TOPLUMSAL YAŞAMDA AİLE Dersi TOPLUMSAL YAŞAMDA GECEKONDU AİLESİ soru cevapları:

Toplam 39 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: Bir kentsel mekânda hangi alanlar dönüşüme tabi tutulur?


CEVAP: Bir kentsel mekânda aşağıdaki alanlar dönüşüme tabi tutulur: • Gecekondu bölgeleri, • Yüksek yoğunluklu kaçak yerleşim alanları, • Doğal yıkım riski yüksek alanlar, • Kent merkezindeki çöküntü alanları, • Ekonomik olarak ömrünü doldurmuş görünen kent bölümleri • Tarihi kent alanları.

#2

SORU: 1980’li yıllarda izlenen liberal ekonomik politikalar ile bu dönemde, gecekonduların affına yönelik bir dizi yasa çıkarılmıştır. Hangi sayılı yasa ile uygulama alanı bulan ıslah-imar planları, kentsel arsa ve konut pazarında dönemin piyasa koşullarının izin verdiği ölçüde etkili olmuştur?


CEVAP: 2981 sayılı Yasa.

#3

SORU: Bölgenin “soylulaştırılması” ne demektedir?


CEVAP: Ülkemizde, gecekondu alanlarının kente tekrar kazandırılması için uygulanan kentsel dönüşüm projelerinin, genellikle uzun vadede ortaya çıkan ve kimi çevrelerce eleştiriye hedef olan sonuçlarından birinin, bölgenin “soylulaştırılması” olduğu ileri sürülmektedir. Soylulaştırma, “orta ve üstü gelir gruplarının fiziksel müdahale yolu ile yenilenen alt gelir grubu konut alanlarına yerleşmesi” olarak tanımlanmaktadır. Yeni bir sınıfsal ve mekansal ayrışmayı ifade eden soylulaştırma, çok yönlü bir dönüşümün sonucu olarak kentsel yeniden yapılanmanın bir parçası ve aynı zamanda da sonucu olarak nitelenmektedir.

#4

SORU: “Kentsel dönüşüm” kavramı nedir?


CEVAP: Kentler zaman içinde bütünsel olarak dönüşmektedir. Ayrıca kentin özellikle belli bölgeleri için de kendi içerisinde dönüşüm söz konusudur. Burada kullanılan dönüşüm sözcüğünü değişim sözcüğünden ayırt etmek gerekir. Dönüşüm sözcüğü ile anlatılmak istenen kent dokusunda ortaya çıkarılmak istenen yapısal bir değişikliktir. Kent planlamasında “kentsel dönüşüm” kavramı ile kentte oluşan ekonomik, fiziksel, sosyal ve çevresel bozulmaların düzeltilmesi anlatılmak istenmektedir. Kentsel dönüşüm genel anlamda, değişime uğramış kent parçalarının sorunlarına ekonomik, sosyal ve çevresel anlamda kalıcı bir çözüm sağlamaya çalışan kapsamlı bir bakış açısı ve eylem olarak nitelenebilir. Bu kapsamda kentsel dönüşümün diğer yönleri, kentsel bozulma süreçlerinin anlaşılması, bu alanlardaki yaşam koşulları ve altyapının iyileştirilmesi, sorunların eşgüdümlü ve sürekli bir biçimde çözülmesi, boş kentsel alanlar yerine var olan alanların planlanması ve yönetimi olarak vurgulanmaktadır. Kentsel dönüşüm, yeni yerleşim alanlarının eklenmesi demek değildir.

#5

SORU: 1950’lerden sonra başlayan gecekondulaşma sürecinin gelişimi nasıldır?


CEVAP: 1950’lerden sonra başlayan gecekondulaşma, kentlerimizde ilk ortaya çıktığı günden beri sürekli olarak değişik şekillerde sorun kaynağı olmuştur. İlk gecekonduların görüldüğü günden itibaren geçen yaklaşık 60 yıllık süre içerisinde, gecekondular ilk inşa edildikleri zamanda, her türlü denetimden uzak asgari inşaat şartlarını bile sağlamadan derme çatma konutlar olmalarının da etkisi ile hızla eskimiş, tahrip olmuşlardır. Bu durumun bir sonucu olarak kentlerimizdeki gecekondu bölgeleri köhnemiş ve oluşan “çöküntü alanları” kentlerimizi artan oranda tehdit etmeye başlamıştır. Aslında ülkemiz gecekondulaşma süreci incelendiğinde, başlangıçta masum barınma ihtiyacını karşılamaya dönük olan gecekondu yapımı, süreç içinde devletin kısa vadeli politik uygulamaları ve birçoğu ‘imar affı’ olarak nitelenebilecek yasal düzenlemeler sonucu yerini gecekondu ticaretine bırakmıştır. Kısaca gecekondu zaman içinde, barınma ihtiyacı için yapılan yasal olmayan ama masum bir uygulama olmaktan çıkmış, kentsel arsa spekülasyonuna ve sonunda rant maksimizasyonuna dönüşmüştür.

#6

SORU: Kentlerdeki değişim ve dönüşümü sürekli gündemde tutan nedenler nedir?


CEVAP: Kentlerdeki değişim ve dönüşümü sürekli gündemde tutan çeşitli nedenler bulunmaktadır. Bu nedenleri • Kent nüfusunun artması, • Kent ekonomisinin ve dünyaya eklemlenme biçiminin değişmesi, • İnsanların tüketim kalıplarının değişmesi, • Her kesimden halkın artan talepleri, • Bazı grupların kent parçaları üzerinde çıkar elde etme amaçlı talepleri, • Yapıların eskimesi veya ekonomik ömrünü tamamlaması, • Kentte yangın, su baskını, deprem gibi nedenlerle büyük kayıpların olması ya da olma riskini taşıması şeklinde sıralamak mümkündür.

#7

SORU: Gecekondu nedir? Gecekonduların özelliklerini kısaca açıklayınız.


CEVAP: Gecekondu, kişilerin çoğu zaman kendilerine ait olmayan arazi üzerinde, gerekli yapı izinlerini almadan, ruhsatsız olarak imar mevzuatına aykırı, çok kısa sürede yaptıkları ya da yaptırdıkları binalara verilen genel bir tanımlamadır. Gecekondular ile ilgili olarak şunlar söylenebilir: • Genel olarak büyük kentlerin gerçeğidir. • Gecekondular, başkasına ait araziler üzerine yaptırıldıkları için olabilecek en kısa zamanda inşa edilme eğiliminde olan binalardır. Bu özelliği vurgulanmak istendiği için gecekondu tabiri üretilmiştir. • Gecekondular çok kısa sürede tamamlandıklarından ve başkasının arazisi üzerine yapıldıklarından hemen tamamı ile her türlü alt yapıdan yoksundurlar. Yani ilk yapıldıkları anda gecekondularda kanalizasyon, su, elektrik gibi normal olarak her konutta bulunması gereken olmazsa olmaz altyapı imkanları bulunmaz • Her türlü hijyen imkanından yoksun yapılardır. Sağlıklı yapılar değildirler. • Gecekondular genellikle konut amaçlı olarak üretilirler. Ancak konutun yanında iş yeri, büro, gibi başka amaçlar içinde üretilmektedirler. • Gecekondularda başkalarına ait araziler üzerine inşa edilme genel kural olmakla birlikte bazen bina kişinin kendi arazisi üzerine fakat yine izinsiz olarak inşa edilebilir. Bu tip yapılar da gecekondu kavramı altında incelenirler.

#8

SORU: Göçün anlamlarını açıklayınız.


CEVAP: • Geleneksel kültürümüzde ve dilimizde “göç” kelimesinin değişik anlamları bulunmaktadır. Çok yalın olarak bir ailenin, bir grubun evi-barkı, çoluk çocuğu ile bir yerden başka bir yere taşınması, yani yer değiştirmesi olayıdır. • Türk dil kurumu büyük sözlüğü ise göçü “Ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhacere” şeklinde tanımlamaktadır. • Göç, toplumu, toplumsal hareketlilik biçimlerini, gelişmeyi, çatışmayı, kalkınma ve değişimi çok yakından ilgilendiren bir süreçtir. • Göç, insanların, grupların demografik, coğrafik, ekonomik ve sosyo-politik nedenlerle zaman ve mekânda yer değiştirmesi ile eyleme dönüşen ve eylemin bitiminden sonra da etkileri devam eden bir süreçler bütünüdür. • Göç, her şeyden önce bireylerin ya da grupların bir yerden başka bir yere gitmeleri/taşınmaları ve gidilen yerde yaşamlarını sürdürmeleri olarak tanımlanabilir.

#9

SORU: Kentleşme ile kentlileşme kavramlarını açıklayınız


CEVAP: Kentleşme, “sanayileşmeye ve ekonomik gelişmeye koşut olarak kent sayısının artması, bugünkü kentlerin büyümesi sonucunu doğuran, toplum yapısında artan oranda örgütleşme, iş bölümü ve uzmanlaşma ortaya çıkaran, insan davranış ve ilişkilerinde kentlere özgü değişikliklere yol açan bir nüfus birikim süreci” olarak tanımlamak mümkün olmaktadır. Bu tanımdan kentleşmenin genel olarak toplumda bir yapısal değişime neden olduğu anlaşılmaktadır. Kentlileşme kavramı çoğu kez kentleşme kavramı ile karıştırılmaktadır. Oysa bu iki kavram tamamen farklı kavramlardır. Kentlileşme, kentleşmeden farklıdır. Kentleşme akımı sonucunda, toplumsal değişmenin insanların davranışlarında ve ilişkilerinde, değer yargılarında, tinsel ve özdeksel yaşam biçimlerinde değişiklikler ortaya çıkartması süreci kentlileşme olarak tanımlanmaktadır. Kentlileşme tanımından da görüldüğü gibi, kentlileşme ile bireyin toplumsal tutum ve davranışlarındaki değişim ve dönüşüm ifade edilmektedir. Bu süreç içinde kente göçenler kentle bütünleşmeye çalışmaktadırlar. Bir başka anlatımla kent, göçenleri kendi ortamında yeniden toplumsallaşmaktadırlar. Kentlileşme temelde bir kültür değişmesini ifade etmektedir.

#10

SORU: Wirth tarafından öncülüğü yapılan görüşe göre kentleşme ve kentlileşme nedir?


CEVAP: Wirth tarafından öncülüğü yapılan görüşe göre kentleşme; aile, akrabalık ve komşuluk gibi geleneksel bağlılıkların önemini yitirmesine ve giderek ortadan kalkmasına giden dönüştürücü bir süreçtir. Kentlileşme de göçenin geleneksel değer ve alışkanlıklarını bir kenara bıraktığı, kentsel yaşam uygulamalarını benimsediği bir süreç yaşanır. Bu süreçte, sadece yeni kentlilik kimliği özümsenmekle kalınmaz, eski kırsal bağlılıklar ve yaşam tarzları da silinir. Özetle Wirth tarafından öne sürülen bu görüş, kente göçen ve genellikle gecekondularda barınan bu insanların tam olarak “kentlileştiklerini” savunmaktadır.

#11

SORU: Gecekondu ailesi üzerinde yapılan ilk çalışmalarda, bu aile yapısı nasıl tanımlanmaktadır?


CEVAP: Gecekondu ailesi üzerinde yapılan ilk çalışmalarda, bu aile yapısının, toplumsal alışkanlıklar ve değerler bakımından bir ucu kırsal kesimde öbür ucu kentte iki aile tipi olarak tanımlanmaktadır. Söz konusu tanımlamaya dayanan bu yargı sonradan yapılan birçok araştırmada da dile getirilmiştir. Aslında kentlileşme de kırsal yaşamda birbirleri ile örtüşmeyen farklı yaşam biçimleridirler. Kırsal kesimden kentsel kesime göçle birlikte bu iki farklı kültür yani yaşam biçimi kent mekânında karşı karşıya gelmektedir. Yani, göç olgusu sadece insanların değil, aynı zamanda kültür, yetenek ve sermayenin de fiziki mekân üzerindeki hareketliliği demektir. Dolayısıyla göç hareketleri, bir yandan göç edilen mekânı diğer yandan da gelinen kenti etkilemektedir. Göçle kente gelen insanlar kendi değişimleri kadar çevrelerini de etkileyip değiştirmektedirler. Göçenler, sadece işsizlik, sağlıksız barınma koşulları gibi sorunları yaşamakla kalmayıp, aynı zamanda duygusal, düşünsel ve davranışsal anlamda sosyal bir değişim, dönüşüm de yaşamaktadırlar.

#12

SORU: Kente göçenlerin temel amaçları nelerdir?


CEVAP: Kente göçenlerin temel amaçları; kentin sosyoekonomik ve fiziksel mekânlarında tutunmak ve kentin olanaklarından yararlanmak, kentli gibi tüketebilmek anlamında kentle bütünleşmektir. Kentsel mekâna geldiği andan itibaren göçenler, gündelik yaşam uygulamalarından başlayarak kırsallığa ait ekonomik, sosyal ve kültürel norm ve değer yargılarını sürdürmeye çalışmaktadırlar.

#13

SORU: Gecekondu kültürü nedir?


CEVAP: Gecekondu aileleri geçirdikleri bu değişim süreci içerisinde az ya da çok sürekliliği olan bir “gecekondu kültürü” ortaya çıkarmaktadırlar. Bu kültür, büyük kentlerimizde gün geçtikçe yaygın ve egemen olmaktadır. Söz konusu bu gecekondu kültürü, maddi ve manevi her kentsel öğeden etkilenmektedir. Kırsal kesimden kente göçmüş ve kentli aileler arasındaki temel kültürel farklar; aslında kentteki üretim ve tüketim harcamalarından kaynaklanmaktadır. Gecekondu kültürü konusunda çalışmaları bulunan Keleş, gecekondu kültürünü, gecekondu kültürü, özünde, bu alanlarda yaşayanların, geleneksel ekonomik yapıda sürdürdükleri ilişkilerin belli bir zaman boyutunda, mekâna yansıma biçiminden başka bir şey değildir; şeklinde tanımlamaktadır.

#14

SORU: Gecekondularda ikamet eden birey ya da aileler kendilerini daha fazla güvende hissetmek, yaşamlarını kolaylaştırmak, kent kültürünün ilk anda dayatması olarak algıladıkları kurallarına direnmek ya da benimsemek gibi birçok nedenle geliştirilen dayanışma ağları nelerdir?


CEVAP: • İlk başvurdukları dayanışma ağı aile ve akrabalık dayanışmasıdır. Bu ilk halka olan ağ aslında yeterince kuvvetlidir ve birçok sorunu çözmekte en azından hafifletmektedir. Ancak zaman içerisinde sosyalleşme ihtiyacının da kendisini daha kuvvetli hissettirmesi ile bu ilk halka bireylere yeterli gelmemeye başlamaktadır. Bu durumda ikinci bir halkaya daha gerek duyulmakta ya da bir başka anlatımla dayanışma ağının genişletilmesi gerekmektedir. • Bu durumda başvurulan dayanışma ağı hemşehrilik dayanışmasıdır. Büyük kentlerimizde zamanla akrabalık bağlarının sarsılmasına karşılık, hemşehrilik bağının özellikle gecekondularda gücünü korumaya devam ettiği görülmektedir. Hemşehrilik ilişkileri, ilk aşamada ekonomik anlamda işlev kazanmaktadır. Kırsal kesimden kente gelen bireylerin birincil ihtiyaçları olan “barınma” ve “iş bulma” konularında söz konusu bu dayanışma grupları özellikle hemşehrilik ilişkileri son derece etkindirler. • Kırsal yaşam tarzına sahip insanların kentsel düşünüş ve davranış biçimlerini anlamak için kurulan birer tampon kurum niteliğinde hemşehri birlikleri/dernekleri de bulunmaktadır. Bu birlikler ya da dernekler kentsel yaşama etkin katılmayı böylece bazı alanlarda söz sahibi olmayı amaçlamaktadırlar. Kent içi ilişkilerde “biz” algısını yaşatırlar ve her zaman güçlü olmayı hedeflerler. Kıray, göç sürecinde köydeki ağalık patronajının yani himayeciliğin, kentsel yaşamda yerini aile içi yardımlaşmaya ve hemşehri dayanışmasına, bu himaye sisteminin de zamanla yerini siyasi himayecilik sistemine bıraktığını ileri sürmektedir. Hemşehri birlikleri Kıray’ın da iddia ettiği gibi sayısal çoğunluğa sahip olarak siyasal alanda da güçlü olmak arzusundadırlar. Elde ettikleri ya da edecekleri bu güç sayesinde siyasi arenada pazarlık güçlerini artırma ve baskı grubu olarak kendini ifade etme şansını elde edebilecekleri düşüncesi içerisindedirler.

#15

SORU: Gecekondu aileleri kent yaşamında kendisini yeterince güvende ve güçlü hissedinceye kadar yaşadıkları bocalama ve geçiş sürecini nasıl atlatmaktadırlar?


CEVAP: Gecekondu aileleri kent yaşamında kendisini yeterince güvende ve güçlü hissedinceye kadar bir bocalama ve geçiş süreci yaşamaktadır. İşte akraba ve hemşehrileriyle yakın ilişki içine girerek oluşturulan dayanışma ağları ailelerin kente uyum sağlamalarında, geçinebilmelerinde ve güvenceye kavuşmalarında başka olanaklar söz konusu olana kadar en önemli güvence unsuru olarak görev yapmaktadır. Kırsal kesimden kopmama ve ailenin geldiği yer ile organik bağını kesmemesi, geleneklerin sürdürülmesi de bir “güvence” unsuru olarak nitelenebilir. Şüphesiz bu da önemli bir faktördür ve ailenin geçiş sürecini daha kolay geçirmesine büyük katkıda bulunur. Öte yandan kente yerleşme, kentle bütünleşme sürecinde, ailelerin en önemli desteklerinden bir diğeri de hemşehri ve akraba dayanışmasıdır. Bu destekle başlayan ve tutunan kente yerleşme, kentle bütünleşme süreci zaman içinde “komşuluk” ilişkilerinin de başlayarak sürece dahil olması ile daha da kuvvetlenir.

#16

SORU: Gecekondu ailelerinin kırla ilişkilerin yoğun bir şekilde sürdürülmesinin başlıca iki nedeni nedir? gerekçeleriyle birlikte açıklayınız.


CEVAP: Kırla ilişkilerin bu denli yoğun bir şekilde sürdürülmesinin başlıca iki nedeni bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, kırdan gelen erzak ve maddi yardımların kentteki ailenin geçimine ciddi ölçüde katkı sağlamasıdır. İkinci ve daha önemli neden ise, bir aksilik olur da eğer kentte tutunulamazsa köylerine dönülmeyi daha kolay gerçekleştirebilme düşüncesidir. Ancak burada şunu da belirtmek gerekir. Dikkat edileceği gibi, bir aksilik halinde köye dönme konusu daha önemli neden denmesine rağmen ikinci sırada yazılmıştır. Bu daha önemlidir ama sıralamada birinci önceliği alamaz. Çünkü aileler köylerinden klasik tabirle gemileri yakarak çıkarlar ve bir daha geri dönme hiçbir şekilde kafalarında yoktur. Çünkü köye geri dönmeyi köyde kalmış ya da göçmüş köylülerinin kendileri hakkında yapamadı geri döndü şeklinde konuşmalarına fırsat verme olarak görürler. Bu onlar için yaşayabilecekleri en büyük utançtır. Hiçbir zaman bu utancı yaşamak istemezler. Bu nedenle geri dönmek hiçbir şekilde gelemeyecekleri bir konudur.

#17

SORU: “Mahallelilik” olgusu gecekondu ailelere ne fayda sağlamaktadır?


CEVAP: “Mahallelilik” olgusu gecekondu ailelerin yabancılara karşı birlik olma duygusunu gelişmektedir. Bu şekilde zamanla siyasi güçlerinin farkına vararak güç elde etmeyi başaran gecekondulular, özellikle seçim öncesi dönemlerde örgütlenmektedirler. Gecekonduluların oy potansiyellerinin farkına varan ve bu cazibenin çekimine kapılan siyasiler tarafından da bu kişilere belli ödünler verilmiştir. Durum böyle olunca kendine güveni artan gecekondulu da gün geçtikçe kendini güvenceye alarak konumunu sağlamlaştırmış ve kuvvetlenmiştir.

#18

SORU: İlk gelen gecekonduluların ekonomik anlamdaki durumları zamanla nasıl değişmektedir?


CEVAP: Kente ilk gelen gecekondulular ekonomik anlamda genellikle örgütlü olmayan marjinal işlerde istihdam edildikleri bilinmektedir. Ancak gecekonduluların zaman içinde ekonomik kazançları göreceli olarak yükselmektedir. Gecekondulular ekonomik durumunun iyileşmesiyle eğer gecekondu sahibi değilse öncelikle oturacağı kendi gecekondusunu yapmaktadır. Daha sonra, ekonomik durumunun iyileşmeye devam etmesi ile, gecekonduyu spekülatif kazanç amaçlı üretmeye devam etmektedir. Yeri geldiğinde burayı kiraya vermekte ya da gelecek için bir “güvence” olarak görmektedir.

#19

SORU:

Gecekondu nedir?


CEVAP:

Gecekondu, kişilerin çoğu zaman kendilerine ait olmayan arazi üzerinde, gerekli yapı izinlerini almadan, ruhsatsız olarak imar mevzuatına aykırı, çok kısa sürede yaptıkları ya da yaptırdıkları binalara verilen genel bir tanımlamadır.


#20

SORU:

Gecekondular neden sağlıksız yapılardır?


CEVAP:

Gecekondular çok kısa sürede tamamlandıklarından ve başkasının arazisi üzerine yapıldıklarından hemen tamamı ile her türlü alt yapıdan yoksundurlar. Yani ilk yapıldıkları anda gecekondularda kanalizasyon, su, elektrik gibi normal olarak her konutta bulunması gereken olmazsa olmaz altyapı imkanları bulunmaz. Bu nedenle her türlü hijyen imkanından yoksun yapılardır. Kısaca sağlıklı yapılar değildirler.


#21

SORU:

Göç kelimesi nasıl tanımlanabilir?


CEVAP:

Çok yalın olarak bir ailenin, bir grubun evi-barkı, çoluk çocuğu ile bir yerden başka bir yere taşınması, yani yer değiştirmesi olayıdır. Türk Dil Kurumu Büyük Sözlüğü ise göçü “Ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhacere” şeklinde tanımlamaktadır.


#22

SORU:

Gecekondu ülkemiz için ne tip bir sorun teşkil etmektedir?


CEVAP:

Gecekondu ve gecekondulaşma, ülkemizde önemli bir kentleşme sorunudur. Ancak gecekondu sorununu yalnızca kentleşme sorunu olarak görmek de çok doğru olmaz. Olaya biraz daha geniş açıdan bakıldığında sorunun kentleşme sorununun ötesinde ülke düzeyinde bir göç sorunu olarak önem taşıdığı kolaylıkla görülebilir.


#23

SORU:

Kentleşme nedir?


CEVAP:

Kentleşme dar anlamda, kent sayısının ve kentlerde yaşayan nüfusun artması demektir. Kentleşmeyi tanımlarken nüfus hareketini ortaya çıkaran toplumsal ve ekonomik değişmelere de yer vermek gerekir. Olaya böyle yaklaşınca, kentleşmeyi, “sanayileşmeye ve ekonomik gelişmeye koşut olarak kent sayısının artması, bugünkü kentlerin büyümesi sonucunu doğuran, toplum yapısında artan oranda örgütleşme, işbölümü ve uzmanlaşma ortaya çıkaran, insan davranış ve ilişkilerinde kentlere özgü değişikliklere yol açan bir nüfus birikim süreci” olarak tanımlamak mümkün olmaktadır.


#24

SORU:

Kentlileşme kavramı ne anlama gelmektedir?


CEVAP:

Kentleşme akımı sonucunda, toplumsal değişmenin insanların davranışlarında ve ilişkilerinde, değer yargılarında, tinsel ve özdeksel yaşam biçimlerinde değişiklikler ortaya çıkartması süreci kentlileşme olarak tanımlanmaktadır. Kentlileşme tanımından da görüldüğü gibi, kentlileşme ile bireyin toplumsal tutum ve davranışlarındaki değişim ve dönüşüm ifade edilmektedir.


#25

SORU:

Kente göçenler ile kent kültürü arasında nasıl bir etkileşim vardır?


CEVAP:

Kente göçenler ile kent kültürü arasında konu edilen etkileşim tek yönlü değil, çift yönlüdür. Yani sadece kentin kendi kurallarını kente göçenlere benimsetmesi söz konusu değildir. Bu uğraşının yanında kente göçenlerde kendi yaşam kurallarını kente dayatmaktadırlar. Böylece çift yönlü bir etkileşim ortaya çıkmaktadır. Yani kent bir yandan kente göçenleri modernleştirmeye çalışır iken, diğer yandan göçenlerin kurallarını ister istemez kabul ederek kendisi kırsallaşmaktadır.


#26

SORU:

Kırsaldan kente göçenlerin temel amaçları nelerdir?


CEVAP:

Kente göçenlerin temel amaçları; kentin sosyo-ekonomik ve fiziksel mekanlarında tutunmak ve kentin olanaklarından yararlanmak, kentli gibi tüketebilmek anlamında kentle bütünleşmektir. Kentsel mekana geldiği andan itibaren göçenler, gündelik yaşam uygulamalarından başlayarak kırsallığa ait ekonomik, sosyal ve kültürel norm ve değer yargılarını sürdürmeye çalışmaktadırlar.


#27

SORU:

Gecekondu kültürü nedir?


CEVAP:

Gecekondu kültürü; bu alanlarda yaşayanların, geleneksel ekonomik yapıda sürdürdükleri ilişkilerin belli bir zaman boyutunda, mekana yansıma biçimidir.

 


#28

SORU:

Gecekondularda ikamet eden bireylerin sosyal dayanışmaya önem vermesinin nedenleri nelerdir?


CEVAP:

Kırsal kesimden kente göçen bireyler ve aileler gerek ekonomik gerek sosyal yönden kentle bütünleşme çabası içerisindedirler. Özellikle kırsal kökenli göçen için kendi gibi olan insanlarla birlikte olmak, yardımlaşmak ve hatta aynı çevrede yaşamak kentsel yaşama uyum sürecinde bir tampon mekanizma işlevi gördüğü için oldukça önemlidir. Bu nedenle gecekondularda ikamet eden birey ya da aileler kendilerini daha fazla güvende hissetmek, yaşamlarını kolaylaştırmak, kent kültürünün ilk anda dayatması olarak algıladıkları kurallarına direnmek ya da benimsemek gibi birçok nedenle sosyal dayanışmaya oldukça fazla önem vermektedirler.


#29

SORU:

Göçmenlerde sosyalleşme ihtiyacının ortaya çıkması ile başvurulan ikinci halka dayanışma ağı nedir?


CEVAP:

Bu durumda başvurulan dayanışma ağı, hemşerilik dayanışmasıdır. Büyük kentlerimizde zamanla akrabalık bağlarının sarsılmasına karşılık, hemşerilik bağının özellikle gecekondularda gücünü korumaya devam ettiği görülmektedir. Hemşerilik ilişkileri, ilk aşamada ekonomik anlamda işlev kazanmaktadır. Kırsal kesimden kente gelen bireylerin birincil ihtiyaçları olan “barınma” ve “iş bulma” konularında söz konusu bu dayanışma grupları özellikle hemşerilik ilişkileri son derece etkindirler.


#30

SORU:

Hemşeri birlikleri/dernekleri nedir?


CEVAP:

Kırsal yaşam tarzına sahip insanların kentsel düşünüş ve davranış biçimlerini anlamak için kurulan birer tampon kurum niteliğinde hemşeri birlikleri/dernekleri bulunmaktadır. Bu birlikler ya da dernekler kentsel yaşama etkin katılmayı böylece bazı alanlarda söz sahibi olmayı amaçlamaktadırlar. Kent içi ilişkilerde “biz” algısını yaşatırlar ve her zaman güçlü olmayı hedeflerler.


#31

SORU:

Kırsaldan kente göçen ailelerin kırla ilişkilerini sürdürmesinin sebepleri nelerdir?


CEVAP:

Kırla ilişkilerin bu denli yoğun bir şekilde sürdürülmesinin başlıca iki nedeni bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, kırdan gelen erzak ve maddi yardımların kentteki ailenin geçimine ciddi ölçüde katkı sağlamasıdır. İkinci ve daha önemli neden ise bir aksilik olur da eğer kentte tutunulamazsa köylerine dönmeyi daha kolay gerçekleştirebilme düşüncesidir.


#32

SORU:

Gecekondu kültürü kavramı ile anlatılmak istenen nedir?


CEVAP:

Gecekondu kültürü kavramı ile sosyal bütünleşme sürecindeki göçenlerin kırsal değerlerden kopmadan, kentsel değerleri de tam olarak benimseyemeden, benimsediği kentsel değerleri de sahibi olduğu kırsal değerler bakış açısı ile değiştirip belki bir miktar da yozlaştırarak bir arada barındırdığı bir kültür anlatılmaktadır.


#33

SORU:

Kentlerdeki değişim ve dönüşümü sürekli gündemde tutan nedenler nelerdir?


CEVAP:

Kentlerdeki değişim ve dönüşümü sürekli gündemde tutan nedenleri;

  • Kent nüfusunun artması,
  • Kent ekonomisinin ve dünyaya eklemlenme biçiminin değişmesi,
  • İnsanların tüketim kalıplarının değişmesi,
  • Her kesimden halkın artan talepleri,
  • Bazı grupların kent parçaları üzerinde çıkar elde etme amaçlı talepleri,
  • Yapıların eskimesi veya ekonomik ömrünü tamamlaması,
  • Kentte yangın, su baskını, deprem gibi nedenlerle büyük kayıpların olması ya da olma riskini taşıması şeklinde sıralamak mümkündür.

#34

SORU:

Gecekondu alanlarının yeniden üretilerek kente kazandırılması fikrinin kabul görmesinin nedeni nedir?


CEVAP:

Kentsel arsaların sınıra dayanması ve birçok gecekondu bölgesinin kent merkezinde kalması nedeni ile gecekondu alanlarının yeniden üretilerek kente kazandırılması birçok çevre tarafından kabul gören bir gereklilik olmuştur.


#35

SORU:

Kentsel dönüşümün amacı nedir?


CEVAP:

Kentsel dönüşüm genel anlamda, değişime uğramış kent parçalarının sorunlarına ekonomik, sosyal ve çevresel anlamda kalıcı bir çözüm sağlamaya çalışan kapsamlı bir bakış açısı ve eylem olarak nitelenebilir. Bu kapsamda kentsel dönüşümün diğer yönleri, kentsel bozulma süreçlerinin anlaşılması, bu alanlardaki yaşam koşulları ve altyapının iyileştirilmesi, sorunların eşgüdümlü ve sürekli bir biçimde çözülmesi, boş kentsel alanlar yerine var olan alanların planlanması ve yönetimi olarak vurgulanmaktadır.


#36

SORU:

Kentlerdeki gecekondu alanlarının devlet eliyle dönüştürülmesi anlayışı neye yol açmıştır?


CEVAP:

Bu anlayış önce ıslah imar planlarıyla uygulama alanı bulmuş, daha sonra imar haklarının artırılarak dönüşümün piyasa eliyle gerçekleştirilmesi gibi yollar açılmıştır. Yasa ile gecekondularda kat sayısının artması, gecekonduların alınıp satılması ve müteahhitlere verilmesi mümkün hale gelmiştir.


#37

SORU:

Soylulaştırma terimi ne anlama gelmektedir?


CEVAP:

Soylulaştırma, “orta ve üstü gelir gruplarının fiziksel müdahale yolu ile yenilenen alt gelir grubu konut alanlarına yerleşmesi” olarak tanımlanmaktadır. Yeni bir sınıfsal ve mekansal ayrışmayı ifade eden soylulaştırma, çok yönlü bir dönüşümün sonucu olarak kentsel yeniden yapılanmanın bir parçası ve aynı zamanda da sonucu olarak nitelenmektedir.


#38

SORU:

Soylulaştırmaya olumsuz bakanların görüşü ne şekildedir?


CEVAP:

Olumsuz yaklaşanlar ‘kentsel dönüşüm’ algısının mekana dair yenileme anlayışına indirgendiğini belirtmektedirler. Böylece, bölgenin eski sakinleri gönüllü veya gönülsüz yerlerinden edilirken, bölge, alım gücü daha yüksek kesimlere bırakılmaktadır. Alım gücü daha yüksek olan kesimlerin bölgeye yerleşmesiyle başlayan ve zaman içinde oluşan talep nedeniyle, semtteki kiraların ve bölgedeki konut mülkiyet değerlerinin arttığı gözlenebilmektedir. Ayrıca, soylulaştırma, bölgede kalan eski sakinler ve yeni gelenler arasında çeşitli çatışmalara neden olabilmektedir.


#39

SORU:

Türkiye’deki kentsel dönüşüm sürecinde bulunan eksiklikler nelerdir?


CEVAP:

Türkiye’deki kentsel dönüşüm sürecine baktığımızda, soylulaştırma tartışmalarının yanında başka birtakım eksiklikleri de bünyesinde barındırdığı görülmektedir. Bunların başında, bu dönüşümü denetleyen ve yönlendiren kurumsal ve yasal düzenlemelerin gerekli şekilde kurulamadığı, planlama yaklaşımlarının ise genellikle dönüşümün gerisinden geldiği ve dünyadaki uygulama süreçleri yeterince sorgulanmadan batıdan kopyalanarak alınan projelerin Türk planlama sistemine adeta eklendiği izlenmektedir. Ülkemiz kentlerinde kentsel dönüşümün istenilen şekilde sonuçlanması için başta mülkiyet sorunu olmak üzere bazı sorunların giderilmesi gerekmektedir.