evvel şunu da ifade
edelim ki, her uyuşmazlık alternatif yollarla çözülmez.
Özellikle ceza yargılaması alanındaki uyuşmazlıklarla özel
hukuk alanında yer almakla birlikte tarafların iradelerine
bırakılamayacak kadar kamu düzenine ilişkin
uyuşmazlıklar, ancak devletin mahkemeler aracılığıyla
yürüttüğü yargılama faaliyeti çerçevesinde çözümlenir.
Söz gelimi, boşanma davası hakem tarafından çözülemez.
#24
SORU:
Alternatif uyuşmazlık çözümünün faydaları neler
olabilir?
CEVAP:
Alternatif uyuşmazlık çözümünün; yargının iş
yükünü azaltmak, uyuşmazlıkların basit, ucuz, masrafsız
ve hızlı şekilde, menfaatlerin de dengelenerek
çözülebilmesini, anlaşmazlıkların derinleşmeden barışçıl
bir şekilde sonlanmasını sağlamak, tarafları beklenmedik
ve istenmedik sonuçlardan korumak, aleniyeti sağlamak
gibi faydaları olduğu düşünülmektedir.
#25
SORU:
Türkiye’de bağımsız düzenleyici kurumların temel
özellikleri nelerdir?
CEVAP:
• Bağımsız düzenleyici kurumlar yasa ile kurulur.
• Kamu tüzel kişilikleri vardır.
• Faaliyette bulundukları alanla ilgili düzenleme
yaparlar, yani yönetmelik çıkarırlar, karar ve
tebliğ adı altında düzenleme yaparlar.
• Görev alanları ile ilgili olarak danışma işlevi
görürler.
• İdari ve mali yaptırımlar uygulama konusunda
geniş yetkilere sahiptirler.
• Uyuşmazlıkların çözümünde yetkilidirler.
• Temel karar organları kurullardır.
• Üye sayıları ve üyelerin görev süreleri bağımsız
düzenleyici kurumun özelliğine ve kuruluş
yasasına göre değişiklik gösterir.
• Üyeleri, istisnalar dışında Bakanlar Kurulu
tarafından atanmaktadır.
• Faaliyet alanlarından gelir elde eder ve genel
bütçeden ödenek alabilirler.
• Yasalara ve ortaya koydukları düzenlemelere
uyulmasını sağlamak üzere tedbirler alırlar.
#26
SORU:
Rekabet Kurumu hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
1994 yılında çıkarılan 4054 sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanun ile kurulmuştur. Kanunun
amacı, mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici,
bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları ve
piyasaya hâkim olan teşebbüslerin bu hâkimiyetlerini
kötüye kullanmalarını önlemek, bunun için gerekli
düzenleme ve denetlemeleri yaparak rekabetin
korunmasını sağlamaktır. Türkiye Cumhuriyeti sınırları
içinde mal ve hizmet piyasalarında faaliyet gösteren ya da
bu piyasaları etkileyen her türlü teşebbüsün aralarında
yaptığı rekabeti engelleyici, bozucu ve kısıtlayıcı anlaşma,
uygulama ve kararlar ile piyasaya hâkim olan
teşebbüslerin bu hâkimiyetlerini kötüye kullanmaları ve
rekabeti önemli ölçüde azaltacak birleşme ve devralma
niteliğindeki her türlü hukuki işlem ve davranışlar,
rekabetin korunmasına yönelik tedbir, tespit, düzenleme
ve denetlemeye ilişkin işlemler kanunun kapsamına girer.
Kurumun karar organı Rekabet Kurulu’dur.
#27
SORU:
Rekabet Kurulu nasıl oluşur ve görevleri nelerdir?
CEVAP:
Rekabet Kurulu biri Başkan biri İkinci Başkan
olmak üzere toplam yedi üyeden oluşur. Bakanlar Kurulu;
üç üyeyi Bakanlığın, bir üyeyi Kalkınma Bakanlığının, bir
üyeyi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin her boş üyelik
için kendi kurumları içinden veya dışından göstereceği
ikişer aday arasından, birer üyeyi ise Yargıtay ve
Danıştay’ın kendi kurumları içinden göstereceği ikişer
aday arasından atar. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
kontenjanından gelecek üyelerden birisi, Kurum personeli
arasından atanır. Başkan ve ikinci başkan Bakanlar Kurulu
tarafından atanır. Kurulun menfi tespit, ihlale son verme,
izin verme, bilgi isteme, yerinde inceleme ve idari para
cezası verme gibi yetkileri söz konusudur.
#28
SORU:
Sermaye Piyasası Kurulu hakkında bilgi veriniz.
CEVAP:
1981 tarihli 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu
ile kurulmuştur. Sermaye Piyasası Kurulu, kanunla verilen
görevleri yapmak ve yetkileri kullanmak üzere kamu tüzel
kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip olarak
kurulmuştur. Biri başkan, biri ikinci başkan olmak üzere
yedi üyeden oluşur. Kurul, yetkilerini kendi sorumluluğu
altında bağımsız olarak kullanır. Merkezi İstanbul’dadır.
Kurul, yurtiçinde gerekli gördüğü yerlerde temsilcilik
açabilir ve sermaye piyasaları açısından yoğun ilişki
içinde bulunulan ülkelerde bakanlar kurulu kararıyla
yurtdışı temsilcilik açılabilir. Kurul, ilgili bakanlıkça
önerilecek dört aday arasından iki, Maliye Bakanlığı,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile
Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği
tarafından önerilecek ikişer aday arasından birer kişi
olmak üzere, Bakanlar Kurulu Kararıyla atanacak yedi
üyeden oluşur. Bakanlar Kurulu, adaylardan birini başkan
olarak atar. Kurul, Başkanın teklifi ile üyelerden birini
ikinci başkan olarak seçer. Sermaye Piyasası Kurulunun
başlıca görev ve yetkileri sermaye piyasasını, sermaye
piyasası araçlarını düzenlemek, denetlemek, bu alanla
ilgili gerekli esas ve standartları belirlemek, gerektiğinde
sermaye piyasasında faaliyet gösterenlere ilişkin tedbirler
alıp, yaptırım ve cezalar uygulamaktır. Kurul yetkilerini,
düzenleyici işlemler tesis ederek ve özel nitelikli kararlar
alarak kullanır. Düzenleyici işlem niteliğindeki
yönetmelik ve tebliğler, Resmi Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe konulur. Özel nitelikli kararlardan kamuoyunu
ilgilendirenler, kurulun haftalık bülteni ile ilgili kişi ve
kuruluşlara duyurulur.
#29
SORU:
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu hakkında bilgi
veriniz.
CEVAP:
2001 tarih ve 4628 sayılı Enerji Piyasası Kanunu
ile kurulmuştur. Kanunun amacı; elektriğin yeterli,
kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir
şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet
ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet
gösterebilecek, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir
elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada
bağımsız bir düzenleme ve denetimin sağlanmasıdır.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, kamu tüzel kişiliğini
haiz, idari ve malî özerkliğe sahiptir. Kurum, tüzel
kişilerin yetkili oldukları faaliyetleri ve bu faaliyetlerden
kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini tanımlayan
lisansların verilmesinden, işletme hakkı devri
kapsamındaki mevcut sözleşmelerin düzenlenmesinden,
piyasa performansının izlenmesinden, performans
standartlarının ve dağıtım ve müşteri hizmetleri
yönetmeliklerinin oluşturulmasından, tadilinden ve
uygulattırılmasından, denetlenmesinden, fiyatlandırma
esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate
alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik
satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit
etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç
duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan
ve bunların denetlenmesinden ve piyasada kanuna uygun
davranılmasını sağlamaktan sorumludur. Kurumun
merkezi Ankara'dadır. Kurumun ilişkili olduğu bakanlık,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığıdır. Kurum, irtibat
büroları kurabilir. Kurul, biri başkan, biri ikinci başkan
olmak üzere dokuz üyeden oluşur ve üyeler bakanlar
kurulu tarafından atanır. Kurul, piyasada faaliyet gösteren
tüzel kişilere idari para cezası ve lisans iptali yaptırım ve
cezalarını uygular.
#30
SORU:
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu hakkında
bilgi veriniz.
CEVAP:
1999 tarihli 4389 sayılı Bankacılık Kanunu ile
kurulmuştur. Ancak mevcut esasları, 2005 tarihli 2511
sayılı Bankacılık Kanununda düzenlenmektedir. Kurumun
karar organı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kuruludur. Kurul; biri başkan, biri ikinci başkan olmak
üzere yedi üyeden oluşur. Kurul Başkanı Kurumun da
başkanıdır. Üyeler, yükseköğrenim sonrası en az on yıl
deneyim sahibi veya yasada sayılan öğrenim dallarında en
az on yıl öğretim üyeliği yapan kişiler arasından bakanlar
kurulunca atanır. Kurum, finansal piyasalarda güven ve
istikrarın sağlanması, kredi sisteminin etkin bir şekilde
çalışması, malî sektörün gelişmesi, tasarruf sahiplerinin
hak ve menfaatlerinin korunması; finansal hizmetler
sektörünün geliştirilmesi için düzenlemeler yapma,
önlemler alma, denetleme gerçekleştirme ve cezai işlem
tesis etme yetki ve görevlerine sahiptir.
#31
SORU:
Türk Ticaret Kanunu'nda ticari işletme nasıl tanımlanmıştır?
CEVAP:
Türk Ticaret Kanunu m. 11/1’e göre, “ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde
gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.”
#32
SORU:
Ticari işletmenin unsurları nelerdir?
CEVAP:
Ticari işletmenin tanımını göz önüne alırsak bir ticari işletmenin unsurlarını şu şekilde sıralayabiliriz:
Esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşmak, gelir sağlamayı amaçlamak, devamlılık, bağımsız olmak.
#33
SORU:
Niteliği gereği, sadece yaz sezonunda faaliyet gösteren bir işletme devamlılık unsurunu sağlamakta mıdır?
CEVAP:
Niteliği gereği, sadece yaz sezonunda faaliyet gösteren bir işletme kışın faaliyet göstermediği halde,
devamlılığı olan bir işletmedir. Çünkü bu işletmenin işletilmesinde her yaz çalıştırma niyeti söz
konusudur.
#34
SORU:
Küçük ve kısıtlılara ait ticari işletmeyi bunların adına işleten yasal temsilci, tacir sayılır mı?
CEVAP:
Türk Ticaret Kanunu m. 13’e göre, “Küçük ve kısıtlılara ait ticari işletmeyi bunların adına işleten yasal temsilci, tacir sayılmaz. Tacir sıfatı, temsil edilene aittir. Ancak, yasal temsilci ceza hükümlerinin uygulanması yönünden tacir gibi sorumlu olur.” Bu hükümden anlaşılacağı gibi, tacir küçüğün veli veya vasisi tacir sayılmadığı halde, cezai sorumluluk açısından tacir gibi sorunlu tutulmaktadır.
#35
SORU:
Yasa gereği ancak bir ticari işletme işletmek üzere kurulabilen ticaret şirketleri hangileridir?
CEVAP:
Kollektif ve komandit ortaklıklar yasa gereği ancak bir ticari işletme işletmek üzere kurulabilirler.
#36
SORU:
Ticaret siciline kayıtlı bir tacirin ticareti terk ettiğini, başka bir deyişle tacir sıfatının son bulduğunu, ticaret siciline bildirerek, kaydın terkinini de istemesi gerekir. Bunun yapılmaması halinde tacir sıfatı devam eder mi? Açıklayınız.
CEVAP:
Gerçek kişilerin tacir sıfatı, ticaretin terk edilmesi ile sona erer. Bu anlamda ticaretin terk edilmesi, ticari
işletmenin kapatılması ya da ticari işletmenin o kişi adına işletilmesine son verilmesini ifade eder. Ancak,
ticaret siciline kayıtlı bir tacirin ticareti terk ettiğini, başka bir deyişle tacir sıfatının son bulduğunu, ticaret
siciline bildirerek, kaydın terkinini de istemesi gerekir (TTK. m.31/2). Aksi halde kişinin tacir sıfatının
son bulmuş olduğu, iyi niyetli kişilere karşı ileri sürülemez (TTK m.36/3).
#37
SORU:
İcra İflâs Kanunu uyarınca ticareti terk eden tacir,kaç gün içinde durumu kayıtlı bulunduğu ticaret
siciline bildirmek ve mal beyanında bulunmak zorundadır?
CEVAP:
15 gün.
#38
SORU:
Tacirler için söz konusu olan basiretli bir iş adamı gibi davranma ilkesini açıklayınız?
CEVAP:
Tacirler bir edimin yerine getirilmesinde, kendisi ile aynı sınıfta olan, tedbirli ve sağduyulu bir tacirin aynı durumda göstereceği özeni göstermek zorundadır (TTK m. 18/2).
#39
SORU:
Sermaye ortaklıklarını sayınız?
CEVAP:
Anonim ortaklık, limited ortaklık ve ve sermayesi paylara bölünmüş ortaklık.
#40
SORU:
Kollektif ortaklık sözleşmesi yazılı şekilde yapılmamış veya sözleşmeye konması zorunlu olan
kayıtlardan biri veya bazıları eksik ise ortaklığın hukuki niteliği ile ilgili ne tür bir sonuç doğar?
CEVAP:
Kollektif ortaklık sözleşmesi yazılı şekilde yapılmamış veya sözleşmeye konması zorunlu olan kayıtlardan biri veya bazıları eksik ya da hükümsüz ise ortaklık kollektif ortaklık niteliği kazanamaz ve adi ortaklık sayılır (TTK m. 214/1). Ortaklığa Türk Borçlar Kanununun 620 - 645 inci maddeleri uygulanır. Ancak, TTK. m. 216/1’e göre, sözleşmenin şekli ve içeriği ile ilgili koşullar yerine getirilmiş olmakla birlikte, tescil ve ilanı yapılmamış ve tüzel kişilik kazanamamış ortaklık üçüncü kişilerle ilişkiye girmiş ise, ortaklığın ortakları bu kişilere karşı doğrudan ve zincirleme olarak sorumlu olurlar.
#41
SORU:
Komandit ortaklıklarda sorumlulukları sınırlandırılmamış ortaklara ne ad verilir?
CEVAP:
Sorumlulukları sınırlandırılmamış ortaklara komandite, sorumlulukları sınırlı olanlara ise komanditer
denir.
#42
SORU:
Komandit ortaklıklarda komanditer ortağın ortaklığı temsil yetkisi yoktur. Aksine davranıldığı takdirde hangi sonuç doğar?
CEVAP:
Aksine davranıldığı takdirde, üçüncü kişilere karşı komandite ortak gibi sorumlu olur.
#43
SORU:
Kayıtlı sermaye sistemini benimsemiş halka açık olmayan anonim ortaklıklar en az ne kadar sermaye ile kurulabilir?
CEVAP:
Kayıtlı sermaye sistemini benimsemiş halka açık olmayan anonim ortaklıklarda ise sermayenin en az yüzbin T olması gerekir.
#44
SORU:
Anonim ortaklık en az kaç kişiyle kurulabilir?
CEVAP:
Bir anonim ortaklık kurulabilmesi için pay sahibi olan bir veya daha fazla kurucunun varlığı gerekir
(TTK.m.338/1). Anonim ortaklıklarda ortak sayısına bir sınırlama getirilmemiştir.
#45
SORU:
Anonim ortaklıklarda zorunlu organlar nelerdir?
CEVAP:
Anonim ortaklıklarda iki zorunlu organ öngörülmüştür. Bunlar genel kurul ve yönetim kuruludur.
#46
SORU:
Tek pay sahipli anonim ortaklıklarda, tek pay sahibinin genel kurul sıfatıyla alacağı kararların geçerlilik kazanabilmesi için aranan şart nedir?
CEVAP:
Tek pay sahipli anonim ortaklıklarda bu pay sahibi genel kurulun tüm yetkilerine sahiptir. Ancak, tek pay sahibinin genel kurul sıfatıyla alacağı kararların geçerlilik kazanabilmesi için yazılı olmaları zorunludur (TTK. m. 408/3).
#47
SORU:
Anonim ortaklıklarda denetim türleri nelerdir?
CEVAP:
Anonim ortaklıkların denetimi ile ilgili düzenlemelere baktığımızda bunu üç başlık altında belirtebiliriz. Bunlar (i) Bağımsız denetim (ii) Bağımsız denetim dışında kalacak ortaklıkların denetimi (ii) Özel denetim.
#48
SORU:
Anonim ortaklıklarda iradi sona erme sebepleri nelerdir?
CEVAP:
İradi sona erme nedenleri şunlardır:
• Genel kurulca fesih kararı alınması(TTK m. 529)
• Ortaklığın başka bir ortaklıkla birleşmesi (TTK m. 529).
#49
SORU:
Limited ortaklığın ortakları, ortaklık borçlarından sorumlu mudur?
CEVAP:
Limited ortaklığın ortakları, ortaklık borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve oraklık sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler.
#50
SORU:
Limited ortaklıkların yasada belirlenen zorunlu organlar nelerdir?
CEVAP:
Limited ortaklıkların yasada belirlenen zorunlu organları “genel kurul” ve “müdürler”dir.
#51
SORU:
Kıymetli evrakın özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Kıymetli evrakın özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz:
• Kıymetli evrak bir borç senedidir.
• Kıymetli evrakın içerdiği hak ekonomik bir değer taşır ve devredilebilir.
• Kıymetli evrakta hak ile senet arasında kuvvetli bir bağ vardır.
• Kıymetli evrak ağırlaştırılmış şekil şartlarına bağlıdır.
#52
SORU:
Kambiyo senetlerini sayınız?
CEVAP:
Ticari senetler de denilen kambiyo senetleri “poliçe”, “bono” ve “çek”tir.
#53
SORU:
Türk Ticaret Kanunu'na göre, bir senedin poliçe sayılabilmesi için aranan zorunlu unsurlar nelerdir?
CEVAP:
Türk Ticaret Kanunu m. 671’e göre, bir senedin poliçe sayılabilmesi için şu unsurları içermesi zorunludur:
• Senet metninde "poliçe" kelimesi ve eğer senet Türkçeden başka bir dille yazılmışsa o dilde poliçe karşılığı olarak kullanılan kelime,
• Belirli bir bedelin ödenmesi hususunda kayıtsız ve şartsız havale,
• Ödeyecek olan kişinin, muhatabın adı
• Vade,
• Ödeme yeri,
• Kime veya kimin emrine ödenecek ise onun adı
• Düzenleme tarihi ve yeri,
• Düzenleyenin imzası.
Yukarıda yazılı hususlardan birini kapsamayan senet poliçe sayılmaz. Ancak,
• Vadesi gösterilmeyen poliçe görüldüğünde ödenecek vadeli sayılır.
• Ayrıca belirtilmemişse, muhatabın soyadı yanında gösterilen yer, ödeme yeri ve aynı zamanda da muhatabın yerleşim yeri (ikametgâhı) sayılır.
• Düzenleme yeri gösterilmeyen poliçe, düzenleyenin soyadı yanında gösterilen yerde düzenlenmiş sayılır.
#54
SORU:
Senedin ön yüzüne atılan bir imzanın ciro olarak kabul edilebilmesi için aranan şart nedir?
CEVAP:
Senedin arka yüzüne atılan bir imza ciro olarak kabul edilirken; senedin ön yüzüne atılan bir imzanın ciro olarak kabul edilebilmesi için, ciro şerhini içermesi gerekir.