ÖZEL GÜVENLİK MESLEK ETİĞİ Dersi İçgüvenlik Sektörünün Dünü ve Bugünü soru cevapları:

Toplam 33 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Türk İçgüvenlik sektörü kaça ayrılmaktadır?


CEVAP:

Türk içgüvenlik sektörü en genel anlamda ‘kamu
içgüvenlik kurumları’ ve ‘özel içgüvenlik kurumları’ olmak
üzere iki genel kategoriye ayrılmıştır.


#2

SORU:

Türk İçgüvenlik sektörünün alt kategorisi olan kamu
içgüvenlik kurumları kaça ayrılmaktadır?


CEVAP:

Türk içgüvenlik sektörünün ilk ayağını oluşturan
kamu içgüvenlik kurumları da kendi içinde ‘genel
kolluk/güvenlik’ (polis-jandarma ve sahil güvenlik’) ‘özel
kolluk/güvenlik’ ve ‘yardımcı kolluk/güvenlik’ olmak
üzere üç alt kategoriye ayrılmaktadır.


#3

SORU:

Özel güvenlik teşkilatlarının kamu içgüvenlik kurumları
ile olan ilişkisi kısaca nasıldır?


CEVAP:

Yasalar Türk içgüvenlik sektörünün özel sektör
ayağını oluşturan özel güvenlik teşkilatlarının kamu
içgüvenlik yapılanmasından tamamen bağımsız olmadığını
göstermektedir. Bu ilişki iki farklı şekilde ortaya
çıkmaktadır. Özel güvenlik teşkilatları, ilgili kanuna göre
içgüvenlik sektörünün ‘tamamlayıcı’ unsuru olarak
tanımlanmaktadır. Ayrıca özel güvenlik personeli yetkili
makamların gerekli gördüğü durumlarda genel kolluğa
yardım etmek suretiyle ‘yardımcı kolluk’ görevini de
üstlenebilmektedir.


#4

SORU:

Comte ve Marks’a göre toplumsal değişme kaç
aşamada ele alınmaktadır?


CEVAP:

Sosyologlar toplumsal değişmeyi farklı isimler
altında kategorize etmişlerdir. A. Comte’a göre bu aşamalar
‘teolojik’, ‘metafizik’ ve ‘pozitivist’ olmak üzere üçe
ayrılırken, K. Marks’a göre, ‘üretim araçlarına sahip olma’
ve ‘üretim ilişkileri’ açısından değerlendirilerek, ‘ilkelköleci
toplum’, ‘feodal toplum’, ‘kapitalist toplum’,
‘sosyalist toplum’ ve ‘komünist toplum’ olmak üzere beş
aşamada ele alınır.


#5

SORU:

Güvenlik hizmetlerinin evrimi kaç kategoride ele alınmaktadır?


CEVAP:

Beş ayrı kategori altında değerlendirilmektedir.
Bunlar: Avcı ve toplayıcı toplum (1), Göçebe toplum (2),
Tarım toplumu (3), Sanayi toplumu (4), Sanayi sonrası
(postmodern) toplumudur (5).


#6

SORU:

Avcı ve toplayıcı toplumlarda güvenlik hizmetleri nasıl işlemekteydi?


CEVAP:

Yerleşik hayatın gelişmemiş olmasından dolayı
mal ve servet biriktirmenin de söz konusu olmadığı ilk
toplumlarda sosyal hayat çok basit ilişkiler içerirdi. Bu tür
toplumlarda bireysel ve toplumsal ilişkileri düzenleyen pek
fazla kural da olmadığı için bunların ihlalinden dolayı
oluşan suç ve suçluluk da yaygın değildi. Ortaya çıkan tüm
sorunlar aile veya kabile lideri tarafından çözülürdü.
Toplumsal iş bölümü çok düşük düzeyde olduğu için
hastane ve okul olmadığı gibi güvenlik görevi yapan
herhangi bir birey veya kurum da yoktu. Bu tür toplumlar
cinsiyet tabanlı toplumlardı. Kadınlar toplayıcı işlevi
görürken, erkekler daha çok ev dışında avcılık işleriyle
ilgilenmekteydi.


#7

SORU:

Göçebe toplumlarda güvenlik hizmetleri nasıl işlemekteydi?


CEVAP:

Göçebe toplumlar ile avcı ve toplayıcı toplumlar
arasındaki en belirgin fark coğrafi hareketlilik olsa da
güvenlik konusunda belirgin bir gelişme yoktu. Aile ve
kabilenin güvenliği ailenin erkek üyeleri tarafından
sağlanırdı. Uzmanlaşma ve iş bölümü henüz gelişmemişti.
Avcı ve toplayıcı toplumlarda olduğu gibi göçebe
toplumlarda da suç daha çok can güvenliğine yönelik
‘şiddet’ kullanımı ve mal güvenliğine yönelik basit
‘hırsızlık’ ile sınırlıydı. Suçlular aile veya kabile içinde
cezalandırılırdı. Avcı-toplayıcı ve göçebe toplumlardan
tarım toplumuna geçiş aşamasında, yerleşik hayata geçişle
doğru orantılı olarak sosyal normlar ve hukuk nosyonu
oluşmaya başlamıştır.


#8

SORU:

İlk toplumlarda ne tür güvenlik sorunları ve bunlara yönelik güvenlik yapılanmaları görülmektedir?


CEVAP:

İlk toplumlarda yaşanan ve bireylerin kendilerinin
çözemeyip dışarıdan bir otoritenin müdahalesine ihtiyaç
duydukları sorunların daha çok mal-mülk sahibi olduktan
sonra ortaya çıktığı görülmektedir. Kabile ve akraba
grupları şeklinde yaşayan ilk insan toplulukları üzerine
araştırma yapan sosyal bilimciler, bu grupların içinde
ortaya çıkan sorunların günümüzde ‘arabulucu’ olarak
adlandırılan kişiler tarafından ele alınarak çözüldüğünü
tespit etmişlerdir. Bazı toplumlarda ‘monkalun’ olarak
adlandırılan bu kişiler asker ve polis gibi güce dayalı
yaptırım kullanmayan sadece danışma işlevi gören
arabuluculardır. İlk toplumlar hakkındaki bulgu ve bilgiler,
bu toplumların sosyal düzeni sağlama ve sürdürme
konusunda asker ve polis gibi silahlı güce dayalı yöntemleri
kullanmadan önce sivil ve barışçıl yöntemleri denediklerini
göstermektedir. İlk toplumlarda görülen bu sistem bugünkü
anlamda modern polislikten çok farklı olsa da sonuçta
sosyal düzeni sağlamaya yönelik bir çaba olmasından
dolayı ‘informal polislik’ olarak tanımlanmaktadır.


#9

SORU:

Topluma karşı işlenmiş suç (kamu suçu) kavramının ilk
kez bir hukuk kuralı olarak tanımlanması hangi
medeniyette ve hangi zaman diliminde olmuştur?


CEVAP:

Topluma karşı işlenmiş suç (kamu suçu)
kavramının ilk kez bir hukuk kuralı olarak tanımlanması,
Sümer krallarından Lipitshtar ve Eshumma tarafından
milattan önce yaklaşık 2300 yıllarında yapılmıştır.


#10

SORU:

Hammurabi Kanunlarının önemi nedir?


CEVAP:

Milattan önce 2200’lü yıllarda Babil (Bağdat)
krallarından Hammurabi bir kanun yaparak hangi
eylemlerin suç olduğunu ve hangi suçlara hangi cezaların
verileceğini belirlemiştir. Yine cezalandırmanın, mağdur
tarafından yapılamayacağının bir hukuk kuralı olarak belirlenmesi ve her suç için önceden belirlenmiş bir cezanın
var olması gerektiği de tarihte ilk kez Hammurabi kanunları
olarak bilinen belgelerde yer almıştır. Hammurabi
kanunlarında yer alan ‘Güçlü zayıfı ezmeyecek.’ ifadesi
‘güçlünün haklı değil’ ‘haklının güçlü’ olduğu ilkesinin
tarihte bilinen ilk kullanımıdır. Bugünkü modern hukukun
en temel ilkelerinden birisi olan ‘hukukun üstünlüğü’ (rule
of law) ilkesinin ilk referanslarının da yine Hammurabi
kanunlarına kadar uzandığı söylenebilir.


#11

SORU:

Halk arasında ‘göze göz - dişe diş’ olarak bilinen ve
özünde cezanın suç ile aynı türden olmasını esas alan
‘kısas’ (lex talionis) ilkesi ilk kez hangi kanunlarda yer
almıştır?


CEVAP:

Halk arasında ‘göze göz - dişe diş’ olarak bilinen
ve özünde cezanın suç ile aynı türden olmasını esas alan
‘kısas’ (lex talionis) ilkesi de ilk kez Hammurabi
Kanunlarında yer almıştır.


#12

SORU:

Tarihin kaydettiği ilk hukuk sistemi hangisidir?


CEVAP:

Kısacası milattan 2200 yıl kadar önce
Mezopotamya bölgesinde, günümüzde Bağdat olarak
bilinen Babil şehrinde hüküm süren Kral Hammurabi
tarafından hazırlanan ‘Hammurabi Kanunları’ tarihin
kaydettiği ilk hukuk sistemi olarak kabul edilir.


#13

SORU:

Mısır uygarlığının hukuk sistemi bakımından önemini
açıklayınız.


CEVAP:

Bugünkü adalet sisteminin önemli bir unsuru olan
mahkemeler toplumsal hayatta ilk kez, milattan önce 1500
yıllarında Mısır’da görülmüştü. Mahkemelerin başında
Firavun tarafından atanan hâkimler bulunmaktaydı.
Milattan 1000 yıl kadar önce Mısır’da polislik benzeri
görevler yapan bazı devlet görevlileri vardı. Bunlar görev
yaparken sapında kralın adının kazınarak yazıldığı bir
bastonu ellerinde taşırlardı. Bu baston ilk toplumlardan
günümüze kadar polisin en çok kullandığı silah olan copun
tarihteki ilk kullanımı olarak kabul edilir. Daha sonraları
yine Mısır’da askerlerden oluşan bir içgüvenlik
yapılanması görülmüştür. Mısır halkı, tapınakların ve
firavunun güvenliğini sağlamak için kurulan ve askerlerden
oluşan bu güvenlik yapılanmasını pek benimsememiştir.
Halk bu askerlerin toplumun güvenliğini sağlamaktan daha
çok firavun ve yönetici elitlerin mal ve servetlerini
koruduğuna inanırdı


#14

SORU:

Antik Yunan toplumunun hukuk sistemini anlatınız.


CEVAP:

Eski Yunanlılarda ‘ephori’ diye adlandırılan
oldukça gelişmiş bir ‘kanun uygulama’ (polislik) sistemi
vardı. Isparta şehir devletinde her yıl beş tane ‘ephors’dan
oluşan bir heyet seçilir, bunlara ‘soruşturma’, ‘yargılama’
ve ‘infaz’ konusunda neredeyse sınırsız sayılabilecek
yetkiler verilirdi. Bu beş adam aynı zamanda Senato ve
Meclis’e de başkanlık ederdi. Hukukta ‘cezalandırmanın
basit bir şekilde sadece intikam almak ile sınırlı olmayıp
bunun dışında başka bir amaca da hizmet etmesi gerektiği’
düşüncesi ilk kez, milattan önce 427-347 yılları arasında
yaşamış olan Yunan filozofu Eflatun tarafından ortaya
atılmıştır. Yine milattan önce 384-322 yılları arasında
yaşamış olan Aristo da sürekli olarak görev yapan bir
kolluk biriminin varlığının demokrasinin ruhuna aykırı
olduğunu ve halkın kendi güvenliğinden doğrudan sorumlu
olması gerektiğini ileri sürmüştür. Aristo’dan yaklaşık
2000 yıl sonra tarihin ilk modern polisi olarak kabul edilen
Londra Büyükşehir Polisi 1829 yılında kurulduğunda,
Londra halkı kendilerini kontrol etmek isteyen ve halkın
denetiminde olmayan modern polis teşkilatına karşı benzer
bir direnç göstermiştir. Bugün çağdaş demokrasilerde
sistematik olarak var olan veya olması gereken ‘içgüvenlik
hizmetlerinin demokratik sivil katılıma ve denetime açık
olma’ düşüncesinin geçmişi Aristo’ya kadar uzanmaktadır.


#15

SORU:

Roma İmparatorluğunun hukuk ve güvenlik alanında yaptığı katkılar nelerdir?


CEVAP:

Tarihte ilk sivil (asker olmayan) polis olarak kabul edilen ‘gönüllüler’in (vigiles) Roma imparatorlarından Augustus tarafından milattan hemen önceki yıllarda kurulduğu söylenir. Romanın sivil vatandaşları arasından seçilen bu gönüllüler, ilk ve asli görevleri itfaiyecilik olmakla beraber zamanla içgüvenlik sorunlarına da bakarak bir nevi polislik yapmaya başlamışlardır. Daha sonraları Roma imparatorunun sarayını korumak ve şehirdeki düzeni sağlamak için askerî güvenlik yapılanmaları da oluşturulmuştur. İmparator Augustus’un askerleri arasından kendi sarayını korumak için seçerek oluşturduğu bu birlikler Praetorian Guard olarak tanımlanırdı. Şehirde devriye gezerek şehrin güvenliğini sağlamak için seçilen askerlere ise Urban Cohort adı verilirdi. Yunanlılar gibi Romalıların da oldukça gelişmiş bir adalet sistemi vardı. ‘On İki Levha’ (The Twelve Tables) Roma İmparatorluğunun ilk yazılı hukuk kurallarını oluşturmaktaydı. Romanın en akıllı on adamı tarafından hazırlanan bu kurallar halkın görebileceği bir şekilde teşhir edilirdi. On İki Levha, ‘hukuki prosedürler’ (usul hukuku), ‘mülkiyet hakları’, ‘inşaat kuralları’, ‘evlilikle ilgili gelenekler’ ve ‘hangi suçlara hangi cezaların verileceğine’ dair hükümler içermekteydi. Roma İmparatorluğunun hukuka yaptığı diğer önemli bir katkı ise ‘Justinyen Kanunları’ (Justinian Code) olmuştur. Milattan sonra 527- 565 yılları arasında yaşamış olan İmparator I. Justinian, o tarihe kadar var olan bütün Roma hukukunu toplayıp birleştirerek ‘kanunun gövdesi’ (Corpus Juris Civilis) olarak bilinen belgeyi oluşturdu.


#16

SORU:

Ortaçağ toplumlarında güvenlik nasıl tahsis edilmekteydi?


CEVAP:

Tarım toplumlarında artık yerleşik hayata geçilmişti ve sosyal hayatta giderek artan bir çeşitlilik ve farklılaşma görülmekteydi. Dinî hayat ve eğitim gibi
fonksiyonlar aile içinde veya basit kurumsal yapılanmalar etrafında yerine getirilmekteydi. Bu arada üretim ve ekonomik ilişkilerde bir artış ve çeşitlilik görülmekte ve insanlar artık mal ve servet biriktirebilmekteydiler.
Yerleşik ve toplumsal hayatta hırsızlık ve şiddet içeren eylemler giderek artmaktaydı. Bir diğer deyişle suç giderek çeşitlenmeye başlamıştı. Toplumsal düzeni kurmak ve sürdürmek için ilk toplumlara kıyasla daha fazla kural ve kanuna ihtiyaç vardı. Küçük yerleşim birimlerinde bu kuralların uygulanması ve güvenliğin sağlanması ‘ortak sorumluluk’ (collective responsibility) altındaydı. İşlenen bir suçun failinin yakalanıp cezalandırılması, toplumu oluşturan herkesin göreviydi. Yerleşim birimlerinin
büyüklüğüne göre güvenlikten sorumlu bireylerin atandığı görülse de güvenlikten sorumlu bir kurumsal yapılanma henüz gelişmemişti. Güvenliğin sağlanması gibi adalet hizmetleri de basit kurumsal yapılanmalar altında
yürütülürdü. Toplumsal yarar ve düzeni sağlamak için ‘kural koyanlar’ ve bunları ‘yürütenler’ ile kuralların ihlal edilmesi durumunda ‘müeyyide uygulayanlar’ aynı kişilerdi. Toplumsal yaşamda, kurumsal yapılanma
düzeyinde ‘yasama’, ‘yürütme’ ve ‘yargı’ ayrımı henüz oluşmamıştı.Toplumsal yaşamın gelişmesi ve yerleşik hayata geçilmesiyle beraber ortaya çıkan güvenlik sorunları kabilenin erkek üyelerinden oluşan ‘savaşçılar’ tarafından
ele alınmaktaydı. Bu savaşçılar zamanla çoğalarak küçük askerî yapılanmaları oluşturmuşlardı. Böylece güvenlikten sorumlu ilk askerî kurumsal yapılar ortaya çıkmıştır. Tarım toplumlarında kurulan küçük askerî yapılanmalar aynı
zamanda suçla mücadele etmek ve içgüvenliği sağlamak gibi görevlerde de istihdam edilmişlerdi. Bu durum Orta Çağda sınıf sisteminin hâkim olduğu toplumlarda oldukça yaygın görülen bir uygulama olmuştur. Tarım toplumu
olarak da tanımlanan Orta Çağ toplumlarında içgüvenlik ve dışgüvenlikten sorumlu kurumsal yapılanmalar askerî kurumlardır.


#17

SORU:

İlk ve Ortaçağ Türk toplumlarında güvenlik nasıl
sağlanmaktaydı?


CEVAP:

Bugün Türkçede ‘polis’ olarak tanımlanan
içgüvenlik personeli Türk tarihi içinde ‘yarkan’, ‘daruğa’,
‘kağdan’, ‘subaşı’2, ‘muhtesip’, ‘asesbaşı’, ‘böcekbaşı’,
‘bostancı’, ‘derbentçi’, ‘kır serdarı’, ‘yeniçeri’ ve ‘zabıta’
gibi farklı isimlerle adlandırılmıştır. Orta Asya Türk
toplumlarındaki içgüvenlik hizmetleri de tıpkı diğer tarım
toplumlarında olduğu gibi askerî kurumsal yapılanmalar ile
yürütülmüştür. Görevi düşmana karşı savaşarak ülkeyi dış
tehditlere karşı korumak olan askerler barış zamanlarında
da içgüvenlikten sorumlu olmuşlardır. Kabile ve boy
düzeyinde toplumsal yaşama sahip Orta Asya Türklerinde
orduyu sevk ve idare eden komutana subaşı adı verilmişti.
‘Su’ ordu, ‘başı’ da askerin başı yani ‘komutan’ anlamına
geldiğinden ordunun başındaki subaşı savaş durumunda
ordunun komutanı olarak görev yapmış, barış durumunda
ise içgüvenlikten sorumlu, bugünkü tanımlama ile emniyet
müdürlüğü görevini yürütmüştür. Eski Türklerde devlet
yönetiminde keskin bir sivil ve asker ayrımı yoktu. Devletin
başı, bugün de olduğu gibi, aynı zamanda ordunun da
başkomutanıydı. Bu durumu, devletin başındaki
yöneticilerin asker olduğu şeklinde yorumlamak yerine
aslında sivil idarecilerin savaş durumlarında orduya komuta
ettikleri şeklinde tanımlamak daha isabetli olacaktır.
Kısacası devletin başı asker değil, ordunun başı sivildir.
Çünkü toplumsal hayatta esas olan, barış durumudur.
Savaş, barış zamanlarına kıyasla istisna sayılır. Önce bir
sivil olan devlet başkanlarının savaştaki başkomutanlık rollerini öne çıkartarak onları önce asker olarak görmek
yerine, savaş durumunda ordusunu komuta eden siviller
olarak tanımlamak daha isabetli olacaktır.


#18

SORU:

Selçuklu ve Osmanlı Devleti Güvenlik yapılanmasını
açıklayınız.


CEVAP:

Güvenlik hizmetlerinin askerî bir yapılanma
altında yürütülmesi durumu Selçuklu ve Osmanlı Devleti
dönemlerinde de devam etmiştir. Osmanlı Devleti’nin
coğrafi alandaki ve devlet yapısındaki gelişmesine paralel
olarak polislik yapılanmasında da farklı isimlendirmeler ve
değişiklikler olmuştur. İlk Türklerden başlayarak Selçuklu
ve Osmanlı Devleti’nde içgüvenlik hizmetlerinde ortak
nokta, uzun bir süre polisliğin askerî bir yapılanma
tarafından yürütülmesi olmuştur. Polisin askerden ayrılarak
bağımsız bir teşkilat olarak kurumsallaşması, diğer bir
tanımlama ile sivilleşmesi, Osmanlı Devleti’nde
başlamıştır. Ancak günümüzde bile ideal anlamda henüz
tamamlanamamış bir süreçtir.


#19

SORU:

Türk Polis Teşkilatı’nın kuruluşunu anlatınız.


CEVAP:

Sanayi devriminin Avrupa’da ortaya çıkardığı
modern polis yapısı Osmanlı’da ilk kez 1845 yılında
İstanbul’da görülmüştür. Paris Polis Teşkilatının model
alındığı kanuni bir düzenleme ile 10 Nisan 1845 yılında
Türk Polis Teşkilatı kurulmuştur. Bugün Türk polisinin
kuruluş yıldönümü olarak kutlanan bu tarihten bir yıl sonra
1846 yılında polislik hizmetleri askerî yapılanmadan
(Serasker) çıkartılarak Zaptiye Müdürlüğü ve Zaptiye
Meclisi kurulmuştur. 1889 yılında Zaptiye Müşiriyetinin
yerine Zaptiye Nezaretinin kurulması ile ilk kez polis ve
jandarma birbirinden ayrılmıştır.


#20

SORU:

Türk Polis Teşkilatı’nın sivilleşme süreci hakkında bilgi
veriniz.


CEVAP:

Türk Polis Teşkilatının sivilleşme süreci İkinci
Meşrutiyetin ilanından sonra da devam etmiştir. 1909
yılında çıkartılan ‘İstanbul Vilayeti Emniyet-i Umumiye
Müdüriyeti’ teşkilatına dair kanun ile Zaptiye Nezareti
kaldırılarak Dâhiliye Nezaretine (İçişleri Bakanlığı) bağlı
ve bütün ülkeyi kapsayan emniyet hizmetlerinin
yürütülmesinden sorumlu Emniyet-i Umumiye Müdürlüğü
(Emniyet Genel Müdürlüğü) kurulmuştur.


#21

SORU:

Modern polisliğin kaynağı hangi ülkedir?


CEVAP:

Modern polisliğin kaynağı sanayi devriminin ilk
başladığı ülke olan İngiltere’dir.


#22

SORU:

İlk ve Ortaçağ Avrupa’sında güvenlik nasıl
sağlanmaktaydı?


CEVAP:

Başta Roma İmparatorluğu olmak üzere, Avrupalı
kavimlerin işgallerine sürekli maruz kalan İngiltere’de ilk
güvenlik yapılanması, kırsal alandaki ailelerin, suçluları
yakalama ve cezalandırma konusunda kendi aralarında bir
birliktelik oluşturması şeklinde başlamıştır. Daha sonraları
her özgür İngiliz’in bir gruba üye olması ve bu gruptan
birinin suç işlemesi durumunda da grubun tamamının bu
suçtan sorumlu olması kuralı geliştirilmiştir. Bu uygulama
zamanla her özgür İngiliz vatandaşının, kral tarafından özel
bir nedenden dolayı izinli olmadıkça, katılmak zorunda olduğu ‘onluk’ (tithing) sistemine dönüşmüştür. Bu sistem,
toplumsal düzenin korunmasında bir insan topluluğunun
‘ortak sorumluluk’ (collective responsibility)
yüklenmesinin bilinen ilk örneklerindendir. Grubun
üyelerinden birinin şef olduğu bu birliktelikler, suçluları
yakalama ve cezalandırma gibi işlemleri yürütürdü.
Toplumda ‘cinayet’ ve ‘hırsızlık’ suçları dışında
cezalandırılacak bir suç yoktu. On aileden oluşan ve
‘tithing’ olarak adlandırılan bu birlikteliklerin üyelerinden
birinin suç işleyerek çevredeki başka aile veya yerleşim
birimlerine (hamlet) sığınması durumunda, bu suçluları
geri alabilmek için on tane onluktan (tithing) oluşan
‘yüzlük’ (hundreds) birlikleri oluşturulmuştur. Yüz aileden
oluşan birlikteliğin başındaki kişiye de ‘reeve’ denilirdi.
İngiliz güvenlik sistemindeki ilk güvenlik görevlisi,
herhangi bir suçluyu takip edip yakalama konusunda
önderlik yapmak için yüz aileden oluşan gruplar tarafından
atanan ‘zabıta’ (constable) olmuştur. İngiltere’deki küçük
yerleşim birimlerinin bir araya gelerek oluşturduğu ve
‘shire’ olarak bilinen bölgelerin güvenliğinden sorumlu
olan kişiye ise ‘shire reeve’ denilirdi. Bugün Amerikan
içgüvenlik sistemindeki ‘şerif’ rütbesi ‘shire’ ve ‘reeve’
kelimelerinin birleşerek tek kelimeye dönüşmüş
şeklidir.Sanayi Devrimi ile başlayan toplumsal değişme,
bunun sonucu olarak artan hızlı şehirleşme ve suç artışı
Orta Çağ İngiltere’sindeki güvenlik sistemi ile kontrol
edilemeyecek bir hâle gelmişti. Aşağıda açıklanacak olan
bazı sosyal nedenlerden dolayı İngiltere’de askerden
bağımsız ve yeni bir içgüvenlik teşkilatı gerekmekteydi.
İngiliz Hükümetinin İçişleri Bakanı Sir Robert Peel
tarafından 1829 yılında Londra Büyükşehir Polis Teşkilatı
(London Metropolitan Police) kuruldu. İsminin lakap şekli
daha sonra polislerin lakabı olarak kullanılan Sir Robert
(Bob) Peel ‘modern polisliğin babası’ olarak kabul edilir.
İngiliz toplumunun yeni kurulan modern polis teşkilatını
kabullenmesi pek de kolay olmadı. Hükümetlerin geçmişte
askerleri kendi halkına karşı güvenlik gücü olarak
kullanmasından rahatsız olan İngiliz toplumu, yeni kurulan
polisin de bir tür asker olacağını düşünerek buna direnç
gösterdi. İngiliz hükümeti, yeni kurulacak olan polisin
asker değil ‘üniformalı vatandaş’ (citizen in uniform)
olduğunu vurgulamak için bazı önlemler aldı. Her şeyden
önce bu polisler sivil iradeye karşı sorumlu idiler. Kıyafet
rengi olarak da özellikle askerî renk olarak bilinen koyu
kırmızı ve sarı dışında, sivil bir renk olarak kabul edilen
‘mavi’ seçilmişti. Modern polisin İngiltere’de kurucusu
olarak kabul edilen Sir Robert Peel’in ortaya koyduğu ve
tarihe ‘Peel İlkeleri’ olarak geçen kurallarda, polisin
askerden ayrı ve farklı olduğu ve sivil iradenin denetiminde
bir içgüvenlik birimi olduğu vurgulanmıştır.


#23

SORU:

Ceza-Adalet Sistemi ve Polis teşkilatının bu sistem
içerisindeki görevi hakkında bilgi veriniz.


CEVAP:

Ulusal düzeyde ve merkezî yapılanma etrafında
kurumsallaşmış olan polis teşkilatları, hizmetlerini devletin
diğer bazı kurumlarıyla beraber uyum içinde yürütürler.
Polis teşkilatları devlet yapılanması içinde ‘yürütme’ nin
altında yer almasına rağmen adli görevleri söz konusu
olduğunda ‘yargı’ ile beraber bir başka tanımlama içinde
yer alırlar. İdari ve adli kurumların bir uyum içinde
çalışması sonucu ortaya çıkan fonksiyonel birliktelik CezaAdalet
Sistemi (CAS) olarak tanımlanır.


#24

SORU:

Polis’in İdari ve Adli fonksiyonu nasıl işlemektedir?


CEVAP:

CAS, güvenlik ve suç ile ilgili hizmetleri yürüten
kurumların tamamı için yapılan genel bir tanımlamadır. Bu
bütünün ilk parçası genel ve özel kolluk teşkilatlarıdır.
‘İdari’ bir görev olan toplumsal barış, huzur ve güvenin
devamını sağlayan kolluk bu sistemin ilk halkasını
oluşturur. Polisin suç önlemeye yönelik caydırıcı görevleri
de yine idari görevler kapsamındadır. Adli işlem gerektiren
herhangi bir suçun işlenmesi durumunda ise polisin ‘adli’
fonksiyonu başlar. Bu aşamadan sonra CAS’ın ikinci
halkası olan ‘cumhuriyet savcıları’ devreye girer. Suçla
ilgili mevcut delillerin toplanıp bir dava dosyasına
dönüştürülerek dava açılması durumunda da sistemin adli
boyutunun kovuşturma aşamasına geçilerek ‘mahkemeler’
devreye girer. Yargılama süreci tamamlanarak kişinin
suçluluğuna karar verildikten sonra ise infaz aşaması gelir.
CAS içindeki ‘ceza-infazı’ suçun niteliğine göre farklılık
gösterir.


#25

SORU:

Ceza-Adalet Sistemi’nin kurumsal anlamdaki unsur
sıralaması nasıldır?


CEVAP:

Ceza-Adalet Sisteminin kurumsal anlamdaki
unsurları sırasıyla ‘genel kolluk’ (polis-jandarma ve sahil
güvenlik), ‘cumhuriyet savcıları’, ‘ilk derece mahkemeleri
(sulh ceza, asliye ceza ve ağır ceza mahkemeleri)’, ‘yüksek
mahkemeler’ (Bölge Adliye Mahkemeleri ve Yargıtay) ve
‘infaz’ olmak üzere birkaç farklı başlık altında
incelenebilir.


#26

SORU:

Kamu içgüvenlik kurumları hangileridir?


CEVAP:

Genel Kolluk(Polis, Jandarma, Sahil Güvenlik),
Özel Kolluk(Gümrük Muhafaza, Orman Muhafaza,
Belediye Zabıtası), Yardımcı Kolluk(Köy Korucuları ve
Bekçiler, Liman Kolluğu, Kıyı Emniyeti).


#27

SORU:

Polis teşkilatının yasal görev alanı nerelerdir?


CEVAP:

Genel kolluğun ilk unsuru olan polis teşkilatının
(Emniyet Genel Müdürlüğü) yasal görev alanı, il ve
ilçelerin belediye sınırları içinde kalan yerleşim yerleridir.
Belediye sınırları illerde vali başkanlığında ilçelerde ise
kaymakam başkanlığında ilgililerden oluşan heyetler
tarafından belirlenir.


#28

SORU:

Polisin idari ve adli görevlerdeki sivil amirleri
nelerdir?


CEVAP:

Polisin idari görevlerindeki sivil amiri merkezde
İçişleri Bakanı, illerde vali, ilçelerde ise kaymakamlardır.
Polisin adli işlem gerektiren durumlarda yürüttüğü ‘adli’
görevler ise polisin adli amiri olan cumhuriyet savcılarının
gözetim ve denetiminde yürütülür.


#29

SORU:

Genel kolluğun ikinci temel unsuru olan Jandarma’nın
Görev alanları nerelerdir?


CEVAP:

Genel kolluğun ikinci temel unsuru olan jandarma
teşkilatı (Jandarma Genel Komutanlığı) ise, şehirlerin
belediye sınırları dışında kalan alanlarında güvenlik
hizmetinden sorumludur. Görev alanı kırsal bölgeler
olmasından dolayı jandarmayı ‘kır polisi’ olarak
tanımlamak da mümkündür.


#30

SORU:

Jandarma’nın idari ve adli görevlerde amirleri
kimlerdir?


CEVAP:

Jandarma teşkilatı askerî bir kurum olmasına
rağmen, içgüvenlikle ilgili görevleri söz konusu olduğunda,
ulusal düzeyde İçişleri Bakanlığının gözetim ve
denetimindedir. Polis teşkilatı gibi jandarma teşkilatı da
kırsal alanda işlenmesi muhtemel suçları önlemek için
gerekli olan ‘idari görevleri’ yürütmekten sorumludur.
Jandarmanın idari görevlerindeki sivil amiri, illerde vali
ilçelerde ise kaymakamlardır. Yine poliste olduğu gibi,
jandarmanın adli işlem gerektiren eylemlerle ilgili olarak
yürüttüğü ‘adli’ görevlerdeki amiri, cumhuriyet
savcılarıdır. Jandarmanın adli görevleri, cumhuriyet
savcılarının gözetim ve denetiminde yürütülür.


#31

SORU:

Kamu içgüvenlik kurumlarından olan özel kolluklar
hakkında bilgi veriniz.


CEVAP:

Genel güvenlik/kolluk dışında kalan ve hizmet
alanları ve yetkileri kanunla sınırlandırılmış olan Gümrük
Muhafaza, Orman Muhafaza, Belediye Zabıtası ve Kıyı
Emniyeti gibi kurumlar ise kamu sektörünün ‘özel kolluk’
ayağını oluşturmaktadır. Adli kolluk yetkilerine sahip polis,
jandarma, sahil güvenlik kurumlarına ilave olarak 5271
sayılı CMK’nın 164. maddesi ve Adli Kolluk
Yönetmeliği’nin 3. Maddesi gereğince, Gümrük Muhafaza
da adli kolluk yetkilerini haiz bir hizmet kurumudur ve
genel kolluk teşkilatları gibi adli kolluktur. Aşağıda ele
alınacak olan yardımcı kolluktan farklı olarak özel kolluk
mensupları kendi görev alanlarında genel kolluğa ihtiyaç
hissetmeden idari ve adli işlemler yürütebilirler.


#32

SORU:

Özel Güvenlik Sektörü ’nün Batı’daki gelişimini
anlatınız.


CEVAP:

İlk modern polis teşkilatı yapılanmasında olduğu
gibi bilinen ilk özel güvenlik kurumsal yapılanması da
İngiltere’de görülmüştür. 17. yüzyıl İngiltere’sinde, 1829
yılında ilk modern polis teşkilatının kurulmasından çok
önceleri, kurulan ve ‘hırsız yakalayıcılar’ (thief takers)
olarak adlandırılan kişiler hiçbir yasal görev ve yetkileri
olmayan sivil ve özel vatandaşlardır. Kendilerine devlet
tarafından düzenli olarak maaş verilmeyen bu kişiler
yakaladıkları kişi sayısınca ödüllendirilen sivil bireylerdir.
Aynı sistem Amerika Birleşik Devletleri’nin kuruluş
yıllarında ‘ödül avcıları’ (bounty hunters) olarak
adlandırılan uygulama şeklinde görülmektedir.


#33

SORU:

Özel Güvenlik Sektörü’nün Türkiye’deki yeri hakkında
bilgi veriniz.


CEVAP:

Türkiye’de içgüvenliğin kamu sektörünün
tekelinden çıkarak özel sektör tarafından kurumsal ve
sistematik bir şekilde yerine getirilmesi ancak 1980’li
yıllardan sonra gerçekleşmiştir. 1980’li yıllarda Türkiye’de
özel sektör müteşebbisleri çoğalmış ve yatırım alanları
giderek artan bir oranda genişlemiştir. Devletin
özelleştirme uygulamaları sonrasında ekonomik ve stratejik
önemi haiz kurum ve kuruluşların tamamına yakını özel
sektöre devrolmuştur. Türkiye’de özel sektördeki bu hızlı
büyümenin doğal bir sonucu olarak ilk özel güvenlik
uygulaması 22.07.1981 tarih ve 2495 sayılı “Bazı Kurum
ve Kuruluşların Korunması ve Güvenliğinin Sağlanması
Hakkında Kanun” ile başlamıştır. Bu tarihten sonra
ekonomik ve stratejik önemi haiz kurum ve kuruluşlar, özel
güvenlik teşkilatlarını kurarak hukuk kuralları içinde suçu
önleyici hizmetleri yerine getirmeye başlamışlardır.