SİYASİ DÜŞÜNCELER TARİHİ Dersi SORGULANAN DİNSEL İKTİDAR VE PRENS soru cevapları:

Toplam 76 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: XII. Yüzyılın ortalarından itibaren kimler siyasal alanın güçlü aktörleri olmuştur?


CEVAP: XII. Yüzyılın ortalarında ya da başka bir ifadeyle Orta Çağın çözülmeye başladığı dönemden itibaren krallar siyasal alanın yeni güçlü aktörleri olmaya başlar.

#2

SORU: Kralların önündeki en temel hedef nedir?


CEVAP: Kralların önündeki en temel hedef, ülke topraklarındaki herkesin doğrudan krallığa bağlı uyruklar haline getirilmesidir.

#3

SORU: Aforoz nedir?


CEVAP: Aforoz terimi Yunanca kaynaklı olup sınırlamak, belirlemek, tanımlamak, sürgün etmek, dışlamak gibi anlamlara gelmektedir. Aforozun İngilizce ve Fransızca karşılığı ise excommunication, yani birini bir çevrenin dışında bırakma ya da dışarı atmadır.

#4

SORU: Papalık ile dünyevi yönetimlerin çatışması ne zaman başladı?


CEVAP: Papalık ile dünyevi yönetimlerin çatışması, XII. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren imparatorlar üzerinden başladı.

#5

SORU: Papalık ile sürekli bir çatışma içine giren üç güçlü Roman-Germen imparatorunun adları nedir?


CEVAP: • Friedrich Barbarossa (imparatorluk dönemi 1155- 1190) • VI. Heinrich (imparatorluk dönemi 1190- 1211) • II. Friedrich (imparatorluk dönemi 1211-1250).

#6

SORU: Papalık ile dünyevi yönetimlerin çatışmalarının başlıca nedeni nedir?


CEVAP: İmparatorların toprakları üzerindeki yüksek din adamlarını kendilerinin atamak istemeleri ve İtalya üzerindeki otoritelerini pekiştirmek amacı gütmeleri karşısında papaların direnmeleri, bu çatışmanın başlıca nedeniydi.

#7

SORU: Papalık savunucuları neyi savunuyorlardı?


CEVAP: Papalık savunucuları, dünyevi alanla ilgili her şeyin gerçekte ruhani amaçlara hizmet eden birer araç konumunda olduğunu ileri sürüyor, dünyevi işlerde bile son sözü söyleme yetkisinin papanın elinde olduğunu savunuyorlardı.

#8

SORU: İmparatorluk-krallık yandaşları görüşlerini hangi temel üzerine oturtuyorlardı?


CEVAP: İmparatorluk-krallık yandaşları, görüşlerini, dünyevi olan hiçbir şeyin ruhani amaçları gerçekleştirmede bir araç olmadığı ve dünyevi düzenin kendine özgü bir doğası ve bir amacı bulunduğu kabulü üzerine oturtuyorlardı.

#9

SORU: VIII. Bonifacius’un en önemli savunucusu kimdir?


CEVAP: VIII. Bonifacius’un en önemli savunucusu, 1295’te Bourges piskoposluğuna atanan Aegidius Colonna Romanus’tur.

#10

SORU: XIII. Yüzyılın sonlarına Napoli İngiltere ve Fransa’daki krallık hukukçularının incelikle yorumlayarak kralın hizmetine koştukları Roma hukukunun en temel kavramlarından ikisi nedir?


CEVAP: • Cumhuriyet-kamusal alan (res publica) • Kamusal güç (imperium).

#11

SORU: Parisli Jean’ın ortaya koyduğu düşünceleri birkaç maddede özetleyiniz?


CEVAP: • Klise’nin başındaki papanın dünyevi iktidarlar ve mülkler üzerinde hakkının bulunduğunu İsa’ya dayandıran görüşler, kutsal yazılarla bağdaşmamaktadır. Kutsal yazılara göre, ne papa kılıcını imparatordan ne de imparator kılıcını papadan almıştır. Demek ki iki iktidarın yetki alanları birbirinden tümüyle ayrıdır. • İmparatorun ya da kralın iktidarı Tanrı tarafından geliyorsa da burada bir aracı vardır. Bu aracı, Kilise değil, halktır. • Bu bağlamda, Kilise’nin ruhani görevlerini yerine getirebilmek için dünyevi alanda sahip oldukları mal ve mülkleri, tabii ki kralın güvencesi altındadır. Ama kral kamusal çıkar amacıyla bunları denetlemek ve vergilendirmek hakkını elinde bulundurur. • Papa, tıpkı kral gibi kendi yetki alanı içinde sınırlıdır. Daha açıkçası, ruhani iktidar yalnız papaya değil, bütün Kilise’ye verilmiştir. Bu nedenle, dünyanın Roma ve papadan büyük olması gibi, Kilise Genel Kurulu da tek başına olan papadan büyüktür. • Gerek papa, gerek kral, kendi alanlarında mutlak egemen değillerse de her biri diğerine karşı kendi alanı içinde üstün konumdadır. Bir başka değişle, papa ruhani konularda kraldan, kral da dünyevi konularda papadan üstündür.

#12

SORU: VII. Heinrich, 1308’de kutsal Roma imparatorluğunu ele geçirdi ve birkaç yıl sonra, İtalya’ya bir sefer düzenledi. Bu seferin amacı neydi?


CEVAP: Bu seferin amacı birbiriyle sürekli savaş halinde olan İtalya kent devletlerine hakim olmak ve papanın elinden imparatorluk tacını giymekti.

#13

SORU: Bu çatışma sürecinde, imparatorların safında yer alıp Roma Kilisesi’nin savlarına karşı yapıtlar yayımlanmış çeşitli düşünürlerle karşılaşılır. Bu düşünürler arasında öne çıkan üç ismin adlarını yazınız.


CEVAP: • Dante • Ockhamlı William • Padovalı Marsilius.

#14

SORU: Devletin Kilise üzerindeki üstünlüğü savını açıkça dile getiren ilk düşünür kimdir?


CEVAP: Devletin Kilise üzerindeki üstünlüğü savını açıkça dile getiren ilk düşünür Padovalı Marsilius’tur.

#15

SORU: Dante kimdir?


CEVAP: Bir siyasal düşünür olmaktan çok İtalya’nın ve Avrupa’nın en büyük ozanlarından biri sayılan Floransalı Dante Alighieri (1265-1321) aynı zamanda çok fırtınalı bir siyasal yaşam süren, siyasal bir figürdür. İmparatorlar ve papalık arasındaki çatışmalarda imparatorluktan yana tavır koyması nedeniyle hayatı sürgünde geçmiştir. Dante’nin adı, daha çok başyapıtı olan Divine Commedia ( İlahi Komedya) ile anılırsa da, siyasal düşünce bakımından önem taşıyan De Monarchia (Monarşi Üzerine) adlı bir kitap da kaleme almıştı. Bu kitap, Kilise’nin yasak kitaplar listesine dahil edilecek ve 1897’ye kadar burada kalacaktır.

#16

SORU: Ockhamlı William kimdir?


CEVAP: İngiltere’nin Ockham kasabasında doğan William (1290-1349) genç yaşta Fransisken Tarikatı’na katılması nedeniyle Papalık’a aykırı görüşler taşır. Çünkü Fransiskenler, İsa ile havarilerinin ne kişisel ne de ortak mülkiyet edindiklerini ve yoksul yaşayıp sadece yoksullardan yana olduklarını ileri sürerek Kilise’nin malmülk edinmesini yadsırlar. William Papalık’a aykırı görüşleri nedeniyle aforoz edilmiştir.

#17

SORU: Ockhamlı William’a göre devlet ne ile yükümlüdür?


CEVAP: Ockhamlı William’a göre devlet, insanlar tarafından ve insanlar için yaratılmıştır. Bu nedenle kendisini oluşturan insanların hakları ile özgürlüklerini korumakla yükümlüdür. Bu anlamda en yetkin yönetim monarşidir ancak monarşi iyi sıfatını koruyabilmek için bu temel yükümlülüğünü hiç unutmamalıdır.

#18

SORU: Dante ve Ockhamlı William hangi konuda hemfikirdiler?


CEVAP: Dante ve Ockhamlı William, siyasal iktidarın Kilise’den bağımsız olduğu konusunda hemfikirdirler.

#19

SORU: Podovalı Marsilius kimdir?


CEVAP: İtalya’da Padova’nın burjuva kökenli bir ailesinin üyesi olarak dünyaya gelen Marsilius (1275-1280) da imparator-papa çatışmaları içinde imparatorluk yanlısı düşünürlerdendir. Başyapıtı Defensor Pacis’i (Barış Savunucusu) 1324’te tamamlamıştır. İki yıl sonra kitabın yazarı olduğu ortaya çıkınca Papa XXII. Johannes tarafından, benzerleri gibi aforoz edilmiştir.

#20

SORU: Marsilius’a göre, civitas ya da siyasal toplum nedir?


CEVAP: İnsanların kendi gereksinimlerini karşılayarak yeterlilik içinde yaşamalarının yanı sıra, iyi yaşamalarını da mümkün kılan, yeterli yaşam için gerekli olan her şeyin üretilip mübadele edildiği, bu bakımdan tümüyle dünyevi olan mükemmel olan toplum.

#21

SORU: Marsilius’a göre mükemmel toplumu oluşturan altı bölümü ya da meslek dalını yazınız.


CEVAP: • Yönetim görevi ya da işi • Askeri bölüm • Dinsel bölüm • Köylüler • Zanaatkarlar • Maliyeciler.

#22

SORU: Marsilius’un civitas’ı altı bölümden oluşan bir bütün olarak algılamasının yol açtığı iki önemli sonucu yazınız.


CEVAP: • İlk sonuç, yönetim bölümü olarak adlandırılan prensin elindeki siyasal iktidarın tümüyle dünyevileştirilmesidir. Açıkçası prens, iktidarını ne tanrıdan ne de herhangi bir aşkın güçten almıştır. Prensin iktidarı ve ya da siyasal iktidar, toplumun bağrından onun bir gereği, ayrılmaz bir parçası olarak ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla meşruluğu da buradan kaynaklanmaktadır. • İkinci sonuç ise Kilise’nin ya da papanın siyasal iktidar üzerinde herhangi bir hak iddia etmesinin olanaksızlığıdır. Devamla, din adamlarının diğer meslek gurupları gibi toplumun bölümlerinden birini oluşturması, dini toplumsal bir kurum haline getirmiştir. Kilise toplumun içindedir, civitas’a içkindir; bu nedenle de toplumsalsiyasal otoritenin (yani prensin) yetki alanında bulunmaktadır. Marsilius, yasalar üzerine olan yaklaşımıyla da Kilise’yi meşruluk kaynağı olarak tanımadığını ortaya koyar.

#23

SORU: Marsilius’a göre, siyasal toplumun kendisini oluşturan bölümlerden bağımsız bir bütün olmasını sağlayan ilke nedir?


CEVAP: Marsilius’a göre, siyasal toplumun kendisini oluşturan bölümlerden bağımsız bir bütün olmasını sağlayan ilke yasadır.

#24

SORU: Podovalı, yasama erkinin kime ait olduğunu açıklar?


CEVAP: Yasa bu dünyada haklıyı haksızı, yararlıyı yararsızı gösteren ve olumlu ya da olumsuz yaptırımlar içeren zorlayıcı güçle donanmış bir buyruktur. Podovalı, döneminin çok ilerisinde bir görüşü savunarak yasama erkinin halka ait olduğunu açıklar. Halkın yasa yapma işini bir ya da birkaç kişiye vermesi, bu kişi ya da kişilerin yasama erkine sahip olmaları anlamına gelmez.

#25

SORU: Marsilius’un kuramında halkın bu kadar vurgulanmasının üstlendiği iki işlevi yazınız.


CEVAP: • İlk olarak yasanın halktan kaynaklandırılıp yalnız bu dünyadaki insan işleriyle sınırlandırılmasıyla Kilise’nin yasama hakkı ortadan kaldırılmaktadır. • İkinci olarak prensin iktidarı hiçbir dinsel temele dayandırılmadan meşrulaştırılmaktadır. Çünkü prens meşruluğunu halkta, halkın yaptığı (ya da onun adına yapılan) yasaların uygulayıcısı olmasında bulmaktadır.

#26

SORU: Podovalı, hangi yönetim biçiminin en iyi yönetim biçimi olduğunu savunur?


CEVAP: Podovalı, yasama erkini halka vermesine karşın, prensin ya da kralın seçimle iş başına geldiği monarşik krallıkın en iyi yönetim biçimi olduğunu savunur. Böylece prens, halkın seçimiyle eline geçirdiği iktidarın kullanımına (potestas) sahiptir ama iktidarın ilkesinden (auctoritas) yoksundur. Dolayısıyla, yasaları çiğneyen ya da iktidarını kötüye kullanan prens meşruluğunu yitirir; bu durumda da halkın direnme hakkı gündeme gelir.

#27

SORU: Podovalı’ya göre, Kilise plenitudo potestatis’te ısrar ederek neyi tehlikeye sokmaktadır?


CEVAP: Padovalı’ya göre, Kilise plenitudo potestatis’te ısrar ederek siyasal iktidarın birliğini, dolayısıyla da civitas’ın varlığını tehlikeye sokmaktadır. Çünkü iki iktidara birden itaat edildiğinde, hiçbirine tam olarak itaat edilemez. Bunun sonucunda insanlara ne barış verilebilir ne de yeterli bir yaşam. Öyleyse yapılması gereken, bu ikiliği ortadan kaldırmaktır. Bu amaçla Marsilius, ilk önce Kilise’nin daha doğrusu papanın sahip olduğu ileri sürülen otoritesini çürütmeye yönelir. Bu çürütme işlemini iki koldan, hem ruhani erk hem de dünyevi erk açısından yerine getirir.

#28

SORU: Marsilius neden papanın dinsel erkinin bir gasp olduğunu düşünür?


CEVAP: Papanın dinsel erki bir gasptır. Çünkü Marsilius’a göre, din adamlarının toplamı anlamında Kilise, hiyerarşik bir toplumsal örgütlenme değildir. Din adamlarının birbirlerine karşı ruhani bir üstünlükleri yoktur. Dahası Kilise, yalnız din adamlarını değil fakat İsa’nın adını anan inananların tümünü içermektedir. Aynı imanı paylaşan din adamları ile laiklerin toplamından oluşan Kilise, gerçek anlamda yasalara, yani zorlayıcı güçle donanmış yasalara sahip olmadığından, bir siyasal varlık değildir. Öyleyse, onun içinde yer alan herhangi bir kişinin (özellikle papanın) diğerleri üzerinde hiçbir dinsel iktidarı yoktur.

#29

SORU: XIV. Yüzyılın ikinci yarısından XVI. Yüzyılın sonuna değin Batı Avrupa’nın geçirdiği büyük değişim nasıl olmuştur?


CEVAP: XIV. yüzyılın ikinci yarısından XVI. yüzyılın sonuna değin Batı Avrupa büyük bir değişim süreci geçirir. Özellikle Kilise’nin tekelinde tutmaya çabaladığı dinin yavaşça Papalık’ın kontrolü dışında kendine yeni kanallar bulması, farklı dinsel anlayışların gelişmesiyle dinde bir yenilenme ve nihayet Katolik Kilisesi’nin dışında yeni ulusal kiliseler ortaya çıkar. Aynı zamanda Kilise kontrolündeki toplumsal yaşam, Kilise zayıfladıkça tüm boyutlarıyla yenilenir. Bir bütün olarak toplumsal hayatın, özel olarak kültürel dünyanın yenilenmesi ve bu yenilenme doğrultusunda Antik Yunan ve Roma dünyasının değerlerinin yeniden anlamlı hâle gelmesi Rönesans kapsamında değerlendirilir. Rönesans hareketinin ruhunu insan merkezciliği oluşturur. Tanrı ve onun temsilcisi olarak Kilise’ye dayalı hiyerarşik evren ve dünya tasarımı yıkılmaya, yerini insana ve insan aklına bırakmaya başlar.

#30

SORU: Reform ve Rönesans sözcükleri neyi ifade etmektedir?


CEVAP: Reform ve Rönesans sözcükleri yalın olarak yenidenliği, bu anlamda bir yenilenmeyi içerir. Rönesans sözcüğü Latince yeniden doğmak anlamındaki renasci sözcüğünden gelmektedir. Ancak Türkçeye Fransızca üzerinden Renaissance sözcüğünden geldiği için, Fransızca okunuşuyla yerleşmiştir. Reform, din alanında yeniden biçimlenmeyi Rönesans ise, özellikle kültürel bir varlık olarak insanın yeniden doğuşunu ifade etmektedir. Düşünsel bakımdan da her iki hareket arasında köken birliği vardır. Bu bakımdan Reform ve Rönesans iki kardeş sayılabilir. Bu kardeşlerden biri olan Reform, XVI. yüzyılda, Avrupa Katolik dünyasının parçalanmasıyla Hristiyanlığın üçüncü büyük ana akımı olan Protestanlığın (diğer ana akım Ortodoksluktur) doğuşuyla sonuçlanan dinsel değişimi ve bu değişimi mümkün kılan dinsel, toplumsal hareketleri ifade eder. Rönesans ise yine kökleri daha geriye gitmekle birlikte, etkilerini özellikle XV. ve XVI. yüzyıllarda gösteren, Eski Yunan ve Roma kültürünün yeniden canlandırılması ve hümanist dünya görüşüyle karakterize olan kültürel hareketi içermektedir.

#31

SORU: Gallikanizm nedir?


CEVAP: Gallikanizm Fransa’da Papalık’ın dinsel alanda yetkilerini sınırlandıran, dünyevi iktidarını kabul etmeyen, kralın ve ona bağlı yöneticilerin Papalık buyruklarına uyma yükümlülüğünü ortadan kaldıran, Kilise’nin devlet işlerine karışamayacağını ama kralın gerektiği zaman Kilise’ye müdahale edebileceğini savunan, Fransa’ya özgü dinsel ve siyasal öğretilerin tümüne verilen ad.

#32

SORU: Anglikan Kilisesi hakkında bilgi veriniz?


CEVAP: İngiltere’de krallık ile Papalık arasındaki mücadeleler sürecinde ortaya çıkan, başlangıçta Katolik dinine bağlı olmakla birlikte, Roma Kilisesi’ni reddederek Canterbury başpiskoposluğu çevresinde örgütlenen ulusal kiliseler birliğinin adıdır. XVI. yüzyılda şekillenen Book of Common Prayer (Toplu Dua Kitabı)’nın belirlediği inanç ve ibadet kuralları geçerlidir. Genel olarak Katoliklik ile Protestanlık arasında, bir tür reform geçirmiş Katoliklik olarak orta yolcu bir din anlayışına sahiptir. Bu nedenle de yer yer Katolikliğe, yer yer Protestanlığa yaklaşabilen, çok çeşitli türden esnek inançlara ama her halükarda ulusal bir niteliğe sahiptir.

#33

SORU: Karşı-reform nedir?


CEVAP: Roma Kilisesi bu saldırı dalgası karşısında kontrolü kaybetmeye başlayınca, karşı bir hareket örgütlemeye başlamıştır. Bir anlamda Kilise, reformcu dinsel anlayışları kontrol etmek için, kendi içinde bir reform başlatmak zorunda kalmıştır. Kilise’nin başlattığı bu harekete de karşı-reform denilmektedir.

#34

SORU: Reform hareketi dinde yenilenme ve zenginleşmeye paralel olarak üç ayrı dinsel ve buna bağlı olarak üç ayrı toplumsal ve siyasal anlayışın taşıyıcısı olan, üç ayrı ismin adlarını yazınız.


CEVAP: • Reform ateşini yakan ve kesin bir biçimde dünyevi iktidarın yanında saf tutan Martin Luther. • Dinsel yenilenmeyi ezilenler lehine toplumsal ve siyasal bir yenilenmeye dönüştürmeye çalışan Thomas Münzer. • Güçlenen yeni sınıfların çıkarlarıyla çelişmeyen yeni bir dindarlığın peşinde koşan Jean Calvin.

#35

SORU: Aristoteles’in coğrafi yaklaşımına iklimler kuramı denildiği de olur. Bu yaklaşımı açıklayınız.


CEVAP: Aristoteles’e göre, soğuk ülke insanları olarak Avrupalılar yürekli ama beceri ve akıl bakımından geridirler. Bu nedenle iyi ve sürekli bir yönetim kuramazlar. Sıcak ülkelerde yaşayan Asyalılar zeki ve yaratıcıdırlar ama yürekli ve iradeli olmadıkları için hep köle ve uyruk olarak yaşarlar. Ilıman iklimde ya da doğru, orta iklimde oturan Yunanlılar ise hem zeki, hem yürekli olduklarından iyi ve doğru anayasalara sahiptirler ve hep özgür yaşarlar.

#36

SORU: Doksan Beş Tez nedir?


CEVAP: Martin Luther 31 Ekim 1517’de Wittenberg Saray Kilisesi’nin kapısına astığı ünlü Doksan Beş Tez, esasta iman konularını öne çıkaran maddelere sahiptir. Bu maddeler, Roma Kilisesi’nin imanla ilgili konularda yetkisini yumuşak bir biçimde tartışma gündemine getirmekle birlikte, doğrudan bir karşı çıkış içermiyordu. Ancak bu tezlerin matbaa teknolojisi sayesinde hızla yayılması, Katolik Kilisesi’ne yöneltilen bu yumuşak itirazları radikalleştirdi ve yerel bir tartışma olmaktan çıkardı.

#37

SORU: Endüljans Belgesi nedir?


CEVAP: Katolik anlayışa göre, rahipler tarafından, herhangi bir karşılık beklemeksizin, inananlara verilen ve ilgilinin günahlarının affedildiğini gösteren belgedir. Belge, ilkesel olarak ücretsiz olsa da belge verilen kişilerin bunun karşılığında kiliseye bakışta bulunmasına bir engel olmadığından, giderek Kilise’nin belge ticaretine başladığı eleştirisi gündeme gelmiştir.

#38

SORU: Köylü Ayaklanmaları olarak bilinen ve köylülerin belirli talepleri sonucu oluşan bu ayaklanmalarda köylülerin talepleri nelerdir?


CEVAP: Köylüler özetle kilisenin demokratik yönetimini, ruhbanın keyfi davranışlarının sona ermesini, Kutsal Kitap’la temellenmeyen bütün vergilerin kalkmasını, toprak köleliğinin lağvedilmesini, senyörlerin haksız gaspıyla kaybedilen toprakların topluluklara iadesini, makul bir vergilendirmeyi ve makul bir yargı düzenini talep ediyorlardı.

#39

SORU: Zwingli’nin Cemaat Demokrasisi nedir?


CEVAP: Zwingli’ye göre, kutsal söz adına hiç kimse, hiçbir din adamı otoriteyi tekelleştiremez, ayrı bir otorite sahibi olamaz. Din adamlarının nasıl seçileceği, tapınma ritüelleri, disiplin ve öğretiyle ilgili tüm sorunlar, cemaatin oluşturduğu bir meclis tarafından kararlaştırılır. Ayrıca her biri özerk dinsel cemaatlerin belli bir disipline gereksinimi olduğu da açıktır. Bu durumda cemaat düzeyinde tek yetkili olanlar, onu oluşturanlardır, yani halktır. O hâlde, dünyevi iktidar ya da prensin bu halkın kolektif iradesinin bir ifadesi olması gerekmektedir.

#40

SORU: Kilise’nin dinsel rolü konusunda Luther ve Calvin arasındaki belirgin farklılık nedir?


CEVAP: Calvin de Luther gibi başlangıçta Kurumsal Kilise’ye karşı çıkmaktadır. Ama Kurumsal Kilise’ye karşıtlık, Calvin’i kiliseyi manevi bir biçimde inananların birliğiyle sınırlandırmaya götürmez; aksine doğru dine uygun yeni bir Kilise kurumu pekala oluşturulabilir. Buna göre, doğru dine inananların denetlenmesi, öğreti ve ritüellerin standardizasyonu için kurumsal yeni bir Kilise’ye gereksinim vardır. O hâlde, Kilise’nin rolü, Katolik Kilisesi’nde olduğu gibi, öğretiyi yeniden anlamlandırmak, Kutsal Kitap’tan başka yeni bir din şekillendirmek olmayacaktır. Kilise’nin rolü, tümüyle dünyevidir. İnananların dünyevi alanda bu inanca layık olmak için yanlışa sapmalarını önlemek üzere denetlenmesi ve standartlaştırılması için Kilise’ye ihtiyaç vardır; yani Kilise ruhani otorite olarak tezahür eder.

#41

SORU: Machiavvelli kimdir?


CEVAP: Rönesans döneminin en özgün siyasal düşünürü Niccolò Machiavelli(1469-1527)’dir. Machiavelli’nin adını, en azından adından türetilen Makyavelizm sözcüğü nedeniyle, genel olarak siyasetle yakından uzaktan ilişkisi olmayan insanların ağzından bile duymak mümkündür. Öyle ki Machiavelli her dönemde değişik ideolojilere sahip kişilerce ya göklere çıkartılır ya da yerin dibine batırılır.

#42

SORU: Makyavelizm nedir?


CEVAP: Makyavelizm iktidarı ele geçirmek ve sürdürmek için, yani amaç iktidar olmak üzere, ahlaksal anlamı ve sonuçlarına bakmaksızın her tür aracın kullanılabileceğini, hatta kullanılması gerektiğini kabul eden, bundan ötürü de iktidar mücadelelerinin ve genel olarak siyasetin ahlakla ilişkisini kesen yaklaşımlara verilen genel nitelemedir.

#43

SORU: Machiavelli’ye göre siyaset biliminin ya da siyaset sanatının ereği nedir?


CEVAP: Machiavelli’ye göre siyaset biliminin ya da siyaset sanatının ereği, olması gerekeni düşünüp tasarlamak değil, olanı inceleyip açıklamaktır.

#44

SORU: Sıfır Toplamlı İktidar anlayışı nedir?


CEVAP: Bu anlayışa göre, belli bir alanda bulunan iktidar miktarı hiç değişmez. Birinin bu miktardan aldığı pay ne kadar büyürse diğerlerine kalan paylar da o kadar küçülür ya da hiç kalmaz. Machiavelli bu anlayışı dünya ölçeğindeki iktidara ya da kendi deyişiyle virtu’ya uyarlar. Buna göre, dünya üzerinde varolan virtu miktarı, tek imparatorluk tarafından ele geçirilememişse de birçok ulus arasında paylaşılmış durumdadır.

#45

SORU: Machiavelli’nin kullandığı Fortuna kavramına hangi anlamları yükler?


CEVAP: Türkçe’ye şans, yazgı ya da talih olarak çevrilebilecek olan fortuna, Machiavelli için insani şeylerin kayganlığını, belirsizliğini dile getirmektedir.

#46

SORU: Machiavelli kullandığı virtu kavramına hangi anlamları yükler?


CEVAP: İtalyanca’daki yaygın kullanımında erdem anlamına gelen virtù kavramına Machiavelli, insanın (ya da halkın) yaratıcı enerjisini harekete geçiren yetenek ve beceri anlamını yükler; ayrıca bu yeteneğin güç, kurnazlık, yiğitlik, cesaret, azim, kararlılık gibi özellikleri de içinde barındırdığını kabul eder.

#47

SORU: Machiavelli cumhuriyet ile hangi iki kavramı eş anlamlı kullanır?


CEVAP: Machiavelli cumhuriyet ile özgür kent ya da özgür yönetim kavramlarını eş anlamlı olarak kullanır.

#48

SORU: Machiavelli’nin güç ve şiddet hakkındaki görüşleri nelerdir?


CEVAP: Machiavelli’ye göre üç ve şiddet, hiçbir ahlaki değer taşımaz. Ama ne var ki siyasette son hükmü veren daima güçtür ya da gücü içeren virtu’dur; ahlakilik ise, hemen her zaman acizdir. Öyleyse, yapılması gereken şey, ahlak ile siyasetin birbirinden ayrı tutulması, daha doğrusu siyasetin ahlaki değerlerin hükmünden kurtarılmasıdır.

#49

SORU:

Aforoz nedir?


CEVAP:

Aforoz: Terim Yunanca kaynaklı olup sınırlamak, belirlemek, tanımlamak,
sürgün etmek, dışlamak gibi anlamlara gelmektedir. Afororozun İngilizce ve
Fransızca karşılığı ise excommunication, yani birini bir çevrenin dışında
bırakma ya da dışarı atmadır.


#50

SORU:

États Généraux kavramını açıklayınız.


CEVAP:

États Généraux: Genel Tabakalar Meclisi olarak bu kurum başlangıçta iki
temel feodal tabakanın,soylular ile din adamlarının temsilcilerinden oluşuyordu.
İlk kez Güzel Philippe, 1302’de,ilk iki toplumsal tabakanın yanında (halkı ifade eden ama temsilcileri genellikle burjuvalar arasından seçilen) üçüncü tabakayı, yani tiers état’yı da toplantıya çağırdı.Böylece her üç tabaka temsilcilerinin genellikle ayrı oturumlarının olduğu États Généraux ortaya çıkmış oldu.


#51

SORU:

Kral-papa çatışmasının nedenleri nelerdi?


CEVAP:

Kral-papa çatışması, özellikle kralın Kilise mülklerini vergilendirme ve din adamlarını yargılama yetkisi konusunda patlak vermişti. Fakat bu konuların ardındaki asıl sorun, ruhani iktidar ile dünyevi iktidar arasındaki sınırın nereden geçeceği sorunuydu. 


#52

SORU:

Viterbolu Jacobus ,De regimine christiano (Hristiyan Yönetimi
Üzerine) adlı yapıtında hangi konu üzerinde durmuştur?


CEVAP:

Plenitudo potestatis’i savunan bir diğer düşünür Viterbolu Jacobus’tur. Jacobus, 1301-1302 yılları arasında yazdığı De regimine christiano (Hristiyan Yönetimi
Üzerine) adlı yapıtında, Kilise’nin bu yeryüzündeki tek gerçek krallık, papanın da
tek gerçek kral olduğunu ileri sürer. Çünkü Kilise, evrensel bir boyuta ve üstün
bir işleve sahiptir. Bu nedenle tüm siyasal iktidarlar, her ne kadar doğal bir gereksinimin sonucuysalar da yetkinliğe yönelebilmek için Tanrı’nın yardımına, yani Kilise’ye muhtaçtırlar. Bunun anlamı, dünyevi alanın ruhani iktidarın her türlü müdahalesine açık olması demektir.


#53

SORU:

Parisli Jean’ın ortaya koyduğu düşünceleri açıklayınız.


CEVAP:

 Parisli Jean’ın ortaya koyduğu düşünceleri birkaç maddede özetlemek mümkündür.
• Kilise’nin başındaki papanın dünyevi iktidarlar ve mülkler üzerinde hakkının bulunduğunu İsa’ya dayandıran görüşler, kutsal yazılarla bağdaşmamaktadır. 
• İmparatorun ya da kralın iktidarı Tanrı tarafından geliyorsa da burada bir
aracı vardır. 
•  Kilise’nin ruhani görevlerini yerine getirebilmek için dünyevi alanda sahip olduğu mal ve mülkleri, tabii ki kralın güvencesi altındadır.
• Papa, tıpkı kral gibi kendi yetki alanı içinde sınırlıdır. 
• Papa ruhani konularda kraldan, kral da dünyevi konularda papadan üstündür


#54

SORU:

VII. Heinrich neden İtalya’ya bir sefer düzenledi?


CEVAP:

Krallıklar ve papalık arasındaki çatışmalar sürerken VII. Heinrich, 1308’de Kutsal
Roma-Cermen İmparatorluğu’nu ele geçirdi ve birkaç yıl sonra, İtalya’ya bir sefer
düzenledi. Bu seferin amacı birbirleriyle sürekli savaş hâlinde olan İtalyan kent
devletlerine hakim olmak ve papanın elinden imparatorluk tacını giymekti


#55

SORU:

Dante’nin yazdığı De Monarchia adlı kitabında yer alan imparatorluk konusunda çözüme kavuşturulması gereken üç sorun nedir?


CEVAP:

Dante siyasal düşünce bakımından önem taşıyan De Monarchia (Monarşi Üzerine) adlı bir kitap kaleme almıştı. Kitap, her ne kadar Monarşi Üzerine başlığını taşıyorsa da gerçekte evrensel monarşi, yani imparatorluk hakkındadır. Evrensel monarşi, yani imparatorluk konusunda çözüme kavuşturulması gereken üç sorun bulunmaktadır. Dante’nin deyişiyle bu sorunlar şunlardır: “Monarşi dünyevi düzen için gerekli midir? Monarşi Roma halkının meşru hakkı mıdır? Monarşinin otoritesi doğrudan Tanrı’dan mı yoksa Tanrı’nın bir temsilcisinden mi gelir?”


#56

SORU:

Dante insan yaşamındaki erekleri nasıl belirtmektedir?


CEVAP:

Dante, insanın “biri dünyevi yaşamın mutluluğu, öteki ebedi yaşamın mutluluğu olmak üzere iki ayrı ereği bulunduğunu” belirtir. 


#57

SORU:

Ockhamlı William’a göre devlet nasıl tanımlanır?


CEVAP:

Ockhamlı William’a göre devlet, insanlar tarafından ve insanlar için yaratılmıştır.
Bu nedenle kendisini oluşturan insanların hakları ile özgürlüklerini korumakla
yükümlüdür. Bu anlamda en yetkin yönetim monarşidir ancak monarşi “iyi” sıfatını koruyabilmek için bu temel yükümlülüğünü hiç unutmamalıdır


#58

SORU:

Ockhamlı William'a göre monark ve din adamlarının ilişkisi nasıl olmalıdır?


CEVAP:

İmparator da dahil olmak üzere herhangi bir monarkın devlet işlerini yürütürken günaha girmesi ya da despotizme kayması durumunda, papanın ya alt yöneticilerin (prenslerin, soyluların) aracılığıyla ya da doğrudan doğruya dünyevi alana karışması söz konusu olur.


#59

SORU:

 Marsilius’a göre siyasal toplum nasıl olmalıdır?


CEVAP:

 Marsilius’a göre, insanların kendi gereksinimlerini karşılayarak yeterlilik içinde yaşamalarının yanı sıra, iyi yaşamalarını da mümkün kılan, yeterli yaşam için gerekli olan her şeyin üretilip mübadele edildiği, bu bakımdan tümüyle dünyevi olan mükemmel toplum olmalıdır.


#60

SORU:

Marsilius’un kuramında halkın vurgulanmasının ne tür işlevler ile ilgisi vardır?


CEVAP:

Marsilius’un kuramında halkın bu kadar vurgulanması iki işlev üstlenmektedir: İlk olarak yasanın halktan kaynaklandırılıp yalnız bu dünyadaki insan işleriyle sınırlandırılmasıyla Kilise’nin yasama hakkı ortadan kaldırılmaktadır. İkinci
olarak prensin iktidarı hiçbir dinsel temele dayandırılmadan meşrulaştırılmaktadır.


#61

SORU:

Marsilius, Kilise ile devlet ilişkisini nasıl açıklar?


CEVAP:

 Marsilius, Kilise ile devleti birbirinden ayırmak yerine bunları kaynaştırmaya gider. Daha açıkçası, bu yeryüzünde ruhani bir toplum ve iktidar yoktur; tek toplum civitas’tır, tek iktidar ise ona içkin olan iktidardır ki bunlar da tümüyle dünyevidir. Bu saptamanın sonucu, din işleri ile Kilise’nin devletin boyunduruğu altına sokulmasıdır. Devletin her bakımdan Kilise’yi denetleyip düzenleme hakkı vardır. Böylece Padovalı Marsilius, papayı dünyevi iktidarın hükmü altına yerleştirmiştir


#62

SORU:

Rönesans ve Reform arasındaki farkı açıklayınız.


CEVAP:

Rönesans ve Reform:“Reform” ve Rönesans”sözcükleri yalın olarak “yenidenliği”, bu anlamda bir “yenilenmeyi” içerir. Rönesans sözcüğü Latince “yeniden
doğmak” anlamındaki renasci sözcüğünden gelmektedir. Ancak Türkçeye Fransızca üzerinden -Renaissancegeldiği için, Fransızca okunuşuyla yerleşmiştir.
Reform, din alanında yeniden biçimlenmeyi, Rönesans ise, özellikle kültürel bir
varlık olarak insanın yeniden doğuşunu ifade etmektedir.


#63

SORU:

Gallikanizm kavramını açıklayınız.


CEVAP:

Gallikanizm: Fransa’da,Papalık’ın dinsel alanda yetkilerini sınırlandıran, dünyevi iktidarını kabul etmeyen, kralın ve ona bağlı yöneticilerin Papalık buyruklarına uyma yükümlülüğünü ortadan kaldıran, Kilise’nin devlet işlerine karışamayacağını ama kralın gerektiği zaman Kilise’ye müdahale edebileceğini savunan,Fransa’ya özgü dinsel ve siyasal öğretilerin tümüne verilen addır.


#64

SORU:

Anglikan Kilisesini açıklayınız.


CEVAP:

Anglikan Kilisesi:İngiltere’de krallık ile Papalık arasındaki mücadeleler sürecinde ortaya çıkan,başlangıçta Katolik dinine bağlı olmakla birlikte,Roma Kilisesi’ni reddederek Canterbury başpiskoposluğu çevresinde örgütlenen ulusal kiliseler birliğinin adıdır.  Genel olarak Katoliklik ile Protestanlık arasında, bir tür reform geçirmiş Katoliklik olarak orta yolcu bir din anlayışına sahiptir. Bu nedenle de yer yer Katolikliğe, yer Protestanlığa yaklaşabilen,çok çeşitli türden esnek inançlara ama her hâlûkârda ulusal bir niteliğe sahiptir.


#65

SORU:

Karşı-reform sürecini açıklayınız.


CEVAP:

Karşı-reform: Reformcu hareketi durdurmak için Katolik Kilisesi’nin, özellikle
Aziz İgnatius Loyola eliyle örgütlediği Cizvit (Jesuit) tarikatı nezdinde geçirdiği değişim süreci.Cizvitler papaya bağlılıktan asla taviz vermeden, rahat hareket edebilmek ve koşullara uyum sağlayabilmek için birörnek giysi ve korolu ayin gibi Katolik uygulamaları esnettiler. Cizvitlerin en önemli özelliği tarikat liderine ve papaya kesin bir teslimiyeti öngören örgütlenmeleri ile eğitime verdikleri önemdir. Cizvitler, Katolikliği yaygınlaştırmak için toplumun hem en altta yer alan fahişeler,gençler, hastalar, mahkumlar gibi kesimlerine, hem de en üst tabakadaki soylulara aynı anda yöneldiler. Bunun için de Reformcuların kullandığı araçları kullanmaktan çekinmediler.


#66

SORU:

Reform hareketini temsil eden 3 isim kimlerdir?


CEVAP:

Reform hareketi dinde yenileşme ve zenginleşmeye paralel olarak üç ayrı dinsel
ve buna bağlı olarak üç ayrı toplumsal ve siyasal anlayışın taşıyıcısı olan, üç ayrı
isimle temsil edilebilir. Bu isimler, Reform ateşini yakan ve kesin bir biçimde dünyevi iktidarın yanında saf tutan Martin Luther, dinsel yenilenmeyi ezilenler lehine toplumsal ve siyasal bir yenilenmeye dönüştürmeye çalışan Thomas Münzer ve güçlenen yeni sınıf­ların çıkarlarıyla çelişmeyen yeni bir dindarlığın peşinde koşan Jean Calvin’dir.


#67

SORU:

Doksan Beş Tezini açıklayınız.


CEVAP:

Doksan Beş Tez: Doksan Beş Tez, esasta iman konularını öne çıkaran maddelere
sahiptir. Bu maddeler,Roma Kilisesi’nin imanla ilgili konularda yetkisini yumuşak bir biçimde tartışma gündemine getirmekle birlikte, doğrudan bir karşı çıkış içermiyordu. Ancak bu tezlerin matbaa teknolojisi sayesinde hızla yayılması,Katolik Kilisesi’ne yöneltilen bu yumuşak itirazları radikalleştirdi ve yerel bir tartışma olmaktan çıkardı.


#68

SORU:

Endüljans Belgesi nedir?


CEVAP:

Endüljans Belgesi: Katolik anlayışa göre, rahipler tarafından, herhangi bir karşılık beklemeksizin,inananlara verilen ve ilgilinin günahlarının affedildiğini gösteren belge. Belge,ilkesel olarak ücretsiz olsa da belge verilen kişilerin bunun karşılığında kiliseye bağışta bulunmasına bir engel olmadığından, giderek Kilise’nin belge ticaretine başladığı eleştirisi gündeme gelmiştir.


#69

SORU:

Zwingli’nin Cemaat Demokrasisini açıklayınız.


CEVAP:

Zwingli’nin Cemaat Demokrasisi: Zwingli’ye göre, kutsal söz adına hiç kimse, hiçbir din adamı otoriteyi tekelleştiremez, ayrı bir otorite sahibi olamaz. Din adamlarının nasıl seçileceği,tapınma ritüelleri, disiplin ve öğretiyle ilgili tüm sorunlar,cemaatin oluşturduğu bir meclis tarafından kararlaştırılır. Ayrıca her biri
özerk dinsel cemaatlerin belli bir disipline gereksinimi olduğu da açıktır. Bu durumda cemaat düzeyinde tek yetkili olanlar, onu oluşturanlardır,yani halktır. O hâlde, dünyevi iktidar ya da prensin bu halkın kolektif iradesinin bir ifadesi olması gerekmektedir


#70

SORU:

Anabaptistler hangi tür yaşam ve inanç anlayışına inanmaktadırlar?


CEVAP:

Anabaptistler: Sözcük anlamı, “vaftizsizler” anlamına gelse de yeniden vaftizciler”demek daha doğrudur.Çünkü Anabaptistler, vaftizin kendisine değil, bebekleri vaftiz ederek cemaate kabul eden Katolik biçimine karşı çıkıyorlardı. Bu nedenle inananlar topluluğuna katılan yetişkinleri yeniden vaftiz ediyorlardı. Anabaptistler Hristiyanlığın başlangıç dönemindeki eşitlikçi, cemaatçi saflığı yeniden diriltmek istiyorlardı. Bu nedenle küçük, kolektif hayat süren topluluklar olarak bugün daha çok ABD’de ve Kanada’da varlıklarını dışa kapalı bir biçimde sürdürmektedirler.


#71

SORU:

Calvinci yaklaşım için dünyevi başarı nasıl olmalıdır?


CEVAP:

Calvinci yaklaşım için dünyevi başarı, yeniden başka dünyevi başarılar için sermaye hâline getirilmektedir. Artık kutsanan paranın kendisi değildir;sermaye olarak paradır. Böylece Tanrı para kılığında Calvin’in ellerinde yeniden biçimlenmektedir. O hâlde, Luther’in savladığı gibi, kurtuluş için imanla bu dünyadan uzaklaşmaya gerek yoktur. Kişi, bizzat Tanrı’nın bizi içine yerleştirdiği konum ve meslek dahilinde ödevini dünyada yerine getirmelidir. Böylece Calvin genç burjuvaziyi gerçek dindar olarak da kutsamaktadır


#72

SORU:

Makyavelizm kavramını açıklayınız.


CEVAP:

Makyavelizm: İktidarı ele geçirmek ve sürdürmek için,yani amaç iktidar olmak
üzere, ahlaksal anlamı ve sonuçlarına bakmaksızın her tür aracın kullanılabileceğini,hatta kullanılması gerektiğini kabul eden, bundan ötürü de
iktidar mücadelelerinin ve genel olarak siyasetin ahlakla ilişkisini kesen yaklaşımlara verilen genel nitelemedir.


#73

SORU:

Sıfır Toplamlı İktidar kavramını açıklayınız.


CEVAP:

Sıfır Toplamlı İktidar:Bu anlayışa göre, belli bir alanda bulunan iktidar miktarı hiç değişmez. Birinin bu miktardan aldığı pay ne kadar büyürse diğerlerine kalan paylar da o kadar küçülür ya da hiç kalmaz. Machiavelli bu anlayışı dünya ölçeğindeki iktidara ya da kendi deyişiyle virtù’ya uyarlar. Buna göre, dünya üzerinde varolan virtù miktarı,tek imparatorluk tarafından ele geçirilememişse de birçok ulus arasında paylaşılmış durumdadır. “İlk başta Frankların, Türklerin ve Mısır sultanının imparatorlukları ve bugün de Alman halklarının imparatorluğu pay alanlar arasındadır; bunlardan önce de büyük şeyler başarmış,Roma İmparatorluğu’nun Doğu’daki topraklarını fethetmiş olan şu ünlü Araplar vardı.


#74

SORU:

Machiavelli için Virtù ve Fortuna kavramı nasıl olmalıdır?


CEVAP:

Virtù ve Fortuna: Türkçe’ye şans, yazgı ya da talih olarak çevrilebilecek olan fortuna,Machiavelli için insani şeylerin kayganlığını, belirsizliğini dile getirmektedir. İtalyanca’daki yaygın kullanımında erdem anlamına gelen virtù kavramına Machiavelli, “insanın (ya da halkın) yaratıcı enerjisini harekete geçiren yetenek ve beceri” anlamını yükler; ayrıca bu yeteneğin “güç, kurnazlık, yiğitlik,cesaret, azim, kararlılık” gibi özellikleri de içinde barındırdığını kabul eder.


#75

SORU:

Machiavelli’ye göre Cumhuriyetin Üstünlüğü nasıl olmalıdır?


CEVAP:

Cumhuriyetin Üstünlüğü: Machiavelli’ye göre, “tek kişinin devleti kurması uygunsa da eğer yönetim yine tek bir kişinin ellerine bırakılırsa devletin ve yasalarının süresi çok kısa olur. Prensler yasalar koymak bakımından halklardan üstünseler de; halklar kurulmuş yapıları korumak bakımından
prenslerden öyle üstündürler ki yasamacılarının görkemine görkem katarlar


#76

SORU:

Machiavellinin  ahlaksızlığa bakış açısı nasıldır?


CEVAP:

Machiavelli’yi ahlaksızlığı savunmuş, ahlaki kötülüğün övgüsünü yapmış bir düşünür olarak nitelendirmek olanaksızdır. Ona göre,güç ve şiddet, hiçbir ahlaki değer taşımaz. Ama ne var ki siyasette son hükmü veren daima güçtür ya da gücü içeren virtù’dur; ahlakilik ise, hemen her zaman acizdir. Öyleyse, yapılması gereken şey, ahlak ile siyasetin birbirinden ayrı tutulması, daha doğrusu siyasetin ahlaki değerlerin hükmünden kurtarılmasıdır. İşte Makyavelizmi bir siyasal gerçekçilik olarak damgalayan da budur