TÜRK HALK ŞİİRİ Dersi ÂŞIK ŞİİRİNİN OLUŞUMU, GELİŞİMİ VE XVI. YÜZYILDAKİ TEMSİLCİLERİ soru cevapları:

Toplam 64 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Halk edebiyatı ürünlerinin en önemli özelliği nedir? 


CEVAP:

Halk edebiyatı ürünlerinin en önemli özelliği, ilk anlatıcı veya söyleyicilerinin bilinmemesi, biliniyorsa da unutulmuş olmasıdır. İlk söyleyicilerin ortaya koymuş oldukları bu metinlerin özgün şekillerine bugün sahip değiliz. Dilden dile, nesilden nesile sadece sözle geçen bu ürünler zamanla unutulmuş veya yeni eklemelerle anonimleşmiştir. 


#2

SORU:

Aşık şiirinin ilk örnekleri ne zaman verilmeye başlanmıştır? 


CEVAP:

Aşık şiirini, anonim edebiyatla başlatmakta yarar olduğuna ve ilk örneklerinin de İslamiyet öncesinde aranması gerektiğine inanıyoruz.


#3

SORU:

Aşık şiiriyle ilgili en önemli ürünler hangi konuda verimiştir? 


CEVAP:

Bu husustaki en önemli ürünler de daha çok yas törenleriyle ilgili olanlardır. Yas törenlerine bağlı olarak söylenen ağıtların söyleyicileri kadınların yanı sıra, o dönemin ozanlarından başkası değildi.


#4

SORU:

Türk şiirinin başlangıcı veya Türk şiirinin tarihi üzerinde yerli ve yabancı hangi  araştırıcılar görüş bildirmiştir?


CEVAP:

C. Brockelmann, İ. V. Stebleva, F. Y. Korş, M. Fuad Köprülü, R. Rahmeti Arat, T. Tekin vb. sayılabilir. Bunlardan İ. V. Stebleva’ya göre Orhun Anıtları’nın tamamı, F. Y. Korş’a göre ise bir kısmı manzumdur.  Reşid Rahmeti Arat Turfan kazıları sonucunda ortaya çıkan metinleri bir araya getirmiş ve Eski Türk şiiri (Ankara 1965) adlı eseri edebiyat dünyamıza kazandırmıştır. 


#5

SORU:

Arat hangi kavramları bilim adamlarının kullanımına sunmuştur ?


CEVAP:

Arat, koşuğ, kojan, koşma, takşut, takmak, ır -yır, küg, şlok, padak, kavi, baş ve başik gibi kavramları bilim adamlarının kullanımına sunmuştur (Arat 1965: XI-XX). 


#6

SORU:

Arat kitabında hangi şairleri bir araya getirmiştir? 


CEVAP:

Arat; kitabında Mani, Burkan, İslam edebî muhitlerine ait şairler ve onların öz geçmişlerini tespit eden şiirleri bir araya getirmiştir. Bu şairler Aprınçur Tigin, Kül Tarkan, Sıngku Seli Tutung, Ki-Ki, Pıratyaya-?iri, Asıg Tutung, Çısuya Tutung, Kalım Keyşi ve “Kutadgu Bilig’in” sahibi Yusuf Has Hacib (Arat 1965: XX-XXII)’dir.


#7

SORU:

Dîvânü Lûgati’t-Türk şiir bakımından nasıl bir eserdir? 


CEVAP:

Dîvânü Lûgati’t-Türk şiir bakımından zengin bir eserdir. Dörtlükler veya beyitler şeklinde karşımıza çıkan şiirlerden büyük bir kısmı hece vezniyledir; az sayıdaki şiir ise aruzla söylenmiştir.


#8

SORU:

Stebleva ve Talat Tekin’e göre  Dîvânü Lûgati’t-Türk şiiri bakımından nasıl bir eserdir?


CEVAP:

Stebleva ve Talat Tekin’e göre buradaki şiirlerin tamamı aruz vezniyledir. Eserde iki ağıt metni bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Saka hükümdarı Alp Er Tunga’nın ölümü üzerine söylenmiş olup yedi heceli ve aaab şeklinde kafiyelidir. Dörtlük sayısı ise bilginlere göre 10-13 arasında değişmektedir. İkinci ağıt ise adı bilinmeyen bir kahraman için söylenmiştir. Şiir yedi heceli olup, aaab şeklinde kafiyelenmiştir. Dörtlük sayısı ise üçtür. Eserde ayrıca lirik, pastoral ve epik şiirlerin örnekleri de yer almaktadır. Bize göre Dîvân’daki şiir parçaları başlangıçta çok uzundu. Ancak Kâşgarlı ya bunları kısalttı ya da halk arasında yapılan derlemelerde bu kadarını tespit edebildi. 


#9

SORU:

Bugünkü aşıkların ilk temsilcileri kimlerdi? 


CEVAP:

Bugünkü âşıkların ilk temsilcileri ozanlar olup Hun Türklerinden XVI. yüzyılın başına kadar bu adla anılmışlardır. Onlar, kopuz eşliğinde şiir söyleyen kişi olarak tanımlanmaktadır. Bu sözcüğün yüzyıllar sonra ise; “herze söyleyen” “geveze” anlamlarına geldiği dikkatlerden kaçmamaktadır.


#10

SORU:

Ozanlarla ilgili olarak Dede Korkut Kitabı’nın ‘Giriş’ diye kabul edilen kısmında nasıl bir bilgi bulunmaktaydı? 


CEVAP:

Ozanlarla ilgili olarak Dede Korkut Kitabı’nın ‘Giriş’ diye kabul edilen kısmında “Kolca kopuz yükseltip elden ele, beyden beye ozan gezer. Erin cömerdini, erin cimrisini ozan bilir.” (Ergin 1971: 3). Yine başta Kazakistan Türkleri olmak üzere pek çok Türk boyu, kopuzun icat edeni olarak Dede Korkut’u bilir. Hatta bu konuda efsaneler bile oluşmuştur: Korkut Ata doğduğunda olağanüstülükler yaşanmış, yeryüzünü karanlık kaplamış. O anda gökten bir ışık inmiş. Bu ışık, Korkut’un dünyaya geldiğinin işaretiymiş. Doğduğunda yanında görülen kopuz da Allah’ın ona hediyesiymiş. Âşık ise, irticalen (doğaçlama olarak) saz eşliğinde şiir söyleyen kişidir. Ancak saz çalamayıp şiir yazanlar da “kalem şuarası/kalem şairi” kavramıyla tanımlanmaktadır


#11

SORU:

Âşık şiirinin özellikleriyle ilgili olarak Fuad Köprülü’den bu yana hangi  araştırıcılar  açıklamalarda bulunmuşlardır?


CEVAP:

Âşık şiirinin özellikleriyle ilgili olarak Fuad Köprülü’den bu yana pek çok araştırıcı (Hikmet Dizdaroğlu, Saim Sakaoğlu, Fahrettin Kırzıoğlu, Doğan Kaya, Mehmet Yardımcı) açıklamalarda bulunmuşlardır.


#12

SORU:

Âşık şiirinin özellikleriyle ilgili Hikmet Dizdaroğlu, Saim Sakaoğlu, Fahrettin Kırzıoğlu, Doğan Kaya, Mehmet Yardımcı hangi açıklamalarda bulunmuşlardır ?


CEVAP:

1. Âşık şiirinin belirli söyleyicileri ve yazarları vardır.

2. Âşık şiirinin kökeni, M.Ö. III. yüzyıla dayanmaktaysa da Anadolu âşık şiirinin altı yüzyıllık bir geçmişi vardır.

3. Âşık şiirinin dinleyici kesimi halktır.

4. Âşık şiiri hece ölçüsüyle söylenmiştir.

5. Âşık şiirinde birim dörtlüktür; bununla beraber az da olsa ikiliklere ve farklı sayıdaki mısralardan oluşan bentlere rastlanmaktadır.

6. Âşık şiirinin dili, içinde yaşanılan toplumun dilidir.

7. Âşık şiirinin konusu halkın hayatıdır. 

8. Âşık şiiri, geleneği temsil eden bir edebiyat olduğu için, belirli kurallara göre eser verilir. 

9. Âşık şiiri bir saz eşliğinde söylenmiştir. 

10. Âşık şiirinin belki de en önemli özelliği, şiirlerin hazırlıksız olarak (doğaçlama) söylenmesidir. 

11. Âşık şiirinin temsilcisi olan âşıklar gezgin kişilerdir. 

12. Âşık şiiri temsilcileri sadece saz çalıp şiir söylememiştir.


#13

SORU:

Aşık Şiirinin kaynakları nelerdir? 


CEVAP:

Âşık edebiyatı araştırıcıları âşık şiiriyle ilgili olarak "Sözlü ve Yazılı" olmak üzere iki kaynak gösterirler. 


#14

SORU:

Aşık Şiirinin kaynaklarından olan "Sözlü Kaynaklar" nelerdir? 


CEVAP:

Sözlü Kaynaklar Bunlar halk arasında ‘kaynak kişi’ adını verdiğimiz insanlarımızdan yapılan derlemelerdir. Bu derlemeler daha çok yaşayan âşıklardan yapılmaktadır. Onlara bu şiiri kimden öğrendiklerini sorduğumuzda, kendilerinden daha yaşlı olan bir âşığın adını söylerler. Âşıklar dinledikleri bu şiirleri çeşitli sebeplerle değiştirebilirler. Hatta hatırlayamadıkları yerlere kendisi eklemeler yapabilmektedir. Bu sebeple sözlü kaynaklara ihtiyatla yaklaşmamız gerekmektedir. Ancak bu derlemeleri de yapmayacak olursak, bu eşsiz kültür mirası unutulup gidecektir.


#15

SORU:

Aşık Şiirinin kaynaklarından olan "Yazılı Kaynaklar" nelerdir? 


CEVAP:

Yazılı Kaynaklar Diğer halk edebiyatı türlerinde olduğu gibi, âşık şiiriyle ilgili yazılı kaynaklar da vardır. Bunlar; Cönkler, Tezkireler, Seyahatnameler, Menakıbnâmeler ve Dîvânü Lügâti’t-Türk' tür.  


#16

SORU:

Aşık Şiirinin Yazılı Kaynaklarından olan Cönkler nedir? 


CEVAP:

Cönkler Genellikle dikey olarak aşağıdan yukarıya doğru açılan, halk arasında dana dili veya sığır dili gibi adlarla da bilinen, içerisinde âşık şiirinin yanı sıra az da olsa divan şiirinin de örneklerinin bulunduğu defterlerdir. Bunların dışında cönklerde, mâni, atasözü ve bilmece gibi anonim ürünlerin yanı sıra, folklorun çeşitli alanlarından örneklere de rastlanır. Bazı cönkler ise günlük gibidir. Saz şairlerinin ürünlerinin toplandığı cönklere, yazmalara ve defterlere supara da denilmektedir (Dizdaroğlu 1980: 2-18).


#17

SORU:

Cönklerin Özellikleri nelerdir? 


CEVAP:

1. Cönkler Arap harfleriyle yazılmışlardır.

2. Cönklerin bazıları özel kâğıtlara (alikurna, abâdi) olmak üzere en çok kullanılan yazı türleriyle kaleme alınırlar.

3. Cönkleri kaleme alanların bazılarının kültür ve eğitim seviyeleri düşük olduğu için, yazının imlâsı pek sağlıklı değildir.

4. Cönklerde belirli bir ölçü yoktur. Bu tür eserlerin hazırlanması sırasında cöngü yazanın zevki ve elinde bulunan kâğıtların boyutları ön plana çıkmaktadır.

5. Cönklerde bir konu sınıflaması yoktur.

6. Cönklerde şiir türleri veya şekillerinin başına koşma, türkü, ilahi, şarkı, gazel, destan, beyit, müseddes, vb. kavramlar yazılmaktadır. Ancak zaman zaman konu başlıkları ile şiirin birbirini tutmadığı gözden kaçmamaktadır.

7. Cönkler genellikle besmele ile başlar ve “temmet” (tamamlandı) ifadesi ile son bulur.


#18

SORU:

Aşık Şiirinin Yazılı Kaybnaklarından olan Seyahatnameler' in özellikleri nelerdir? 


CEVAP:

Seyahatnâmeler Bilhassa çok zengin bir kültür derlemesi olan Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme adlı eserinde divan şairlerinin yanı sıra âşıklardan da söz edilmektedir. Ancak bu tür eserlerde zaman zaman bilgi yanlışlarıyla da karşılaşmaktayız.


#19

SORU:

Aşık Şiirinin Yazılı Kaybnaklarından olan Menakıbnameler' in özellikleri nelerdir? 


CEVAP:

Menakıbnâmeler  daha çok dinî-tasavvufî Türk halk şairleri için iyi birer kaynaktır. Bugün başta Yunus Emre olmak üzere Sarı Saltık, Hacı Bayram Veli, Hacı Bektaş Veli ve benzerlerinin gerçek hayatlarından daha çok menkıbevi hayatları öne çıkmaktadır. Onlarla ilgili bilgileri de büyük ölçüde menakıbnamelerde bulabilmekteyiz.


#20

SORU:

Aşık Şiirinin Yazılı Kaybnaklarından olan Dîvânü Lügâti’t-Türk ' ün özellikleri nelerdir? 


CEVAP:

Dîvânü Lügâti’t-Türk, ilk şairlerimizden Çuçu’nun adına yer vermesinin ötesinde, içerdiği bir bölümü aruz vezniyle yazılmış 200’ün üzerindeki manzumeyle (dörtlük ve beyit şeklinde) Türk şiiri araştırıcılarının ilk başvuracakları kaynaklar arasındadır.


#21

SORU:

Âşık edebiyatı temsilcileri (ozan, âşık, kalem şairi, vb.) hangi şekillerde Aşık olmuşlardır? 


CEVAP:

Âşık edebiyatı temsilcileri (ozan, âşık, kalem şairi, vb.) çeşitli şekillerde (bade içerek, silsile yoluyla, şartların gereği, usta-çırak ilişkisi, vb.) âşık olmuşlardır. Bu husus Fuad Köprülü’den bu yana pek çok araştırıcı tarafından (Pertev Naili Boratav, İlhan Başgöz, Umay Günay, Ali Berat Alptekin, vb.) çeşitli yönleriyle değerlendirilmiştir.


#22

SORU:

Yapılan değerlendirmelere göre Aşık olmanın sebepleri kendi arasında nasıl sınıflandırılmıştır? 


CEVAP:

1. Bade içerek Âşık Olma 

2. Usta Çırak İlişkisiyle Âşık Olma 

3. Kendi Kendine Âşık Olma

4. Âşık Meclislerini Takip Ederek Âşık Olma

5. Sazlı ve Sözlü Ortamın Etkisiyle Âşık Olma

6. Yoksulluk, işsizlik, Hastalık, vb. Durumların Etkisiyle Âşık Olma

7. Sevda Yüzünden Âşık Olma

8. Vatan Özlemi Yüzünden Âşık Olma

9. Millî Duyguların Etkisiyle Âşık Olma

10.Kalıtım (Irsiyet) Yoluyla Âşık Olma


#23

SORU:

Badeli âşıkların büyük çoğunluğu Umay Günay’ın sistemleştirdiği şekilde, bade içme olayını dört safhada nasıl tamamlamışlardır ?


CEVAP:

1. Hazırlık safhası: Âşık ve maşukun bade içmeden önceki (âşık olmadan önceki) durumları;

2. Rüya: Bir yerde (çeşme başı, harman yeri, mezarlık) uyuma, pir (ak sakallı ihtiyar, derviş, Hazreti Hızır) elinden üç bade içilmesi;

3. Uyanış: Baygın vaziyette yatan kahramanın saz sesini duyunca uyanması;

4. İlk deyiş: Âşığın rüyada olanları şiirle ifade etmesi (Günay 1986: 116-117).


#24

SORU:

Usta Çırak İlişkisiyle Âşık Olma nedir? 


CEVAP:

Usta Çırak İlişkisiyle Âşık Olma Âşık adayı genç, hayranı olduğu bir âşığın yanına çırak olarak girer. Çırak yıllarca âşığın yanında gezer, ondan geleneğin esaslarını, sazı ve şiiri öğrenir. Zamanla ustasından önce meclislere çıkar ve onun parçalarından okur. Sanatta belli bir aşamaya geldikten sonra, usta âşıkların da bulunduğu bir mecliste kendisine mahlas verilir. Böylece usta bir âşık olarak kendi mahlasıyla şiirler söyler, atışma yapar ve hikâye anlatır.


#25

SORU:

Kendi Kendine Âşık Olmanın özelliği  nedir? 


CEVAP:

Kendi Kendine Âşık Olma Âşık şiirine ve âşıklığa yeteneği olan bir kimse; Karaca Oğlan, Pir Sultan Abdal, ?ah Hatayî, Çıldırlı Âşık ?enlik, Erzurumlu Emrah, Dadaloğlu, Dertli, vb. âşıkların şiirlerini önce dinler, sonra ezberler, daha sonra da saz çalmayı öğrenir. Bir süre sonra da usta âşıklara ve kendisine ait şiirleri saz eşliğinde söyler, ardından da kendisine bir mahlas seçer.


#26

SORU:

Âşık Meclislerini Takip Ederek Âşık Olmanın özelliği nedir? 


CEVAP:

Âşık Meclislerini Takip Ederek Âşık Olma Daha çok Azerbaycan ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan âşık kahvelerinde, uzun kış gecelerinde ve Ramazan aylarında halk hikâyeleri anlatılır. Günlerce, hatta yıllarca kahvede halk hikâyesi dinleyen genç, zamanla hikâyelerin türkülü kısımlarını ezberler. Bir süre sonra hikâye kahramanlarının ağzından söylenen şiirlerin yanı sıra, kendinden parçalar okumaya, hatta kendi başından geçen bazı olayları nazım-nesir karışımı olarak anlatmaya başlar. Bu arada saz çalmasını da öğrenir ve zamanla kendisine bir mahlas seçerek âşıklar arasına katılır.


#27

SORU:

Sazlı ve Sözlü Ortamın Etkisiyle Âşık Olmanın özelliği nedir? 


CEVAP:

Sazlı ve Sözlü Ortamın Etkisiyle Âşık Olma Ozan-baksı geleneğinde kopuzun, âşıklık geleneğinde ise sazın önemli bir yeri vardır. Türkiye’de sazlı-sözlü ortam daha çok düğünlerde; âşık kahvelerinde, cem ayinlerinde, şenliklerde, festival ve törenlerde karşımıza çıkmaktadır. Bu meclisleri takip eden genç, bir süre sonra usta malı parçaları ezberlemekte, mahlas seçmekte, daha sonra da kendisinden parçalar okuyarak âşıklar arasına katılmaktadır.


#28

SORU:

Yoksulluk, İşsizlik, Hastalık, vb. Durumların Etkisiyle Âşık Olmanın özelliği nedir? 


CEVAP:

Yoksulluk, İşsizlik, Hastalık, vb. Durumların Etkisiyle Âşık Olma Pek çok âşık; yoksulluk, işsizlik ve hastalıkta, kendisine kimsenin yardım etmemesi üzerine dertlerini önce saz çalarak ve konuyla ilgili usta malı parçalar söyleyerek anlatır. Daha sonra da kendi kendine veya bir ustadan mahlas alarak konuyla ilgili şiirler söyler.


#29

SORU:

Sevda Yüzünden Âşık Olmanın özellikleri nelerdir? 


CEVAP:

Sevda Yüzünden Âşık Olma Yaşadığı çevrede sevdiği bir kıza âşık olan genç, çeşitli sebeplerden dolayı sevdiğine kavuşamaz. Bazen de sevdiği kız bir başkasına verilir veya kaçar. Bütün bu acılara dayanamayan genç, yaptırdığı veya satın aldığı bir saz eşliğinde konuyla ilgili şiirler söylemeye başlar.


#30

SORU:

Vatan Özlemi Yüzünden Âşık Olmanın özellikleri nelerdir? 


CEVAP:

Vatan Özlemi Yüzünden Âşık Olma Vatan özlemi, gurbet, ayrılık ve hasret gibi kavramlar bir araya gelince; insan yüreğindekileri ya saz eşliğinde ya da sazsız olarak şiire döker. Zamanla kendisini geliştirir. Bir süre sonra kendi derdini bu parçalarda bulan halk, o şiirlerinin sahibini dinlemeye başlar. Bunun en güzel örneğini Avrupa’nın çeşitli ülkelerine giden vatandaşlarımız arasında yetişen âşıklar oluşturmaktadır. Bunlar içerisinde öne çıkanlar arasında Ozan Nihat, Ozan Fedaî, Ozan Şah Turna, vb. sayılabilir.


#31

SORU:

Millî Duyguların Etkisiyle Âşık Olma nedir? 


CEVAP:

Millî Duyguların Etkisiyle Âşık Olma Kore ve Kıbrıs Barış Harekâtı gibi savaşları yaşayanların anlattıkları, toplumun değişik kesimlerinden öne çıkan bir âşık tarafından saz eşliğinde söylenir. Bir süre sonra saz ve söz kabul görünce âşığa ve şiirlerine ilgi artar. Daha sonra da iletişim araçlarının yardımıyla âşık kendisini toplumun tüm kesimlerine tanıtır.


#32

SORU:

Kalıtım (Irsiyet) Yoluyla Âşık Olmanın özelliği nedir? 


CEVAP:

Kalıtım (Irsiyet) Yoluyla Âşık Olma Aile içinde babanın saz çalıp şiir söylemesi çocuklarına da geçer. Örnek verecek olursak Gülistan Çobanlar, Murat Çobanoğlu’nun babasıdır. Çobanoğlu, âşıklığın esasını babasından öğrenmiştir. Bunu bir ölçüde normal karşılıyoruz. Her gün evde saz sesiyle yatan, saz sesiyle uyanan ve yanık parçalar dinleyen bir genç, baba mesleğine ilgi duyabilir.


#33

SORU:

Aşıklar  snıflandırılmaları na göre kaç grupta toplanır? 


CEVAP:

1. Eğitim Durumlarına Göre

2. Yetiştikleri Çevreye Göre

3. Yetiştikleri Bölgelere Göre 


#34

SORU:

Fuad Köprülü Şairleri nasıl gruplandırmıştır? 


CEVAP:

Bu hususta ilk sınıflamayı Fuad Köprülü yapmış ve şairleri iki başlık altında toplamıştır:

a. Kalem şairleri: Saz çalamayıp, hazırlık olarak şiir söyleyen şairler.

b. Meydan şairi: Halk toplantılarında doğaçlama olarak da şiirler tertip eden ve onları sazları ile çalıp söyleyen şairlerdir (Köprülü 1962: 18). 


#35

SORU:

Aşıklar eğitim durumlarına göre nasıl sınıflandırılmıştır? 


CEVAP:

a. Ümmî âşıklar: Genellikle öğrenim görmemişlerdir. Saz çalmasını bilenlerin yanında, çalamayanlar da vardır. Hazırlıksız olarak şiir söylerler. ?iirleri büyük ölçüde millî veznimiz hece vezniyledir: Âşık Veysel, Fehmi Gür, vb.

b. Okuma yazma bilen âşıklar: Bu âşıklar öğrenim görmüşlerdir, saz çalmasını bilirler. ?iirleri hece vezniyledir. Ayak (kafiye) konusunda, muamma hazırlama ve çözmede başarılıdırlar: Murat Çobanoğlu, ?eref Taşlıova, Yaşar Reyhanî, Hacı Karakılçık, vb.

c. Kalem şairleri: Saz çalmasını bilmezler, öğrenim görmüşlerdir, şiirleri büyük ölçüde hece vezniyledir: Halil Karabulut, Erzurumlu Ümmanî Can, vb


#36

SORU:

Yetiştikleri çevreye göre Aşıklar nasıl sınıflandırılmıştır? 


CEVAP:

Bu hususta Fuad Köprülü (1962: 173-177), Eflatun Cem Güney (1962: 256-258), Pertev Naili Boratav (1968: 343), İlhan Başgöz (1968: 9), Asım Bezirci (1993: 2426), İhsan Ozanoğlu (1965: 7), Rauf Mutluay (1972: 39), Özgen Keskin (1983: 9), Mehmet Yardımcı (2004: 159) birbirine benzer sınıflamalar yapmışlardır. Bu sınıflandırmaları genelleyecek olursak, ortaya şöyle bir tablo çıkacaktır:

a. Şehir ortamında yetişen âşıklar: Âşık Ömer, Gevherî, Erzurumlu Emrah, Bayburtlu Zihnî, vb.

b. Köy ortamında yetişen âşıklar: Çıldırlı Âşık Şenlik, Ruhsatî, Minhaci, Meslekî, Noksanî, vb.

c. Göçebe ortamda yetişen âşıklar: Karaca Oğlan, Dadaloğlu

d. Askerî ortamda yetişen âşıklar: Bahşî, Armutlu, Çırpanlı, Kul Çulha, Geda Muslu, Tamaşvarlı Âşık Hasan, Öksüz Dede, vb.

e. Din ve tasavvuf ortamında yetişen âşıklar: Hasan Dede, Ümmî Sinan, Kul Himmet, Kaygusuz Abdal, Pir Sultan Abdal, vb.


#37

SORU:

Doğu Anadolu Bölgesinde ki Aşıklara hangi örnekler verilebilir? 


CEVAP:

Bölge âşıkları Çıldırlı Âşık ?enlik ve Narmanlı Sümmanî’yi kendilerine örnek alırlar. Bölgede yetişen âşıklar arasında Ardahan’dan Posoflu Müdamî, Posoflu Zülâlî, Çıldırlı Âşık ?enlik, Âşık ?eref Taşlıova; Kars’tan Arpaçaylı Gülistan Çobanlar, Murat Çobanoğlu, İlhamî Demir, Rüstem Alyansoğlu, Kağızmanlı Hıfzî, Kağızmanlı Cemal Hoca, Sarıkamışlı Mevlüt İhsanî; Ağrı’dan Tutaklı Gamgüder, Eleşkirtli Öksüz Ozan; Van’dan Ercişli Emrah, Ahmet Poyrazoğlu; Artvin’den, Ardanuçlu Efkârî; Gümüşhane’den Kelkitli Kul Nuri; Bayburt’tan Celalî, Zihnî; Erzurum’dan Narmanlı Sümmanî, Nusret Torunî, Hüseyin Sümmanoğlu, Fuat Çerkezoğlu, Tortumlu Mustafa Ruhanî, Hasankaleli Yaşar Reyhanî, ?enkayalı Nuri Çırağî, Erol Erganî; Erzincan’dan Çayırlılı Davut Sularî, vb. sayılabilir.


#38

SORU:

İç Anadolu Bölgesinde ki aşıklara hangi örnekler verilebilir? 


CEVAP:

Deliktaşlı Ruhsatî ve Develili Seyranî öne çıkmaktadır. Sivas’tan Âşık Veysel, Ruhsatî, Minhaci; Kayseri’den Erkiletli Âşık Hasan, Everekli (Develili) Seyranî, Âşık Gözübenli, Âşık Ali Çatak; Yozgat’tan Hüznî; Kırşehir’den Âşık Said, Niğde’den Âşık Tahirî, Kemalî Baba; Konya’dan Âşık Ömer, Âşık ?em’i, Âşık Mehmet Yakıcı, Mehmet Ataroğlu; Karaman’dan Gufranî, Kenzî, vb. bölgede yetişen âşıklardandır.


#39

SORU:

Akdeniz Bölgesinde yetişen aşıklara hangi örnekler verilebilir? 


CEVAP:

Akdeniz Bölgesi (Çukurova) Akdeniz Bölgesi sınırları içerisinde yer alan Adana, Osmaniye, Hatay, Mersin ve Kahramanmaraş illerinde çok sayıda âşık yetişmiştir. Bölge âşıkları kendilerine önder olarak Karaca Oğlan’ı seçmektedirler. Adana Kozan’dan Âşık Deli Hazım, Âşık ‹mamî, Feke’den Âşık Eyyübî, Âşık Hacı Karakılçık; Osmaniye Kadirli’den Abdulvahap Kocaman, Âşık Feymanî; Hatay’dan Âşık Gül Ahmet Yiğit; Kahramanmaraş Elbistan’dan Âşık Mahzunî ?erif bölge âşıklarından birkaçıdır.


#40

SORU:

Karadeniz Bölgesinde yetişen Aşıklara hangi örnekler verilebilir? 


CEVAP:

Karadeniz Bölgesi Bölge sınırları içerisinde yer alan Çankırı, Kastamonu, Bolu, vb. illerimizde âşıklar yetişmiştir. Çankırı’dan Pinhanî; Kastamonu’dan Yorgansız Hakkı; Bolu’dan Dertli ve Figanî aklımıza gelen âşıklardan bazılarıdır.


#41

SORU:

Marmara Bölgesindeki Aşıklara hangi örnekler verilebilir? 


CEVAP:

Fuad Köprülü’den öğrendiğimize göre; XIX. yüzyılda İstanbul Tavukpazarı semtinde âşıkların lonca teşkilatı vardı. Erzurumlu Emrah da bir süre bu teşkilatın başkanlığını yapmıştır. Günümüzde Erzurum, Kars, Ardahan, Iğdır, Ağrı, Van ve Erzincan gibi illerimizden göç eden âşıklar, yoğun olarak Kocaeli, Bursa, İzmir ve İstanbul’a yerleşmişlerdir. Âşıklar, sanatlarını bu çevrede icra etmektedirler.


#42

SORU:

Umay Günay’ın, özellikle Doğu Anadolu Bölgesi âşıklık geleneğinde görülen bir âşık faslının düzenini verirken çizdiği tablo nasıldır? 


CEVAP:

1. Hoşlama, merhabalaşma: Âşıkların dinleyicilere hoş geldiniz deyip onları selamladıkları bölümdür.

2. Hatırlatma, canlandırma: Eski usta âşıkların şiirlerinden örneklerin verilip, saygı gösterildiği bölüm olup burada karşılaşma yoktur.

3. Tekellüm: Faslın en önemli bölümüdür. Âşıkların güçlerini ve hünerlerini göstermeleri burada gerçekleşecektir


#43

SORU:

Tekellüm faslı  kaç safhada gerçekleşir? 


CEVAP:

a. Açılış: En yaşlı âşığın veya ev sahibi konumundaki âşığın, dar olmayan bir ayakla deyişmeyi açmasıdır.

b. Öğütleme: Burada iki âşığın birbirine nasihat vererek yol göstermesi ve tecrübelerini aktarması yer alır.

c. Bağlama-muamma: Tekellümün bu en zor bölümünde âşıklar birbirlerinin çeşitli alanlardaki bilgilerini ölçerler. Genellikle dar ayaklar tercih edilir. Dinleyicilerin zevkle takip ettikleri bölümlerin başında gelir.

d. Sicilleme: Karşılaşmaya yer vermeyen bölümlerdendir.

e. Yalanlama: İnanılması güç yalanların söylendiği bir bölümdür.

f. Taşlama-takılma: Bölümde âşıklar; bir olayı, arkadaşlarını, hatta kendilerini eleştirip gerekirse taşlarlar.

g. Tüketmece veya daraltma: Buraya kadar birbirlerini yenemeyen âşıkların dar ayaklarla ve dudak değmezlerle birbirlerini zorladıkları bölümdür.

h. Uğurlama veya medhiye: Faslın sonunda, daha önce söyledikleri sözlerle birbirlerini inciten âşıkların, rahatlama amacıyla söyledikleri tam şiirlerdir (Günay 1993: 47-60)


#44

SORU:

Aşık Kolu nedir? 


CEVAP:

Alanın uzmanlarından Doğan Kaya tarafından; “Çıraklık geleneği içinde, birbiri ardınca yetişen âşıklar tarafından, odak hüviyetindeki usta âşığa bağlılık duyarak, ona ait üslup, dil, ayak, ezgi, konu, hatıralar ve hikâyelerin devam ettirildiği mektep” (Kaya 2007: 92) diye tanımlanmaktadır. 


#45

SORU:

Anadolu’da XIX. yüzyıldan bu yana görülmekte olan âşık koluna, Azerbaycan Türkleri arasında “mektep” denilmektedir: Gence Mektebi, Bakı Mektebi, Göyçe Mektebi, vb. Âşık kolunun oluşabilmesi için hangi  ölçütler gereklidir? 


CEVAP:

1.Odak hüviyetindeki usta âşığın dil ve üslubu

2.Şiirlerinde işlediği konular

3. Usta âşığın başında geçen ve hafızalarda silinmeyecek izler bırakan çeşitli olaylar

4. Usta âşığın karşılaşmaları

5. Usta âşığın tasnif ettiği hikâyeler

6. Usta âşığın kendisine ait ezgiler

7. Usta âşığa ait ayaklar (Kaya 2007: 93). 


#46

SORU:

Türkiye’de âşık kolu olarak bilinen kollardan bugüne kadar tespit edilenler hangileridir?


CEVAP:

1. Erzurumlu Emrah Kolu (Tokat Kastamonu Yöreleri)

2. Dertli Kolu (Bolu Kastamonu Çank›r› Yöreleri)

3. Ruhsatî Kolu (Sivas Yöresi)

4.Sümmanî Kolu (Erzurum Yöresi)

5. Dervi? Muhammed Kolu (Malatya Yöresi)

6. Huzurî Kolu (Artvin Yöresi)

7. Deli Dervi? Feryadî Kolu (Sivas-Kangal)

8. Şenlik Kolu (Doğu Anadolu Bölgesi, Azerbaycan)


#47

SORU:

Aşık toplantısı ilk olarak ne zaman yapılmıştır? 


CEVAP:

XVI. yüzyıldan bu yana pek çok âşık toplantısı yapılmıştır. Ancak yazılı kaynaklardan bunun ilk örneklerini XIX. yüzyılda görmekteyiz. Bu toplantıları düzenleyenler arasında Ziya Paşa, Ahmet Kutsi Tecer ve Feyzi Halıcı dikkatimizi çekmektedir. Ancak âşıklar bayramının sistemli ve usulüne uygun olarak yapılması Cumhuriyet’ten sonradır.


#48

SORU:

XX. yüzyıl âşık edebiyatının oluşmasında Konya Âşıklar Bayramı ne kadar etkili olmuştur? 


CEVAP:

XX. yüzyıl âşık edebiyatının oluşmasında Konya Âşıklar Bayramı’nın etkisi büyüktür. Bugün bir kısmı vefat etmiş olan (Abdulvahap Kocaman, Murat Çobanoğlu, Sefil Selimî, Halil Karabulut, Âşık Hasretî) ve bir kısmı yaşayan âşıklar (Şeref Taşlıova, Âşık Feymanî, Hacı Karakılçık, vb.) kendilerinin yetişmesinde ve tanınmasında Konya Âşıklar Bayramı’nın payını hemen hemen her ortamda dile getirmişlerdir. Konya Âşıklar Bayramı bir dönem Selçuk Üniversitesi tarafından düzenlenmiş, daha sonra tekrar Konya Kültür ve Turizm Derneği ve Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na devredilmiştir. Son 10 yılda ise çeşitli sebeplerden dolayı, âşıklar bayramı düzenli olarak yapılamamaktadır.


#49

SORU:

Aşıklara ve şiirlerine değer veren onları maddi manevi destekleyen belediyeler hangileridir? 


CEVAP:

Bunların başında Tarsus Belediyesi gelmektedir. Karaca Oğlan Şelale şiir Akşamları Âşıklar Bayramı başlangıçta ulusal düzeyde iken daha sonra uluslararası bir boyut kazanmıştır. Bursa Yıldırım Belediyesi son beş yıldır temmuz ayının ilk haftasında yaptığı bayramı geleneksel hâle getirmiştir. Kars Belediyesi Murat Çobanoğlu’nun anısına düzenlediği âşıklar bayramını geleneksel hâle getirmiştir. Her yıl nisan-mayıs aylarında düzenlenen âşıklar bayramına Türkiye’nin dört bir yanından gelen yüzlerce âşık katılmakta ve çeşitli dallarda yarışmaktadırlar. Osmaniye Belediyesi Âşık Feymanî adına düzenlediği Osmaniye Âşıklar Bayramı’nı son beş yıldır aralıksız olarak sürdürmektedir. Eskişehir Odunpazarı Belediye Başkanlığı ise son üç yıldan bu yana âşıklar bayramı düzenlemektedir. Âşıklar bayramı zaman zaman il, ilçe, belde yöneticileri ve belediyeler tarafından yapılmaktadır. Ancak bunlar daha çok kültürel etkinlikler çerçevesinde düzenlenmektedir.


#50

SORU:

Aşıklar şöleni nedir? 


CEVAP:

Zaman zaman “âşıklar bayramı” yerine “âşıklar şöleni” adı kullanılmıştır. Âşıklar şöleni, 1971 yılında Türkiye Gazeteciler Sendikası, 1974’te Tarla Ozanlar Birliği, 2001-2002 yıllarında Eminönü Belediyesi ve Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneği tarafından organize edilmiştir. Şölene Türkiye’nin değişik bölgelerinden onlarca âşık katılmıştır. Atatürk Üniversitesi tarafından 1976-1980 yılları arasında düzenlenen âşıklar şölenine ise Türkiye’nin dört bir tarafından onlarca âşık iştirak etmiştir.


#51

SORU:

XII. Yüzyıl Aşıklarının en önemlisi temsilcisi kimdi?


CEVAP:

XII. Yüzyıl Âşıkları ve Özellikleri XII. yüzyılda tasavvufî Türk halk edebiyatının en önemli temsilcisi Hoca Ahmed Yesevî’dir. Gerçek hayatından daha çok menkıbevi hayatıyla tanıdığımız Hoca Ahmed Yesevî bugünkü Kazakistan’ın Sayram beldesinde doğmuş, daha sonra Yesi’ye göçmüş, 63 yaşında çilehanesine girmiş ve 127 yaşında vefat etmiştir. “Hikmet” adı verilen şiirleri Divan-ı Hikmet adlı eserde toplanmıştır. Bugün elimizde bulunan şiirlerin Hoca Ahmed Yesevî’den daha çok mürit veya müridelere ait olduğu sanılmaktadır. Divan-ı Hikmet adlı eserin hem Orta Asya’da hem de Türkiye’de pek çok yazması vardır. Elde bulunan şiirler hem hece hem de aruz vezinleriyledir. Şimdiki bilgilerimize göre bu yüzyılda bir ozan (âşık) tespit edilememiştir.


#52

SORU:

XIII. Yüzyıl Âşıkları kimlerdi? 


CEVAP:

XIII. Yüzyıl Âşıkları ve Özellikleri Bu yüzyılda divan şiiri tarzında eser veren şairleri görüyoruz. Bunlar arasında Farsça olarak yazan Mevlâna Celâleddin-i Rûmî, Türkçe yazan Sultan Veled, Şeyyad Hamza, Hoca Dehhânî ve Ahmed Fakih’i sayabiliriz. XIII. yüzyılda tasavvufi Türk halk edebiyatının en önemli temsilcisi Yunus Emre’dir. Sade dili ve ifade tarzıyla döneminden günümüze toplumun her kesimini etkilemiştir. 


#53

SORU:

XIV. Yüzyıl Âşıklarının  Özellikleri nedir? 


CEVAP:

XIV. yüzyılda, divan şiiri alanında önemli temsilciler vardır. Bunlar arasında Âşık Paşa, Ahmedi Dâî, Kadı Burhaneddin, Nesîmî, Gülşehrî, vb. sayılabilir. Tasavvufi Türk halk edebiyatının önemli temsilcileri ise Sait Emre, Kaygusuz Abdal, vb.’leridir. XIV. yüzyılda Anadolu sahasının ilk âşığını tespit edebiliyoruz. Baykan (Bıkan) adlı âşığın bu yüzyılda yaşadığını, M. Fahrettin Çelik (Kırzıoğlu)’ten öğreniyoruz. Elimizde bir şiiri bulunan Baykan’ın doğum ve ölüm tarihi hakkında bilgimiz yoktur. Bununla beraber Kars’a önceden gelen Türklerden olması ihtimalini de göz ardı etmememiz gerekmektedir. Sekiz dörtlükten oluşan Dâsıtân-ı Sukût-ı Kars adlı şiir, elimizdeki en eski ve tam şiirdir (Çelik [Kırzıoğlu] 1937:25-27). Destan şeklinde söylenmiş olan şiirde Timur’un Kars’ı işgal etmesi ve onun bölge halkına yaptığı eziyetler işlenmiştir. Metinden anlaşıldığına göre şiirin dili; Eski Anadolu Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi ve bölgenin ağız özeliklerini yansıtmaktadır.


#54

SORU:

XV. Yüzyıl Âşıkları ve Özellikleri nelerdir? 


CEVAP:

XV. yüzyılda divan şiirinin önemli temsilcileriyle karşılaşıyoruz. Bunlar arasında Ahmed Paşa, Necâtî, Atâî, Mesîhî, Hamdullah Hamdî, Süleyman Çelebi, Hümâmî, vb.’yi sayabiliriz. Divan şairlerinin adlarından da anlaşılacağı üzere bunlar bir ölçüde divan şiirinin güçlenmesine ve XVI, XVII ve XVIII. yüzyılın divan şairlerinin yetişmesine zemin hazırlamışlardır. Tasavvufî Türk halk edebiyatı sahasında da Hacı Bayramı Velî ve Eşrefoğlu Rumî gibi şahsiyetlerin öne çıktığını görüyoruz. Elbette bu yüzyılda da âşık edebiyatının temsilcileri vardı. Ancak sözlü kaynaklarda olduğu için, unutuldu gitti. Bu yüzden şimdiki bilgilerimize göre XV. yüzyıl âşık şiiri ve temsilcileri hakkında herhangi bir bilgiye sahip değiliz.


#55

SORU:

XVI. Yüzyıl Âşıkları ve Özellikleri nelerdir? 


CEVAP:

Bu yüzyılda divan şiiri alanında Fuzûlî, Bâkî, Nev’î, Hayâlî, Rûhî, Zâtî, Figanî, vb. şairler yetişmiştir. Tasavvufi Türk halk edebiyatı alanında da Üftade, Ahmedi Sârban, Ümmî Sinan ve Pir Sultan Abdal ilk akla gelen adlardandır. Bu yüzyılda elimizde fazla şiiri olmayan pek çok âşık yetişmiştir: Ahmetoğlu, Armutlu, Bahşî,Bahşîoğlu, Çırpanlı, Dalışman, Geda Muslu, Hayalî, Hızıroğlu, Karaoğlan, Karaca Oğlan, Köroğlu, Kul Çulha, Kul Mehmet, Kul Pirî, Oğuz Ali, Ozan, Öksüz Dede, vb. Bu yüzyılda yetişen âşıklar büyük ölçüde ordu şairi olup şiirlerinde genellikle kahramanlık konusunu işlemişlerdir.


#56

SORU:

XVI. yüzyıl âşıklarından olan Armutlu kimdir? Eserleri nelerdir? 


CEVAP:

Armutlu Doğum ve ölüm tarihi bilinmemekle birlikte yüzyılın ortalarında doğduğu ve XVII. yüzyılın başlarında öldüğü tahmin edilmektedir. Armutlu adının doğup büyüdüğü yerleşim merkezinden geldiği veya mahlası olduğu düşünülmektedir. Elimizde bulunan şiirinde Murad Reis (?-1609)’i konu edinmiştir. Zaten Armutlu hakkındaki bilgiler de bu şiirden hareketle çıkarılmaktadır.


#57

SORU:

XVI. yüzyıl âşıklarından olan Bahşi kimdir? Eserleri nelerdir? 


CEVAP:

Bahşi Tespit edilen şiirinden hareketle Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferine katıldığını ve ordu şairlerinden olduğunu sanıyoruz.


#58

SORU:

XVI. yüzyıl âşıklarından olan Çırpanlı kimdir? Eserleri nelerdir? 


CEVAP:

Çırpanlı Elimizde bulunan bir şiirinden hareketle onun ordu şairi ve Murad Reis (?-1609)’in levendlerinden olduğunu söyleyebiliriz. Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’nden öğrendiğimize göre Filibe bölgesinde Çırpan adlı bir kasaba vardır. Bu sebepten âşığın buralı olduğu tahmininde bulunabiliriz.


#59

SORU:

XVI. yüzyıl âşıklarından olan Geda Musli kimdir? Eserleri nelerdir? 


CEVAP:

Geda Muslî Bir ordu şairi olup Murad Reis (?-1609)’in savaşlarına katılmıştır. Evliya Çelebi’ye göre Geda Muslî bir çöğür şairidir.


#60

SORU:

XVI. yüzyıl âşıklarından olan Hayali kimdir? Eserleri nelerdir? 


CEVAP:

Hayalî Elimizde bulunan şiirlerinden hareketle 1578’de yapılan Osmanlı-‹ran savaşına katıldığını ve ordu şairi olduğunu söyleyebiliriz.


#61

SORU:

XVI. yüzyıl âşıklarından olan Köroğlu kimdir? Eserleri nelerdir? 


CEVAP:

Köroğlu Evliya Çelebi’ye göre Köroğlu bir çöğür şairi olup, XVI. yüzyılda yaşamıştır. Özdemiroğlu Osman Paşa’nın İran seferi ile ilgili olarak söylediği iki şiirinden hareketle onun 1585 yılında hayatta olduğu, bu sefere katıldığı ve bir ordu şairi olduğu görüşüne varmaktayız. Âşık Köroğlu’nun hayatı destan ve halk hikâyesi kahramanı Köroğlu ile karışmıştır. Metin merkezli araştırmalara göre onun Ardahanlı, Bolulu, Erzincanlı, Karslı, Tokatlı, Vanlı veya bir mitolojik kahraman olduğu söyleniyorsa da bunların hiç birisi doğru değildir. 


#62

SORU:

XVI. yüzyıl âşıklarından olan Kul Mehmed kimdir? Eserleri nelerdir? 


CEVAP:

Kul Mehmed I. Ahmed (1590-1612) devri vezirlerinden Üveys Paşa’nın oğludur. Muhassıl (bir çeşit vergi toplama memuru) olarak Aydın’a görevlendirilmiştir. Bu yüzyılda baş gösteren Celalî ayaklanmalarını bastırmakla görevlendirilmişse de buna ömrü yetmemiştir. Babasının paşa olması, hece vezninin yanında aruz vezniyle de şiirler yazması, onun iyi bir eğitim aldığını göstermektedir.


#63

SORU:

XVI. yüzyıl âşıklarından olan Ozan  kimdir? Eserleri nelerdir? 


CEVAP:

Ozan Tıpkı Bahşi’de olduğu gibi Ozan da Orta Asya âşıklık geleneğinin Anadolu’daki son temsilcilerindendir. Hem adı hem de elde bulunan tek şiirinin 8 heceli olması, Orta Asya geleneğinden geldiğinin kanıtıdır.


#64

SORU:

XVI. yüzyıl âşıklarından olan Öksüz Dede kimdir? Eserleri nelerdir? 


CEVAP:

Öksüz Dede Hayatı hakkındaki tek bilgiyi babasının ağzından, Şah İsmail’in torunu Haydar Mirza’yı anlattığı şiirinden öğreniyoruz. Öksüz Dede bir ordu şairidir ve III. Murad (1574-1595) döneminde hayattadır.