TOPLUMSAL CİNSİYET ÇALIŞMALARI Dersi Toplumsal Cinsiyet ve Sanat soru cevapları:
Toplam 54 Soru & Cevap#1
SORU:
Sanat eylemi nedir?
CEVAP:
Sanat eylem; İnsanın alt beyninde kodlanmış milyonlarca yıllık bilgi olan sezgi gücü ile üst beyninde yer alan toplumsal süreçlerin şekillendirdiği kavrama ve üretme yetilerini buluşturarak, her insanda var olan bu yetileri yeteneğe dönüştürmesidir.
#2
SORU:
Normlar nedir?
CEVAP:
Belli değerlere dayalı olarak gelistirilen kurallar ve insanların belirli durumlarda nasıl davranmaları gerektiği konusunda yaptırımı olan beklentilerdir.
#3
SORU:
Queer hareketi Feminist hareketi neden eleştirir?
CEVAP:
Queer Hareketi ise cinsel kimliklerin kadın ve erkek olmak üzere ikili bir kategoride değerlendirilemeyeceğini, cinsiyetin sabit bir kimlik olmadığını savunur ve toplum eleştirisini ikili cinsiyet kimliği üzerinden yaptığı için Feminist Hareket’i eleştirir.
#4
SORU:
Toplumsal cinsiyet nedir?
CEVAP:
Toplumsal cinsiyet; cinsiyetlere toplum tarafından yüklenen fiziksel, duygusal, düşünsel ve davranışsal karakterlerin tümüdür. Bir toplumda; “normal” olanı, yani “normlara uygun” olanı tanımlayan genel algı; toplumsal cinsiyet ile ilgili etiket ve kategorileri de tanımlar.
#5
SORU:
Toplumsal cinsiyet kodlarının en açık okunduğu alanlar nelerdir?
CEVAP:
Kişinin beslenme, barınma, güvenlik gibi fiziksel temel ihtiyaçları ile aidiyet, kabul görme, başarı elde etme gibi toplumsal ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik etkinliklerini sürdürdüğü gündelik yaşamdır. Sanat ve benzeri üretim-yaratım etkinlikleri ise özünde kişinin anlama-bilme, estetik değer yaratma, kendini ifade etme, kendini gerçekleştirme ihtiyacının süreç ve sonucunda, sanatçının tercihi doğrultusunda ortaya çıkarlar.
#6
SORU:
Paradigma nedir?
CEVAP:
Herhangi bir alan için geçerli varsayım, kural ve uygulamaların; o alana ait kavrama biçimi ve yaklaşımların tamamıdır. Olaylara ve olgulara bakma biçimimizdir. Bir paradigma mevcut durumu açıklamakta yetersiz kaldığında, paradigmayı oluşturan kavramsal çerçeveleri ve varsayımları yeniden değerlendirmek; bazen de paradigmayı değiştirmek gerekir.
#7
SORU:
Biyolojik cinsiyet ile toplumsal cinsiyet arasındaki ilişki nedir?
CEVAP:
Biyolojik cinsiyet ile toplumsal cinsiyet arasındaki ilişkiyi iki yönden ele almak mümkündür: Bunlardan ilki, biyolojik cinsiyete göre belirlenen toplumsal cinsiyet kodlarının bir cinsi diğerlerinden daha değerli kılıp kılmadığı tartışmasıdır. Ikincisi ise, cinsiyet kimliklerinin ve tanımlarının sabit olduğunu reddeden veya biyolojik cinsiyetiyle uyumlu olmayan bir cinsel kimliğe sahip kişilerin (kadın gibi hisseden erkekler, erkek gibi hisseden kadınlar veya çift cinsiyetliler) toplumsal cinsiyet kodlarındaki yeridir. Burada dikkat edilmesi gereken husus; 20. yüzyılın Batılı toplumsal dinamikleri tarafından üretilmiş ‘toplumsal cinsiyet (gender)’ kavramını, geçmiş uygarlıklara ve günümüzün Batılı olmayan toplumlarına uyarlamanın ne kadar mümkün olduğudur.
#8
SORU:
Toplumsal cinsiyet açısından sanat tarihini inceleyen araştırmacıların genel sonuçları nelerdir?
CEVAP:
• Sanatta ve sanat tarihinde eril değer sistemi (erkek bakış açısı) baskındır. Bu yüzden kadınların varlığı, tecrübeleri ve oynadıkları roller ya görmezden gelinmiş ya da yanlış veya eksik yorumlanmıştır.
• Baskın olan eril değer sistemi, sanat eserlerindeki kadın figürünü cinsel kimliği ve ona atfedilen roller üzerinden sunar. Özellikle Orta Çağ Sanatı’nda kadın imgesi, birbirine zıt iki temanın prototipi olarak karsımıza çıkar: bir yanda bastan çıkarıcı ve düşük ahlaki özelliklere sahip tehlikeli bir figür, öte yanda şefkatli anne ve sadık es. Baskın sistem, kadını bu roller dışında düşünmeye izin vermez.
• Baskın olan eril değer sisteminin, ‘sanatsal başarı’ hakkında ürettiği söylem; dış koşullardan bağımsız bir ‘büyük sanatçı’ miti yaratmıştır. Bu mitin profilini çizdiği ‘büyük sanatçılar’ (aralarında kadın yoktur), dehaları ve yetenekleri ile toplumsal koşulların belirleyiciliğini alt etmişlerdir. Bu anlayış, kadın sanatçıların toplumsal koşulları asacak denli büyük bir deha ve yetenek gösteremedikleri için sanat tarihinde yer bulamadıkları iddiasına zemin hazırlamıştır.
#9
SORU:
Günümüzde sanat eseri ve zanaat anlayışı nedir?
CEVAP:
Günümüz anlayısında, sanat eseri temelde özgünlük ve biriciklik esasına dayanır; benzeri yoktur, biriciktir. Zanaat eserinin pek çok benzeri vardır. Zanaatkâr aynı ürünü birçok kez tekrarlar, sanatkâr ise her defasında özgün bir eser ortaya koymaya çalısır. En genis anlamıyla, zanaat, bir işin ustadan çırağa aktarılan değismez yöntemlerle defalarca kez üretilmis olmasıyla kazanılan el becerisi ve hünerdir.
#10
SORU:
Sanatın alt dalları nelerdir?
CEVAP:
Sanat/zanaat farkının gözetilmeye başlandığı dönemle birlikte sanatın belli gruplar altında sınıflanması gündeme gelmiştir. Sanatın kapsamına giren alanlar; hitap ettikleri duyu organı ve kullanılan teknikler gibi ölçütlere göre; güzel sanatlar, plastik sanatlar, görsel sanatlar, işitsel sanatlar, görsel-işitsel sanatlar benzeri başlıklar altında sınıflandırılır. Ancak sanatın kapsamı degiştikçe, sanat algısı dönüstükçe bu sınıflamalar da degişmektedir. Günümüzün dinamiklerini yansıtan Güncel Sanat örneklerinde; sanat üretiminde kullanılan yöntem ve araçların ve sonuçta ortaya çıkan ürünün herhangi bir sınıflamaya girmeyecek şekilde çesitlenmesi nedeniyle; sanatın baska alanlardan ayrılması veya sanat ürünlerinin sınıflandırılması son derece tartışmalı bir konu halini almıştır.
#11
SORU:
Kadın ve doğurganlık özelliklerinin vurgulandığı en ünlü eser ne zaman kim tarafından yapılmıştır?
CEVAP:
Magara resimlerinden sonra ulasabildiğimiz en erken tarihli tasvirler, Asya ve Avrupa’nın çesitli bölgelerinde ele geçen ve M.Ö. 30.000 yıl civarına tarihlenen kadın heykelcikleridir. Kadınlık ve doğurganlık özelliklerinin vurgulandıgı bu heykelciklerin en ünlüsü, Avusturya’da bulunduğu kasabanın adıyla anılan Willendorf Venüsü’dür.
#12
SORU:
Paleolitik dönemde resim özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Günümüze gelebilmis en erken tarihli tasvirler de bu topluluklara ait Paleolitik Dönem magara duvar resimleridir. Bizon, domuz, mamut gibi hayvanları avlayan bir grup erkegi gösteren bu resimler; toplumdaki cinsiyete dayalı isbölümü hakkında sınırlı da olsa bir fikir verirler. Yapılıs sebebi tam olarak bilinmemekle beraber; ölüme, bilinmeyene ve güçlü olana duyulan korkuyu yatıştırma ya da avın bereketli olması için yapılan büyü gibi anlam ve islevler yakıştırdığımız bu resimlerde kadına rastlanmaz. İspanya’daki Arana Mağarası’nda bulunmuş Bal Toplayan Eli Sepetli Kadın çizimi ise erken dönemlerin avcı-toplayıcı topluluklarında kadının üstlendigi düsünülen toplayıcılık rolüne gösterilebilecek ender kanıtlardan biridir.
#13
SORU:
Neolitik dönem sanat özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Insanlık tarihinin dönüm noktalarından biri olarak kabul edilen Neolitik Dönem’de M.Ö. 10.000’den baslayarak insan topluluklarının Mezopotamya, Nil, Indus, Sarı Nehir gibi su kaynakları civarında yerlesik hayata geçtigi ve üretim iliskileri ekseninde ilk sınıiı toplumların belirmeye basladıgı düsünülmektedir. Yerlesik hayata geçis, insanlar ve insan toplulukları arasındaki iliskileri dönüstürmüs; toplumsal cinsiyet rolleri ayrılmaya baslamıstır. Bu dönemin buluntuları; genellikle çıplak olarak ve bedeninin kadın özellikleri vurgulanmıs biçimde tastan veya pismis topraktan yapılma kadın heykelcikleridir. Benzerlerine Asya ve Avrupa’nın çesitli bölgelerinde rastlanmıs olan bu kadın heykelciklerinin kimi otururken, kimisi de yatar veya çömelmis vaziyette dogum yaparken tasvir edilmistir. Fiziksel olarak oldukça güçlü görünen bu kadınların bazıları manevi güçleri de oldugunu vurgular biçimde, yanlarında yer alan leopar benzeri hayvanların üzerine ellerini koymus, onlara hükmetmektedirler. Anadolu’da bu türden pek çok buluntu arasında en bilineni, Çatalhöyük kazı alanında ele geçirilmis Ana Tanrıça heykelcigidir ve M.Ö. 6. binlere tarihlenir.
#14
SORU:
Kült nedir?
CEVAP:
Bir inanç sistemini olusturan figür, anlatı, motif ve tapım törenlerinin tamamıdır. Örnegin Ana Tanrıça Kybele kültü; kendisine tapınılan Kybele, Kybele’nin öyküsü, Kybele heykelleri, Kybele onuruna düzenlenen törenler ve bu törenleri düzenleyenlerin tamamını içine alır.
#15
SORU:
İdol nedir?
CEVAP:
Genellikle yassı forma sahip küçük boyutlu tanrı ya da tanrıça heykelcikleridir.
#16
SORU:
Ana Tanrıça Kybele’nin heykeli bize toplumun hangi özelliklerine ışık tutar?
CEVAP:
Ana Tanrıça Kybele’nin yırtıcı hayvanlarla betimlendiği heykeller onun kudretli imajını güçlendirir ve kaosu kontrol ederek düzen ve asayişi sagladığını, sevgi ve şeiatinin tüm canlıları kucakladığını vurgular. İnsanlıgın yerlesik hayata geçerek ilk tarım toplumlarını meydana getirdigi Neolitik Dönem’den itibaren Ana Tanrıça kültü ile bu topluluklar arasında bir baglantı kurmak mümkündür. Bu toplumlarda anaerkil bir anlayısın yaygın oldugu varsayılmaktadır.
#17
SORU:
Antik Yunan’da Toprak Ana Gaia nın ana özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Evren kurgusunun ve mitolojik karakterlerin önemli bir yer tuttugu bir diger toplum Antik Yunan dünyasıdır. M.Ö. 9-8. Yüzyıllar da Homeros ve Hesiodos’un metinleriyle biçimlenen Antik Yunan mitolojisinde; evrenin baslangıcındaki belirsizlikten (Khaos) meydana gelen Toprak Ana Gaia, disi niteliklerle donanmıs bir figürdür ve canlılıgın baslangıcıdır. Gaia, Parthenogenesis (cinsel birlesme olmaksızın, kendi basına) yoluyla gökyüzünü, dağları ve denizi doğuran birincil varlıktır. Disi ilke Gaia, kendisinden doğan eril ilke Ouranos’tan (Gökyüzü) çocuklar doğurur ve canlılık çesitlenir. Bu doğumlar, birbirini etkileyen pek çok unsurun ilişkilendirilmesiyle çesitlenen baska varolusları tetikler ve Yunan mitolojisini olusturur. Yunan mitolojisinin diger karakterlerini olusturan ve disi ya da eril nitelikler atfedilmis tanrı ve tanrıçaları, kadın ve erkek formunda kisileştirilirler.
#18
SORU:
Yunan tanrı ve tanrıçalarının, Yunan kadınlarından farkı nedir?
CEVAP:
Antik Yunan toplumunda kadınların toplumsal cinsiyet kodları oldukça geleneksel iken ve kadın hiyerarside erkekten sonra gelirken; Yunan tanrı ve tanrıçaları arasında böyle bir ayrım yoktur, disi ve eril tanrı ve tanrıçalar benzer güçlere ve hiyerarside benzer yerlere sahiptir.
#19
SORU:
Antik yunan tanrıçalarının özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Antik Yunan’ın on iki büyük tanrısal figüründen altı tanesi erkek, altı tanesi kadındır. Erkek olarak kisilestirilmis hükümdar ve baba figürü Zeus, hepsinin basında yer alır ama karısı Hera da evlilik ve dogum tanrıçası olarak hemen yanı basındadır ve Zeus karısının gücünden çekinir, zaman zaman bu güce teslim olur. Zeus’un kız kardes i Demeter, tarımın ve yenilenmenin; Zeus’un kızlarından Athena sanat, teknik, savas ve barısın; Artemis ise hayvan, bitki ve çocukların tanrıçasıdır. Ocak tanrıçası Hestia iseailenin, evin, ocagın koruyucusudur. Disi özelliklerin ön plana çıktıgı aşk, güzellik ve eglence tanrıçası Afrodit dısında digerleri hem disi hem eril özellikleriyle tanrılarla benzer özellikler gösterirler. Bu tanrıçaların sorumlu oldukları isler ve bu isleri görme biçimleri, erkek tanrılarınkilerden çok farklı degildir.
#20
SORU:
Roma döneminde kadının konumunun özelliği nedir?
CEVAP:
Antik Yunan uygarlıgının yerel ögelerle sentezlenerek temelini attıgı ve en güçlü dönemine M.Ö. 2.-M.S. 2. Yüzyıllar arasında ulasan Roma uygarlıgında ise kadının konumu, Yunan toplumundan farklı degildi. Roma’da yasam, erkegin otoritesi etrafında sekillenmekteydi. Kadınlar önce babalarının, sonra erkek kardeslerinin ve kocalarının idaresinde yasamıslardır. Elbette ki bu sınırlar ne kadar kapalı olursa olsun bütün toplumlarda günlük hayat pratikleri içinde esnetilmekte, kuralları zorlayan pek çok örnek yasanmaktadır. Ancak genel durum hiyerarsik olarak kadının erkegin daha altında bulundugunu göstermektedir. Önceki uygarlıklarda oldugu gibi; kadın ve erkek, toplumsal cinsiyet açısından tanımlı rollerde karsımıza çıkmakla beraber; tanrı ve tanrıçalarda cisimlesen disi ve eril nitelikler bu hiyerarşiye çok fazla tabi degildir.
#21
SORU:
Roma sanatının özelliği hakkında kısaca bilgi veriniz?
CEVAP:
Roma Sanatı’nın en canlı tasvir örnekleri mozaiklerdir. Helenistik Dönem’den baslayarak hızla yayılan mozaik gelenegi, mitolojik hikâyeler basta olmak üzere günlük hayattan da kesitler sunar. Bu mozaiklerde tanrı ve tanrıçalar, erdemler, mevsimler ve daha birçok konu kadın ve erkek formunda kisilestirilmislerdir. Kadın betimlemeleri, kisileştirimler dışında, üst sınıflar kadınların günlük yasamlarından kesitler sunan mozaiklerde de karsımıza çıkmaktadır.
#22
SORU:
Dionysos kimdir ve özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Antik Yunan’ın en önemli kültlerinden sarap, bereket ve cosku tanrısı Dionysos kadın giysileri ve takıları kullanan ama erkek özellikleri gösteren androjen bir kisiliktir.
#23
SORU:
Antik Yunan toplumunda erkeklerin cinsel durumu nedir?
CEVAP:
Antik Yunan toplumunda erkeklerin hem cinsleriyle beraber olması toplumda kabul gören bir durumdu. Genç erkeklerin kendilerinden yaşlı ve tecrübeli erkekler esliginde erdemler ve bilgi konusunda egitilecekleri düsüncesi yaygındı. Bu olgunun arka planında cinsel tercihler kadar, kadının erkegin egitiminde ve sosyallesmesinde yetersiz oldugu düşüncesi de rol oynamaktadır. Erkegin toplumsal cinsiyet kodları her iki yasantıyı da kapsayacak sekilde kurgulanmıstır. Bu durumu belgeleyen pek çok metin ve görsel malzeme mevcuttur. Antik Dönem Yunan vazolarında kadının ve erkegin özel hayatları, aile yaşamları, ölüm ritüelleri, gündelik işleri ve kamusal etkinlikleri bu toplumun tüm sınıflarını ve toplumsal cinsiyet kodlarını kapsayacak genişlik ve çeşitlilikte aktarılmıştır. Bunlar arasında erkekler arasındaki iliskinin resmedildigi sahneler de mevcuttur.
#24
SORU:
Kadının erkeğiyle eşit konumda olması ilk olarak ne zaman ortaya çıkmıştır?
CEVAP:
M.Ö. 2. binlere gelindiğinde, Mezopotamya’nın güçlü devletlerinden Asurlular ile yogun ticaret iliskisi bulunan ve dönemin önemli devletlerinden olan Hititlerde kadınların ticarette etkin olduklarını, kadın haklarını gözeten bir hukuk sisteminin varlıgını ve kadın ile erkegin pek çok alanda esit görüldügünü günümüze gelen çivi yazılı yüzlerce kil tabletten biliyoruz. Kadının erkegiyle esit konumu, Geç Hitit Dönemi mezar anıtlarında da karsımıza çıkar.
#25
SORU:
Eski Türk toplumlarında kadın ve erkeğin eşit olarak görüldüğü ilk eser nedir?
CEVAP:
Eski Türk toplumlarında kadının ve erkegin farklı roller üstlenmekle beraber, eşit kabul edildiklerini 8.yüzyıla tarihlenen Orhon Yazıtları’ndan biliyoruz. Orhon Yazıtları’nda bahsedilenlerle, sözlü kültürde destanlar ve masallarla aktarılan anlatılar, birbirini doğrulayan ifadeler içermektedir. İslamiyet öncesi Eski Türk toplumlarındaki kadın algısını bu verilere dayanarak ortaya koyabiliriz: Atlı-göçebe hayatın özellikleriyle uyumlu bir yapıya sahiptir; dinî-mitolojik özellikler taşır; devlet yönetiminde yeri vardır; aile kurumunun etkin ve önemli bir parçasıdır. Göçebe kültürde kadının ask ve haz konusu olarak sunulmadıgını, kadının da bu türden duygu ve yönelimleri üzerinden tanımlanmadıgını görmekteyiz. Islamiyet’e ve yerlesik hayata geçisin ilk evresine ait Türk Edebiyatı eserlerinden olan Dede Korkut Masalları’nda; erkeklerin ve kadınların esler ine söyledikleri içten sevgi ve övgü siirleri, esler arasındaki iliskinin denge ve uyumuna dikkat çeker. Bu masallarda; sürekli düsman saldırısına hazırlıklı olması gereken toplumun ve yasam kosullarının geregi kadınlarda aranan vasıflar; kahramanlık, baglılık, çocuk dogurma (kalabalık aile olmak, güçlü olmak anlamına geliyordu) olarak karsımıza çıkar.
#26
SORU:
Bani nedir?
CEVAP:
Mimari yapıların inşasında ve sanat eserlerinin üretiminde maddi destek veren kişidir.
#27
SORU:
Osmanlı’da kadının toplum içindeki yerine iliskin tartısmalar ne zaman başlamıştır?
CEVAP:
Osmanlı’da kadının toplum içindeki yerine iliskin tartısmalar, Tanzimat Dönemi’ndeki modernlesme çabalarıyla birlikte başlamıştır.
#28
SORU:
Osmanlılarda kadının resim üzerindeki etkisi nasıl olmuştur?
CEVAP:
Osmanlı resim sanatında, sanatçılar kadın figürlerine resimlerinde yer vermişler ve dönemin kadına bakıs açısını önemli ölçüde yansıtmıslardır. 19. yüzyılda, Osmanlı’da Batılılaşma hareketlerinin ideolojik bir simgesi olarak konumlandırılan kadınlar, Osmanlı aydını tarafından ‘milli aile’ fikri içinde yeni bir kiml ikle tanımlanmıs; kadının egitimi, aile içindeki degeri yüceltilmistir. Ancak kadının sosyal hayat ve kamusal alandaki varlıgına iliskin düsüncelerde, geleneksel ve dini inançların biçimlendirdigi yasam tarzı formlarından tam bir kopus olmamıstır. Batı oryantalizminin dogulu kadın algısına bir tepki niteligindeki bu resimlerde Osmanlı kadınının geçmiste erkegin gerisinde bulunan konumunun degistigi görülmektedir. Erkeklerden bagımsız bir özne olarak resmedilmis olsalar da, geç dönem Osmanlı resimlerinde kadınların erkeklerle esit konuma sahip olduklarına dair güçlü iletiler yoktur. Toplumun tüm katmanlarındaki kadınları temsil etmek konusunda yetersiz olan bu resimlerde, 19. yüzyılda savaslar ve sanayilesme hareketleri sonrasında çalısma hayatında etkin bir biçimde rol aldıgını bildigimiz Osmanlı kadınlarından ziyade üst sınıfa mensup kadınlar yer almaktadırlar. Bu resimlerde temsil edilen ayrıcalıklı Osmanlı kadınları, okuyan ve sanatla ilgilenen entelektüel bireyler olarak gösterilirler. 19. yüzyıl Osmanlı resim sanatında kadın figürlerini ilk resmedenlerden olan Osman Hamdi Bey; Batılı Oryantalistlerin Dogu tasvirlerindeki odalık figürleri ve hamamdaki çıplak kadınlar yerine; Osmanlı kadınını günlük yasamı içinde musiki ile meşgul olurken, kitap okurken, çiçek tanzim ederken göstermis ve Dogulu kadını bir cinsellik sembolü olarak gören Oryantalist bakıs açısını tersine çevirmistir.
#29
SORU:
Cumhuriyet’in sanat alanında kadına verdiği ayrıcalıklar nelerdir?
CEVAP:
Batılı anlamda resim ve heykel sanatı, 19.yüzyılda baslayan Batılılasma Hareketi’ne dek Osmanlı toplumuna girememiştir. Bu anlamda Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş aşamasında kadın ve erkeğin sanat alanında yakın zamanlarda varlık göstermeye basladığını söyleyebiliriz. Batılılasma Hareketi ile birlikte kadının kamusal alanda görünürlügü giderek artmıs, Cumhuriyet Dönemi’nden itibaren ise kadınlar erkeklerle esit haklara erisebilmistir. Cumhuriyet’in tanımladıgı açık fikirli, egitimli ve meslek sahibi ideal kadın tiplemesi; kadınların bilim ve sanatla ugrasmasını destekliyordu. Hukuki olarak kadının önünde bir engel kalmamıs olmakla beraber, yasanan süreç erkeklerinkiyle aynı olmamıs; kamusal alandan yüzyıllardır dıslanmıs olan kadının bu alanda erkekler kadar kolay ve hızlı varlık göstermesi mümkün olamamıstır. Kadının sanat egitimi, sanat üretimi, sanat ticareti pratiklerinde erkeklerle aynı düzlemde yer alamadıgı iddiası günümüz Türkiye’sinde halen tartısılmaktadır.
#30
SORU:
18.Yüzyılda İtalyan sanatçıların oluşturduğu akademilerin sanat anlayışı nedir?
CEVAP:
Akademilerin klasik resim anlayısı, var olanı taklit yoluyla aktarmadaki teknik beceriye dayanmaktadır. Figürlerin resim yoluyla aktarımında anatomi bilgisi ve perspektif kullanımı esastır. Bu ise yetenek ve çok çalısmanın yanı sıra ciddi bir teknik egitim ve uzun çıraklık yılları gerektiren bir ugrastır. Kadınlar bu alana dâhil olamamıslardır. Resim ve heykelin standartlarını bu sekilde belirleyen Akademiler, sanat eserlerinin konusunu da sınıiandırırlar. En saygın eserler; konularını tarih metinleri, Incil ve mitolojik öykülerden alan tarih resimleridir. Konularını günlük yasamdan alan portre, janr, manzara ve natürmort ise bu sıralamada tarih resimlerinin arkasından gelir.
#31
SORU:
Oryantalizm nedir?
CEVAP:
Oryantalizm; Dogu toplumlarını “zevk düskünü, düsünme yetisinden yoksun, iradesi zayıf” yapılar olarak tanımlayan Batı algısıdır. Bu algı, yönetmek istedigi bu toplumları analiz edebilmek için araştırma alanları ve kurumları inşa etmis, Dogu kültürlerini kendi yorumuyla aktardıgı metinler ve sanat eserleri üretmistir.
#32
SORU:
İzlenimciliğin ardından gelen Dışavurumculuk (Ekspresyonizm) resim sanatını nasıl etkilemiştir?
CEVAP:
Izlenimciligin ardından gelen Dışavurumculuk (Ekspresyonizm) ise resim sanatının kodlarını kökten bir sekilde degistirir. Resmin konusunun dıs dünyadan, duyularımızla algıladıgımız bir alandan gelmesi gerekmedigini; sanatçının tamamen kendi kurgusu olan bir gerçeklikten ve kendi duygularından beslenebilecegini savunan Dışavurumculuk, 20. Yüzyıla damgasını vurmuş birçok akımı besleyen ana düsüncedir. Sanat giderek bireysellesir. Dışavurumculuk, figüratif resim anlayısını kökten degistirir. Sanat eserini sanatçının duygu, fikir ve yaratım itkisine baglayan Dışavurumculuk, böylece dıs dünyadan referans alma zorunlulugunu da ortadan kaldırır. Sanat alanında oldugu gibi toplumsal alanda da iktidar mekanizmalarını eleştirmiştir.
#33
SORU:
Gerilla Kızların 1985’de New York Modern Sanatlar Müzesi’nde açılan ‘Uluslararası Resim ve Heykele Bakıs’ sergisinde nasıl bir eylem yapmışlardır?
CEVAP:
1985’de New York Modern Sanatlar Müzesi’nde açılan ‘Uluslararası Resim ve Heykele Bakıs’ sergisinde 169 sanatçıdan yalnızca 13’ünün kadın olmasına tepki göstermek amacıyla bir araya gelmislerdi. Müzede isi sergilenen kadın sanatçıların sayısının erkek sanatçılardan az olmasını, müzedeki nü (çıplak) kadın resim ve heykellerine yaptıkları göndermeyle eleştirdikleri posterleri (“Do Women Have to be Naked to get into the Metropolitan Museum? / Kadınların Metropolitan Müzesi’ne Girmeleri Için Çıplak mı Olmaları Lazım?”) (Resim 5.9) oldukça ses getirmistir. Gerilla Kızlar; posterler, kartpostallar, yapıstırmalar, performanslar, konferanslar ve kitaplarla cinsiyetçi kültür endüstrisini ironik biçimde elestirmeye devam etmektedirler.
#34
SORU:
Toplumsal cinsiyet kodları ne anlama gelir?
CEVAP:
Toplumların büyük çoğunluğunda kadınların fiziksel zayıflık, duygusallık, bağımlılık, pasiflik, korunma ve barındırılma ihtiyacı, riskten sakınma gibi özellikleri içeren feminen (kadınsı); erkeklerin ise fiziksel güç, akılcılık, bağımsızlık, aktiflik, barındırma ve koruma becerisi, iktidar olma ve risk alma gibi maskülen (erkeksi) özelliklerle özdeşleştirildiği görülür. Toplum tarafından biyolojik cinsiyet temel alınarak kadına ve erkeğe yakıştırılan ve büyük çoğunluk tarafından doğru kabul edilen bu türden biçilmiş rollere ve davranış belirlenimlerine ‘toplumsal cinsiyet kodları’ diyoruz.
#35
SORU:
20. yüzyıla dek kadın sanatçıların erkek sanatçılardan daha az karşımıza çıkmasının nedenleri nelerdir?
CEVAP:
Geçmiş toplumların tarihini incelediğimizde, günümüz toplumlarını gözlemlediğimizde; istisnalar olmakla beraber, genelde toplumsal cinsiyet kodlarının kadınları kamusal alanın dışında bıraktığını görüyoruz. Sanat, sadece üretim aşamasıyla ve ortaya çıkan ürünle değer-lendirilebilecek bir alan değildir. Sanat eserlerini tarih kayıtlarına geçirmek, sanat eserlerine ulaşmak, sanat eğitimi almak, sanat tartışmak, sanat piyasasında yer bulmak bu alanın önem-li bileşenleridir. Bu bileşenlerin neredeyse tamamı kamusal alanda var olmayı gerektirir. 21. yüzyıla dek tarih yazımı, büyük oranda erkeklerin kamusal alanda yaptıklarının bir dökümüdür. Bu dökümün önemli bir kısmını savaşlar, anlaşmalar, siyaset, ticaret gibi kadınların yer almadığı alanlar oluşturur. Toplumsal cinsiyet kodlarının son derece belir-leyici olduğu bu türden bir tarih yazımında, günlük hayatın ve aile yaşamı gibi özel alan-ların kaydı nadiren tutulmuştur. Kadınlar, çocuklar, yoksullar, köleler, azınlıklar gibi eko-nomik ve siyasi anlamda güç ve karar mekanizmalarına dâhil olamayan sınıf ve gruplar; yazılmaya değer bulunmayanların dünyasına aittir. İktidarın merkezinde yer alamamış olanların ve kamusal alanın dışındaki alanların öyküsü, pek çok temel kavramın sorgulan-dığı dönem olan 20. yüzyıldan itibaren, tarih yazımında yerini almaya başlar.
#36
SORU:
Norm nedir?
CEVAP:
Normlar, belli değerlere dayalı olarak geliştirilen kurallar ve insanların belirli durumlarda nasıl davranmaları gerektiği konusunda yaptırımı olan beklentilerdir.
#37
SORU:
Toplumsal cinsiyet kodlarını üretme, biçimlendirme, pekiştirme ve yaymada etkili unsurlar nelerdir?
CEVAP:
İnsanlık tarihini sınıf mücadelesi ve iktidar ilişkileri üzerinden okumak mümkündür. Irk, etnik köken, cinsiyet, inanış biçimleri gibi unsurların; insanlar arasında ayrımcılık konusu olduğunu tarihte ve günümüzde gözlemlemekteyiz. Düşünce sistemleri, sanat üretimi, bilimsel çalışmalar ve benzeri bütün insan etkinlikleri; bahsettiğimiz diğer unsurların yanı sıra; biyolojik ve toplumsal cinsiyet algısıyla bağlantılı olarak ekonomi temelli iktidar ve güç ilişkileri ekseninde biçimlenir. Edebiyat başta olmak üzere sanat, hukuk, eğitim gibi alanlarda kullanılan dil; güç ilişkilerini yeniden üretir. Dil, toplumsal cinsiyet kodlarının öncelikle ve en güçlü olarak var edildiği ve aktarıldığı alandır. Görsel sanatların sözcükler kadar güçlü olabilen imgeler üzerinden işleyen dili; toplumsal cinsiyet kodlarını üretme, pekiştirme ve yaymada etkili olmuştur; olmaya devam etmektedir.
#38
SORU:
Feminist hareket nedir?
CEVAP:
Feminist Hareket; kadın-erkek arasındaki ilişkiyi aile, eğitim, iş dünyası, siyasi hayat, kültür ve tarih bağlamında sorgulayan ve kadın-erkek arasındaki iktidar ilişkisini değiştirmeyi amaçlayan siyasi bir harekettir.
#39
SORU:
Queer Hareketi nedir?
CEVAP:
Queer Hareketi cinsel kimliklerin kadın ve erkek olmak üzere ikili bir kategoride değerlendirilemeyeceğini, cinsiyetin sabit bir kimlik olmadığını savunur ve toplum eleştirisini ikili cinsiyet kimliği üzerinden yaptığı için Feminist Hareket’i eleştirir.
#40
SORU:
Queer sanatı açıklayınız.
CEVAP:
İngilizcede ‘tuhaf, acayip’ anlamına gelen ‘queer’ sözcüğü, önceleri toplumun cinsiyet kodlarının dışında kalan kişiler için kullanılan dışlayıcı bir ifade biçimi iken; zaman içinde bu cinsiyet kodlarını sorgulayan hareketin genel adı olmuştur. Queer Hareketi, cinsel kimlikler de içinde olmak üzere, genel anlamda kimlik olgusunun sabit bir durum olmadığını, sürekli olarak yeniden inşa edildiğini vurgular. Queer Sanat, cinsel kimliklerin toplumsal ve kültürel normların etkisiyle şekillendiğini öne süren Queer Teori’nin başlattığı hareketin sanat alanındaki yansımalarıdır. Queer Sanat;normlara uymayan cinsel kimliklerin ötekileştirildiği, şiddete uğradığı, kamusal alandan dışlandığı bir ortamın eleştirisini sanat aracılığıyla yapar.
#41
SORU:
Toplumsal cinsiyet nedir, tanımlayınız.
CEVAP:
Toplumsal cinsiyet; cinsiyetlere toplum tarafından yüklenen fiziksel, duygusal, düşünsel ve davranışsal karakterlerin tümüdür.
#42
SORU:
Toplumsal cinsiyet kodlarının en açık okunduğu alan neresidir?
CEVAP:
Toplumsal cinsiyet kodlarının en açık okunduğu alan; kişinin beslenme, barınma, gü-venlik gibi fiziksel temel ihtiyaçları ile aidiyet, kabul görme, başarı elde etme gibi toplumsal ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik etkinliklerini sürdürdüğü gündelik yaşamdır.
#43
SORU:
Paradigma nedir?
CEVAP:
Paradigma, herhangi bir alan için geçerli varsayım, kural ve uygulamaların; o alana ait kavrama biçimi ve yaklaşımların tamamıdır. Olaylara ve olgulara bakma biçimimizdir. Bir paradigma mevcut durumu açıklamakta yetersiz kaldığında, paradigmayı oluşturan kavramsal çerçeveleri ve varsayımları yeniden değerlendirmek; bazen de paradigmayı değiştirmek gerekir.
#44
SORU:
Biyolojik cinsiyet ile toplumsal cinsiyet arasındaki ilişkiyi açıklayınız.
CEVAP:
Biyolojik cinsiyet ile toplumsal cinsiyet arasındaki ilişkiyi iki yönden ele almak mümkündür: Bunlardan ilki, biyolojik cinsiyete göre belirlenen toplumsal cinsiyet kodlarının bir cinsi diğerlerinden daha değerli kılıp kılmadığı tartışmasıdır. İkincisi ise, cinsiyet kim-liklerinin ve tanımlarının sabit olduğunu reddeden veya biyolojik cinsiyetiyle uyumlu olmayan bir cinsel kimliğe sahip kişilerin (kadın gibi hisseden erkekler, erkek gibi hisseden kadınlar veya çift cinsiyetliler) toplumsal cinsiyet kodlarındaki yeridir. Burada dikkat edilmesi gereken husus; 20. yüzyılın Batılı toplumsal dinamikleri tarafından üretilmiş ‘toplumsal cinsiyet (gender)’ kavramını, geçmiş uygarlıklara ve günümüzün Batılı olmayan toplumlarına uyarlamanın ne kadar mümkün olduğudur.
#45
SORU:
Sanat tarihini toplumsal cinsiyet açısından inceleyen araştırmacıların vardıkları genel sonuçlar nelerdir?
CEVAP:
Sanat tarihini toplumsal cinsiyet açısından inceleyen araştırmacıların vardıkları genel sonuçlar şöyledir:
- Sanatta ve sanat tarihinde eril değer sistemi (erkek bakış açısı) baskındır. Bu yüz-den kadınların varlığı, tecrübeleri ve oynadıkları roller ya görmezden gelinmiş ya da yanlış veya eksik yorumlanmıştır.
- Baskın olan eril değer sistemi, sanat eserlerindeki kadın figürünü cinsel kimliği ve ona atfedilen roller üzerinden sunar. Özellikle Orta Çağ Sanatı’nda kadın imgesi, birbirine zıt iki temanın prototipi olarak karşımıza çıkar: bir yanda baştan çıkarıcı ve düşük ahlaki özelliklere sahip tehlikeli bir figür, öte yanda şefkatli anne ve sadık eş. Baskın sistem, kadını bu roller dışında düşünmeye izin vermez.
- Baskın olan eril değer sisteminin, ‘sanatsal başarı’ hakkında ürettiği söylem; dış koşullardan bağımsız bir ‘büyük sanatçı’ miti yaratmıştır. Bu mitin profilini çizdiği ‘büyük sanatçılar’ (aralarında kadın yoktur), dehaları ve yetenekleri ile toplumsal koşulların belirleyiciliğini alt etmişlerdir. Bu anlayış, kadın sanatçıların toplumsal koşulları aşacak denli büyük bir deha ve yetenek gösteremedikleri için sanat tari-hinde yer bulamadıkları iddiasına zemin hazırlamıştır.
#46
SORU:
Günümüzde sanat eseri olarak incelenen ancak üretim koşulları ve süreci göz önünde bulundurulduğunda zanaat kapsamında değerlendirilebilen geçmiş dönemlere ait eserlere örnek veriniz.
CEVAP:
Günümüzde sanat eseri olarak incelenen geçmiş dönemlere ait pek çok eser, üretim koşulları ve süreci göz önünde bulundurul-duğunda zanaat kapsamında değerlendirilebilir. Benzerleri binlerce kez yapılmış Antik Yunan seramikleri, Antik Yunan heykel örneklerinin kopyası olan Roma heykelleri; Orta Çağ’da anonim kişiler tarafından üretilmiş dini içerikli elyazmaları, duvar resimleri, vit-raylar; birbirini tekrar eden ve eseri üretenin kişisel tercihlerinden bağımsız şekillenen eserlerdir. Genelde bu eserler tek bir kişinin elinden çıkmaz, bir atölye çalışmasının ürünü olurdu. Bizans, Rönesans, Barok gibi sanat tarihine konu olmuş önemli dönem ve akımla-rın günümüze gelebilmiş resim ve heykelleri büyük oranda sipariş üzerine üretilmişti. Bu dönemleri ayırmaya yarayan çok belirgin üslup ve işçilik özellikleri vardır. Sanatçılar bu özellikleri neredeyse birebir uygulayarak aslında zanaatın tanımına giren bir üretim yap-maktaydılar. Biz eski uygarlıkların sanat eserlerini değerlendirirken; amaçları sanat olma-sa bile teknikteki mükemmellik, kültüre özgülük, arkasında bir fikir barındırması, biçim-sel özellikleri; belli bir ekol, gelenek veya atölyenin kendi içinde farklılaşan nadir örnekleri olmaları türünden nitelikleri göz önünde bulundurup onları sanat olarak kabul ediyoruz.
#47
SORU:
İnsanlık tarihinin hangi dönem,nde yerleşik yaşama geçilmeye ve toplumsal cinsiyet rolleri ayrılmaya başlanmıştır?
CEVAP:
İnsanlık tarihinin dönüm noktalarından biri olarak kabul edilen Neolitik Dönem’de M.Ö. 10.000’den başlayarak insan topluluklarının Mezopotamya, Nil, İndus, Sarı Nehir gibi su kaynakları civarında yerleşik hayata geçtiği ve üretim ilişkileri ekseninde ilk sınıflı top-lumların belirmeye başladığı düşünülmektedir. Yerleşik hayata geçiş, insanlar ve insan top-lulukları arasındaki ilişkileri dönüştürmüş; toplumsal cinsiyet rolleri ayrılmaya başlamıştır.
#48
SORU:
İnsanlık tarihinin dönüm noktalarından biri olarak kabul edilen Neolitik Dönem’de toplumsal cinsiyet rollernin ayrılmaya başladığına dair işaret veren buluntular hangileridir?
CEVAP:
Neolitik Dönem’in buluntuları; genellikle çıplak olarak ve bedeninin kadın özellikleri vurgulanmış biçimde taştan veya pişmiş topraktan yapılma kadın heykelcikleridir. Benzerlerine Asya ve Avrupa’nın çeşitli bölgelerinde rastlanmış olan bu kadın heykelciklerinin kimi otururken, kimisi de yatar veya çömelmiş vaziyette doğum yaparken tasvir edilmiştir. Fiziksel olarak oldukça güçlü görünen bu kadınların bazıları manevi güçleri de olduğunu vurgular biçimde, yanlarında yer alan leopar benzeri hayvanların üzerine ellerini koymuş, onlara hükmetmektedirler. Anadolu’da bu türden pek çok buluntu arasında en bilineni, Çatalhöyük kazı alanında ele geçirilmiş Ana Tanrıça heykelciğidir ve M.Ö. 6. binlere tarihlenir.
#49
SORU:
Kült nedir?
CEVAP:
Kült; bir inanç sistemini oluşturan figür, anlatı, motif ve tapım törenlerinin tamamıdır. Örneğin Ana Tanrıça Kybele kültü; kendisine tapınılan Kybele, Kybele’nin öyküsü, Kybele heykelleri, Kybele onuruna düzenlenen törenler ve bu törenleri düzenleyenlerin tamamını içine alır.
#50
SORU:
İdol nedir?
CEVAP:
İdol, genellikle yassı forma sahip küçük boyutlu tanrı ya da tanrıça heykelciklerine verilen addır.
#51
SORU:
Antik Yunan uygarlığının yerel ögelerle sentezlenerek temelini attığı Roma uygarlığında kadının konumu nasıldı?
CEVAP:
Antik Yunan uygarlığının yerel ögelerle sentezlenerek temelini attığı ve en güçlü dö-nemine M.Ö. 2.-M.S. 2. yüzyıllar arasında ulaşan Roma uygarlığında ise kadının konumu, Yunan toplumundan farklı değildi. Roma’da yaşam, erkeğin otoritesi etrafında şekillen-mekteydi. Kadınlar önce babalarının, sonra erkek kardeşlerinin ve kocalarının idaresinde yaşamışlardır. Elbette ki bu sınırlar ne kadar kapalı olursa olsun bütün toplumlarda gün-lük hayat pratikleri içinde esnetilmekte, kuralları zorlayan pek çok örnek yaşanmaktadır. Ancak genel durum hiyerarşik olarak kadının erkeğin daha altında bulunduğunu göster-mektedir. Önceki uygarlıklarda olduğu gibi; kadın ve erkek, toplumsal cinsiyet açısından tanımlı rollerde karşımıza çıkmakla beraber; tanrı ve tanrıçalarda cisimleşen dişi ve eril nitelikler bu hiyerarşiye çok fazla tabi değildir.
#52
SORU:
Bani kimdir?
CEVAP:
Bani, mimari yapıların inşasında ve sanat eserlerinin üretiminde maddi destek veren kişidir.
#53
SORU:
Natürmort ne anlama gelmektedir?
CEVAP:
Fransızca ‘ölüdoğa’ anlamına gelen ‘natürmort’, meyve ve çiçeklerle cansız nesnelerden oluşan kompozisyonların resmidir. Örnekleri çok erken dönemlerden beri görülmekle birlikte, Avrupa resminde 17. yüzyılda yaygınlaşır.
#54
SORU:
İkinci Kuşak Feminist Hareket'te yer alan sanatçılara örnek veriniz.
CEVAP:
İkinci Kuşak Feminist Hareket, daha bireysel üretimlerde bulunmakta ve toplumsal yapının ve kodların kültürel çözümlemelerine yoğunlaşmaktadır. Toplumsal cinsiyet kodlarını kendi bedenleri üzerinden sorgulayan Cindy Sherman, Marina Abramovic, Tracey Emin; din ve ırk üzerinden sorgulayan Shirin Neshat, Kara Walker ile kadın bedeninin temsili üzerinden sorgulayan Gerilla Kızlar (Guerrilla Girls) gibi sanatçılar bu grupta yer alırlar.