TURKISH LANGUAGE II Dersi YAZILI ANLATIM TÜRLERİ VE UYGULAMALARI II : SANATSAL YAZILAR soru cevapları:

Toplam 49 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: Yazı nedir?


CEVAP: İnsanoğlunun duygularını ve düşüncelerini, düşlerini, tasarılarını kâğıda dökme gereksiniminin bir yansımasıdır yazı.

#2

SORU: Türk Dil Kurumunun genel ağdaki Büyük Türkçe Sözlük içinde yer alan Yazın Terimleri Sözlüğü’nde sanat, nasıl tanımlanmaktadır?


CEVAP: Bir duygunun, bir tasarının, bir düşüncenin ya da güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tümü ve bunların sonunda erişilen üstün yaratıcılık olarak tanımlanmaktadır.

#3

SORU: Sanat niteliği taşıyan yazıların özellikleri nelerdir?


CEVAP: Sanat niteliği taşıyan yazılarda tanımda olduğu gibi, bir düşüncenin veya duygunun anlatımında yaratma, yeniden oluşturma söz konusudur. Sanatsal yazılar kurguya dayalı yazılardır. Bu yönüyle sanatsal yazılarda gerçeğin olduğu gibi aktarımından çok, yazarın süzgecinden geçirilmiş, birleştirilmiş ve yeniden kurgulanmış, yeni bir gerçekliğin aktarımı söz konusudur. Bu gerçeklikte estetik değer, önemli bir ölçüttür. Yazıların türünün belirlenmesinde konudan çok, konunun ele alınış biçimi, yani dilin kullanımı başat değişkendir. Sanatsal yazılarda dilin kullanımı, düşünce yazılarındakinden farklıdır. Sanatsal yazılarda, düşünce yazılarında olduğu gibi okuru bilgilendirmek amacı olmadığı için sözcüklere gerçek anlamlarının ötesinde yeni anlamlar yüklenebilir. Sanatçı, söz sanatları ile sözcüklerin anlam sınırını genişletir ve onlara günlük dilin kullanımından farklı anlamlar kazandırır. Sanatsal yazılar nesnel yaşamın gerçeklerinden esinlenerek kurmaca bir dünyayı yansıtır ve insana, insan gerçeğni bir kurgu içinde sunarak özdeşim kurdurur. Sanatsal yazılarda, sanatçının iletisi ile okurun anladığı farklı olabilir. Bu farklılık, yanlışlık olarak değerlendirilmemelidir. Bu tür yazılarda ileti, yaşamla çok yönlü bağantıları olan, okurun kendine göre yorumlayacağı çok anlamlı bir çağrışımdır. Bu yönüyle okurun donanımlı olmasını, yazınsal sanatları anlamlandırabilmesini gerektirir. Özdemir (2000: 103) bu durumu şöyle ifade eder: Yazınsal metinleri okurken, okur olarak yapacağımız bir iş de söylenenlerden söylenmemiş olanı çıkarmaktır. Bu bağlamda, sanatsal yazıların tanımlanmasındaki çeşitlilik aslında bu tür yazıların öznelliği ile açıklanabilir. Sanatsal yazılar, edebî, yazınsal metinler veya kurmaca, kurgusal metinler olarak da ifade edilmektedir. Sanatsal yazılar, zaman zaman birbirlerinin anlatım tekniklerinden yararlansa da şiir ve düz yazı olmak üzere iki ana türde yazılabilir. şiir dışında düz yazı ile yazılan sanat yazılarının en belirginleri olarak öykü, roman, tiyatro türleri örnek olarak verilebilir. Bir şiir, bir öykü, bir roman ya da tiyatro eseri kendi iç yapısına göre farklılıklar barındırmakla birlikte sanatsal yazıların birbirlerinden etkilendikleri de bir gerçektir. Sözgelimi epik tiyatro gücünü düz yazıdan alır, buna karşılık bazı öykülerde zaman zaman şiirsel özellikler göze çarpar. Bu ünitede türlerin birbirinden kesin çizgilerle ayrılamayacağı anlayışı benimsenerek sanatsal yazı türlerinden şiir, öykü, roman ve tiyatro genel özellikleriyle betimlenip bu türlere örnek olabilecek metinlere yer verilmiştir. Özellikle düz yazıyla kaleme alınan sanatsal yazılarda, yoğun olarak betimleyici ve öyküleyici anlatım biçiminden yararlanılır.

#4

SORU: Şiir türü genel olarak nasıl tanımlanmaktadır?


CEVAP: Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan, hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan edebî anlatım biçimi, manzume, nazım, koşuk (www.tdk.gov.tr) olarak tanımlanmaktadır.

#5

SORU: Şiirin tanımlanan özelliklerine karşı çıkarak şiir yazan şairler, şiiri nasıl tanımlarlar?


CEVAP: Yahya Kemal şiiri kalpten gelen bir durumun dile yansıması olarak nitelerken Recaizade Mahmud Ekrem şiiri düşünce, duygu ve hayal olarak kabul eder. Cahit Sıtkı’ya göre şiir, kelimelerle güzel biçimler kurmak sanatıdır. şiiri tanımlamaya çalışmanın boş bir çaba olduğunu belirten Melih Cevdet’e göre Tanım akıl işidir. Şiir ise akıl dışıdır. Valery şiiri düz yazı ile karşılaştırmakta ve düz yazıyı yürüyüşe, şiiri raksa benzetmektedir. Valery’nin tanımından yola çıkarak Suut Kemal Yetkin (1969) şiirden düz yazıya düz yazıdan da şiire varılamayacağını, şairin başarısını sözcüklere gerçek anlamlarını unutturan sezişe ve ustalığa bağlar. Nurullah Ataç’ın Günler geçtikçe şiir şudur şiir budur demekten uzaklaşıyorum, bana şiir zevkini verecek söz arıyorum demesi şiir anlayışının kişiden kişiye, toplumdan topluma farklılık göstermesi ile açıklanabilir.

#6

SORU: Sanatsal yazı türleri içinde en eski tür olan şiirin düz yazı türünden farkları nelerdir?


CEVAP: Şiirde çağrışım, imge, duyular, sezgi, duygular önemli yer tutmaktadır. Anlatım ise düz yazı türlerine göre daha kapalı, söyleyiş daha ritmik ve algılar daha ön plandadır. Cocteau şiirde gerçeğin imgelerle anlatılması gerektiğini Ne masayı anlatacağım diye masa sözcüğünü kullanacaksınız, ne kuşu anlatacağım diye kuş sözcüğünü; ne de aşkı anlatacağım diye aşk sözcüğünü. sözleriyle ifade eder. şiir, sanatsal yazı türleri içinde daha yoğun estetik değerler taşıyan ve daha çok dikkat gerektiren bir yazı türüdür. şiirin düz yazıdan farkları arasında çağrışımlar, imgeler kadar şiirde dizelerin kümelenişi, uzunluk kısalık durumu ve uyak dizilişi gibi yapısal özelliklerdeki farklılık da büyük önem taşır. Biçim olarak adlandırılan bu özelliklerle yani uyak ve ölçü ile şiirde müzikal bir etki yaratmaya çalışılır şair. şiirler şiirde müzikal etkiyi sözcüklerin kullanımıyla da sağlamaya çalışırlar. Sözcükler şiirde gizemli bir hâl alırlar. Bu yönüyle Sabahattin Eyüboğlu (1997: 55) şiiri büyüye, şairi ise büyücüye benzetir. Şiirin ayırt edici özellikleri düşünüldüğünde şiirin büyüsünün sadece sözcüklerin seçiminden değil, şiirin sesi ve anlamının bütünlüğünden kaynaklandığı görülür.

#7

SORU: Şiirler içerdikleri konulara göre kaç türe ayrılır? Bu türler hangileridir?


CEVAP: Şiirler içerdikleri konulara göre; lirik, epik, didaktik, pastoral, satirik, dramatik olmak üzere altı türe ayrılmaktadır.

#8

SORU: Lirik şiiri nedir? Tanımlayınız.


CEVAP: Duyguları coşkulu bir dille anlatan şiirlerdir. Lirik sözcüğü Eski Yunan’da şairlerin şiirlerini telli bir çeşit saz olan lir ile birlikte söylemelerinden kaynaklanmış ve sonraları içe doğan duyguları dile getiren şiirlere lirik denmiştir. Aşk, özlem, acı, ölüm benzeri duyguları dile getirir.

#9

SORU: Lirik şiir örneklerine nerelerde rastlanır?


CEVAP: Lirik şiir dünya edebiyatında olduğu gibi bizim edebiyatımızda da en yaygın şiir türleri içindedir. Avrupa halk şiirinde soneler ve baladlarla oluşan lirik şiir geleneği 19. yüzyılda Romantizm akımı ile güçlenir. Türk edebiyatında da Divan edebiyatı geleneği içinde gazeller ve şarkılarda, halk edebiyatında türküler, ağıtlar, güzelleme türündeki koşmalar ve semailerde örneklerine bolca rastlanabilir.

#10

SORU: Divan edebiyatında lirik şiir türüne ölümsüz örnekler veren şairler hangileridir?


CEVAP: Divan edebiyatında Fuzuli (16. yy), Nedim (18. yy), şeyh Galip (18. yy); halk edebiyatında Karacaoğlan (17. yy), Aşık Veysel (20. yy), çağdaş Türk şiirinde Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Nazım Hikmet, Necip Fazıl, Cahit Sıtkı Tarancı, Attila İlhan ve birçok şair lirik şiir türüne ölümsüz örnekler vermiş şairler arasında sayılabilir.

#11

SORU: Epik şiir nadir? Tanımlayınız.


CEVAP: Bir ulusun başından geçen olayları, savaşları, büyük göçleri, ayaklanmaları, toplum ile ilgili sorunları, doğal afetleri, olağanüstü olayları ve bu olaylarda kahramanlık gösterenleri, yurt sevgisini coşkulu bir dille anlatan uzunca şiirlere epik şiir denir. Diğer türlere göre epik şiir daha toplumsal bir türdür. Epik şiir konusunu tarihten alır. Destanlar ilk epik şiirler olarak bilinir. Diğer olaylı anlatımlarda olduğu gibi epik şiirlerde veya destanlarda, olay canlı ve hareketli anlatılır. Ana olay destanın çekirdeği, diğer olaylar destanın kolları olur. Ana olayla bağlantılı diğer olaylara batıda epizot, Türk destanlarında kol denir. Destanın ya da epik şiirin uzunluğu bu kolların çokluğuna göre biçimlenir. Epik şiirlerde öyküleyici bir anlatım vardır ve olay anı ayrıntılı bir biçimde anlatılır. Epik şiirdeki kahramanlık öykülerinin bir de kahramanları vardır ve bu kahramanlar ideal insan tipindedir. Epik şiirlerde olaylar ve duygular da epik şiirin kahramanları gibi olağanüstüdür.

#12

SORU: Epik şiirler oluşum tarihine göre hangi türlere ayrılır? Bu türleri açıklayınız.


CEVAP: Epik şiirler oluşum tarihine göre doğal ve yapay olmak üzere iki türde incelenir. Doğal epikler, oluşumları çok eskiye dayalı, söyleyeni unutulmuş, zaman içinde eklemelerle genişlemişlerdir. Kırgızların Manas Destanı bu türe örnektir. Yapay epikler ise daha yakın tarihte oluşturulmuş ve oluşumunun yazıya geçirildiği ve yaza- 114 Türk Dili-II Eski Yunan’da epik şiire epos, Batı’da epope, Türk edebiyatında destan denir. Attila İlhannın belli olduğu epiklerdir. Nazım Hikmet’in Kurtuluş Savaşı Destanı, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Üç şehitler Destanı yapay destanlara örnek olarak verilebilir.

#13

SORU: Didaktik şiir nedir? Tanımlayınız.


CEVAP: Bilgilendirme, öğüt verme, bir düşünceyi açıklama amacı güden şiirlere didaktik şiir denir. Didaktik sözcüğü Eski Yunanca didaktos sözcüğünden türemiştir. Konusu düşüncedir. Didaktik şiir yerine öğretici şiir terimi de kullanılmaktadır.

#14

SORU: Batıda ilk didaktik şiir örneği nedir?


CEVAP: Batıda ilk didaktik şiir örneğini M.Ö. 8. yüzyılda yaşayan Hesiodos ahlâk ve din bilgileri üzerine yazmıştır. Latin edebiyatında Lucretius, fizik ve ahlâk üzerine, Virgillius tarım bilgisi üzerine yazmıştır.

#15

SORU: Türk edebiyatında didaktik şiirin ilk örneği hangisidir?


CEVAP: Türk edebiyatında didaktik şiirin ilk örneği olarak 11. yüzyılda yazılmış olan Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig (Mutluluk Veren Bilgi) adlı eseri görülür. Bu eserde insan, toplum ve devlet yaşamının düzenlenmesiyle ilgili bilgiler yer almaktadır.

#16

SORU: Pastoral şiir nedir? Tanımlayınız.


CEVAP: Doğayı, doğa güzelliklerini ve bunları sevdirmeyi amaçlayan, çobanların yaşamını, aşklarını, üzüntülerini anlatan şiirlere pastoral şiir denir. Yalın bir dille yazılan bu şiirler, doğrudan ozanın ağzından anlatılıyorsa (monolog) idil, çobanların karşılıklı konuşması biçimindeyse (diyalog) eglog adını alır.

#17

SORU: Dramatik şiiri tanımlayınız. Dramatik şiir yazan şairlere örnek veriniz.


CEVAP: Bir olayı, durumu tiyatro gibi canlandıran şiirlere dramatik şiir denir. Eski Yunan’daki tragedyalar ile başlayan dramatik şiir, günümüzde manzum tiyatrolarla varlığını sürdürmektedir. Batıda Klasik dönemde de tragedyalar sürmüş, Romantik dönemde şiirle tiyatro ayrışmaya başlamıştır. Batıda Cornille, Shakespeare; Türk edebiyatında güçlü bir geleneği olmamakla birlikte Namık Kemal, Abdülhak Hamit, Faruk Nafiz dramatik şiirin örneklerini verirler.

#18

SORU: Satirik şiiri nedir? Satirik şiir şairlerine örnek veriniz.


CEVAP: Bir kimseyi, bir düşünceyi, bir durumu açık ya da kapalı biçimde, iğneli bir dille, eleştirme yönü ağır basan şiirlere satirik şiir denir. Yergide de bir uyarı olduğu için didaktik (öğretici) bir yanı da bulunur. Tarihin her döneminde satirik şiire rastlanır. Eski Yunan’da Diogenes, 18. yüzyılda Batı’da Voltaire; Türk edebiyatında Divan edebiyatında Nef’î, halk edebiyatında Seyrani, Pir Sultan Abdal, Tanzimat döneminde Ziya Paşa, şair Eşref, yeni Türk edebiyatında Neyzen Tevfik, Orhan Veli Abdurrahim Karakoç satirik şiir örnekleri veren şairler arasında sayılabilir.

#19

SORU: Öykü, Avrupa’da nasıl ortaya çıkmış ve gelişmiştir?


CEVAP: Öykü, Batı edebiyatında doğup gelişen sanatsal anlatı türlerinden biridir. Öykü, Avrupa’da 14. yüzyılın ilk yarısında İtalyan yazar Boccacio’nun Decameron adlı kitabı ile ortaya çıkmıştır. Kitapta kullanılan genel hikâye tekniğinin Doğu kaynaklı olduğu belirtilir. Bu kitap hem İtalya’da hem de diğer Avrupa ülkelerinde çok etkili olmuştur. 19. yüzyıla gelindiğinde öykü, pek çok büyük romancının ilgi gösterdiği bir tür olmuştur. Victor Hugo’dan Stendhal’e, Balzac’tan Şaubert’e, A. de Musset’ten E. Zola’ya, Tolstoy’dan Dostoyevski’ye ve Çehov’a pek çok ünlü yazar, öykü türünde eser vermiştir. 20. yüzyılda öykü türleri çeşitlenmiştir. Yüzyılın sonuna doğru kısalma eğilimi gösteren öykü türü, kısa öykü (shortstory) olarak adlandırılmıştır. Bu tür öykülerde daha yalın ve daha öz bir anlatım tercih edilmiştir.

#20

SORU: Yirminci yüzyılın Türk öykü yazarları hangileridir?


CEVAP: 20. yüzyıla Türk öykücülüğüne damgasını vuran Ömer Seyfettin ile girilir. Ardından tamamen yerli ve özgün öyküler yazan Refik Halit Karay, Aka Gündüz, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gelir. Cumhuriyetin ilk yıllarından beri Türk öykücülüğü gelişip serpilerek ilerlemektedir. Türk öykücülüğünde günümüze kadar farklı tarzlarda öyküler yazan yazarlardan bazıları şöyledir: Memduh Şevket Esendal, Sait Faik Abasıyanık, Sabahattin Ali, Halikarnas Balıkçısı, Kemal Tahir, Orhan Kemal, Sabahattin Kudret Aksal, Necati Cumalı, Haldun Taner, Tağrık Buğra, Rıfat Ilgaz, Fakir Baykurt, Tarık Dursun K., Ferit Edgü, Yusuf Atılgan, Sevgi Soysal, Nezihe Meriç, Fürüzan, Osman Şahin, Selim İleri, Mustafa Kutlu, Nazlı Eray, Ümit Kaftancıoğlu, Tezer Özlü, Hasan Ali Toptaş, Sevinç Çokum, Ayla Kutlu.

#21

SORU: Öykünün öğeleri nelerdir? Açıklayınız.


CEVAP: Okura yaşamdan kurgusal bir kesit sunan öykünün dört ögesi vardır: Olay ya da durum, kişiler, yer ve zaman. Olay ya da durum: insanın başından geçebilecek her türlü olay ya da insanın karşılaşabileceği her durum öykünün konusu olabilir. Buna göre, olay ya da durum öykünün konusu olarak düşünülebilir. Öyküler, olaya dayalı anlatı türü olduğu için olayların gelişimi ve birbirine bağlanışı hareket ögesiyle gerçekleşir. Öyküde olay planı üç bölümdür: Serim, düğüm, çözüm. Serim, öyküdeki kahramanların tanıtıldığı, olaya giriş paragrafı ya da paragraflarıdır. Düğüm, öykünün gelişme bölümüdür. Betimlemeler, duygular, duygu çatışmaları, çözümlemeler, ana olay, ona bağlı yan olaylar ile karşılıklı konuşmaların bulunduğu paragraflar hep bu bölümdedir. Çözüm, öykünün sonuç bölümüdür. Bu bölümde öyküdeki çatışmalar, çözümlemeler yazarın istediği sona bağlanır. Bu bölüm öyküdeki ana olay ya da duruma göre birkaç paragraf olabilir. Kişiler: Öyküdeki olay ya da durumun kahramanlarıdır. Öyküdeki olay ya da durum bu kahramanların başından geçer. Öyküdeki kişi sayısı sınırlıdır. Ancak, her öyküde olaydan doğrudan etkilenen kişiler olduğu gibi ikinci derecede etkilenen kişiler de bulunur. Öykülerin kahramanı insan dışında canlılar ya da nesneler olabilir. Öykülerin kısa olması nedeniyle, kişiler genellikle çok derinlemesine betimlenmez ve derinlemesine duygu çözümlemelerine yer verilmez. Öykülerde anlatım bazen öykünün bir kahramanı tarafından yapılır. Öykü kahramanının anlatıcı olduğu öykülerde gerçek, içerden bir bakış ile anlatılır. Yer ve zaman: Öyküde olayın geçtiği, yaşandığı çevre, yerdir. Yer olaya göre değişebilir. Zaman ise öykünün başlangıç, gelişme ve bitişini kapsayan süredir. Öyküde zaman, okura yazarın istediği gibi verilir. Bazen kronolojik zaman denilen olay ya da durumun başladığı, geliştiği, sonuçlandığı zamana bağlı kalır. Bazen de okur, kendini olayın en çözülmez düğümlü bölümü içinde buluverir. Kimi zaman ise yazar olayı sonuçtan başlatarak başa doğru bir sıra ile geriye doğru anlatır. Kimi zaman da yazar zamanı düzensiz kullanır ve öykünün kimi yerinde geçmişe döner, kimi yerinde şimdiyi anlatır.

#22

SORU: Öykü kaç türe ayrılır? Açıklayınız.


CEVAP: Öyküler kuruluş biçimlerine göre olay öyküsü ya da durum öyküsü olarak ikiye ayrılır. Olay öyküsü: Olay öyküsü adından da anlaşılacağı gibi olay ağırlıklıdır. Olay öykülerinde serim, düğüm ve çözüm aşamalılığı vardır. Girişte kişi, olay, zaman ve yer gibi öğeler kısaca okura tanıtılır. Gelişme bölümünde olay ya da olaylar okurun merak duygusunu canlı tutacak biçimde aktarılır, ayrıntılar üzerinde durulur. Sonuç bölümünde ise düğüm çözülür, olay bir sona bağlanır. Olay öyküleri konusunu tarihten, ulusal duygulardan ya da toplumsal gerçeklerden alır. Olay öykülerinde kişiler, belirgin özellikleri olan ya da üstün nitelikleri olanlardır. Türk edebiyatında Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay, Yakup Kadri, Orhan Kemal, Necati Cumalı bu türde eser vermiş yazarlarımızdandır. Durum öyküsü: Yaşamdan bir kesit sunan ya da belli bir insanlık durumunu belli bir ortam içinde veren öykü biçimidir. Durum öyküleri olay ağırlıklı değildir. Durum öykülerinde okur, günlük yaşamdan seçilmiş, değişik durumlarla karşılaşır. Olay ya da gerilimin yerini belli bir ortamdan kaynaklanan izlenimler, çağrışımlar alır. Bir durumu yansıtma amacı taşıdığı için serim ipuçlarına rastlanmaz. Öykünün bir sonucu, bir çözümü de olmayabilir. Öykü sonuç istemeyecek biçimde sonlandığı için okur, öykünün bitmediğini düşünebilir. Durum öyküsünde yazar, sıradan insanların öykülerini anlatır ve bunun içinde gündelik konuşma dilinde yazar. Olay öyküsündeki gibi entrikalar, çatışmalar yoktur durum öyküsünde. Gözlemci ve betimleyici gerçekçilik belirgin özelliklerindendir. Türk edebiyatında Memduh Şevket Esendal bu türün öncüsüdür. Sait Faik de bu türü deneyen yazarlarımızdandır. Günümüz edebiyatında öyküleri kesin sınırlarla birbirinden ayırmak çok zordur. Kimi öykülerde olayla durum iç içelik gösterir. Günümüz öyküsünü, anlatılan olaydan çok, yazarın kendine özgü anlatış biçimi daha önemli kılmaktadır.

#23

SORU: Roman türü nasıl tanımlanmaktadır?


CEVAP: Yöntem olarak öyküyle benzerlik gösteren romanın, tanımı da benzerdir. Roman, yaşanmış ya da yaşanması olası olayları, durumları kurmacaya dayalı olarak anlatan düz yazı türüdür. Romanın konusu da insan ve yaşamın kendisidir. Ünlü yazar Heinrich Mann (1871 - 1950) bu durumu şöyle ifade eder: Bütün romanların ve hikâyelerin amacı kim olduğumuzu bilmektir. Edebiyatın önemli bir konuma sahip olmasının nedeni, sadece doğanın ve insanlar âleminin ayrıntılarını tek tek açıklamasında ve keşfetmesinde değil, insanları hep yeni baştan keşfetmesidir. Öykü ile ögeleri de aynı olan romanda olay ya da durum, kişiler, yer ve zaman geniş bir plan içinde işlenir. Roman, iç içe geçmiş birçok öyküden kurulmuş gibidir. Bu yönüyle öyküden daha karmaşık bir olay örgüsü vardır. Sanatsal yazıların temel niteliği olan kurmaca ve öznel anlatım roman için de geçerlidir. Romanın insanın, toplumun ve çevrenin değişimlerine kendini uyduracak esnek yapısı, en temel niteliğidir.

#24

SORU: Romanların içeriklerine göre ayrıldıkları türler nelerdir?


CEVAP: Romanlar içeriklerine (konusuna) göre, yazarın sanat ve edebiyat anlayışına göre, okur topluluğuna göre kendi içinde de çeşitli türlere ayrılır. Bu türler kişilere ve bakış açılarına göre farklı adlar altında kümelendirilebilmektedir. Yaygın olarak içeriklerine göre romanlar; serüven romanı, tarihsel roman, biyografik roman, polisiye roman, sosyal roman, töre romanı, egzotik roman vb. ayrılır. Yazarın sanat ve edebiyat anlayışına göre de romanlar; romantik roman, gerçekçi roman, natüralist (doğacı) roman, izlenimci roman, yeni roman vb. türlere ayrılabilir. Okur topluluğuna göre romanlar; çocuk romanı, gençlik romanı, popüler roman vb. türlere ayrılabilir. Romanın diğer türlerde görülmeyen bu kadar çok çeşitlilikte olması, edebî türler içerisinde her zaman okurun en çok ilgisini çeken ayrıcalıklı anlatı türlerinden biri olmasından kaynaklanmaktadır.

#25

SORU: Roman ve destan türlerinin farkı nedir?


CEVAP: Batıda, roman sözcüğü ilk önceleri destan türüne karşılık olarak ele alınmıştır. Destan, çoğunlukla bir topluluğun, roman ise kişilerin serüvenlerini dile getirmeyi yeğler. Destan topluluğa, roman ise kişiye öncelik veren bir tutum sergiler. Bu bağlamda ele alındığında romanın Batı edebiyatına özgü olduğu söylenebilir.

#26

SORU: Roman türünün başlangıcı ne zamana dayanır?


CEVAP: Batı’da bazı görüşlere göre, romanın kurgusal anlatım olarak kaynakları İlk Çağ’a uzanır. Bir tür olarak bağımsızlaşması ise Rönesans’la başlar ve gerçek anlamda ilk olgun örneği 17. yüzyılın başlarında Cervantes’in Don Quijote (Don Kişot) adlı eserinde görülür. Roman alanında H.d’Urfé’nin Astrée (1607) adlı eseri ile Madame de La Fayette’in La Princesse de Cleves adlı eseri roman alanında dikkat çeken iki önemli eserdir. 17. yüzyılın ikinci yarısında, roman yol boyunca gezdirilen bir ayna olarak tanımlanır.

#27

SORU: 1980’li yıllardan sonraki Türk roman türü eğilimleri nasıldır?


CEVAP: 1980’lerden sonraki toplumsal ve siyasal hayattaki değişimlerin yanı sıra dünya edebiyatındaki post modern eğilimler Türk romanını da etkilemiştir. 1980-90 yılları arasında, dönemin en çok dikkati çeken adlarından biri 2006 Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk’tur. Orhan Pamuk klasik biçimde kaleme aldığı Cevdet Bey ve Oğulları adlı eserinde bir aileden hareket ederek, 1900’lerden başlayan geniş bir zaman dilimi içinde, Türkiye’nin toplumsal yaşamından kesitler verir. Modernizmin izlerini taşıyan Sessiz Ev adlı romanında değişik karakterde üç kardeşin babaannelerinin evinde geçirdikleri bir haftada yaşanan olaylar anlatılırken, kişilerden hareket edilerek Tanzimat dönemine değin geri dönülmüştür. Kara Kitap, Yeni Hayat ve Masumiyet Müzesi adlı romanları ise post modern akıma örnek olabilecek tarzdadır. Bu dönemin diğer önemli yazarları arasında Mehmet Eroğlu, Ahmet Altan, Ayla Kutlu, Bilge Karasu, Latife Tekin, Elif Şafak, Ahmet Ümit, Hasan Ali Toptaş sayılabilir.

#28

SORU: Tiyatronun kaynağı neye bağlanır?


CEVAP: Tiyatronun kaynağı M.Ö. 7. ve 6. yüzyıllarda bolluk ve bereketi kutlamak için şarap ve bereket tanrısı Tanrı Dionysos adına düzenlenen şenliklere bağlanır. Tiyatro, bağ bozumu şenliklerinde dinsel bir ayin olarak doğmuş ve bugüne kadar gelişerek varlığını sürdürmüştür. Tiyatronun ilk olarak bu törenlerde ortaya çıkışı ve bundan sonra da uzun süre varlığını sürdürmesi manzum olarak gerçekleşmiştir. 17. yüzyıldan itibaren tiyatro sadece manzum bir edebî tür olmaktan çıkarak düz yazıya (mensur) doğru gelişme göstermiştir. Bu gelişmede Batı’da Shakespeare’in önemli bir rolü ve katkısı olmuştur.

#29

SORU: Tiyatro türlerinden Tragedya nasıl tanımlanır?


CEVAP: Çağlar boyunca tragedya, gerek öz gerek biçim bakımından zaman içinde değişime uğrasa da genel olarak, okurda ya da izleyicide korku ve acımaya yönelik hisler uyandırmayı amaçlayan, kurallı bir anlatımı olan tiyatro türüdür. Tragedyanın başlıca nitelikleri; konusunu tarihten ve mitolojiden alması, erdemin ve ahlaksal değerlerin ele alınması, kahramanlarının sıradan insanlar yerine seçkin ya da olağanüstü kişiler olması, kanlı, çirkin, korkunç sahnelere, kaba sayılabilecek sözlere yer verilmemesi, klasik bir dil ve üslup anlayışıyla yazılması, yazımında üç birlik kuralına uyulmasıdır. Üç birlik kuralının temel amacı, oyunu izleyenlerin olay çizgisini ve temel sorunu gözden kaçırmamalarını, eseri bütün olarak algılayabilmelerini sağlamaktır. Eski Yunan tiyatrolarının tamamına yakını manzum olarak tragedya türünde yazılmıştır.

#30

SORU:

Sanatsal yazıların temel özellikleri nelerdir? 


CEVAP:

Sanatsal yazılar kurguya dayalı yazılardır. Bu yönüyle sanatsal yazılarda gerçeğin olduğu gibi aktarımından çok, yazarın süzgecinden geçirilmiş, birleştirilmiş ve yeniden kurgulanmış, yeni bir gerçekliğin aktarımı söz konusudur. Bu gerçeklikte estetik değer, önemli bir ölçüttür. Sanatsal yazılarda dilin kullanımı, düşünce yazılarındakinden farklıdır. Sanatsal yazılarda, düşünce yazılarında olduğu gibi okuru bilgilendirmek amacı olmadığı için sözcüklere gerçek anlamlarının ötesinde yeni anlamlar yüklenebilir.  Sanatsal yazılar nesnel yaşamın gerçeklerinden esinlenerek kurmaca bir dünyayı yansıtır ve insana, insan gerçeğini bir kurgu içinde sunarak özdeşim kurdurur. 


#31

SORU:

Sanatsal yazı türlerini ve aralarındaki ilişkiyi açıklayınız. 


CEVAP:

Sanatsal yazılar, zaman zaman birbirlerinin anlatım tekniklerinden yararlansa da şiir ve düz yazı olmak üzere iki ana türde yazılabilir. Şiir dışında düz yazı ile yazılan sanat yazılarının en belirginleri olarak öykü, roman, tiyatro türleri örnek olarak verilebilir. Bir şiir, bir öykü, bir roman ya da tiyatro eseri kendi iç yapısına göre farklılıklar barındırmakla birlikte sanatsal yazıların birbirlerinden etkilendikleri de bir gerçektir. Sözgelimi epik tiyatro gücünü düz yazıdan alır, buna karşılık bazı öykülerde zaman zaman şiirsel özellikler göze çarpar. Bu ünitede türlerin birbirinden kesin çizgilerle ayrılamayacağı anlayışı benimsenerek sanatsal yazı türlerinden şiir, öykü, roman ve tiyatro genel özellikleriyle betimlenip bu türlere örnek olabilecek metinlere yer verilmiştir.


#32

SORU:

Şiir genel olarak nasıl tanımlanmaktadır? 


CEVAP:

“Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan, hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan edebî anlatım biçimi, manzume,
nazım, koşuk” olarak tanımlanmaktadır. 


#33

SORU:

Şiirin kendilerince de tanımını yapan ve şiir yazan önemli şairlere örnek veriniz. 


CEVAP:

Yahya Kemal, Recaizade Mahmut Ekrem, Cahit Sıtkı Tarancı, Melih Cevdet, Suut Kemal Yetkin, Nurullah Ataç.


#34

SORU:

Şiirin düz yazıdan farkı nelerdir? 


CEVAP:

Sanatsal yazı türleri içinde şiir en eski tür olarak nitelendirilmektedir. Şiirde çağrışım, imge, duyular, sezgi, duygular önemli yer tutmaktadır. Anlatım ise düz yazı türlerine göre daha kapalı, söyleyiş daha ritmik ve algılar daha ön plandadır. Cocteau şiirde gerçeğin imgelerle anlatılması gerektiğini “Ne masayı anlatacağım diye masa sözcüğünü kullanacaksınız, ne kuşu anlatacağım diye kuş sözcüğünü; ne de aşkı anlatacağım diye aşk sözcüğünü.” sözleriyle ifade eder. Şiir, sanatsal yazı türleri içinde daha yoğun estetik değerler taşıyan ve daha çok dikkat gerektiren bir yazı türüdür. Şiirin düz yazıdan farkları arasında çağrışımlar, imgeler kadar şiirde dizelerin kümelenişi, uzunluk kısalık durumu ve uyak dizilişi gibi yapısal özelliklerdeki farklılık da büyük önem taşır. Biçim olarak adlandırılan bu özelliklerle yani uyak ve ölçü ile şiirde müzikal bir etki yaratmaya çalışır şair. Şairler şiirde müzikal etkiyi sözcüklerin kullanımıyla da sağlamaya çalışırlar. Sözcükler şiirde gizemli bir hâl alırlar. Bu yönüyle Sabahattin Eyüboğlu şiiri büyüye, şairi ise büyücüye benzetir. Şiirin ayırt edici özellikleri düşünüldüğünde şiirin büyüsünün sadece sözcüklerin seçiminden değil, şiirin sesi ve anlamının bütünlüğünden kaynaklandığı görülür. 


#35

SORU:

Şiirler içerdikleri konulara göre hangi türlere ayrılır? 


CEVAP:

Şiirler içerdikleri konulara göre; lirik, epik, didaktik, pastoral, satirik, dramatik olmak üzere altı türe ayrılmaktadır. 


#36

SORU:

Lirik şiir nedir, açıklayınız. 


CEVAP:

Duyguları coşkulu bir dille anlatan şiirlerdir. Lirik sözcüğü Eski Yunan’da şairlerin şiirlerini telli bir çeşit saz olan “lir” ile birlikte söylemelerinden kaynaklanmış ve sonraları içe doğan duyguları dile getiren şiirlere lirik denmiştir. Aşk, özlem, acı, ölüm benzeri duyguları dile getiren lirik şiir dünya edebiyatında olduğu gibi bizim edebiyatımızda da en yaygın şiir türleri içindedir. Avrupa halk şiirinde soneler ve baladlarla oluşan lirik şiir geleneği 19. yüzyılda Romantizm akımı ile güçlenir. Türk edebiyatında da Divan edebiyatı geleneği içinde gazeller ve şarkılarda, halk edebiyatında türküler, ağıtlar, güzelleme türündeki koşmalar ve semailerde örneklerine
bolca rastlanabilir. 


#37

SORU:

Lirik şiir türüne örnekler vermiş şairler kimlerdir? 


CEVAP:

Divan edebiyatında Fuzuli (16. yy), Nedim (18. yy), Şeyh Galip (18. yy); halk
edebiyatında Karacaoğlan (17. yy), Aşık Veysel (20. yy), çağdaş Türk şiirinde Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Nazım Hikmet, Necip Fazıl, Cahit Sıtkı Tarancı, Attila İlhan ve birçok şair lirik şiir türüne ölümsüz örnekler vermiş şairler arasında sayılabilir.


#38

SORU:

Epik şiir türünü açıklayınız. 


CEVAP:

Bir ulusun başından geçen olayları, savaşları, büyük göçleri, ayaklanmaları, toplum ile ilgili sorunları, doğal afetleri, olağanüstü olayları ve bu olaylarda kahramanlık gösterenleri, yurt sevgisini coşkulu bir dille anlatan uzunca şiirlere epik şiir denir. Diğer türlere göre epik şiir daha toplumsal bir türdür. Epik şiir konusunu tarihten alır. Destanlar ilk epik şiirler olarak bilinir. Diğer olaylı anlatımlarda olduğu gibi epik şiirlerde veya destanlarda, olay canlı ve hareketli anlatılır. Ana olay destanın çekirdeği, diğer olaylar destanın kolları olur. Ana olayla bağlantılı diğer olaylara batıda epizot, Türk destanlarında kol denir. Destanın ya da epik şiirin uzunluğu bu kolların çokluğuna göre biçimlenir. Epik şiirlerde öyküleyici bir anlatım vardır ve olay anı ayrıntılı bir biçimde anlatılır. Epik şiirdeki kahramanlık öykülerinin bir de kahramanları vardır ve bu kahramanlar ideal insan tipindedir. Epik şiirlerde olaylar ve duygular da epik şiirin kahramanları gibi olağanüstüdür. 


#39

SORU:

Epik şiir türüne örnekler veriniz. 


CEVAP:

Epik şiirler oluşum tarihine göre doğal ve yapay olmak üzere iki türde incelenir. Doğal epikler, oluşumları çok eskiye dayalı, söyleyeni unutulmuş, zaman içinde eklemelerle genişlemişlerdir. Kırgızların Manas Destanı bu türe örnektir. Yapay epikler ise daha yakın tarihte oluşmuş ve oluşumunun yazıya geçirildiği ve yazanın belli olduğu epiklerdir. Nazım Hikmet’in Kurtuluş Savaşı Destanı, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Üç Şehitler Destanı yapay destanlara örnek olarak verilebilir. 


#40

SORU:

Didaktik şiir türünü açıklayınız. 


CEVAP:

Bilgilendirme, öğüt verme, bir düşünceyi açıklama amacı güden şiirlere didaktik şiir denir. Didaktik sözcüğü Eski Yunanca didaktos sözcüğünden türemiştir. Konusu düşüncedir. Eski çağlarda şairin öğretici, eğitici, yol gösterici olduğu kabul ediliyordu.


#41

SORU:

Didaktik şiirin kökeni ve ilk şiir örnekleri nelerdir? 


CEVAP:

Didaktik şiirin kökleri Eski Yunan’a dayalıdır. Batıda ilk didaktik şiir örneğini İ.Ö. 8. yüzyılda yaşayan Hesiodos ahlâk ve din bilgileri üzerine yazmıştır. Latin edebiyatında Lucretius, fizik ve ahlâk üzerine, Virgillius tarım bilgisi üzerine yazmıştır. yazmıştır.
İnsanlara ahlak dersi vermeyi amaçlayan fabllar da genellikle manzum şiirler olarak yazılır. İnsanlar arasında geçen olayları diğer canlılar arasında geçiyormuş gibi göstererek anlatan fabllar, sonunda okuyana bir ders verir. Bir olaya dayandığı
için fabllarda da öykülerdeki gibi serim, düğüm ve çözüm bölümleri vardır. Beydeba, Ezop, La Fontaine bu türde eser vermiş ünlüler arasındadır. 


#42

SORU:

Türk edebiyatında didaktik şiir örnekleri veren şairler kimlerdir? 


CEVAP:

Türk edebiyatında didaktik şiirin ilk örneği olarak 11. yüzyılda yazılmış olan Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig (Mutluluk Veren Bilgi) adlı eseri görülür. Bu eserde insan, toplum ve devlet yaşamının düzenlenmesiyle ilgili bilgiler yer almaktadır. Divan edebiyatında Aşık Paşa’nın tasavvufu öğretmek amacıyla yazdığı Garibname ve Nabi’nin oğluna öğüt vermek için yazdığı Hayriyye adlı mesneviler didaktik şiir örnekleridir. Tanzimat döneminde Tevfik Fikret’in çocuklara seslendiği Şermin adlı eseri, Mehmet Akif’in Asım adlı eseri didaktik şiirler arasındadır.


#43

SORU:

Pastoral şiir türünü açıklayınız. 


CEVAP:

Doğayı, doğa güzelliklerini ve bunları sevdirmeyi amaçlayan, çobanların yaşamını, aşklarını, üzüntülerini anlatan şiirlere pastoral şiir denir. Yalın bir dille yazılan bu şiirler, doğrudan ozanın ağzından anlatılıyorsa (monolog) idil, çobanların karşılıklı konuşması biçimindeyse (diyalog) eglog adını alır. İdiller, monolog tarzında olduğu için egloğa göre daha kısa olur. Pastoral şiirler, Yunan edebiyatında Theokritos, Latin edebiyatında Vergilus tarafından yazılmıştır. Pastoral şiir geleneği sonraki çağlarda da sürmüştür. Özellikle Romantik dönemde, doğa Batı şiirini besleyen önemli bir kaynak olmuştur. 


#44

SORU:

Pastoral şiirin Türk edebiyatındaki yerini ve örneklerini açıklayınız. 


CEVAP:

Türk edebiyatında pastoral şiir çok ilgi gören bir tür olmamakla birlikte özellikle halk şiirlerinde doğa ve kır güzelliklerini anlatan şiirler bulunmaktadır. Divan edebiyatında gazellerde doğa betimlemeleri; kasidelerde doğa, mevsim betimlemelerinin yapıldığı teşbîb bölümleri vardır. Halk edebiyatında Karacaoğlan’ın “Çukurova bayramlığın giyerken” dizeleriyle başlayan şiiri bu tür içinde değerlendirilebilir.
Tanzimat döneminde pastoral şiire yeni bir soluk getiren şairler arasında Abdülhak
Hamit, Servet-i Fünun’da Tevfik Fikret ve Cenap Şehabettin vardır. Çağdaş Türk
şiirinde Kemalettin Kamu, Behçet Necatigil, Cahit Külebi bu türde şiirler yazmıştır.


#45

SORU:

Dramatik şiir nedir, temsilcileri kimlerdir? 


CEVAP:

Bir olayı, durumu tiyatro gibi canlandıran şiirlere dramatik şiir denir. Eski Yunan’daki tragedyalar ile başlayan dramatik şiir, günümüzde manzum tiyatrolarla varlığını sürdürmektedir. Batıda Klasik dönemde de tragedyalar sürmüş, Romantik dönemde şiirle tiyatro ayrışmaya başlamıştır. Batıda Cornille, Shakespeare; Türk edebiyatında güçlü bir geleneği olmamakla birlikte Namık Kemal, Abdülhak Hamit, Faruk Nafiz (han duvarları ) dramatik şiirin örneklerini verirler. 


#46

SORU:

Satirik şiir nedir, temsilcileri kimlerdir? 


CEVAP:

Bir kimseyi, bir düşünceyi, bir durumu açık ya da kapalı biçimde, iğneli bir dille, eleştirme yönü ağır basan şiirlere satirik şiir denir. Yergide de bir uyarı olduğu için didaktik (öğretici) bir yanı da bulunur. Tarihin her döneminde satirik şiire rastlanır. Eski Yunan’da Diogenes, 18. yüzyılda Batı’da Voltaire; Türk edebiyatında Divan edebiyatında Nef ’î, halk edebiyatında Seyrani, Pir Sultan Abdal, Tanzimat döneminde Ziya Paşa, Şair Eşref, yeni Türk edebiyatında Neyzen Tevfik, Orhan Veli Abdurrahim Karakoç satirik şiir örnekleri veren şairler arasında sayılabilir. 


#47

SORU:

Batı edebiyatında doğup gelişen sanatsal anlatı türlerinden biri olan öykünün Avrupa ülkelerindeki temsilcilerine örnek veriniz. 


CEVAP:

Öykü, Avrupa’da 14. yüzyılın ilk yarısında İtalyan yazar Boccacio’nun Decameron adlı kitabı ile ortaya çıkmıştır. Kitapta kullanılan genel hikâye tekniğinin Doğu kaynaklı olduğu belirtilir. Bu kitap hem İtalya’da hem de diğer Avrupa ülkelerinde çok etkili olmuştur. 19. yüzyıla gelindiğinde öykü, pek çok büyük romancının ilgi gösterdiği bir tür olmuştur. Victor Hugo’dan Stendhal’e, Balzac’tan Flaubert’e, A. de Musset’ten E.Zola’ya, Tolstoy’dan Dostoyevski’ye ve Çehov’a pek çok ünlü yazar, öykü türünde eser vermiştir.


#48

SORU:

20. yüzyıl Türk öykücülüğüne damgasını vuran yazar ve ardılları kimlerdir? 


CEVAP:

20. yüzyıla Türk öykücülüğüne damgasını vuran Ömer Seyfettin ile girilir. Ardından tamamen yerli ve özgün öyküler yazan Refik Halit Karay, Aka Gündüz, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gelir. Cumhuriyetin ilk yıllarından beri Türk öykücülüğü gelişip serpilerek ilerlemektedir. Türk öykücülüğünde günümüze kadar farklı tarzlarda öyküler yazan yazarlardan bazıları şöyledir: Memduh Şevket Esendal, Sait Faik Abasıyanık, Sabahattin Ali, Halikarnas Balıkçısı, Kemal Tahir, Orhan Kemal, Sabahattin Kudret Aksal, Necati Cumalı, Haldun Taner, Tağrık Buğra, Rıfat Ilgaz, Fakir Baykurt, Tarık Dursun K., Ferit Edgü, Yusuf Atılgan, Sevgi Soysal, Nezihe Meriç, Fürüzan, Osman Şahin, Selim İleri, Mustafa Kutlu, Nazlı Eray, Ümit Kaftancıoğlu, Tezer Özlü, Hasan Ali Toptaş, Sevinç Çokum, Ayla Kutlu. 


#49

SORU:

1980-90 yılları arasında, dönemin en çok dikkati çeken 2006 Nobel ödüllü yazar kimdir, eserleri nelerdir? 


CEVAP:

1980’lerden sonraki toplumsal ve siyasal hayattaki değişimlerin yanı sıra dünya edebiyatındaki post modern eğilimler Türk romanını da etkilemiştir. 1980-90 yılları arasında, dönemin en çok dikkati çeken adlarından biri 2006 Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk’tur. Orhan Pamuk klasik biçimde kaleme aldığı Cevdet Bey ve Oğulları adlı eserinde bir aileden hareket ederek, 1900’lerden başlayan geniş bir zaman dilimi içinde, Türkiye’nin toplumsal yaşamından kesitler verir. Modernizmin izlerini taşıyan Sessiz Ev adlı romanında değişik karakterde üç kardeşin babaannelerinin evinde geçirdikleri bir haftada yaşanan olaylar anlatılırken, kişilerden hareket edilerek Tanzimat dönemine değin geri dönülmüştür. Kara Kitap, Yeni Hayat ve Masumiyet Müzesi adlı romanları ise post modern akıma örnek olabilecek tarzdadır.