TANZİMAT DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI I Dersi Tanzimat Birinci Kuşak Tiyatro soru cevapları:
Toplam 30 Soru & Cevap#1
SORU:
Tanzimat birinci kuşak tiyatrosunun genel özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Tanzimat birinci kuşak tiyatrosu, tiyatro türünün modern anlamda Türk edebiyatına yeni girmesi dolayısıyla hem ilkleri hem de çeşitli eksiklikleri içerisinde barındırır. Hem yazılan hem de sahnelenen eserlerdeki yenilikler halk tarafından genellikle kabul görür. Genel anlamda Batı edebiyatının hızlı ve etkili biçimde yansıdığı Tanzimat Dönemi edebiyatında yazarlar, modern tiyatro türünün uygulanışında da Batı’ya bağlı olmakla birlikte millî tiyatro yazmak ve üretmek için gayret gösterirler. Bu nedenle yazarlar, özellikle konu seçiminde yerli ve millî olana yönelirler. Bunun yanı sıra yabancı yazarlardan İslam ve Türk geleneklerine aykırı gördükleri eserleri ya çevirmezler ya da millî kültüre uyarlama yoluna giderler.
#2
SORU:
Toplum için sanat ilkesinin Tanzimat Birinci Kuşak Tiyatrosu'nda ne gibi yansımaları olmuştur?
CEVAP:
Tanzimat birinci kuşak edebiyatının genel ilkesi olan toplum için sanat görüşü tiyatro türü için de geçerlidir. Dönem sanatçıları bu ilkeden hareketle eserlerini verirler. Bu nedenle eserlerin konuları genellikle sosyal mesaj içeriklidir. Eserlerin genelinde toplumsal yapının aksayan tarafları eleştirel gözle verilirken bireylerin nasıl davranışlarda bulunmaları gerektiği üzerinde de durulur. Şair Evlenmesi’nin açtığı yolda yazılan eserlerde geleneksel yapıdaki aksaklıkların toplumda ne gibi facialara sebep olduğu gösterilir. Özellikle gençlerin istedikleri kişilerle evlendirilmemesi sonucunda yaşanan intiharlar ve hastalıklar dramatik kurgu içine yerleştirilir. Zavallı Çocuk, Açıkbaş, Ecel-i Kaza, İnatçı yahut Çöpçatan, Felaket bu konuyu doğrudan işleyen eserlerdir. Tanzimat Dönemi’nde değişen sosyal hayat ile birlikte evlilik kurumunun algısında da değişimlerin görülmeye başlanması edebî eserlerde kendisine konu olarak yer bulur. Gençleri kendi rızası olmadan ya da görücü usulüyle, istemedikleri kişilerle evlendirmenin sakıncaları da bu doğrultuda Tanzimat tiyatrosunun önemli konularından biri olur. Bu temanın altında yatan fakat derinlemesine dönem romanlarında işlenebilen bir diğer konu nesil çatışmasıdır.
Aile kavramının sosyal hayattaki yerinin öneminin farkında olan dönem sanatçıları, bu kurumun sağlıklı bir zemin üzerine kurulması için aşkın ve sadakatin gerekliliği üzerinde dururlar. Bu nedenle yazılan oyunların genelinde ahlaki zaafların, sadakatsizliğin, istenmeyen eşlerin ve aldatmanın evlilik ve aile kurumuna zarar verdiğine dikkat çekilir. Aşk ise kutsal bir değer olarak eserlerin temel dokusunda yer edinir. Aşkı uğruna ölen kahramanlar, Tanzimat tiyatrosunda dram ağırlıklı bir anlayışın gelişmesine neden olur. Namık Kemal’in Zavallı Çocuk, Âkif Bey ve Kara Bela; Şemsettin Sami’nin Besa; Ebuzziya Tevfik’in Ecel-i Kaza; Ahmet Midhat’ın Ahz-ı Sâr yahut Avrupa’nın Eski Medeniyeti, Fürs-i Kadîmde Bir Facia yahut Siyavuş eserleri bu doğrultuda yazılmıştır.
Dönem eserlerinde, özellikle de Namık Kemal’de görülen diğer bir önemli tema ise vatan sevgisidir. Vatan yahut Silistre’nin tiyatro sahnesinde oynanması ile toplumda bir refleks hâline gelen vatan bilinci başka eserlerde de kendine yer bulur. Namık Kemal’in Gülnihal, Âkif Bey, Celâleddin Harzemşah; Ahmed Midhat’ın Fürs-i Kadîmde Bir Facia yahut Siyavuş; Şemsettin Sami’nin Besa, Seydi Yahya; Mehmet Rifat’ın Ya Gazi Ol Ya Şehit eserlerinde vatan sevgisi ya doğrudan ya da ikincil olarak işlenen temalardandır.
#3
SORU:
Dönem eserlerinde karşımıza çıkan temel bir özellik olan tez içerme mefhumunu açıklayınız?
CEVAP:
Dönem eserlerinde görülen en önemli unsurlardan biri de bir tez içermeleridir. Eser ister komedi ister dram ya da trajedi tarzında yazılsın sonuçta okura/izleyiciye ders verme amacı taşır. Bu nedenle Namık Kemal’in ve dönem yazarlarının ısrarla üzerinde durdukları “tiyatronun faydalı bir eğlence” olduğu ispatlanmaya çalışılır. Tiyatro eserlerinde toplumun genel ahlaki kurallarına uymayan bireylerin eleştirisi yapılırken yanlış uygulanan gelenek ve göreneklerin sonuçları da eleştirilir.
#4
SORU:
Tanzimat dönemi tiyatrosunun dil ve anlatım yaklaşımı ne gibi özellikler göstermektedir?
CEVAP:
Tanzimat birinci kuşak tiyatrosunda işlenen konulara paralel olarak dil ve üslubun devrine göre sade ve anlaşılır olduğu görülür. Şinasi’nin Şair Evlenmesi ile başlattığı bu sadelik, diğer yazarlar tarafından devam ettirilir. Ancak Namık Kemal’in tiyatrolarında romantik akımın da etkisiyle zaman zaman üslubun ağırlaştığı, konuşmaların uzadığı görülür. Karakterler arasındaki konuşmaların uzaması ise eserin sahnede oynanmasını zayıflatan unsur olarak dikkati çeker. Bu bağlamda Celâleddin Harzemşah’ın daha çok okunmak için yazıldığı bizzat yazarın kendisi tarafından itiraf edilir
#5
SORU:
Dönem eserleri Tanzimat döneminin hangi ülküsünü ön plana çıkarmaktadırlar?
CEVAP:
Bu dönem tiyatrosunda Tanzimat prensiplerine uygun olarak sosyal eğitim ön plana çıkar. Bu amaca hizmet etmek ve doğrudan doğruya sosyal aksaklıklara dokunmak için tarihin ibret verici olaylarından ahlaki sonuçlar çıkarılmaya çalışılır. Ancak bu dönem tiyatro eserlerindeki sosyal meseleler daha çok aile çevresindeki olaylarla sınırlıdır. Bunun sebeplerinden birisi, yazarların sosyal yaşayışı gözleme ve inceleme alışkanlıklarına henüz tam olarak sahip olamamalarıdır. Doğu ve İslam tarihinden alınan konularda ise olayların ihtişamlı olmasına gösterilen dikkat, romantik tiyatrodan gelen tesirle ilgilidir. Bu tesir, 1870’lerden sonra başladığı için daha önce komediler çoğunlukta olmasına rağmen bu tarihten sonra dram türü daha çok ilgi görmeye başlar
#6
SORU:
Milli tiyatronun tanımı nerede yapılmaktadır?
CEVAP:
Abdülhâk Hâmid, Duhter-i Hindû Hatimesi’nde millî tiyatronun tanımını yapmaktadır.
#7
SORU:
İslamiyet öncesi Türk kültüründe tiyatronun yeri ve geçmişini anlatınız?
CEVAP:
Tiyatronun Türk kültüründeki varlığı eski zamanlara dayanmaktadır. Batılı tarzda tiyatro eserlerinin Tanzimat Dönemi’nde yazılmaya başlanmasından dolayı bazı araştırmacılar, geleneksel Türk tiyatrosunu bir kenara bırakarak tiyatronun Türk edebiyatındaki başlangıç tarihini Tanzimat Dönemi olarak göstermişlerdir. Ancak son zamanlarda yapılan araştırmaların sonucunda ortaya çıkan belgelere göre, Türk tiyatrosunun geçmişi çok daha eskilere dayanmaktadır. Zira dinî, mitolojik olaylar ve geleneksel tiyatro Osmanlı’daki tiyatronun kaynağını oluşturmaktadır. Ayrıca İslamiyet’ten önce Türklerin yaşam tarzları ve kültürel yapılanmalarına ait özellikler de tiyatronun varlığını gösterir niteliktedir. Batılı anlamda tiyatronun ortaya çıkışının gecikmesinin sebepleri arasında sahne, seyirci ve oyuncular gibi faktörler sayılabilir
#8
SORU:
İslamiyete geçişten sonra Türk tiyatrosu hangi formlar altında somutlaşmaktadır?
CEVAP:
Türklerin İslamiyet’i kabullerinden sonraki kültürel yapılarında da tiyatronun varlığını görmek mümkündür. Nitekim tarikat, zikir gibi dinî ayinler, Osmanlı saraylarındaki düğün, sünnet gibi eğlencelerde yer alan cambazlar, hokkabazlar ve sihirbazlar tiyatronun kökenine ilişkin ipuçları sunmaktadırlar. Düğün, sünnet gibi saray eğlenceleri ve şenlikleri Osmanlı toprakları içinde gösteri sanatlarının gelişmesine etki eder. Kanunî Sultan Süleyman’ın 1530’da, III. Murat’ın 1582’de, IV. Mehmet’in 1675’te ve III. Ahmet’in 1720’de hazırlattıkları şenliklerdeki gösteriler, tiyatronun gelişmesine ve tiyatro zevkinin oluşumuna hizmet eder.
#9
SORU:
Batı tiyatrosunun kültür alanımıza girmesinden evvelki geleneksel tiyatromuzun alt dallarından olan köylü tiyatrosunu tanıtınız?
CEVAP:
Toprağa bağlı bir yaşam sürdüren Türk köylüsünün eski bolluk kut törenleri ve canlılık (animisme) inançlarını devam ettiren seyirlik oyunları, zamanın şartlarına bağlı olarak biçim ve öz bakımından değişime uğrasa da günümüze kadar varlıklarını korumuşlardır.
Köy oyunlarındaki kız kaçırma, köse oyunları, ölüp dirilme, çoban oyunları, tarımla ilgili oyunlar ve hayvan taklitleri, köy hayatının karakteristik özelliklerini yansıttıkları gibi aynı zamanda sosyal dayanışmanın da örneğidirler.
#10
SORU:
Tanzimat ile başlayan batılılaşma hareketleri Türk tiyatrosu üzerinde nasıl etkiler göstermişlerdir?
CEVAP:
Geleneksel tiyatrodan ayrı bir düzlemde ilerlemeye başlayan Batı tarzı Türk tiyatrosunun gelişim göstermesi Tanzimat yıllarındadır. Bu yıllarda, “bir yandan gelenekli tiyatro seyircisiyle Gedikpaşa ve Direklerarası’nda buluşmaya devam ederken; diğer taraftan azınlıkların ve daha sonra Osmanlı münevverlerinin desteğiyle Batı tarzı tiyatronun bünyemizde yer etmeye ve gelişmeye başladığını görürüz”. Nitekim Tanzimat Fermanı’nın ilan edilmesiyle Batılılaşma hareketlerinin hız kazanması, tiyatro türünde de etkisini gösterir. Sosyal fayda ve “edebiyat-ı sahiha” prensiplerinden hareket eden Tanzimat yazarları, sosyokültürel yapıdaki sınırlandırmaların kaldırılması için tiyatroyu da bir aracı olarak değerlendirirler. Bu dönem sanatçıları, halkı, özellikle de okuma yazma bilmeyenleri eğitmenin en kestirme yolunun tiyatro olduğu kanaatini taşırlar. Bu nedenle Tanzimat yazarları için tiyatro, düşüncelerini, duygularını ve görüşlerini dile getirdikleri bir kürsü gibidir.
#11
SORU:
Namık Kemal tiyatronun toplumsal işlevine ilişkin nasıl bir yaklaşım geliştirmiştir?
CEVAP:
Namık Kemal’e göre, tiyatro eğlencelerin en faydalısıdır. Medeni milletlerin ilerlemelerine ve inkılaplarına diğer türlerden daha çok
hizmet eder. Bu bağlamda tiyatro, medenileşme çalışmalarında önemli bir dayanak olarak görülür.
#12
SORU:
Tiyatrolarımızda Türkçe olarak sahnelenen ilk eserler nelerdir?
CEVAP:
İtalyan yazar Goldoni’nin yazdığı Don Grigorio isimli komediyle birlikte bir perdelik bir oyun olan Odun Kılıç adlı oyunlar, Türkçe olarak sahnelenen ilk eserlerdir.
#13
SORU:
Ahmet Vefik Paşa'nın tiyatromuza ne gibi katkıları olmuştur, açıklayınız?
CEVAP:
Türk tiyatrosunun gelişmesine katkı sunan bir diğer önemli kişi de Ahmet Vefik Paşa’dır. Bursa’da valilik yaptığı sırada bir tiyatro kuran Ahmet Vefik Paşa, aynı zamanda Moliére’den yaptığı uyarlamalarla da Türk tiyatrosunun gelişmesine katkı sağlar. Ziya Paşa da Adana’da valilik yaptığı sırada bir tiyatro yaptırır ve temsiller verilmesine imkân sağlar
#14
SORU:
Şinasi'nin Şair Evlenmesi adlı eserinin temel özelliklerini açıklayınız?
CEVAP:
ancak bir perde olarak yayımlanır. Tercüman-ı Ahvâl’in ilk sayısında “cümle-i âsar-ı mevcudesinden olan (mevcut eserlerin hepsinden) eğlenceli mensur bir komedya oyununun neşrine gelecek haftanın tefrikasında başlanılması tasmim olunduğu (kararlaştırıldığı)” ifadeleriyle Şair Evlenmesi’nin duyurusu yapılır ve gazetenin 2-5 sayılarında Şinasi’nin eseri yayımlanır. Tefrikanın başında “Meclis-i Maarif azasından İzzetlu Şinasi Efendi’nin eseri (icad-ı tab’ı) dır” ifadesinden sonra eserde kullanılan noktalama işaretleri tanıtılır. Tefrikalardan sonra aynı yıl (1277/1860) içerisinde Şair Evlenmesi, Tercüman-ı Ahvâl basımhanesinde kitap olarak yayımlanır.
Komedi türünde yazılan eserde görücü usulü evliliğin sakıncaları ironik ve mizahi bir üslupla ele alınır. Sağlam bir yuva kurabilmek için evlenecek kadınla erkeğin birbirlerini bilip tanımaları, haklarında fikir sahibi olmaları gerektiğini savunan eser, 1858-1859 Türkiyesi için çok ileri bir fikirdir. Basit bir komedi olan eserin iki önemli özelliği bulunmaktadır. Zira Şair Evlenmesi, yeni bir realizmin kapısını açmış, bu kapı açılırken de mahallî unsurlardan faydalanılmıştır. Şinasi’nin yenilikçi bakış açısının bu tiyatro eserine her bakımdan yansıdığı görülür. Özellikle Tanzimat edebiyatının esasını oluşturan kaygıların başında yer alan sade bir dil anlayışı bu eserde de kendini gösterir. Bu nedenle eserde kişiler hem halk diliyle sade bir biçimde hem de yöresel ağız özellikleriyle konuşturulur.
#15
SORU:
Şinasi'nin Şair Evlenmesi adlı eserinin konusunu açıklayınız?
CEVAP:
Eserin konusu, yazıldığı dönemdeki (1860’lı yıllar) sıradan insanların gündelik yaşamlarında karşılaşabilecekleri bir tarzda kurgulanır. Eserde, fakir ve genç bir şair olan Müştak Bey, Kumru Hanım’la evlenmek ister. Kumru Hanım’ın Sakine adlı çirkin ve kambur bir ablası vardır. Ziba Dudu ve Habbe Kadın, Müştak Bey’e bir oyun oynarlar. Müştak Bey’in karşısına düğün gününde Kumru Hanım’ın yerine ablası Sakine Hanım gelin kıyafetinde çıkarılır. Mahalle İmamı ve mahallenin diğer sakinleri de onlara yardım eder ve Müştak Bey’e tuzak kurarlar. Müştak Bey sıkıntılı bir durumda iken yakın arkadaşı Hikmet Efendi, İmam Ebüllaklaka’ya rüşvet verir ve onu bu sıkıntıdan kurtarır
#16
SORU:
Edebiyat alanında adaptasyon ne anlama gelmektedir?
CEVAP:
Edebiyatta yabancı bir eserin içeriğinin korunarak yer ve kişi adlarının, deyimlerin ve gelenek göreneklerin yerli hayata uyarlanarak aktarılmasına adaptasyon adı verilmektedir.
#17
SORU:
Ahmet Vefik Paşa'nın çeviri eserleri nelerdir?
CEVAP:
Ahmet Vefik Paşa'nın çeviri eserleri, Savruk, İnfiâl-i Aşk, Dudukuşları, Kocalar Mektebi, Kadınlar Mektebi, Tartüf, Don Civani, Adamcıl, Yorgaki Dandini ve Okumuş Kadınlar’dır.
#18
SORU:
Ahmet Vefik Paşa'nın tiyatro sanatına yaklaşımını açıklayınız?
CEVAP:
Ahmet Vefik Paşa, yaşadığı toplumun değerleriyle tiyatroyu çatışma unsuru hâline getirmeden toplumsal aksaklıkları göstermek amacındadır. Oyunlarında kendi fikirlerini hayata geçirme imkânı bulan Ahmet Vefik Paşa, toplumsal konular çerçevesinde dönemin en çok eleştirilen konularına da yer vermiştir. Kendi bakış açısını ve fikirlerini tematik değerleri temsil eden oyun kişileri aracılığıyla ifade ederek oyunlarında öğretme ve sosyal fayda prensiplerini ön plana çıkarmıştır. Bununla birlikte olayların seyri içerisinde güldürü unsurunu en uygun yerlerde kullanarak komedyanın güldürürken eğitme ilkesini benimsemiştir
#19
SORU:
Direktör Ali Bey'in eserlerinin genel özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Hem kendi yazdığı hem de yabancı dillerden çevirdiği eserleriyle Tanzimat tiyatrosuna katkı sağlayan yazarlardan biri de Direktör Âli Bey’dir. Komedi türünde eser veren Direktör Âli Bey’in komedileri tamamen Batılı tarzdadır. Bu oyunların toplumsal meselelere dokunan bir tarafları yoktur. Daha çok karakter komedisi özelliği gösteren bu eserler, bu tarzın Türk tiyatrosundaki ilk başarılı örnekleridir.
#20
SORU:
Feraizcizâde Mehmet Şakir'in eserlerini sayınız?
CEVAP:
Feraizcizâde yazdığı tiyatro eserlerini Menâzırü’l Letaif (Güldürücü Manzaralar) başlığı altında toplar. Bu eserler şunlardır: İnatçı yahut Çöpçatan (1885), İcab-ı Gurur yahut İnkılâb-ı Muhabbet (1886), Evhâmi (1886), Kırk Yalan Köse (1886), Yalan Tükendi (1886), Teehhül Yahut İlk Göz Ağrısı (1886).
#21
SORU:
Feraizcizâde Mehmet Şakir'in İcab-ı Gurur yahut İnkılâb-ı Muhabbet adlı eserini tanıtınız?
CEVAP:
İcab-ı Gurur yahut İnkılâb-ı Muhabbet adlı eserde ise ölen babanın mirasına konup şımaran, çevreyi görmezden gelen ana oğulun mirası kaybedip tekrar yoksul duruma düşmeleri işlenir. Onları düştükleri zor durumdan delikanlının sözlü iken nikâhlanmaktan vazgeçtiği kızın babası kurtarır. Alacak-verecek, mahkeme ve daha başka karışık işlerden sonra akılları başlarına gelir, varlık günlerinin dostlarıyla kara gün dostlarını ayırmayı öğrenirler. Bu bağlamda eser, eğitici bir işlev de üstlenir.
#22
SORU:
Moliére kimdir, kısaca tanıtınız?
CEVAP:
Jean-Baptiste Poquelin, daha bilinen adıyla Molière (15 Ocak 1622–17 Şubat 1673) Fransız oyun yazarı ve oyuncu, dünya komedi tiyatrosunun önemli yazarlarındandır. Eserlerinde özellikle belirli tipler üzerine yoğunlaşır. Cimri adlı eserindeki cimri tipi en bilinenidir. Türk edebiyatında Tanzimat kuşağı yazarları üzerinde önemli tesirleri bulunmaktadır.
#23
SORU:
Türk edebiyatında manzum tiyatronun ilk örneği nedir, belirtiniz?
CEVAP:
Türk edebiyatında manzum tiyatro (şiir şeklinde) türünün ilk örneği, 1866 yılında yayımlanan Ali Haydar Bey’in “üç fasıldan ibaret trajedi” olarak kurgulanan Sergüzeşt-i Perviz adlı eseridir.
#24
SORU:
Ali Haydar Bey’in İkinci Ersas adlı eserini kısaca tanıtınız?
CEVAP:
Ali Haydar Bey’in yazdığı ikinci eseri İkinci Ersas trajedi kurallarına daha uygun olarak kaleme alınan iki perdelik bir trajedidir. Eser, toprakları İran Şahı Şapur tarafından ele geçirilen Sasani Hükümdarı Ersas’ın kılık değiştirerek devrin Rum Kayser’inden yardım istemesi üzerinden ilerler. İkinci Ersas, İran şahını yendikten sonra Rum Kayser’inin kızı Olimpiyat ile evlenir. Bu davranışı ile ilk eşini kıskandırır ve kızdırır. İkinci perdede gerilim yükselir ve Ersas’ın ilk eşi Peransim, Olimpiyat’ı öldürür
#25
SORU:
Türkiye’de Türk halkına karşı sahnelenen ilk telif eseri belirtiniz?
CEVAP:
Türkiye'de Türk halkına sahnelenen ilk telif eser, Ebuzziya Tevfik'in Ecel-i Kaza (1872) adlı eseridir
#26
SORU:
Şemsettin Sami'nin tiyatroya yaklaşımını tarif ediniz?
CEVAP:
Tiyatro türünde verdiği üç eserle bu türün gelişmesine katkı sağlayan bir diğer yazar Şemsettin Sami’dir. “Zorla evlendirme, gençlerin eğitimi gibi aile içi meselelerin piyeslerde ele alınmasına pek sıcak bakmayan Şemsettin Sami’ye göre; tiyatro eserleri için tarih yeteri kadar zengin bir kaynaktır ve ondan azamî ölçüde faydalanmak gerekir” (Töre 2008, s.13). Bu amaçtan hareketle tiyatroya yönelen Şemsettin Sami’nin üç telif, iki de çeviri tiyatrosu bulunur. Kendi yazdığı Gave (1877) ve Seydi Yahya (1876) oyunları Şemsettin Sami’nin tarihe yönelme görüşü doğrultusunda yazılmış eserlerdir. İhtiyar Onbaşı ve Galatée ise çeviri piyesleridir.
#27
SORU:
Ahmet Mithat Efendi'nin Eyvah adlı eseri toplumsal meselelere ilişkin nasıl bir kavrayışa sahiptir?
CEVAP:
Eserde temel olarak, başkişi Meftun’un saf niyetlerle iki kadına birden âşık olması anlatılırken bu durumun nasıl sakıncalar doğuracağı gerçeği üzerinde durulur. Ahmet Midhat Efendi bir anlamda kadın haklarını eserine uygular. Çünkü çok eşle evliliğin sakıncaları üzerinde dururken topluma da ders vermek amacındadır. İki kadını ayrı ayrı idare etmeye çalışan Meftun’un iki kadının sevgisinden mahrum kalışı ise çıkarılacak en güzel ders niteliğindedir
#28
SORU:
Racine kimdir, tanıtınız?
CEVAP:
Jean Babtiste Racine (1639- 1699) Fransız edebiyatındaki önemli trajedi yazarlarındandır. Fransız klasik trajedisinin gelişmesine ciddi katkıları olan ve Türk edebiyatını da etkileyen Racine, eserlerinde tarihî ve mitolojik konulara yer vermiştir.
#29
SORU:
Namık Kemal'in geleneksel tiyatromuzun örneklerinden olan, orta oyunlarına karşı geliştirdiği eleştiriyi tanıtınız?
CEVAP:
Tiyatronun ahlaki yönden önemine vurgu yapan Namık Kemal orta oyununda bu duruma dikkat edilmediğine dikkat çeker. Özellikle orta oyunlarında ahlaka aykırı davranış ve sözlerin kullanılmasını da eleştirir. Geleneksel tiyatronun ahlaki kaygı gütmeden kaba bir komedi düzeni içerisinde kurulduğuna dikkat çeken yazar, medeni ülkelerde oynanan oyunlarda kullanılan sözlerin seçkin ve kibar sınıfını bile rahatsız etmediğini iddia eder.
#30
SORU:
Namık Kemal’in tiyatro hakkındaki düşüncelerini kaleme aldığı en önemli yazısı olan “Celâl Mukâddimesi” (Mukaddime'i Celal)'in temel özelliklerini belirtiniz?
CEVAP:
Namık Kemal’in tiyatro hakkındaki düşüncelerini kaleme aldığı en önemli yazısı “Celâl Mukâddimesi” (Mukâddime-i Celâl)’dir. Celâleddin Harzemşah oyunu için Midilli’de (1874) kaleme aldığı bu ön sözde, tiyatro hakkındaki görüşleri dışında diğer konulara da yer verir. “Celâl Mukâddimesi’nin ehemmiyeti, muayyen bir tiyatro şeklini -Shakespeare dramını- müdafaa ederken, tiyatro sanatı hakkındaki derli toplu fikirler vermesindedir” (Tanpınar, 1997, s. 283). Mukaddimede sanat görüşlerini derli toplu bir biçimde aktaran yazar, özellikle de tiyatro ve roman türleri üzerinde durarak bu iki yeni türün sosyal fayda sağlamadaki yerlerini tespit eder. Beş bölümden oluşan “Celâl Mukâddimesi”nde, üçüncü bölümden başlanarak beşinci bölüme kadar tiyatroyu ele alan yazar; tiyatronun ne demek olduğunu, tiyatronun hem kulak hem de göz için önemli bir tesir alanı oluşturduğunu, Eski Yunan tiyatrosunun bugünkü Avrupa tiyatrosuna kaynaklık edişini, klasik ve romantik olarak ayırdığı tiyatro eserleri hakkındaki görüşlerini geniş bir biçimde açıklar.