TOPLUMSAL CİNSİYET ÇALIŞMALARI Dersi Toplumsal Cinsiyet Çalışmalarının Tarihçesi soru cevapları:
Toplam 49 Soru & Cevap#1
SORU:
Toplumsal cinsiyet çalışmalarının tarihçesine duyulan gereksinimin iki temel gereksinim nedir?
CEVAP:
Toplumsal cinsiyet çalışmalarının tarihçesine duyulan gereksinimin iki temel gerekçesi bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, herhangi bir disiplin ve çalışma alanının tarihsel arka planını ortaya koymak, aynı zamanda o disiplinin akademik meşruiyet zeminini güçlendirmektedir. İkinci olarak, tarihsel süreç içerisinde olaylar ve olguların devamlılığı ve birbiriyle etkileşimi halinde gerçekleşen neden-sonuç ilişkileri, disiplinin epistemolojisini ve çalışma konularını anlayabilmek için ışık tutucu olmaktadır.
#2
SORU:
Feminist epistemoloji en temel haliyle hangi konulara odaklanmaktadır?
CEVAP:
Feminist epistemoloji en temel haliyle bilgi üretiminde ortaya çıkan toplumsal cinsiyet ve biyolojik cinsiyet normlarına odaklanmaktadır.
#3
SORU:
Feminist duruş teorisi ve feminist postmodernizmin ele aldığı konular nelerdir?
CEVAP:
Feminist duruş teorisi, dünyayı belirli bir toplumsal yönden konumlandırılmış bakış açısından tahlil etmeye çalışmakta ve aynı zamanda feminist ampirizm ile açıklanamayan sorulara da yanıt arayarak kadınlar arasındaki sınıfsal, sosyal, etnik kimlik gibi sorunları ele almaktadır.
Feminist postmodernizm ise Fransız postyapısalcılığı ile Foucault, Derrida, Lyotard gibi postmodern teorisyenlerin fikirlerinden etkilenen modernizmin evrensel, rasyonel ve gerçek bilgi fikrinin eleştirisidir. Feminizm içinde postmodern fikirler özellikle kadın ve erkek arasındaki farklılığın doğal olduğu ya da kadınların toplumdaki ikincilliğini vurgulayan cinsiyetçi pratikleri meşru kılan teorilerin eleştirisini içermektedir. Postmodern feministler varoluşçu toplumsal cinsiyet ve ataerkillik teorilerini reddederek heteroseksüel bir ön kabul içinde tanımlanan ortak bir kadın kimliği yerine ne kadar insan varsa o kadar kimlik vardır varsayımını getirerek her türlü genellemeyi reddetmektedir.
#4
SORU:
Feminist çalışmalarını diğer sosyal bilim çalışmalarından farklı kılan özellikler nelerdir?
CEVAP:
Feminist çalışmaları diğer sosyal bilim çalışmalarından farklı kılan dört temel özellikten söz edilmektedir. Bunlar şunlardır:
• Feminist bakış açısının kabulü ve toplumsal cinsiyet ilişkilerine odaklanmak
• Gündelik yaşam ve kişisel deneyimlere verilen önem
• Araştırmacı ve araştırılan arasındaki hiyerarşinin reddedilmesi
• Toplumsal cinsiyet ilişkilerinde eşitlikçi değişimleri hedefleyen eyleme dönük bir araştırma stratejisi
#5
SORU:
Protofeminizm nedir?
CEVAP:
Protofeminizm, kendisini feminizm olarak tanımlamayan ancak öne sürdüğü fikirlerle çağdaş feminizmin kuramına katkı sunan ve 19. yüzyıl öncesinde savunulmuş, genellikle birbirinden kopuk ilerlemiş fikirlere verilen ortak addır.
#6
SORU:
Birinci Dalga Feminizm adında hangi hareketler yer almaktadır?
CEVAP:
18. yüzyılın sonları ve 19.yüzyıl başlarından itibaren başta Amerika olmak üzere, İngiltere ve Fransa’da kadınların eşit yurttaşlık haklarına ilişkin taleplerini içeren feminist hareketleri Birinci Dalga Feminizm adı altında toplamak mümkündür.
#7
SORU:
Birinci Dalga Feminizmin ana temaları nelerdir?
CEVAP:
Birinci Dalga Feminizmin ana temalarını oy verme hakkı, eğitim hakkı, evlilik ve çalışma hayatı gibi kamusal alanda kadın-erkek eşitliğine ilişkin yasal düzenleme talepleri oluşturmaktadır. Feminist yazında aynı zamanda Eşit Haklar Feminizmi olarak da geçen Birinci Dalga Feminizminin çıkış noktasında Fransız Devrimi, klasik liberalizmin düşünce temelleri ile erken sanayi toplumunun etkilerini görmek mümkündür.
#8
SORU:
Fransız Devrimi’nin kadın hakları açısından nasıl bir etkisi olmuştur?
CEVAP:
1789 Fransız Devrimi’nin “Eşitlik, özgürlük, kardeşlik” fikirleri, öncelikle Fransa’yı ardından tüm dünya toplumunu etkilemiş ve bu değerleri talep eden tüm sosyal grupları desteklemiştir. Toplumdaki farklı sınıflardan kadınlar da devrime dâhil olarak toplumsal yaşamdaki eşitsizlikleri sorgulamış ve ayrıca yoksulluğa duyulan büyük öfke ile birleşen bu fikirler kadın eylemlerini tetiklemiştir.
#9
SORU:
Sufraje (Suffrage)Hareketleri nedir?
CEVAP:
1900’lü yılların başlarında İngiltere ve Amerika’da pasif direniş, kamu toplantılarını bölme, açlık grevi yapma gibi yollarla kadınların seçme ve seçilme hakkını savunan, az çok organize olmuş ve genellikle orta sınıftan gelen kadınlar tarafından yürütülen radikal kadın hareketlerine “Sufraje (Suffrage) Hareketleri” denmektedir.
#10
SORU:
Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramları nedir?
CEVAP:
Cinsiyet, biyolojik olarak doğuştan gelen ve kadın ya da erkek olarak kategorilendirilmiş evrensel bir tanımlamadır. Toplumsal cinsiyet ise bireyin cinsiyeti doğrultusunda nasıl davranması, hangi rolleri oynaması gerektiğini ve hangi ilişkilerde nasıl konumlanacağını kodlayan toplumsal normları içeren, kadınlık ve erkeklik olarak kategorilendirilmiş sosyal ve değişken bir tanımlamadır.
#11
SORU:
İkinci Dalga Feminizm hareketlerinde kadınlar için hangi haklar gündeme gelmiştir?
CEVAP:
Kadına biçilen erkek tarafından seçilmeyi bekleme, kendisini seçen erkeği memnun etme ve erkeğin çizdiği sınırlar içinde yaşama pratikleri kadınların özgürlüklerinin öncelikle bu erkek egemenliğine yönelik ilan edilmesini gerekli kılmıştır. Özellikle 1960’lı yıllarda dünyada öncelikle doğum kontrolünü kolaylaştıran yöntemlerin gelişimi, bir anlamda cinsellikte de özgürlük kavramını mümkün kılmıştır. Böylelikle anne olma ya da olmamayı seçebilen kadının kendini anne ya da eş olma dışında da var edebileceği bilincine yönelik fikirler yükselmeye başlamıştır. Bununla birlikte kadının asıl ezilmişliğinin kaynağının annelik rolü olduğuna ilişkin bazı İkinci Dalga feminist düşünürler önderliğinde kürtaj hakkı gibi yeni hak talepleri de doğmuştur.
#12
SORU:
İkinci Dalga Feminizm hareketlerinin dayandığı temel tezler nelerdir?
CEVAP:
İkinci Dalga feminizmin temel tezleri Simone de Beauvoir’in İkinci Cins isimli eserinde gözlemlenebilir. Kadınların özgürleşmesinin temel şartının öncelikle özel alanda özgürleşmesiyle gerçekleşeceğine dair güçlü tezlerinin yanı sıra “Kadın doğulmaz, kadın olunur” şeklinde sloganlaşan, cinsiyetin değil cinsiyet rollerinin kadını ikincilleştirdiği fikri, bu dönemin ideolojik ve pratik yönünü de çizmiştir. Bu dönemde öne sürülen Toplumsal cinsiyet (gender) kavramı oldukça önemlidir. Çünkü toplumsal cinsiyet yaklaşımı, öznelerin cinsiyetlerine dair toplum tarafından biçilmiş davranış ve düşünce kodlarının dayatılması ve içselleştirilmesi ile birlikte kadın ve erkek arasında kadın aleyhine giderek derinleşen hiyerarşik bir ilişkiyi vurgulamaktadır.
#13
SORU:
İkinci Dalga Feminizm hareketlerinin Birinci Dalga Feminizm hareketlerinden farklı olarak odaklandığı konular nelerdir?
CEVAP:
İkinci Dalga feminizm Birinci Dalga feminizmden farklı olarak kamusal alandaki hak eşitliğinden ziyade özel alandaki özgürlüğe odaklanmıştır. Böylece “Özel olan politiktir” yaklaşımı ile birlikte aile, evlilik ve özel hayatta yaşanan tüm deneyimlerin aslında hiyerarşik bir güç ilişkisi dâhilinde kadının sömürüsü ve ezilmesine yönelik sahalar oluşturduğu için siyasi bir alan olduğu fikri hızla yayılarak geniş bir kabul görmüştür.
#14
SORU:
Birinci Dalga feminist hareketin klasik liberalizme dayanan hak ve özgürlükler mücadelesi, İkinci Dalga feminist hareketin sosyalist/Marksist, radikalliğe ve çatışmaya dayalı kadın devrimi mücadelesi, postmodernizmle birlikte değişmiştir. Bu değişimler nelerdir?
CEVAP:
Yeni dönemde tüm kadınların artık aynı sorunları paylaşmadıkları her kadının içinde yaşadığı topluma ve sahip olduğu kimliklere özgü farklı sorunları ve eşitsizlik pratikleri yaşadığı kabul edilmiştir. Aynı zamanda Amerika-Avrupa eksenli bir bakış açısından da giderek uzaklaşan feminist düşünceye Hindistan’dan Afrika ülkelerine, Latin ülkelerinden Arap ülkelerine kadar çeşitlenen yeni gündem ve fikirler eklenmiştir. Siyahi kadınların, Müslüman kadınların, lezbiyen kadınların veya şiddet gören kadınların mücadelesi gibi kadınların içindeki ayrımcılık ve haksızlıklarla mücadeledeki çeşitlilik yeni dönemin en önemli yönünü oluşturmaktadır.
#15
SORU:
Postmodernizm kavramını ilk kez kullanan düşünürlerden biri olan Lyotard tarafından 1979 yılında yayınlanan Postmodern Durum isimli eserde ortaya konulan fikirler nelerdir?
CEVAP:
Postmodernizm kavramını ilk kez kullanan düşünürlerden biri olan Lyotard tarafından 1979 yılında yayınlanan Postmodern Durum isimli eserde ortaya konulan fikirler, sonrasında pek çok disiplin gibi toplumsal cinsiyet çalışmalarını da derinden etkilemiştir. Lyotard, söz konusu eserinde postmodernizmi toplum içinde üretilen bilginin analizi üzerinden tanımlamıştır. Lyotard toplumsal yapının açıklanabilmesi için öncelikle üst anlatı adı verilen toplum içinde üretilen ve yayılan bilginin kimin tekelinde ortaya çıktığı ve geliştiğini anlamak gerekliliğinden bahsetmiştir. Özellikle teknolojinin ilerlemesi ve enformasyonun hem artış hem de hız kazanmasının bilginin de konumunu değiştirdiği ve toplumu yönlendirmek ve iktidarların ideolojilerini meşrulaştırmak üzere araçsallaştırıldığı öne sürülmüştür. Araçsallaştırılan bilginin ise asla evrensel ve objektif olamayacağına dikkat çeken Lyotard “Modern dönemde ortaya çıkan, bilimsel bilgi denen bilgi türünün tekeline karşı” postmodern bilgiyi “bir direniş” olarak kabul etmektedir.
#16
SORU:
Kadın Haklarının Savunusu Mary Wollstonecraft A Vindication of the Rights of Woman eserinde toplumsal cinsiyet ve kadına yönelik hangi konuları ele almış ve ortaya koymuştur?
CEVAP:
Feminist düşüncenin başlangıcı olarak sayılan bu eserde Fransız Devrimi ile birlikte eşitlik, özgürlük ve adalet gibi talepler, kadınlar açısından ele alınmaktadır. Özellikle insanların doğal haklara sahip olduğu tezi, özel mülkiyet hakkının önemi, rasyonelliğin vazgeçilmezliği gibi 18. Yüzyıl’a damgasını vuran fikirlerde yer alan “İnsan” kavramının sadece erkekleri kapsaması ve başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerinde kadınların Anayasa dışında tutulmasına karşı Wollstonecraft’ın fikirleri, devrim niteliğindedir. Binlerce yıl Batı düşünce dünyasında kadının rasyonel akıl sahibi olmadığı ön kabulü, Aydınlanma ile birlikte sadece rasyonel akla tanınan doğal haklardan kadınların mahrum kalmasına neden olmuştur. Wollstonecraft, kadınların ve erkeklerin akılcı yeteneklerinin eşdeğer olduğunu belirterek kadınların mevcut eşitsizlik durumlarından eğitim eksikliğini ve erkeğin hizmetinde gelişen sosyalleşmelerini sorumlu görerek tipik bir Aydınlanmacı liberal feminist çizginin temelini ortaya koymuştur.
#17
SORU:
Shulamith Firestone, “Cinselliğin Diyalektiği” adlı eserinde toplumsal cinsiyet ve kadına yönelik hangi konuları ele almıştır?
CEVAP:
Freud’un kadın üzerine geliştirdiği teorilere yönelik eleştiriler üzerine kurgulu bu çalışmasında Firestone, temel olarak Freud tarafından ortaya atılan tezlerin aile tarafından ortaya atılan geleneksel ataerkil aile yapısı içindeki güç ilişkilerinin bir sonucu olduğunu ileri sürmektedir. Freud’un kadın psikolojisine yönelik süper egonun olmadığı yönündeki tezinin kadının erkekten aşağı olduğunu vurgulayan geleneksel bakış açısının farklı bir versiyonu olduğunu belirten Firestone’in bu çalışması, aynı zamanda feminist düşüncede önemli bir akım olan Freudçu tartışmaların da temel zeminlerinden birini oluşturmaktadır.
#18
SORU:
Nancy Chodorow, Anneliğin Yeniden Üretimi adlı eserinde toplumsal cinsiyet kavramına ilişkin hangi düşünceleri ileri sürmektedir?
CEVAP:
Marksizm ile toplumsal cinsiyet arasında bir bağ kuran Chodorow, Anneliğin Yeniden Üretimi isimli eserinde aile içindeki cinsiyetçi işbölümünün cinsiyetler arasında farklılıkları ve sömürü ilişkilerini oluşturduğunu ve bu ilişki biçiminin her ailede anne tarafından yeniden üretildiğini belirtmektedir. Chodorow, cinsiyete dayalı sosyal rollerin ailenin içinde geliştiğini savunarak, çocuğun anneyle kurduğu ilişkinin nesneyle kurduğu ilişkileri etkilediği teorisinden hareketle, geleneksel aile yapısına göre kurulan bu ilişkinin erkeklerde bağımsızlık, kadınlarda ise bağımlılık ve duygusal yoğunluk temelli davranışların oluşmasını sağladığını ileri sürmektedir. Böylelikle erkeğin göreceli olarak rasyonel kişilik özelliklerinin kapitalist üretim dünyasında uygun bir zemin oluşturduğu, kadınların aile içinde biçimlenen özelliklerinin ise anneliğin yeniden üretimiyle mevcut ilişkiler sistemini devam ettirdiğini belirtmiştir. Chodorow’un hem Marksist yöntemi hem de Freudçu yaklaşımı bir araya getirerek kaleme aldığı bu eserin aynı zamanda radikal feminist hareketler üzerinde de önemli etkisi olmuştur.
#19
SORU:
Elisabeth Cady Stanton, Kadının İncili adlı eseriyle feminist düşünceye ne gibi katkılarda bulunmuştur?
CEVAP:
Feminist düşüncenin 19. Yüzyılda geleneksel liberal düşüncenin ötesine taşınmasına etki eden Stanton, Fuller’e benzer şekilde kültürel feminist düşünceyi geliştiren önemli katkılarda bulunmuştur. Stanton’un temel iddiası, kadının toplumdaki statüsünün geliştirilmesi için anayasal, siyasi ve ekonomik eşitlik haklarına sahip olmasının yanı sıra toplumsal ve dini hayat pratiklerinde de kadının konumunu iyileştirecek değişimlerin yaşanması gerekliliğidir. Stanton’a göre kadını doğal haklarından mahrum bırakan hiçbir toplumsal gelenek ve dini inanç kabul edilemez, zira geçmiş toplumların etik ve kültürel değerlerini yansıttığı kabul edilen İncil’deki kadınları aşağılayıcı ifadelere sorgulamaksızın bağlılık, kadınların ezilmesine temel teşkil etmektedir.
#20
SORU:
Simone de Beauvoir, İkinci Cins adlı eserinin İkinci Dalga Feminist hareketlerine katkıları nelerdir?
CEVAP:
Feminizmde varoluşçuluğun temsilcilerinden olan Simone de Beauvoir tarafından kaleme alınan İkinci Cins adlı eser, bir önceki bölümde de belirtildiği üzere İkinci Dalga feminizmin de temelini oluşturmaktadır. De Beauvoir’ın bakış açısında ataerkil sistem içinde temel alınan normlar, erkeğin bizatihi kendisi ve erkeğe ait değerler bütünü olduğu için kadın bu sistem içinde her zaman “Öteki” konumundadır ve erkeğin normlarına göre tanımlanır. Kadının olumlu ya da norm içi olup olmaması eril değerlerle uyumuna bağlıdır. Ataerkil sisteme Hegelci bakış açısıyla yaklaşan de Beauvoir, ataerkil sistemde erkeği aşkıncı ve dışa dönük, kadını ise içkin ve içe dönük olarak birbirinin zıddı olarak tanımlamaktadır ki bu kanıksanmış varoluşlar kadını toplum içinde her zaman ikinciliğe itmektedir.
#21
SORU:
Ülkemizde toplumsal cinsiyet çalışmaları ne zaman başlamıştır?
CEVAP:
Ülkemizde modern toplumsal cinsiyet çalışmalarının başlangıcı olarak genellikle literatürde 1980’li yıllar, dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Oysaki toplumsal cinsiyet çalışmalarının temelini teşkil eden feminist hareketler ve feminist çalışmaların tarihçesi, üzerinde yaşadığımız bu coğrafyada çok daha erken, Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar uzanmaktadır. Her ne kadar tarihsel süreç içerisinde çoğu zaman kesintiye uğrasa da yine de ülkemizdeki feminist hareketler ve düşüncede birbirini izleyen, etkileyen ve göreceli olarak devamlılık içeren tarihsel bir çizginin bulunduğu söylenebilir.
#22
SORU:
Osmanlı Dönemi’nde gerçekleşen kadın hareketleri nelerdir?
CEVAP:
Çok dilli ve çok kültürlü Osmanlı protofeminist hareketler içinde Müslüman kadınlar da aktif olarak yer almıştır. Bu dönemde Osmanlı kadın hareketlerinde erkeklerle eşit yurttaş ve insan haklarına sahip olma taleplerinin açıkça dile getirildiği kadın dernekleri fikirlerini yaymak için pek çok gazete ve dergi çıkartılmıştır. Bahsi geçen dergilerde kadının kocasını boşayabilme hakkının sorgulanmasından kılık kıyafete yönelik yasakların eleştirisine, küçük yaşta evlilikleri sorgulayan tartışmalardan çalışma hayatında kadınların var olma mücadelelerine ilişkin pek çok konuya yer verilmiştir.
Osmanlı dönemindeki kadın hareketleri Türk feminist hareketinde protofeminist ve Birinci Dalga Feminizm hareketleri kapsamında ele alınabilir. Bu dönemde özellikle Fransa’da başlayan Sufraje Hareketinin Osmanlı entelektüel kadınlarına etkisi önemli ölçüde gözlenebilmektedir. Ancak Balkan Savaşları, ardından gelen Birinci Dünya Savaşı ve akabinde Milli Mücadele döneminde bu öncü ve özgürlükçü kadın hareketlerinin çoğunun sessizleştiğini bir kısmının ise bağımsızlık ve milliyetçilik ideolojileri gölgesinde oldukça törpülendiğini söylemek mümkündür.
#23
SORU:
Erken Cumhuriyet Dönemi kadın hareketlerinde yaşanan önemli değişiklikler nelerdir?
CEVAP:
Osmanlı’nın geleneklerle batılılaşma arasında sıkışan reformist modernleşme çabaları, Cumhuriyetin ilanıyla birlikte tamamen Osmanlı’dan kopuşa dayalı bir devrimle devletin resmi ideolojisi haline gelmiştir. Dolayısıyla daha önceden de değindiğimiz üzere modernleşmeyle iç içe gelişen feminist hareketlerde de bu yeni evrede önemli değişiklikler yaşanmıştır. En radikal değişimler siyasal ve hukuksal haklarda gerçekleştirilmiş ve önce Medeni Kanun’daki değişiklikler, ardından yapılan Anayasa değişikliği ile birlikte seçme ve seçilme hakkının kadınlara tanınmasıyla birlikte Osmanlı Dönemi kadın hareketlerinin çıkış noktası olan taleplerin en önemli kısmı, herhangi bir kadın kitle hareketi ve mücadelesine gerek kalmaksızın kazanılmıştır.
#24
SORU:
Tevhid-i Tedrisat ve Türke Medeni Kanunu ile kadınların kazanmış olduğu haklar nelerdir?
CEVAP:
1924’de çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu kapsamında kadınlara okuma yazma imkânı sağlanmış, 1926’da Türk Medenî Kanunu’nun ilanı ile kadınlar, çok eşliliğin yasaklanması, miras hakları, nikâh zorunluluğu gibi yasalarla özel hayatta erkeklerle eşit haklara kavuşmuştur. Erken Cumhuriyet döneminde kadınlar, 1930’da belediye seçimlerine katılma hakkını, 1934 yılında ise seçme ve seçilme hakkını kazanmışlardır.
#25
SORU:
1980’lerin ikinci yarısı Türkiye’de feminist hareket açısından hangi eylemlerin yaygınlaştığı bir dönem olmuştur?
CEVAP:
1980’lerin ikinci yarısı Türkiye’de feminist hareket açısından örgütlü ve bağımsız eylemlerin yaygınlaştığı bir dönem olmuştur. Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin (CEDAW) Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1979’da Kabul edilip 1981’de yürürlüğe girmesinin ardından Türkiye tarafından 1985 yılında imzalanması, feminist harekete de ivme kazandırmıştır. Zira CEDAW’ın Türk hukuk sistemine uygulanmasına dair İstanbul ve Ankara’da ortaklaşa düzenlenen imza kampanyası sonucu yaklaşık 6000 imzaya ulaşılması, dönemin medya ve yayın kuruluşlarını da Türkiye’deki feminist hareketle ilgilenmeye yönlendirmiştir. Bunun ardından 1987’de Dayağa Karşı Kampanya kapsamında aylarca çeşitli illerdeki sokak eylem ve yürüyüşleri 12 Eylül sonrasının en kapsamlı ve yasal izinli toplumsal eylemi olmuş, neticesinde ise 1990 yılında Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın kurulmasına kadar giden süreci başlatmıştır.
#26
SORU:
Kadın hareketlerinde kurumsallaşma dönemine hangi sivil toplum kuruluşları damga vurmuştur?
CEVAP:
Uçan Süpürge, Kadın Adayları Destekleme Derneği, Başkent Kadın Platformu gibi örgütlenmeler, bu dönemin en etkin ve güçlü sivil toplum kuruluşları arasındadır.
#27
SORU:
Yükselen Sosyalizmin etkisindeki kadın hareketleri nelerdir?
CEVAP:
27 Mayıs 1960 darbesinden 12 Eylül 1980 darbesine uzanan dönem içerisinde her ne kadar 12 Mart 1971 muhtırasıyla kesintiye uğrasa da Türkiye’de giderek yükselen sosyalizm, feminist düşünceyi de kapsayarak kadın hareketlerine ivme kazandırmıştır. Bu dönemde milli demokratik devrimi gerçekleştirmek üzere kurulan Devrimci Kadınlar Derneği’nde olduğu üzere “Kadının ezilen ve sömürülen konumunun sosyalist devrim içinde düzeleceği” fikrinden hareketle, kadın örgütlenmeleri ile sosyalist örgütlenmeler bir anlamda iç içe seyretmiştir. Bu kapsamda sosyalizm etkisiyle 1975’te kurulan İlerici Kadınlar Derneği gerek yaygınlığı gerekse geniş kitlelere ulaşması ve işçi sınıfı mücadeleleri dışındaki kadın sorunları üzerinde de dayanışma ve bilinçlenmeye neden olduğu için dönemin diğer örgütlenmelerinden farklı olarak ele alınabilir. Zira 12 Eylül 1980 darbesiyle diğer tüm sosyalist örgütlenmeler gibi kapatılan İlerici Kadınlar Derneği üyeleri özellikle 1980’lerin sonlarına doğru görünürlük kazanan feminist kadın düşünce ve eylemlerinin aktörleri arasında yer almıştır.
#28
SORU:
Kolektif Kadın Hareketleri Dönemi’nde kadın hakları konusunda yaşanan gelişmeler nelerdir?
CEVAP:
Kadına yönelik şiddetle mücadele konusu, 2000’li yıllardaki feminist hareketlerin de esas temalarından birini oluşturmuştur. 1990’lı yıllardan farklı olarak bu dönemde farklı dernek ve kurumların kooperatif ya da kolektif platform dâhilinde bir arada daha etkin mücadele etmesi gerektiği yaklaşımı ortaya çıkmıştır. Böylelikle kamuoyu etkisi artan feminist hareketin mücadele amaçlarının karşılığı daha hızlı bir şekilde politikaya yansıyarak yasa değişiklikleri, söylem değişiklikleri gibi etkili sonuçlar vermiştir. Bu dönemde 2001 tarihli Medeni Kanun Reformu, 2004 tarihli Türk Ceza Kanunu değişikliği, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un yürürlüğe girmesi gibi değişiklikler Türkiye’de feminist hareketin şimdiki dönemi olarak ele alınabilecek kolektif kadın hareketlerinin somut birer sonucudur.
#29
SORU:
Ülkemizdeki kadın araştırmalarının tarihsel gelişimi nedir ve bu alanda hangi çalışmalar yürütülmektedir?
CEVAP:
İlk kez 1970’li yıllarda Avrupa’daki üniversitelerde akademik düzeyde bağımsız bir alan olarak ortaya çıkan kadın araştırmaları alanı, Türkiye’de 1990’lı yılların başında kurumsallık kazanabilmiştir. Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezleri’nin ilki 1989’da İstanbul Üniversitesi bünyesinde kurulmuş, bunu 1994’te ODTÜ, 1995’te Ankara Üniversitesi ve 1999 yılında Ege Üniversitesi izleyerek Türkiye’de kadın sorunları ve feminist bilgi odaklı yüksek lisans ve doktora düzeyinde çalışmalar yönetilmeye başlanmıştır.
#30
SORU:
Epistemoloji nedir?
CEVAP:
En temel anlamıyla bilgi felsefesi anlamına gelen epistemoloji, bilginin türü, kapsamı, kaynağı, yöntemi sorularına yanıt aramaktadır. Feminist epistemoloji ise kadın sorunlarına dair kapsamlı bilginin bağımsız bir yöntemle elde edilip edilmeyeceği üzerine odaklanmaktadır
#31
SORU:
Pozitivist yaklaşım, yorumlayıcı yaklaşım ve eleştirel yaklaşımın toplumsal cinsiyet çalışmalarına yansıması nasıl olmuştur?
CEVAP:
Pozitivist yaklaşım: Toplumsal cinsiyet çalışmalarında nicel verilerin analizi gibi sınırlı kapsamda bu yönteme başvurulmuştur.
Yorumlamacı yaklaşım: Kültür ve dil gibi unsurlar üzerinden yapılan toplumsal cinsiyet çalışmalarının zeminini oluşturmuştur.
Eleştirel yaklaşım: Kadınlık ve erkeklik durumunun sosyal, politik, kültürel ve benzeri faktörler tarafından şekillendirildiği ve asıl gerçekliği belirleyici olanın cinsiyetler arası çatışma ve çelişkilerin olduğu yaklaşımına sahiptir.
#32
SORU:
Egemen bilgi üretimi kadın konusunu ele alışına ilişkin hangi konularda eleştiri almaktadır?
CEVAP: - Temel araştırma alanları dışında tutarak,
- Bilişsel yöntemler ve bilgi türleri arasında saymayarak,
- Kadınların toplumdaki ikincil durumlarını ya da toplumsal cinsiyet ilişkileri hiyerarşisini değiştirecek bilgi üretmeyerek,
- Kadın eylemlerini ve temel ilgi alanlarını görünmez kılan toplumsal fenomenlerin teorilerini üreterek, geri planda ya da görünmez hale getirmesi
#33
SORU:
Feminist duruş teorisini açıklayınız?
CEVAP:
Feminist duruş teorisi, dünyayı belirli bir toplumsal yönden konumlandırılmış bakış
açısından tahlil etmeye çalışmakta ve aynı zamanda feminist ampirizm ile açıklanamayan
sorulara da yanıt arayarak kadınlar arasındaki sınıfsal, sosyal, etnik kimlik gibi sorunları
ele almaktadır.
#34
SORU:
Feminist çalışmalarda benimsenen yaklaşımlar nelerdir?
CEVAP: - Feminist ampirizm,
- Feminist duruş epistemolojisi ve
- Postmodern feminist teorileri
#35
SORU:
Öztan (2016:277)'a göre feminist çalışmaları diğer sosyal bilim çalışmalarından farklı kılan
dört temel özellikten özellikler nelerdir?
CEVAP: - Feminist bakış açısının kabulü ve toplumsal cinsiyet ilişkilerine odaklanmak
- Gündelik yaşam ve kişisel deneyimlere verilen önem
- Araştırmacı ve araştırılan arasındaki hiyerarşinin reddedilmesi
- Toplumsal cinsiyet ilişkilerinde eşitlikçi değişimleri hedefleyen eyleme dönük bir araştırma stratejisi
#36
SORU:
Protofeminizmi açıklayınız?
CEVAP:
Protofeminizm, kendisini feminizm olarak tanımlamayan ancak öne sürdüğü fikirlerle çağdaş feminizmin kuramına katkı sunan ve 19. Yüzyıl öncesinde savunulmuş, genellikle birbirinden kopuk ilerlemiş fikirlere verilen ortak addır
#37
SORU:
Kadın haklarını ilk düşünen, tartışan, şekillendiren aktivistleri yazınız?
CEVAP: - Christian de Pisan
- Mary de Gourney
- Anne Hutchinson
- Olympe de Gouges
#38
SORU:
Kent Kadınlarının Kitabı (The Book of the City of Ladies)'feminizm düşünce tarihi açısından önemini açıklayınız?
CEVAP:
De Pisan tarafından 14. yüzyılda kaleme alınan Kent Kadınlarının Kitabı (The Book of the City of Ladies) içindeki yazı ve şiirlerin Avrupa’nın ilk feminist düşüncesi olduğuna kitaptır.
#39
SORU:
Birinci Dalga Feminizminin çıkış noktasında etkili olan unsurlar nelerdir?.
CEVAP: - Fransız Devrimi,
- Klasik liberalizmin düşünce temelleri
- Erken sanayi toplumu
#40
SORU:
Seneca Falls Bildirgesi'nin kadın hakları açısından önemini açıklayınız?
CEVAP:
Dünyada ilk kadın hakları bildirisi olarak geçen Seneca Falls Bildirgesi’nin 1848’de yayınlanmasıyla sonuçlanmıştır. İngiltere’de ise John Stuart Mill’in önderliğini üstlendiği yasa reformları çalışmaları kapsamında ilk kez kadınların seçme ve seçilmelerine ilişkin bir yasa tasarısı sunulmuştur. 1867’deki bu girişim her ne kadar başarısızlıkla sonuçlansa da siyasi hak talebindeki örgütlü kadın hareketleri kısa süre içerisinde dünyanın diğer ülkelerindeki kadın hareketlerini de etkilemiştir.
#41
SORU:
Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramlarını açıklayınız?
CEVAP:
Cinsiyet, biyolojik olarak doğuştan gelen ve kadın ya da erkek olarak kategorilendirilmiş evrensel bir tanımlamadır. Toplumsal cinsiyet ise bireyin cinsiyeti doğrultusunda nasıl davranması, hangi rolleri oynaması gerektiğini ve hangi ilişkilerde nasıl konumlanacağını kodlayan toplumsal normları içeren, kadınlık ve erkeklik olarak kategorilendirilmiş sosyal ve değişken bir tanımlamadır.
#42
SORU:
İkinci dalga feminizmin birinci dalga feminizmden temel farkını açıklayınız?
CEVAP:
İkinci Dalga feminizm Birinci Dalga feminizmden farklı olarak kamusal alandaki hak eşitliğinden ziyade özel alandaki özgürlüğe odaklanmıştır. Böylece “Özel olan politiktir” yaklaşımı ile birlikte aile, evlilik ve özel hayatta yaşanan tüm deneyimlerin aslında hiyerarşik bir güç ilişkisi dâhilinde kadının sömürüsü ve ezilmesine yönelik sahalar oluşturduğu için siyasi bir alan olduğu fikri hızla yayılarak geniş bir kabul görmüştür.
#43
SORU:
İkinci Dalga feminist hareketleri açıklayınız?
CEVAP:
İkinci Dalga feminist hareketler, kadının kendini bir özne olarak ortaya koyarak, kadın kimliğini ikincil konumdan kurtaracak biçimde toplum içinde yaratıcı ve dönüştürücü roller üstlenmesi gerektiğini ileri süren ve temelinde varoluşçu akımın etkisinin bulunduğu feminist düşünce hareketleridir.
#44
SORU:
Postmodernizmin feminizm üzerindeki etkilerini açıklayınız?
CEVAP:
Birinci Dalga feminist hareketin klasik liberalizme dayanan hak ve özgürlükler mücadelesi, İkinci Dalga feminist hareketin sosyalist/Marksist, radikalliğe ve çatışmaya dayalı kadın devrimi mücadelesi, postmodernizmle birlikte değişmiştir. Yeni dönemde tüm kadınların artık aynı sorunları paylaşmadıkları her kadının içinde yaşadığı topluma ve sahip olduğu kimliklere özgü farklı sorunları ve eşitsizlik pratikleri yaşadığı kabul edilmiştir. Aynı zamanda Amerika-Avrupa eksenli bir bakış açısından da giderek uzaklaşan feminist düşünceye Hindistan’dan Afrika ülkelerine, Latin ülkelerinden Arap ülkelerine kadar çeşitlenen yeni gündem ve fikirler eklenmiştir. Siyahi kadınların, Müslüman kadınların, lezbiyen kadınların veya şiddet gören kadınların mücadelesi gibi kadınların içindeki ayrımcılık ve haksızlıklarla mücadeledeki çeşitlilik yeni dönemin en önemli yönünü oluşturmaktadır.
#45
SORU:
Batıda feminist çalışmalara yön veren temel düşünürler ve eserleri nelerdir?
CEVAP: - Mary Wollstonecraft - Kadın Haklarının Savunusu
- Sarah Grimke - Eşitlik Üzerine
- Margaret Fuller - 19. Yüzyılda Kadın
- Elisabeth Cady Stanton - Kadının İncili
- Simone de Beauvoir - İkinci Cins
- Kate Millett - Cinsel Politika
- Shulamith Firestone - Cinselliğin Diyalektiği
- Nancy Chodorow - Anneliğin Yeniden Üretimi
- Judith Butler - Cinsiyet Belası
#46
SORU:
Osmanlı dönemi kadın hareketleri hakkında bilgi veriniz?
CEVAP: - Osmanlı İmparatorluğu’nda kurulan ilk kadın derneği, 1864’te Nazlı Vahan tarafından kurulan Fukaraperver Kadınlar Cemiyeti, ilk kadın yayını ise 1842’ de Rumca yayınlanan Kipseli (Arı Kovanı) adlı dergidir.
- Çok dilli ve çok kültürlü Osmanlı protofeminist hareketler içinde Müslüman kadınlar da aktif olarak yer almıştır. Örneğin kadın tarihçiliği konusunda batı ülkelerinden çok daha önce ve bu alandaki ilk çalışmalardan olan Fatma Aliye Hanım’ın 1892’de yayınlanan Ünlü İslam Kadınları adlı kitabı, aynı zamanda kadınların kendi tarih bilincini geliştirmeleri açısından da oldukça önemlidir.
- Bu dönemde Osmanlı kadın hareketlerinde erkeklerle eşit yurttaş ve insan haklarına sahip olma taleplerinin açıkça dile getirildiği kadın dernekleri fikirlerini yaymak için pek çok gazete ve dergi çıkartılmıştır. Bahsi geçen dergilerde kadının kocasını boşayabilme hakkının sorgulanmasından kılık kıyafete yönelik yasakların eleştirisine, küçük yaşta evlilikleri sorgulayan tartışmalardan çalışma hayatında kadınların var olma mücadelelerine ilişkin pek çok konuya yer verilmiştir
#47
SORU:
Erken cumhuriyet dönemi kadın hareketlerini açıklayınız?
CEVAP:
En radikal değişimler siyasal ve hukuksal haklarda gerçekleştirilmiş ve önce Medeni Kanun’daki değişiklikler, ardından yapılan Anayasa değişikliği ile birlikte seçme ve seçilme hakkının kadınlara tanınmasıyla birlikte Osmanlı Dönemi kadın hareketlerinin çıkış noktası olan taleplerin en önemli kısmı, herhangi bir kadın kitle hareketi ve mücadelesine gerek kalmaksızın kazanılmıştır. 1924’de çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu kapsamında kadınlara okuma yazma imkânı sağlanmış, 1926’da Türk Medenî Kanunu’nun ilanı ile kadınlar, çok eşliliğin yasaklanması, miras hakları, nikah zorunluluğu gibi yasalarla özel hayatta erkeklerle eşit haklara kavuşmuştur. Erken Cumhuriyet döneminde kadınlar, 1930’da belediye seçimlerine katılma hakkını, 1934 yılında ise seçme ve seçilme hakkını kazanmışlardır.
#48
SORU:
Kadın hareketlerinde kurumsallaşma dönemi hakkında bilgi veriniz?
CEVAP: - 1990 yılında Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın kurduğu ilk kadın dayanışma merkezi, ileriki yıllarda ilk bağımsız kadın sığınağının açılmasına ve onlarca ilde örgütlenen kadın sığınma merkezlerinin kısa sürede yaygınlaşmasına da destek olmuştur.
- Uçan Süpürge, Kadın Adayları Destekleme Derneği, Başkent Kadın Platformu gibi örgütlenmeler, bu dönemin en etkin ve güçlü sivil toplum kuruluşları arasındadır.
- İlk kez 1970’li yıllarda Avrupa’daki üniversitelerde akademik düzeyde bağımsız bir alan olarak ortaya çıkan kadın araştırmaları alanı, Türkiye’de 1990’lı yılların başında kurumsallık kazanabilmiştir. Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezleri’nin ilki 1989’da İstanbul Üniversitesi bünyesinde kurulmuş, bunu 1994’te ODTÜ, 1995’te Ankara Üniversitesi ve 1999 yılında Ege Üniversitesi izleyerek Türkiye’de kadın sorunları ve feminist bilgi odaklı yüksek lisans ve doktora düzeyinde çalışmalar yönetilmeye başlanmıştır.
#49
SORU:
Yükselen sosyalizmin etkisindeki kadın hareketlerine ilişkin bilgi veriniz?
CEVAP:
Bu dönemde milli demokratik devrimi gerçekleştirmek üzere kurulan Devrimci Kadınlar Derneği’nde olduğu üzere “Kadının ezilen ve sömürülen konumunun sosyalist devrim içinde düzeleceği” fikrinden hareketle, kadın örgütlenmeleri ile sosyalist örgütlenmeler bir anlamda iç içe seyretmiştir. Bu kapsamda sosyalizm etkisiyle 1975’te kurulan İlerici Kadınlar Derneği gerek yaygınlığı gerekse geniş kitlelere ulaşması ve işçi sınıfı mücadeleleri dışındaki kadın sorunları üzerinde de dayanışma ve bilinçlenmeye neden olduğu için dönemin diğer örgütlenmelerinden farklı olarak ele alınabilir.